SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 15.08.2014- 11:07


Can’ına yandığımın dünyası

Bir başkasının “Tanrı aşkına gitme” diye çevireceği cümleyi “Allasen gitme” diye çeviren Can Yücel yüreğine ağır gelmeden ‘piç etmeden’ geçirdi her gününü. Yaşamı da şiiri gibi samimi, umursamaz bir o kadar ciddi O sevda ve kavga adamı “ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi “diyerek savdı sırasını gibi görünse de; yıllar yıllar sonra bile kapkara bir sağanak altında dahi yılmayıp çarpıp durmak niyetindedir günebakan yüreğini insanlığın sahiline…

Resim Ekleme

bir güzelin çirkiniydim

çirkinlerin en güzeli

haydan gelip huya giden bir huysuz                      

ağzı bozuk meymenetsiz bir ozan

''İlk şiirimi on yaşında yazdım. Babamın metresi olan hanımın yuvasındayken. Yuvada bir çocuk öldü. Çok üzüldüm, arkasından bir şiir yazdım “ diyen “çirkin, haydan gelip huya giden bir huysuz, ağzı bozuk meymenetsiz bir ozan”, baş eğmez bir anarşist, tepeden tırnağa aşk adamı, sözünü esirgemez bir dobra, modern şiirimizin Can Babası   15 yıl önce “buluşmak üzere” diyerek palamar çözdü kainatın sahillerine.

1926 Ağustos’undan, 1999’un Ağustos’una dek insandan, doğadan, siyasi tavırdan, aşktan, kısaca hayattan ibaret şiirden çeviriye yüzlerce ekmek kırıntısı, fasulye tanesi bıraktı önümüze; bırakmaya meylettikleri yüzünden hapislikler, işsizlikler çekse de.

Köylükler uykusunda döndü dönüyor sola

Güne bakıyor bebek büyüyen yumruğuyla

Başaklar gövderdi bak başkoydular bu yola

Şaltere uzanıyor Allaha açılmış el

Hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel

Kişisel ve toplumsal yaşamı kimi zaman öfkeli, kimi zaman alaycı, boyun eğmeyen bir dille capcanlı, coşkulu serdi önümüze; şiirin hayattan çıktığına inanarak. Hayatı şekillendiren insandır şiirinin kozası; içinden ne çıkarsa çıksın, neye meyletmiş görünürse görünsün hep insani, hep insana dair olacaktır.

Kan yasası bu insanın:  

Üzümden şarap yapacaksın

Çakmak taşından ateş

Ve öpücüklerden insan!

Seveni de oldu, nefretten mezar taşını parçalayanı, şarap içiliyor gerekçesi ile ölüm yıldönümleri yaptırmayan, mezarı yakınında bulunan "Can Evi" isimli alanı yıkan belediye başkanı da. O’nun insan aşığı, aşk insanı olması nicedir beladan beslenen bu civarda ‘prim yapan’ bir şey değildi çünkü. Sevda ayrı gayrı değil ‘bir’ ediyor,   ‘bir’den ‘biz’i doğuruyordu. ‘Biz’ ise egemen için hayati derecede sakınılası kutsal su, bir diş sarımsak demekti. Belki de bu yüzden sevgi duvarını aşmayı öğütledi ısrarla.

Egemenle olan sancılı ilişkisi hiç değişmedi; “Biz hep damgalı adam olduk. Ben hayatım boyunca muhalif yaşadım. Devlet ve herkes beni menfi diye belledi. Onun için kan grubum rh negatif. Onun için düzenle birbirimize kan alıp veremiyoruz”

Bu muhalif tavır ve onu perçinleyen sözünü esirgememezlik Can Yücel’i şahsına münhasır bir kişi yaptığına düşüncesine şöyle karşılık verecektir: “Yerini buldum mu lâfı yapıştırıyorum. O konuda bir eksikliğim yok. Hatta şimdi bu tükürük bezleri ağzımı kuruttuğundan dolayı iyice sıkıntı çekiyorum. Karşıma yüzüne tükürülmesi gereken herifler çıktığı zaman tüküremiyorum. Böyle eksikliklerim var.”

Bu ‘hakkı teslim etme’ kararlılığı ve yüreklilik kolay görülen bir durum olmadığından Can Yücel’le ilişkisi olmayan bir çok ‘hikaye’yi de doğurur. Küfürlerin kendine haslığından mıdır bilinmez ama duyulduğunda “bunu söylese söylese Can Baba söyler” yaklaşımı efsanelerin doğuşu süreçlerinden biri değildir de nedir?

Küfürlü konuşmasına dair eleştirileri de şöyle karşılayacaktır: “Biz evde rahat konuşurduk, babamın arkadaşları gelirdi onlar da öyle konuşurdu. Benim dostlarım, şairler de, ressamlar da öyle. Hepsi küfür eder, düşündüklerini harbi harbi söyler. E, onlarla konuşa konuşa ben de kaptım bir şeyler tabii. Türkiye’de insanlara tanınan özgürlüklerden kala kala bir küfür etme özgürlüğü kaldı. Onu da elden kaptırdın mı geriye bir şey kalmaz. Küfür etme özgürlüğüne sahip çıkmak lâzım.”

Sevda Tepesinde   geçen gün  

Karşıki masanın altında  

İki tane tavuk gördüm  

Toprakla yıkanıyorlardı  

Eşeledikleri çukurda  

İnsanlar için de belki ölüm  

Toprakla bi tür  

Yıkanmaktır diye düşündüm  

Bir filozof ağrısıyla bakar hayata, her şair gibi ölüm imgesine kendi ışığını bulması için ruhunda bir yer arar.   Can Yücel’e göre ölümün farkına varmak hayata sarılmaya ve onu zenginleştirmeye çalışmanın en elzem yoludur; “Fazıl Hüsnü’nün bir şiiri vardır: “Kimse getirmiyor aklına ölümü” diye. Bence ölüme de temas etmeli, insan yaşarken her zaman hatırlamalı ölümü. Çünkü ölümü unutmaman, yaşama, yaşadığın ana daha fazla sahip çıkışını getiriyor peşi sıra. Bundan ötürü, ölümle beraber yaşamanın verimli bir hayat tarzı olduğuna inanıyor ve öyle yaşamamanın yarım yaşamak olduğunu iddia ediyorum. İnsan ölümle bitişik yaşarsa, bu ölüm korkusu daha fazla yaşama sahip çıkmaya yol açar. Daha “tam” yaşamayı sağlar”

Oysa ben yalnız bir ıslık sanırdım şairi O, saklı sesiyle koskoca bir orkestra olduğunu iliştirdi künyesinin kenarına şiirin, bir kez daha. Bir kez daha şiirin, o büyük, efsunlu söz dağının sahiplerinin umudu ayakta tutan kerametine inandırdı bize harf harf. Aşk olsun!

Bir başkasının “Tanrı aşkına gitme” diye çevireceği cümleyi “Allasen gitme” diye çeviren Can Yücel yüreğine ağır gelmeden ‘piç etmeden’ geçirdi her gününü. Yaşamı da şiiri gibi samimi, umursamaz bir o kadar ciddi O sevda ve kavga adamı   “ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi “diyerek savdı sırasını gibi görünse de; yıllar yıllar sonra bile kapkara bir sağanak altında dahi yılmayıp çarpıp durmak niyetindedir günebakan yüreğini insanlığın sahiline…

Üşüyor mu deniz  

üstüne boşandıkça yağmur?  

Ondan mı dersin

tüyleri böyle ürperiyor?  

Ben de gidersem bi gün

bu biçim bi sağnakta  

Alı al moru mor bir sandal gibi acaba  

Yıllar sonra yılmayıp yine  

Çarpar mı yüreğim yurdumun sahillerine?                                        



Attil&#515; Taş




Bu ileti en son umut tarafından 15.08.2014- 11:13 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör 'Şair Ceketli Çocuk' gideli 9 yıl oldu dayanışma 8 5297 26.06.2014- 11:55
Konu Klasör Işıklar içinde uyu Can Baba melnur 0 3786 12.08.2013- 17:13
Konu Klasör AKP çökerken sen ne yapıyordun baba? denizcan 1 4113 18.06.2015- 04:05
Konu Klasör Katil serbest baba Sarısülük akıl hastanesine umut 0 3123 03.03.2014- 12:05
Konu Klasör BABA PERİNÇEK YAZDI OĞUL PERİNÇEK ELEŞTİRDİ ayhan 0 2902 13.11.2015- 18:01
Etiketler   Can,   Baba,   Gideli,   Yıl,   Oldu…
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS