SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   >   son» 
Diktatörün sarayındaki paçoz çariçe           (gösterim sayısı: 14.436)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 04.12.2014- 13:21


Galip Munzam Alev Alatlı'yı yazdı: Diktatörün sarayındaki paçoz çariçe


Alatlı yıllar evvel, Yalçın Küçük’ü hedef alan Aydın Despotizmi kitabını yazmıştı. Değiştirmekten, dönüştürmekten korkmayan, yeni, eşit ve özgür bir ülke, bir dünya düşü kuran, bu uğurda mücadele eden aydın tipine duyduğu nefreti kusmuştu Alatlı.

Galip Munzam

Resim Ekleme

Birkaç sene evvel –sanıyorum 2011 yılında– memlekette paçozluk ve onunla alakalı olarak paçozlaşma kavramları tartışılmaya başlandı.

Kavramı ve tartışmayı Alev Alatlı nam kimesne soktu gündeme. O dönem piyasaya sürülecek yeni kitabının (Beyaz Türkler Küstüler) tanıtım çalışmasının ürünüydü böyle spekülatif bir söylemle çıkış yapmak. Beyaz mıydı değil miydi bilmiyorum ancak küskündü, tepkiliydi Alatlı… 2008 yılında Zaman gazetesinde türban konusunda kaleme aldığı yazısı sansürlenince “siz kovmuyorsunuz, ben istifa ediyorum” atarı ile en az 2002’den o güne dek sürdürdüğü Cemaat flörtüne son vermişti. Yazısının sansürlenmesinde Tayyip Erdoğan’ın türban konusundaki sert çıkışlarının da payı yok değildi. Ancak o mürşidinden bildi kendisine dönük bu operasyonu.

Alatlı, bir türlü tasfiyeyi yediremiyordu kendisine. Böyle memleket olmaz olsundu! Kıymetini bilmeyen, artık gustosuna hitap etmeyen memleketin gidişatından hiç mi hiç memnun değildi.

Memleket paçozlaşıyordu.

Sonra kendisi sık sık yandaşlık kantarında kaçıracak topuzu bile olmayan Yeni Şafak sayfalarında arz-ı endam etmeye başladı. Haziran Direnişi mi oldu? “Ezber bozan açıklamalarıyla tanıdığımız yazar Alev Alatlı” hazır ve nazırdı nöbetçi filozof olarak.

Paçozluktan ve paçozlaşmaktan şikayetçi Alatlı’nın analizlerinden hippilerle Haziran direnişçilerini mukayese ettiği derinlikli gözlemleri ayıkladığınızda şu kalıyordu geriye: “Her siyasi liderin bir yoğurt yiyişi vardır. Sayın Erdoğan gibi fevkalâde başarılı bir siyasetçinin bir bildiği olsa gerekir diye düşünürüm.”

Sonra 17 Aralık mı olmuştu? İşte o gün gelmişti! Alatlı’nın nemesisi, “Sayın Erdoğan”a saldırıyordu. O halde Yeni Şafak sayfalarında reisini cansiperane savunmalıydı Alatlı. Cemaat masonik bir örgütlenmeydi, lideri mürşid olma özelliğini kaybetmişti. Ve saireydi. Bunlar doğruydu, değildi tartışması bir tarafa, Alatlı’nın aklına bunların altı yedi sene Cemaat’in gazetesinde bilfiil yazıp, etkinliklerinde kürsü aldıktan sonra gelmesi de neyin nesiydi?

Burada da durmuyordu Alatlı… 17 Aralık karşısında olması gereken aydın tavrını da tarif ediyordu. Aydınlar, sanatçılar bu meşum saldırı karşısında eleştirilerini saklı tutup kayıtsız şartsız Erdoğan’ın yanında hiza almalıydı. Neden? Çünkü Erdoğan, masonik bir örgütlenmeye karşı devleti koruyordu. "En kötü devlet, devletsizlikten iyiydi."

Devlet kapısı mühimdi Alatlı için… En kötü devletin memuru olmaya, amirine selam çakmaya hazır olması bu nedenleydi.

Neyse, ne diyorduk? Ha, evet, paçozlaşma…

Paçozlaşmayı tarif etmek için öncelikle paçozun tarifine ihtiyacımız var. “Paçoz”un ne olduğunu Alatlı’nın kendisinden dinleyelim:

“Paçoz, kendi çıkarları için her yolu mubah sayan, küstah, beş para etmez, sokak kurnazı, zevzek, müptezel, basmakalıp, palavracı, rüküş, hoyrat, içtensiz, pespaye, nekes, terbiyesiz, aşağılık, ahlaksız, kalleş.”

Hırsızlığı tescilli, elinde bu halkın çocuklarının kanı olan bir diktatör bozuntusunun kendi komplekslerini bastırmak için halktan gasp ettiği bir arazide yangından mal kaçırır gibi, hukuku hiçe sayarak, “maçanız sıkıyorsa yıkın” bıçkınlığıyla, hesabı verilemeyen paralar karşılığı lüks ve debdebe içinde yaşamak için inşa ettirdiği kaçak saray bir paçozlaşma göstergesi değil midir?

Rüküşlük, küstahlık, sokak kurnazlığı, terbiyesizlik, ahlaksızlık ve kalleşlikten iz yok mu Ankara’nın göbeğinde yükselen bu beton kütlesinde?

Peki bir kaçak sarayda, on beş yaşında bir çocuğun ölü bedeni üzerinde tepinecek, yetmeyip çocuğun annesini hedef tahtasına yerleştirecek kadar alçalmış birinin elinden ödül almak, o ödülün hakkını vermek için tarihin hırsız ve katil olarak yazacağı birine olmadık övgüler sıralamak pespayelik değil de nedir?

Kuyruk acısını dindirmek, intikam almak için yamanmak bunun için her yolu mubah saymak paçozluk kapsamına girer mi?

Bunların da birer paçozluk ve paçozlaşma göstergesi olduğunda hemfikirsek, dün izlediğimiz o görüntülerde paçoz bir diktatörün sarayında kendi küçük dünyasının kraliçesi olan —hadi Rusya merakından ötürü çariçe diyelim— bir paçozu izlemedik mi?

Paçoz diktatörün kaçak sarayındaki paçoz çariçe…

Başka bir görüntü izleyen var mıydı?

O halde soramaz mıyız şimdi “Yeni Türkiye’nin aydını nedir” diye?

Yeni Türkiye’de Nihat Doğan’ın enstrüman çalanına Yavuz Bingöl, kitap yazanına Alev Alatlı denir. Ve Yeni Türkiye’nin aydını budur. Nihat Doğan’dır, Yavuz Bingöl’dür, Alev Alatlı’dır. Alev biraz Nihat, Nihat biraz Yavuz'dur. Hepsi biraz Tayyip Erdoğan’dır.

Hepsi diktatör muhibidir, hepsi paçozdur. Velhasıl hepsi yaklaşık olarak birbirinin aynıdır. Biri diğerine indirgenebilir.

Marx’ın “İnsan anatomisi maymun anatomisinin anahtarıdır. Maymunun anatomisinden kalkılarak insanın anatomisi açıklanamaz; ama insanın anatomisinden kalkılarak maymunun anatomisi açıklanabilir” dediği gibi Nihat’a bakarak Alev’i açıklayamasanız da Alev’e bakarak Nihat’ı, Yavuz’u pekâlâ açıklayabilirsiniz. Bir soyutlama düzeyinde ise artık birini diğerinden ayırt etmek imkânsızdır. Yeni Türkiye’nin “aydını” matriyoşkalar gibi iç içe geçer. En dıştakinin görkemi sizi yanıltmasın. En dıştaki matriyoşka, diğerlerine gebedir ve işkembesi geniştir. Fark budur.

Yeni Türkiye’nin aydını küçüktür, ufalmıştır, kişiliği ve benliği parçalıdır. Perakendedir.   Parça başıdır. Bu aydınlar birbirine bağıntılı zerrelerdir, zerrattır. Yeni Türkiye’nin aydınları kiloyla satılıp, taneyle alındığı ve diktatörün vitrinine kondukları için aralarında matematiksel bir bağıntı vardır. Bu zevattan kerrat olmasa da bir zerrat cetveli çıkarmak mümkündür.

Örneğin,

Murat Belge - Halil Berktay = Orhan Pamuk
Adalet Ağaoğlu - Orhan Pamuk + Nihal Bengisu Karaca = Elif Şafak
Elif Şafak + Ayşe Böhürler - Esra Elönü = Alev Alatlı
Alev Alatlı - Nagehan Alçı + Yavuz Bingöl = Sezen Aksu
Sezen Aksu x 3 = Nur Yerlitaş
Hayko Bağdat - Nur Yerlitaş + Hülya Avşar = Seda Sayan
Seda Sayan + Nihat Doğan = Markar Esayan
Markar Esayan + Yıldıray Oğur = Etyen Mahçupyan
Etyen Mahçupyan - Roni Margulies = Rasim Ozan Kütahyalı
Rasim Ozan Kütahyalı ≃ Yiğit Bulut

Bu bir tiptir ve üç aşağı beş yukarı böyledir.

Bu tip ile kavgamız yeni değildir.

Alatlı yıllar evvel, Yalçın Küçük’ü hedef alan Aydın Despotizmi kitabını yazmıştı. Değiştirmekten, dönüştürmekten korkmayan, yeni, eşit ve özgür bir ülke, bir dünya düşü kuran, bu uğurda mücadele eden aydın tipine duyduğu nefreti kusmuştu Alatlı. Ona göre devrimci aydın tipolojisinin yaptığı düpedüz aydın despotizmi idi.

Gelinen noktada Alatlı, bir despotun aydını, saray soytarısı olmuştur.

Şaşırmıyoruz. Bir kenara not ediyoruz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 04.12.2014- 13:23


'Örgütlemişler lavuğu!'
Ahmet Çınar


Değerli dostum Hakan Gülseven, geçenlerde sosyal medya hesabından ilan etmişti zaten: “Örgütlemişler lavuğu diye bir parça yaptım, Yavuz Bingöl’ün okumasını çok arzularım!”

Demeye kalmadan…

Yavuz efendi “Cumhurbaşkanımız çok duygusal, sokaklarda ölmüş annesine küfredildiği zaman, ertesi gün o da Berkin Elvan'ın annesini yuhalattı” türküsünü çığırıverdi!

Kendisini tanırsınız… Bel bükmek, gerdan kırmak, makas değiştirmek, çalkalamak, öne atılıp el sıkmak, padişah bozuntusunun gözünün içine bakmak, onla türkü söylerken kendinden geçmek, düğüne gitse zurnaya hamama gitse kurnaya âşık olmak gibi türlü çeşitli cambazlıkların daniskasından zaman bulabildiği zaman türkü de söyleyen bir zat.

Herkes, koskoca söyleşide tek bir cümleye takıldı: Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmanın Cumhurbaşkanı’nın duygusallığı olarak değerlendirildiği cümle. “Bu çok insani bir şey” diye buyurmuş Yavuz!

Halbuki Ahmet Hakan’ın Yavuz Bingöl’le yaptığı söyleşiyi baştan sona okursanız, her cümle elinizde kalır. Sorulara verilen her cevap liberal körleşmenin bir örneği, dile getirilen her tespit omurgası yamulmanın bir fotoğrafı!

***

Bir göz atalım…

Meğerse Yavuz, kutuplaşma ve gerginleşme iklimini kırmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu’nun her davetine koştur koştur yetişmiş!

Meğerse Yavuz “kutuplaştıranlarla da diyalog kurmak için” oralara gitmiş!

Meğerse Yavuz, Cumhurbaşkanı’nın kendisiyle iki kez türkü söylemesini önemsiyormuş!

Meğerse Yavuz, saf tutmak istemiyormuş, ülkede bir şeylerin ucundan tutmak istiyormuş!

Meğerse Yavuz, bu hükümet Nâzım Hikmet’in vatandaşlığını verdiği zaman televizyon karşısında gözyaşı dökmüş ama solcular bir teşekkürü çok görmüşler!

Daha neler neler…

Diyor ki Yavuz: “Biraz da biz kendimize bakalım, biz az mı geriyoruz, küfür hakaret gırla…” Biz derken kimi kastediyorsa artık!

Diyor ki Yavuz: “Aslında Tayyip Bey benim gibi dik duran, herhangi bir menfaat beklentisi olmayan kişileri seviyor. Benimle kurduğu ilişkiyi biraz ona bağlıyorum.”

Diyor ki Yavuz: “Tayyip Bey'in cezaevindeyken kendisine bir tabak yemek vermiş gardiyanı evinde ziyaret etmesi çok özel bir şey. Ahmet Bey'in Dersim'de bir Alevi dedesinin elini öpmesi.”

***

Diyeceğim şu ki: Sadece Berkin Elvanımızın annesiyle ilgili cümleye takılıp kalmayın.

Bu adamın her cümlesi öznesinden yüklemine, noktasından virgülüne kadar kepaze!

Öz kardeşi bile dayanamadı, sonunda patladı. “Annemiz iyi ki Alzheimer hastası ve bugünleri hatırlamayacak” dedi.

1970’lerin kadın ozanlarından olan, Aşık Şahsanem Bacı olarak tanınan ve “Soyanlara Vur” adlı türküsüyle adeta 2010’lu yılların Türkiye’sini ta 40 yıl önceden anlatan bir kadındır Yavuz Bingöl’ün annesi.

Seslendirdiği şu türkü 17/25 Aralık operasyonlarından sonra yeniden çalınıp söylenmişti:

“Aç kolumdan kelepçeyi zinciri / Kanunsuz tüzüğe uyanlara vur / Devlet kasasından alır hıncını / Halkın haznesini soyanlara vur // Emek harcamadan işler yürütür / Rüşvet alır milyonları eritir / Emekçimiz sürüm sürüm sürünür / Halkımın sırtından doyanlara vur // Der Şahsanem bir hakkınız yok sizin / Emek bizim, para bizim, hak bizim / Yetim, mazlum hakkı gözetmeksizin / Çalıp çırpıp cebe koyanlara vur!”

***

Annesinin türküsünü değil, AK Saray’ın türküsünü çığıran bir adam var karşımızda. Güce tapan, iktidara göz kırpan, erkin önünde takla atmaktan hiç utanmayan birisi!

Çark etme, makas değiştirme konusunda hiç gecikmedi: Demek istediği o değilmiş! Yanlış anlaşılmış!

Koskoca röportajda kırdığın ceviz bir değil, iki değil, üç değil Yavuz!

Hangisi için özür dileyecek, hangisini düzelteceksin Yavuz?

Zırva tevil götürmez Yavuz!

Sen derdini hangi AK Saray’a, yüreğini hangi AK iktidara açarsın bilmem… 2015 seçiminde AK Saray kontenjanından nerenin milletvekili olursun bilmem…

Bildiğim tek şey var benim: Yola çıktığın 1980’lerin sonunda İzmir’de Umuda Ezgi grubunda Nihat Aydın dostumuzla birlikte söylediğin “Örgütlemişler Baharı” adlı o güzelim şiiri, o müthiş parçayı bir daha sakın ağzına alma. Sakın söylemeye yeltenme o şarkıyı!

Ağzına tıkılır kalır, boğulursun.

Çünkü o şarkı, yıllar sonra fışkıracak olan Haziran direnişinin işaret fişeklerinden biriydi. Örgütlenmiş bir bahar gününde bahara, hayata ve insana düşman olanların Ethem’i, Abdullah’ı, Ali İsmail’i, Ahmet’i, Berkin’i katlettikleri günlerde yeniden söyleniyordu o parça.

Bir daha o şarkıyı sakın kirletme Yavuz. Sus ve AK Saray’ın kara gecelerinde ne halt ediyorsan et! Sen artık örgütlü cehalet ile örgütlü kötülüğün dümen suyuna giren örgütlü bir…

***

Hakan Gülseven arkadaşımız senin söylemeni arzuladığı bir parça yapmış bile, onu söyle: Örgütlemişler lavuğu!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 04.12.2014- 13:24


Buna döneklik denmiyor
Kemal Okuyan


Günün sorusu, “ne oluyor bu aydınlara, sanatçılara”ydı.

Ne olmuştu ki? Yavuz Bingöl’ün ayakları yerden kesilmiş, hayranlarını vecd içinde bakmakta olduğu diktatörün zorbalığına ikna edebileceğini düşünür hale gelmişti. Oysa hayran kitlesi gerçek değildi, kendi gerçek değildi, gerçek olan gerici diktatörlüktü. Berkin Elvan da gerçekti, onun acılı ama vakur annesi de. Bu kadar gerçekliğin içine dalınca Bingöl, kendi de gerçekliğine kavuşuverdi.

Bir şey olmamıştır, çünkü budur. Yüzer-gezer, piyasayla barışık, ideolojik olarak karışık her sanatçının, aydının başına gelebilecek bir “kaza” yaşamıştır. Tıpkı diktatör gibi, freni patlamıştır.

Alev Alatlı’ya da bir şey olmamıştır. Bildim bileli anti-komünisttir; ideolojiler alanında temsil ettiği bulamaç, liberalizmle ulusalcılık arasındaki fantastik yolculukları, öteden beri kötü ve örtülü misyonları çağrıştırmıştır. George Orwell’le ilgili söyledikleri ise harikadır ve neden tepki uyandırdığı anlaşılmamıştır. Bunlar birbirini tanır; Orwell’in kimlerin, hangi kurumların yazıcısı olduğunu bilmeyen kalmadı. Varsın, CIA Orwell’in eserlerini çarpıtmış olsun, varsın hakkındaki “ihbarcılık” iddiası, tamamen uydurma çıksın. Biz biliyoruz ki, Orwell diktatörü ayakta alkışlardı.

Nihayetinde Hayvan Çiftliği!

Şimdi…

Asıl tartışılması gereken, AKP karanlığının ortasında, ünlü bazı şahsiyetlerin diktatör yalakalığını meşru, normal bir davranış haline nasıl ve neden getirebildikleridir. Tamam, yaygın tepki söz konusudur ama “ayakta alkışlayanlar” çoğaldıkça diktatörün eli güçleniyorsa, bu mekanizmayı çözmemiz gereklidir.

Konunun popüler kültürle ilgili boyutunu bir kenara koyuyorum. Bir takım kişilere olmadık payeler biçilmesi, onlardan yıldız üretilmesi kapitalist toplumlarda sanatın da, siyasetin de kuralıdır. Önüne çıkan her şeyi metalaştıran bir sistemin hem yığınları hem de o yığınların başına bela olan “kanaat önderleri”ni yönetirken piyasa ilişkilerini kullanmasına şaşırmamak gerekir.

Asıl, diktatörün, güçlü sandığımız alanlarda nasıl oluyor da bu kadar kolay gedik açtığını sormamız gerekiyor.

Parayla terbiye? Elbette…

Şantaj? Mutlaka…

Tehdit? Birçok örnekte…

Bu kadar mı?

Değil.

Mesele, “canım, hepimiz AKP’ye karşıyız”cılığın omurgasızlığındadır.

Çünkü AKP’ye karşı olmaktan daha önemli olan, AKP’ye neden karşı olunduğudur.

Bingöl ya da Alatlı’nın tutumlarından çok daha vahimini bugün her ikisine de son derece sert eleştiriler yöneltenler sergilediler ya da sergileyenlere tavır alamadılar geçmişte.

AKP karşısında cemaatle ittifak örneğin. Baş düşman edebiyatıyla, “düşmanımın düşmanı dostumdur” kafasıyla yürütülen kampanyaların elebaşları ya da kabullenicileri, Bingöl ve Alatlı’nın öncülleridir.

Tersinden bugün cemaate karşı AKP ile işbirliğine giden, üstüne bununla övünenlerin, sırf Bingöl bu işi beceriksizce yaptığı için, daha makbul sayılabileceği nereden çıkıyor?

Karşıtlarının omurgasızlığı diktatörün gücüdür.

Bu ülkede MİT Müsteşarına övgü düzenlerin hâlâ ilerici, solcu olarak görülmesi, konu Kürt sorunu olduğunda, kural ve ilkelerden derhal arınılması, diktatör kuyrukçuluğunun önünü bir güzel açmıştır.

Gericilik, Amerikancılık, piyasacılık bir bütündü. Bunu söylediğimizde “hayal alemi”nde gezmiş oluyorduk. Gezmeyenlerin alemini görüyoruz!

Sömürüyü madende işçi ölünce hatırlayıp vicdan denizinde alt etmeye kalkanların, ABD emperyalizmiyle hesaplaşmayı Latin Amerika’ya bırakanların, gericiliği halk kültürü ile açıklayacak kadar saçmalayanların içinden daha neler çıkacak, neler. Göreceğiz!

Diktatörlüğün sınıf temellerini, gericiliğin arkasındaki tekelci zihniyeti, sosyalizm düşmanlığının dün olduğu gibi bugün de her tarafı kirlettiğini görmezden gelenlerin Bingöl’e, Alatlı’ya kızmaya hakları yok.

Benim düşüncem şudur; keşke hepsi onlar gibi ölçüyü kaçırsa. Keşke.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 04.12.2014- 13:30


Yavuz Bingöl, Erdoğan’ın avukatlığına soyundu: Berkin’in annesini yuhalatmak insani bir şey

Resim Ekleme


Yavuz Bingöl, Ahmet Hakan’a verdiği röportajda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın miting kürsüsünden Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmasını ‘insani bir şey’ diyerek savundu

berkin-kosuyor

Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan’ın Yavuz Bingöl ile yaptığı söyleşide Bingöl, Erdoğan’ın Berkin Elvan’ın annesini miting kürsüsünden yuhalatmasını insani bir şey olarak nitelendirdi.

Kendini ‘demokrat bir sanatçı’ olarak tarif eden Yavuz Bingöl özellikle Haziran İsyanı’ndan sonra, Erdoğan’ın çeşitli etkinliklerinde görev aldı. Dersim’e gitti, Gezi’de Erdoğan ile görüştü ve bir çok etkinliğe davet edildi. Bu tavırları tepki toplayan Bingöl son olarak da polisler tarafından çocuk yaşta öldürülen Berkin Elvan’ın annesini yuhalatan Erdoğan’ı haklı çıkarma çabasına girdi. Yavuz Bingöl “Sokaklarda, ölmüş annesine küfredildiği zaman Erdoğan da ertesi gün Berkin Elvan’ın annesini yuhalattı. Bu çok insani bir şey” ifadelerini kullandı.

Evrensel’in haberine göre Berkin Elvan’ın anne ve babası, Yavuz Bingöl’ün açıklamasını Ankara’ya giderken yolda öğrendi. Yön Radyo’ya konuşan baba Sami Elvan, “Ne diyeyim, artık ne diyebilirim? Siz olsanız ne dersiniz? Halk diyor zaten diyeceğini… Biz Yavuz Bingöl’ü annesinden dolayı tanıdık. Alevi toplumunun ekmeğini yemiş birinin bu kadar nankörlük etmesi çok acı. Bu kadar vicdansızlık olmaz” dedi.

Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan da Bingöl’ün açıklamalarına tepki göstererek şu açıklamayı yaptı:


Biz seni dünyaya getiren o güzel kadını tanırız, ellerinden öper, önünde saygıyla eğilir ve olur da bir haddini bilmez ona dil uzatırsa bedenimizi siper ederiz. Sen yine de onurlu ve güzel kadına laf etme şerefsizliğini gösteren bir alçak olursa, çık ve ilk konserinde beni; Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm’ü yuhalat. Gocunmam, yaralanmam, üzülmem. Derim ki Şahsenem bacı anamdır, ona gelen bana gelsin.

Bingöl’ün ifadeleri, sosyal medyada “akıl tutulması” olarak değerlendirildi.

Gazeteci, yazar, sanatçı ve siyasetçilerin de aralarında olduğu çok sayıda kişi, sosyal medyadaki hesaplarından Bingöl’ün sözlerine tepki gösterdi.

Sevim Gözay: “İnsaniyet hakkında bu kadar sapkınca düşünülebilmesi dehşet verici gerçekten. (bkz. Yavuz Bingöl) Utanıyor mudur, yoksa tebrik telefonu mu alıyordur?”

Melda Onur: “Müzik listeleri yapan kurumlara talebimdir: Neşet Ertaş ile Yavuz Bingöl “yerli sanatçı” kategorisinde aynı listede yer almasın!”

Ali Öztunç: Yavuz Bingöl, bugünün Hızır Paşasıdır…. Söylediklerini ciddiye almayın.

Yekta Kopan “Bir insanın akıl tutulması yaşaması kötü. Ama bunu rasyonalize etmeye çalışması daha da kötü.”

Efkan Bolaç: Para iyi bir Uşak kötü bir efendidir. Tıpkı yavuz Bingöl’deki etkisi gibi. Berkin’in ailesinin yuhalatılması insaniymiş

Muharrem Ayvalıtaş: Yavuz Bingöl küçüktür ama mide bulandırır.

Ergun Babahan: AKP’nin Alevi açılımı Yavuz Bingöl’müş meğerse…

Sendika.Org



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 04.12.2014- 13:39


AKP'nin sanatçısı da aydını da bu. Alev Alatlı'yı çok tanımıyorum ancak, Yavuz Bingöl'ün bu dönekliği mide bulandırıcı türden. Bir insan bu kadar mı alçalabilir? Para için kendini satması, Erdoğan'ın avukatlığına soyunması, Berkin'in annesinin kalabalıklara yuhalatılmasını haklı bulması utanç verici. Bundan sonraki çevresi nasıl olacak, her ilerici yürüyüşe katılırdı, şimdi nasıl katılacak; nasıl insanların yüzüne bakacak? Bu cıvık cıvık insanlardan ve ilişkilerinden iğreniyorum.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 04.12.2014- 14:01


Ne döneği; bu insanlar ne zaman solcu olmuşlar ki,   Erdoğan yalakalığını ayan beyan yaptıklarında dönek lafını kullanıyoruz? AKP döneminin rant ekonomisi bu sözde sanatçı ve aydınların da ilgisini çekiyor. Bunlar da o rantın bir parçası haline gelmek istiyorlar. Mesele sadece ''duygusal''. Bu duygusallık uğruna bu adamların yapmayacağı şey yok. Bingöl de fırsatını yakalamış, bu yolda yürümek istiyor, nemalanmak istiyor. Karşılığını görecektir. Yoksa Berkin ve annesi umurunda mı?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 04.12.2014- 20:21


Yavuz Bingöl adlı şahısa dönek demek de, adam demek de gereksiz. Kendini para için satan bu adamlara en güzel cevabı Fazıl Say vermiş. Fazıl Say tweeter'dan attığı mesajla Yavuz Bingöl için ''senden tiksiniyorum'' demiş. Cumhuriyet aydını, cumhuriyet sanatçısı böyle olur. Bizim Fazıl Saylarımız var, onların Yavuz Bingöl'ü.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
spartakus
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 23.11.2013
İleti Sayısı: 624
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: spartakus
Cevap Tarihi: 04.12.2014- 22:38


Yavuz Bingöl eskiden de solcu falan sistemin adamıydı. Çevresi soldan oluştuğu için oralarda gözüküyordu. Biz de onu solcu sanatçı sanmıştık. Gerçek yüzü çoktandır ortaya çıkmıştı. AKP'ye yanaşmaya çalışıyordu, AKP'den nemalanmak istiyordu. Sonunda isteğine kavuştu. Artık Yavuz Bingöl'ü tutana aşkolsun! AKP'yi arkasına aldı ya, dizilerde de oynar, reklam filmlerinde de oynar, AKP organizasyonlarında sahne de alır.


Yavuz Bingöl ödülünü almaya başladı: Şeb-i Arus’ta sahne Bingöl’ün

Erdoğan’ın Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmasını “insani” bulan Yavuz Bingöl, son dönemki eğiliminin karşılığını almaya başladı. Bingöl, bir AKP organizasyonu olan Şeb-i Arus töreninde sahne alacak

Resim Ekleme

Tayyip Erdoğan’ın Berkin Elvan’ın annesini miting meydanlarında yuhalatmasını “Onun da ölmüş annesine küfredilmişti, insani bir şey” sözleriyle meşrulaştıran Yavuz Bingöl’e tepkiler devam ederken, Bingöl’ün özellikle Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecindeki girişimleri sonuç vermeye başladı.

Gerçek Gündem’in haberine göre Bingöl, Elvan’ın annesi ile ilgili sarf ettiği sözlerden sonra ilk konserini 13 Aralık’ta Sinan Erdem Spor Salonu’nda düzenlenecek olan Şeb-i Aruz töreninde verecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen etkinliğin sponsorları arasında ise Star gazetesi, Kanal 24, Medical Park ve Al Baraka bulunuyor.

İlahilerin söyleneceği konserde Bingöl’e AKP’nin belediyeler ve vakıflar aracılığıyla düzenlediği konserlerin vazgeçilmez isimleri Mustafa Ceceli, Alişan, Yusuf Güney ve Sami Özer eşlik edecek.

Sendika.Org



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 05.12.2014- 12:28


Gezi annelerinden Yavuz Bingöl'e: Yazıklar olsun!

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmasını ‘insani bir şey‘ diye niteleyen Yavuz Bingöl’e Gezi’de polis şiddetine kurban giden diğer gençlerin aileleri de tepki gösterdi.

Resim Ekleme

Haziran Direnişi'nde polisin başından gaz fişeğiyle vurması sonucu hayatını kaybeden 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan’ın Bingöl’e “Ne hırsızlık ne arsızlık yaptın da bizi bastırmaya çalışıyorsun? O meydanda olsan sen de yuhalayacak mıydın?” demesinin ardından Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük ve Ahmet Atakan’ın annesi de Bingöl’ü eleştirdi.

SAYFİ SARISÜLÜK: HİÇ BEKLEMEZDİK

Ankara Kızılay’da katil polis Ahmet Şahbaz’ın silahından çıkan kurşunla hayatını kaybeden Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfi Sarısülük Halk TV’ye konuk olduğu programda “Bingöl’e gönül koyuyorum. Bizim evlatlarımızı katil aldı. Biz bunları onlardan hiç beklemezdik. Bunu Bingöl’ün annesi duymuyor mu?” diye sordu.

EMEL KORKMAZ: ARTIK ŞARKILARINI DİNLEMEYCEĞİM


Eskişehir’de polisler ve eli sopalı bir grup tarafından dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz ise, “Dik durun kararlı olun biz kazanacağız. O bir evlat sahibi olmuş ama baba olamamış. Ben de Yavuz Bingöl’ün şarkılarını dinliyordum artık dinlemeyeceğim” diye tepki gösterdi.

EMSAL ATAKAN: YAZIKLAR OLSUN


Hatay Armutlu’da hayatını kaybeden Ahmet Atakan’ın annesi Emsal Atakan da, “Yazıklar olsun. Bizim yüreğimiz yanıyor. Utansınlar gerçekten utansınlar” ifadelerini kullandı.

sol



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör CHP'nin masasındaki anket ortaya çıktı... melnur 0 776 30.05.2022- 08:30
Konu Klasör Hiyo Dağı’ndaki asi çiçek: Bâbek umut 1 4413 04.03.2014- 19:45
Konu Klasör Kürt hareketiyle sosyalistler arasındaki ilişkiler üzerine... melnur 0 307 14.05.2023- 05:23
Konu Klasör Cumhuriyet Devrimi ve onun Türkiye soluna olan etkisi hakkındaki düşüncelerim. vito 8 2619 11.11.2019- 20:46
Etiketler   Diktatörün,   sarayındaki,   paçoz,   çariçe
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS