SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 
Erdoğan konuştu: Kadın ile erkek eşit değil           (gösterim sayısı: 9.117)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: dayanışma
Konu Tarihi: 25.11.2014- 12:01


Erdoğan fıtratına uygun konuştu: Kadın ile erkek eşit değil

Kadın ve Adalet Zirvesi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz o fıtrata terstir’ dedi

Resim Ekleme

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kadın ve Adalet Zirvesi’nde konuştu. “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir” diyen Erdoğan, “Tabiatları bünyeleri fıtratları farklıdır. İş hayatında hamile bir kadını erkekle aynı şartlara tabii tutamazsınız. Çocuğunu emzirmek zorunda olan bir anneyi, bir erkek ile eşit konuma getiremezsiniz” ifadesini kullandı. Garip açıklamaları bununla da sınırlı kalmayan Erdoğan Galataport ihalesinin iptalini de eleştirerek ‘Bu kadar para verildi, yatırımcı bir daha yatırım yapar mı’ çıkışında bulundu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

>>Kadınların ihtiyacı olan şey nedir? Burada bazen erkek kadın eşitliği diyorlar. Kadın kadına eşitlik doğru olandır. Erkek erkeğe eşitlik doğru olandır. Ancak kadının özellikle adalet karşısındaki eşitliği asıl olandır. Kadınların ihtiyacı olan eşitlikten ziyade eşdeğer olabilmektir. Yani adalettir. Buna ihtiyacımız var.

>>Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir. Tabiatları bünyeleri fıtratları farklıdır. İş hayatında hamile bir kadını erkekle aynı şartlara tabii tutamazsınız. Çocuğunu emzirmek zorunda olan bir anneyi, bir erkek ile eşit konuma getiremezsiniz. Kadınları erkeklerin yaptığı her işi yaptıramazsınız, komünist rejimlerde olduğu gibi. Eline ver kazmayı küreği çalışsın, olmaz böyle bir şey. Onun narin yapısına ters düşer. Anadolu’da da böyle yapılmadı mı? O garibim analarımız ne çileler çektiler be, kamburları çıktı. Erkekte kahvede pişpirik oynasın zar atsın.”

Kadınlara saldırı

Erdoğan’dan sonra Zirve’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam konuşurken Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi bir kişi elini kaldırarak “Size bir soru sormak istiyorum” dedi. Bakan İslam,   “Konuşmamı bitirince sizi dinleyeceğim” karşılığını verdi. Sorusunu soran kadına Bakan’ın korumaları saldırdı. Fikriye Yılmaz adlı kadın yanındaki arkadaşıyla birlikte ağızları kapatılarak salon dışına alındı. Bu sırada kürsüdeki Bakan İslam, “Arkadaşımızı nezaketle dışarı alalım. Sorusuna cevap verelim sonra “ dedi.

Çok para harcadık iptal edilemez!

Konuşmasında Galataport ihalesinin iptalini de eleştiren. Erdoğan ihalenin iptal edilmesiyle yatırımcının çok zarar ettiğini belirterek ‘Bu işler bu kadar kolay olmamalı’ dedi. Erdoğan’ın sözleri şöyle:

“Başbakanlığım döneminde biz meşhur Tophane’deki Galataport’un ihalesini yaptık. İhale bitti, kazananı belli hepsi belli. Bakın ihaleden sonra iki yıl geçti. Şimdi yargı karar veriyor yürütmeyi durdurma. Böyle bir anlayış olabilir mi? Siz iki yıl sonra karar veriyorsunuz. Bu yatırımcı projelerini yapmış her şeyini yapmış, milyonlarca dolar harcamış. Ee, bu yatırımcı bundan sonra yatırım yapabilir mi? Ben ülkemde bu yargıya nasıl güveneceğim, inanacağım? Cumhurbaşkanı hıyaneti vataniye içinde olursa suçludur. Peki yargıç hıyaneti vataniye içinde olursa nedir? Bakın iki yıl geçiyor siz böyle bir karar vermiyorsunuz, iki yıl sonra veriyorsunuz. Bu nedir? Vatanperverlik midir? ‘Yasalar ne kadar kötü olursa olsun eğer adil bir sultanın elindeyse oradan güzel bir netice doğar. Yasalar ne kadar iyi olursa olsun eğer zalim bir sultanın elindeyse oradan zulüm doğar’ mesele bu.”



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 25.11.2014- 12:11


21.yüzyıl Türkiye'sinde kadın ile erkeğin eşit olmadığına inanan bir Cumhurbaşkanı ile yönetilmek insanı üzüyor. Yeni Türkiye dedikleri böyle bir zihniyetin hegemonyası aslında. Şimdi yandaş yazarlar kıvranıp duracak; aslında onu söylemek istemedi de, bunu söylemek istedi! Başbakanken ısrarla üç çocuk yapın diyordu. Kafasında bir aile tipi var. Kadın evde oturacak, çocuk yapacak, çocuk büyütecek, erkek dışarıda para kazanacak. İkisi birlikte islamın ve imanın şartlarını yerine getirecek. Böyle bir zihniyeti var bunların. Böyle olunca bu zihniyete göre erkek kadın ile eşit olur mu? Her gün konuşuyorlar ve her gün bütün dünyaya rezil oluyoruz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 25.11.2014- 14:20


Bu Cumhurbaşkanının fıtratında her şeyi bilmek var. Amerikayı kimin önce keşfettiğini de o biliyor, kadınla erkeğin eşit olmadıklarını da o biliyor. Komünist ülkelerde kadının ağır işlerde çalıştırıldığını söyleyerek komünizm düşmanı olduğunu bir kere daha gösterdi. Sanki bu ülkede kadınlar çok rahat, iş hayatında hiç bir güçlükle karşılaşmıyorlar. AKP döneminde kadın cinayetlerinin arttığını ve 10 yılda 14 bin cinayet işlendiğini unutturmak istiyor.   Her şeyi biliyorum diyerek ortaya çıkacağına önce kadına yönelik şiddeti önle.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 25.11.2014- 16:04


Diktatör ve kadınlar
Kemal Okuyan


Adamın kafasında mutlak iş bölümü var. Bazı işleri kadınlar yapamaz, yapmamalı. Buna gerçekten inanıyor, rol yapmıyor. Bağnaz, gerici, cahil, zorba.

Lakin, kapitalizm kadını üretim sürecine çekmiş, “bazı işler” kalıbı altüst olmuş. Şimdi gözü dönmüş bir piyasacı diktatörün, bağnaz da olsa bu süreci tersine çevirmesinin bir mantığı, bir ekonomi-politiği var mı?

Olmaz olur mu!

Piyasa güçlerinin ucuz işgücü kaynaklarını daraltıcı bu saçmalığın hesabını sormasını, ilk fırsatta sırtından bu kamburu fırlatıp atmasını beklemeyin. Kapitalizm, kadın ve çocuk işgücünü fabrikalara doldururken, iliklerine kadar sömüreceği yeni bir kaynak bulmanın ihtirasıyla hareket etmişti.

Özgür, eşitliğe yönelen, hakkını alan bir kadın yaratmak akıllarının ucundan bile geçmiyordu.

Sonra olanlar oldu, mezar kazıcısı sınıf mücadele etmeyi öğrendi, iş saatleri, iş koşulları, ücretler konusunda ilerleme sağlandı. Ha bir de not edelim, emperyalizm çağına girilirken en güçlü kapitalistler, işçi sınıfının hak arayışını birden fazla nedenle sineye çekti, hatta bundan yararlanmayı bildi.

Üstüne Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği geldi, kadın ve genel olarak emekçi halk eşi benzeri olmayan kazanımlar elde etti; kapitalizm kendine ayar vermek durumunda kaldı.

Şimdi ellerine fırsat geçtiğini düşünüyor ve hak diyebileceğimiz ne varsa ona saldırıyorlar. İş saatleri uzadı, elde edilen kazanımlar birbir geri alınıyor. Kapitalist için kadın işçinin maliyeti yüksek. Ne öyle hamilelik, doğum izni, kreş talebi, emzirme hakkı filan! Üstüne adet görmekteler düzenli. Olacak şey mi!

Bizim diktatörün “kadın hiç erkekle eşit olabilir mi” çıkışı ile kadınlara “şu vakte kadar çocuk doğurmayacağım, doğurursam tazminatsız işten çıkarılmayı kabulleneceğim” kağıdı imzalatan patron arasında özde bir fark var mıdır? Kadının yumurtalıklarına müdahale edecek ölçüde gözü dönmüş bir kâr hırsına “çağdaş” sıfatı yakıştırılabilir mi?

Burada kadının yerini ev, işini de çocuk üretimi olarak sabitleyen diktatörümüzün sermaye sınıfının genel çıkarlarına tamamen ters düşüp düşmediği sorgulanmalıdır. Öncelikle, bunların kadın işgücünü topyekun eve hapsetmek gibi bir niyeti olmadığını hatırlatmamız gerekiyor. “Sadece erkeklerin yapacağı işler” diye bir kodlama varsa, “sadece kadınların yapacağı işler” de vardır elbet. En bildik örnekten gidelim, kadın hastalara kadın hekim, kadın hasta bakıcı lazım sonuçta. Burada temel ilke, kadın ile erkeğin ayrıştırılmasıdır.

Yalnızca bağnazlık mı?

İşçi sınıfının bölünmesi, birliğinin bozulması tek başına ideolojik mekanizmalara bırakılamaz ki. Hemşerilik ilişkisinin devreye sokulması, ücret dengesizlikleri, üretim mekanlarının izolasyonu ve benzeri bir sürü yöntemle işçi sınıfı parçalamak isteyenler için kadın-erkek ayrımı ciddi bir olanak. Hem zihinlerde hem de pratikte!

Devamla, kadınla erkeğin aynı işlerde çalışamayacağı fikrinin yaygınlaşıp kabul görmesi, kadın emeğini ucuzlatmanın en pratik yolu. Bunları diktatörümüz keşfetmedi. Dile getiriyor, cahilliğinden hiç sıkılmaksızın. Zaten önemi burada.

Kapitalizm, makineyi dağıtmadığı ve öfke patlaması yaratmadığı sürece tam da bu türden diktatörlere ihtiyaç duyuyor.

Öfke patlaması?

Burada da dinsel bağnazlığın ekonomi-politiği devreye giriyor.

Diktatör öz itibariyle kadına, “sen insan soyunu devam ettirmek gibi kutsal bir görev üstlenmişsin, bununla yetin, diğer konularda itaat et” demekte.

İtaat…

Toplumun yarısını ve nihayetinde işgücünün küçümsenmeyecek bir kesimini, tonla para gerektiren polis şiddetinden, muhbir işçi illetinden, abuk-subuk televizyon dizisinden çok daha zahmetsiz bir biçimde itaate yöneltiyor.

Evinde otur, çalışan kocana sıcak çorba pişirip işgücü maliyetlerini düşür, bol bol doğurup ücretleri aşağıya çek ve sesini çıkarma. Çalışıyorsan aynı vakurla hareket et, başını da aklını da ört, bir kadın gibi davran; işçi gibi değil!

Milli Görüş’ün, sonra da AKP’nin kadını propaganda çalışmalarında etkili bir biçimde kullanması, herkesin dikkatini çekmiş ama her zamanki gibi yanlış çıkarsamalar yapılmıştı. Kimileri bunu kadınların siyasete katılımı olarak görmüş, kimileri de kaçınılmaz modernleşmenin ilk etabı.

Ne oldu?

Dinsel bağnazlık, kadını önemser elbette. Ona bir yer verir. Kendince…

Bütün o ev toplantıları, ablalar, şunlar bunlar, kadının özgürleşmesini sağlamadı, tutsaklığını pekiştirdi.

Adam ne demişti, kendine el hareketi yapan İzmirli kadın için, hatırlayın!

“Sen bir bayansın ya, kadınsın ya, sen o kol hareketini nasıl yaparsın? Yani bunu bir erkek yapsa aklım erer de, ki o dahi yapamaz, bir bayanın onu yapmasını anlamıyorum.”

Demek ki, neymiş?

Diktatörü ve onun temsil ettiği gerici sınıfı tepeleyecek birleşik kuvvette kadının yeri bir başkaymış.

Çünkü kadını özellikle aşağılıyor, öfke yaratıyor, hakareti ve hareketi hak ediyor. Ve çünkü mücadele eden kadın karşısında zavallılaşıyor, çaresizleşiyor, hatta paniğe kapılıyor; aşil topuğu bir bakıma.

Bu nedenle, sen konuşmaya devam et bay diktatör. Başka konularda korkarım bu bağnazlık meşrulaşıyor diye ama bu ülkede kadın emekçinin sana boyun eğeceğine zerre inanmam; durma sakın, konuşmaya devam!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 25.11.2014- 21:33


Tavuk kuştur, kadın insandır”
Gonca Eren  


Güzel mücadele yoldaşı Neşe ablanın ve yüreği büyük bir anne Mukaddes Gezmiş’in anısına...

Ekim Devrimi sonrası kadınların isyanının ifadesidir bu sözler. Kadınları insan yerine koymayan ve aşağılayan Rus atasözüne nazire ile söylenmiştir. Kadınlar insandır ve onları insan yerine koymak zorundasınız, koymak zorunda kalacaksınız... Mesaj bu kadar nettir.

Erdoğan’ın KADEM’in Kadın ve Adalet Zirvesi’nde, kadının erkeğe eşit olmasının fıtratına ters olduğu konusundaki özlü sözlerini bir kere daha tekrarlamış olması, aklıma Ekim Devrimi’nin kadınlarının yukarıda bahsettiğim restini hatırlattı.

Recep Tayyip Erdoğan, her zaman olduğu gibi eşitliği kadın ve erkeğin biyolojik eşitliğine indirgemeye, gerçek anlamından uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Ayrıca bunu yaparken hamilelik ve emzirme gibi dönemlerde kadınların çalışma koşullarının erkeklerden farklı olması gibi kadın mücadelesinin talepleri içerisinde yer alan başlıkları kullanmakta, demogoji yapmaktadır.

Erdoğan’ın bu yöntemi nereden tutsak elimizde kalmaktadır. Meseleyi üç boyutuyla ele alabiliriz.

Birincisi Recep Tayyip Erdoğan bugün kadınların çalışma koşullarının erkeklerden farklı olması, annelik vs gibi özel koşulları nedeniyle ortaya çıkabilecek koşullara uygun çalışma ortamlarının yaratılması konusunda en son söz söyleyebilecek kişidir. 12 yıllık AKP iktidarı boyunca emekçi kadınların çalışma koşulları, bırakın anneliğin gerektirdiği koşulları, insan olmanın gerektirdiği koşulların çok uzağındadır. Sigortasız, kayıtdışı, güvencesiz çalışan kesimlerin çok büyük bir bölümünü kadınlar oluşturmaktadır. Aynı işi yapan iki kişiden kadın olan erkeğe göre daha az ücret almakta, işten çıkarmalarda ilk kadınlar akla gelmektedir. Bugün hemen her sektörden işyerinde yeni evli kadınların iş görüşmelerinde ilk karşılaştıkları sorulardan biri çocuk sahibi olma planları olup olmadığıdır ve anne adayları işe alımlarda kesinlikle tercih edilmemektedir. Çoğu işyerinde gebelik döneminin hemen sonrasında kadınlar işten çıkartılmaktadır. Öte yandan devlet kreşlerinin yokluğu, anaokullarının yetersizliği ve kadınların çalışma saatleri ile uyumsuzluğu çocuk bakımı ve çalışma seçeneklerini karşı karşıya bırakmaktadır.   Kadına bu çalışma ve annelik koşullarını reva gören bir iktidarın baş temsilcisinin söylediği bu sözler kadınlarla dalga geçmek anlamına gelmektedir.

İkincisi Erdoğan’ın “Kadınları erkeklerin yaptığı her işi yaptıramazsınız, komünist rejimlerde olduğu gibi. Eline ver kazmayı küreği çalışsın, olmaz böyle bir şey. Onun narin yapısına ters düşer” sözleridir. Ülkemizde kadınların yaşadığı ağır çalışmak koşulları düşünüldüğünde bu ifadeler de yine kadınlarla dalga geçmek anlamına gelmektedir. Mevsimlik işçi kadınların yaşadıkları, kamyonet kasalarında tarlaya giderken kaza geçirip ölen kadınlar, yük minibüsünden bozma servislerde işe gitmeye çalışırken sel sularıyla boğulanlar, gece mesaisinde atölye kapısı üzerlerine kilitlendiği için çıkan yangında ölen aralarında hamilelerin de bulunduğu tekstil işçisi kadınlar... Bu katliamlar dünyanın başka bir köşesinde değil bizim ülkemizde yaşanmaktadır. Bu ülkenin cumhurbaşkanı da kalkıp yüzsüzce ahkam kesmektedir.

Üçüncüsü her fırsatta “komünist rejimler”i diline dolayan Tayyip Erdoğan, ya o ülkelerde kadınların çalışma ve yaşam koşullarından haberdar değildir, ya da bilmemezlikten gelmektedir. Bugün Kübada, geçmişte Soyvetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelerde kadınlara sunulan çalışma ve annelik koşullarının binde biri bugün Türkiye’de uygulansa, kadın hakları açısından devrim niteliğinde değerlendirilebilir. Öte yandan erkek mesleklerini kadınlara icra ettirdiler diye sosyalist ülkeleri karalamaya çalışan Tayyip Erdoğan, sosyalizmde kadınlara sunulan olanaklarla, onlara kapitalist düzende biçilen misyonun çok ötesinde misyonlarla çalışma hayatında yer alabilecekleri gerçeğini görmemektedir ya da yine sadece demogoji yapılmaktadır.

AKP iktidarının baş temsilcisinin ve diğerlerinin tüm laf salatalarına rağmen kadınların yapması gereken çok açık ve nettir. Lafı hiç dolandırmadan, Erdoğan’ın oğluna anlatır gibi anlatmamız gerekir:

Tavuk kuştur, kadın insandır, kadın ve erkek eşittir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 26.11.2014- 13:53


Benim fıtratımda sizinle yaşamak diye bir zorunluluk yok
Ahmet Mümtaz İdil


Başbakanken de böyleydi, cumhurun başına geçti, değişen bir şey olmadı. Tek kelimeyle gündeme bodoslama dalıyor Erdoğan, herkesi de peşinde sürüklemeyi beceriyor.

“Velevki” demeye başladı, bütün kuyrukçuları velevki kelimesi geçen cümle kurmakta birbirleriyle yarıştılar. Güzelim “diyelim ki” kelimesi kullanılmaz oldu.

“Men dakka dukka” dedi, herkesin ağzında. “Ucube” dedi, bütün sanat eserleri ucube oldu. “Paralel” dedi, cemaatin adı paralel oldu. En son da “fıtrat”a taktı. Madenciler için kullandığı kelimeyi şimdi artık her şeyde kullanabilir. Matematiksel olarak izah etmeye kalkarsak, Erdoğan’ın dünyası ikiye ayrılmış durumda: Fıtrat parantezine girenler, parantezin dışında kalanlar. Eğer işine gelmeyen bir şey gündeme düştüyse, işin fıtratına bağlayarak nesnelliği açıklamaya çalışıyor, işine gelen bir konu olduğunda, o işin fıtratı filan da olmuyor.

Maden işçilerinin cinayetlere kurban gitmesini işin fıtratına bağlayan Erdoğan, kadın erkek eşitliğini de döndürüp bu denkleme sabitledi.

Önemli olan cumhurun başının ne yaptığı, ne söylediği, kitleleri hangi tartışma bulutuna çekmek istediği değil, önemli olan toplumsal reflekslerin körelerek, fıtrat denklemindeki (=) işaretinin sağında veya solunda yer almanın moda haline gelmesi.

Eğer bu ülkenin Güneydoğu Anadolu sınırlarında bir hareketlenme oluyorsa, çatışmalar başlamışsa ve yeniden bir yapılanma söz konusuysa, Erdoğan’a göre olanlar bir fıtrat meselesi. Topçu Kışlası’nın AVM’ye dönüştürülmesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi bütçe ayırıyorsa, bu belediye hizmetlerinin fıtratında var, ama toplumun fıtratında yok.

Çılgın Roma İmparatoru Caligula, Circus Maximus’ta düzenlenen yarışlarda yeşillerin galip gelmesi için talimat verdiğinde, Roma Konsülleri bu işe itiraz edecek gibi olmuşlardı. Caligula, elbette fıtrat kelimesini kullanmamıştı o sıralarda, ama emirlerine itiraz edilmesi halinde tüm Roma meclisini dağıtacağı tehditinde bulunmuştu. Kendisine, “ama bu şekilde yarışların hiçbir heyecanı kalmıyor,” şeklinde itirazlar yapıldığında ise, “nasılsa biri yenilecek, yenileni benim tayin etmemden daha doğal ne olabilir ki,” cevabını yapıştırıveriyordu.

Amerikan ordusu Vietnam bataklığında nal toplayıncaya kadar, ABD bölgeye gönderdiği paralı askerlerinin ölümlerine uzun süre fıtrat olarak baktı. Ta ki, artık ölümler paralı olmayan askerlere bulaşıncaya kadar. Savaş varsa, yenmek kadar yenilgi de bir fıtrattı.

Kolayca kabul edileceği gibi, “fıtrat” kelimesinin arkasında dinci bir kadercilik yatıyor. Yani, fıtrat ile kadercilik aynı kefeye konuyor ve pragmatik bir yaklaşımla da sorun çözülmüş gibi gösteriliyor.

İnşaat işinde çalışıyorsan eğer, inşaatlarda meydana gelebilecek her türlü iş kazası bu işin “fıtratına” bağlanıyor ve aynı Aristo mantığı, kabine üyelerinin ya da AKP’li belediyelerin yolsuzluğa bulaşmalarında da kullanılıyor. Halka bu anlatıldığı için de, “adam yiyor ama çalışıyor” fıtratı düz mantığı ele geçirebiliyor. Yolsuzluk, hukuksuzluk, adaletsizlik, kadın cinayetleri, çocuk istismarları, çevre katliamları vb. gibi tüm çağdışı yaklaşımlar gelip fıtrat denilen sihirli kelimeye dayanıyor ve fıtrat ile tanrı buyruğu eşitleniveriyor.

Gezi olaylarında, haziran direnişçilerinin gözünün yaşına bakmadan her türlü şiddeti uygulayan polisler, “kutsal ittifak” bozulup da çil yavrusu gibi ülkenin dört bir yanına dağıtıldığında, “polislik mesleğinin fıtratında var bu,” denmedi, ama yapılan buydu. Biri itiraz edecek olsa yapıştıracaktı büyülü “fıtrat” kelimesini dönemin başbakanı, şimdinin cumhurbaşkanı. Kadın erkek eşitliğini de fıtrata bağlayan birinden, daha nesnel bir açıklama bekleyemezsiniz. “Alnımıza ne yazıldıysa o olur,” kaderciliğinin tek kelimeyle açıklandığı bir durumdur fıtrat. Başbakan veya Cumhurbaşkanı isen 2 bin 500 koruma ile gezmek “işin fıtratında” vardır da, her gün ilkel bir erkek tarafından canından olan kadının hayatında da bu işin “fıtratı” gizlidir.

Aslında Erdoğan’ın Türkiye’nin her noktasına el atma hevesinde olduğunu baştan kabul ettiğimize göre, önerim şu olacaktır: Bütün olguları “fıtrat” parantezine almak. Fıtrat ile kesişmeyen, uyuşmayan tüm olgular parantez dışında kalacağından, zaten işler rayında gidiyor demektir. Yok eğer olgular mantik silsilesi içinde açıklanamıyorsa, fıtrat denkleminin içine alınır ve “ilahi” adalete teslim edilir.

Ergenekon, Balyoz, Odatv davaları gündemden düşmediği sıralarda, yandaş gazetecilerin dilinden düşmüyordu, “Kurunun yanında yaş da yanar,” cümlesi. Diyorlardı ki Erdoğan ağzıyla, “su testisi su yolunda kırılır”. Bu işe şu veya bu şekilde bir yerinden bulaştıysan eğer, işin fıtratında olan cezaya da katlanacaksın. Suçsuzsan suçsuzluğunu ispatlayacaksın, yok eğer ispatlayamıyorsan, cezanı çekeceksin.

Artık tüm kötülükler, Pandora’nın kutusuna saklanmıyor, fıtrat sözcüğünün arkasına gizleniyor. İşin kötü tarafı, Pandora’nın birbirine geçmiş kutularının en sonuncusunda “umut” vardır. Fıtratta ise umut, bir başka dünyaya bırakılmıştır.

Muktedirler için değil tabii... Onlara fıtrat filan da sökmez.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 26.11.2014- 15:13


Akıl, AKP’nin fıtratına ters!

Erdoğan yine konuştu: Kadın ve erkeğin eşitliği fıtrata ters!


Kadını aşağılamaya yönelik söylemlerini alışkanlık haline getiren Erdoğan, Kadına Yönelik Şiddete karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle tekrar ağzını açtı…

"Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir… İş hayatında hamile bir kadını erkekle aynı şartlara tabii tutamazsınız. Çocuğunu emzirmek zorunda olan bir anneyi, bir erkek ile eşit konuma getiremezsiniz" diye açıklama yapan Erdoğan, anlaşılan o ki eşitliği sadece biyolojik özellikler olarak algılıyor. Adalet, kardeşlik gibi kavramları ağzına alamayan AKP’yi bir an önce tarihe gömmek için kadınlar inadına bir adım daha ileri çıkıyor!

25 Kasım’da Trijillo diktatörlüğü’ne karşı çıkarak insan hakkı mücadelesi veren üç kız kardeşin öldürülmesinin ardından tam 54 yıl geçti. 54 yıl önce, 1960’ta, Dominik Cumhuriyeti’nde yaşayan Mirabel kardeşlerin mücadelesi unutulmadı, unutulmayacak! 54 yıl sonra Mirabel kardeşlerin diktatörlüğe karşı verdiği mücadeleyi bugün daha fazla yükseltmek ise boynumuzun borcu...

Yaptıkları her açıklama ile tarihin izini kaybettirmeye çalışan Erdoğan ve kurmaylarına tarih dersini biz kadınlar kendi tarihimizle, eşitlik ve özgürlük mücadelemizle vereceğiz!

AKP’ye de Erdoğan’a da sözümüz olsun;

AKP’yi de "Yeni Türkiye"nizi de göndereceğiz!


HTKP'li Kadınlar



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 26.11.2014- 16:08


Gericilik ve faşizm iktidarda diyoruz, iktidar aldığı kararlarla her gün bunu ispatlıyor. Şimdi de kadın ve erkeğin eşit olmadığını lütfetmişler. Bu zihniyet 2002'de iktidara geldi ve kafasının içindeki bütün karanlıkları toplumda yerleştirmeye çalışıyor. Önceden bunları yapamayacağını biliyordu. Yavaş yavaş adımlarını attı. Önce demokrasi ve özgürlükten yana olduğunu ileri sürdü. Liberalleri, sözde solcuları, kürtleri heyecanlandırdı ve desteğini aldı. Bunun yetmeyeceğini ve devleti ele geçirmeden kafasındaki karanlığı fiiliyata geçiremeyeceğini biliyordu. Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını başlattı. Bu davalarda bizzat savcılık ve hakimlik yaptı. Amacına da ulaştı. Kendisine muhalisy olan kesimleri silivriye tıktı. Silivriye tıkamadıklarına korku saldı. Medya üzerine operasyonlarda bulundu. Havuz medyası oluşturdu. Alman propagandasına benzer propagandalarla toplumun bir bölümünü kendi yandaşı haline getirdi. Her türlü yalanı söylemekten çekinmedi. Üst tabakada bir rant alanı oluşturdu. Kendileri de içine girerek bu rantın bölüşümü yapıldı. Orduyu ve polis teşkilatını dönüştürdü. Yargıyı kendine bağlamaya devam ediyor. 2015 seçimleri bu büyük dönüşümün son halkası. Anayasa değiştirecek bir çoğunlukla tekrar meclise gelebilirlerse gericilik ve faşizmi tek adam diktatörlüğünde yasal çerçeveye oluşturacaklar.

Kadın ve erkeğin eşit olmadığı itirafı sadece gündemi değiştirmek için kullanılan bir ifade değildir. Bu insanların kafalarının derinliklerinde yatan bir düşüncedir. Bugün sadece söylemekle yetiniyorlar, yarın bu konuda her türlü zorba yasalarla gerekeni yapmaya çalışacaklarına hiç kuşkum yok.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 26.11.2014- 22:57


"Yanlış yansıtıldı" dedi, aynı sözleri tekrarladı

(İleri - Haber Merkezi) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir" sözlerine yönelik eleştirileri yanıtladı. Sözlerinin yanlış yansıtıldığını öne süren Erdoğan, "Dedim ki, kadın ve erkeği eşit konuma getiremezsiniz. Kadınların ihtiyacı olan eşitlikten ziyade eşdeğer olabilmektir. Söylediğim bu" dedi.

Erdoğan, “İstanbul'da Kadın Adalet konulu zirvede konuştum. Dedim ki, kadın ve erkeği eşit konuma getiremezsiniz. Kadınların ihtiyacı olan eşitlikten ziyade eşdeğer olabilmektir. Söylediğim bu. Eşitlik değil eşdeğerlik olması gerektiğini yani adalet olması gerektiğini vurguladım. Dün bazı ulusal ve uluslararası gazeteler manası son derece belli olan bu ifademin sadece bir kısmını aldılar. Çok yanlış bir şekilde yansıttılar. Kimse böyle ahlak zafiyeti içinde bir yere varamaz” ifadesini kullandı.





Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Erdoğan'a Açım Diye Bağıran Adam ve Erdoğan'ın Tavrı ocen45 0 1865 14.02.2020- 09:39
Konu Klasör Yalçın Küçük aylar sonra konuştu: AKP bitiyor melnur 1 3018 11.03.2019- 13:12
Konu Klasör Türkiye kadın-erkek eşitliğinde 120'nci sırada özgür 1 5634 27.10.2013- 02:49
Konu Klasör Erkek doktor alınmadı kız öğrenci öldü NOLAN 6 4865 13.02.2014- 18:43
Konu Klasör ''Erdoğan'sız/AKP'siz AKP rejimi'' mi? melnur 1 2163 22.03.2020- 05:03
Etiketler   Erdoğan,   konuştu:,   Kadın,   ile,   erkek,   eşit,   değil
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS