SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Siyaset tarihin neresinde?-Aydemir Güler           (gösterim sayısı: 4.001)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 24.11.2014- 21:22


Siyaset tarihin neresinde?-Aydemir Güler


Güncel siyaset tarihi biçimlendirir.

Tarih tartışması her zaman güncel siyaseti etkilemek amacıyla yapılır.

Yani tarih bir mutlak ve nesnel hakikat olarak değil, zamanında nasıl içinde mücadele eden, bu mücadeleler yoluyla onu yapan, yorumlayan ve bugüne aktaran özneler var idiyse, bugün de günümüzün özneleri tarafından bugünün amaçları, çıkarları gözetilerek, üstelik verili güç dengeleri içinde yeniden ve yeniden yorumlanmaktadır.

“Tam olarak ne olmuş, aslı neymiş” soruları meşrudur elbette. Bu sorular olmadan sorgulama, araştırma ve tartışma olmaz. Ama yanıtların “siyasi” olacağını da bileceğiz. Saf çocukları oynamanın manası yok.

Örnek olsun; kimse yalnızca ve yalnızca hakikati açığa çıkarmak için Ermeni sorununu tartışmaya açmadı.

Ermeni milliyetçiliği kendini gerekçelendirmek için yaptı bunu.

Kapitalist dünya sistemine sancılı biçimde yeniden dahil olan Türkiye Cumhuriyeti'ni sistem çok geçmeden kabul etmişti, ama sırtından sopayı eksik etmemek koşuluyla. Emperyalizm için Ermeni sorunu tartışmaları Ankara'ya gösterilen sopa oldu her zaman.

Türk milliyetçiliği sorunun kendisinin üstünden atlayabileceğini ve eblekçe bir demagojiyle üste çıkabileceğini sandı. Aslında bir süre başarılı bile göründü. Ama çok açığı vardı ve Cumhuriyetçi, Türk, milliyetçi burjuvazinin mezarlıkta ıslık çalmanın ötesine geçemediğini uzunca bir zamandır görebiliyoruz. Türk sermaye sınıfının ilk(s)el birikiminde servetin el değiştirmesi büyük role sahip ve bunun içinde de Ermenilerin birikimi önemli yer tutuyor. Burjuvazi bu birikimin yeniden tartışmaya açılmasına karşı önce reddiyeci milliyetçiliği desteklemiş, sonra çıkışsızlığı görüp tam entegrasyona oynamıştır. Sermaye sınıfları, emperyalist büyük sermayenin belirleyiciliği ve gözetimi altında tamamen iç içe geçerse neyi kime devredeceksin? Son dönemin sağlı sollu liberalizminin sınıf özü bundan ibarettir.

Bu tartışmada topraklarımızın emekçileri yok! Bu haliyle yok...

Demek ki, sol siyasetin ve dolayısıyla sol tarihçiliğin misyonu bu boşluğu doldurmak olacak. Solda “önce kendi milliyetçiliğimizle hesaplaşmalıyız” diye özetlenebilecek etik konumlanış, bu hesaplaşmanın tüm argümanlarının emperyalizm tarafından servis edildiğini ihmal etmiş ve hem solculuktan hem zıvanadan çıkmıştır.

Önünde sonunda burası Türkiye ve biz devrimci bir kuvvet olarak Türkiye işçi sınıfını güçlendirmeye çalışıyoruz. Türkiye işçi sınıfının kendisini, Osmanlı egemenleri, milliyetçi Türk burjuvazisi ve Alman emperyalizminin faili olduğu bir tarihsel rezalet ve felaketin sorumlusu olarak hissetmesini sağlamak yoluyla milliyetçilikle hesaplaşılmaz. Ya sola karşı komplo ya da sol adına en derin aptallık olarak adlandırabileceğim bu eğilim ya Türkiye işçi sınıfını büsbütün iktidarsızlaştırmaya hizmet eder, ya da tepki yoluyla işçilerin Türk milliyetçiliğine sığınmasını. İkinci seçenek zaten birinciyle aynı sonucu verir.

Demek ki işçi sınıfını tarihsel bir tartışmanın içine dahil edeceğiz...

Bunu keyfi biçimde yapamazsınız. Boş bir sayfaya gelişigüzel çiziktiremezsiniz. Evet, tarih siyaseti ve sübjektivizmi içeriyor, hatta siyaset tarafından belirleniyor. Ama tarih diye bir şey de var!

Emperyalist ve bölgesel güçlerin saflaşmasında yerel halkların iç savaş görüntüsüne doğru kaymaları var. İnsanları yerlerinden kopartma kararı var, katliamlar var. Göç ettirilen ve katledilenlerin malına mülküne el konması var. Bu uygulamanın kârlılığına vurulup benzerlerini başta Rumlar olmak üzere diğer gayrımüslimler için tekrar senaryolaştıran bir alçaklık var. Bunu mümkün kılan milliyetçi ve dinci şovenizm var... Sol bunları açıklayacak.

Sol, açıklama yöntemi gereği öncelikle sınıfları görecek. Sınıf karşıtlıkları üstünden anlatılan tarih içine insanların, kadınların, çocukların öykülerini yerleştirecek. Bu öyküler temel anlatı çizgisiyle tutarlı olacak...

Asla sıfır noktasında değiliz. Türkiye'de solun entelektüel birikimi, mutlaka günümüzün devrimci komünist siyasetinden esinlenerek yeniden biçimlendirilmek kaydıyla, zengindir. Solun birikimi aptallık ve ihanetten ibaret değil. Ayrıca toplumdan ve siyasetten tasfiye edilmek istenen gayrımüslimlerin tarihsel TKP'de en samimi sığınağı buldukları da açıktır. Cumhuriyet döneminde TKP'nin Türk ve müslüman kökenli olmayan kadro birikimi benzersizdir. Erimiştir süreç içinde, ama hatırlamamız, hatırlatmamız sadece geçmişin bir hakikati değil, bugüne hizmet edecek bir politik veridir de...

Önümüz 2015. Medz Yeğern'in 100. yılı. Bu ideolojik kavgayı vermek durumundayız. Yukarda işaret ettiğim “yöntem” düzleminin ötesine geçerek elbette...

Bu aralarsa Dersim'i tartışıyor memleket. Bir kez daha... Orası için de bir yöntem ayarına ihtiyaç var. Önümüzdeki günlerde değinmek üzere...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 24.11.2014- 21:37


Yazı sosyalistlerin bir konuya hangi yöntemle bakmaları gerektiğini anlatıyor. A.Güler Dersim konusunu da yorumlayacağını söylediği için buraya astım. Aslında bu yazıyı her bölümün üstüne mi assak:)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 28.11.2014- 13:21


Kurtuluş Kılçer de Dersim'i yazmış. Komünistlerin Dersim'i nasıl yorumlaması gerektiğini bu yazıdan anlamak mümkün.


Dersim dört dağ içinde-Kurtuluş Kılçer  

Genç cumhuriyetin kuruluşunda büyük bir yaradır Dersim. 1938'de Dersim'de yaşanan acıların üzerini kapatmak mümkün olur mu? Kayıtların kesinliğinin belirsiz olması bir yana 10 binin üzerinde insanımızın hayatını kaybettiği bir olayı görmezden gelmek mümkün değil.

Siyasetin fıtratında var deyip geçebilirsiniz. Ancak Türkiye'de burjuva devrimin ikili karakterinin en bariz örneğini gördüğümüz bu olaya dönük sağlıklı ve gerçekçi bir konum alınmak zorunda. Sıkışmak zorunda değiliz, ne bir yandan genç cumhuriyeti yerden yere vurarak bugünün AKP çizgisinin ekmeğine yağ sürmek ne de bu yaşananları tersinden okuyarak tarihsel olarak ileri bir çıkış olan cumhuriyete sırtını dönmek.

Bugünün burjuva siyasetinin it dalaşı gibi Dersim üzerinden kendilerini aklama yoluna gitmelerine izin mi vereceğiz? Dersim gibi onlarca katliamı, öncesinde ve sonrasında yaşananları bilmeden ve görmeden Türkiye'nin siyasal gelişimini de anlamak zor. Ancak bugün asıl zor olan, bugünün siyasal ihtiyaçları ile tarihsel bir olgunun yan yana getirilmesinde. Bugünün siyasal ihtiyaçlarını, tarihsel olgular üzerinden belirlemek yoluna gitmeye gerek duymadan, aksine bugünün siyasal görevlerinin ve ihtiyaçlarının hakkını vererek bu olguları derli toplu bir yere oturtabiliriz. Bu mücadele yürütülmeden yapılan tartışmaların geliştirici hiçbir yanı bulunmuyor.

Net konuşmak gerekir.

1938'de yaşananlar, şer-i mahkemelerin kapatılması, hilafetin lağvı, padişahlığın kaldırılması, cumhuriyetin kurulması vb. gibi niteliklerin değerini sıfırlayamaz! Birinci dünya savaşı sonrasında 1923 Cumhuriyet Türkiyesi'nin kurulması, emperyalizmin zorunda kaldığı bir durumken, nereden bakarsanız bakın ileri bir çıkıştır.

Aynı zamanda,   Mustafa Suphi'lerin katledilmesiyle solunu bitiren ve "milliyetçi" bir ideolojik siyasal yönelimin büyük bir yanlışıdır Dersim. Herkesin bildiği gibi ileri bir çıkış olarak tarihte yerini alan Cumhuriyet, kapitalist bir çizgide kendisini tüketerek bugüne gelmiştir. Gelinen nokta ise sola ve sosyalizme karşı tavizsiz davranan bir sürecin, gericiliğin kollarında kendini bulması, yani AKP rejimine teslim olmasıdır.

Ülkemizin, sol olmadan ilerlemesi mümkün değil. Zaten olmadı. Sola kapıları kapatan "Cumhuriyet", kendini NATO saflarında emperyalizmin kucağında bağımlılığa teslim etti.

Her tartışmanın ilerletmesi gerekir. Her tartışma bu açıdan dünden değil bugünden bakarak yapılır, ihtiyaç vardır çünkü. Eğer bugün ülkemizde temel sorunu "1923 cumhuriyetinde" görürseniz AKP'ci olursunuz, sorunu emek düşmanlığında, işbirlikçilikte, gericilikte, kapitalizmde görürseniz 1923 cumhuriyetini sağlıklı bir değerlendirmeye tabi tutabilirsiniz. O açıdan, tarihsel bir olguya yaklaşırken bu siyasal kriterleri bir yana koyamazsınız. Böyle bir objektivizm mümkün değildir. O yüzden bugün AKP yandaşı liberal tezler üzerinden Dersim'e bakış en büyük yanlıştır. Yapılması gereken bu ülkede solun gözlüğünden bir çerçeveyi çizebilmektir.

Ne yok saymak, ne de Dersim üzerinden gericiliğin aklanmasına izin vermek!

Peki bugünün sorunu nedir? Bugün bu tartışma gericiliğin ve faşizmin kendini Dersim üzerinden aklama girişimidir. Maraş katliamı ya da Sivas katliamı bir yana yaşamın her alanında dinselleşme adıyla dayatılan gericileşmeyi görerek işe başlamak gerekir. Bu gericileşme gerçeği, büyük bir tehlike olarak bugün toplumun karşısında ise, Dersim tartışmaları üzerinden AKP'nin kendini aklama yoluna gitmesi kurnazca bir oyundur.

Şimdi yeni bir oyun daha gündeme gelebilir. Faşist partinin genel başkanının Dersim'e ziyareti, Kürt sorununda, düzen açısından başka bir düğümün çözülmesi mi olacaktır, bunu göreceğiz birlikte...

Bu oyun bozulmalı. Gerici AKP rejiminin kendini aklamasına neden olacak bu tartışmaları sol, bir tarihçi titizliliği ile değil, Dersim halkının ve emekçilerinin kurtuluşunu başa yazarak boşa düşürmelidir. Dersim halkının acıları ancak gericiliğin karanlığına ve kapitalizmin insanlık dışı sömürüsüne karşı mücadeleyle hafifleyecektir. Solun yapması, bu güncel görevin hakkını vermesidir.

O yüzden mücadele büyütülmelidir. O yüzden, bugün başa yazılması gereken gericilik karşıtı mücadeledir. Dersim halkının, dünden bugüne başa yazdığı tam da bu değil miydi? Dersim halkını anlamayanlara Dersimliler en güzel yanıtı işte bu yüzden Ovacık'ta, Mazgirt'te sosyalist belediyelerin kazanılması ile vermiş, bu mücadelenin nereden tutulacağını göstermişti.

Sol olmadan memleket ilerleyemez, sol olmadan bu memlekette gericilik alt edilemez, sol olmazsa katliamlar sürer, sol olmazsa büyük acılar yürekleri yakmaya devam eder.

Dersim'de geçmişte yaşanan acılar, dün Maraş'ta, Sivas'ta idi, bugün Soma'da, Ermenek'te ve Suriye'de yaşanmaya devam ediyor. Bu acıların bir daha yaşanmaması, kapitalizme ve gericiliğe karşı ama ilk önce AKP'ye karşı mücadeleden etmekten geçmektedir.

Dersim'i dört dağ içine sıkıştıramazsınız. Dersim halkı, Türkiye'nin bütün emekçileri ve ilericileriyle birlikte bu sıkışmayı de yenecektir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 05.12.2014- 12:14


Alevi açılımını tartışalım
Aydemir Güler


23 Kasım'da Ermeni sorununa bakışa ilişkin yazdığım köşenin sonunu, benzeri bir ayara Dersim başlığında da ihtiyaç olduğunu not ederek getirmiştim. Sonrasında “hani nerde” mesajları aldım. Oysa 24 Kasım'da bir başka yazı açığı kapatmış, ayarın ötesini yapmış bile: Çağlar Yiğit'in katkısında benim kastımdan fazlası var.

Konununsa çok boyutu var. Bir yanı Kürt tartışmalarıyla ilgili, başka yanı Alevilikle... Alevi reformunun son zamanlarda yeniden güncellendiğini görüyoruz. Ne kadar yol alabileceği ayrı.

Her politik açılımın belirli motor güçleri olur. Alevi açılımının motoru AKP zihniyeti değildir. AKP iktidarını sağlamlaştırdıkça veya iktidarını korumak için oklarının ucunu sivriltmek, tabanının önüne somut can düşmanları resmetmek ve bunun karşı yakasında da muhalefetin sırtından sopayı eksik etmemek gibi ilkelerle hareket ediyor. Bırakacağı her boşluktan ille devrimci yükselişlerin gelmesi gerekmez. Boşluk, AKP'ye yönetim zaafı olarak geri dönecektir. O durumda egemen güçler nezdinde bu iktidarın alternatifsizlik iddiası su götürür hale gelir. Özetle AKP Alevi düşmanlığından vazgeçemez. Açılım sürecinin gücü AKP'den gelmez.

Peki Alevi hareketi haklarını söke söke almakta, bir reformu dayatmakta mıdır? On yıllara yayılan mücadele ve bugün süren örgütlülük hafife alınamaz. Ancak “hak talebi” kurumsal bir temsiliyetle güce dönüşür. Alevi kurumlarının bu anlamda potansiyelleri iki açıdan sorgulanmalıdır.

Bir: Haziran Direnişinin toplumsal bileşimi parça parça gözden geçirildiğinde, mutlak destek ve aktif katılım açısından başı çeken Alevi dinamiğinin, kurumsal olarak devreye giremediği rahatlıkla seçilebiliyor. Alevi yurttaşlar kendilerini öne atmıştır, ama kurumsal temsiliyet kendini hiç hissettirmemiştir.

İki: Kurumsal temsilciler bütünlüklü bir Alevi reformunun değil, bazı taleplerin peşindedir. Nedeni aslında basit. Bütünlüğün günümüz Türkiye'sinde sağa çekeceği ve sağcılaşmanın Alevi kitleleri rahatsız edecek olması. Açılımın Çamuroğlulu birinci raundunda bu yaşandı. Aleviler dedelerinin memurlaştırılmasına, kültür ve inançlarının devlet çatısı altına çekilmesine itiraz etmişlerdi.

Yani Alevi dinamiği soldadır. Ama Alevilerin Türkiye ortalamasına göre hayli örgütlü olmalarına karşılık temsiliyetleri zayıf. Solcu, örgütlü bir topluluğun neden temsiliyet sorunu çektiğinin yanıtı, ideoloji ve politikada aranmalıdır. Alevi hareketi ideolojik ve politik olarak yönsüzdür.

Alevi düşmanı AKP, yönsüz Aleviliği açılım tezgahına getirmeye bakıyor. Boşluğu gören AB bu alana hamle yaptı geçen gün. Cemevi kurma derneğinden hareketle cemevlerinin ibadethane olarak değerlendirilmesinin ve bu temelde eşitlik istemenin destekçisidir Avrupa. Avrupa'da, geçmiş sınıf mücadelelerinin ürünü kimi demokratik kazanımların var olduğu ve bizim gibi ülkelere bunların ilerletici etkide bulunduğu tezi artık bıkkınlık verdi. Tümüyle yalan değil, ama AB Ukrayna'da Hitlercilerle iş tutarken, kıtanın politik başkentlerine 5-10 km mesafede IŞİD'e asker devşirilirken bu tez olayı açıklamamakta, tersine saptırmaktadır. AB emperyalizmi kolay kolay demokratik açık vermez! Bizim varsayımımız bu olmalı. Bu ilkesel refleks daha az yanlışa sürükler.

İçerdeyse yargının AKP'ci mi muhalif mi olduğunu bilmediğim bir kolu, nerenin ibadethane olup nerenin olmadığına mahkemelerin hukuken değil kişilerin vicdanen karar vereceğini ilan etti. Eğitimi gericileştirmekten sorumlu bakan aynı gün ders kitaplarının gözden geçirilebileceğini müjdeledi.

Devre tamamlanıyor. Alevilik başlığında AKP ile süregiden tartışmalar, kim tarafından olursa olsun hep dinselliğe bitiştirilmektedir. Tartışılacak olan cemevinin caminin eşdeğeri olup olmadığı vs.dir. Zaten AKP'nin en temel çabası da Aleviliğin mezhep olarak tanımlanmasıdır...

Bu bir demokratikleşme mi? Öyle denebilir. Mezhepler arasında hak eşitliğine kağıt üstünde de olsa yaklaşılıyorsa, bunun adı demokrasi olabilir gerçekten.

Ama bu Aleviliğin sağa çekilmesidir. Ne kadar solcu olduğunu Haziran'da çocuklarını toprağa verirken gösteren Aleviliğin sağcılaştırılması AKP rejiminin kök salması anlamına gelir. Dedim ya, zaten açılımın amacı bu.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Ekim'in intikamı-Aydemir Güler melnur 6 4410 30.10.2019- 10:21
Konu Klasör Yine bir Aydemir Güler yazısı üzerine... melnur 0 78 03.02.2024- 07:51
Konu Klasör Aydemir Güler'in gündeme ilişkin görüşlerine dair... melnur 4 1427 11.12.2021- 05:53
Konu Klasör Aydemir Güler: TKP en iddialı, cesur ve olgun olduğu dönemdedir... melnur 0 461 11.09.2022- 03:50
Konu Klasör CHP ve Kürt hareketi laikliğin neresinde? denizcan 0 3545 11.11.2014- 13:34
Etiketler   Siyaset,   tarihin,   neresinde-Aydemir,   Güler
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS