SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Kirazlı Mescit Cemaati nam-ı diğer Nurcular akımı           (gösterim sayısı: 3.841)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: dayanışma
Konu Tarihi: 07.01.2014- 17:52




Ünlü Kirazlı Mescit Cemaati nam-ı diğer Nurcular akımı

 
Cemaat genişledi, büyüdü ve Türkiye gündemine Nurculuk ve Said Nursi oturdu. Sürekli yargılanması, yaşlı olmasına rağmen oradan oraya sürülmesi gündem teşkil ediyordu. O dönemlerde Nurcuların sayısı yüz bini buldu

Resim Ekleme


Cumhuriyet sonrası tarikat-cemaat ilişkileri dendiğinde ilk akla ana damar olarak Nurculuk ve Said Nursi gelir. Said Nursî, 1878 yılında Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı İsparit nahiyesinin Nurs köyünde doğdu. 15 yaşında bir medrese öğrencisi iken hocası tarafından verilen Bedîuz-zamân (zamanın güzelliği) lakabı ismiyle birlikte kullanılır. Nursi, ittihat ve Terakki ile de, Mustafa Kemal’in cumhuriyet hareketi ile de adı anılmış bir kişidir. Ancak daha sonra Mustafa Kemal ile din konularında ters düşmüş, 1925 yılında ortaya çıkan Şeyh Said Ayaklanması'na destek verdiği iddiasıyla Burdur'a sürgün edilmiştir. 1934'te Isparta’ya sürüldü. 1935 yılında “gizli cemiyet kurmak, rejimin temel düzenini yıkmak” iddiasıyla Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde aleyhinde dâvâ açıldı ve Tesettür Risalesi’nden dolayı kendisi on bir ay, on altı öğrencisi de altı ay hapse mahkûm edildi. 1936'da Hapis cezasının bitiminden sonra 7 yıllığına Kastamonu’ya sürüldü. Said Nursî Burdur’da Nur’un İlk Kapısını, 1926'da sürüldüğü Barla'da ise Sözler, Mektûbat ve Lem'alar’ın da büyük bölümünü yazdı. 1950 sonrası yazdığı yazılardan oluşan Risale-i Nur'un farklı kesimlerden insanlara ulaştırılmasıyla ilgilendi. 23 Mart 1960'ta Şanlıurfa’da vefat etti.

Resim Ekleme

Said-i Nursi sürekli sürüldü, takibat gördü ama yılmadı. Cemaati genişledi, talebeleri çoğaldı, ders halkası arttıkça arttı. Yanında her şeyine koşan Hüsrev Altınbaşak, Tahiri Mutlu, Ceylan Çalışkan, Zübeyir Gündüzalp, bayram Yüksel, Mustafa Sungur gibi talebeler, olağanüstü fedakarlık ve çalışma içine girmişlerdi. Cemaat genişledi, büyüdü ve Türkşiye gündemine Nurculuk ve Said Nursi oturdu. Mahkemeden mahkemeye koşması, sürekli yargılanması, yaşlı olmasına rağmen oradan oraya sürülmesi gündem teşkil ediyordu. O dönemlerde Nurcuların sayısının yüz binleri bulduğu söyleniyordu.



NURCULARDA BÖLÜNME

Said-i Nursi öldükten sonra yerine Züveyir Gündüzalp hareketin lideri seçildi ancak cemaatin içinde tartışmalar başladı. Devlet tarafından Nurculara yönelik tutuklamalar, soruşturmalar sürerken o dönemde sayıları 750 bini bulduğu sanılan Nurcular içinde liderlik çekişmeleri de hız kazandı. Said Nursi’nin sağlığında başlayan yazıcılar-okuyuclar bölünmesi iyice ortaya çıktı. Bu çekişme cemaatte yaşanan ilk bölünmedir. Yazıcılar, Hüsrev Altınbaşak önderliğinde ayrı bir grup haline dönüştü. Altınbaşak, Nursi’nin ilk talebelerindendi ve Said Nursi eserlerini Osmanlıca el yazısıyla yazarak çoğaltanların başındaydı. Nurculuk başlangıçta bu yolla yaygınlaşmıştı. Bu yazma ve yazarak çoğaltma işini yapanlar Nurcular arasında yazıcılar diye anıldı. Zübeyir Gündüzalp, Ceylan Çalışkan, Mustafa Sungur, Bayram Yüksel, Mehmet Fırıncı, Mehmet Emin Birinci ve Bekir Berk gibi ikinci kuşaktan Nurcular ise cemaate sonradan katılmışlardı. Bu ekip, Nursi’nin eserlerini Latin harfleriyle kitap halinde basıyordu. Bu nedenle onların adı da okuyuculardı.

Sorunlar çözümü için Gündüzalp inisiyatif aldı. “Ağabeyler Konseyi”nin lideri Gündüzalp ancak daha planlı ve merkezi bir yönetimin ihtilafları çözebi,leceğini düşünüyordu. İstanbul’a dönünce Süleymaniye’de Kirazlı mescit sokağında bulunan 46 numaralı evi Nurcuların merkezi olarak tahsis etti. Cemaatle ilgili kararlar, Said Nursi eserlerinin basımı, açılan dershanelerin tespitleri hep bu evde düzenlendi. Öyle bir zaman geldi ki cemaat bu evle anılır oldu. Kirazlı Mescit Cemaati...

***

Said-i Nursi Celal Bayar’ı tebrik ediyor

Çok partili siyasi yaşama geçildikten sonra bu topluluklar kendilerini siyasi partileri destekleyerek ya da bizzat içine girerek de ifade etmeye başladı. Nitekim çok partili yaşama geçildikten sonra, popülist söyleminde dinsel öğeleri kullanan, daha liberal yaklaşımı savunan Demokrat Parti, İslamcı tepkinin örgütlenebileceği siyasi bir mekanizma haline geldi. Tarikat ve cemaatler de bu partiye destek verdi. En güçlü dini figürlerden birisi olan Said Nursi de o dönemde CHP politikalarına karşı Demokrat Parti’nin desteklenmesi gerektiğini öğütlemektedir. Hatta 14 Mayıs 1950’de Said Nursi’nin Demokrat Parti (DP) iktidara gelince Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a şu telgrafı çektiği belirtilir: “Zatınızı tebrik ederiz. Cenab-ı Hak sizi İslamiyet vatan ve millet hizmetinde muvaffak eylesin. Nur talebelerinden ve onların namına Said Nursi” (Ruşen Çakır, Ayet ve Slogan, 80).

***

Nurcu adayı Fethullah Gülen sahnede

Yazıcı okuyucu ayrımının yoğunlaştığı Nursi’nin ölümü sonrası dönemde bir isim daha ortaya çıktı. Erzurumlu vaiz Fethullah Gülen. Gülen, Erzurum’da Nurculuğun en etkili isimlerinden Mehmet Kırkıncı Hoca, Osman Demirci (AP’nin Nurcu Milletvekili) ve Muzaffer Aslan sayesinde cemaatle tanışmıştı. Aralarına katıldığı için kendini bahtiyar hissediyor, duygularını şöyle dile getiriyordu: “Allahım bahtına düştüm, beni de bu arkadaşların arasına kat, onlardan biri olayım, bu hizmetle bütünleşeyim, dıştan gelip giden insan olmayayım, kendimi bu hizmete vakfedeyim.”



Edirne ve Kırklareli’nde görevli olduğu dönemde camilerde yaptığı konuşmalar yoluyla çevresinde insanları toplamaya başlamış, Nurcuları ve diğer dini kesimleri etkilemeyi başarmıştı. Hep ağlıyor, Hz Muhammed’i ve onun döneminde yaşanan sahabeleri anlatıyor, kendinden geçerek konuşuyor, bu haliyle dikkatleri üzerine çekiyordu. “okuyuculuk”, “yazıcılık” gibi tarzlardan ayrı olarak izleyenleri “hitabet” yoluyla etkiliyordu. Gülen, açıkça Nurcu olduğunu söylemiyor, Nurcu ağabeylerin arasına fazla girmiyor, konuşmalarında Said Nursi adını pek kullanmıyordu. Daha Edirne ve Kırklareli’nde iken cemaatin içinde yeni bir tarzın temsilcisi olmuş gibiydi. Kendisine bağlı bir ekip oluşturmaya yönelmişti. Bütün cemaatlerin ve tarikatların sevip saydığı Diyanet İşleri Başkan yardımcısı Yaşar Tunagör’ün teşviki, ile İzmir’e tauyin edildiğinde orada hedefine uygun ve kendine has bir örgütlenme içine girdi. (Oral Çalışlar-Tolga Çelik, İslamcılığın Üç Kolu, 29)



***

Türkeş Nurculara sızıyor

Alparslan Türkeş, Nurcuların etkilediği geniş kesimden partisi için yararlanmak istiyordu. Türkeş Nurcuların arasına adamlarına sızdırdı. Türkeş’in Nurcular içindeki adamları Nur derslerinde “Başbuğun Risale-i Nur okuduğunu, ileride tam bir Nurcu lider olacağını” yaydılar. Zübeyir Gündüzalp olanları duyunca hasta olmasına rağmen Ağabeyler Konseyi’ni Kirazlı mescid karargahında topladı. Burada MHP’ye haddini bildirme kararı alındı. Bekir berk, “onların gerçek yüzlerini teşhir edelim” diye konuştu. “Önce Türkeş’in geçmişinden başlarız işe, Demokrat parti zamanından söylediklerini yazar, Menderes’e yaptıklarını anlatırız. Şamanistlerle, Kemalistlerle, Siyonistlerle olan ilişkilerini belgelerle gözler önüne sereriz” dedi. (Oral Çalışlar-Tolga Çelik, İslamcılığın Üç Kolu, 35)

Resim Ekleme

***

SOLDA CEMAAT SEVGİSİ

‘Cemaat üyeliği ile sendika üyeliği eş tutulmalı’



Cemaat/tarikat yapılarının İslamcılığın yükselişiyle de paralel olarak meşrulaşması, solcu ya da sol liberal entelektüeller arasında bile cemaatlere dahil olma fikrini geçmişe nazaran çok daha makul hale getirmişti. Örneğin 1990’ların ortasında yazılan bu yazı ilgi çekicidir: “Bir cemaate dahil olmak, dini yaşamını bir tarikat ilişkisi içinde sürdürmeyi tercih etmek, bir derneğe, bir kulübe veya bir sendikaya üye olmak hakkıyla eş tutulması gereken temel özgürlük haklarındandır. Herkes ve her grubun başkalarına zarar vermediği sürece arzu ettiği biçimde toplumsal ilişki kurmasını ve örgütlenmesini savunan tutarlı demokratlar için cemaat ve tarikat örgütlenmeleri kendi başına eleştirilecek bir biçim değildir. (Ahmet İnsel, “Altın Nesil, Yeni Muhafazakârlık ve Fethullah Gülen”, Birikim Dergisi, s. 99)


Resim Ekleme

***

CEMAATLERDEN ÖRNEKLER:

Baş ve Edibali partileri

Büyük kolların dışında kendi partisini kurmuş irili ufaklı ekipler vardır. Aykut Edibali ve Haydar Baş bu isimlerdendir. “İş, Aş Haydar Baş” sloganı ile bilinen BTP’nin kurucusu Haydar Baş, ülkenin köklü tarikatlarından Kadirilerin bir kolunun başında yer alıyor. 2011 seçimlerinde Demokrat Parti ile ittifak yapan bu kesim daha önceleri de merkez sağ partilere yakınlığı ile biliniyordu. Kendi partisini kurmadan önce Öğüt dergisi çevresi olarak da bilinen bu çevre, 1987 yılında ANAP’a açık destek vermekteydi. Öğüt dergisindeki bir yazıda ANAP şu şekilde savunuluyordu: “Rahmetli Menderes’i hatırlamamak mümkün değil. Türkiye’nin en büyük demokratını demokrası adına idam ettirmiş bir zihniyetin şimdiki çocukları aynı yolu ANAP’a karşı deniyor olmasın” (Ruşen Çakır, Ayet ve Slogan, 80). Haydar Baş’ın bu sözleri bir dönem AKP’nin söylemlerini anımsatıyor. Buradan bakıldığında Baş’ın neden AKP’ye katılmadığı ve büyük pastadan pay kapmadığı sorusu akla gelebilir. Daha çok Karadeniz kökenli olan grubun lideri Baş, devletçi yönünün oldukça güçlü olması… Avrupa Birliği’ne karşı ve daha devletçi bir ekonomiden yana…

Resim Ekleme

***

Bir sosyolojik vaka olarak tarikat-cemaatler

Son günlerde aralarındaki çıkar kavgalarıyla gündeme gelen tarikatlar-cemaatler-İslamcı örgütler nasıl hayatımızın bir parçası oldu? Dinsel olmaktan öte sosyolojik ve siyasi birer olgu olan bu örgütlenmeleri yine siyaseten incelemek gerek. Türkiye'deki tepeden inme modernizm çabaları, tarikat-cemaat ilişkilerini hiçbir zaman tam anlamıyla yok edemedi, çarpık gelişen kapitalizm İslami muhalefetin genişlemesine ön ayak oldu. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki çok partili rejime geçiş çabaları, İslami çevrelerin muhalif partilere ilgisiyle sekteye uğrarken, 1950’ler sonrasındaki Demokrat Parti deneyimi pek çok tarikat-cemaat için serpilme imkânı yarattı. Tarikat-cemaat yapıları siyasi partileri destekleyerek ya da bizzat içinde onların yer alarak ülkenin politik yelpazesinde kendilerine yer buldu. 1960’ların sonunda başlayıp 1980’e kadar süren Milli Nizam Partisi-Milli Selamet Partisi süreci, İslam’ın siyasallaşmasının en somut örneklerini oluşturdu.

Cumhuriyet sonrasında içine kapanan, çok partili rejimle birlikte açığa çıkan İslamcı muhalefet, modernleşmenin ve kapitalistleşmenin beraberinde getirdiği kentleşme, göç, gelir adaletsizliği gibi sosyo-ekonomik sorunlardan da beslendi. Özellikle tarımdaki modernizasyonla başlayan işsizlik ve göç olgusu, yeni bir kent proletaryası ortaya çıkardı. Göçle gelen kentteki yeni proletarya, siyasi tercihlerini soldan yana değil sağ popülizmden yana kullanmayı sürdürdü. Hatta bu kesimin, yerleşik kentlilerle kurduğu sorunlu ilişki geleneksel öğelere ve dine daha fazla sarılmalarına da neden oldu. Türkiye’deki batılılaşma çabalarının tepeden inme ve çarpık karakteri, İslamcı muhalefeti sürekli diri tuttu, cumhuriyetin yok edemediği tarikat-cemaat yapıları çok partili siyasi sisteme geçiş sürecinde kendisine siyasi muhataplar buldu. İslam’ın siyasallaşma süreci, kendisini İslamcılıkla ifade eden bir kitlenin ekonomik, kültürel, politik alana müdahale etmesini sağladı.

Pek çoklarına göre 2000’li yıllar “dinin geri dönüş” çağıdır. Dinsel kimliğin öne çıkmasında pek çok faktör etkilidir. Ancak belli başlıları; küresel eşitsizlikler, modernizmin yaşadığı kriz, kimlik ve kültürel meselelerin öne çıkması olarak sayılabilir. Tarikat ve cemaatler 1980 sonrasında bir sosyalleşme alanı, sadakaya mahkum eden bir yardımlaşma ağı, kimliksizleşen insana kimlik kazandıran bir postmodern olgu oldu.

BirGün



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Umut İLERİ nam-ı diğer VEDA... melnur 10 833 16.11.2023- 08:01
Konu Klasör Liselere mescit geliyor abbas 1 4688 24.02.2014- 22:52
Konu Klasör İlkokulda Dahi Mescit! dayanışma 8 4088 13.04.2014- 16:29
Konu Klasör Bekaroğlu istedi mescit açıldı umut 3 4210 07.11.2014- 19:24
Konu Klasör AKP okullara mescit genelgesi yolladı umut 5 4684 29.12.2014- 07:53
Etiketler   Kirazlı,   Mescit,   Cemaati,   nam-ı,   diğer,   Nurcular,   akımı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS