SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Bilim ve bilimsel düşünme yöntemi           (gösterim sayısı: 7.461)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 16.08.2013- 19:02


Bilim ve bilimsel düşünme yöntemi

Bilimin ne olduğu konusunda çeşitli tanımlamalar yapılabilir ve olgu ile kuram arasında pek çok karmaşık olaydan söz edilebilir. Çoğu kez bilimin bir bilgi birikimi veya düzenli ve güvenilir bilgiler toplamı olduğundan da söz edilir. Bu ve benzer tanımlamalar bir yanıyla doğru olsa da bu tür tanımlamaların oldukça yüzeysel olduğu da söylenebilir.Bir anlamıyla bu tür tanımlamalar bilimin ne olup ne olmadığı konusunda tam olarak gerçeği yansıtmazlar. Bilimin bu tür tanımlamaları aşan bir niteliği vardır çünkü.

Bilim her şeyden önce bir anlama çabasıdır; bilimin temel amacı budur. Bu anlamda bilimin doğayı ve toplumu anlamaya yönelik bir arayış olduğu da söylenebilir. Bu çaba, bu arayış hiç bir şekilde değişmez-yanılmaz dogmalar da üretmez. Her bilgi, farklı veri ve bulgular ortaya çıktığında yenilenir. Süreç sınama-yanılma şeklinde ilerler ve yanılgılar süreç içinde ayıklanır. Olgusal ve akılcı eleştiriye açık olmayan hiç bir konu ilke ve varsayıma bilimde yer yoktur ve bu tür düşünceler bilim içinde kendine yer bulamaz.

Bilimin bir anlama çabası olması, onu, aynı çaba içinde olduğunu söyleyebileceğimiz din ve metafizik ile benzeştirse de, bilimin bu etkinliklerden farkı anlama çabasına yönelirken kullandığı yöntemde yatar. Dinler kutsal kitaplarda açıklanan birtakım söylemler ve yargılar üzerinden doğanın-evrenin peşin hükümlerini verir. Bu söylemin olgular üzerinden test edilmesi şöyle dursun, tartışılması bile olanaksızdır. Benzer şekilde metafizik de, dinlerden daha rasyonel bir tutum içinde olmakla birlikte doğanın anlaşılması konusunda oluşturduğu genel ilkelerle anlaşılmazdır ve olgusal yönden irdelenemezler. Oysa bilim bunlardan farklı olarak bağlayıcı-tartışılmaz-dogmatik genel ilkelere sahip değildir ve amacına, varsayımlarını sürekli olarak test ederek ve yanlışları ayıklayarak varmaya çalışır.

Bilimsel düşünme sistemi dediğimiz bu süeç Prof. Cemal Yıldırım'ın sözleriyle üç aşamada ayırdedilir:

"1- Gözlem verilerinin beklenti ya da varsayımlarımıza uymaması halinde ortaya çıkan bunalım.

2-Bunalımı giderme yolunda yeni hipotez veya teori oluşturma;

3-Oluşturulan yeni hipotez veya teoriyi yeni gözlemlere giderek test etme..."


Konu bir şekilde daha da açılır. Burada bir de bilimsel kuram konusuna değinmek gerekiyor. Genellikle kuram-teori denildiğinde günlük yaşamdaki varsayım anlamında değerlendirilme yanlışı vardır. Oysa kuram veya teori dediğimizde bilimde son noktayı işaret etmiş oluruz. Bir başka başlıkta yazılmış bir yazının bir bölümünü buraya aktarmakta bu yüzden yarar var:

"Çoğu zaman evrimin bir yasa değil, bir teori olduğu iddia edilir ve kanıtlanmadığı için herhangi bir gerçekliğinin bulunmadığı söylenir. Bazen de bilimsel sürecin hipotez, teori ve yasa şeklinde ilerlediği söylenir ve bu nedenle teorinin kanıtlanmamış düşünce ya da tahminler olduğu ileri sürülür. Bu yaklaşımların hiç biri doğru değildir. Bilimde yasa ve teori farklı anlamlar taşır. Yasa dediğimizde gerçekliğin genelleştirilmesinden sözetmiş oluruz. Oysa teoriler gerçekliğin açıklamasıdır. Bilimsel anlamda teori mantıksal olmanın ötesinde bilimsel olarak test edilmiş ve destek almış açıklamalardır. Buna göre bilimsel süreçte teoriler hiç bir şekilde yasalara dönüşmez. Kısaca söylersek bilimsel anlamda teori evrimsel süreçte son noktadır.

Bu bağlamda evrim bir yasa değil, bilimsel bir kuramdır.

ABD Bilimler Akademisinin yayınladığı Bilim ve Yaratılışçılık kitapçığında bu konu şu şekilde özetlenir:

Bilimin doğasını Anlatmakta Kullanılan Terimler


"Gerçek: Bilimde, tekrar tekrar doğrulanan bir gözlem pratik olarak "doğru" olarak kabul edilir. Ancak bilimdeki "doğru"luk hiç bir zaman son değildir. Bugün için doğru kabul edilen yarın bir değişime uğrayabilir ya da tümüyle yanlış olduğu gösterilebilir.

Hipotez: Doğal dünyaya ilişkin ve sınanabilecek çıkarımları olan, değişmeye açık bir öneri. Çıkarımlar doğrulanırsa, hipotezin doğru olma olasılığı artar. Eğer yanlışlığı gösterilirse, önerilen biçimiyle hipotez terk edilir veya değişikliğe uğrar. Hipotezler daha karmaşık ilişkiler ve açıklamalar oluşturmakta kullanılabilir.

Yasa: Belirtilen koşullarda doğal evrenin bir parçasının nasıl davranacağını gösteren bir genelleme.

Kuram (Teori): Bilimde, doğal evrene ilişkin olarak bilimsel anlamda gerçekleri, yasaları, çıkarımları ve sınanmış hipotezleri içeren ve kuvvetle desteklenen bir açıklama. "

Ayrıca aynı broşürde şu şekilde bir açıklama da getirilmiş:

" Evrimin "bir bilimsel gerçek olarak değil, yalnızca bir kuram" olarak öğretilmesini isteyenler, gerçekte bu sözcüklerin genel kullanım anlamlarıyla, bilimsel anlamlarını karıştırmaktadırlar. Bilimde, bulguların birikimiyle kuramlar gerçeğe dönüşmezler. Tam tersine, kuramlar bilimin son noktalarıdır. Kuramlar, yoğun bir gözlem, deney ve bilimsel yaratıcılık sonucu geliştirilmiş bir ileri anlayışı gösterirler. Çok büyük miktarda bilimsel gerçek, sınanmış hipotez ve mantıksal çıkarım içerirler. Bu anlamda evrim, en güçlü ve yararlı bilimsel kuramlardan biridir."




Bu ileti en son melnur tarafından 16.08.2013- 19:03 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
sirius
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 10.12.2013
İleti Sayısı: 204
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: sirius
Cevap Tarihi: 02.05.2015- 21:42


bilimsel düşünme bilim için midir, gündelik hayatımızda bilimsel düşünür müyüz, düşünemiyorsak düşünmek için ne yapmalıyız? Allah'a inanma konusunun bilimsel düşünce olmadığını biliyorum, neden bilimsel düşünme olmadığını nasıl açıklayabiliriz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 06.06.2015- 01:19


Alıntı Çizelgesi: sirius yazmış

bilimsel düşünme bilim için midir, gündelik hayatımızda bilimsel düşünür müyüz, düşünemiyorsak düşünmek için ne yapmalıyız? Allah'a inanma konusunun bilimsel düşünce olmadığını biliyorum, neden bilimsel düşünme olmadığını nasıl açıklayabiliriz.



Gündelik hayatımızda çoğu kez ''bilimsel'' düşünürüz, davranışlarımız da çoğu kez bu doğrultudadır. Bir odada bulunan sobanın yanıp yanmadığına ilişkin belirtiler yoksa ve odadaki bir kişi sobanın yandığını iddia ediyorsa, sobanın yanıp yanmadığını ona dokunarak test etmeye çalışır veya kapağını açıp içine bakma yolunu tercih edebiliriz. Tipik bir bilimsel düşünme yöntemidir bu. Benzer çok fazla örnek verilebilir. Mutfaktan kötü kokular geliyorsa, aklımıza çöp kutusuna atılan yiyecekler gelebilir veya buzdolabında unutulmuş ve zamanı geçmiş herhangi bir yemek de olabilir. Gerçeğin anlaşılması küçük bir araştırma gerektirecektir. Bu tür ''küçük araştırmalar'' da içselleştirilmiş bilimsel davranma yönteminden farklı değildir. Bir başka tipik örnek, odanın içinde görünmeyen bir ejderha bulunduğunu iddia eden birine şaşkınlık içinde bakışımız ve olası şiddetli itirazlarımızda gizlidir. Odanın içinde görünmeyen bir ejderha mı olurmuş!

Ne var ki konu dinsel alana geldiğinde bu düşünme ve davranma biçimimiz genellikle önemini yitirir. Dinsel konularda çoğunlukla böyle düşünmez, böyle davranmayız. Çünkü din bir inanç konusudur, kendini sorgulatmaz. Yüzlerce yılın alışkanlıkları birey üzerinde böyle bir ''dokunulmaz'' alanın oluşmasına neden olmuştur. Bu yüzden seküler bir yaşamın çağdaşlık için asgari koşul olduğunu önemsememiz gerekiyor. İnanç siyasal, toplumsal ve bilimsel bir hayatın içine bu nedenle sokulmamalıdır. Laikliğin önemi de burada yatıyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.11.2018- 09:31


Kitaplığı karıştırırken rastladım. Bir kitabın arasında küçük bir kağıda yazılmış. Ben mi yazmışım, bir kitaptan mı alıntılanmış, şimdi çıkartamıyorum. Yok saymak da içimden gelmediği için buraya alıyorum.

Bilim; araştırma bulgularına dayanarak neden-sonuç niteliğinde ilişkiler bulmaya çalışan, olay ve olguları yönteme dayalı olarak çözümleyip genellemelere ulaşmaya çalışan sistematik bilgiler bütünüdür.

İyi bir tanım. Bu tanımla birlikte, bilimin bir de anlama çabası olduğunu kavradığımızda bu tanım daha bir anlaşılabilir hale geliyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 23.03.2020- 04:36


Bilimsel düşünme üzerine - İzge Günal

Dikkat edin, korona virüs salgınıyla birlikte bilimdışı düşünce daha çok görünür hale geldi. Böyle düşünme biçimi azınlıkta kalmadıkça sorunları çözmek pek kolay olmasa gerek.

Dünyanın ilk bilim tarihçisi kabul edilen George Sarton, “herhangi bir kimsenin yeni bulunan bir hormonu ya da evrene ilişkin en son kuramı bilmesi o kadar gerekli değildir. Onun için ve hepimiz için asıl gerekli olan bilimin amaç ve yöntemini olası açıklıkla anlamaktır” demiştir.   Sovyetler Birliği’ni ayrı tutarsak bu sözlere katılmamak olası değil. Bunu söylüyorum çünkü Sovyetleri ziyaret eden herkes en teknik kitapları bile alabilmek için kitapçıların önünde oluşan uzun kuyrukları anlatırdı.   Az da olsa bir önem taşıyan hemen her bilimsel kitap Rusçaya çevrilmekte ve çok büyük satış rakamlarına ulaşmaktaydı. Örneğin; Dirac’ın Quantum Mechanics adlı kitabı İngilizce olarak 2000 adet basılırken, ki bu baskı tüm dünyaya dağıtılmıştır, sadece Rusçaya çevrilmiş ve SSCB’de birkaç ay içinde 3000 adet satmıştı. Yani böyle de olabiliyormuş.

Neyse, konuya dönecek olursak bilimin yöntemini bilmek ve günlük yaşamda bir konuda fikir yürütürken kullanmak önemlidir. Yöntemi bilmek derken, “deney şöyle yapılır, hipotez şöyle oluşturulur, kontrol grupları şu kadar olmalıdır” vs. gibi teknik bilgi ve ayrıntıları kastetmiyorum. Kastettiğim, sadece ve sadece bilimin akıl yürütme yöntemlerinin günlük yaşamda kullanılabilmesi.

Gördüğüm kadarıyla, tümdengelim, basit gözlemcilik ve erekselcilik en sık düşülen hatalar. Aslına bakılırsa saydığım bu sorunların tümünün kökeninde Aristoteles’in düşünceleri vardır. Yunan filozofları arasında bilime en yatkın olanının Aristoteles olduğu da genelde kabul edilir. Ancak yöntem hataları ve bunların sonucu olarak kuramsal yanlışları astronomi ve fizikteki etkisini 17. yüzyıla dek göstermiştir; biyoloji konusunda söyledikleri ise daha uzun süre etkili olmuştur.

Tümdengelimin günlük yaşamdaki yansıması çok basittir: olguları değerlendirip, ona göre karar vermek yerine, önce karar verip sonra ona uygun olgu aramak. Uygun veri/olgu bulmak her zaman kolay olmayacağı için de çoğu zaman kurnazlık devreye girer bu aşamada. Bu, önce fikir sahibi olup, sonra bilgi sahibi olmak gibi bir şeydir veya hekimin önce tanıyı koyup, sonra hastasında onu destekleyecek bulgular araması gibi.   Veya bazı ırklar korona virüse dirençlidir gibi.

Aristoteles’den sonra tümdengelimin Hıristiyan ve İslam dünyasında, doğru bilgiye ulaşmanın, bunun da ötesinde bilginin doğruluğunu kanıtlamanın tek güvenilir yolu olarak görülmesi, bu hatalı düşünce biçiminin yerleşmesinde çok etkili olmuştur.

Aristoteles’in yöntemindeki bir diğer sorun da basit gözlemcilik idi. O dönemde zaten deney diye bir kavram yoktu. Ancak bu kontrol etmeme anlamına da gelmiyordu. Aristoteles’in yaptığı iş basit bir gözlem yapmak ve bunun daha ilerisine gitmemekti. Örneğin, çıplak gözle aya bakıp, ilk gördüğünü (basit gözlem) bir gerçeklik olarak kabul etmek ve ayın yüzeyi pürüzsüzdür demek gibi. Ya da gece ve gündüz gözlemi üzerine güneş dünyanın etrafında döner demek gibi. Veya bir kadının ağzında eksik sayıda diş olduğunu gördükten sonra, kadınların diş sayısı azdır genellemesine gidip, bunu bir daha hiç kontrol etmemek gibi. Korona virüs camide bulunmaz yargısı da böyle değerlendirilebilir.

Evet Aristoteles’in kuramlarını günümüzde savunan pek kalmadı (hiç diyemiyorum) ama düşünce biçimi sürüyor. Anlatmaya çalıştığım, örneğin dizi ağrıdığında oraya zeytinyağı sürüp sonra da iyileşti diye diz ağrısına zeytinyağının iyi geleceğini düşünmek gibi bir şey. Üstelik buna, “ilaç tekellerine karşı durmak” gibi ulvi bir amaç bile yüklenebilir.

Aristoteles’in bir diğer hatası, fiziksel olayları teleolojik diye bilinen ereksellikle açıklamasıydı. Ona göre evrende olup biten her şey belirli bir amaca yönelikti. Dinlerin de desteklediği ve topluma yerleşmesinde çok etkin olduğu bir düşüncedir bu. İnsanın beş parmağı olmasına bir anlam biçmek bu duruma örnek olabilir. Ya da koron virüs salgınının belirli bir amaç için meydana geldiğini düşünmek gibi.

Televizyona bakın, çevrenizi dinleyin bu dediklerimin çok sayıda örneğini göreceksiniz; hatta ilerici denilen çevrelerde bile. Dikkat edin, korona virüs salgınıyla birlikte bilimdışı düşünce daha çok görünür hale geldi. Böyle düşünme biçimi azınlıkta kalmadıkça sorunları çözmek pek kolay olmasa gerek.

https://gazetemanifesto.com/2020/bilimsel-dusunme-uzerine-344802/



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Siyasi muhasebe, kavrama yöntemi ve Kürtler... melnur 3 2297 20.09.2020- 09:19
Konu Klasör Hegel’in Diyalektik Yöntemi ve Diyalektik Anlayışı... melnur 0 1166 12.05.2020- 00:28
Konu Klasör Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm* spartakus 5 5535 24.09.2015- 21:45
Konu Klasör Bilimsel özgürlük sınırlanabilir mi? melnur 0 3808 16.08.2013- 19:05
Konu Klasör Bilimsel ve ütopik sosyalizm bedrettin 4 4563 19.02.2018- 21:04
Etiketler   Bilim,   bilimsel,   düşünme,   yöntemi
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS