SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Sol'dan deklarasyon: Gericiliği ve faşizmi yeneceğiz           (gösterim sayısı: 3.798)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: solcu
Konu Tarihi: 23.09.2014- 18:24


Soldan ortak 'mücadele' deklarasyonu: Gericiliği ve faşizmi yeneceğiz

Resim Ekleme

21 Eylül günü Ankara'daki ODTÜ Vişnelik Tesisleri'nde bir araya gelen siyasi parti ve hareket temsilcileriyle aydınlar, birlikte mücadele etme kararını ilan ettiler.

(soL - Haber Merkezi) İlk toplantısı 30 Ağustos'ta Ankara'da yapılan ve AKP rejimine karşı sol ve ilerici güçlerin birlikte mücadelesini öngören platformun ikinci toplantısı, 21 Eylül günü yine Ankara ODTÜ Vişnelik Tesisleri'nde yapıldı.

Toplantının ardından, "Direnmeye ve Birlikte Mücadele Etmeye Çağırıyoruz. Gericiliği ve Faşizmi Yeneceğiz" başlıklı bir açıklama yayımlanırken, önümüzdeki günlerde gerçekleşecek yeni bir toplantı ile birlikte mücadelenin ilkeleri, işleyişi belirlenerek, ortak mücadele hareketinin isminin de açıklanacağı bildirildi.

İşte o deklarasyon:


İlk toplantısını 30 Ağustos’ta, ikincisini 21 Eylül’de Ankara’da gerçekleştiren siyasi parti, hareket, grup ve bireyler olarak; toplumun tüm eşitlikçi, özgürlükçü, ilerici, devrimci ve barış yanlısı dinamiklerini; direnme hareketlerini ve muhalefet güçlerini bir araya getirerek birlikte mücadele etme ve geleceği birlikte kurma kararı aldık.

Ülkemiz AKP iktidarı eliyle hızla İslami-faşist bir diktatörlüğe doğru sürükleniyor. Neoliberal yağma politikaları emekçi sınıfların hayatında büyük bir yıkım yaratıyor. Baskı ve zora dayalı yöntemlerle dinci gericilik temelinde bir toplumsal yaşam kurulmaya çalışıyor. AKP, ülkemizde yarattığı bu yıkımın yanı sıra, bölgemizde de emperyalizmle işbirliği içinde mezhepçi ve gerici boğazlaşmaları kışkırtarak, ülkemizi bölgesel bir savaşın parçası haline getiriyor.

Bu karanlık gidişata ‘hayır’ diyen milyonlarca yurttaş, Gezi / Haziran günlerinde sokağa çıkarak zorbalığa ve gerici küstahlığa karşı kararlı bir direniş ortaya koydu. Emekçiler, gençler, kadınlar, öğrenciler, aydınlanmanın kazanımlarına ve insanlığın ilerici birikimine sahip çıkan toplum kesimleri piyasacı yağma düzenine, gericiliğe ve diktatörlüğe dur dedi.

Bugün aynı kararlılığı sürdürerek, Gezi ve Haziran günlerinde kurduğumuz eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin, bağımsızlığın ve laikliğin barikatını birlikte daha ileriye taşımak hepimizin ortak sorumluluğudur.

Bu amaçla bizler,

- Faşist baskı ve dinci zorbalığa karşı toplumcu bir demokrasi için;

- Gericiliğe karşı laiklik ve özgür bir yaşam için;

- Geleceksizlik ve güvencesiz çalışmaya karşı emeği hakları ve insanca bir yaşam için;

- Doğanın ve kentlerimizin yağmalanmasına karşı ortak yaşam alanlarımıza, sahip çıkmak için;

- Özelleştirme ve talana karşı halkçı-kamucu bir ekonomiyi örgütlemek için;

- Emperyalist saldırganlık, tahakküm ve işbirlikçiliğe karşı bağımsızlık için,

- Kürt sorununda kardeşlik ve birlikte yaşama iradesini güçlendirerek demokratik, adil, onurlu ve eşit yurttaşlığa dayanan bir çözüm için;

birlikte mücadele etmek amacıyla ortak bir irade oluşturduğumuzu ilan ediyoruz.

Bunun için; bütün eşitlikçi, özgürlükçü, ilerici halk güçlerini birlikte direnmeye ve emekten yana yeni bir toplumsal düzeni bugünden başlayarak kurmaya çağırıyoruz.

Abdurrahman Atalay, Adnan Serdaroğlu, Ali Millioğulları, Alper Taş, Aslı Sicimoğlu, Aslı Aydın, Aysun Gezen, Aydemir Güler, Barış İnce, Beyazıt İlhan, Bilge Seçkin Çetinkaya, Burhan Sönmez, Burak Yücel, Bülent Forta, Can Atalay, Cemal Polat, Deniz Yıldırım, Doğan Tılıç, Doğan Çetinkaya, Erhan Nalçacı, Emin Koramaz, Emirhan Oğuz, Eriş Bilaloğlu, Erkan Baş, Evren Haspolat, Evren Hoşgör, Fatih Yaşlı, Gamze Yücesan Özdemir, Gökhan Günaydın, Gün Zileli, Güven Gürkan Öztan, Haluk Yurtsever, Hakan Gülseven, Hakan Öztürk, Hayri Kozanoğlu, Himmet Şahin, Hüseyin Demirdizen, Hüseyin Aygün, İbrahim Aydın, İbrahim Varlı, İsmail Hakkı Tombul, İlhan Cihaner, İlhan Kamil Turan, Kaya Güvenç, Kamil Kartal, Korkut Boratav, Masis Kürçügil, Melih Pekdemir, Mehmet Soğancı, Mehmet Yetiş, Mehmet Yeşiltepe, Merdan Yanardağ, Metin Çulhaoğlu, Metin Ebetürk, Murat Nergiz, Necmi Erdoğan, Oğuzhan Müftüoğlu, Osman Öztürk, Önder İşleyen, Özgür Karaduman, Sadık Özsoy, Serpil Güvenç, Selçuk Candansayar, Sibel Uzun, Taner Timur, Tarık Şengül, Turan Eser, Tülin Öngen, Zafer Aydın




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 23.09.2014- 18:34


30 Ağustos'ta başladı, 21 Eylül oldu devam ediyor. Bir sonuca varır mı bilmiyorum ama, toplumun değişik kesimlerinden katılımın olması ve ikinci bir deklarasyon yayınlanmasında mutabık kalınması   önemli. Dileğim böyle devam etmesi ve daha ileri bir aşamaya varması. Umutsuz olmaya hiç gerek yok.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 23.09.2014- 19:02


Deklarasyon da iyi, katılım da. Bir sonuca vardırmaları ve açıklanan deklarasyon ışığında ellerini taşın altına koymalarını dilerim. Elle tutulur bir sonuca varıp, pratikte adım atmalılar. Deklarasyonların böyle bir sonuca yol açması gerek. AKP gericiliği ile başka bir şekilde mücadele edebilmek mümkün değil.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 24.09.2014- 13:13


Solda ortak mücadele, bir itiraz ve somut görevler-Erkan Baş  

     
“İlk toplantısını 30 Ağustos’ta, ikincisini 21 Eylül’de Ankara’da gerçekleştiren siyasi parti, hareket, grup ve bireyler olarak; toplumun tüm eşitlikçi, özgürlükçü, ilerici, devrimci ve barış yanlısı dinamiklerini; direnme hareketlerini ve muhalefet güçlerini bir araya getirerek birlikte mücadele etme ve geleceği birlikte kurma kararı aldık.”

Dün yapılan ve yukarıdaki cümle ile başlayan açıklama, Türkiye’nin yoğun gündemi içerisinde en azından internet basınında kendisine önemli bir yer buldu.

Dün açıklama yayınlandıktan sonra bütün gün telefonla, e-posta yoluyla, hepsi sağ olsun pek çok kişiden tebrik mesajları aldık, aldığımız mesajlar ağırlıkla “birlik” kutlamasıydı.*

Yayınlanan açıklamada imzamız da olduğuna göre bugün bunun dışında bir konuda yazma şansımız yok.

Mesele solun birliği değil

Birlik başlığı Türkiye sol tarihinin yakın döneminin üzerine en çok tartışılan konularından birisi. Bu nedenle, solun değişik kesimlerinin yan yana gelip bir ortak mücadele çağrısı yayınlamasının solun birliği tartışmaları içinde ele alınması anlaşılır bir durum.

Ancak buna temelden itirazlarımız var.

Bize göre son derece önemli bir zemin oluşturan ortak mücadele çağrısını solcuların veya sosyalistlerin birliği kapsamında değerlendirmek yanlış, zaten çağrı okunduğunda niyetin bu olmadığı görülüyor.

Bugün Türkiye’de sadece devrimci ve sosyalist örgütlerin yan yana gelmesine odaklanan bir modelin başarı şansı yok. Türkiye’de değil sadece bir kaç sol siyasi yapının, tüm örgütlü yapıların yan yana gelmesinin bile ihtiyaç duyulan enerjiyi açığa çıkarabileceğini düşünmüyorum. Temel meselemiz örgütlü güçlerin zaten var olan güçlerini birleştirmesi değil, AKP’ye karşı kararlı bir direnişe devam eden milyonların ortak mücadele sürdürebileceği bir zeminin yaratılmasıdır.

Sosyalistlerin bunun ortaya çıkmasında önemli bir rolü olabileceği ise tartışmasız doğrudur. Zaten çağrının esas önemi sosyalistlerin bu göreve hazır olduklarını ilan etmeleridir.

Haziran Etkisi

Çağrının içeriğine baktığımızda Türkiye’de çok önemli bir boşluğu doldurduğunu görüyoruz.

Daha önce yazmıştık, Türkiye’de siyasal tabloya baktığımızda, esas olarak dört büyük güç-odak görülüyor,   AKP, CHP, MHP ve Kürt hareketi. Temel mesele 5. gücün, sosyalizmin bağımsız sesinin, işçi sınıfı ve emekçileri temsil edecek biçimde büyük güçler alanındaki yerini almasıdır.

Düzen içi muhalefetin sınırlarını aşan toplumsal direncin örgütlenip büyütülmesi ve siyasal alanda temsiliyeti için yeni bir siyasal odağın güçlü biçimde ortaya çıkması gerekiyordu.   Çağrı aynı zamanda bu doğrultuda bir irade beyanı taşıdığı için çok değerlidir.

İleri yayın hayatına başlarken Türkiye’nin artık “Haziran Sonrası Türkiye” olduğunu ve tüm toplumsal siyasal güçler gibi solun da bu gerçeğe uygun hareket etmek zorunda olduğunu söylüyordu.

Türkiye solunun birbirinden çok farklı kesimlerinin benzer değerlendirmeler yapabilmeyi başarmış olmasının, ortak bir mücadele hattının, yeni bir siyasal odağın oluşumuna birlikte katkı koymaya karar vermiş olmasının arkasında da Haziran’ın yarattığı o büyük rüzgarın belirleyici itkisi var, bunu eklemek gerekiyor.

Bu saptama, aynı zamanda bu çağrının ardından belirlenecek ilk somut görevi da ortaya koyuyor. Eğer böyle bir girişim Haziran etkisi ile ortaya çıktıysa, Haziran güçlerini derli toplu bir biçimde yeniden ortaya çıkarmalı.

İhtiyaç duyulan, hedefi ve misyonu belli, emekçi halk içinde güçlü bir umut yaratacak, gerçek hedeflere yönelen, mücadele etmek isteyen herkese güç katan ve onlardan güç alan, ayakları yere basan tarzda bir örgütlenmelidir.

Şimdi önümüzde duran ilk görev bunun yaratılmasıdır.

İŞİD’i, gericiliği yenebilecek bir güç

Çağrı dikkatli okunduğunda çağrıcıların, "biz bir araya geldik, sizi de aramıza çağırıyoruz" demediği rahatlıkla görülecektir. Esas olarak bir ihtiyaca işaret edilirken, bu ihtiyacın karşılanması için üzerimize düşen her türlü sorumluluğa hazır olduğumuzu söylemiş olduk. Şimdi, Türkiye’nin her mahallesinde, her ilçesinde benzer kaygılar taşıyan tüm örgütlü güçlerin ve şimdiye kadar örgütsüz kalmış geniş kesimlerin yan yana gelip bu ilk adımı güçlü bir yürüyüşe çevirmesi gerekiyor.

Bu aşamada, yine solun tarihinden kaynaklı çeşitli kaygıların taşınıyor olmasını da doğal karşıladığımızı söylemek isterim. Örneğin, bunu sadece en geç 8-9 ay sonra yapılacak genel seçimlere dönük bir ittifak olarak görenler olabilir. Kendi sıkışmasını aşmak için tutunacak bir dal arayanlar olabilir, bir de bunu deneyelim diyenler olabilir, mesafeli duranlar gibi mecburen içinde olacak olanlar olabilir, "aman bizim dışımızda ciddi bir şey olursa yanarız" diyerek fren işlevi üstlenmek isteyenler olabilir. Daha pek çok bu çağrının devrimci içeriğine yakışmayan kaygı türetebiliriz. Hiç birisinin bir önemi yoktur, gerçek mücadele, varsa bile tüm küçük hesapları da alt üst eden bir sonuç verecektir.

En önemlisi çok kısa bir zaman içinde, ortaya çıkan bu devrimci iradeyi eylemleriyle sınayacağız.

Biz Ankara’daki toplantı bitip İstanbul’a doğru yola çıktığımızda yoldaşlarımızla, doğabilecek sıkıntıları değil “İŞİD’i, gericiliği yenebilecek gerçek bir güç ortaya çıkarıyoruz” diye konuştuk.

Doğru olan budur, önemli olan budur.



(*) Belki biraz “özel” bulunabilir, bu nedenle dipnot olarak yazmayı tercih ettim.

Dün aldığım pek çok kutlama içinde en fazla sorulan sorulardan birisi de bu dipnotu okuyanların tahmin ettiği soruydu.

İçinde bu satırların yazarının bulunduğu komünistler, daha iki üç ay önce Hazirancı, eylemci gibi kavramlarla suçlanırken bunun yanına eklenen suçlarımızdan birisi de, evet “birlikçi”likti.

“Sol birlik olmalıymış! Olalım... Kendimizi aptal yerine koyalım!” diye yazanlar şimdi yazılarını “birlikçilik yapmaya bile, hakikaten değer” diye sonlandırıyorlarsa bu bizim için hayatın gerçeklerinin siyaseten körleşenleri, sağırlaşanları bile harekete geçirmesidir. Bu bizim için sevindiricidir, gerisinin bir önemi yoktur.








Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 24.09.2014- 15:07


Erkan Baş birlik toplantısı konusunda yazarken bir dip notla KP'ye çatmadan edememiş. Bu birlik toplantısı sol güçlerin partileşme toplantısı değilse, ki öyle olduğunu söylüyor, ayrılık sırasında ortaya çıkan fikir ayrılığı ile bir ilişkisini ben göremedim. KP yöneticileri bu türden birlikte mücadeleye karşı değillerdi, kanıtı da sol cephedir. Ortak ilkelerde anlaştıktan sonra solun değişik gruplarının bir araya gelmesinden neden rahatsızlık duyulsun?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 24.09.2014- 19:12


Resim Ekleme



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 25.09.2014- 17:36


Hayat öğretir ve birlik meselesine dair…-Nurettin Abacıoğlu  

   

Işid sınıra dayandı. Işid dayandığı sınırın içinden beslenerek büyütülüyor ve şimdi buna cevaz verenler ve dahi RTE, ABD’nin belirlediği ve bildirdiği “mecburi koalisyon gücünün” içinde olunacağını beyan zorunda kalıyor.

Neden? Zira Obama buyuruyor; “...bu sadece ABD’nin savaşı değil” diye... Sonra Kerry kesin konuşuyor; "Türkiye ön cephede olacak" diye! Ve istese de, istemese de Türkiye savaşın yangınına dalma mecburiyetine sıkıştırılıyor.

ABD, F22 uçaklarının ilk sergilemesini Işid kampları üzerinde yapıyor. Denizden karaya Tomahawk füzeleri Mezopotamya ovalarını dövüyor. Kürtler, Araplar, Nusayriler, Türkmenler ve daha bilcümle Ortadoğu halkları kentlerinden, köylerinden ve evlerinden koparılıyor. İnsanlar can havliyle sınırın Türkiye yakasına geçmeye çabalıyor.

Sınır boyları bir yana, memleketin büyük kentleri içinde, Suriyeli göçmen varoşları çoktan oluştu. Açlığın, sefaletin, yokluğun ve dahi yoksulluğun kaçınılmaz sonucu olan dilenciliğin her boyutu gelene geçene el, avuç uzatıyor.

Tam da bu sıralarda, TÜİK 2013 yıllık gelir dağılımı istatsitiklerini yayımlıyor. Gazete haberlerine ve raporun kendisine bakılırsa, “...2013 yılında Türkiye'nin en yoksul yüzde 20'lik kesimiyle, en zengin yüzde 20'lik kesimi arasında 7,7 kat gelir farkı olduğu”... beyan ediliyor. Buna göre “...zengin kesimin toplam gelirden payı yüzde 46,6; yoksulun ki ise yüzde 6,1...”. Yine aynı rapora göre “...nüfusun yüzde 15'i yoksulluk riski altında kalmış dururmda... Kentsel ve kırsal yerler için hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde bu oran yüzde 13,6, kırsal yerlerde yüzde 14,3 olarak da hesaplanmış vaziyette...”.

Yani ortadaki durum bir önceki yıla göre yine hiç değişmemiş vaziyette. Görünen köy kılavuz istemiyor. Ahval ve şeriat, zenginin daha zengin olmasında hiç hız kesilmediğinin ayan beyan resmedilmesi ve oysa yoksulluğun memleket insanının kaderi olarak belgelenmesi biçiminde bir kez daha tecelli ediyor.

Yani isteyenin istediğine, el avuç uzatma hürriyeti ile maruf bir coğrafyada yaşadığımız bir kez daha bilinçlere kazınıyor...

Bunlar böyle de, şunu da kuşkusuz atlamamak gerek. Yani bir sıkışıklık var. Yani memleketin güncel gündemi yine daralmalarda. Bu arada RTE Cumhurun reisi olma kerevetine oturdu. Stratejik Derinlik ufkunda dolaşan zat ise, stratejik sığlık bile sayılamayacak bir dibe vurma stratejisinin kurucu ayaklarından birisi olarak vekâleten hükümet etme konumuna da kondu.   Böylece yeni rejimin inşasıyla ilgili yeni bir şafağa da erişmiş olduk.

Sonrası mı? İçte, dışta AKP iktidarı ne zaman sıkışsa ve hele savaşın uzak ihtimal değil, sınırın bir kilometre ötesine dayandığı bu yeni koşulda, gündem değiştirme ve fırsatçılık operasyonu bir kez daha gerçekleştiriliyor. Anaokulu, süt kuzusu denmeden kız bebelerin başına türban çuvalını geçirme marifeti bir geceyarısı operasyonu olarak bitiriliveriyor. Memleketin siyasi İslamlaşmasını önceleyen yeni rejimin inşaası yolunda bir merhale daha böylece kat edilmiş oluyor...

Geçen hazirandan bu yana olan biteni en kalın hatlarıyla tanımlanacak olursa, 1923 Cumhuriyeti’nin tasfiyesi tamamlanmış olmakla beraber, hala siyasi İslam’ın, Sünni Türkiye rejimi sürümünün mayası tutturulmaya çalışılıyor. Bir “parti-devlet” kuruculuğu, enerjisini “dinci faşizm”den alarak, daha derinlik kazanıyor. Galiba ve esasen stratejik derinliğin içteki ana stratejisinin de bu olduğu açığa çıkıyor.

Dış siyasette ise yeni-Osmanlıcılıkla maruf, bölgesel tasarruflara girişme çabasının ardında ise memleket ahalisinin inançtan, kimliğe çok renkliliğini bir biçimde yeni rejime konsolide etme çabasının yattığı da anlaşılıyor…

Manzara bu yanıyla hayli karanlık görünse de, AKP rejimi açısından işler görüldüğü kadar da kolaylıklı yürümüyor. İktidar bloğu içindeki çatlak, artık bir yarılma konumunda ve cemaat la temas ara yüzeyleri hem korunmaya çalışılırken, kendinden menkul “AK Devrim” şimdi kendi evlatlarını yiyor. Kuşkusuz bu saptamadan, Türkiye’nin geleceğinin bu “kannibalizme”, yani iktidar bloğu içinde şimdi birbiriyle savaşanların, kendi kendini yiyip bitirmesine emanet edildiği anlayışı falan çıkarılmamalı…

AKP rejiminin çektiği diğer önemli bir sancı, Kürt açılımını hangi saçılım kulvarına taşıyacağı meselesi. Zira kimi Kürt zekâları içinde “demokratik özerklik” işinin, sosyalizmden daha “ileri bir evre” olduğu saptamalarının yapıldığı bugünlerde, bu kaypak zeminde nasıl bir savsaklama stratejisi kurulacağı ayrı bir “yumuşak karın sendromu” olarak kenarda duruyor.

Ve bu alacakaranlık manzaraya karşın, AKP rejiminin üstüne kocaman bir karabasan gibi çöken geçen Haziran Direnişinin hayaleti halen ortalıkta dolaşıyor.

Oturduğu yerden kalkacağına ihtimal verilmeyen “o” halk sınıflarının tarihsel direnişi, bundan böyle AKP hangi atı bu meydanda oynatırsa oynatsın, işlerin artık farklı bir kanalda akacağını gösteriyor.

Bir yanda AKP rejimi kuruculuğu ve bunun bilcümle müttefikleri varsa, öte yanda da Haziran Direnişinin ruhu ve bileşenleri bulunuyor.

Bileşenlerin içindeki ana ölçek öbek veya çekirdekler nedir sorunsalı hem tartışıldı ve hem de tartışılmaya devam ediyor…

İlk madde, Haziran Direnişinin karakterine dairdir. Direnişin kendiliğinden dinamosu, yönetenlerin eskisi gibi yönetemediği, yönetilenlerin de eskiden ses çıkarmadığı yönetilme biçimlerine artık isyan ettiği bir “neredeyse” devrimci durum olmuştur.

İkinci özellik, halk sınıflarının sosyal, kültürel, sınıfsal bütün kimlikleri ile işin içinde olduklarına dairdir.

Üçüncü ana ölçek de Direnişin, “Sosyalist, Kemalist, Ulusalcı ve Sosyal Demokrat”   ideolojik öznelerle zengin bir birleşik kaplar kendiliğindenciliği ve kalıcı olarak örgütlenememesi ile gerçekleşmesidir.

Durum böyle olunca dünya halk direnişleri tarihinin en şanlı örneklerinden birisi olarak kayıtlara geçen bu hareket şimdilik iktidarı ele alamamıştır.

Zira iktidar olma ölçeğinin sürükleyicisi olacak siyasi örgütlenme ve akıl ile bunun kaptan köşkünde oturacak olan, sosyalistlerin ortak mücadele ve örgütlenme zaaflarının işe öncülük edememesi, Haziran Direnişini şimdilik utkuya ulaştıramamıştır.

Bu denli sade ve ana hat değinimli bir yoruma itiraz eden mutlaka çıkacaktır. Dünyanın verili koşulları, iç ve dış siyasi ve iktisadi konjonktür gibi derinlikli analiz gerektiren başlıklar elbette Haziran Direnişinin iktidar seçeneği olup, olmamasını veya gelecekte de olup olamayacağını belirleyecektir.

Tüm bunlara karşın Haziran Direnişi gerçekleşmiş ve artık Türkiye’nin belleğine kazınmıştır. Yani Türkiye Haziran Direnişi öncesindeki Türkiye değildir. Direnişe katılan tüm halk sınıfları “Sürüden ayrılma vaktinin” geldiğini çoktan anlamışlardır. Ne ki nereye gidileceğini gösteren çıkamamıştır.

Şimdi ne yapılmalıdır sorusu masada durmaktadır!

30 Ağustos ve 21 Eylül toplantılarında bir araya gelen ve örgütsel aidiyet ve kimliklerine bakmaksızın, benim de anlamına katıldığı “sosyalistlerin birliği” için yeni kuruculuk yolunda çabasını şimdi herkes desteklemek ve selamlamak durumundadır.

Süreç, kendi dinamikleri içinde kendini örecek ve ya var edecek veya siyaset tarihinin tozlu raflarına hayata geçirilememiş başka bir eksikli örnek olarak kaydedilecektir.

Kuşkusuz, bu toplumsallaşmanın özlemini öteden beri hep duyanlar gibi, ben de birinciden yanayım. Bu yandaşlıkla beraber şu şerhimi de koymalıyım:

Birlik meselesi, işin içinde olan partiler, dernekler, kolektifler, dergi çevreleri ve kişilerden mülhem öbekler topluluğunun bir araya gelmesi ve şimdi birlik olduk demesi durumu değildir.

Birlik, hayatın içinde olmayı gerektirmektedir. Hayatın öğreticiliğinde beraber eğitilme örgütlenme becerisinin gelişip ete kemiğe büründürülmesini zorunlu kılmaktadır. Yani halk sınıflarıyla beraber, kendini var edebilme siyaset ve sınıf perspektifini, kavramın kendi anlamına içkin kılabilme yetenek ve iradesinin ortaya konmasıdır.

Üsten bakıcılık, önder oldum artık kabul edin deyicilik gibi sağlıksızlıkların Haziran Direnişinde yeri olmadığı anlaşılmıştır. Birlik ve sosyalizm çubuğuna doğru, halkın kendini örgütlemesinde öncülük; aynı zamanda bir “halkçılık mistifikasyonu ve kuyrukçuluğu” da değildir. Yani nakış işler gibi örülecek bir süreçtir.

Ben parti işinde de “Birlik” yanlısı oldum. Tutumumu bozmadım. Ve “Birlik” kavramının insanların tek başına yan yana gelme meselesi olmadığını da çok iyi biliyorum.

Hayat öğretir; bu benim temel belgilerimden birisidir. Hayat öğretiyor; görüyorum…

Çaba, emek gösterenleri ve Türkiye’nin toplumsal kurtuluşuna hepimizin ortak alın terini katması için ön açıcı bütün örgütlenmeleri selamlıyorum.




Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Faşizmi de, gericiliği de, kapitalizmi de... melnur 0 1029 05.03.2022- 04:28
Konu Klasör Soldan soldan ayrımlar, ikircikli durumlar denizcan 0 2682 08.05.2015- 16:46
Konu Klasör Soldan soldan umut 3 3733 15.08.2014- 19:13
Konu Klasör Kamuoyu anketlerine soldan bakış ve TİP konusu... melnur 0 1028 14.10.2021- 08:15
Konu Klasör Haziran hareketi partilere soldan basınç oluşturuyor dayanışma 2 3160 05.04.2015- 17:05
Etiketler   Soldan,   deklarasyon:,   Gericiliği,   faşizmi,   yeneceğiz
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS