SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 10.07.2015- 12:11


Alıntı Çizelgesi: VforVendetta yazmış


  Sn. Melnur,

  Emek yoğundan kastım emekgücünün üretilen metada yoğun olarak kullanılması.Fazla mesai değil. Teknolojik ilerlemelerle artık kol gücünün üretimdeki yoğunluğu azalmış otomotiv sektöründe olduğu gibi sermaye yoğun üretime geçilmiş, üretimin birçok aşamasında robotlar emeğin yerini almış, böylece bahsettiğiniz emek gücüne olan ihtiyacın azalmasından kaynaklanan işsizlik sorunu derinleşmiştir.
Yazılarınızda emek ile emekgücü ayrımında emekgücünün işçinin yetenek ve niteliklerini de kapsadığını kapitalistin emekle beraber aslında emekgücünü satın almasından bahsetmiştiniz. Peki fordizm tipi üretimde olduğu gibi vasıfsız işçilerin üretim safhasının çok küçük birimlerinde görevlendirilerek oluşturulan, işçinin üretilen metanın niteliğinden habersiz üretim bantlarında sadece kendisine verilen işi yerine getirdiği bir üretim sisteminde kullanılan emek vasıfsız olduğuna göre nitelik ve yeteneklerinden nasıl bahsedilebilir? Dünyada son 15 yılda yaşanan teknolojik ilerleme ve bilişim devrimi artık vasıfsız emekten nitelikli yani vasıflı emeğe olan önemi artırmıştır. Yani kol gücünün yerini kafa gücü almıştır. Tabiki sömürü devam etmekte, ancak nitelikli emek refahtan niteliksize göre çok daha fazla pay almaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği ve eşit işe eşit ücret politikasının geçerli olduğu bir sistemde, örgütlenmenin önündeki engellerin tamamen aşılması ve burjuva demokratik kuralların tüm toplumun çıkarları için kapsama alanının genişletilip hukuksal teminata alındığı, hukuk önünde gerçek eşitliğin sağlandığı, tekelleşmenin mümkün mertebe önüne geçildiği bir ortamda sistemin adı kapitalist bile olsa sosyal demokrat-sosyalist bir iktidar hür seçimlerle iktidar olduğunda sosyal devlet prensiplerinin çok daha etkin bir şekilde hayata geçirilebiliceği kanaatindeyim.


Artık değer 2 bölüme ayrılıyor 1-mutlak değer (yukardaki alıntı bunu anlatıyor)2 nisbi artı değer.
Nisbi artı değerde teknoloji kullanılır .Yani eski üretim biçiminde 1000 işçinin yaptığını yeni üretim biçiminde 100 işçi yapacak aynı metayı çıkaracaktır demektir.
Artık değer % 1000 olamayacağına göre en yüksek ihtimal % 200 gibi olabilir bu tür yani teknolojinin kullanıldığı üretimde daha az işçi ile daha fazla artık değer sağlanabilir.

Fakat kapitalizm ve sermaye birikimi sadece Artık değerden sağlanmıyor sermaye birikimi rant faiz ve ticaret denilen etkenlerdende sağlanmaktadır..
Örneğin Marx ın kapitalinde banka işçileri artık değer sağlamaz ama sermaye sağlar demesi sermayenin farklı alanlardan da sağlandığını anlatır.

Teknoloji yoğun ekonomilerde kazançlar ağırlıklı olarak faiz ve ticaret vasıtası ile olmaktadır.
İşte biz emperyalist dediğimiz ülkeler ağırlıklı olarak kapitalizmi bu yolla devam etmektedirler.
büyük tekellerin ve emek yoğun işletmelerin varlığında sosyal devlet ancak emperyalist ilşkiler de dediğmiz şekilde uygulanmaktadır.
O ülkelerdeki sosyallik emperyalist soygunlar vasıtası ile olduğundan o ülkelerin işçileri de yapılan hırsızlıktan elde edilen lerden pay almaktadırlar.
Bu ülkelerde emek ağırlıklı üretimler geri ülkelere kaydırılmış teknploji ağırlıklı üretimler bırakılmıştır.Bu ülkelerde bankacılık ve ticaret yaygındır ve geçim kaynakları büyük oranda soygunlar hırsızlıklardan olmaktadır.

Sosyal devlet her ne kadar sosyalizm kelimesi toplumsal kelimeinden üretilsede aslında gelişmiş kapitalist ülke dediğimiz yerlerde uygulanır kaynaklarıda Ticaret teknoloji sayesinde daha ucuza mal edilenürünün çok pahalı satılması ve bankacılının hakimiyetidir.

sosyal devlet ve soyal demeokrasi Sosyalizmden farklı olup uzun vadeli amacıda farklıdır.
Birisi daha fazla soygun birisi hiç soyulmayan insanlık yaratmaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
spartakus
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 23.11.2013
İleti Sayısı: 624
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: spartakus
Cevap Tarihi: 22.02.2016- 17:09


Artı değer nedir?


Resim Ekleme

Kapitalist düzenin uydurduğu masallar çerçevesinde, zenginlik ve yoksulluk, kişinin psikolojisine veya bireysel özelliklerine bağlıdır. Yani sermaye yanlılarına göre zengin insanlar, üretken, çalışkan ve itinali oldukları için zengin olabilmişlerdir. Fakirler ise, tembelliklerinden veya fiziksel/kişisel sorunlarından ötürü fakir kalmışlardır.

Bu masala göre, toplumsal ve ekonomik sorunların hakkından gelmenin tek yolu, fakirler adına zenginlerden medet ummaktır. Adil ticaretin yerini, ”serbest ticaret” almalı ve böylece de, sömürüyü ortadan kaldırılmalıdır. Alan Greenspan gibi gerici merkez bankası mensupları, işsizliği ortadan kaldıracak ve kalıcı refahı sağlayacak ilerici mali politikaların lehine tarih sahnesinden uzaklaştırılmalıdır.

Marksizm ise, aksine, ekonomik eşitsizliklerin kökeninin kapitalizmin kendi yapısıyla alakalı olduğunu ortaya atmaktadır. Artı değer, toplumumuzun niçin bir avuç zengin ve milyonlarca fakir işçi olmak üzere ikiye bölünmüş olduğunu anlamak açısından önemlidir.

Metalar ve işgücü

İnsanlık tarihine kısaca bir göz attığımızda, iş bölümünün önemli bir yer tuttuğunu olduğunu görürüz. İlkel toplumlarda, kimileri avlanırken, kimileri de yiyecek ve erzak toplama işini üstlenmiştir. Ancak zamanla, bu iş bölümü daha karmaşık hale gelmiş; ticaret ve piyasa ortaya çıkmaya başlamıştır.

Piyasa geliştikçe, fiyatlarda ve kârlarda meydana gelen devinim, iş bölümüne ayar çekmeye başlamıştır. Hâlihazırda tüketim için daha az ürün, pazarda satılması için daha fazla mal üretiliyordu (ki bunlar meta haline geldi). Sonuç olarak, insanlar zamanla emeğini bile satmaya başladı; işgücü bizzat pazarda alınıp satılabilecek bir metaya dönüştü. Ve çok geçmeden kapitalist üretim tarzı bunlara eşlik etti.
17.ve 18. yüzyılda, William Petty, Benjamin Franklin ve Adam Smith gibi sermayeci ekonomistler ve düşünürler, metaların nasıl takas edilebileceğini açıklamaya çalıştı. Kapitalist ekonominin, insan emeği neticesinde ortaya çıkan ürünlerin takas edildiği bir hayli karmaşık bir ilişkiler sistemi olduğunu gördüler.

Klasik teoride, her metanın, üretimi için gereken ortalama süreyi yansıtan doğal bir fiyatı vardır. Verilen bir metayı üretmek için gereken ortalama işgücü ne kadar fazlaysa, doğal fiyatı da o kadar yüksek olacaktır. Her metanın, gereksinimi ve arzuyu karşıladığı için bir kullanım değeri ve üretimi için gereken emeğin miktarının belirlediği bir mübadele değeri bulunmaktadır.

19.yüzyılın başlarında, İngiliz ekonomist David Ricardo bütün bunları, son derece tutarlı bir kapitalist ekonomi teorisiyle ilişkilendirmeye çalıştı. Ricardo, bu teoriyi, mümkün olan yegâne ekonomi biçimi olarak tasavvur etmişti. Dolayısıyla Ricardo, klasik kapitalist ekonomi teorisini gelebileceği en ileri noktaya taşımıştır.

Bir meta olarak işgücü


Alman devrimci teorisyen Karl Marks, Ricardo’nun teorisini, kendi kapitalist ekonomi teorisi için başlangıç noktası olarak belirlemiştir. Marks, işçilerin emeğini değil, işgücünü (yani çalışabilme yeteneğini) sattığının farkına vardı.

Bir anlamda, işgücü bir metadır. Evet, tıpkı öteki metalar gibi. Kullanım değeri ve mübadele değeri bulunmaktadır. İşgücünün mübadele değerini, ürünün ortaya çıkması için ne derecede bedel ödendiği belirler. Örneğin, işçilerin yemek, giysi ve barınma gibi ihtiyaçları vardır. İşçilerin, ayrıca, çocuklarını yetiştirmek için yeterli miktarda metaya ihtiyaçları vardır.

İşgücü satın almak, işçi maaşlarının ödenmesini göze almak demektir. Bu maaşlar, işgücünün mübadele (takas) değerine, yani yaşamını sürdürmek ve üremek için gereken minimum miktarı temel alır.

İşgücü ve artı değer

Bütün bunlarla birlikte, işgücünün diğer metalardan farklı bir yönü bulunur. İşgücü, mübadele değerini yaratan tek metadır. Başka bir ifadeyle, bir işçinin bir günde ürettiğinin değeri, onun yaşamını sürdürmesi için aldığı maaşım değerini aşmaktadır. Yani işçiler, geçindikleri maaşın değeri kadar ürünü, aslında günün yalnızca belirli bir kısmında üretmiş olurlar. Esas itibarıyla, işçilerin günün geri kalan kısmında ürettiklerinin değeri, onların maaşına yansımaz.

Marksistler, işçinin üretip de karşılığını alamadığı bu açıktaki değeri ”artı değer” olarak adlandırırlar. Kapitalizm koşulları altında sermaye sahipleri, yani işçilerin işgücünü satın alanlar, bu artan emeğin meyveleri yer. İşte kapitalistler böyle kâr ediyor. İşçilerin ürettiği meta pazarda satılınca fiyatı, mevzubahis metanın üretilmesi için kapitalistlerin harcadıkları paranın fazlasıyla üzerinde oluyor. Kapitalistler, işte bu farkı cebe indiriyor. Yani artı değer, kapitalistlere kalıyor.

İşveren için, işgücünün çok net bir kullanım değeri var: kapitalistlere kâr sağlıyor. Kapitalist düzendeki temel eşitsizlik işte burada yatmaktadır. İşçi sınıfının yarattığı artı değeri kontrol eden bir avuç sermayeci olduğu sürece, zenginlik ve fakirlik dünya üzerinden silinemeyecektir.

Artı değer konusuna yalnızca değinmekle yetinen klasik kapitalist ekonomistlerden farklı olarak, Marks, kapitalist kârın temellerini artı değerin oluşturduğunu anlamıştır.

Emek değer teorisi, artı değer teorisi ve kapitalizmin yapısı göz önünde bulundurulduğunda, reformlara bel bağlayarak veya sermayeci sınıftan medet umarak bir şeylerin değişmeyeceği yeterince anlaşılır hale geliyor. Sömürü ve hırsızlık, kapitalist ilişkilerin bir parçası durumunda. Kârları artırmak uğruna, işçi maaşları olabildiğince düşük tutulmaktadır.

Sosyalistlerin amacı, milyonlarca işçinin emek vererek ortaya koyduğu artı değerin, bir avuç kapitalist tarafından sömürüldüğü düzeni ortadan kaldırmaktır. Böylece, insanlığın üretimi ve toplumun üretim fazlası, bir grup sermayecinin değil çoğunluğun, yani üretenlerin işine gelecektir.

http://komunos.org/arti-deger-nedir.html



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 18.12.2017- 15:53




''Sömürü kapitalizmde sınıflar arasındaki ekonomik-sosyal-siyasal ilişki biçimidir. Açlık, yoksulluk, merkez kapitalist ülkelerde bile kök salmış eşitsizlikler, işsizlik, 4 milyar insanın tam bir sosyal güvenlik paketinden yoksun oluşu, dünya nüfusunun yarısının temel sağlık hizmetlerine ulaşamaması, savaşlar, Ege denizinin sularında can veren Suriyeliler, vb de sömürüye bağlı olarak tezahür eden gerçeklikler.

Marks artı değerin, burjuvazinin değişik tabakaları arasında paylaşıma konu olduğunu saptamıştı. Sanayi, ticaret ve mali burjuvaziler, üretim sürecinde elde edilen artı değeri aralarında paylaşıyor, bu paylaşımdan sanayi burjuvazisine kar, diğer iki katmana ise faiz ve rant düşüyordu. Belki bir ek yapmalı ve burjuvazinin bu üç katmanının artı değerin siyasi kişi, kurum ve makamlara yedirdikleri kısmını da rüşvet olarak tanımlamalıyız.

Kapitalist artı değer sömürüsü adlı adınca hırsızlıktır, yolsuzluktur. Düşünsenize patronlar, fabrikaların mülkiyeti kendilerinde diye, işçinin emeğinin bir kısmına kar olarak el koymayı hakları görüyorlar. Mülkiyet ne ki: Birikmiş hırsızlık.

Kapitalizmde işçinin üretmediği tek bir şey yoktur. Üretimi işçi sınıfı gerçekleştirir, burjuvazi ise yalnızca asalak bir yapıdır. Bir başkasının varlığına el koymak hırsızlıksa kapitalist düzen hırsızlığın dik alasıdır. Rüşvet ise buradan siyasinin payına düşen.

Aşağıdaki iki grafik dünyada ve Türkiye’de hırsızlığı gösteriyor. ABD ve Avrupa ülkelerinin içinde yer aldığı merkez ülkeler gelişmişlik ve demokrasi bakımından örnek olarak gösterilirler. Fransa ve İngiltere’de en tepedeki %1’lik nüfus dilimi toplam gelirin %14’ünü, ABD’de ise %20’den fazlasını alıyor. Gelir bu denli eşitsiz dağılıyorken, karar hakkının eşit dağıldığı nasıl iddia edilebilir? Ya da bu nasıl bir demokrasidir ki kaynakların bu kadar büyük kısmını küçük bir azınlığa teslim eder?

Türkiye’de ise durum beklendiği gibi daha da vahim. 2016 itibariyle tepedeki %1’in gelirden aldığı pay %23.4 ve alttaki %50’nin payı ise yalnızca %14.6. Yani tepedeki %1 toplumun yarısının gelirinin neredeyse iki katı kadar gelire sahip. Söz konusu eşitsizliğin yıllar içinde artma eğilimi gösteriyor olması ise ekonomik ve mali krizlerin eşitsizlikleri derinleştirici etkisini ortaya koyuyor yalnızca.

Hiç kimse kapitalist düzen yıkılmadan sömürünün ve bağlantılı olarak gelişen yolsuzluk ve rüşvetin ortadan kalkmasını beklemesin.''

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ilker-belek/iste-hirsizligin-yolsuzlugun-son-fotografi-221368



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 2 kişi görüntülüyor:  2 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kapitalist bölüşüm ilişkileri denizcan 1 3690 01.03.2016- 15:33
Konu Klasör Anti-kapitalist Müslümanın son yolculuğu melnur 0 2195 26.08.2017- 10:33
Konu Klasör Çin sosyalist mi kapitalist mi?-Doğu Perincek melnur 12 5741 05.02.2022- 02:51
Konu Klasör Kapitalist sistem kadını eve hapsediyor proleter 0 3338 19.03.2014- 23:30
Konu Klasör IŞİD ve kapitalist/emperyalist gericilik… proleter 0 2911 19.06.2014- 12:57
Etiketler   Artk,   değer,   kapitalist,   sömürü,   nedir
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS