SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Diktatörlüğe Karşı Birlikte Mücadele!           (gösterim sayısı: 5.111)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: ayhan
Konu Tarihi: 27.04.2014- 17:21


İzmir’den Ortak Ses: Diktatörlüğe Karşı Birlikte Mücadele!

İzmir’de, birleşik mücadele imkanları tartışmalarının ikinci etkinliği geniş katılımla gerçekleştirildi. TAKSAV İzmir Temsilciliği’nin düzenlediği Mimarlar Odası İzmir Şube salonunda ‘TOMA’ya, Gaza, Hırsızlığa Karşı Birleşik Mücadele İmkanları’ başlığı ile yapılan söyleşinin konuşmacıları CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan, Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ve BirGün Gazetesi yazarı Oğuzhan Müftüoğlu olurken, söyleşinin moderatörlüğünü ise Yrd. Doç. Dr. Yeşim Kaptan gerçekleştirdi.

İzmir’de ikincisi yapılan birleşik muhalefet tartışmaları ilgi ile takip edilmeye devam ediyor. İzmir Mimarlar Odası’nda yapılan ikinci toplantıda birleşik bir muhalefetin neden bir ihtiyaç olduğu, hangi ortak değerler üzerine kurulacağı ve bundan önce yapılan soldaki birleşme adımlarından ayrılan yanları aktarıldı. Söyleşinin ilk konuşmacısı CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan oldu.   Oyan, kapitalist sistem ile burjuva demokrasi arasındaki evliliğin sonlara doğru yaklaştığını, aşınmış bu beraberliğin 2009’da yeni bir kriz yaşadığını krizin ardından da dünyada iki yeni siyasi akımın güç kazandığını bunların geleneksel sağın dışındaki sağ ve geleneksel solun dışındaki bir sol akım olarak ortaya çıktığını ifade etti.

Resim Ekleme

OYAN: “SOLUN BOŞLUĞUNU GERİCİLİK DOLDURMASIN DİYE BİRLEŞELİM”
Yeni siyasi iki akımın İspanya, Yunanistan ve İtalya’da geçtiğimiz birkaç yıl içinde ortaya çıktığını ifade eden Oyan, bu ikili siyasetin burjuva partilerinin uyumunu da bozduğunu söyledi.   Kısa genel değerlendirmeden sonra Türkiye’deki birleşik muhalefet arayışlarına değinen Oyan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Eğer solda kitlelerin gidebileceği alanlarda boşluklar oluşursa burayı yabancı düşmanı sağ hareketler bunu kolay doldurabilirler, bunun en yakın örneğini Fransa’daki aşırı sağ Le Pen hareketinin son yıllarda güçlenmesinde görebiliriz. Fransa’daki komünist hareketinin gerilemesi Le Pen hareketine yaramıştır.   O nedenle artık solun bütün unsurlarının kesişmek zorunda olduğu yeni bir süreçteyiz.

'HAZİRAN, İKTİDARI YERİNDEN EDECEK EYLEMLERDİ'
İktidarın, yerel seçim sonuçları ile oyunu düşürmek ile birlikte tutunma pozisyonunda olduğunu görüyoruz, bunu korumak için de birçok araca sahip. Bu iktidara karşı 2007 yılına kadar sistem içinde belli fren mekanizmaları vardı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Anayasa Mahkemesi’nin yapısı vardı. Bu dengeler daha sonra ortadan kalktı. Gezi burada cumhuriyet tarihinin en büyük kitleselliği olarak sahneye çıktı. Normal bir ülkede bir iktidarı yerinden edecek ölçüde büyük hareketti ancak, Türkiye’de iktidarın yoğun baskısı ve şiddeti ile karşı karşıya kaldı. Kabataş olayı ve Dolmabahçe iddiaları ile halkı iç savaşa kışkırtacak varacak boyutlar kazandı.  

‘AKP YA YOK OLACAK YA DA DAHA FAŞİZANLAŞACAK’
İktidar 2013’te büyük sarsıntılar yaşadı. Haziran direnişi ve arkasından gelen iktidarın cemaatle olan evliliğinin sona ermesinin göstergesi olan 17 Aralık operasyonu ile halk çok şey öğrendi. Bunların hepsi yüce divanlık suçlar, gücünü anayasadan almayan bir güçle (Paralel yapı dedikleri) egemenliği paylaştılar,’Biz size istediğiniz her şeyi şu kadar vali, şu kadar milletvekilini vermedik mi?’ diyorlar,   bular hep yüce divanlık suçtur.   Yolsuzluklar, Gezi’de insanların polis şiddeti ile hayatını kaybetmesi, Suriye’deki savaş kışkırtıcılığı hepsi iktidarın yüce divanda yargılanmasına neden olacak büyük suçlardır.   Her bakımından kriminal ve suç odağı bir iktidar var. AKP, klasik anlamda muhalefette kalmayı hazmedecek bir parti değil. Bu nedenle, ya yok olacak ya da daha da faşizanlaşarak yerini koruyacaktır. Buna karşı mutlaka kitle tepkilerinin çıkması ve bu tepkilerin de çok iyi şekilde (meclis içi ya da dışı) örgütlenmesi gerekiyor. Bu toplantının düzenlenmesi bunun örülmesi açısından çok önemli olacaktır.”

Birleşik mücadeleye katılanların içerisinde büyük oranda CHP’lilerin de olduğunu belirten Oyan, CHP’liler içinde sol arayışında olanların olduğunu söyleyip neden birleşik muhalefetin gerekli olduğunu 10 madde üzerinden açıkladı: 1)Merkez solun (Sosyal demokratların) sağa kaymamamsı için, 2) Merkez sol içinde kendini sosyalist, Marksist olarak tanımlayanların güçlenmesi için, 3) Emekçi kesimin milliyetçi sağın kuyruğuna takılmaması için, 4) İşçi ve memur sendikacılığının sermayenin kuyruğuna takılmaması için, 5) Kürt siyasi hareketinin gerici iktidar ile ‘ver çözümü al desteği’ dememesi için, 6) Orta çağ gericiliğine hayır diyen ama kendine aydın diyenlerin gerçekten aydın olabilmesi için, 7) İktidarın kuyruğuna takılan medyanın kendine çeki düzen verebilmesi için, 8) AKP’nin düzmece iddiaları ile hapse atılmamak için, 9) Erdoğan ve çetesinin yolsuzluklarından hesap sormak için, 10) Bu karşı devrimin karşısına devrimci bir programla çıkmak için birleşik muhalefete ihtiyaç vardır.

Resim Ekleme

YANARDAĞ: ‘DAYATILANI KABUL ETMEMELİYDİK’
Oyan’dan sonra söyleşinin konuğu kısa bir süre önce cezaevinden çıkan Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ oldu. Solun tarihsel süreç içerisindeki yaptığı hataları anlatarak konuşmasına başlayan Yanardağ; ‘Solun bir parça kendi referanslarını kaybettiği bir döneme girdik uzunca bir süredir. Bunlardan birisi, demokrasi eleştirisiydi sol demokrasiyi eleştirmekten vazgeçti, demokrasiyi adeta insanlığın nihai tecrübesi olarak algılamaya başladık. Bütün derdimizin aslında burjuva anlamda demokrasinin gerçekleştirilmesi olduğunu anlamaya başladık, bunu teorik olarak ifade etmesek bile, demokrasiye dair eleştirilerimizi sandığa olan eleştirilerimizi geri çektik. Sandığın adaletsizliğin, eşitsizliğin ve bunun gibi birçok şeyin üstünü örttüğü eleştirilerimizi geri çektik. Biz kendi demokrasi eleştirilerimizi yapmak yerine bize sunulan, sandıksal verileri sandıksal yarışı meşru ve doğru kabul ettik. Buradaki yarışı kabul ettik.   Solun en temel hatalarından birinin bu olduğunu düşüyorum. Hiçbir kapitalist toplumda ezen ve ezilenin olduğu sermayenin ve iktidarın tüm aygıtları kontrol ettiği bir dönemde sandıklardan demokrasi çıkmaz. Biz tam da bu dönemde,   demokrat değil devrimci olmamız gereken dönemde demokrat olmayı tercih ettik. Yaptığımız en büyük yanlış belki de buydu.” dedi.

‘BASKININ NEDENİ YÜZDE 60’IN KORKUSUDUR’

Seçim sonuçlarını da değerlendiren Yanardağ, seçim sonuçlarının AKP’nin artık bu ülkeyi istediği gibi değil ancak daha da baskıcı aygıtlarını kullanarak yönetebileceğini gösterdiğini belirtti. Yanardağ, ‘Artık baz almamız gereken AKP’nin oyu değil onun karşısında direnen yüzde 60’lık büyük kitledir. Saflaşmanın iktidar tarafından alabildiğine derinleştiği bir dönmede toplumun yüzde altmışının bir kıymeti olduğunu düşünüyorum. T. Erdoğan, AKP’nin mühendisleri ve pilot kabinindekiler de bunu biliyorlar. Bu onlarda korku yaratıyor. Bu korku Taksim alanındaki müdahale talimlerinde de kendini çok net gösteriyor. Oğuz Oyan hocama katılıyorum.   Biz herhangi bir iktidar ile karşı karşıya değiliz, yeni bir rejim ile karşı karşıyayız. AKP ve Cemaat koalisyonu birinci Cumhuriyet’i yıktı ama ikincisini kuramadı, bunun sancısını yaşıyor. AKP-Cemaat koalisyonunun çatlaması ile, Siyasal İslam’ın 21. yüzyılda yeni rejimi kuracak kapasiteye, kadrolara sahip olmadığını görmüş olduk,   AKP’nin Cemaat ile olan savaşının da nedenlerinden birisidir bu.’ dedi.  

Resim Ekleme

‘SİYASAL İSLAM’IN TEZLERİ ÇÖKTܒ
Türkiye’de son 20 yılda bir ideolojik hile yapıldığını söyleyen Yanardağ, bunu şöyle anlattı: ‘Liberaller, Cumhuriyet’e yönelik soldan, soldan, sosyalist hareketten gelen devrimci eleştiri ile dinci-gerici ve karşı devrimci eleştirinin her ikisini de demokratik bir itiraz biçiminde sundular ve dayattılar. Türban tartışması bunlardan biriydi. Türban eleştirileri geri çekilerek, bu konu bir özgürlük sorunu olarak tartışılmaya başlandı. Bunun böyle tartışılmasında, bu tablonun oluşmasında da Ergenekon operasyonuyla tasfiye edilen sağcı Kemalistlerin çok önemli bir payı var. 12 Mart’ta sol Kemalistler devletten temizlenmişti. Şimdi de İslamcılar gelip sağcı Kemalistleri tasfiye ettiler. Bu ideolojik hile bu seçimlerde işliyordu ama görülen başka bir şey oldu. Siyasal İslam başarısız oldu. Siyasal İslam’ın cumhuriyetle halkın kavgalı olduğunu savunan tezi çöktü. Onlar devletle milleti barıştırmak istediler, temel tezleri buydu. Devletin karakterini daha İslami bir çizgiye çekerek bunu yapacaklardı. Fakat hem Cumhuriyet mitingleri, hem Gezi eylemleri ya da ulusal bayramların büyük kitlelerin katılımıyla ve kendiliğinden kutlanmaya başlaması bu muhafazakar tezin çöktüğünü gösterdi. Yani cumhuriyetin öyle elitlerin rejimi değil, halkın geniş bir kesimi tarafından içselleştirilmiş, kitle tabanı geniş ve bu toplumun en dinamik kesimlerinin sahip çıktığı değerler olduğu ortaya çıktı. Seçimlerden çıkan sonuçlardan biri de bu.’

Yanardağ, CHP’nin secimde izlediği politikaya ilişkin de şu değerlendirmeleri yaptı: ‘CHP’ye yön veren kadro,   CHP’nin cemaate yakın durarak ABD ile ilişkileri düzelterek merkez partisi olursa iktidara gelebileceğini ikna etmişti. Yerel seçim sonuçları, bu stratejiyi çökertti. Seçimler AKP ile cemaat arasında geçti. CHP’ye insanlar sadece AKP gitsin diye oy verdi. Daha iyi bir toplum yaratacağına inandığı için oy vermedi halk. Bu toplumun neden CHP’ye oy vermesi gerektiğine dair doğru düzgün hiçbir şey söylenmedi. Son günlerde çıkan ‘Tatava yapma bas geç’ çağrısı da CHP’ye rağmen CHP’ye oy verin gibi bir anlayışı yansıtıyordu. Bu çok kötü bir tabloya işaret ediyor.’

‘GENİŞ BİRLİKTELİĞE İHTİYAÇ VAR’
Muhalif kesimlerin sol bir tarzda birleştirilmesine gerek olduğunu ifade eden Yanardağ; ‘CHP’nin sağa kayması, solda büyük bir boşluk bıraktı. Bu boşluk nasıl doldurulacak artık bunu konuşmamız lazım. Geçmişe bakıyoruz, CHP daha solda daha devrimci bir çizgide olduğu 1977’deki seçimlerde yüzde 40’larda oy almış, demek ki mümkün olabiliyor. CHP’nin 1977’deki bildirileri, afişleri şimdi olsa, soruşturma açılırdı. Siz merkez parti olmak için gerici bir çizgiye kaymayacaksınız, sağ kesimin oyunu alabilmek için o kitlelere güven vereceksiniz, meselenin özü bu aslında. O nedenle bizim artık yeni kurucu bir cumhuriyete, eşitlikçi, özgürlükçü bir cumhuriyete ihtiyacımız var. Artık, yüzde altmışın oy vermediği bir iktidar ile yönetilmesi mümkün değil.’ diye konuştu.  

Birleşik muhalefet arayışları değerlendiren Yanardağ, kendisinin Sol Cephe’nin kuruluşundaki imzacılar arasında yer almasına karşın bunun yeterli olmayacağını ifade ettiğini de söyledi. Var olanların tamamından daha geniş birlikteliklere ihtiyaç olduğunu belirten Yanardağ, birleşik muhalefet çalışmalarının birbirinden ayrı sürdürülmemesi gerektiğinin altını çizdi.

HDP‘yi de değerlendiren Yanardağ, HDP’nin yerel seçimden başarısızlıkla çıktığını ifade etti. Kürt siyasal hareketinin Kürt sorununu gerici bir iktidar ile çözmeye çalışmasının yanlış olduğunu da söyleyen Yanardağ, Kürt siyasi hareketinin bu sorunu ancak ilerici sosyalistler ile çözebileceğini, dinci faşizan ve kuruluşunu tamamlamamış ve tamamlamayacak olan bu rejim ile çözülemeyeceğini belirtti. HDP’nin batıdaki başarısızlığının arkasında da bu gerici rejime verdiği görülen destek olduğunu dile getirdi.

Resim Ekleme

MÜFTÜOĞLU: ‘İKTİDARIN ELİNDE BİR TEK BASKI SOPASI KALDI’
Söyleşinin son konuşmacısı ise BirGün Yazarı Oğuzhan Müftüoğlu oldu. Müftüoğlu, artık önemli olanın bundan sonra bu durumdan nasıl çıkılacağının konuşulması gerektiğini söyleyerek başladı konuşmasına. Yerel seçim sonuçlarının AKP’nin bir başarısı olduğu tespitine katılmadığını ifade eden Müftüoğlu, “AKP tarihsel olarak misyonunu tamamlamıştır. Kedisine bu misyonu sağlayan bütün destekleri içeride ve dışarıda kaybetti. Kendi dinci koalisyonu içinde de çatışmaya düştü. Ancak tarihsel olarak misyonunu tamamlamış olması şapkasını alıp gideceği anlamına gelmez. Tayyip Erdoğan’ın elinde artık iktidar sopası kaldı. Onu bıraktığı anda gideceği yer yargılanmadır. Mutlaka yargı önüne çıkacaktır, o yüzden sonuna kadar direnecektir. O nedenle elinde sopadan, zorbalıktan, yasa dışılıktan başka silah kalmamıştır. Bundan sonra konuşmamız gereken onun elinden bu sopayı nasıl alacağımızdır.’ dedi.

İstatistiğin televizyonlarda yanıltmaca ve hile için kullanıldığını söyleyen Müftüoğlu, istatistik üzerinden televizyonlarda yapılan değerlendirmelere değer verilmemesi gerektiğini söyledi ve şöyle devam etti: “Hileleri, iptalleri çıkardıktan sonra yüzde kırk AKP’ye oy çıkıyor, bu da 20 milyon civarında görülüyor. Ancak özellikle gençlerin de büyük bölümünün içinde olduğu, çok ciddi bir kesimin AKP’ye muhalif olduğunu, gerici-dinci-TOMA’lı bir iktidarı kabul etmediğini biliyoruz. Değerlendirmelerin buna inanarak ve bunu esas alarak yapılması gerekiyor. Gezi’de ortaya çıkan devrimci, ilerici, eşitlikçi özgürlükçü o büyük potansiyelin ülkenin kaderi hakkında daha etkili bir duruma geçebileceğini düşünüyorum. Bizim de asıl meselemiz bu kitleyi nasıl birleşik bir muhalefette toplayabiliriz olmalı.”

Yerel seçim sürecine dair de değerlendirme yapan Müftüoğlu, AKP’nin elinde tüm medyanın olduğunu, CHP’nin ekranları daha çok hırsızlık, yolsuzluk ve ahlaki konular üzerine kurduğunu bunun da seçim sonuçlarında etkili olmadığını gösterdiğini belirtti. Müftüoğlu “Ülkede 40-50 yıla yakın süredir kademe kademe sürdürülen dincileştirme, kendi iddialarının aksine   bir ahlaki çürüme olarak da gerçekleşti. Yolsuzluk bu kesimde ‘hayır faaliyeti’ biçiminde meşrulaştırılabiliyor. Ticaretse peygamberimiz de yaptı diye normalleştiriliyor. Böylesi bir ahlaki çürüme ile karşı karşıyayız. Hal böyleyken, ahlaki değerler üzerinden yapılan siyaset elbette ki başarılı olamıyor. Fakat bu böyle devam edecek diye düşünmek doğru değil. Eğer insanların ekmeğini etkileyecek, canına tak edecek duruma gelinirse, ahlaki muhalefet emek ekseniyle de birleştirilirse AKP’ye destek veren kesimlerin tutumlarının da süratle değiştiği görülecektir.’

‘BİRLEŞİK BİR GÜÇ, KAĞITTAN ŞATO GİBİ İKTİDARI ÇÖKERTİR’
Kitlelerin AKP karşısında kendi güçlerine güvenmeleri gerektiğini ifade eden Müftüoğlu, ‘T. Erdoğan Türkiye’ye gerici bir kefen biçmeye çalışıyor. Buna son vermek, geleceğimizi gözü paradan başka bir şey görmeyen yobaz sürüsünden kurtarmak için birleşik bir güce ihtiyaç var. Eğitimin, sağlığın, insan hayatının, geleceğimizin paraya çevrilmesine karşı çıkan çok geniş bir kesim var. Ancak, ortada güçlü ve inandırıcı bir program-hareket olmazsa, bu büyük potansiyelin gerçek bir güce dönüşmesi mümkün olmayacaktır. Gezi’de bu gücün ortaya çıktığında neler yapabildiğini gördüler ve müthiş paniğe kapıldılar. Ben başaramadığımız üzerine yapılan yorumlara katılmıyorum. Gezi’den önce T. Erdoğan iktidarının yıkılacağına kimse inanmıyordu. İktidar çevresi, dindar-kindar bir nesille Türkiye’nin geleceğini şekillendireceklerine inanıyordu. İşte Gezi tam da burada, bunu yapamayacaklarını onlara gösterdi. Bununla birlikte kurdukları iktidarın kağıttan bir şato olduğunu da ortaya çıkardı. Şimdi bu güç tarih sahnesine aktif şekilde çıktığında kağıttan şatonun yağmurda çökmesi gibi iktidar da bir anda çökecektir.

Ben Türkiye’de ilerici ve sol kesimlerin tarihi bir görevle karşı karşıya kaldığını düşünüyorum. Bugün T. Erdoğan’ın ülkenin geleceğini teslim almak üzere giriştiği projeye karşı bizim ihtiyacımız olan tek şey de halk içindeki gerçek bir dayanışma örgütlülüğü ve birleşik muhalefetin kurulmasıdır. Partileri de siyasetleri de hizaya getirecek olan budur. Kitlelerin edilgen biçimde, partilerin daha iyi siyaset yapmasını, daha iyi adaylar çıkararak sürecin üstesinden gelmesini beklemeleri bir sonuç vermeyecektir.






Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 27.04.2014- 17:24


Resim Ekleme

NASIL BİR BİRLEŞİK MUHALEFET?
Uzun zamandır sol siyasetin yaptığı en büyük yanlışlardan birisi, siyaseti rejim sorunları üzerine yoğunlaştırarak savunmacı bir politika izlemesidir. Artık koruyacağımız bir cumhuriyet yok. Devrimci bir anlayışla mevcut düzenin kökten bir yenilenmesini, Türkiye’nin özgürlükçü ve eşitlikçi bir temelde yeniden kurulmasını hedefleyen bir anlayışla başarıya ulaşabiliriz. Devrimci kurucu bir irade ile, bu iktidara karşı muhalif olan herkesin birlikte hareket edeceği bir direniş örmekten başka yolumuz yok. Önümüzdeki dönemde, yakında 1 Mayıs’ta daha büyük saldırılar ile karşılaşacağız.

Birleşik bir mücadele derken, bütün partiler tek bir partide bir araya gelsin diye bir şey kast etmiyoruz. Gerekli olan bu değil. Halktan yana olan partiler, dayanışma örgütleri, forumlar, gençler, kadınlar dayanışma içinde birlik olmak durumundadır. Birlikte olmaya, dayanışmaya, karşılıklı sevgiye, hoşgörüye ihtiyacımız var. Birlikte mücadele anlayışını yaymadan başarı kazanmamız mümkün değil. Herkes kendi örgütünü koruyabilir ancak bu iktidarın kurmak istediği düzene karşı duruyorsak, buna karşı toplum içinde birlikte mücadele ve dayanışma anlayışını hakim kılmamız gerekiyor. İstanbul ve Ankara’da bununla ilgili toplantılar sürdürülüyor. Her yerde bununla ilgili mahalle forumları örgütleyebiliriz. Farklı görüşlerden insanlar da olabilir. Birbirinden haberdar olan, internetin yeni iletişim ve sosyalleşme imkanlarını iyi değerlendiren, bir araya gelen ve tartışan forumlar örgütlemeli ve bunları kalıcı hale getirmeliyiz.

Çok daha olumsuz günler yaşamış ve hiçbir donemde karamsarlığa kapılmamış birisi olarak, bugün de umutlu olmak için çokça neden olduğunu düşünüyorum. Peygamber diye biat ettikleri başlarındaki kişinin elinde zorbalıktan ve bir takım hurafelerden başka hiçbir güç yok. Halkın belli kesimlerini bir süre kandırabilirsiniz ama sonuna kadar asla kandıramazsınız. Gün gelecek ve kandırdığı insanların büyük çoğunluğu da bizimle beraber ona karşı meydanlara çıkacaklar.

‘CHP VE KÜRT HAREKETİ DİKTATÖRLÜĞE BİRLİKTE DİRENMELİ’

Müftüoğlu, birleşik muhalefet için CHP ve Kürt hareketinin arasındaki mesafenin daraltılması gerektiğini de söyledi. Önümüzdeki donemde iki hareketi de kritik sınavlar beklediğini ifade eden Müftüoğlu şöyle konuştu: ‘Kürt hareketi Cumhurbaşkanlığı seçiminde T. Erdoğan’ın yanında durmak, desteklemek gibi bir yol izlerse çok büyük bir tarihsel hata işler. Türkiye emekçileri ve soluyla arasında kapanmayacak, derin bir mesafe açar. Çok büyük bir yara açar.   T. Erdoğan’ın Kürt hareketine vereceği ve sağlayacağı hiçbir şey yoktur. Kürt hareketinin bugün kazandığı pozisyonda Erdoğan’ın bir rolü yok. Bugünkü dünya koşullarında CHP iktidarda olsaydı da farklı bir durum olmazdı. Kürt sorunu konusunda, bundan 30-40 yıl önceki devlet politikalarının sürdürülmesi asla söz konusu değildi.

CHP’nin M. Kemal’in 1920’lerdeki politikalarının bile çok gerisinde kalan düşüncelerin etkisinde kalmaya, buraya saplanmaya hakkı yoktur. Bir tür etnik düşmanlık seviyesine varan milliyetçi düşünceler Kürt hareketini de buraya oldukça uzaklaştırıyor. Çok da uzun olmayan bir zaman önce Diyarbakır’da bütün milletvekillerini CHP çıkarıyordu. T. Erdoğan’ın savunduğu görüşlerden çok daha net politikalar da savunuluyordu.’

AKP diktatörlüğüne karşı toplumdaki ilerici-demokrat yanların üzerine eğilinmesi ve bir araya getirilmesi gerektiğini ifade eden Müftüoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: ‘CHP bugün zaaflıdır, doğru. İdeolojik olarak çeşitli yalpalamalar gösteriyorlar. Fakat buna rağmen önemli bir muhalefet dinamiğidir. Sadece ilerici ve sosyalist olanları saymıyorum bunun içerisinde. Geniş bir biçimde bu kesimin gericiliğe karşı ciddi bir muhalefet dinamiği taşıdığını düşünüyorum. CHP’ye oy veren ilerici, eğitimli, laik geniş toplum kesimlerini T. Erdoğan’ın dünyasının içine sığdırmak mümkün değil.

Bunun yanında geniş bir Alevi kesimi var Türkiye’de. Bu da T. Erdoğan’ın kurmaya çalıştığı faşist yapı karşısında çok büyük bir muhalefet dinamiğidir. Zira kurulmaya çalışılan yapı mezhepsel bir diktatörlüktür.

Kürt hareketi, siyasi yalpalamalar gösterebilir. BDP’nin politikaları değişik biçimlerde eleştirilebilir. İşte Hasip Kaplan’ın söyledikleri ortada. Bugün AKP ile yan yanayız, yarın CHP ile de olabiliriz demekle güncel pozisyonlarını itiraf ediyorlar. Fakat politik hataları bir kenara bırakılacak olursa, orada da laik-ilerici, diri bir potansiyel vardır.
Bütün bu potansiyeller birlikte düşünüldüğünde T. Erdoğan’ın Türkiye’yi gerici bir cendereye sokma ihtimali olamaz. Ancak Türkiye’nin ilerici, demokrat insanları ona yardım eder ve tarihsel sorumluluklarını yerine getirmezlerse bunu başarabilir.’

Resim Ekleme

Resim Ekleme



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: yura
Cevap Tarihi: 27.04.2014- 18:04


iktidara karşı geniş bir mücadele beraberliğinin örgütlenebilmesi için CHP ve BDPnin bir araya gelmesi gerekiyorsa böyle bir beraberlik olmayacak demektir. çünkü iki hareketin biraraya gelmesi kolay değil.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör "Hileli seçim sistemine karşı ortak mücadele!" melnur 1 1164 01.04.2022- 01:13
Konu Klasör Erkan Baş: ''Birlikte direndik, birlikte kazanacağız!'' melnur 3 546 13.04.2023- 02:47
Konu Klasör Yılmaz Güney: Sorumluluk, mücadele ve Umut melnur 8 3319 10.09.2023- 20:24
Konu Klasör Kadın Düşmanlığı ve coğrafyamızın devrimci mücadele tarihi... melnur 0 2117 15.12.2019- 07:43
Konu Klasör ‘Komünizm için Mücadele: Yüz yıllık Politik Miras' toplantısı başladı melnur 1 2737 17.02.2019- 03:06
Etiketler   Diktatörlüğe,   Karşı,   Birlikte,   Mücadele
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS