SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Yeni iddia: Başbakan aradı, 3 gazeteci kovuldu           (gösterim sayısı: 4.691)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: dayanışma
Konu Tarihi: 09.02.2014- 20:06




Yeni iddia: Başbakan aradı, 3 gazeteci kovuldu
 
Resim Ekleme

Yayınladığı tapelerle AKP hakkındaki yolsuzluk iddialarını gündeme taşıyan Haramzadeler isimli Twitter hesabından bir ses kaydı daha yayınlandı


Yayınladığı tapelerle AKP hakkındaki yolsuzluk iddialarını gündeme taşıyan Haramzadeler isimli Twitter hesabından bir ses kaydı daha yayınlandı. Yayınlanan kayıtta Başbakan Erdoğan bir sağlık haberinden şikayet ediyor ve çeşitli görüşmelerden sonra Fatih Saraç haberi yapan 3 gazeteciyi işten attırdığını Yalçın Akdoğan'a bildiriyor.

BAŞBAKAN'DAN YENİ TALİMAT
Başbakan Erdoğan'ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamalarının yayınını kestirmesinden sonra Habertürk'e yaptığı bir başka müdahalesi daha ortaya çıktı. Youtube'de Haramzadeler Collection adlı bir kullanıcı tarafından yayınlanan ses kayıtlarındaki iddiaya göre, Başbakan Erdoğan, Habertürk gazetesinin 24 Ekim 2013 tarihli sayısındaki 24. sayfada yer alan "Bu mu sağlıkta çağ atladığı iddiasında olan Türkiye" başlıklı sağlık haberi için yayın grubunun Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Saraç'ı arıyor. Haberden şikayet eden Erdoğan “Bizim sağlıkta yaptıklarımızı görmemezlikten gelmek bizi üzüyor. El insaf edin yani, böyle başlık nasıl atıyorsunuz ya” diyor. Fatih Saraç ise Erdoğan'a karşılık “Kaçak olmuş, Bu bir ayıptır efendim” dedikten sonra Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nu birinci sayfadan haber yaptıracağını söylüyor.

HABERE KARŞILIK MÜEZZİNOĞLU
Saraç, ikinci görüşmede Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'yı arayarak Erdoğan kendisine attığı fırçayı anlatıyor. Altaylı ise “Aklıma da gelmedi değil” karşılığını veriyor. Altaylı Müezzinoğlu'nu bizzat arayacağını söylüyor.
Haberin İstanbul baskısında girilip, taşra baskısında girilmediğini öğrenen Fatih Saraç, “Namus fukaraları. Benim eşekliğim bu. Allah kahretsin” diyerek haberi taşra baskılarına girmeyen basın emekçilerine tepki gösteriyor.
Saraç daha sonra da Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ı arayarak editör ve haberi yapan 3 kişinin işten çıkarıldığını haber veriyor. Yalçın Akdoğan ise haberin kasıtlı yapılıp yapılmadığını sorunca Saraç “Tabii, gece 2'de girmişler” karşılığını veriyor.

ALTAYLI: NANKÖRLÜĞE HAYIR!
Olay, yaşandığı tarihte gazetelere de haber olmuştu. Sağlık Editörü Dilek Şanlı’nın işten çıkarılması büyük yankı yaratmıştı. Fatih Altaylı ise 25 Eylül 2013 tarihli köşesinde “Eleştiriye evet, nankörlüğe hayır” başlıklı yazısıyla haberi eleştirerek bir anlamda Başbakan'dan özür dilemişti.

Haramzadeler hesabından paylaşılan ses kayıtlarında konuşulanların tam metni:

24.09.2003 tarihli birinci görüşme
Recep Tayyip Erdoğan: Yav Fatih bugün gazetede 24. sayfada "Bu mu sağlıkta çağ atladı iddiasında olan Türkiye" diye neredeyse tam sayfa bir yazı var. Yani bir yerde...
Mehmet Fatih Saraç: Kaçak var.
Recep Tayyip Erdoğan: Bir olay olmuş, yani şöyle. yani 3 buçuk kilo çocuk işte annesi her yere başvurulduğunu söylüyor, ilgilenilmediği şudur, budur buna benzer şeyler. Olayında...
Mehmet Fatih Saraç: Anladım efendim.
Recep Tayyip Erdoğan: Ardından bana mektup yazdığını söylemiş, başka yerlere yazmış ki bana mektup gelmez, zaten mektuplar AKİM'e (AKP İletişim Merkezi) gider.
Mehmet Fatih Saraç: Anladım efendim.
Recep Tayyip Erdoğan: Yani şimdi bu atılırken bizim bütün bu sağlıkta yaptıklarımızı görmemezlikten gelmek ya bizi üzüyor ya böyle şey olur mu ya...
Mehmet Fatih Saraç: Anladım yok efendim yok hiç hiç... Efendim bu ayıptır.
Recep Tayyip Erdoğan: El insaf edin ya. Nasıl böyle bir başlık atıyorsunuz ya!
Mehmet Fatih Saraç: Bu bir ayıptır efendim, bu bir ayıptır.
Recep Tayyip Erdoğan: Ama ayıp ama bak işte şimdi bu buraya atıldığı zaman bu başlık gel de bunu artık sil çıkar.
Mehmet Fatih Saraç: Anlaşılmıştır efendim, ben şimdi Mehmet Müezzinoğlu beyi, birinci sayfadan haber yapıyorum.
Recep Tayyip Erdoğan: Yani bizim Türkiye'de yapmadığımız iş yok neler yapıyoruz neler burada yani adeta. Bakracı dolduruyoruz ondan sonra bir tekme vuruyorsunuz yıkıyorsunuz.
Mehmet Fatih Saraç: Anladım.
Recep Tayyip Erdoğan: Dün de orada sen orayı görüyorsun yani biz kalkıp da...
Mehmet Fatih Saraç: Anladım.
Recep Tayyip Erdoğan: Bu yayınları A'dan Z'ye takip edemeyiz ki biz.
Mehmet Fatih Saraç: Doğrudur efendim. Bizim ayıbımız. Tekerrür etmeyecektir efendim emriniz olur. Mehmet BEy'i şimdi hemen birinci sayfadan haber yaptıracağım.
Recep Tayyip Erdoğan: peki hayırlı günler.
Mehmet Fatih Saraç: Oldu efendim, özür dileriz.

2. görüşme: Fatih Altaylı-Fatih Saraç

Mehmet Fatih Saraç: Başbakan şimdi aradı. Biz bu kadar gayret edelim. Sağ olasın, teşekkür ederim dedi.
Fatih Altaylı: Aklıma da gelmedi değil.
Mehmet Fatih Saraç: Müezzinoğlu'nu ara da hemen bir demeç verelim.
Fatih Altaylı: Tamam tamam.
Mehmet Fatih Saraç: Ama çok ağır konuştu
Fatih Altaylı: Tamam tamam.
Mehmet Fatih Saraç: Hemen arattır Müezzinoğlu'nu.
Fatih Altaylı: Tamam tamam.
Mehmet Fatih Saraç: Kendin ara veya.
Fatih Altaylı: Tamam tamam.

3. görüşme: Fatih Altaylı-Fatih Saraç

Mehmet Fatih Saraç: Alo adaş! Haberi nasıl yapmak lazım?
Fatih Altaylı: Bakanlık diyecek ki, bize ulaşmış bilgi yoktu. Olsaydı gereken her şeyi yapardık. Oradaki hastanenin hatası diyecek.
Mehmet Fatih Saraç: Mehmet Bey'e ulaşabildin mi?
Fatih Altaylı: Arıyorum şimdi, ben arıyorum.
Mehmet Fatih Saraç:Tamam adaş.

4. görüşme: Fatih Altaylı-Fatih Saraç

Fatih Altaylı: Sağlık Bakanı yurt dışındaymış ne yapalım?
Mehmet Fatih Saraç: Müsteşarların biriyle konuş ya.
Fatih Altaylı: Tamam abi.
Mehmet Fatih Saraç:Televizyona aldırayım telefonla Bakan'ı.

5. görüşme

Mehmet Fatih Saraç: Benim baktığım tablette birinci sayfada yok. 24'üncü sayfada da yok. 'Namus Fukaraları' bunu saat 2'de girmişler. İstanbul baskısında var. Ankara ve Anadolu baskısında da yok. Benden kaçırarak gizlice içeri sokmuşlar onu.
Karşıdaki kişi: Operasyon yapmışlar yani.

Mehmet Fatih Saraç: Evet. Ankara'da yok. Nilgün'ü arıyorum. Sağlık Bakanlığı ile ilgili 24'üncü sayfada çok olumsuz bir haber var. Sağlık Bakanlığı'nı arayıp haber yapın diyorum. 24. sayfada öyle bir haber yok diyor. Sadece İstanbul baskısında var. Gece saat 2'de girmişler. Yani Anadolu'da yok. Hiç bir yerde yok. Ama bu yine de bu benim eşekliğim. Allah kahretsin
 

6. görüşme: Mehmet Fatih Saraç- Yalçın Akdoğan

Yalçın Akdoğan: Efendim.
Mehmet Fatih Saraç: Haberi yapan 3 kişi toptan gittiler. Bilgin olsun.
Yalçın Akdoğan: Evet, bu kasıtlı mı?
Mehmet Fatih Saraç: Tabi, saat 2'de girmişler.
Yalçın Akdoğan: Hım, tamam.
Mehmet Fatih Saraç: Sekreteri dahil hepsini...
Yalçın Akdoğan: Oldu, görüşürüz canım peki.

Birgün



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 10.02.2014- 21:19


Söylentiler ayyuka çıktı; yeni ses kayıtları geliyor:)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
şibusa
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: şibusa
Cevap Tarihi: 11.02.2014- 15:05


Altaylı'dan skandal yanıtlar: Rezaletin sorumlusu ben miyim?


Resim Ekleme

Ses kayıtlarıyla ortaya çıkan skandal sonrası kamuoyunun yoğun tepki gösterdiği Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, CNN Türk'te katıldığı programda Cüneyt Özdemir'in sorularını yanıtladı. Altaylı "basında namuslu 20 kişiden biri olduğunu" iddia ederken, itiraf niteliğinde sözler de sarfetti.

Son günlerce yayınlanan ses kayıtlarıyla ortaya çıkan skandal sonrası kamuoyunun yoğun tepkisini çeken Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı CNN Türk'te yayınlanan 5N1K programında Cüneyt Özdemir'in sorularını yanıtladı. Altaylı'nın açıklamalarının satır başları şöyle:

    “Garibime giden şu oldu. Sadece bizle ilgili olan kayıtların servis edilmesi. Herkes biliyor, medyada çalışan herkesin böyle durumlarla karşılaştığı bilinen bir gerçek. Yıllardır herkes medyaya baskıdan bahsediyor. Peki medyaya baskı neydi? Nasıl yapılıyordu? İlk defa medyaya baskının etiyle kemiğiyle ortaya çıkmasıdır bu. Benim çalıştığım gazeteye el konuldu. Bundan daha büyük bir medyaya baskı olabilir miydi. Ben o günlerde bana baskı yapıldı, bir danışman tarafından dedim. Kimse yazmadı Yeni Harman dergisi hariç. Kimsenin durumundan benimkinden farklı olmadığı ortaya çıkacaktır. Bir baskı var ama önemli olan şu, ben bu baskıyı gazeteme ne kadar yansıttım.”

Müdahale iktidarın gücüyle orantılı

    “Habertürk’ün sahibi Ciner Grubu. Mehmet Fatih Saraç, Habertürk grubunda herhalde iki seneye yakın bir zamandır yönetim kurulu üyesi ve patron vekili olarak görev yapıyor. Hükümet tarafından etki alışılan bir medya grubu olduğu izlenimi edinmen normal. Türkiye’deki bütün medya kuruluşlarına bazen bu kadar açık bazen daha az açık… Ben bu mesleği 32 senedir yapıyorum. Medyaya müdahale her zaman gerçekleşmiştir. Bu iktidarların gücüyle doğru orantılıdır. Koalisyonlar zamanında farklı olur. İktidarların gücü arttıkça bu baskı artar. Bu bütün dünyada var. Benim tek derdim şu. Ben bunu bu gazeteye ne kadar yansıttım. Bu gazete bugün bu kadar çok fırça yiyorsa iktidardan bu şundan bu gazete çünkü yaramazlık yamıyor. İstediklerini yapmamış ki telefonlar geliyor. Rıza Zarraf’ı kimse tanımazken bir şoförünü manşet yapıyorsak… Uçtu uçtu altın uçtu manşetimiz. 17 Aralık’tan önce bunlar. Hemen hemen 4 ay önce yazmışız.”

"Bant konuşması montaj"

    “O anketle ilgili bant konuşması benim Fatih Saraç’la o gün yapmış olduğumuz 3 ayrı konuşmanın ustalıkla montajlanması. Türkçe’nin akışına uygun mu manipülasyon yapayım sözü? Değiştireyim derim. Şurası doğru. Kararsızların dağıtımıyla ilgili konuşurum diyorum. Tuhaf olmaz olur mu aşırı tuhaf ama bu benden kaynaklanmıyor. Sen de gazetecisin yaşıyorsundur. Telefonda hı hı der geçersin. Direndim işte, değiştirmedim ki aynen koydum anketi. Hadi ben yalan söylüyorum. Diğer anketlerle karşılaştırsınlar. Ben eğer o ankette değişiklik yapsaydım bırakırdım bu işi. Herkes biliyor kimin neye ne kadar direndiğini. Bugün medyadaki herkesin konuşmaları ortaya dökülse ben bir yandan çok üzüleceğim bir yandan da sevineceğim çünkü herkesin bunları yaşadığı görülecek.”

"Çok mutlu olacaklarsa istifa edeyim"

    “Ben hayatta başbakanla bir kere konuştum kayınpederim öldüğünde. Kimin kimi arayacağına ben mi karar vereyim? Bu olay aynen böyle yaşanmış bir olaydır. Bu haber çıktı gazetede. Her başlığı görmem mümkün değil. Bir çocuğu hastane hastane dolaştırmışlar. İsyan eden bir babanın lafı başlığa çıkarılmış. Bu haber olunca Fatih Saraç’ın sözü üzerine bizde kötü niyet olmaz, arkadaşlar haberi okutmak için böyle bir başlık atmışlar dedim. Kayıtların tamamı yayınlansa benim ne dediğim anlaşılacak. Bu çocukları ben tanıyorum, gazetecilik heyecanıyla yapmışlar diyorum. Sağlık Bakanı’nı ararım diyorum. Nitekim aradım. Bunu bir komplo olarak algılamayın diyorum. Türkiye’deki bütün genel yayın yönetmenleri, Ertuğrul Özkök’e de sorun Enis Berberoğlu’na da sorun, böyle bir şey çıktığı zaman konuşursunuz kardeşim. Yıllardan beri yayın yönetmenleri bunun bir komplo olmadığını, dürüst gazetecilik yaptığını anlatır. Ben işten atmadım ama daha sonra bu arkadaşlar daha üst otoriteler tarafından işten atılmış. İsyan etmekten başka ne yapabilirsin. Çok mutlu olacaklarsa istifa edeyim. Ne için yerimde duruyorum. Gazetecilik için. Her şeye rağmen bir nebze habercilik yapmak için. Her dediklerini yapsak niçin fırça yiyelim? Bizim ne pahasına ne haberler yaptığımızı bilmediğimiz için bizi şerefsiz ve haysiyetsiz sanıyorlar. Ben her şeye rağmen o haberleri yapabilmek için buradayım.

"Mirgün Cabas gibi yalan mı söyleyeyim?"

    Birileri birilerine tecavüz ediyor. Tecavüze uğrayanı suçlu göstermekten amaç nedir? Anladığım kadarıyla beni konuşmayı seviyorlar. Benim başıma gelenden şikayetçi olmamamın sebebi o, Türkiye’deki medyaya baskı ortaya çıktı. Mirgün Cabas gibi yalan mı söyleyeyim? Mirgün’ün ayrılma sebebini sen de biliyorsun ben de biliyorum. Mirgün, Ruşen NTV’de program yapıyordu. Bir gecede görevden alındılar. İstifa mı ettiler? Motosiklet üstünde Türkiye turu yaptı. GQ Dergisi’nin başına getirildi. Sonra ayrıldı. Ben şimdi desem ki ben artık Habertürk’te yeme içme mevzusu yazacağım desem bu istifa mı olur? Tapeler yayınlanmadıkça yaşananları kimse bilemez. Hangi gazeteci abi şahane gazetecilik yapıyorum, istediğimi de yazıyorum diyebilir. Ben hiç mutluyum dedim mi? İstifa et istifa et. Ne olsun, medyanın başında sadece havuzcular mı olsun? Ben ne cemaatçiyim ne hükümetçiyim. Ne yaşam tarzımın bunlarla alakası var. O yüzden muhalefet partileri niye var. Nasıl olsa iktidar olamıyorlar. Kılıçdaroğlu da bıraksın gitsin. Ben zorluklara rağmen bu gazeteyi yapmaya çalışıyorum. Gidelim yerleşelim bir balıkçı köyüne. Hayatımda benle muhatap olmasını istemediğim insanlarla da muhattap olmam. Sen mutlu musun Cüneyt? Türkiye’de mutluyum diyen gazeteci var mı? Enis Berberoğlu mutlu mudur? Geçen Ertuğrul Özkök yazdı, telefon çok tehlikelidir diye. Ortada başka bir hedef var. Ben de arada meze olarak kullanılıyorum. Tüm arkadaşlarım bilirler ben bu baskılara karşı direniyorum. Beni bu gazeteden ötürü yargılasınlar. Adam kovmuşum? Ben kimseyi kovmadım. O arkadaşları sonuna kadar savundum.”

"Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu total rezaletin sorumlusu ben miyim?"

    “Ben bırakırsam ne olur? Ben bu çocukların ev taksitlerini biliyorum, masraflarını biliyorum. Benle kader birliği yapmış 400 tane arkadaşımın sıkıntılarını nasıl karşılayacağım? Benim yerime Mehmet geldi. Ben bu arkadaşla çalışmam dedi. 400 tane onurlu, şerefli, düzgün gazeteci işsiz kalmayacak mı? Yoksa elbette bırakmak kolay. Ayrıca bırakmak istemediğimi nereden biliyorlar? Onun da mı kaydı var”
    “Madem ben bu kadar uslu çocuğum neden başbakanın uçağında yokum. Bunu soruyorlar mı? Başbakan’ın katıldığı program için teklif benden gelmedi. Onlardan geldi. Orada istifa edebilirdim. Belki de etmeliydim. ‘Herkese alkolik diyemezsiniz dedim.’ Size oy veriyorlar bazıları dedim. ’Bana oy veriyorlarsa alkolik değiller’ dedi. ‘İki ayyaş’ derken Atatürk ve İnönü’yü mü kastediyorsunuz dedim. ‘Hayır’ dedi. Hiçbirimizin birbirimizden farkı yok. Hepimize baskı var. Özel sohbetlerimizde bunları birbirimize ifade etmiyor muyuz. Medyaya baskı nedir başka türlü? Rica ederiz bunları kullanmaz mısınız mı diyorlar sanıyorlardı. Ben kürsüden fırça yerken neden kimse arayıp sormuyordu? Ben kürsüden fırça yiyorum suçlu oluyorum. Telefon dinlemelerinde baskı yapıldığında yine suçlu oluyorum. Bir karar versinler. Biz Türkiye’de inim inim inleyen bir grubuz. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu total rezaletin sorumlusu ben miyim? Ben olabildiğince onurlu bir şekilde bu gazeteyi çıkarmaya çalışıyorum. Bugün gazetecilik onuru ayaklar altındadır, her gün bir yerlerden talimatlar yağıyor. Sen her istediğini yazabiliyor musun? Herkesin içerisinde bir korku var. Var olduğu söylenen bir şeyin somut kanıtıdır. Bu olay zaten bilinen medyaya baskının ortaya çıkmasıdır. Neil Amstrong’un aya ayak basması gibidir. Ben yıllarca Türk basınındaki en deli adam olarak bilindim. Az da olsa herkes gazetecilik yapmaya çalışıyor dedim. Ben gidersem gazete kalır mı emin değilim. Benim olmamla halk rahatlayacaksa gidip kendimi uçurumdan atayım.”

"Uludere 9 sütuna manşetti"

    “Uludere bizim gazetenin manşetinde 9 sütuna manşet yer aldı. Nasıl bu haber görülmemiş olabilir. Gazete bugün gibi gözümün önünde. Fatih Saraç kullanmadık efendim dedi diye kullanmadık mı oluyor. Belli ki Fatih Saraç orada Başbakana kendini savunmaya çalışıyor. Telefon konuşmaları ciddiye alınıyor, gazeteye bakan yok. 9 sütun manşet değilse valla ben buradan çıkamayayım.”

"Türkiye’de 20 tane onurlu gazeteci varsa onlardan biriyim"

    “Bu olayların devamı da gelecektir. Ben namuslu bir gazeteci olarak bugünlerin elverdiği oranda elimden geleni yaptım. Ama ağırıma gidiyor. Aileme hakaret ediyorlar, bana hakaret ediyorlar. Ben hiçbir şeyimi gizli yapmam. Gezerim, yerim, içerim. Ben buyum. Herhalde Türkiye’de 20 tane onurlu gazeteci varsa onlardan biriyim. Kimse de bana ruhunu şeytana satmışsın diyemiyor.”



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ilkay
[ Mustafa ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.10.2013
İleti Sayısı: 417
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ilkay
Cevap Tarihi: 11.02.2014- 21:40


Barış Güler: 1 trilyon civarı üç beş kuruş param var

Resim Ekleme

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında tutuklanan Barış Güler'le eski İçişleri Bkanı Muammer Güler'in operasyon sabahı yaptığı konuşmaların kayıtları açıklandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Kemal Kılıçdaroğlu, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'le yolsuzluk operasyonunda tutuklanan oğlu Barış Güler arasında operasyon sabahı yapılan görüşmelerin kayıtlarını açıkladı.

AKP'li Güler'le oğlu arasındaki görüşme şöyle:

Barış Güler: 6 buçukta geldiler Celal kara diye bir savcı arama kararı çıkarmış
Muammer Güler: Ne var oğlum senin evinde
Barış Güler: Hiçbir şey yok baba
Muammer Güler: Para ne var.
Barış Güler: Kendi param üç beş kuruş kalan param.
Muammer Güler: Kaç para
Barış Güler: Sen biliyorsun
Muammer Güler: Kaç lira oğlum..
Barış Güler: 1 trilyon civarı param var o kadar…
Muammer Güler: Evet evet. Tamam oğlum. El koydular mı paraya
Barış Güler: Yok arama yapıyorlar.
Muammer Güler: Senin şimdi anladığım akdarıyla Rıza Zarrabla bir rüşvet ilişkisinden bahsediyorlar. Diyeceksin ki bir danışmanlık işim var. Gayr-ı resmi yapıyorum. Benim alacaklı olduğum dayımın oğlu bunların yanında çalışıyor.

sol



SOL CEPHE
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ilkay
[ Mustafa ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.10.2013
İleti Sayısı: 417
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ilkay
Cevap Tarihi: 11.02.2014- 21:40


Durmak yok, yola devam:)



SOL CEPHE
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 12.02.2014- 11:26




Paradan 14 sıfır attılar!
 

CHP grubunda ATV-Sabah yolsuzluk havuzunun ses kayıtlarını dinleten Kılıçdaroğlu, Muammer Güler ve oğlu Barış Güler’in tapelerini okudu. Tapelerde Barış Güler babasına “Üç kuruş param var. 1 trilyon kadar” diyor

Resim Ekleme


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında ATV-Sabah yolsuzluk havuzunun takibinde elde edilen ses kayıtlarını dinletti. İçişleri eski Bakanı Muammer Güler ile oğlu Barış Güler arasında yolsuzluk operasyonunun sabahında geçen konuşmaları da açıkladı.

MİLYON ALİ’NİN RÜŞVETİ
Açıkladığı tapeler için “Tümü yasal, mahkeme kararıyla tespit edilmiş dinlemeler” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Bir Erdoğan var bir Binali Yıldırım var. Büyük ihaleleri bunlar dağıtıyor. Verilen paranın ardından işadamlarına verilen paranın tutarı 87 milyar dolar. Rüşvettir bu.”
Kılıçdaroğlu dinlemeler için ayrıca “Binali Yıldırım yasadışı dinlemelerle ilgili CHP milletvekillerine ne demişti: ‘Yanlış işiniz yoksa dinlemelerden korkmayın.’ Bu dinlemelere Milyon Ali de takılmıştır yanlış işi olduğu için” dedi.

ERDOĞAN’IN AYRI HUKUKLARI
Başbakan Erdoğan’ın “Ben olduğum sürece benim oğluma kimse dokunamaz” dediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, esas paralel devletin Erdoğan olduğunu söyledi. Konuşmasında, Van’da ateşlenen ve sağlık görevlilerinin köye gitmemesi üzerine hayatını kaybeden 3 yaşındaki Muharrem Taş’ın babası tarafından çuval içinde taşınan cenazesine ait fotoğrafı gösteren Kılıçdaroğlu, vatandaşa ayrı, Erdoğan’a ayrı hukuk uygulandığını söyledi.

PARALEL TRİLYONLAR
TÜRGEV ile ilgili iddiaları da gündeme getiren Kılıçdaroğlu, vakfın hesabına 99 milyon 990 dolar yattığını söyleyerek “Türk parası ile 221 trilyon lira. Defalarca sordum bu neyin parasıdır. Tık yok. Hep söylediği paralel devlet. Bu parayı senin oğluna paralele devlet mi yatırdı. Yatırdıysa götür ÇYDD’ye ver onlar da fakir öğrencilere versin” dedi.

ERDOĞAN’IN TOPBAŞ’I

İBB Başkanı Kadir Topbaş’ın yargılandığı otobüs yolsuzluğu davasına da değinen Kılıçdaroğlu, Hollanda’dan alınan 65 milyon avro değerindeki otobüslerin Hollanda şartlarına göre yapıldığını ve Türkiye’de hurdaya çıktığını söyledi. Kılıçdaroğlu, Kadir Topbaş’ın 2009’da açılan davada hâlâ ifade vermediğini, belirterek “Başbakan onu yaparsa Kadir Topbaş’da bunu yapar” dedi.

YENİ ÜNLÜ: ALO FATİH
Başbakan Erdoğan’ın Habertürk’e yaptığı müdahalelere de değinen Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin yeni bir ünlü şahsı oldu Alo Fatih!”dedi. Başbakan Erdoğan’ın Fas’tan Fatih Saraç’ı arayarak yayın kestirdiğini, TBMM Tv’nin kapatıldığını söyleyen Kılıçdaroğlu “Bu tablo yasakçı Türkiye’yi öngören bir tablodur” ifadelerini kullandı.

***

Güler ailesinin ‘3 kuruş’ parası!

Kılıçdaroğlu, grup toplantısında Muammer Güler ile Barış Güler’in yolsuzluk soruşturması dosyasına girmiş ses kayıtlarını okudu. TK.2506122609 numaralı ses tapelerine göre Barış Güler, 17 aralık operasyonu sabahı saat 07.39’da babası Muammer Güler’i arıyor. Baba Güler oğluna gözaltındayken nasıl ifade vermesi gerektiğini de özenle anlatıyor. Kayıtlar şöyle:
Barış Güler: 6 buçukta geldiler Celal Kara diye bir savcı arama kararı çıkarmış.
Muammer Güler: Ne var oğlum senin evinde?
Barış Güler: Hiçbir şey yok baba.
Muammer Güler: Para ne var.
Barış Güler: Kendi param üç beş kuruş kalan param.
Muammer Güler: Kaç para?
Barış Güler: Sen biliyorsun!
Muammer Güler: Kaç lira oğlum.
Barış Güler: 1 trilyon civarı param var o kadar...
Muammer Güler: Evet evet. Tamam oğlum. El koydular mı paraya?
Barış Güler: Yok arama yapıyorlar.
Muammer Güler: Senin şimdi anladığım kadarıyla Rıza Zarrab’la bir rüşvet ilişkisinden bahsediyorlar. Diyeceksin ki bir danışmanlık işim var. Gayr-ı resmi yapıyorum. Benim alacaklı olduğum dayımın oğlu bunların yanında çalışıyor.

DARBE, VATANDAŞIN CEBİNDE
Kılıçdaroğlu, Güler’ler arasındaki konuşmayı okuduktan sonra şöyle devam etti:
Bu tamamen telaş sonucu söylenen laflar. Burada AKP’ye oy vermiş vatandaşlarıma sesleniyorum. Kimsenin kimseye darbe yaptığı yok. Eğer darbe yapıldıysa senin cebine darbe yapıldı sevgili vatandaşım senin cebine.

Birgün



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör 6 ayda bin gazeteci kovuldu umut 1 4594 16.07.2014- 22:12
Konu Klasör Eski Tübitak yöneticisinden şok iddia! toplumcu 2 4564 22.02.2014- 10:38
Konu Klasör Korkunç iddia: IŞİD, Türkiye'yi kana bulayacak umut 1 3648 29.09.2015- 20:38
Konu Klasör Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilirse CHP'nin başına geçecek isme ilişkin dikkat çeken iddia melnur 2 1017 23.09.2022- 00:24
Konu Klasör Hande Fırat gazeteci mi? melnur 0 2782 01.03.2017- 16:52
Etiketler   Yeni,   iddia:,   Başbakan,   aradı,   gazeteci,   kovuldu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS