SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Henüz vakit varken...           (gösterim sayısı: 3.340)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 25.11.2013- 17:28


Henüz Vakit Varken...

*Halk; Haziran'da Erdoğan'ı yendi.Sokakta yendi. Siyaset cephesinde yenilginin eşiğine getirdi. O eşikten geçilmesi, halkın seçeneğinin yaratılmasına bağlı.

*Beri tarafta, egemen güçler de kendi seçeneklerini yaratma peşinde. Erdoğan bu tabloda herkese savaş ilan edip, zaman kazanıyor. Bu, halkımızın da lehine işleyen bir zamandır.


AKP insanları bunalttı. Üslubuyla, kadrolarıyla, polisiyle, dış politikasıyla,eğitim ve sağlık ''reformu''yla, emeği yok sayan ekonomi politikalarıyla...''Gitsin, bir an önce gitsin'' hissiyatı yaygınlaştı, ''ne olursa olsun, yerine ne gelirse gelsin, yeter ki gitsin''e dönüştü. Haziran'da tek tek insanlara yansıyan bu ''panik'' ve ''yılgınlık'' havasını, aynı insanlar ''halk'' olup umuda taşıdılar ve panikten, yılgınlıktan uzak, son derece vakur bir toplumsal başkaldırıya imza attılar.

Ne ki, şimdilerde bir kez daha ''milyonlar sokağa döküldü, bunlar gitmeyecek, eyvah,eyvah'' sızlanması duyuluyor. Haziran günlerine güzellemeler, yerini ''Cemaat dik durur mu'' merakına, ''ne yapalım kardeş, var mı bir önerin Sarıgül'den başka'' kanaatkarlığına bırakabiliyor.

Bulaşıcı bir hastalık bu...

Oysa yazın yapılan ve birçok kişinin kafasına yatan ''Erdoğan'ın işi bitti'' saptaması hala geçerli. O kısmı tamam. Yüzde elliye yakın bir seçmeni olsa da önce, halkın gözünde bitti.Öyle evine çekilmiş, statükocu, dış dünyaya kuşkuyla bakan ya da baktıranlar değil, Türkiye'nin dinamik toplumsal kesimleri Erdoğan ve partisiyle barışmayacak. Bu açık.

ABD'nin AB'nin Türkiye burjuvazisinin ve cemaatin öncelikli derdi de bu.Dış politika rezaleti, akçalı meseleler elbette kritik ama bütün bunlardan daha önemlisi, Erdoğan'ın Türkiye'de sistemi zora sokacak bir biçimde halkı karşısına almasından duyulan korku.

Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı, bütün bu aktörlerin Erdoğan sonrasını garantiye almaya çalışmasıdır.

Ancak Erdoğan ve AKP'ye yükledikleri misyon, işlerini zorlaştırmaktadır. Adamın zaten ayarı ve freni yok ama ona sarılan yük de o kadar ağır ki! ''Dur'' denince duramıyor işte. Erdoğan ve arkadaşlarının güvencesi budur.

Ve artık söylemenin zamanı geldi: Halkımızın da güvencesi budur!

DİREN ERDOĞAN!

Erdoğan'ın yerine birini bulamamaları, bu işin zaman alması, Erdoğan'ın direnmesi iyi bir şeydir. Artık bu oyuna kökten bir son verilmeli, biri gidip öbürü gelmemelidir. Türkiy'de CHP'yle ilgili mühendislik çalışmalarından, BDP geleneğine dönük planlara varıncaya kadar, siyasi alana dönük bütün müdahaleler freni patlayan iktidarla halkın karşı karşıya gelmesini engelleme amacını taşımaktadır.

Bu değerlendirmenin ''acı'', ''gözyaşı'' ve ''kan'' tutkusu ile bir alakası yoktur. Zindanları ağzına kadar dolmuşken, zulmün devrimcileştirici özelliğine işaret filan da edilmemektedir. Ancak açık bir gerçeğe gözlerin kapanmasına izin vermemek gerekir. Halkımız azıcık makul bir Erdoğan'a, AKP'nin birazcık yontulmasına, incesine razı mıdır, değil midir?

Erdoğan ''ben makul filan olmayacağım'' diyerek A planını devre dışı bırakmıştır. B planında yer tutanlar yetersizdir, ikna edici değildir ama AKP düzenini büyük ölçüde devam ettirme güvencesi vermektedir. Halkımız ve öncelikle sol buna razı mıdır, değil midir?

Kimse ''bu plan ne ki?'' diye sormamalı. Herkes biliyor. Türkiye'de ''muhalefet'' saflarında yaşanan gericilik rekabeti, imandan değil ''görev aşkı''ndan kaynaklanıyor.

Ve emeğin sesini kısarak, yalnızca laiklik ekseninde bir saflaşmayla bu operasyonu durduracağını sananlar da aynı yanlışı yapıyor. Piyasaya ve ABD'ye evet diyerek laikliği kurtarma hülyası, AKP'yle birlikte Türkiye'ye dayatılanların büyük ölçüde sineye çekilmesidir

O LAİKLİK YOK ARTIK

Söylediğimiz şudur: Böyle bir laiklik mevcut değil artık. Laikliğin ipini AKP'ye piyasa ve emperyalizm çektirdi. Piyasa ve emperyalizmle barışıp gericiliği durdurma cinliği, ''yenik'' ve ''şaşkın'' zihinlerin ürünü olabilir ancak. Oysa halkımız; Haziran'da ve sonrasında yenilmedi.

Bugün karar vereceğimiz tam da budur. Yenilen bir halkı mı veri alacağız, boyun eğmeyen bir halkı mı?

Henüz vakit varken, henüz Erdoğan direniyor ve yeri doldurulamıyorken, halk olduğunda boyu eğmeyen, bireylere dönüştüğünde karamsarlığa ve teslimiyete talim eden toplumsal kesimler ne yapacağına karar verme sürecindeyken, Erdoğan'a cepheden ''rest'' çekmek gerekir.

Bu rest aynı zamanda emperyalizme, piyasaya,Cemaate de resttir.

Çok mu cüretli?

Erdoğan kadar cesaretimiz yok mudur?

Kemal Okuyan'ın bu yazısı SOL gazetesinin 24 Kasım Pazar günkü sayfalarından alınmıştır.




Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Mutlu Olmak Varken... melnur 5 2174 02.01.2021- 07:45
Etiketler   Henüz,   vakit,   varken.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS