SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Sorumlu Davranmak           (gösterim sayısı: 3.752)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: dayanışma
Konu Tarihi: 12.04.2014- 03:30


Sorumlu Davranmak-Eriş Bilaloğlu


“Gezi sonrası sol” üzerine konuşurken, ilk önce abartmamak kaydıyla kendimce bir “Gezi” tanımı yapmak isterim. Gezi, fiziken muhteşem büyüklükte, katılımlı ve enerjik bir hareketti. Kendine özgü dili vardı, çılgın bir hareketti diye tanımlayabilirim. Ama çıldırmış bir hareket değildi, en azından ne yapacağını bilemeyecek kadar çıldırmış bir hareket değildi. Gezi sonrası konuşurken bunları kaydetmekte yarar var.

İkinci olarak“ne istiyordu?” diye sorabiliriz; çünkü herkes bir şeyler söylüyor çok haklı olarak, söylenecek de zaten.

Özgürlükçüydü Gezi, eşitlikçi miydi çok emin değilim ama, Gezi bir bütün olarak bakıldığında özgürlükçüydü.   Türkiye’nin aydınlanma birikimine dayanıyordu. “Geziciler” yani katılanlar   bir duygu olarak insan muamelesi görmek istiyordu ve bunun neoliberalizm, kapitalizm ile devamlı ve bütünüyle yitirildiğini iliklerine kadar hissetmişlerdi.

Gezi kuşkusuz genetik olarak, “özellikle 90’lı kuşak Gezi’nin muhteşem büyüklüğüne damga vurdu” diyorsak, 1989’daki işçi eylemlerinden,   Bahar eylemlerinden, 90’ların başındaki büyük Zonguldak Yürüyüşü’nden, 90’lı yıllar boyunca bütünüyle görünür olan Kürt isyanından, Tekel Direnişi’nden elbette etkilenmiştir; ama onlarla eşitlenebilecek bir şey değildi. Sol ile bir ilişkisi var mıydı Gezi’nin? Sol muydu, bunu tam söyleyemiyorum ama kesinlikle sola açık bir hareketti.   Örgütlü sol’la yani yıllardır Türkiye’de çok saygın olarak mücadele yürüten sol hareketlerle eşitlenebilecek bir şey değildi. O gün de yani bundan 6 ay önce de şu an da Gezi ile sol ayrı mecralarda. Zaten aynılaşmasını da beklememek gerekir. Kesinlikle birbirlerinden etkilenmeye açık olmalı; sol, Gezi’yi dün olduğu gibi bugün de daha fazla anlamaya çalışmalı diye düşünüyorum. Aynılaşmak için kendini zorlayan, kendi vücut diline, kendi bünyesine uygun olmayan zorlamalara sol asla girmemeli; ama mecraların kendisine uygun bir biçimde buluşması için bir çabası mutlaka olmalı sol’un.

***

Burada bahsetmekte yarar gördüğüm sorulardan bir tanesi “Gezi sol’a ne çağrı yaptı? Gezi sol’a bir çağrı çıkartıyor mu?” Bence Gezi böyle bir şey değil, Gezi kendisiyle ilgili bir şey. Kendiliğinden, her anlamda içten bir hareket olarak da kendisiyle ilgili oradaki kitleler. Ona buna çağrı çıkartmak için değil; ihtiyaç olarak hissettiği için kendisini ortaya koydu Gezi. Sol, özellikle de sosyalist sol bütün hareketleri, dinamikleri özellikle de işçi sınıfının -ki Gezi için de geçerli bence-, işçi sınıfının her türlü hareketini okumaya, anlamaya, analiz etmeye çalışmalı. Sosyalist solun düzeni değiştirmek gibi bir hedefi olduğuna göre, bu sosyal hareketlerle de buluşup onlarla kendi hedefleri doğrultusunda her zaman birlikte yürümeyi değerlendirmeli.   Açık olmalı, samimi olmalı ve içinde bulunduğumuz anda hele Ocak 2014 itibariyle çok daha akli bir durumda olmalı.

Sol’a etkisi ne oldu Gezi’nin? Çok önemsiyorum. Elbette sol, sol özneler bu düzenin değişeceğine, değiştireceklerine inanmakla birlikte “devrimin güncelliği” biraz soluklaşmıştı; güncel dille söylersek sanki AKP kalıcılaşmıştı! “Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecekti” ama halk kitlesel olarak bu hesabı ne zaman soracaktı? Burası 2013 başı, hatta ilkbaharı itibariyle pek görünmüyordu! Ama Gezi gösterdi ki bu umut her zaman var, her an olabilir, zaten biliniyordu, somut olarak da kendini ortaya koydu. Bu “oluş” bence sol’da bir umut zehirlenmesine yol açtı. Çünkü sol’un bildiği şey cisim olarak da ortaya çıktı,   bu umut somut olarak ortada “var” oldu. Bu durumda beklenir ki sol o muhteşem büyüklüğe, enerjiye denk çok daha sorumlu bir davranışa girsin; umut zehirlenmesi ile olsa gerek, bunun dışında söyleyeceğim her şey çünkü sola ilişkin olumsuzluklar olacak, iyimser bakarak bir zehirlenme ile tanımlayalım, o sorumlu davranışı gösteremedi.

Ne olabilir bu daha sorumlu davranış? Hep beraber bunu arıyoruz, bugün de arıyoruz. Bugün için ne söyleyebiliriz? Her şey çok uygun, insanların düzenin aktörlerine ilişkin güvenini yitirmesi için, hatta yitirmiş bile olabilirler ama daha temkinli kuralım, her şey çok uygun. Ama insanlar, kitleler, sosyal dinamikler güvenecek özne ararlar, sol Türkiye’de her zaman herkesin, sağın da, iktidarın da, düşmanlarının da kıymet verdiği bir odak olmuştur; ama fikren. Ne yazık ki cismen kıymet verilen, olumlu olarak kendisine güvenilecek ya da karşıtları için söylersek kendisinden çekinilecek bir pozisyonda değil, cismen değil. Fikren her zaman bir akıl olarak, halktan yana etik, ahlaki duruş, pozisyon olarak, her zaman izlenilir. Dün de böyleydi, yarın da böyle olacak; ama sorun aynı zamanda cismen bir şey olmak meselesinde. O nedenle sol’un değişik odaklarının, fikri ve fiziki odaklarının, bir diğeriyle aynılaşmak için değil ama hem kendilerine hem Gezi’ye hürmeten ve bir pozisyon alabilmeleri açısından 2014 Ocak’ı itibariyle birbirleriyle daha yakın, o fikren olan kuvvetlerine, ahlaki pozisyonlarına yakışan bir güven verici odak olarak görünmeleri lazım.

Bugün ihtiyaç düzenden her anlamda iğrenen, tiksinen geniş kitlelerin o güven veren odağı görebilmesi. Görebilmesi için görünür büyüklükte bir cismin bugün, şu tarihi anda o umutla ve o sorumlulukla yan yana görünür bir kuvvet olarak ortaya çıkması lazım. Ben biliyor olabilirim, sen biliyor olabilirsin, bizim çevremiz biliyor olabilir o odakları; ama geniş kitleler için görünür bir odak olmak gerekiyor.

Handikaplarımız var, ne sermayenin basını ne sermayenin olanakları, evet bu olanaksızlıklar hep geçerli,   yarın da geçerli olacak.

Güven verici odak sadece kendiyle ve kendisiyle ilgili olamaz. “Gayet düzgün bir yerde, düzgün bir pozisyondayım” diyemeyiz, bunun yanı sıra görünür bir odak olabilmek için solun, fikren aralarında mesafeler de olsa, bugün görünür ve güven verici bir odak olarak ortaya çıkması lazım. Bunun için kendine saygısını yitirmeyeceği, ilkelerini kastediyorum, her türlü esnek ve ilişkiye açık bir halde olması gerek. Özgüveni olması lazım solun, bunu yitiren bir noktaya gidiyoruz; çünkü Gezi her türlü özgüveni eğer gereğini yapabilecek adımları atmazsa yitirtir insana; çünkü Gezi bir mecrada biz bir mecradayız. Gezi muhteşem büyüklükteydi biz ise muhteşemi geçtik, makul büyüklükte değiliz henüz, ne yazık ki.

Her şey uygun, neredeyiz? O zaman güvenle, kendine ve yanında olabileceklere, aynı çatı altında söylemiyorum ama yanında olabileceklere güvenen bir “tavır” lazım.   Ne yazık ki halen orada bir patinaj yaşıyoruz, herkes birlikte davranacağı zaman bile nötr, kapsayıcı bir çatı, bir kişi ya da kurum arıyor. Kucaklayacak, hepimizi kucaklayacak birini arıyoruz, gerek yok, bence solun birbirini kucaklayan bir pozisyonda olması lazım. Farkındayım “siyaset dilinden” ayrı cümleler kuruyorum ama kitlelerin güvenmesi gerekiyor, her şeye güvenlerini yitirmişken, düzenin bildiğimiz bütün partilerine güvenin yitirildiği bir noktada biz görünür olursak şu tarihsel anda ancak o zaman sol Gezi sonrası “evet biz şu adımı attık” diyebilir, yoksa biliyoruz tarihin akışı, süreç, o gerek şartları, yeter şartları “bir zaman” oluşturacak ve ortaya çıkacak bir şey. Fakat biz bugünü konuşuyoruz, bugün açısından da ben bu konuda daha özgüvenli sol odak ve öznelerin, sol sosyalist odakların birbirine de daha güvenli -çünkü kaybedecekleri hiç bir şey yok bu tarihsel süreçte- sorumluklarını yerine getirmek gibi bir tutum içerisinde olmasının çok kazandırıcı olabilme umudu taşıdığını düşünüyorum, çok temkinli söyleyebiliyorum bunları çünkü buralarda zorlanıyoruz diye düşünüyorum; ama bugün çok çok uygun gerçekten.

***

Türkiye’deki sol ve sosyalistler düzen partilerini biliyorlar, adlarını biliyorlar, söylersek AKP’yi biliyorlar, MHP’yi biliyorlar, CHP’yi biliyorlar. AKP-MHP’yi bir tarafa koyup söylersek, CHP nedir tartışmasını hiç yapıp da kendimiz yormayalım, CHP, CHP’dir. Bunu herkes bilir Türkiye’de, sol ve sosyalistler bilirler, CHP’nin CHP olduğunu, 3 ay önce de biliyorlardı şimdi de biliyorlar ama durumumuz ne kadar nahoş bence, CHP’nin CHP olduğunu “sanki” bugün fark etmiş gibiyiz.   CHP’ye ilişkin ne olumluluk ne olumsuzluk söylüyorum, mesele bunun ötesinde, o nedenle sorumluluklara uygun bir davranış kalıbını geliştirerek, görünür bir cisim olarak, özgüvenle, yanımızda olabileceklerle adım atmamız gerekiyor, daha öte cevapları keşke bilebilsek. Daha öte cevaplar derken hedefi biliyoruz, bu düzenin değişmesi, bu düzenin yıkılarak değiştirilmesi gerektiğini, ancak onun olanaklarıyla arzu ettiğimiz, halkın, yoksulların, ezilenlerin bütün ötekileştirilenlerin yararına bir çerçeveyi kurabileceğimizi. Ama bunun için de güven veren bir odak olmamız lazım, fikren olmanın yanı sıra cismen de.

***

Güncel olarak kısa vadede, hemen bugünlerin ihtiyacına denk düşen bir tutum alabilmemizi zor buluyorum. Umutsuz değilim ama bir zorluk var burada, zorlanması gereken süreç de özgüvenli öznelerle başlayarak ilerleyebilir.

Sözcüklerin önemine ve sihrine inanırım. Oğuzhan Müftüoğlu’nun dört sözcükten oluşan tanımlaması bence sihirlidir: Birleşik Devrimci Sorumluluk Hareketi. Yani bugün yapmamız gerekenleri anlatabilmemiz için önce“Birleşik Devrimci Sorumluluk Hareketi”ni hissedip ruhen, her bir hücremize katarak ona göre bir vücut diline ve davranış kalıbına sahip olmamız gerek. Bunu öğrenmemiz lazım. Bunun Türkçesi nedir, benim HDP’liye, ÖDP’liye, TKP’liye, Halkevci’ye, adını bildiğim ya da bilmediğim kişilere/kurumlara“Kardeşim, şu an birilerinin bu süreçte ortada görünür, güven verici olması gerekiyor ve biz, bu noktada değiliz, dolayısıyla bunu birlikte tartışabileceğimiz bir mecra bir zemin oluşturmamız lazım” demeliyim.

Bu noktada mesela kavram açısından devrimcilik üzerine de düşünebiliriz. Devrimci yerine sosyalisti koyabilir miyiz koyamaz mıyız? Devrimci enerjik bir kavram, Gezi de böyle, yani devrimci. Gezi’nin devrimci bir kalkışma olduğu çok açık.

***
Değişik   “formüller” önerenler var, herkes kendisini önerebilir, birinci seçenek bu kağıt üzerinde, “biz de bunu yapabiliriz kardeşim” diyebilir, bunun şu an bir ciddiyeti yok. İkincisi, HDP, birleşik odaklar diye tarif ettikleri için söylüyorum, farklı farklı oluşumlar bir arada olduğu için, HDP oluşumu var. Üçüncüsü Sol Cephe. Bunların da, eğer samimi konuşursak, birilerini samimiyetsizlikle suçlamak için söylemiyorum ama belli odakların iradesiyle oluşturulan oluşumlar olduğu ortada, bunda da kötü bir şey yok, ama bu birleşik devrimci sorumluluk hareketine eşit ve hareketi oluşturma zeminine arzu edilen kolaylaştırıcılığı sunmuyor, olanağı sunmuyor. En azından ben böyle hissediyorum ve bunun da azımsanmayacak sayıda insanda olduğunu düşünüyorum.

Fikri ortamları zorlamak lazım; çünkü önce o sorumluluk hareketinin fikri ortamlarını görmek lazım. Bu sürecin bir yönü; hayat biz durup da “önce bunu yapalım sonra diğerini” demediği için olumsuz sonuçlanırsa da kötü olacak.

***

Ne güzel, yerel seçimler için tutum alma meselesi geldi. Bununla üst üste binecek bu süreçler. Şimdi dolayısıyla olabildiğince, Ankara özelinde konuşursak -Türkiye ölçeğinde böyle olmadı ama- bu sorumluluk hareketinin gerektirdiği sorumlu davranışları gösteren, büyük yarar için o sorumlu davranışları gösteren, özgüvenli öznelere ihtiyaç var. Tüm özneler bu çılgınlıkta, bu yırtıklıkta, bu özgüvende olmalılar, kaybedecek hiçbir şey yok bence. Bu nedenle yerel seçimler sürecinde bu sorumluluk hareketini oluşturabilecek, birlikte olduğumuz herkese güvenen bir vücut diline sahip olmak lazım. Kaybedecek ne olabilir, diğerleri, diğerleri her kimse çok akıllıca, çok kurnazca davranabilirler mi, ben bu cümlelerin hepsini bu ortamdan silmek lazım diye düşünüyorum.

Mümkündür, birilerini çıldırtacak sorumsuzluklar olacaktır, “çok iyi gidiyoruz dediğinde”, “kendi açısından” çok iyi gittiğini söyleyen sorumsuzluklar olacaktır, mümkün olduğu kadar burayı ortak sorumluluk noktasına getirmek lazım. Süreç zaten ilerlediğinde, biz bir görünür cisim haline geldiğimizde, zaten iç çatışmamız sürecek. Bu yararlı bir şey. Ben şununla bununla fikren çok uyuşabileceğimi sanmıyorum ama toplam sorumluluk dediğimiz şeyin neye ihtiyacı olduğunu anlamamız gerek; çünkü halk, sol dediğimde, eğer görebilirse büyüteç kullanıp da TKP’yi de görür, ÖDP’yi de görür, Halkevi’ni de görür ama büyüteç kullanmadan göremez. Sol diye hepsini bilir, o neymiş bu neymiş ayırmadan hepsini bir bilir. Dolayısıyla bu avantajı kullanalım diyorum.

Biz kendi cismimizi hiçbir zaman siyaseten, fikren, ideolojik olarak yitirmeyecek şekilde ortaya koymalıyız; çünkü buradan çıkış olduğunda -önümüzdeki 2-3 aylık süreç nasıl şekillenecek bilemiyorum ama- çok daha politik bir döneme gireceğiz. Böyle bir şeyi düzen kaldırabilir mi? Çünkü Mısır’da kaldıramadı, dünyada darbe dönemleri “bitmişken” büyük ölçekli ülkelerden birisinde darbe oldu. Her türlü seçeneği düzenin sahipleri konuşuyordur, düşünüyordur, çünkü bunu bir yerden toparlamaları lazım. Bir yandan yeniyi oluşturmak için bir arayışları olabilir, denemeleri olabilir, bunları okumak için çok mesai harcamak lazım. Bu gidişi bir yerde toparlamak isteyecekler, baktılar ki çok dağılıyor, tümüyle faşist zaten faşist ama tümüyle askeri, militer, polisiye mi yoksa daha başka şekilde mi... Biz tüm bu zaman içerisinde aklımız, enerjimiz yettiği biçimde görünür ve güven verici bir odak haline gelebilmeliyiz, bu bize avantaj sağlayacak, oradan zıplama şansı bulacağız. Olmadığı takdirde şu an zaten cismen bizim bir kıymeti harbiyemiz yok. Fikren var, herkes solun ne dediğini okuyor.

Önümüzdeki günlerde nasıl gidebiliriz? Bir olumluluk ÖDP’lilerin olması ama ÖDP’nin de ferahlıkla yaklaşıyor olduğunu daha fazla hissettirmesi, telaffuz etmesi lazım.

Sol olarak, bu süreci daha ferah konuşabileceğimiz bir rahatlıkta olmalıyız. Hızla herkes kendine çeki düzen verip o sorumluluk pozisyonuna geçmeli.

Farklı dillerden konuşuyoruz çok doğal, zamana ihtiyaç var, bu biraz ağır gidecek. Bunu hızlandıracak olan yerel seçimler sürecindeki o birliktelik. Onun için benim gözüm o tarafa kayıyor biraz, orası bunu hızlandıracak bir şey, ayıramazsın, ikisi ayrı ayrı gidecek diye bir şey yok. Orada yapılacak iş belli, seçimlerde en fazla oyu almaya çalışacağız, en fazla oyu almanın dışında birsek beş olmaya çalışacağız, ortalığın altını üstüne getirmeye çalışacağız.

Yerel seçim sürecinde de bu iki ayda hızlı şekilde, birbirine güven veren, sorumlu davrandığını gösteren bir çaba içerisinde olmalıyız.

Böyle giderse Türkiye ne olacak göreceğiz. Türkiye ortalıkta insanların köşe başlarında öldürüldüğü bir başka ortama da dönebilir, faşist çetelerle, satırlarla, az silahlanmış değiller.

Çok pratik bir süreç yaşıyoruz, burada da tek şey bizim büyümemiz, büyümek müdahale eden bir şey, mesaisini kendi içine harcamayan bir pozisyona geçmemiz gerekir diye düşünüyorum.

*Redaksiyon Dergisi'nin, 6.sayısında yer alan, Birleşik Muhalefet Tartışmaları dosyasından alınmıştır.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör "Akacak kandan AKP sorumlu" melnur 0 4131 31.08.2013- 00:56
Konu Klasör Tek sorumlu AKP'dir. HDP'yle dayanışma içindeyiz dayanışma 1 3479 19.05.2015- 14:50
Konu Klasör Hamaney: IŞİD'in güçlenmesinden Türkiye sorumlu denizcan 1 4105 22.10.2014- 11:30
Konu Klasör İslam uygarlığının çöküşünden Gazali mi sorumlu melnur 3 3854 04.03.2017- 22:04
Etiketler   Sorumlu,   Davranmak
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS