SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 
Artk değer, kapitalist sömürü nedir?           (gösterim sayısı: 11.288)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 13.08.2013- 19:14


Kapitalist sömürünün temelini artık değer yaratır. Kapitalist sömürünün ne olduğunun anlaşılabilmesi artık değerin anlaşılmasına bağlıdır. Kapitalizm kendisinden önce gelen sömürü düzenlerinden sadece, artı-emeğin üreticiler yığınından elde ediliş biçimi bakımından ayrılır. Detayları bir yana, kapitalizmde çağdaş köle olarak nitelediğimiz işçiler feodalizmden farklı olarak işgüçlerini satmak bakımından özgürdürler. Kapitalizmde işçi sınıfının özgürlüğü üretim araçlarına sahip olmamaları nedeniyle bununla sınırlıdır.

Bir işçinin kapitalist bir işletmede harcadığı emek iki bölüme ayrılır; bunlardan birincisi kendi çalışma gücünün karşılığı olan değere eş düşen emeğidir ki, buna gerekli emek ( zorunlu çalışma) adı verilir. Diğeri ise, kapitalistin karşılığını ödemeden kendine mal ettiği emektir ki, buna da artı-değer ( artı-çalışma) adı verilir.

Artı-emek tarafından yaratılan değer, ücretli işçilerin ödenmemiş çalışmasının ürünüdür. Artı-değer, kapitalist toplumda elde edilen tüm gelirlerin kaynağıdır.

( Sol Yayınlarından çıkan, Lev Leontiev'in "Marksist Ekonomi Politiğin İlkeleri" kitabının ilgili bölümünden kısa bir özet-derleme...)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.08.2013- 19:15


Kapitalist sömürünün özü

Kapitalizmin çözümlemesi Marks'tan önce de burjuva ekonomistler tarafından yapılmıştır. Ancak bu çözümleme kapitalizmin işleyiş yasalarını ortaya çıkartmamış, Adam Smith ve David Ricardo gibi burjuva ekonomistler işçinin kapitalsite emeğini sattığını belirtmişlerdir. Eğer durum böyleyse, yani kapitalizmde işçi kapitaliste emeğini satıyorsa aldığı ücret de emeğinin karşılığı olmalıdır. Ve bu durumda kapitalistin işçiyi sömürdüğünden söz edilmez. Ama durum böyle midir, gerçekten?

Marks kapitalist ideologların bir yere kadar götürdükleri kapitalizm çözümlemelerini sonuna kadar götürmüş, işçinin kapitaliste emeğini değil, emek gücünü sattığını, iki durum arasında fark olduğunu, sömürü dediğimiz insanın insanı sömürmesi olgusunun burada yattığını ve kapitalizmin de bu sömürü üzerinde temellendiğini açıkça ortaya çıkartmıştır.

İşçi kapitaliste emeğini satmaz, çalışma yeteneğini, yani iş gücünü ( emek gücünü) satar. Kapitalist satın aldığı emek gücüne, ödediğinden daha fazla getiri sağlayacak şekilde iş yaptırır.

"Üretim sürecinde emek gücünün oynadığı rolü görelim. İşçi bunu makinaların yardımıyla, hammaddelerden başlayarak son biçimini almış bir ürün ortaya çıkarmak için kullanır. Bu ürün satışa yönelmiştir ve hesaba göre, hammaddelerin ve yakıtın tüm değerini, makinelerin, aletlerin, kullanılan binaların değerinin bir kısmını içine alan bir değere sahiptir. Meta aynı şekilde, yeni bir değer kazanmıştır, ki bu, işçinin emeğinin meyvesidir. Bu değer kapitalist tarafından ödenen emek gücünün değerinden daha büyüktür. İşte somut bir örneği:

"Varsayalım ki, kapitalist, bir dikiş makinesi fabrikasına sahip bulunuyor. 200 parça imal etmek için 2.000 dolara 10.000kg. metal( kilosu 20 sentten) satın alıyor diyelim. 200 dikiş makinasının yapımı bir miktar madde yıpranmasına, aydınlatma ve ısınma vb. giderlerine yolaçıyor(250 dolarlık bir tutar.) Kapitalist herbirine 5 dolar ödediği 50 işçi tutuyor ( toplam 250 dolar). Kapitalistin genel giderleri aşağıdaki gibi olacaktır.

Metal--------------------------2.000dolar
Makinelerin yıpranması------ 250 dolar
Emek gücü---------------------250 dolar
--------------------------------------------
Toplam-------------------------2.500dolar.

"İşletme, herbiri 12.5 dolara gelen (2.500:200), 200 dikiş makinesi imal etti.
Varsayalım ki ki, bu makineler, pazarda 12.5 dolara satılıyor. Eğer kapitalist makinelerini bu fiyatla paraya çevirecek olursa, ancak harcamış olduğu parayı geri alır, yani kar elde etmez.

"Gerçek hiç de öyle değildir. Kapitalizm işçinin geçimini sağlamak için gerekenden daha fazla bir değer üretmesini sağlayacak üstün bir iş verimliliğini varsayar. Teknik ilerleme, gerekli geçim araçlarını üretmek için kullanılan zamanı azltır. Oysa emek-gücünün günlük değerini ödeyen kapitalist, işçiyi bütün gün çalıştırır; bu da işçinin kendi emek-gücünün üzerinde bir değer yaratmasına neden olur.

"Örneğimize dönerek, kendi emek gücü değerine eşit bir değer yaratması için, işçiye dört saat gerektiğini varsayalım. Bununla birlikte, işçi kapitalist ile yapmış olduğu sözleşme gereğince sekiz saat çalışmak zorundadır. Sekiz saatte, dikiş makinesi fabrikası örneğimizdeki 50 işçi, iki kez daha fazla üretim aracının biçimini değiştirirler ve iki kez daha fazla ürün çıkarırlar, yani 400 dikiş makinesi. Sonuç olarak kapitalistin giderleri şöylece değişir:

Metal--------------------------4.000 dolar
Makinelerin yıpranması--------500 dolar
Emek gücü----------------------250 dolar
-----------------------------------------------
Toplam--------------------------4.750 dolar.

"400 dikiş makinesini aynı fiyata (12.5 dolara) sattıktan sonra kapitalistin eline 5.000 dolar geçer Demek ki, elde edilen değer, kapitalistin giderlerinden 250 dolar fazladır. Artı-değer oluşmuştur.

"Eğer kapitalist, bir art-değer elde ediyorsa, bu, işçilerin, kendi emek güçlerine eşit bir değer yaratmak için gerekenden daha uzun bir süre çalışmış olmalarındandır. Artı-değer onu yaratmak için işçiye ödeme yapmadan kapitalist tarafından alıkonulur. Bu, kapitalist sömürünün özünü oluşturur.

Kapitalist sömürü maskelenmiştir; bu, onu feodal toplumdaki ve köleci toplumdaki sömürüden ayırır. Kölelerin ve serflerin çalışması zoraki bir çalışmaydı. İşçi de çalışmak zorundadır; ama onun kapitalist karşısındaki kişisel özgürlüğü, kapitalizmde, çalışmanın bu niteliğini gizler."

(Zubritski,Mitropolski,Kerov; Kapitalist Toplum, Sol. Yay. Sah.14-15-16)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.08.2013- 19:17


GEREKLİ EMEK ve ARTI EMEK

Kapitalizmde işçi işgücünün bir bölümünde kendisi için, geri kalanında patronu için çalışır. İşçinin yaşamını sürdürmesi için gerekli olan ürünü yaratan emeğe gerekli emek, bu amaçla, yani bu iş için harcanan emek zamanına ise gerekli emek-zamanı denir. Bu, ücret biçiminde ödenmektedir.

Fazla ürünün üretilmesine giden emek-zamanı, artı-emek zamanı ve bu fazla ürünün üretilmesi için harcanan emek de artı-emek adını alır. Artı emeğin gerekli emeğe ya da artı- zamanın gerekli emek zamanına oranı işçinin sömürülmesinin derecesini gösterir.

Artı-emek kapitalizmden önce de vardı, köle sahiplei ve feodaller, sömürülen halkın fazladan çalışması sayesinde yaşıyorlardı, ama kapitalizmde artı-ürün, artı-değere dönüşür, çünkü emek gücü, bir meta olur; artı-değer yalnız kapitalistlerin gereksinimlerini karşılamaya değil, başka işçilerin de sömürülmesine yarar: o, sermayeye dönüşür.

Kapitalist üretimin amacı

Artı-değerin, yeni bir artı-değer sağlayan sermayeye dönüşümü, işte kapitalist üretimin amacı budur. Kapitalistler, en az giderle en yüksek artı-değeri elde etmek isterler. Buna ulaşmak için her yol mübahtır. Bir İngiliz sendikacısı, sermayenin, artı emeğe karşı doymak bilmez bir susuzluğu olduğunu yazmıştır: "Nasıl ki doğa, boşluktan nefret ederse, sermaye de karsızlıktan ya da az kardan nefret eder. Kar elverişli oldu mu, sermaye yürekli olur: %10 garantili karla her yerde kullanılabilir; %20'de kızışır; %50'de delice bir cesarete gelir; %100'de bütün insani yasaları ayaklar altına alır; %300'de işlemeyeceği cinayet yoktur, darağacı pahasına da olsa."

( Zubritski,Mitropolski, Kerov/ Kapitalist Toplum/Sol yay.sah.16-17)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.08.2013- 19:18


Kapitalist sömürü nasıl gizlenir?

Kapitalizm bir sömürü sistemidir; ücretlilerin sömürüsüne dayanır. Biçimsel olarak "özgür" ( işgücünü satma konusunda özgür) olan ücretliler üretim araçlarına sahip olmadıkları için yaşamlarını sürdürmek, temel ihtiyaç maddelerini temin etmek için kapitalistler yararına çalışmak zorundadırlar. Burada kapitalistlerin ücretliler üzerinde egemenliği ortaya çıkar. Bu egemenlik ( kapitalistlerin ücretliler üzerindeki egemenliği) nesneler üzerindeki egemenlik aracılığı ile uygulamaya dönüşür. Kapitalist sömürünün gizliliği de burada yatar.

Lev Leontiev, Marksist Ekonomi Politiğin İlkeleri'nde şunları söylüyor:

"Kapitalist toplumda, ücretli çalışma, özü gereği, ücretli köleliktir. Eğer Romalı köle çalışma yerine zincirlenmiş idiyse, ücretli işçi de mülk sahibine açlık tehditi ile, gereksinme, korku bağları ile bağlanmıştır. (...) Kapitalist üretim biçiminin dizginsiz yasaları, işçiyi sermayenin arabasına bağlarlar.

Ama kapitalist sömürü, onun temel özelliklerinden, onu kendine öngelen sömürü biçimlerinden ayıran özelliklerinden doğan aldanışlar tarafından gizlenmiştir. Burjuvazi, işçilerden, köleci ve feodal toplumlarda düşünülmesi olanaksız bir fizik ve entellektüel güç toplamı sağlayabilmek için, ücretli emek tarafından yaratılan aldanışlardan ustaca yararlanır. Kapitalizm, ücretli emek emek köleliğini 'kara katılma' (...) biçiminde yutturan, ustalıklı yöntemler ve sistemler cömertliği türetmiştir. Bugünlerde, sermayenin avukatları, 'sermayenin demokratlaşması' işinin gerçekleştiği ve bundan böyle 'genel refah devleti'nin egemen olacağı masalını okumaktadırlar.

Gerçeklikte, emeğin sermaye tarafından sömürüsü değişmez kalmış, gene de, dünyada, özellikle kapitalist ülkelerde birçok değişiklikler olmuştur. İşçi sınıfının kendi yaşamsal çıkarları için yürüttüğü zorlu ve özverili mücadele meyvelerini vermiştir. Sermaye zaman zaman ödünler vermek zorundadır. Kapitalizmin gelişmiş ülkelerinde, işgünü artık bundan yüzyıl önceki gibi oniki saat değil, ama çoğu durumlarda, sekiz saattir.

Bununla birlikte, işçi sınıfı tarafından burjuvaziden sökülüp alınmış bu ödünlere karşın, kapitalist düzenin özü gene de değişmemiştir. Emeği sermayeden ayıran uçurum, yok olmak şöyle dursun, derinleşmesini sürdürmektedir. Kapitalizmin gelişmesi, burjuvazi içindeki bir avuç adamın zenginleşmesi sonucunu verir, oysa nüfusun engin çoğunluğu proleterleşir, yani çalışma güçlerini satmaktan başka bir çareleri kalmamış bir varlıksızlar yığını haline gelir. Hatta en gelişmiş kapitalist ülkelerde bile, milyonlarca işçi, işsizlik ve sefalet içinde, yarın ne olacak korkusu içinde kıvranır durur. Kapitalist sömürü daha da belirginleşir."

( Sol yayınları, sah.60-61)



EMEK YOĞUN-SERMAYE YOĞUN ÜRETİM
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
VforVendetta
[ VforVendetta ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 10.11.2013
İleti Sayısı: 67
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: VforVendetta
Cevap Tarihi: 15.12.2013- 00:29


Alıntı Çizelgesi: ad yazmış
Gerçek hiç de öyle değildir. Kapitalizm işçinin geçimini sağlamak için gerekenden daha fazla bir değer üretmesini sağlayacak üstün bir iş verimliliğini varsayar. Teknik ilerleme, gerekli geçim araçlarını üretmek için kullanılan zamanı azltır. Oysa emek-gücünün günlük değerini ödeyen kapitalist, işçiyi bütün gün çalıştırır; bu da işçinin kendi emek-gücünün üzerinde bir değer yaratmasına neden olur.




Benim sorum şu olacak:
Burada daha fazla ürün elde edilmesi, emeğin daha yoğun kullanılmasından mı yoksa emek yoğun üretimden sermaye(teknoloji) yoğun üretime mi geçilmesinden mi kaynaklanmaktadır?
Eğer günde 8 saat üzerinden anlaşmaya varılmış ve   8 saatin üzerinde çıkılmadıysa   ücreti ödenmeyen bir emekten nasıl söz edilebilir?
Üretilen parçabaşı üzerinden anlaşma yapılıp imal edilen parça sayısı 200den 400e çıktığı durumda işçiler sanki ilk baştaki 200 parçaya karşılık gelen ücreti almaya devam ediyorlarsa dediğiniz durumda sömürünün varlığından söz edilebilir. Ama ilk durumda fazla mesai olmadığını varsayarsak sömürü ifadesi ne kadar doğru kaçar?
Ayrıca işçilerin ücretlerinin devletin uyguladığı vergi politikası ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Vergi oranlarının yüksek olduğu bir ortamda işveren maliyetleri düşürmek için işçi ücretlerini kısmak isteyebilir. Eğer devlet uygun, verimli ve daha düşük bir vergi politikası uygular, ekonomideki kayıt dışılıkları minimize eder ise bu durumda işveren işçi ücretlerinde kısıntı yapmak yerine artışa da gidebilir. Nitekim Avrupa ülkelerinde refah ve ücret seviyesinin kriz dönemleri haricinde artış gösterdiği de bir gerçektir.
  Bu yazdıklarımdan kapitalistin işçiyi sömürdüğü ve teknolojik yenilikleri tek taraflı kendi lehine kullandığı gerçeğini gözardı etmediğimi özellikle belirtmek isterim.




Bu ileti en son VforVendetta tarafından 15.12.2013- 00:36 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
owert
[ İşçi ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.11.2013
İleti Sayısı: 246
Konum: Antalya
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: owert
Cevap Tarihi: 15.12.2013- 08:58


Burada daha fazla ürün elde edilmesi, emeğin daha yoğun kullanılmasından mı yoksa emek yoğun üretimden sermaye(teknoloji) yoğun üretime mi geçilmesinden mi kaynaklanmaktadır?

Sayın VforVendetta: Yazınızda bu iki kavram üzerinde durmak ve düşüncelerimi açmak isterim  

emeğin daha yoğun kullanılmas ve emek yoğun üretim.

Emeğin yoğun kullanılması ve yoğun ürettimi arasında farkı anlamız gerek. Bir fark yokmuş gibi anlaşılıyor. Esasında sizin ne anlatmak istediğinizi şu şeklide anlıyorum. Emeğin yoğun kullanımı =Fazla mesai   Emeğin yoğun ürettimi=teknolojinin (ürettim aletlerinin gelişmesi)neden olduğu ürettim yoğunlaşması.

Ama ben şöyle yaklaşmak istiyorum. Mutlak sömürü ve nisbi sömürü oranı.

Mutlak sömürü: ürettimde elde edilmesi gereken mutlak sömürü oranını ifade eder. Yani ile eğer ücretli çalıştıryorsak sömürü mutlak olarak algılıyorum.

Örneğin:İlkel ürettim aletlerin olduğu şartlarda,ücretli 8 saat çalışır ve bunun 7 saatti yarın işe gelmesi için kendi ihitiyaçlarını karşılayabilir.   Burada ücerli çalışan 1 saatlik artık ürettim yapıyor ve işgücünü kiralaana 1 saatlık artı sermaye sunuyor demektir.

Yine ileri ürettim aşamasına ki bu 1 saatlik artı üretim neticesinde oluşan sermaye birikimiyle işgücü kiralayanın daha fazla ürettim ve daha fazla kar amacıyla ürettim (teknolojik)aletlerine yatırm yaptığını biliyoruz. O zaman ücreretli   olan bu teknolojik gelişmle 8 saatlik çalışma süresinde,6 saattini yarın işe gelebilmesi için temel ihtiyaçlarını karşılayabailecek duruma gelir. İşgücünü kiralayana bu kez iki saatlık artık sermaye sunar.

Yani mutlak sömürü iki saatte yükselmiştir. Ama artık bunu oynaklığını burada ifade etmek için bu kez nisbi sömürü oranı olarak karşımıza çıkmaya başlar. Demek işgücünü 8 saatlik kiraya veren Mutlak bir sömürü altında olmak zorundadır. Çünkü Hiç bir işgücü kiralayan insan sevgisinden dolayı birisini kiralamaz. O zaman bunu ifade etmek içinde mutlak sömürü olması gerek. Ama ilerde bu yukarda da gördüğümüz gibi değişime uğrar. İşte bunada nisbi sömürü oranı ,yani değişebilir sömürü oranını göstermek için ifade edelir.

Bugün gelişen teknoloji ve bileşim neticesinde işçi mutlak sömürü oranı sektörel olarak değişmektedir. Öyle ki öyle teknolojik gelişmişlik içinde işgücü belki de 15 dakika mutlak sömürü oranını ile karşılaşmaktadır. Yani 8 saattin 15 dakkikalık bölümü işgücünü kiraya verenin temel ihtiyaçlarını ki bu yarın sapasağlam ve dinamik olarak işe gelmesi için konut,yeme,yaşama ihitiyaçlarını karşılayabilmektedir.

Yani mutlak sömürü oranı ve nisbi sömürü oranı. Bunlar iç içe olan kavramlar olarak algılıyorum.

Sonuçta: Bütün ürettim alanında kulanılan teknolojik gelişmeler bu bu kiralanan işgücü üzerinden yaratılmaktadır. Yaratılmıştır. Yani ücretli çalışanının emeğinin birikimidir bunlar.

O azaman bunlara hükmetme,çalıştırma,yönetme hakkı da bunların olmalıdır. Yani toplum olarak ki çoğunluk tolumda bunlarsa ki öyle, o zaman toplum olarak el koyma hakkını doğrur. Eğer hukuktan,adeletten   bahsediyorsak olması gereken günümüzde budur.

İşte ben böyle düşünmekteyim.






Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 15.12.2013- 13:10



Teknolojinin üretime dahil olmasıyla emek verimliliğinde bir sıçrama yaşandığı açık. Bilimsel teknolojik devrimin   süreçte böyle bir etkisi var.Bir işyerinde bilimsel teknolojik devrim sayesinde aynı sayıda işçinin emek verimliliği (daha fazla ürün oluşturması) artmaktadır. Bu durum da aynı zamanda daha fazla ürün oluşturmak için daha az sayıda işçinin kullanılmasına ve işsizler ordusunun da artmasına yol açmaktadır. Kapitalizmin çelişkisi de zaten burada yatmaktadır. Bir yandan daha fazla kar elde etmek için emek verimliliğini arttırmak ve bu yolla teknolojik devrimin olanaklarından yararlanmak zorunda, öte yandan bunu yaparken geçimini sağlayacak olanaklardan yoksun bir işsizler ordusunun artmasına yol açmaktadır.

''Sekiz saat üzerinden anlaşma yapılmışsa ve işçi de sekiz saat çalışıyorsa'' ve hatta bundan sonraki çalışmalar için ( fazla mesai)ek ücret alıyorsa, orada yine sömürü var demektir. Sömürü dediğimiz şey de işte o '' ücreti ödenmeyen emek''tir. Yukarda artı değer örneğinde bu konu çok iyi anlatılıyor. Pazarda değişime giren ürün toplamının değeri o ürününün üretim sırasında harcanan değerin hep üstünde olmalıdır ki patron kar edebilsin. İşte o kar veya artı değer dediğimiz şey işçinin ücreti ödenmeyen emeğinden başka bir şey değildir.

Devletin vergi oranlarının bu konuyla doğrudan hiç bir ilgisi de yoktur. Verginin az ya da çok olması artı değerde bir takım oynamalara yol açabilir ama sonuçta artı değerin kendisi zaten sömürünün karşılığı olduğu için özel mülkiyetli bir sistemde işçinin sömürüsü hep var olacaktır.

Gelişmiş ülkelerde işçi sınıfının yaşam düzeyinin geri kalmış ülke insanlarına göre daha ''iyi''olması orada sömürü olmadığı anlamına gelmiyor ki. Burada anlatılan konu gelişmiş veya gelişmemiş olsun kapitalist ekonominin bilimsel çözümlemesidir. Sınıflı   toplumların gelişim düzeyi ne olursa olsun onun varlık nedeni burada anlatılmaya çalışılan sömürü ilişkileridir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
VforVendetta
[ VforVendetta ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 10.11.2013
İleti Sayısı: 67
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: VforVendetta
Cevap Tarihi: 15.12.2013- 22:45


Alıntı Çizelgesi: owert yazmış

Burada daha fazla ürün elde edilmesi, emeğin daha yoğun kullanılmasından mı yoksa emek yoğun üretimden sermaye(teknoloji) yoğun üretime mi geçilmesinden mi kaynaklanmaktadır?

Sayın VforVendetta: Yazınızda bu iki kavram üzerinde durmak ve düşüncelerimi açmak isterim  

emeğin daha yoğun kullanılmas ve emek yoğun üretim.

Emeğin yoğun kullanılması ve yoğun ürettimi arasında farkı anlamız gerek. Bir fark yokmuş gibi anlaşılıyor. Esasında sizin ne anlatmak istediğinizi şu şeklide anlıyorum. Emeğin yoğun kullanımı =Fazla mesai   Emeğin yoğun ürettimi=teknolojinin (ürettim aletlerinin gelişmesi)neden olduğu ürettim yoğunlaşması.




  Sn. Melnur,

  Emek yoğundan kastım emekgücünün üretilen metada yoğun olarak kullanılması.Fazla mesai değil. Teknolojik ilerlemelerle artık kol gücünün üretimdeki yoğunluğu azalmış otomotiv sektöründe olduğu gibi sermaye yoğun üretime geçilmiş, üretimin birçok aşamasında robotlar emeğin yerini almış, böylece bahsettiğiniz emek gücüne olan ihtiyacın azalmasından kaynaklanan işsizlik sorunu derinleşmiştir.
Yazılarınızda emek ile emekgücü ayrımında emekgücünün işçinin yetenek ve niteliklerini de kapsadığını kapitalistin emekle beraber aslında emekgücünü satın almasından bahsetmiştiniz. Peki fordizm tipi üretimde olduğu gibi vasıfsız işçilerin üretim safhasının çok küçük birimlerinde görevlendirilerek oluşturulan, işçinin üretilen metanın niteliğinden habersiz üretim bantlarında sadece kendisine verilen işi yerine getirdiği bir üretim sisteminde kullanılan emek vasıfsız olduğuna göre nitelik ve yeteneklerinden nasıl bahsedilebilir? Dünyada son 15 yılda yaşanan teknolojik ilerleme ve bilişim devrimi artık vasıfsız emekten nitelikli yani vasıflı emeğe olan önemi artırmıştır. Yani kol gücünün yerini kafa gücü almıştır. Tabiki sömürü devam etmekte, ancak nitelikli emek refahtan niteliksize göre çok daha fazla pay almaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği ve eşit işe eşit ücret politikasının geçerli olduğu bir sistemde, örgütlenmenin önündeki engellerin tamamen aşılması ve burjuva demokratik kuralların tüm toplumun çıkarları için kapsama alanının genişletilip hukuksal teminata alındığı, hukuk önünde gerçek eşitliğin sağlandığı, tekelleşmenin mümkün mertebe önüne geçildiği bir ortamda sistemin adı kapitalist bile olsa sosyal demokrat-sosyalist bir iktidar hür seçimlerle iktidar olduğunda sosyal devlet prensiplerinin çok daha etkin bir şekilde hayata geçirilebiliceği kanaatindeyim.




Bu ileti en son VforVendetta tarafından 15.12.2013- 22:48 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 16.12.2013- 12:27


Alıntı Çizelgesi: VforVendetta yazmış




  Sn. Melnur,

  Emek yoğundan kastım emekgücünün üretilen metada yoğun olarak kullanılması.Fazla mesai değil. Teknolojik ilerlemelerle artık kol gücünün üretimdeki yoğunluğu azalmış otomotiv sektöründe olduğu gibi sermaye yoğun üretime geçilmiş, üretimin birçok aşamasında robotlar emeğin yerini almış, böylece bahsettiğiniz emek gücüne olan ihtiyacın azalmasından kaynaklanan işsizlik sorunu derinleşmiştir.
.



Ben başka bir şey söylemedim ki.


Yazılarınızda emek ile emekgücü ayrımında emekgücünün işçinin yetenek ve niteliklerini de kapsadığını kapitalistin emekle beraber aslında emekgücünü satın almasından bahsetmiştiniz. Peki fordizm tipi üretimde olduğu gibi vasıfsız işçilerin üretim safhasının çok küçük birimlerinde görevlendirilerek oluşturulan, işçinin üretilen metanın niteliğinden habersiz üretim bantlarında sadece kendisine verilen işi yerine getirdiği bir üretim sisteminde kullanılan emek vasıfsız olduğuna göre nitelik ve yeteneklerinden nasıl bahsedilebilir? Dünyada son 15 yılda yaşanan teknolojik ilerleme ve bilişim devrimi artık vasıfsız emekten nitelikli yani vasıflı emeğe olan önemi artırmıştır. Yani kol gücünün yerini kafa gücü almıştır. Tabiki sömürü devam etmekte, ancak nitelikli emek refahtan niteliksize göre çok daha fazla pay almaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği ve eşit işe eşit ücret politikasının geçerli olduğu bir sistemde, örgütlenmenin önündeki engellerin tamamen aşılması ve burjuva demokratik kuralların tüm toplumun çıkarları için kapsama alanının genişletilip hukuksal teminata alındığı, hukuk önünde gerçek eşitliğin sağlandığı, tekelleşmenin mümkün mertebe önüne geçildiği bir ortamda sistemin adı kapitalist bile olsa sosyal demokrat-sosyalist bir iktidar hür seçimlerle iktidar olduğunda sosyal devlet prensiplerinin çok daha etkin bir şekilde hayata geçirilebiliceği kanaatindeyim  

Özel mülkiyet kaynaklı sömürü devam ediyorsa   sömürüden kurtulmanın yolu da özel mülkiyeti ortadan kaldırmaktır. Kapitalizmi şu veya bu şekilde kutsadığımız ölçüde sömürüden yana tavır almışız demektir. Bu yüzden yukarda anlatılmaya çalışıldığı ölçüde sömürünün ve dolayısıyla kapitalizmin ne olduğunun içselleştirilmesi gerekir. Bu yapılmadığında bir yandan ''sömürü var'' deriz, öte yandan sömürüyü ortadan kaldıracak koşullarla mücadele etmek yerine sistem içi arayışlardan medet ummaya çalışırız.

Bu çelişkiden de kurtulmak gerekiyor.




Bu ileti en son melnur tarafından 16.12.2013- 12:28 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kapitalist bölüşüm ilişkileri denizcan 1 3695 01.03.2016- 15:33
Konu Klasör Anti-kapitalist Müslümanın son yolculuğu melnur 0 2195 26.08.2017- 10:33
Konu Klasör Çin sosyalist mi kapitalist mi?-Doğu Perincek melnur 12 5742 05.02.2022- 02:51
Konu Klasör Kapitalist sistem kadını eve hapsediyor proleter 0 3338 19.03.2014- 23:30
Konu Klasör IŞİD ve kapitalist/emperyalist gericilik… proleter 0 2913 19.06.2014- 12:57
Etiketler   Artk,   değer,   kapitalist,   sömürü,   nedir
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS