SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   [3]   4   5   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 20.11.2014- 16:46


Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Alıntı Çizelgesi: dayanışma yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

'' Kemal Okuyan, Kongre konuşmasında, "Haziran'ın bir devrim olmadığını defalarca söyledik. Aynı zamanda kendi içinde 'devrimci dinamikleri' de barındırmıyordu.Haziran'ı farklı vektörlerdeki toplumsal dinamiklerin toplamı olarak değerlendirirsek ve partinin bunları içselleştirmesi gerektiğini söylersek, parti komünist karakterini yitirir!" diyordu.''

Haziran radikal bir iradeyi yansıtsaydı bu hareketi içselleştirmek gerekli olurdu, böyle bir iradeyi yansıtmadığı için Haziran'ı içselleştirmek komünist parti karakterimizi kaybetmemize neden olur.   Kemal Okuyan bunu söylüyor. Komünist parti karakterinin yitirileceği kaygısıyla bu tür eylemler içselleştirilmeyecekse bu tür eylemlerin yarattığı sinerjinin komünist partilere yararı olabilir mi? Bence olamaz. Bu konuda HTKP'nin daha doğru bir siyasi doğrultu aldığını düşünüyorum.




Komünist bir parti komünist kimliğini kaybetme kaygısıyla kitlelere açılamayacaksa o zaman parti olmasının anlamı ne,   bir örgüt kurulur çalışmalar da o örgüt kapsamında yapılır. KP'nin HTKP ile ayrıştığı nokta burada yatıyorsa bence de HTKP'nin siyasi doğrultusu daha doğru demektir.



Komünist bir partinin komünist kimliğinin kaybedilmesi riski önemli bir kaygı değil mi, dayanışma? Bu kaygıyı duymadığımızda ve partiye komünist olmayan kişileri doldurduğunda kitlesellik kazanılsa bile parti komünist kimliğini kaybeder. Yunanistan örneği var, SYRİZA böyle bir kaygı duymadığı için KKE'den ( Yunan Komünist partisi) daha geniş bir tabana sahiptir, ancak sonuçta sistem içi bir sol partiye dönüşmüştür. Türkiye'de de benzer örnek var. ÖDP kuruluşunda böyle bir kaygı hissetmeyerek ve her önüne geleni partiye açarak, ve partinin başına da Ufuk Uras gibi bir liberali getirerek kitlesellik kazanmadığı gibi komünist bir parti olma olma özelliğini de kaybetti.   ÖDP o zaman da, sonra da, TKP gibi bir komünist partinin gerisinde kaldı. Bugün de çok farklı durumda değil.

HTKP ve KP ayrışması bu iki partiyi nasıl etkileyecek bilmiyoruz. Hangisi kitlesellik kazanacak, kitlesellik kazanacaksa komünist ilkelerden taviz verecek mi, zamanla göreceğiz.




Haziran hareketinden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmamalı. Komünist parti kimliğini kaybetme kaygısı önemlidir ancak bu kaygıyı gereğinden fazla abartarak toplumda ortaya çıkan dinamikleri yok saymak komünist bir partinin siyasi doğrultusu olamaz. KKE örneği vermişsiniz; KKE'nin SYRİZA'nın gerisinde kalması övünülecek bir özellik değil ki. Önemli olan SYRİZA'nın neden daha geniş bir taban bulduğu Yunan Komünist Partisi'nin bu konuda neden geride kaldığıdır. Bu yapılara bakıldığında hangisi daha fazla kitleyi sokağa dökebiliyor? Bu önemsiz mi?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 21.11.2014- 05:17


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Alıntı Çizelgesi: dayanışma yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

'' Kemal Okuyan, Kongre konuşmasında, "Haziran'ın bir devrim olmadığını defalarca söyledik. Aynı zamanda kendi içinde 'devrimci dinamikleri' de barındırmıyordu.Haziran'ı farklı vektörlerdeki toplumsal dinamiklerin toplamı olarak değerlendirirsek ve partinin bunları içselleştirmesi gerektiğini söylersek, parti komünist karakterini yitirir!" diyordu.''

Haziran radikal bir iradeyi yansıtsaydı bu hareketi içselleştirmek gerekli olurdu, böyle bir iradeyi yansıtmadığı için Haziran'ı içselleştirmek komünist parti karakterimizi kaybetmemize neden olur.   Kemal Okuyan bunu söylüyor. Komünist parti karakterinin yitirileceği kaygısıyla bu tür eylemler içselleştirilmeyecekse bu tür eylemlerin yarattığı sinerjinin komünist partilere yararı olabilir mi? Bence olamaz. Bu konuda HTKP'nin daha doğru bir siyasi doğrultu aldığını düşünüyorum.




Komünist bir parti komünist kimliğini kaybetme kaygısıyla kitlelere açılamayacaksa o zaman parti olmasının anlamı ne,   bir örgüt kurulur çalışmalar da o örgüt kapsamında yapılır. KP'nin HTKP ile ayrıştığı nokta burada yatıyorsa bence de HTKP'nin siyasi doğrultusu daha doğru demektir.



Komünist bir partinin komünist kimliğinin kaybedilmesi riski önemli bir kaygı değil mi, dayanışma? Bu kaygıyı duymadığımızda ve partiye komünist olmayan kişileri doldurduğunda kitlesellik kazanılsa bile parti komünist kimliğini kaybeder. Yunanistan örneği var, SYRİZA böyle bir kaygı duymadığı için KKE'den ( Yunan Komünist partisi) daha geniş bir tabana sahiptir, ancak sonuçta sistem içi bir sol partiye dönüşmüştür. Türkiye'de de benzer örnek var. ÖDP kuruluşunda böyle bir kaygı hissetmeyerek ve her önüne geleni partiye açarak, ve partinin başına da Ufuk Uras gibi bir liberali getirerek kitlesellik kazanmadığı gibi komünist bir parti olma olma özelliğini de kaybetti.   ÖDP o zaman da, sonra da, TKP gibi bir komünist partinin gerisinde kaldı. Bugün de çok farklı durumda değil.

HTKP ve KP ayrışması bu iki partiyi nasıl etkileyecek bilmiyoruz. Hangisi kitlesellik kazanacak, kitlesellik kazanacaksa komünist ilkelerden taviz verecek mi, zamanla göreceğiz.




Haziran hareketinden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmamalı. Komünist parti kimliğini kaybetme kaygısı önemlidir ancak bu kaygıyı gereğinden fazla abartarak toplumda ortaya çıkan dinamikleri yok saymak komünist bir partinin siyasi doğrultusu olamaz. KKE örneği vermişsiniz; KKE'nin SYRİZA'nın gerisinde kalması övünülecek bir özellik değil ki. Önemli olan SYRİZA'nın neden daha geniş bir taban bulduğu Yunan Komünist Partisi'nin bu konuda neden geride kaldığıdır. Bu yapılara bakıldığında hangisi daha fazla kitleyi sokağa dökebiliyor? Bu önemsiz mi?


Bence yunan komünist partisi kitleleri daha fazla sokağa döküyor.Syriza almanyadan gelen fonlara karşı çıkmayarak iktisadi krizin derinleşmesini,sistemin meşruiyetini kaybetmesini yani devrimin objektif koşullarının oluşmasını engelliyor.Yunan komünist partisi ise ab'ye karşı tavizsiz bir duruş sergiliyor ve sendikalar üzerindeki gücüyle ülkede son derece kitlesel mitingler düzenlenmesine önayak oluyor.Komünist karakterini kaybederek büyüyen syriza'nın büyümesinin nitelikli bir büyüme olmadığını,düzeniçi ve sisteme hizmet eden bir büyüme olduğunu,bu yapıda bir büyümenin bir komünist partiye hiçbir getiri sağlamayacağı ortada.Bir komünist partiyi aldığı oy oranı üzerinden ziyade etki alanı yani kitlelere ne kadar etki edebildiği,ne kadar kitleyi politize edip,yön verebildiği üzerinden ve bunu yaparken ideolojik tutumunu nasıl koruduğu üzerinden değerlendirmek lazım.
Bence türkiye özelinde de komünist parti kimliğini önemsizleştirip,merkeziyetçiyi yapıyı dar örgütçülük olarak görüp,içinde çeşitli eğilimlerin bulunabileceği ve bir nevi her önüne geleni örgütleyen bir modeli savunmak komünist bir partiyi zarara uğratıp,likitide eder.Güncel politik durumlara nitelikli bir müdahele sağlanamaz bu tavırla.




Bu ileti en son proletersosyalist tarafından 21.11.2014- 05:21 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 21.11.2014- 05:25


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

'' Kemal Okuyan, Kongre konuşmasında, "Haziran'ın bir devrim olmadığını defalarca söyledik. Aynı zamanda kendi içinde 'devrimci dinamikleri' de barındırmıyordu.Haziran'ı farklı vektörlerdeki toplumsal dinamiklerin toplamı olarak değerlendirirsek ve partinin bunları içselleştirmesi gerektiğini söylersek, parti komünist karakterini yitirir!" diyordu.''
Kemal Okuyan'ın bu sözleriyle ilgili neler düşünüyorsunuz? Gerçekten haziran kendi içinde devrimci dinamikleri barındırmıyormuydu?



Kemal Okuyan konuşmasının o bölümünde hem ''devrimci dinamik'' kavramını kullanıyor ve hem de bu kavramdan farklı olarak ''farklı toplumsal dinamik''lerden söz ediyor.Bu iki farklı kavramla beraber alındığında Haziran ayaklanmasının tümü için ''devrimci bir dinamik''ten söz etmek pek mümkün değil; içlerinde devrimci dinamik unsurları barındırsa bile.

Bana göre Haziran Ayaklanması'nın temelinde AKP karşıtlığı yatıyor. Haziran'a katılan kitlelerin ortak paydası buydu. Çeşitli gerekçelerle ortaya çıkan karşıtlık buydu ve bir anlamda patlama noktasıydı. Bu kitlelerin tümünde radikal bir değişim iradesinin bulunduğu iddiası bence çok ileri bir yorum bu.

TKP'nin KP ve HTKP   olarak ayrışması da zaten hem bu teşhis ve hem de bu teşhis sonucunda partinin nasıl bir tavır takınması sonucunda ortaya çıktı.



Bu iki farklı kavramla beraber alındığında Haziran ayaklanmasının tümü için ''devrimci bir dinamik''ten söz etmek pek mümkün değil; içlerinde devrimci dinamik unsurları barındırsa bile.
Burayı biraz açabilir misiniz?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 21.11.2014- 05:32


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

'' Kemal Okuyan, Kongre konuşmasında, "Haziran'ın bir devrim olmadığını defalarca söyledik. Aynı zamanda kendi içinde 'devrimci dinamikleri' de barındırmıyordu.Haziran'ı farklı vektörlerdeki toplumsal dinamiklerin toplamı olarak değerlendirirsek ve partinin bunları içselleştirmesi gerektiğini söylersek, parti komünist karakterini yitirir!" diyordu.''
Kemal Okuyan'ın bu sözleriyle ilgili neler düşünüyorsunuz? Gerçekten haziran kendi içinde devrimci dinamikleri barındırmıyormuydu?



Kemal Okuyan konuşmasının o bölümünde hem ''devrimci dinamik'' kavramını kullanıyor ve hem de bu kavramdan farklı olarak ''farklı toplumsal dinamik''lerden söz ediyor. Bu iki farklı kavramla beraber alındığında Haziran ayaklanmasının tümü için ''devrimci bir dinamik''ten söz etmek pek mümkün değil; içlerinde devrimci dinamik unsurları barındırsa bile.

Bana göre Haziran Ayaklanması'nın temelinde AKP karşıtlığı yatıyor. Haziran'a katılan kitlelerin ortak paydası buydu. Çeşitli gerekçelerle ortaya çıkan karşıtlık buydu ve bir anlamda patlama noktasıydı. Bu kitlelerin tümünde radikal bir değişim iradesinin bulunduğu iddiası bence çok ileri bir yorum bu.

TKP'nin KP ve HTKP   olarak ayrışması da zaten hem bu teşhis ve hem de bu teşhis sonucunda partinin nasıl bir tavır takınması sonucunda ortaya çıktı.



Haziran ayaklanmasına katılan kitlede radikal bir değişim iradesinin bulunduğu iddiası bence de aşırı bir yorum ama sosyalizme de içsel olan aydınlanmacılık,kamuculuk,halkçılık,bağımsızlık gibi değerleri benimseyen bir kitleydi de haziran kitlesi.Dolayısıyla haziranda radikal bir değişim iradesi evet yoktu ama bu kitle radikal bir değişim iradesini savunabilecek bir potansiyeli de taşıyor.
KP ve HTKP arasındaki ayrımı KP'nin haziranı radikal bir değişim iradesini barındırmıyor olarak görüp,HTKP'nin barındırıyordu olarak görmesine mi bağlayabiliriz? Yoksa iki tarafta haziran da radikal bir değişim iradesinin olmadığını kabul ediyor,diğer taraftan haziran kitlesinin radikal bir değişim iradesi potansiyeli taşıdığıdını da savunup,buna nasıl müdahele edecekleri konusunda mı anlaşamayıp ayrıldılar?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 21.11.2014- 13:59


Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Alıntı Çizelgesi: dayanışma yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

'' Kemal Okuyan, Kongre konuşmasında, "Haziran'ın bir devrim olmadığını defalarca söyledik. Aynı zamanda kendi içinde 'devrimci dinamikleri' de barındırmıyordu.Haziran'ı farklı vektörlerdeki toplumsal dinamiklerin toplamı olarak değerlendirirsek ve partinin bunları içselleştirmesi gerektiğini söylersek, parti komünist karakterini yitirir!" diyordu.''

Haziran radikal bir iradeyi yansıtsaydı bu hareketi içselleştirmek gerekli olurdu, böyle bir iradeyi yansıtmadığı için Haziran'ı içselleştirmek komünist parti karakterimizi kaybetmemize neden olur.   Kemal Okuyan bunu söylüyor. Komünist parti karakterinin yitirileceği kaygısıyla bu tür eylemler içselleştirilmeyecekse bu tür eylemlerin yarattığı sinerjinin komünist partilere yararı olabilir mi? Bence olamaz. Bu konuda HTKP'nin daha doğru bir siyasi doğrultu aldığını düşünüyorum.




Komünist bir parti komünist kimliğini kaybetme kaygısıyla kitlelere açılamayacaksa o zaman parti olmasının anlamı ne,   bir örgüt kurulur çalışmalar da o örgüt kapsamında yapılır. KP'nin HTKP ile ayrıştığı nokta burada yatıyorsa bence de HTKP'nin siyasi doğrultusu daha doğru demektir.



Komünist bir partinin komünist kimliğinin kaybedilmesi riski önemli bir kaygı değil mi, dayanışma? Bu kaygıyı duymadığımızda ve partiye komünist olmayan kişileri doldurduğunda kitlesellik kazanılsa bile parti komünist kimliğini kaybeder. Yunanistan örneği var, SYRİZA böyle bir kaygı duymadığı için KKE'den ( Yunan Komünist partisi) daha geniş bir tabana sahiptir, ancak sonuçta sistem içi bir sol partiye dönüşmüştür. Türkiye'de de benzer örnek var. ÖDP kuruluşunda böyle bir kaygı hissetmeyerek ve her önüne geleni partiye açarak, ve partinin başına da Ufuk Uras gibi bir liberali getirerek kitlesellik kazanmadığı gibi komünist bir parti olma olma özelliğini de kaybetti.   ÖDP o zaman da, sonra da, TKP gibi bir komünist partinin gerisinde kaldı. Bugün de çok farklı durumda değil.

HTKP ve KP ayrışması bu iki partiyi nasıl etkileyecek bilmiyoruz. Hangisi kitlesellik kazanacak, kitlesellik kazanacaksa komünist ilkelerden taviz verecek mi, zamanla göreceğiz.




Haziran hareketinden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmamalı. Komünist parti kimliğini kaybetme kaygısı önemlidir ancak bu kaygıyı gereğinden fazla abartarak toplumda ortaya çıkan dinamikleri yok saymak komünist bir partinin siyasi doğrultusu olamaz. KKE örneği vermişsiniz; KKE'nin SYRİZA'nın gerisinde kalması övünülecek bir özellik değil ki. Önemli olan SYRİZA'nın neden daha geniş bir taban bulduğu Yunan Komünist Partisi'nin bu konuda neden geride kaldığıdır. Bu yapılara bakıldığında hangisi daha fazla kitleyi sokağa dökebiliyor? Bu önemsiz mi?


Bence yunan komünist partisi kitleleri daha fazla sokağa döküyor.Syriza almanyadan gelen fonlara karşı çıkmayarak iktisadi krizin derinleşmesini,sistemin meşruiyetini kaybetmesini yani devrimin objektif koşullarının oluşmasını engelliyor.Yunan komünist partisi ise ab'ye karşı tavizsiz bir duruş sergiliyor ve sendikalar üzerindeki gücüyle ülkede son derece kitlesel mitingler düzenlenmesine önayak oluyor.Komünist karakterini kaybederek büyüyen syriza'nın büyümesinin nitelikli bir büyüme olmadığını,düzeniçi ve sisteme hizmet eden bir büyüme olduğunu,bu yapıda bir büyümenin bir komünist partiye hiçbir getiri sağlamayacağı ortada.Bir komünist partiyi aldığı oy oranı üzerinden ziyade etki alanı yani kitlelere ne kadar etki edebildiği,ne kadar kitleyi politize edip,yön verebildiği üzerinden ve bunu yaparken ideolojik tutumunu nasıl koruduğu üzerinden değerlendirmek lazım.
Bence türkiye özelinde de komünist parti kimliğini önemsizleştirip,merkeziyetçiyi yapıyı dar örgütçülük olarak görüp,içinde çeşitli eğilimlerin bulunabileceği ve bir nevi her önüne geleni örgütleyen bir modeli savunmak komünist bir partiyi zarara uğratıp,likitide eder.Güncel politik durumlara nitelikli bir müdahele sağlanamaz bu tavırla.



Yunanistan'da SYRİZA yüzde 26, KKE yüzde 7 civarında oy alıyor. SYRİZA KKE'den çok daha fazla kitleselleşmiş ve çok daha farklı kesimlerden oy alabiliyor. KKE böyle bir kitlesellik kazanmış değil. Bunu örnek verişimin nedeni SYRİZA gibi olalım değil. SYRİZA'nın toplumla kurduğu teması KKE'nin kurması ve daha geniş kitlelerle kucaklaşmasıdır. Bunu söylemek istiyorum. Türkiye'de komünist iddiasında olan partiler sırf Leninist parti kimliğimi kaybetmeyeyim diye kitlelerle temasını daraltıyorlar. Bu yüzden büyüyemiyorlar ve dar bir çekirdek kadrodan ibaret kalıyorlar. HTKP'nin bu çıkışını bu yüzden önemli buluyorum.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 21.11.2014- 14:50


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Alıntı Çizelgesi: dayanışma yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

'' Kemal Okuyan, Kongre konuşmasında, "Haziran'ın bir devrim olmadığını defalarca söyledik. Aynı zamanda kendi içinde 'devrimci dinamikleri' de barındırmıyordu.Haziran'ı farklı vektörlerdeki toplumsal dinamiklerin toplamı olarak değerlendirirsek ve partinin bunları içselleştirmesi gerektiğini söylersek, parti komünist karakterini yitirir!" diyordu.''

Haziran radikal bir iradeyi yansıtsaydı bu hareketi içselleştirmek gerekli olurdu, böyle bir iradeyi yansıtmadığı için Haziran'ı içselleştirmek komünist parti karakterimizi kaybetmemize neden olur.   Kemal Okuyan bunu söylüyor. Komünist parti karakterinin yitirileceği kaygısıyla bu tür eylemler içselleştirilmeyecekse bu tür eylemlerin yarattığı sinerjinin komünist partilere yararı olabilir mi? Bence olamaz. Bu konuda HTKP'nin daha doğru bir siyasi doğrultu aldığını düşünüyorum.




Komünist bir parti komünist kimliğini kaybetme kaygısıyla kitlelere açılamayacaksa o zaman parti olmasının anlamı ne,   bir örgüt kurulur çalışmalar da o örgüt kapsamında yapılır. KP'nin HTKP ile ayrıştığı nokta burada yatıyorsa bence de HTKP'nin siyasi doğrultusu daha doğru demektir.



Komünist bir partinin komünist kimliğinin kaybedilmesi riski önemli bir kaygı değil mi, dayanışma? Bu kaygıyı duymadığımızda ve partiye komünist olmayan kişileri doldurduğunda kitlesellik kazanılsa bile parti komünist kimliğini kaybeder. Yunanistan örneği var, SYRİZA böyle bir kaygı duymadığı için KKE'den ( Yunan Komünist partisi) daha geniş bir tabana sahiptir, ancak sonuçta sistem içi bir sol partiye dönüşmüştür. Türkiye'de de benzer örnek var. ÖDP kuruluşunda böyle bir kaygı hissetmeyerek ve her önüne geleni partiye açarak, ve partinin başına da Ufuk Uras gibi bir liberali getirerek kitlesellik kazanmadığı gibi komünist bir parti olma olma özelliğini de kaybetti.   ÖDP o zaman da, sonra da, TKP gibi bir komünist partinin gerisinde kaldı. Bugün de çok farklı durumda değil.

HTKP ve KP ayrışması bu iki partiyi nasıl etkileyecek bilmiyoruz. Hangisi kitlesellik kazanacak, kitlesellik kazanacaksa komünist ilkelerden taviz verecek mi, zamanla göreceğiz.




Haziran hareketinden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmamalı. Komünist parti kimliğini kaybetme kaygısı önemlidir ancak bu kaygıyı gereğinden fazla abartarak toplumda ortaya çıkan dinamikleri yok saymak komünist bir partinin siyasi doğrultusu olamaz. KKE örneği vermişsiniz; KKE'nin SYRİZA'nın gerisinde kalması övünülecek bir özellik değil ki. Önemli olan SYRİZA'nın neden daha geniş bir taban bulduğu Yunan Komünist Partisi'nin bu konuda neden geride kaldığıdır. Bu yapılara bakıldığında hangisi daha fazla kitleyi sokağa dökebiliyor? Bu önemsiz mi?


Bence yunan komünist partisi kitleleri daha fazla sokağa döküyor.Syriza almanyadan gelen fonlara karşı çıkmayarak iktisadi krizin derinleşmesini,sistemin meşruiyetini kaybetmesini yani devrimin objektif koşullarının oluşmasını engelliyor.Yunan komünist partisi ise ab'ye karşı tavizsiz bir duruş sergiliyor ve sendikalar üzerindeki gücüyle ülkede son derece kitlesel mitingler düzenlenmesine önayak oluyor.Komünist karakterini kaybederek büyüyen syriza'nın büyümesinin nitelikli bir büyüme olmadığını,düzeniçi ve sisteme hizmet eden bir büyüme olduğunu,bu yapıda bir büyümenin bir komünist partiye hiçbir getiri sağlamayacağı ortada.Bir komünist partiyi aldığı oy oranı üzerinden ziyade etki alanı yani kitlelere ne kadar etki edebildiği,ne kadar kitleyi politize edip,yön verebildiği üzerinden ve bunu yaparken ideolojik tutumunu nasıl koruduğu üzerinden değerlendirmek lazım.
Bence türkiye özelinde de komünist parti kimliğini önemsizleştirip,merkeziyetçiyi yapıyı dar örgütçülük olarak görüp,içinde çeşitli eğilimlerin bulunabileceği ve bir nevi her önüne geleni örgütleyen bir modeli savunmak komünist bir partiyi zarara uğratıp,likitide eder.Güncel politik durumlara nitelikli bir müdahele sağlanamaz bu tavırla.



Yunanistan'da SYRİZA yüzde 26, KKE yüzde 7 civarında oy alıyor. SYRİZA KKE'den çok daha fazla kitleselleşmiş ve çok daha farklı kesimlerden oy alabiliyor. KKE böyle bir kitlesellik kazanmış değil. Bunu örnek verişimin nedeni SYRİZA gibi olalım değil. SYRİZA'nın toplumla kurduğu teması KKE'nin kurması ve daha geniş kitlelerle kucaklaşmasıdır. Bunu söylemek istiyorum. Türkiye'de komünist iddiasında olan partiler sırf Leninist parti kimliğimi kaybetmeyeyim diye kitlelerle temasını daraltıyorlar. Bu yüzden büyüyemiyorlar ve dar bir çekirdek kadrodan ibaret kalıyorlar. HTKP'nin bu çıkışını bu yüzden önemli buluyorum.


İyide KKE de syriza gibi hiziplerin olduğu,her önüne gelenin örgütlendiği bir partiye dönüşse KKE de o kitleselleşmeyi yakalar ama bu KKE'yi KKE olmaktan çıkarır.Syriza gibi komünist partilikten çıkacak bir kitleselleşme seçmektense,leninist çizgisini koruyarak,işçi sınıfı siyasetini yürüterek,ab emperyalizmine karşı çıkarak KKE çok daha doğru bir politika izlemekte.Kitlelerle temas bence işçi sınıfı siyasetini koruyarak,demokratik merkeziyetçi yapıyı koruyarak yapılmalı syriza gibi bütün toplumsal dinamikleri içselleştirerek değil.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 21.11.2014- 14:59


SYRİZA'yı örnek verişimin nedeni ideolojik değil. KKE dar bir anlayışla kitlelere müdahale etmeyince sokak SYRİZA'ya kalıyor. Bana göre yapılması gereken ideolojik duruşumuzu bozmadan her kesimin sokak eylemlerine katılmaktır. Daha açık konuşacaksak, bugün Türkiye'de Cumhuriyetçiler ve kürt hareketi gibi iki muhalif kesim var. Bu iki muhalif kesimle de sokakta birlikte olmaktan kaçınılmamalı ve buralarla temas noktaları kurarak bu kitle içinden partiye ve sosyalist mücadeleye aktif katılım sağlanmalıdır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 21.11.2014- 15:18


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

SYRİZA'yı örnek verişimin nedeni ideolojik değil. KKE dar bir anlayışla kitlelere müdahale etmeyince sokak SYRİZA'ya kalıyor. Bana göre yapılması gereken ideolojik duruşumuzu bozmadan her kesimin sokak eylemlerine katılmaktır. Daha açık konuşacaksak, bugün Türkiye'de Cumhuriyetçiler ve kürt hareketi gibi iki muhalif kesim var. Bu iki muhalif kesimle de sokakta birlikte olmaktan kaçınılmamalı ve buralarla temas noktaları kurarak bu kitle içinden partiye ve sosyalist mücadeleye aktif katılım sağlanmalıdır.


Ben diyorum ki sokağı asıl kontrol eden KKE.Syriza ab fonlarına karşı çıkmayarak,iktisadi krizin derinleşmesini,sistemin meşruiyetini yitirmesini yani devrimin objektif koşullarının oluşmasını engelliyor.Dolayısıyla sokak mücadelesini asıl engelleyen Syriza.KKE ise sendikalar üzerindeki etkinliğiyle sadece geçen yıl 16 grev düzenletti.KKE daha düşük oy almasına rağmen işçi sınıfı üzerinde,sokakta daha etkili olan bir parti.KKE yüzde yedi oy alıyor alabilir ama etki alanı çok daha geniş.
Türkiyeye gelirsek şu anda sokak mücadelesi artık sönümlenmiş durumda.Barikatçı bir zihniyetle sokağa yapılan çağrıların başarısızlığa uğradığı bir gerçek.Diğer taraftan hareketçi bir zihniyetle,hareket nerede varsa oraya gideyimci zihniyetin   bunun üzerinden bir örgütlenme yürütebileceğini düşünmüyorum.Bence şu anda doğru yöntem ideolojik mücadenin ön planda olduğu tarzdır.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   [3]   4   5   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Dönemin güncellikleri, güncelin yolları... melnur 4 336 24.07.2023- 08:55
Konu Klasör HDP projesinin sonu (mu)? melnur 2 3715 06.03.2018- 10:34
Konu Klasör AKP iktidarının sonu ayhan 2 4976 14.01.2020- 01:15
Konu Klasör AKP iktidarının sonu mu? melnur 3 2947 18.04.2021- 08:28
Konu Klasör Teorinin sonu mu? melnur 0 2242 03.12.2019- 07:10
Etiketler   TKPde,   bölünme,   bir,   dönemin,   sonu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS