SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.11.2013- 15:23


Sn.owert;

Yazınızdaki koyu olan paragraf Öcalan'ın mı? Eğer öyleyse Öcalan'ın bu değerlendirmesi henüz ''solcu' olduğu dönemin bir açıklaması olmalı. Bir sosyalist için doğru bir açıklama sayılabilir. Emperyalizm karşıtlığının tutarlı olabilmesi emperyalist bloktan kopuşu da içermesi gerek. Sosyalistler de bunu savunur zaten.Ama bu durum emperyalizm karşıtı bir savaşın ''ilerici'' sayılmayacağı anlamına da gelmez. Tarihte görüldüğü gibi o ''ilerici'' savaşlar ( Ulusal kurtuluş savaşları'' sonuçta kapitalizme eklemlenmiş olsa da.

Buradan bölgedeki kürt sorununa gelecek olursak, dört parçaya bölünmüş bir halkının bölgede kendi devletini kuramamış olmasından kaynaklı kendi burjuva devrimini gerçekleştiremediğini söyleyebilmek mümkün. Kürt önderliğinin mücadelesi de baştan beri bu doğrultuda. İlk açıklamaları Marksist-Leninist doğrultuda bağımsız bir devlet idi. Sonrasında, dünyadaki değişimlere paralel olarak hareketin siyaseti de ve o siyasete bağlı stratejisi de değişti. Öcalan'ın şimdilerdeki söylemi değişen koşullara uygunluk gösteriyor.   Bir devlet olsun da nasıl olursa olsun! ''devletsizlik'' açıklamasının ben zorunluluğun teorileştirilmeye çalışılması olarak değerlendiriyorum. Yarın Suriye'deki koşullar biraz daha farklılaşsa Rojava'daki de facto durum hem Suriye ve hem de bölge ülkeleri tarafından tanınsa bu sürecin Barzani'nin egemenliğindeki kuzey Irak kürt   federe bölgesiyle birlikte 'bağımsız'bir devlet için biraraya gelmeyeceklerini iddia etmek biraz safdillik olur. Kısaca emperyalizmle çatışmadan, emperyalizmin izin verdiği ve dahası emperyalizmin biçimlediği uluslaşma süreçleri de yaşanabilir. Yakın zamanda bunun örneklerini Balkanlarda gördük.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.11.2013- 16:59


Bu başlığı toparlamak gerekiyor sanırım; SP'deki arkadaşlar bir savunmaya geçmişler ve ''emperyalistler arası gerici savaş dışında bizde ilerici savaşlar olduğunu biliyorduk'' demeye başlamışlar ama yorumlarında hiç bir değişiklik yok. Bu daha da kötü. Halk arasında denir ya; ''özrü kabahatinden büyük''; aynen öyle.

( Biraz önce bu yazıyı tamamlamıştım. Uzunca da bir yorum olmuştu, yanlış bir tuşa dokunuş aldı götürdü her şeyi. Bu yüzden uzatmak da istemiyorum.)

Şunu söylememiz gerekiyor; ulusalcılık kavramı çok çeşitli anlamlarda kullanılıyor. Arkadaşlarımız kendi forumlarında bu başlığı açarken her zaman olduğu gibi kafalarındaki şablona uygun bir kurgu yapmaya çalışıyorlar; şablon yanlış olduğu için de yararı olmuyor. Yanlışlığa başka yanlışlar katıyorlar. Uzatmayacağım.

1- Emperyal bir savaş gerici bir savaştır. Lenin o koşullarda kendi burjuvalarını destekleyen sosyal demokratları bunun için eleştirir ve o gerici savaşta ''anayurt savunması''nın bir kılıf olduğunu söyler.

2-Lenin bu örneğin dışında ilerici savaşların, haklı ve ''milli'' savaşların olduğunu da söyler ve bunu açık seçik emperyalist saldırıya uğrayan ülkeler örneğini verir ve bu ülkelerde anayurt savunmasının gerekliliğinin altını çizer.

Dolayısıyla anayurt savunması emperyal saldırının olduğu her ülkede meşru ve ilericidir. Çok somut bir örnek: M.Kemal'in önderliğinde yürütülen ulusal kurtuluş savaşı gibi... Ayrıca ulusalcılığın kırıntısının bile Lenin'de bulunmadığını söylemek, yine hamaset yapmak demektir. Leningibi bir önderi ulusalcılık gibi bir kavramla ilişkilendirmek ne Lenin'i, ne ulusalcılığı ve ne enternasyonalizmi anlamaktır!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
owert
[ İşçi ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.11.2013
İleti Sayısı: 246
Konum: Antalya
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: owert
Cevap Tarihi: 29.11.2013- 19:46


[i]Sn.owert;

Yazınızdaki koyu olan paragraf Öcalan'ın mı? Eğer öyleyse Öcalan'ın bu değerlendirmesi henüz ''solcu' olduğu dönemin bir açıklaması olmalı. Bir sosyalist için doğru bir açıklama sayılabilir. Emperyalizm karşıtlığının tutarlı olabilmesi emperyalist bloktan kopuşu da içermesi gerek. Sosyalistler de bunu savunur zaten.Ama bu durum emperyalizm karşıtı bir savaşın ''ilerici'' sayılmayacağı anlamına da gelmez. Tarihte görüldüğü gibi o ''ilerici'' savaşlar ( Ulusal kurtuluş savaşları'' sonuçta kapitalizme eklemlenmiş olsa da.


O paragraf benim yazdığım paragraftır. Öcalan böyle bir düşünse sunsa, zaten sosyalist olurdu. Öcalan hiç bir zaman sosyalist olmadı. Birisininin sosyalisttim demesi onun sosyalist olduğunu göstermez. Öcalan küçük burjuva devrimcisidir. Zira M.kemale yaptığı övünçler ve kendisinin M.Kemal gibi tanıtması ve kabul görmesindeki   düşünceleri bu temele dayanmakta.

Lenin yaşadığı dönemde hiç bir zaman ulusal mücedeleri gerici diye bakmadı. Ama bu lenin yaşadığı somut koşularla alakalı. Özelikle üçüncü enternasyonel son kongrelerine baktığımızda ki bakü kongersi de bu tartışmalar ,içesindededir ve bu amaçla sovyetler tarfından örgütlenmiştir. Amaç bura da ulusal kurtuluş savaşlarınını   niteliğini anlama ve bu tartışmalaradan sonuçlar elde etme amacını gütmektedir. Hatta lenin bu konulardar dahilinde pasiftir. Çünkü bazı ulusal kurtuluş adına ortaya çıkanların tekrar emperyalizmle bütünleştiği ve emperyalizmle ortaklaşmaya gidildiği görülmüş ,o zaman ulusal kurtuluş adına yola çıkanlara karşı kuşkular ortaya çıkmıştır. Örneğin Türkiye ulusal kurtuluş savaşı içersinde silah ve para yardım istenen sovyetlerden dişişleri bakanı Çiçerin, türk delegasyonuna '' Evet size silah ve yardım edeceğiz ama bu silahların yarın bize doğrultulmayacağından emin olmak istiyoruz''demiştir. Yine Bakü kongresine radek katılmış ve buradi ki konuşmaları düşünceleri bu kuşkuları ortaya seren konuşmalar olmuştur. Yine Enver paşa sovyetlerden yardım görmüş (Türkmenistan) ama yine sovyet mermileriyle ölmüştür. Kısaca yaşanılan somut koşullar ki 1920 lerdir, ulusal kurtuluş adına ortaya çıkanlara kuşkuyla bakılması gerektiği ortaya çıkmıştır.

Günümüzde varılan sonuç eğer ulusal kurtuluş adına yola çıkanlar sosyalist olmadıktan sonra   yardım edilmemesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Bugün ulusal bağımsızlık adına ortaya çıkanlara da bu persfektifle bakmak gerek. Eğer emperyalizmle uzlaşacak ve kapitalizmle uzlaşak ulusal bağımsızlık adına yola çıkanlara biz neden yanında olalım. Bakın yanında olmakla desteklemek farklı şeylerdir.

Bugün kürt ulusalcılığı Türkiye solunun yanında olmamasından dolayı şikayetçi ve eleştilerdir.   Kürt ulusalcılığı desteklenmeye razı değildir. Bizzat türkiye solunu yanında istemektedir. Yani olaşan veya oluşmuş kadrolarını yanında ve onun amacı için mücedele etmesini istemektedir. Bu gerçekleşmediği oranda türkiye soluna müthiş bir tepki koymaktadır. Kısaca ,''benim yanımda değilsen geber noktasındadır.'' Çünkü 30 yıldır olan gelişmişliği ve 40 bin kaybıyla sıkışmış çözümsüzlüğe düşmüştür. Bu çözümsülüğü sosyalistleri yanına almak yönüde değil (Kapitalizmin)egemenler yönünde çubuğunu bükerek çıkmaya çalışmaktadır. Halbu ki tersini de yapabilir. Yani sosyalizme doğru da evrilebilir. Ancak bu varılan bu kayıpların beraberinde türkiye sosyalistlerine hesap verme yi de beraberinde getirir. Çünkü sosyalistlerin bugüne kadar savunusu. Tek başına kurtuluş yok ya hep beraber ya hiç birimiz noktasında olmuştur. Ancak öcalan Kürt halkının tek başına kurtulacağını ön koşul olarak atmış ve ortaya çıkmıştır. Türkiye sosyalistleriyle birlik olmak zorunda değiliz düşüncesiyle kürt halkının ezilimişlik ayrımcılık ve ötlenmişlik (milli zulüm) duygularından yaralanmıştır. Geldiğ yer öcalanı çözümsüzlüğe getirmiş ama çıkılan yolun geri dönüşümü imkansızlaşmıştır. Çünkü kayıplar büyüktür. Kısaca öcalan bu sıkıntıdan kurtulmaya çalışıyor. Yanlış taaa baştan yapılmış. Türkiye sosyalistlerinden ayrı takılacağım yerde yanlış yapılmış ve düşünülmüştür.

Emperyalizmin bu aşamasında aynı kaderi paylaşan halkların ayrı mücedelesi ve ayrı örgütlenmesi başarıya ulaşması mümkün değildir. Eğer sistem kendi içinde ufak bir restrasyonla,örneğin AB mevzuattı çerçevezinde uzlaşmaya gidebilir. Ama bu kapitalizmin en ucra köşeleri egemenlik altına almaktan başka birşey değildir. Çünkü bugün doğu da gerçekten Türk ulusalcılığının başaramadığı kapitalist denettimi AB mevzutıyla   yerine getirmek AB emperyalizminin talebidir. O bölgelere sadece idari olarak egemen olmak türk ulusalcılığının temel amacıydı. İşte vali kaymakam ,jandarma komutanı atamak yada üst yapı kurumu olarak mahkemeleri kurmak AB için yeterli değildir. AB halkın bu üst yapıya kabul etmesini istemetedir. Bu da yatıracağı sermayenin veya transfer olan sermeyeye güvence istemesinden kaynaklanmaktadır.

Böyle bir uzlaşı bu güne kadar mücedele azmi ile yola çıkanları ne kadar tatmın edecektir. Kürt siyasalında ayrışmalara neden olacak gelişmeler olabilir. Çünkü o halk dağlarda binlerce ölüsünü verdi ve mezarları bile yok. Buna bu halk rıza gösterirmi? hadi halk şerine lanet diye gözterdi 30 yıldır savaşan kadro gözterebilirmi. ? Sounlar bunlardır.

Toparlarsam : Her ulusal kurtuluş yolunda   sosyalist olmak zorundadır.Bu lafla değil yaşama geçirdiği ve kanıtladığı oran da mümkündür. Çünkü muhalefttin özü sömürü ve talan, ezilme, adam yerine konulmamaktadır.

Diyarbekir belediyesi ve buna benzer belediyeler halka ne vermektedir. Halkın katılımı bile yoktur. Bir fatsa olabiliyorlarmı? Olamıyorlarsa neden olamıyorlar. Halbu ki çok kolaydır. Halkı adam yerine koymadır bu aynı zamanda . Bu yok, sistemle entergeye açık belediyecilik hüküm sürmektedir. Kürt halkı bunu görmekte ama şimdilik suskun kalmaktadır. Tek ama tek kendisinin adam yerine konulması önceliğine inanmasından kaynaklanmaktadır. Hadi adam yerine konuldu, o zaman halkın sorunları bitecekmidir.? Bu halk bununla yetinmez. Binlerce ölüsü dağlardadır.Öcalanın korkusu da budur. Bu halka bir şeyler vermek zorunda ,Şimdilik idare ediyor ama gelecekte idare edemeyecektir. Çünkü halk her geçen gün politize ve siyasal olmaktadır. Bu da sosyalizm için iyi bir gelişmedir. . İşte bu durum zaten sosyalistleri ulusal kurtuluş savaşını (yanında birlikte olma yerine )destekleme noktasına götürmektedir.





Bu ileti en son owert tarafından 29.11.2013- 20:04 tarihinde, toplamda 5 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.11.2013- 20:44


Alıntı Çizelgesi: owert yazmış



Lenin yaşadığı dönemde hiç bir zaman ulusal mücedeleri gerici diye bakmadı. Ama bu lenin yaşadığı somut koşularla alakalı. Özelikle üçüncü enternasyonel son kongrelerine baktığımızda ki bakü kongersi de bu tartışmalar ,içesindededir ve bu amaçla sovyetler tarfından örgütlenmiştir. Amaç bura da ulusal kurtuluş savaşlarınını   niteliğini anlama ve bu tartışmalaradan sonuçlar elde etme amacını gütmektedir. Hatta lenin bu konulardar dahilinde pasiftir. Çünkü bazı ulusal kurtuluş adına ortaya çıkanların tekrar emperyalizmle bütünleştiği ve emperyalizmle ortaklaşmaya gidildiği görülmüş ,o zaman ulusal kurtuluş adına yola çıkanlara karşı kuşkular ortaya çıkmıştır. Örneğin Türkiye ulusal kurtuluş savaşı içersinde silah ve para yardım istenen sovyetlerden dişişleri bakanı Çiçerin, türk delegasyonuna '' Evet size silah ve yardım edeceğiz ama bu silahların yarın bize doğrultulmayacağından emin olmak istiyoruz''demiştir. Yine Bakü kongresine radek katılmış ve buradi ki konuşmaları düşünceleri bu kuşkuları ortaya seren konuşmalar olmuştur. Yine Enver paşa sovyetlerden yardım görmüş (Türkmenistan) ama yine sovyet mermileriyle ölmüştür. Kısaca yaşanılan somut koşullar ki 1920 lerdir, ulusal kurtuluş adına ortaya çıkanlara kuşkuyla bakılması gerektiği ortaya çıkmıştır.




Sn.owert;

Hiç tartışmasız emperyalizme karşı olan bütün ulusal kurtuluş savaşları Lenin'in tanımlamasıyla ''ilericidir'', ''haklı'' ve ''milli'' savaşlardır. Bu saptama hem Lenin'de çok açık ve hem de ''doğu Halkları kurultayı''nda çok nettir. Komünist enternasyonal zaten bu amaçla   Doğu Halkları kurultayı düzenlenmesi kararı alır ve o kurultayda en çok da Türk delegasyonu vardır (235 kişi.) Ayrıca M.Suphi de kurultayda ''çalışma grubu'' üyesi seçilir.

Emperyalizm karşıtlığı olduktan sonra o hareketin solcu-sosyalist olması gibi bir koşul da hiç bir zaman gündeme gelmez. Şöyle bir şey hatırlıyorum; kurultayın sanırım ilk oturumlarından birinde kurultay başkanı Zinovyev bir konuşma yapar. O konuşmada, gazetelerde okuduğu bir haberden söz ederek, ''gazetelerden okuduğumuza göre Kemal Paşa, İstanbul'daki saltanat ve hilafeti   Ankara'ya taşıyacak ve savaş sonrası kendisini padişah ilan edecekmiş; olsun, biz insanların dinlerine karışmayız. Ayrıca Kemal Paşa komünist de değildir. Ama her şeye rağmen Türklerin kurtuluş mücadelelerini destekliyoruz, çünkü İngiliz emperyalizmine karşı savaşıyorlar.'' Mealen böyle konuşması var, ve zaten kurultayın havası da hep bu çerçevede geçer.

Lenin de bu konularda benzer görüştedir. Lenin'in görüşlerini kendi görüşümüzmüş gibi malum sol-sosyalist forumlara yazın, neo-faşist olarak damgalanıp forumdan atılmak kaçınılmazdır.

Burada ölçüt emperyalizmi geriletip geriletmediğidir. Emperyalizme karşı olmayan hiç bir hareket de bu anlamda desteklenmez. Ama bu yaklaşım genel bir çerçevedir. Oysa her somut olay kendi somut koşullarında değerlendirilir. Kürt sorunuyla ilişkilendirilecekse, bir kere kuyrukçu siyaseti tartışma dışı bırakıyorum. Bunun zaten savunulacak bir yanı yok. Ama bölgeye bakıldığında ortada bir Rojava gerçeği olduğunu göz önüne almak gerek. Rojava'yla birlikte kürt realitesinde Barzani'nin yanına PKK_PYD gerçekliği de eklenmiştir. Barzani'nin nakşibendi tarikatından olduğu, bölgede emperyalizmin baş aktörlerinden biri olduğu da açık. Bu durumda böyle bir ''çatışmada'' PKK-PYD   cephesi sol-sosyalistler açısından Barzani'ye tercih nedeni olacaktır. Dolayısıyla emperyalizm karşıtlığı destek açısından önemli bir koşul ama, her somut olaya etki eden bir yığın farklı faktör olduğu gerçeğini de hatırlamakta yarar var.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.11.2013- 21:09


Alıntı Çizelgesi: owert yazmış



Toparlarsam : Her ulusal kurtuluş yolunda   sosyalist olmak zorundadır.



Sn.owert:

UKKTH özünde bağımsız bir devlet kurma mücadelesidir. Bir ulusal hareketin bu konuda sosyalist bir ulusal mücadele verme zorunluluğu da olamaz. Bölgedeki gelişmeler, emperyalizmin dahli,   hareketi yürüten önderliğin ideolojik tutumu o mücadelenin nasıl bir şekil alacağı konusunda da belirleyici olacaktır. Böyle bir ulusal hareket dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleştiğinde sosyalistlerin böyle bir mücadeleyi desteklemesi de düşünülemez ki, bu örnek yukardaki açıklamanın zaten dışında bir durum.

Ama bölgemizdeki kürt sorununa geldiğimizde sorun bir hayli karmaşık bir hal alıyor. Kürt sorunu dört parçalı bir özellik gösteriyor ve en büyük parçası da türkiye sınırları içinde. Şimdi asıl soru bence şu; kürt önderliği emperyalizm karşıtı dahi olsa bizim parçamızdaki bir silahlı mücadeleye nasıl yaklaşmalıdır? Yukarda açıklamaya çalıştım, emperyalizmi geriletmeyen ve işçi sınıfına alan açmayan, dahası, ülke sınırları içinde yıllardır birlikte yaşamış iki halkta giderek duygusal bir kopuşa neden oluyor ve hatta bir boğazlaşma potansiyelini   beraberinde getiriyorsa, sosyalistler bu duruma zaten itiraz edeceklerdir ve etmelidirler. ( Bu itiraz kürt halkının eşit vatandaşlık temelindeki kültürel ve demokratik haklarının reddi anlamına gelmiyor elbette...)

Ama soru şu; diyelim ki emperyalizm karşıtlığı var ve ayrı devlet için de şiddeti ülke topraklarında yoğun bir biçimde kullanıyor, böyle bir durumda sosyalistlerin tutumu ne olmalıdır?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 01.12.2013- 23:49


Anayurt savunması konusunu şu şekilde bağlamak gerekiyor sanırım. Emperyalistlerin kendi aralarındaki bölüşüm-paylaşım savaşları Lenin'in tabiriyle gerici bir savaştır. Böyle bir savaş hiç bir şekilde sol-sosyalistler tarafından desteklenemez. Anti-emperyalist olabilmenin gereği de budur. Böyle bir savaşı iç savaşa çevirebilmek konusu ise yine Lenin'in devrimin olabilme koşullarında yatmaktadır.

Emperyalizmin bir ülkeye saldırısı ise sol ve sosyalistler tarafından savunulamaz. Hangi gerekçeyle olursa olsun. Tıpkı dün Irak'ta, bugün Suriye'de olanlar karşısında emperyalizme cepheden karşı çıkılmadıkça ''solcuyum'', ''sosyalistim'' diyebilmek mümkün değildir. Konuyu özetleyen bir alıntıyla bitirelim.

''1789-1871 yılları arasındaki dönemde tarihin gündeminde, feodalizm ile mutlakiyetin devrilmesi ve yabancı boyunduruğundan kurtuluş vardı ve bu dönem kapitalizmin ilerici evresiydi. Yalnızca ve yalnızca bu temelde ''anayurdun savunulması''na, yani zulme karşı savunmaya, izin verilebilirdi. ''Anayurdun savunulması'' kavramı bugün bile, emperyalist büyük güçlere karşı bir savaş olduğunda geçerli olacak bir kavramdır, ama emperyalist büyük güçlerin kendi aralarındaki bir savaşa, Balkan ülkelerinden, Anadolu'dan kimin daha büyük pay kapacağına karar verecek olan bir savaşa bu kavramı uygulamak gülünç olurdu. Dolayısıyla mevcut savaşta ( birinci paylaşım savaşı-melnur) ''anayurdun savunulmasını'' savunan ''sosyalist''lerin, tıpkı suç yerinden uzak duran bir hırsız gibi Basel Manifestosu'ndan uzak durmaları hiç de şaşırtıcı değil.'' ( Lenin, Oportünizm ve II. Enternasyonal'in Çöküşü;   Sosyalizm ve Savaş; Sah.75-76)




Bu ileti en son melnur tarafından 02.12.2013- 12:30 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 02.12.2013- 13:24


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış



[size=2]Ama soru şu; diyelim ki emperyalizm karşıtlığı var ve ayrı devlet için de şiddeti ülke topraklarında yoğun bir biçimde kullanıyor, böyle bir durumda sosyalistlerin tutumu ne olmalıdır?




Kürt sorununda emperyalizm karşıtı olmadığı için kürt önderliğinin desteklenmemesi konusunda yine ikircikli söylemler var. Özellikle ulusalcılığı savunanların bir bölümünün bu tür   söylemleri bulunuyor. Tersini düşündüğümüzde, kürt önderliği emperyalizm karşıtı bir siyasetle   özellikle Türkiye coğrafyası üzerindeki bölmesi için ayrı bir devlet ve hatta sosyalist bir devlet için silahlı mücadeleyi yöntem olarak belirleseydi-ki PKK'nin ilk dönemi böyleydi, Türkiye sosyalistlerinin bu konudaki tavrı ne olmalıdır?

Aslında oldukça zor bir soru bu. Birincisi kürt sorununda hangi gerekçeler ileri sürerseniz sürün, ''desteklenmemeli'' şeklindeki bir retorik daha baştan ''dışlanma'' ve ''neo-faşist'' ve sosyal şoven damgası yemeniz için yeterli. İkincisi Türkiye sol hareketinin en azından   bir bölümüne toplum içindeki etkisizliğinden kaynaklanan bir kuyrukçuluk anlayışının ''zorunluluk' olarak ortaya çıkması. Genel kamuoyunda solculuğun başlıbaşına ve kayıtsız koşulsuz bir yedeklenme olarak algılanması Ve belki son olarak ''desteklenemez çünkü...'' olarak başlayacak gerekçelerin UKKTH bağlamında daha baştan aykırılık olarak görülmesi ve ''çünkü''den sonrakiler üzerinde hiç kafa yorulmamasıdır.  

Türkiye bölmesi için kürt sorununun iki temel özelliği var. Bunlardan birincisi Cumhuriyet'le birlikte geliştirilen ulus anlayışının içinde   kürtlerin olmaması, asmilasyon çabaları ve buna direnç gösteren bir halkın varlığı; diğeri de belki başka bir ülkede yaşanmayacak ölçüde kürt ve türk halklarının iç içe geçmişliği, bu anlamda ''tek''liği ve birbirinden kopmaz hale gelişidir. Bana göre çözüm üzerinde kafa yormak bu iki temel niteliğin üzerinde uzun uzun düşünmeyi ve birini diğerine yeğ tutulmayacak bir şekilde ele almayı gerekli kılıyor.

Lenin UKKTH konusunda, gelen eleştiriler üzerine halkların yakınlaştırılmasının gereği üzerinde durur. Bence UKKTH konusunda öne çıkartılması gereken kavram da bu olmalı. ''halkların birbirine yakınlaştırılması''. Şimdi böyle bakıldığında kürt ulusal hareketi önderliğinin emperyalizm karşıtı olması veya olmaması elbette sosyalistler için yadsınmaz bir öneme sahiptir, öyle olmalıdır ama emperyalizm karşıtlığı içinde dahi olsa veya sosyalist bir devleti öngörüyor olsa da, bu iki halkı birbirinden ayırabilecek her türlü< çözüm çabası sol açısından tartışmasız kabul edilebilir nitelikte olmamalıdır diye düşünüyorum. Üstelik böyle bir oluşumun bir iç savaş olmadan, iki halkın birbirini boğazlamaya çalışması gerçekleşmeden mümkün olmayacağını da düşündüğümüzde Lenin'in altını önemle çizdiği ''halkların birbirine yakınlaştırılması''na ne kadar uyumlu davranmış oluruz?

Kürt sorunu ulusal haklar da içeren bir emek sorunudur. Yüzlerce yıl birlikte yaşamış ve belki klişe olacak ama et ve tırnak gibi iç içe girmiş iki halkı birbirinden ayırmaya yönelik çözüm çabaları sol açısından kayıtsız koşulsuz bir destek anlamına gelmemelidir.

( Bir daha yineleyelim, böyle bir durum, kürt halkının eşit yurttaşlık temelinde demokratik ve kültürel haklarının savunulmayacağı anlamına da gelmiyor. Zaten kürt sorununun ulusal haklar da içeren bir emek sorunudur derken bu vurgu yapılmaktadır. Böylece biraz daha açılmış oldu.)









[/size]



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 08.12.2013- 04:53


Tarihi bilmeden anlamadan Lenin okumak bir işe yaramıyor. O dönem emperyalistler arasında sıcak savaş var. Almanı, İngilizi, Rusu, Fransızı birbirini gırtlaklıyor. Emperyalist paylaşım savaşı var. Kalkıp Lenin'in bu savaş için yazdıklarını alıp, tüm savaşlara, bu arada geri kalmış, ezilen ülkelerin emperyalist işgalciye karşı savaşına uygulamak ya aymazlıktan, ya emperyalizme uşaklıktan.

Ulusal sorun ise farklı birşey. Komünistler o zaman, ulusların kendi kaderini tayin hakkını, emperyalizme karşı savaşın bir parçası olarak ele almışlardır. Düşman aynıdır. Dolayısıyla ulusal ayaklanmalar, işçi sınııfnın mücadelesi bakımından desteklenmesi gereken unsurlardır. Bu durum yalnızca 1900'lerin başında böyle değildir. 1950'lerde Kore'de, 1960'larda Afrika'da ve Asya'da, 1970'lerde Vietnam'da, Uzak Doğu ve Afrika'daki kalkışmalara karşı komünistlerin tavrı böyledir. Şimdi Kürt sorunu ile Vietnam savaşının ne alakası var? Vietnam'a saldıran Amerika ve tüm emperyalist güçler. ABD ve emperyalistler ise Büyük Kürdistan'a sıcak bakıyor. Petrol bölgesinde böl ve yönet politikası uyguladıkları için. Bir devlet daha olursa, birisi kuklamız olmazsa, direnirse, öteki olur, gerektiğinde birbirlerine kırdırırız hesabı içindeler.

PKK'nin işin başında anti-emperyalist şiarlarla ortaya çıkması ile bugünkü durum farklı. PKK başlangıçtaki PKK olmaktan çıkmıştır. Eğer Marksist-Leninist bir gerilla hareketi olsa bu kadar taban bulamazdı zaten, belki de çoktan bitirmiş olurlardı. Bugünkü Kürt hareketinin sosyalizmle bir ülgisi yok, zaten ülkenin ekonomik olarak göreceli en geri ve işçi sınıfının en zayıf olduğu bir kısmında sosyalizmden söz etmek abestir. Yalnız burada şunu da unutmayalım, ABD'nin istediği Büyük Kürdistan, PKK'nin Kürdistan'ı değil, Barzani-Talabani gibi tiplerin Kürdistan'ı. Tayyip gibi tiplerin Kürdistan'ı. Zaten kafalarında PKK'yi zamanla tasfiye etmek de var.

Bölünmeye gelince, Lenin'in açıkça belirttiği gibi, işçi sınıfı birlikten bütünlükten yanadır. Önemli olan işçi sınıfı ve emekçilerin çıkarlarıdır. Bu genel doğru. Buna ek olarak Türkiye'nin bölünmesi de zor. Yalnız karışmış, kaynaşmış olmak nedeniyle değil, halkların yaşadığı coğrafya kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış değil, masa başında harita çizip coğrafyayı ayırmaya kalkınca korkunç bir iç savaş başlar, milyonlarca insan ölür, ülke içinde de kavimler göçü başlar. Bu nedenle bölünmeyi savunmak halkların, emekçilerin çıkarına aykırıdır.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Silinen yorumlar... melnur 3 8 02.11.2014- 01:55
Konu Klasör Gazetelerden ve hatta şurdan burdan, kısa kısa güncel notlar, yorumlar... melnur 6 1622 20.11.2020- 08:42
Konu Klasör Rusya emperyalist mi? melnur 2 1084 06.04.2022- 09:04
Konu Klasör Aklı karışan emperyalist melnur 0 3233 16.09.2013- 10:25
Konu Klasör Rusya emperyalist değil mi? melnur 0 2604 11.09.2017- 11:08
Etiketler   SPde,   Emperyalist,   savaş,   üzerine,   yorumlar.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS