SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!           (gösterim sayısı: 3.277)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
ilkay
[ Mustafa ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.10.2013
İleti Sayısı: 417
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: ilkay
Konu Tarihi: 07.04.2014- 11:42


Kazananı olmayan seçimin ardından: Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!

Resim Ekleme  

Kazananı olmayan seçimin ardından:
Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!


Seçimi ne AKP, ne onun karşısına çıkartılmak istenen sağcı koalisyon kazandı. Sağın alternatifi sağ değildir.

Haziran Direnişi’nin kitleleri ise yenilgiye uğramadı. Kitlelerin eksiği program ve örgütlenmedir.

30 Mart'ın şaibesi AKP'nin bir suç örgütü olmasından başlar. Muhalefet gericilikle uzlaşma arayışından arındırılmalıdır. Diktatörlüğe karşı mücadele ile sol seçeneği yükseltmek arasında en ufak bir çelişki yoktur.

1 Mayıs'ta faşizme karşı alanlarda olacağız. İstanbul'da kutlamaların adresi Taksim 1 Mayıs Alanıdır.

TKP 30 Mart seçimlerini izleyen günlerde merkez organlarını toplamış, değerlendirmelerini olgunlaştırarak yol haritasını yenilemiştir.

Seçimlerde hedefimizi ikili bir formülle tanımlamıştık: AKP diktatörlüğüne son vermek ve sol seçeneği güçlendirmek. Sonuçlar bu hedef açısından bir ilerleme sağlamamıştır. Yerel seçim AKP'nin gayrimeşru niteliğini aklamadı, ancak diktatörlük saldırgan yüzü daha da belirginleşerek sürüyor. AKP karşıtı kitlelerde ise seçim düzleminde solun güç kazandığı söylenememekle birlikte, Haziran Direnişi’nin dinamikleri hiç de yenilgiye uğramış değildir. Diğer yandan AKP'yi CHP-MHP-Cemaat koalisyonuyla dengeleme stratejisi çökmüştür. Bunu deneyenler sandığı koruyacak bir enerji bile toplayamadılar. Bu durumda saptadığımız hedefler geçerliliklerini korumaktadır.

30 Mart Cumhuriyet tarihinin en şaibeli seçimidir. Şaibenin başladığı yer sandık değil AKP'nin suç örgütü niteliğidir. TKP'nin, Meclis muhalefetini hükümeti meşrulaştırmaktan vazgeçmeye ısrarla çağırmakta ne denli haklı olduğu açığa çıkmıştır.

Sol seçeneğin güçlenememesinde payımıza düşen sorumluluğun bilincindeyiz. TKP seçimlerde yaklaşık 60 bin oy aldı. Bu sayının ihmal edilebilir bir orana denk düştüğü açıktır. Buna karşın TKP yirmi beş ilçede yüzde 1'in üstüne çıkmış, Dersim Ovacık belediye başkanlığını DHF'li adayla kazanmış, Hatay Defne ve Dersim Hozat'ta ikinciliğe yerleşmiştir.

Başka muhalefet güçlerinin AKP rejimiyle çeşitli uzlaşma kanallarına girmeleri utanç vericidir. Kimileri Ergenekon tahliyeleri sırasında, başkaları barış süreci adına AKP diktatörlüğüyle yan yana durabilmişlerdir. AKP ile mücadeleyi gericilikle mücadele bağlamından kopartanlar Cemaatten medet umarken, başka bir köşede askerlere veya büyük sermayenin çeşitli fraksiyonlarına göz kırpanlar var! TKP her tür uzlaşmacı eğilimin dışında, ilkeli bir hat örmeye gayret etmiş, Haziran Direnişi’ni ve değerlerini politik mücadele alanına taşımayı amaçlamıştır.

Sol seçeneği yükseltmek açısından TKP Aralık'ta yola çıkan Sol Cephe'yi çok önemsemektedir. Sol Cephe ülkemiz ilerici halkının, diktatörlüğe karşı direnenlerin kitlesel öz örgütü haline gelecektir. TKP hangi siyasi eğilimden olursa olsun özgürlükten, aydınlanmadan, bağımsızlıktan yana olanları Sol Cephe'de birleşmeye çağırır. Geniş kitlelerin hep birlikte “bu daha başlangıç, mücadeleye devam” dedikleri bir ortamda eksiğimiz bu büyük potansiyelin sağlıklı politik hedeflerle donatılması ve örgütlenmesidir.

Yaklaşan 1 Mayıs'ta faşizmin karşısına yenilmez bir kitlesellik çıkartmak için çalışmalara başlıyoruz. İstanbul'da kutlamaların adresi kuşkusuz Haziran Direnişi’nin merkezi olan Taksim 1 Mayıs Alanı'dır.

Cumhurbaşkanlığı seçimi gündeminin açılmaya başlandığı bugünlerde, AKP yönetimi altında adil bir seçim yapılamayacağının ısrarla altını çiziyoruz. Türkiye'de, bağımsız halk örgütlerinin güvencesi altında, bütün siyasi partilerin katılımıyla ve adalet ilkesi temelinde bir geçiş süreci örgütlenmelidir.

Halkımızı boyun eğmemeye, örgütlenmeye çağırıyoruz. TKP Haziran Direnişi’nde, 30 Mart'ın öncesinde ve bugün aldığı pozisyona sadıktır. Diktatörlüğün yıkılması ile sol seçeneğin güçlendirilmesini çelişkili bulanlar, alabildiğine sağa kaymalarına karşın, daha doğrusu tam da bu nedenle AKP'yi de geriletememişlerdir. Biz gericilikle her tür uzlaşmayı reddediyor ve Haziran Direniş’inin değerlerini sahipleniyoruz. Bu yaklaşımı, söz konusu değerleri benimseyen herkesi TKP saflarına çağırıyoruz.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komite
.



SOL CEPHE
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
şibusa
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: şibusa
Cevap Tarihi: 07.04.2014- 22:56


"30 Mart Cumhuriyet tarihinin en şaibeli seçimidir. Şaibenin başladığı yer sandık değil AKP'nin suç örgütü niteliğidir. TKP'nin, Meclis muhalefetini hükümeti meşrulaştırmaktan vazgeçmeye ısrarla çağırmakta ne denli haklı olduğu açığa çıkmıştır."

"Cumhurbaşkanlığı seçimi gündeminin açılmaya başlandığı bugünlerde, AKP yönetimi altında adil bir seçim yapılamayacağının ısrarla altını çiziyoruz."

İşte budur!
Hırsızlığı, savaş suçlarını, seçim yolsuzluklarını kanıksamayalım, kanıksatmayalım.  
AKP, burjuva demokrasisinin calıştığı herhangi bir ülkede seçimlere dahi giremezdi!
Bu koşullarda, sosyalist partiler seçim güçbirliğini neden "yeterli ölçüde" başaramadılar diye eleştirilebilir, eleştirilmelidir de. Sandıktan şu kadar oy çıktı diye değil!
Hüsnü Mübarek devrilmeden yaklaşık bir yıl önce seçim olmuştu. Yüzde kaç oy almıştı kim hatırlıyor?
Neden kırk ilde "kediler" trafolara bu gece girmediler...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
şibusa
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: şibusa
Cevap Tarihi: 09.04.2014- 01:24


Resim Ekleme

Türkiye'de seçimlerin sonu

Birinci tez şudur, “30 Mart 2014 Seçimleri” ile sonucunun hiçbir önemi yoktur. Seçim öncesi çok daha mühim olmuştur, pek vurucu ve dağıtıcı geçti; sonrası sadece sanaldır, geçici, Fransızca, un succes éphémere, diyebiliyoruz. Öncesinde Akepe ve hassaten Erdoğan bitmiştir ve “ bittii”; artık kendini taşıması imkânsızdır. Şöyle de söyleyebilirim, hükümetini sürdürmesi kanunların ruhuna aykırıdır. Bundan böyle kanunsuzdur. “Hırsız” denmesinden daha fatal, yok edici olan, kanunsuz sayılmasıdır. Çünkü kanun ve kanunsuzluk doğaya ve topluma işler ve şimdi infaz edilmesini bekliyoruz.

İkinci tez şöyledir; bu seçimlerin gösterdiği ve pek önemli olan ise şudur, Türkiye’de seçimlerin sonuna ulaşılmıştır ve “the end of elections” diyebiliriz. David Fromkin’in meşhur kitabı misli, “an election to end all elections” da diyebiliriz. Bunu, ceteris paribus varsayımı ile, bundan böyle her seçimin sonucu aynıdır, şeklinde anlamak durumundayız. Bundan böyle seçim yapmak anlamsızdır. Ahmaklara uygundur; şimdi seçmenin yarısı morg’dadırlar ve morg hayatı yaşıyorlar.

Üçüncü tezi yazıyorum, halkın ırz düşmanlığına ve hırsızlığa ve gaspa duyarsız kaldığı tespitleri de ahmakçadır. Doğru tespit, böyle halk olmadığı ve kalmadığıdır.

Halklar, by definition, duyarlıdırlar ve duyarsız olanlara, “sürü” diyoruz. Morg’da yaşıyorlar.

Morgda yaşayanın duyması, uyarılması ve uyanması imkânsızdır. Dolayısıyla geçen “seçim olmayan seçim”, Türkiye’de seçimlerin sonunu göstermiş olup son seçimdir. Şöyle de açıklayabiliyoruz, seçmenlerinin yarısı morgda yaşayan bir memlekette, asıl yaşadıklarımızı “the end of history” olarak tavsif etmek zorundayız.

Tarihi işletmek gerekmektedir. Ama zordur.

Zor’a bağlıdır. Mümkündür.

Muhtemel mi, bize bağlıdır.

Dördüncü tez, kısmen teoriktir ve Marx’ın “opium” tarifini, teknolojinin ilerlemesine uygun bir şekilde, ayrıca şiddetlendirip haz ögesini çıkararak, “morg” ile değiştirebiliriz. Daha uygun olanı aramak durumundayız.

Din, soğutucudur. Bu nedenle, 1979 ve 1980 yıllarında, ezcümle, “Ordu gelecek, iktidarı alacak, Erbakan’ı hapse atıp çok daha yoğun islamcılık yapacak” derken, hem Ordu’yu ve hem de islam’ı biliyordum. Ordu da biliyordu; Erbakan’ın ötesi morg’dur. Yarımız morg’dadır.

Beşinci tez cilvelidir.

Eylülist Diktatör General Kenan Evren’in dava edilmesi ve 26 no’lu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un hapse atılması, tarihin cilvesi ve cilvenin tarihidir. Buna rağmen ve belki de bu nedenle tarih açılamamıştır. Ancak seçimlerin sonu, bir anahtar kapasitesindedir.

Yüzde kırk beşi, akepe’nin, Medine ve Morg kapasitesidir. “Ağyar olanlar”, yüzde beş, çıktılar. Bu çıkışı, Kürt siyasal partisinde de görüyoruz. Bunlar her zaman var olan serseri reylerdir ve her zaman hayal kırıklığı yaşarlar. Yaşadılar. Aslında hep boğuldular.

Hayal kırıklığı, serserilerin ikinci yaşamıdır.

Altıncı teze gelmiş bulunuyorum, “Medine” Kapasitesi ve sınırını, bilerek, kullanıyorum. Tekrarlıyorum, Batı’da büyük islam alimleri çok zaman Hazreti Peygamber’e, “Prophet of Medina” dediler, ve ben şimdi, “Religion of Medina” tabirini, önermek istiyorum. Gasp, darp, kovma, yok etme, imamın harem kurmada sonsuz özgürlüğü, esastır. Bunlar günah ya da ayıp değil ve övgüye yol açan amellerdir.

Din’i, Medine’nin ve Hayber’in pek zengin ve pek Yahudi, başkalarıyla birlikte, Nadir aşiretini, keserek, kovarak, güzellerini alarak, kurmuştuk. O devirde, yedinci yüz yılın başlarından söz ediyorum, evlilik free idi ve cinsler arasında seks ayrımı tanınmamıştır. Belki geri ve belki ileri yaşadılar. Bilemiyoruz.

Şunu biliyoruz, Buhari’nin hadisleri arasındadır. Zeynep Bint-i Cahş çok güzeldi, Peygamber bir kez intime görmüşler, evlenmek istediler. Zeyd bin Harise ile evliydi, acele boşandılar. Hazreti Peygamber ile evlendiler. Kaynaklar, Zeynep’i “muhacir” tarif ediyorlar.

Ancak Zeyd, Peygamber’in azadlısı idi, “evlat” dahi sayılıyor ve pek dedikodu yaptılar, o sırada bir “işaret” geldi ki “ayet” de diyorlar, bu ve “mucize” pek daha doğrusudur, çözülmüştür. Bunlara bakmıyoruz.

Artık günümüzü biliyoruz.

Yedinci tez, 2006 ve 2007 yılında, Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı iddialarını zayıflatmak üzere cumhurbaşkanlığı için üniversite diplomasının gerekliliği ile sara hastalığını ortaya koyduğumda, “Caligula” Kitabı’m işte budur, Ankara’nın en seçkin lokantası Trilye’de, benimle görüşen en zengin müteahhitler, “peygamber hastalığı” diyerek savunmuşlardı; beraberinde getirebileceği muhakeme zayıflıklarını, kibir ve acımasızlıkları hiç görmek istemediler. “Grand Mal” Sara’nın büyük bir mantık zaafını da beraberinde taşıdığını görmek istemediler. Sanki bana, “peygamber yolunda, tek eksiği saradır” ve “teşekkür ederiz Yalçın Bey” dediler. Estağfurullah demek, bana düşmektedir.

Sekizinci tez, Din-i Muhammediye’de hem çıkış ve hem son durak, Medine’dir. Bu nedenle yedinci yüzyılın başında Medine’yi çalışıyorum ve Tayyip Erdoğan’a Medine’den bakıyorum ve Kemal Karabulut Kılıçdaroğlu ile ailesini Medine’de arıyorum. Ve “Nadir” Medine’dedir, işaret ediyorum. “Ayet” yerine, Kur’an’a uygun olarak “işaret” ve bazen de “mucize” kelam ediyorum.

Böyle baktığım ve burada aradığım için, Akepe’de oy düşmesini hiç beklemiyordum. Sonuçlara hiç şaşırmadım. Medine’nin sürekliliği ayrı, kurduğum modelin doğru çıkmasına sevindiğimi söylemek durumundayım. Ayrıca itiraf etmek istiyorum, bize, sosyalistlere ve kemalistlere cinayetler tertip etmiş olan bir kökten gelen birisinin cumhuriyetçi tercihi ve oyları ile Ankara’ya reis seçilmemesinden de ziyadesiyle memnun oldum. Bir ihanet önlenmiştir.

Silivri’den Ankara’ya avdet ettiğimde, elektrik direklerinde bu eski düşmanımızın “siyaset yok, hizmet var” afişlerini buldum. Biz “siyaset yok” diyen bir siyasetçiyi faşist sayan bir mektepten geliyoruz. Devam ediyorlar. Marx Okulu’nun bize öğrettiği budur. Okulumuzdayız.

Dokuzuncu tez olarak, bu önemsiz seçimlerin iki önemli işaretini kaydetmek istiyorum. Doğu Perinçek’in İşçi Partisi, uzun bir zamandır, intihar yolundaydı ve anladık ki, artık yolunu tamamlamıştır; intiharı hatmetmiştir. Uzun zamandır, imam-hatip okullarını ve türban’ı kabul ile anti-kapitalist eğilimleri sansür ediyordu; akepe’yi desteklemekte ve mehepe’ye yaklaşmak istemektedir. Sol ve sosyalizm ile bağı kalmamıştır ve son kurultayından, tesadüf mü, “ülkücü albay” olarak tanıttıkları birisi hariç, Silivri’de yatan, bir ölçüde solu bilen kıdemli kadrolarını tasfiye etmiş, ki devlete bir işaret olarak anlıyorum, ve apolitik isimleri ve sadece isimleri, yönetimine alarak, çıkmıştır. “Üçüncü Partisi” sayabiliriz, fakat, bir “Doğu Perinçek Cemaati” olarak telakki etmek daha doğrudur; yoluna böyle devam edebilir, öyle tahmin ediyorum. Başarılar diliyorum. Arkadaşlığımız var.

Onuncu Tez’e gelmiş bulunuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet’e ihanet edenlerin eline geçmiştir. Oyun içinde oyun oynadılar ve adaylar ile yerlerini Parti’nin değil, oligarşinin bürolarında, belirlediler. Çankaya, Beşiktaş, Kadıköy misli sonucu belli ve sağlam büyük yerleri, cumhuriyet düşmanlarına ve iltizama verdiler. Bunlar ve tabii başta Karabulut Kemal, artık, parti içi, savaş kışkırtıcısıdırlar.

Savaşın kabulü, kanunların ruhuna uygun ve gereğidir. Hainler, sorumludurlar ve adını daha önce verdiğim altı kişi, mutlaka, bir Özese Divanı’nda yargılanacaklardır, güveniyoruz. Buradayız.

Cumhuriyet Halk Partisi bayrağıyla, son seçime, Fethullah Gülen girmiştir. Başkanı, Kemal Karabulut Kılıçdaroğlu, Fethullah Gülen’in kasetlerini okumuştur. Kaset düzeneği, kısa bir zaman önce, bizleri, zındanlara koymak ve karalamak için kullanılıyordu ve o zaman, Gülen’in kasetlerini Tayyip Erdoğan çalıyordu ve hepsini Erdoğan çalmıştır. Şimdi bu kasetler, Said-i Nursi ile öğrencisi Fethullah Gülen arasındaki bir Medine Savaşı’nın borazanı oldular; Kılıçdaroğlu borazancıbaşıdır.

Yalnızca borazan çalma kabiliyeti var.

On birinci tez, her zaman olduğu üzere acıdır.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin Fethullah Cübbesi örtünmesinin, cehepe için, benim önce Anayasa Referandumu sırasında ısrarla işaret ettiğim üzere, Kılıçdaroğlu ve adamlarının Fethullah Gülen’e bağlı olmasını ispatlamasından başka hiçbir yararı yoktur. Bunun dışında Fethullah Gülen’in son seçime, “seçimleri bitiren seçim” de diyebiliriz, Kuruluş’un Kurucusu CHP ile girmesinin, görünüşteki bu iki tarikat arasındaki savaşın Erdoğan’ı çırılçıplak yakalaması bir yana, sadece iki büyük yanlışı ortaya çıkarmaya yaradığını da görüyoruz. Yanlışlardan birisi, Gülen’in kontrol ettiği bir oy kütlesi olmamasıdır; yoktur. Oyu olmayan ve ayrıca oy nakli yapamayan bir tür semi-illegal örgüttür. Tarikat tarafı pek zayıftır, ritüelleri yoktur ve kendisine ait bir camii bulunmamaktadır. Her tarafa gidebiliyor ve sızabiliyorlar. Sızma, ahlakıdır.

Başta Karabulut Kemal’in, Fethullah’ı bir oy deposu olarak göstermek istemesi, her zaman olduğu üzere, yalnızca bir dolaptır. Fethullah cübbesinin bu kurucu Parti’ye oy getirmediğini ve eksilttiğini söyleyebiliyoruz. Biliyoruz.

Devam ediyoruz ve On İkinci tez’deyiz. Şudur, “seçimlerin ilk ve büyük mağlubu Fethullah Gülen’dir” formülü daha büyük bir yanlış olup, ayrıca saçmadır. Aptalca bir formüldür; Gülen’de kaybetme karakteri göremiyoruz, ne kaybedebilir ki; bazen Rasputin’i hatırlatan bir reis ve kütleselleşmekten çok, devlete sızmaya çalışan ve büyük zenginler ve şirketlerde, medya dâhil, örgütlenmeye çalışan bir harekettir. Böyle bir hareketin kaybetmesi mümkün değildir ve şirketlerdeki ve gazete ve televizyonlardaki gücü azalmamıştır. Müritleri, sol partileri kıskandıracak bir bağlılık, mücadele ruhu ve dayanıklılık gösterdiler. Demek ki, hem kaybetme organları yoktur ve hem de kaybetmediler.

Şu noktaya işaret etmemin sırası gelmiş bulunuyor. Tekrarlayabilirim, “paralel yapı” cahilane bir kullanıştır ve devlet de Tanrı misli şirk ya da ortak kabul etmiyor ve asla içinde barındırmıyor. Fethullah Gülen Tarikatı ile esas olarak Said-i Nursi bir parti oldular ve sonra ayrıldılar. Radikal bir ayrılık olmamakla birlikte Medine Savaşı yaptılar, mümkünse birbirinin derisini yüzmeyi denediler. Hind bint-i Utbe’nin, yine Medine’de, Peygamber’in kuzeni Hamza’nın, Uhud’da ölmüştü, kulak ve burnunu doğrayıp küpe yapmasını ve ciğerini çıkarıp yemek istemesini hatırlıyor ve hatırlatıyorum. Pire için katlederler.

Seçimlerin öncesinde, Erdoğan’ın bakanı, Erdoğan Bayraktar, hırsızlıkla suçlamaları için “ne yaptıysam Erdoğan’ın emri ile yaptım” demiştir. Gülen’e yakın, uzaklaştırılan İstanbul Emniyeti İstihbarat Şubesi Eski Müdürü Ali Fuat Yılmazer, ki bütün tutuklama dosyalarımızı hazırlayan adamdır, tutuklamaların hepsinin, Başbuğ’unki dâhil, Tayyip Erdoğan’ın emri ile yapıldığını, görgüye dayalı bir tanık olarak, açıklamış ve teyit etmiştir. Erdoğan’ı bitirenler bunlardır ve artık “lame duck” diyebiliyoruz. Aslında tabir budur ve topaldan çok ötededir.

Akepe bir devşirme ve kucaklama partidir; adamı yoktur ve hep kucakta taşınmıştır. Bundan sonra da, Gülen’in yarı-gizli ekonomi-politik örgütüne bir zarar vermesi zordur. Bağırır ve çağırır, ama, arkası yoktur; ortak bir parti idiler ve arkası hâlâ güçlüdür. Arkada kalan Hayati Yazıcı Fethullahi rengini açıklamıştır, Erdoğan’ın en güveniliri idi ve şimdi Erdoğan’ı frenleyenlerin başında ve hala bakanlıktadır. Bülent Arınç ile Abdullah Gül, Gülen için kalkandırlar. Reha Denemeç de buradadır. Öyleyse Erdoğan, bundan sonra, rabia’da bir reis’tir. Görüyoruz.

On üçüncü tezde şu var; Erdoğan, davaları kabul etseydi, bu kadar eskimezdi ve şimdi Oscar Wilde’ın, Dorian Gray’in Portresi’nden başka bi-şi değildir ve tam öyledir. Portre yırtılmış ve gerçek yüz çıkmıştır ve bu yüzle, bundan böyle hiç kimsenin Türkiye’yi yönetmesini düşünemeyiz. Kanunların Ruhu var.

Yalçın Küçük

Odatv.com



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör BU DAHA BAŞLANGIÇ, BÖLÜCÜLÜKLE MÜCADELEYE DEVAM Alisan 1 5836 03.05.2014- 19:59
Konu Klasör Sonun başlangıcı... melnur 4 3051 14.04.2019- 00:37
Konu Klasör Daha az yemek daha mı sağlıklı? melnur 2 4645 10.12.2014- 22:19
Konu Klasör DAHA FAZLA SİYASET, DAHA FAZLA PARTİ melnur 6 4447 06.02.2018- 12:56
Konu Klasör AKP'den provokasyona devam melnur 3 5861 31.08.2013- 21:59
Etiketler   daha,   başlangıç,   mücadeleye,   devam
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS