SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 9 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   4   5   6   7   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 23.12.2014- 14:18


Alıntı Çizelgesi: tarihselmaddeci yazmış

Güzel bir soru olmuş, bir HKP'li olarak kısa bir cevap vereyim. Çok fark vardır.

HKP, Kemalist değildir. Kemalizm'i parababalarının ideolojisi olarak tanımlar. İP ise Kemalist olarak tanımlar kendini ve Kemalizm'i burjuva devriminin ideolojisi olarak görür.

HKP, demokratik devrimi savunur. "Başta işçi sınıfı olmak üzere" Türkiye'de ana üretim yordamı olarak kapitalizme geçildiğini, ancak bu kapitalizmin Avrupa'daki gibi feodal unsurlardan temizlenmediğini ortaya koyar ve kesintisiz devrim teorisini savunur. İP, Milli demokratik devrimi savunur. Öncü güç olarak küçük burjuvaların, hatta burjuvaların yedek güç olduğu, onlarla ittifakı meşru gören bir devrim stratejisini savunur. Türkiye'nin yarı-sömürge, yarı-feodal (yani hala Çin'in devrim öncesi) koşullarına sahip olduğunu iddia ederler. Dolayısıyla aşamalı devrim teorisini savunurlar.


HKP, 3. enternasyonal çizgisindedir. Hatta daha da ileri gidersek, geri gidişlerin nedenini 3. enternasyonalin yerine Varşova Paktı'nın konmasına bağlar (Hikmet Kıvılcımlı - Oportünizm Nedir). İP, bağları kopmuş gibi gözükse de Maocudur.

HKP, anti-şovenisttir. Halkların eşitliği temelinde Kürt-Türk Halk Cumhuriyetini (yeni bir sovyetler birliğini) savunur. İP ise şovenisttir. Üniter cumhuriyeti savunur ve Kürt ulusunun varlığını reddeder.

HKP, Mustafa Kemal'i savunur. Kurtuluş Savaşı döneminde, Lenin'in Dünya üzerindeki tek burjuva devrim müttefikini (geri kalan önderlerimiz işçi sınıfı davasına adanmış önderlerdir) savunur. Ancak Atatürk'ü, yani 1923'den sonra burjuva diktatörlüğünün önderini savunmaz. izmir İktisat Kongresi kararlarını, Rum (Hristiyan) göçlerini, Kürt halkına yapılan baskıları, burjuva ateist uygulamaları, İş bankasının kurulmasını, komünistlere yapılan baskıları savunmaz. Ancak bu uygulamaları tek bir kişinin değil, bir sınıfın yaptığını da ortaya koyar.

İP, Atatürk'ü de savunur. Onlara göre yukarıda saydıklarımızın tümü devrimin gereğidir.

Bu iki parti arasındaki en önemli fark, hiç kuşkusuz HKP'nin stratejisini her zaman tutarlı bir biçimde geliştirmesi, İP'in ise sürekli strateji değiştirerek hainliğe dek varacak değişikliklere girişmesidir.

Kısacası HKP ile İP arasında teorikçe ve pratikçe hiçbir benzerlik yoktur.


İP'i aşamalı devrim teorisini savunuyor diye eleştirmeniz bana tuhaf geldi.Evet iki partinin aşamacılığa bakışı farklı sizinki demokratik halk devrimi;yani işçi sınıfının öncülüğünde yoksul ve küçük burjuva köylülerin de desteğiyle bir demokratik devrim gerçekleştirilmesi ve bu sayede emperyalizmin ülkeden kovulup,feodal kalıntıların temizlenip kesintisiz devrimlerle sosyalizme geçiş,onlarınki ise önderliği küçük burjuvaziye veren,sanayi ve ticaret burjuvazisi arasında millici bir kesimin olabileceğini savunan bir görüş ama sonuç olarak her iki strateji de aşamacı.Sadece biçimi farklı.

Ayrıca Kemalist değiliz diyorsunuz ama şiarlarınızdan biri de Mustafa Kemal'ciyiz .Mustafa Kemal'in verilen antiemperyalist kurtuluş savaşa önderliğini ve bunun ilerici yönünü kimse reddetmiyor ama savaş öncesi ve sonrası da bir kopuş değil bütünlük içeriyor.Nasıl savaş boyunca emperyalizme karşı ilişkilerde burjuva karakter gereği gelgitler varsa savaştan sonra da bu devam etti.Evet burjuva diktatörlük savaştan sonra kuruldu ama savaş boyunca da Mustafa Kemal bir burjuva önderdi ve hedef olarak da burjuva diktatörlüğünü kurmayı düşlüyordu.Sosyalistler Mustafa Kemal'ciyiz deyip burjuvazinin liderliğini kabul etmezler,sosyalistler kendi bayraklarını açarlar ve kendi proleter önderliklerini oluştururlar.Nitekim kurtuluş savaşı boyunca da sosyalistler bunu yaptı.Verilen antiemperyalist savaşta ittifak yapılabilir ama burjuvazinin önderliği kabul edilemez.Mustafa Kemal'ciyiz deyince burjuvazinin liderliğini kabul etmiş oluyor dolayısıyla sosyalistlerin katledilişini de bir bakıma normalleştiriyorsunuz.

Bir başka çelişki de şu;İş Bankasının kurulmasını,İzmir İktisat Kongresi Kararlarını eleştiriyoruz diyorsunuz ama bu da bir tutarsızlık barındırıyor içinde.Çünkü hem Mustafa Kemal'ciyiz deyip burjuva önderliğini kabul ediyorsunuz hem de normal olarak sonrasında gelişen bu sürece sahip çıkmıyoruz,eleştiriyoruz diyorsunuz.İP bu noktada daha tutarlı bence.

Burjuva ateist uygulamalardan kastınızı da anlayamadım.Aydınlanma hamleleri size göre burjuva ateist uygulamalar mı oluyor?




Bu ileti en son proletersosyalist tarafından 23.12.2014- 14:21 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tarihselmaddeci
[ tarihselmaddeci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.05.2014
İleti Sayısı: 581
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder

Web Adresi | Özel ileti Gönder

1 kere teşekkür edildi.
1 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: tarihselmaddeci
Cevap Tarihi: 23.12.2014- 14:53


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Kürt hareketine karşı çıkarken onun kürt halkının iradesini de yansıttığını gözönünde tutmak lazım. HKP bu konuda çok sert bir tavır alması size göre doğru mu? Kürt hareketinin emperyalizme ve AKP'ye karşı tavır almamasını eleştireceğiz, burada bence bir yanlışlık yok. Ancak konuyu bununla sınırlamak doğru mu? Sonuçta demokratik hakları için mücadele eden bir toplum kesimi var ortada. Yıllarca acı çekmişler, her türlü şiddetle karşı karşıya kalmışlar. Kürt hareketi bu tepkinin de ortaya çıkardığı bir hareket. Bana öyle geliyor ki, hem İp ve hem de HKP bu konuda biraz aşırıya kaçıyor.



Güzel bir konuya dikkat çekmişsin ancak tahlilin işin görünen ve ezberlenen kısmıdır.

HKP'nin Kürt ulusal mücadelesinin kendisine karşı değil, şu anda buna "sözde" önderlik yapan ekip ile sorunu var. Lakin bunu biz değil, Kürdistan'ı ziyaret eden ve oradaki halk ile görüşen arkadaşlarımız aktarıyor. Gerek ABD, gerek AB emperyalizmi ile ilişkiler, AKP ve dolayısıyla Türkiye finans-kapitaline bağlılık ve söylenenin aksine demorkatik cumhuriyet için değil, finans-kapitalist Kürdistan için çabalama bizim eleştirilerimizin kaynağıdır. Ayrıca HDP'deki örgütler, "resmi tarih" anlayışını yıkmak adına kendileri bir tarih uyduruyor. Anadolu'daki tarihin gidişi hakkında en ufak bir fikirleri bile yok ya da oryantalist, şovenist tarihçilerin gözünden olaylara bakıyorlar ve karşı-şovenist bir anlayış üretiyorlar. PKK ve HDP bileşenleri, artık post-modernist bir hareketlerdir. Marksizm-Leninizm'i pratik olarak da reddetmişlerdir. Bu yüzden onlara karşı bir CHP, bir MHP, bir AKP kadar mücadele etmek gereklidir.

Bunların dışında, HKP Kürt ulusunun varlığını tanıdığı gibi, "Kürt ulusunun komünistleri sadece partimizdedir" diyerek diğer gruplarda bulunan Kürt ulusundan insanların komünistliğini de sorgulayacak kadar cesurdur. Bize göre Kürt ulusunun proleterya partisi yoktur. Mevcut burjuva partilerine zorla yedeklenmiştir Kürt emekçileri. Dolayısıyla Türkiye'deki gruplar anarşisi (yani komünistlerin birleşememesi), Kürdistan'da ise komünistlerin partisinin olmaması sorunu vardır. Türkiye'deki grupların birkaç seksiyonu var burada, ancak onların programları da asgari anlamda dahi proleterya sosyalizminin programı değildir.

Ayrıca HKP, yıllarca Kürt halkının yaşadığı acıları Türk halkına duyurmak için çırpınmış insanları barındırmaktadır. Lice'de 1993'de "rambolar" tarafından köy basıldığında, yoldaşlarımız oraya gider. Daha bir çok olayda Kürt halkının derdi, şovenist duygularla boğulmaya çalışılan insanımıza aktarılır. Özellikle Taksim-Gezi direnişi sürecinde Lice'de kalekol inşaatı protestosunda katledilen Medeni Yıldırım'ın katledilmesi sonrasında, halkın bu katliamdaki trajik durumu anlaması için çaba harcamıştır. Sürekli olarak "halkların kardeşliği" vurgusu yapılmıştır. Tabii ki "etine göre budu". HKP'nin Kürt halkının mücadelesine yönelik desteği ve bilgisi mevcuttur. Ancak PKK'nın karşı-devrimci özü değişmedikçe, Türk ulusunun değerlerine yönelik saldırılara karşı şeriatçılarla, IŞİD'in Türkiye şubeleri ile mücadele edilmedikçe, kendilerine saygı duymayız.

İP'in tutumuna gelince, tamamen şovenist bir tutumları var Kürt sorunu konusunda. Tabii çıkara göre tutum geliştiyorlar, işlerine gelince Kürtler var, işlerine gelince yok. Bu konuda oportünist demek, oportünistlere hareket olur.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 23.12.2014- 15:18


Solcu oldukları iddiasında bulunan kürt milliyetçilerinin   partinize yönelik düşmanlığını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda parti içinde değerlendirme yapıldı mı?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tarihselmaddeci
[ tarihselmaddeci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.05.2014
İleti Sayısı: 581
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder

Web Adresi | Özel ileti Gönder

1 kere teşekkür edildi.
1 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: tarihselmaddeci
Cevap Tarihi: 23.12.2014- 15:58


Fazlalık olmuş bu giri.




Bu ileti en son tarihselmaddeci tarafından 23.12.2014- 16:05 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tarihselmaddeci
[ tarihselmaddeci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.05.2014
İleti Sayısı: 581
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder

Web Adresi | Özel ileti Gönder

1 kere teşekkür edildi.
1 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: tarihselmaddeci
Cevap Tarihi: 23.12.2014- 16:03


Bu da aynı şekilde, yıllarca forum kullanmamanın sonucu :)




Bu ileti en son tarihselmaddeci tarafından 23.12.2014- 16:06 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tarihselmaddeci
[ tarihselmaddeci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.05.2014
İleti Sayısı: 581
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder

Web Adresi | Özel ileti Gönder

1 kere teşekkür edildi.
1 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: tarihselmaddeci
Cevap Tarihi: 23.12.2014- 16:04


Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

İP'i aşamalı devrim teorisini savunuyor diye eleştirmeniz bana tuhaf geldi.Evet iki partinin aşamacılığa bakışı farklı sizinki demokratik halk devrimi;yani işçi sınıfının öncülüğünde yoksul ve küçük burjuva köylülerin de desteğiyle bir demokratik devrim gerçekleştirilmesi ve bu sayede emperyalizmin ülkeden kovulup,feodal kalıntıların temizlenip kesintisiz devrimlerle sosyalizme geçiş,onlarınki ise önderliği küçük burjuvaziye veren,sanayi ve ticaret burjuvazisi arasında millici bir kesimin olabileceğini savunan bir görüş ama sonuç olarak her iki strateji de aşamacı.Sadece biçimi farklı.

Ayrıca Kemalist değiliz diyorsunuz ama şiarlarınızdan biri de Mustafa Kemal'ciyiz .Mustafa Kemal'in verilen antiemperyalist kurtuluş savaşa önderliğini ve bunun ilerici yönünü kimse reddetmiyor ama savaş öncesi ve sonrası da bir kopuş değil bütünlük içeriyor.Nasıl savaş boyunca emperyalizme karşı ilişkilerde burjuva karakter gereği gelgitler varsa savaştan sonra da bu devam etti.Evet burjuva diktatörlük savaştan sonra kuruldu ama savaş boyunca da Mustafa Kemal bir burjuva önderdi ve hedef olarak da burjuva diktatörlüğünü kurmayı düşlüyordu.Sosyalistler Mustafa Kemal'ciyiz deyip burjuvazinin liderliğini kabul etmezler,sosyalistler kendi bayraklarını açarlar ve kendi proleter önderliklerini oluştururlar.Nitekim kurtuluş savaşı boyunca da sosyalistler bunu yaptı.Verilen antiemperyalist savaşta ittifak yapılabilir ama burjuvazinin önderliği kabul edilemez.Mustafa Kemal'ciyiz deyince burjuvazinin liderliğini kabul etmiş oluyor dolayısıyla sosyalistlerin katledilişini de bir bakıma normalleştiriyorsunuz.

Bir başka çelişki de şu;İş Bankasının kurulmasını,İzmir İktisat Kongresi Kararlarını eleştiriyoruz diyorsunuz ama bu da bir tutarsızlık barındırıyor içinde.Çünkü hem Mustafa Kemal'ciyiz deyip burjuva önderliğini kabul ediyorsunuz hem de normal olarak sonrasında gelişen bu sürece sahip çıkmıyoruz,eleştiriyoruz diyorsunuz.İP bu noktada daha tutarlı bence.

Burjuva ateist uygulamalardan kastınızı da anlayamadım.Aydınlanma hamleleri size göre burjuva ateist uygulamalar mı oluyor?




Eğer ki bir Avrupa ülkesinden bahsetsek, söz konusu teoriyi savunmak kesinlikle aşamacı olurdu. Hatta sosyal demokrasiye kayabilecek bir duruma bile dönüşebilirdi. Ancak Avrupa ile Türkiye'nin tarihsel koşulları birbirinden farklıdır. Dolayısıyla Türkiye'nin mevcut durumunda bir tefeci-bezirgan kalıntı olduğu için, Türkiye'nin kesintisiz devrim yolu üzerinde öncelikle küçük burjuvaların yedeklenmesi ve vahşi burjuvazinin (TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB dışı burjuvanın) tarafsızlaştırılması süreci vardır. Bugün MKP ve Halkevleri   yakın geçmişte Türkiye'nin yolunun sosyalist devrim sürecine uygun, yani maksimum programa uygun olduğunu tespit ettiklerini belirttiler. KP yıllardır sosyalist devrimi savunuyor. Ancak Türkiye'nin olgusu maksimum programı uygulamaya uygun değildir. Çünkü iktidardaki unsur, gerici köylülüğün (ya da onun zihniyetinin) desteği ile ayakta durmaktadır. Bu ayrı bir tartışma olabilir ancak Hikmet Kıvılcımlı'nın Devrim Zorlaması - Demokratik Zortlama adlı MDD eleştirisini öneririm daha iyi anlaşılmak adına.

Mustafa Kemal'in kurtuluş savaşı öncesi ile sonrası arasındaki farkı "şekilsel" ve "öz" olarak birbiri ile tutarlı bir bağlantı ile görebiliriz. Kurtuluş Savaşı'ndan önce devrimcidir, gençtir, atiktir. Ama ondan sonra 70 yaşını geçmiş bir yaşlı adam gibidir. Hatta 1926'da finans-kapital tarafından ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Mustafa Kemal, bir kişidir. Finans-Kapitalistleşmeye çalışan Anadolu Burjuvazisinin keşfi sonucu önder olsa dahi, çağına göre en ileri olabilecek noktadadır (Türkiye şartlarında). Ancak savaş sonrasında "mumyalanmıştır". Kurtuluş Savaşı boyunca yaşanan yalpalamalar Mustafa Kemal'in kişiliğini değil, finans-kapitalin ve onu kısmen destekleyen (2. grup) tefeci-bezirganlığın davranışıdır. Resmi tarihe karşı üretilen alternatif tarihin bakış açısı da tam da bu noktada hatalıdır. Kemalizm'in Türkiye'ye dayattığı "şeflik" durumu kabul edilerek çıkarımlar yapılmakta. Halbuki böyle bir durum yok, Mustafa Kemal'in mutlakiyeti yoktur Türkiye tarihinin gidişinde, Türkiye finans-kapitalizminin, İttihat ve Terakki'den çıkarları doğrultusunda kopanların yöneltmesi vardır. İşte biz bu sınıfsal farkı gördüğümüz için Türkiye Komünist Partisi önderlerinin katledilişi meselesini bir kişinin emrine değil, bir sınıfın tutumuna göre değerlendiriyoruz. Bu değerlendirmeleri Hikmet Kıvılcımlı ve Şefik Hüsnü gibi önderler de ortaya koyar.

Ayrıca sosyalist olarak bizim zaten kendi bayrağımız var, biz bu sebeple Türkiye proleteryasının bayrağını taşırız, ulus bayrağını değil. Ancak Mustafa Kemal'in birbiri içine geçmiş burjuva devrimi önderliği ile finans-kapital diktatörlüğünün başı rolünü ayırarak sahiplenmek, tüm Dünya komünistlerinin yapması gerekendir. Nasıl ki Jose Marti'ye sahip çıkılıyorsa, Mustafa Kemal'e de sahip çıkılmalı, özellikle şeriatçıların, gericilerin hedefi o iken.

İş Bankası ve İzmir İktisat Kongresi kararlarını desteklememe durumu da yukarıdaki sürece bakınca ortaya çıkıyor zaten. Bunları kuranlar ile Mustafa Kemal'i mumyalaştıranlar/öldürmeye çalışanlar aynı kişiler. Celal Bayar, Kazım Karabekir ya da başka bir kişi, farketmez. Bunlar siyasal alandaki gölgelerdir. Ancak ülkeyi yöneten gerçek güç, CHP üyesi olan 500 kişilik finans-kapital ekibinden başkası değildir. Dolayısıyla yönlediremediği bir durumdan dolayı Mustafa Kemal'i suçlamak garip olur. Bugün komik bulduğumuz bir kaç kanunda bile gördüğü tepkilerin sonuçlarını bugün görüyoruz (şapka kanunu, ölçü kanunu vb...). Kısacası tarih kişilerce yapılmaz. Sınıflar savaşımıdır diyorsak, bizim düşmanımız halkın sevdiği Mustafa Kemal değil (ki neden sevdiğine dair bir sürü kişisel argüman üretebilirim), finans-kapital olmalıdır. Atatürk'ü eleştirmekse, tabii ki eleştirmeli. Müdahale edebileceği noktalardaki durumu ele alınmalı. Ancak bugün Mustafa Kemal'in devrimci gücünü inkar etmek doğru değildir. Keşke Kürt hareketi de eleştirileri ile birlikte bu noktaya gelebilse.

Örneğin şunu sorgulamak gerek. Sürekli AKP'ye yönelik tepkiler geliştiriyoruz. Neden bir Garanti CEO'sunu, Akbank İK'larını, İş bankası hissedarlarını teşhir etmiyoruz? AKP sizce yalnız başına mı yapıyor bu işleri? Bunu biz de eksik yapıyoruz, yani gerçek düşman karşımızda aslında.

Dolayısıyla İP'in şovenist düşüncelerinden dolayı (eskiden de Maoculuktan dolayı sosyal şovendiler) Kemalizmle uyuşması normal. Tabii ki parababalarının kuyruğunda iktidar koltuğu için komünistlerin katledilmesini doğal karşılayabilirler. Bu da kendileri açısından doğal bir durum. Ancak biz düşüncelerimizi hiçbir zaman gizlemedik soran insanlara. Ne Kürdistan konusunda, ne de Atatürk konusunda.

Burjuva ateizmi konusuna gelince, bugün İP'in yayınladığı bazı kitaplarda yer alan ifadeler, materyalizmi halka değil sadece parababalarına yaymaya yönelik bir çabayı barındırıyor. O zamanın kitaplarında burjuvanın memurları olacak öğrencilere materyalizm anlatılırken, halk ise şekilsel olarak laiklikle tanıştırılıyordu. Halka laikliğin sebebi, sonucu doğru olarak aktarılmıyordu. Burjuva materyalizmi de dolayısıyla ortaçağcı gericiliği güçlendirmiştir. Halbuki diyalektik materyalistlerin yöntemi bu şekilde olmaz, din konusunda hakim ve sebepleri anlatarak ortaya konulurdu. Ayrıca bu tür bir laiklik, doğal olarak ki mekanik materyalist olduğundan, kaderciliğe, kısmetçiliğe, dolayısıyla Allahçılığa varabiliyordu sonunda.




Bu ileti en son tarihselmaddeci tarafından 23.12.2014- 16:06 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tarihselmaddeci
[ tarihselmaddeci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.05.2014
İleti Sayısı: 581
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder

Web Adresi | Özel ileti Gönder

1 kere teşekkür edildi.
1 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: tarihselmaddeci
Cevap Tarihi: 23.12.2014- 16:11


Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Solcu oldukları iddiasında bulunan kürt milliyetçilerinin   partinize yönelik düşmanlığını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda parti içinde değerlendirme yapıldı mı?



Aslında Kürt milliyetçilerinin Halk Cephesine yaptığı gibi bir saldırısı olmadı partimize karşı. Eleştirilerimize cevap da vermediler. Onların yerine HDP'deki hareketler cevap vermeye çalıştılar (kraldan çok kralcılık bu olsa gerek). Ayrıca 1915 techiri konusunda da karşılıklı bir katliam olduğunu belirtmemiz sebebiyle de bir nefret var ki o çok uzun bir konu, başka bir zaman tartışılabilir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 23.12.2014- 19:17


Alıntı Çizelgesi: tarihselmaddeci yazmış

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

İP'i aşamalı devrim teorisini savunuyor diye eleştirmeniz bana tuhaf geldi.Evet iki partinin aşamacılığa bakışı farklı sizinki demokratik halk devrimi;yani işçi sınıfının öncülüğünde yoksul ve küçük burjuva köylülerin de desteğiyle bir demokratik devrim gerçekleştirilmesi ve bu sayede emperyalizmin ülkeden kovulup,feodal kalıntıların temizlenip kesintisiz devrimlerle sosyalizme geçiş,onlarınki ise önderliği küçük burjuvaziye veren,sanayi ve ticaret burjuvazisi arasında millici bir kesimin olabileceğini savunan bir görüş ama sonuç olarak her iki strateji de aşamacı.Sadece biçimi farklı.

Ayrıca Kemalist değiliz diyorsunuz ama şiarlarınızdan biri de Mustafa Kemal'ciyiz .Mustafa Kemal'in verilen antiemperyalist kurtuluş savaşa önderliğini ve bunun ilerici yönünü kimse reddetmiyor ama savaş öncesi ve sonrası da bir kopuş değil bütünlük içeriyor.Nasıl savaş boyunca emperyalizme karşı ilişkilerde burjuva karakter gereği gelgitler varsa savaştan sonra da bu devam etti.Evet burjuva diktatörlük savaştan sonra kuruldu ama savaş boyunca da Mustafa Kemal bir burjuva önderdi ve hedef olarak da burjuva diktatörlüğünü kurmayı düşlüyordu.Sosyalistler Mustafa Kemal'ciyiz deyip burjuvazinin liderliğini kabul etmezler,sosyalistler kendi bayraklarını açarlar ve kendi proleter önderliklerini oluştururlar.Nitekim kurtuluş savaşı boyunca da sosyalistler bunu yaptı.Verilen antiemperyalist savaşta ittifak yapılabilir ama burjuvazinin önderliği kabul edilemez.Mustafa Kemal'ciyiz deyince burjuvazinin liderliğini kabul etmiş oluyor dolayısıyla sosyalistlerin katledilişini de bir bakıma normalleştiriyorsunuz.

Bir başka çelişki de şu;İş Bankasının kurulmasını,İzmir İktisat Kongresi Kararlarını eleştiriyoruz diyorsunuz ama bu da bir tutarsızlık barındırıyor içinde.Çünkü hem Mustafa Kemal'ciyiz deyip burjuva önderliğini kabul ediyorsunuz hem de normal olarak sonrasında gelişen bu sürece sahip çıkmıyoruz,eleştiriyoruz diyorsunuz.İP bu noktada daha tutarlı bence.

Burjuva ateist uygulamalardan kastınızı da anlayamadım.Aydınlanma hamleleri size göre burjuva ateist uygulamalar mı oluyor?




Eğer ki bir Avrupa ülkesinden bahsetsek, söz konusu teoriyi savunmak kesinlikle aşamacı olurdu. Hatta sosyal demokrasiye kayabilecek bir duruma bile dönüşebilirdi. Ancak Avrupa ile Türkiye'nin tarihsel koşulları birbirinden farklıdır. Dolayısıyla Türkiye'nin mevcut durumunda bir tefeci-bezirgan kalıntı olduğu için, Türkiye'nin kesintisiz devrim yolu üzerinde öncelikle küçük burjuvaların yedeklenmesi ve vahşi burjuvazinin (TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB dışı burjuvanın) tarafsızlaştırılması süreci vardır. Bugün MKP ve Halkevleri   yakın geçmişte Türkiye'nin yolunun sosyalist devrim sürecine uygun, yani maksimum programa uygun olduğunu tespit ettiklerini belirttiler. KP yıllardır sosyalist devrimi savunuyor. Ancak Türkiye'nin olgusu maksimum programı uygulamaya uygun değildir. Çünkü iktidardaki unsur, gerici köylülüğün (ya da onun zihniyetinin) desteği ile ayakta durmaktadır. Bu ayrı bir tartışma olabilir ancak Hikmet Kıvılcımlı'nın Devrim Zorlaması - Demokratik Zortlama adlı MDD eleştirisini öneririm daha iyi anlaşılmak adına.

Mustafa Kemal'in kurtuluş savaşı öncesi ile sonrası arasındaki farkı "şekilsel" ve "öz" olarak birbiri ile tutarlı bir bağlantı ile görebiliriz. Kurtuluş Savaşı'ndan önce devrimcidir, gençtir, atiktir. Ama ondan sonra 70 yaşını geçmiş bir yaşlı adam gibidir. Hatta 1926'da finans-kapital tarafından ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Mustafa Kemal, bir kişidir. Finans-Kapitalistleşmeye çalışan Anadolu Burjuvazisinin keşfi sonucu önder olsa dahi, çağına göre en ileri olabilecek noktadadır (Türkiye şartlarında). Ancak savaş sonrasında "mumyalanmıştır". Kurtuluş Savaşı boyunca yaşanan yalpalamalar Mustafa Kemal'in kişiliğini değil, finans-kapitalin ve onu kısmen destekleyen (2. grup) tefeci-bezirganlığın davranışıdır. Resmi tarihe karşı üretilen alternatif tarihin bakış açısı da tam da bu noktada hatalıdır. Kemalizm'in Türkiye'ye dayattığı "şeflik" durumu kabul edilerek çıkarımlar yapılmakta. Halbuki böyle bir durum yok, Mustafa Kemal'in mutlakiyeti yoktur Türkiye tarihinin gidişinde, Türkiye finans-kapitalizminin, İttihat ve Terakki'den çıkarları doğrultusunda kopanların yöneltmesi vardır. İşte biz bu sınıfsal farkı gördüğümüz için Türkiye Komünist Partisi önderlerinin katledilişi meselesini bir kişinin emrine değil, bir sınıfın tutumuna göre değerlendiriyoruz. Bu değerlendirmeleri Hikmet Kıvılcımlı ve Şefik Hüsnü gibi önderler de ortaya koyar.

Ayrıca sosyalist olarak bizim zaten kendi bayrağımız var, biz bu sebeple Türkiye proleteryasının bayrağını taşırız, ulus bayrağını değil. Ancak Mustafa Kemal'in birbiri içine geçmiş burjuva devrimi önderliği ile finans-kapital diktatörlüğünün başı rolünü ayırarak sahiplenmek, tüm Dünya komünistlerinin yapması gerekendir. Nasıl ki Jose Marti'ye sahip çıkılıyorsa, Mustafa Kemal'e de sahip çıkılmalı, özellikle şeriatçıların, gericilerin hedefi o iken.

İş Bankası ve İzmir İktisat Kongresi kararlarını desteklememe durumu da yukarıdaki sürece bakınca ortaya çıkıyor zaten. Bunları kuranlar ile Mustafa Kemal'i mumyalaştıranlar/öldürmeye çalışanlar aynı kişiler. Celal Bayar, Kazım Karabekir ya da başka bir kişi, farketmez. Bunlar siyasal alandaki gölgelerdir. Ancak ülkeyi yöneten gerçek güç, CHP üyesi olan 500 kişilik finans-kapital ekibinden başkası değildir. Dolayısıyla yönlediremediği bir durumdan dolayı Mustafa Kemal'i suçlamak garip olur. Bugün komik bulduğumuz bir kaç kanunda bile gördüğü tepkilerin sonuçlarını bugün görüyoruz (şapka kanunu, ölçü kanunu vb...). Kısacası tarih kişilerce yapılmaz. Sınıflar savaşımıdır diyorsak, bizim düşmanımız halkın sevdiği Mustafa Kemal değil (ki neden sevdiğine dair bir sürü kişisel argüman üretebilirim), finans-kapital olmalıdır. Atatürk'ü eleştirmekse, tabii ki eleştirmeli. Müdahale edebileceği noktalardaki durumu ele alınmalı. Ancak bugün Mustafa Kemal'in devrimci gücünü inkar etmek doğru değildir. Keşke Kürt hareketi de eleştirileri ile birlikte bu noktaya gelebilse.

Örneğin şunu sorgulamak gerek. Sürekli AKP'ye yönelik tepkiler geliştiriyoruz. Neden bir Garanti CEO'sunu, Akbank İK'larını, İş bankası hissedarlarını teşhir etmiyoruz? AKP sizce yalnız başına mı yapıyor bu işleri? Bunu biz de eksik yapıyoruz, yani gerçek düşman karşımızda aslında.

Dolayısıyla İP'in şovenist düşüncelerinden dolayı (eskiden de Maoculuktan dolayı sosyal şovendiler) Kemalizmle uyuşması normal. Tabii ki parababalarının kuyruğunda iktidar koltuğu için komünistlerin katledilmesini doğal karşılayabilirler. Bu da kendileri açısından doğal bir durum. Ancak biz düşüncelerimizi hiçbir zaman gizlemedik soran insanlara. Ne Kürdistan konusunda, ne de Atatürk konusunda.

Burjuva ateizmi konusuna gelince, bugün İP'in yayınladığı bazı kitaplarda yer alan ifadeler, materyalizmi halka değil sadece parababalarına yaymaya yönelik bir çabayı barındırıyor. O zamanın kitaplarında burjuvanın memurları olacak öğrencilere materyalizm anlatılırken, halk ise şekilsel olarak laiklikle tanıştırılıyordu. Halka laikliğin sebebi, sonucu doğru olarak aktarılmıyordu. Burjuva materyalizmi de dolayısıyla ortaçağcı gericiliği güçlendirmiştir. Halbuki diyalektik materyalistlerin yöntemi bu şekilde olmaz, din konusunda hakim ve sebepleri anlatarak ortaya konulurdu. Ayrıca bu tür bir laiklik, doğal olarak ki mekanik materyalist olduğundan, kaderciliğe, kısmetçiliğe, dolayısıyla Allahçılığa varabiliyordu sonunda.



Türkiye de hakim üretim tarzı kapitalizmdir ve kapitalizm Türkiye de önemli ölçülerde gelişmiştir.Türkiye'yi orta derecede kapitalist bir ülke olarak tanımlayabiliriz.Burjuva demokratik devrimin tamamlandığı(iktidar burjuvaziye geçtikten sonra bu tamamlanmıştır),sınıfların gayet net bir biçimde ortaya çıktığı bir ülkede asli çelişki emek-sermaye çelişkisidir.Bu açıdan baktığımızda da Türkiye'nin rotası sosyalist devrimdir.Sizin proleteryaya yedeklenmesi gerek dediğiniz küçük burjuvazi yapısı gereği büyük burjuvaziye bağımlıdır.Küçük burjuvazi ya tekellerin yerel şubesini oluşturur yada sermaye bakımından tekellere bağımlıdır.Dolayısıyla küçük burjuvazinin proleteryanın komutasına altına girmesi mümkün değil.İktidardaki unsurun gerici köylülüğün desteğiyle ayakta durmasını savunmanız da hayalcilik.Akp bizzat yerel ve uluslararası tekellerin desteğiyle ayakta durmakta,onların çıkarlarınca kendini oluşturmuştur ve tanımlamaktadır.Yer yer sistemin boşluklarından yararlanıp belli ölçülerde bağımsızlık kazanıyor olabilir ama genel anlamda yerel ve uluslararası tekellere bağımlıdır.Ayrıca halkın önemli bir kesimi aydınlanmayı içselleştirememiş,gerici köylü zihniyetine sahip diye demokratik devrimi savunmak durumunda değiliz.Çünkü Türkiye burjuva demokratik devrimini yaşamıştır,bu devrim bir aydınlanma getirmiştir ve bugün bu aydınlanmayı içselleştiren önemli ölçüde bir kitle vardır.Gezi bunun yansımasıdır.Önemli olan bu kitleye aydınlanmacılık,yurtseverlik gibi değerlerin ancak sosyalizmle korunabileceğini anlatmak,bu kitleyi sosyalist cumhuriyet mücadelesine kazanmaya çalışmaktır.Zaten devrimin bu kitleyle yapılabileceğini savunuyorsak ve bu kitle de emekçi kesimlerden oluştuğuna göre neden aşama koyup iktidara burjuvaziyi ortak edelim,yapacağımız dönüşümleri sınırlayalım?

Tarihte bireyler de önemlidir ama tabi ki belirleyeci değillerdir.Tarihi sınıflar yaratır ve bireyler de ait oldukları sınıfın özelliklerini yansıtırlar.Kurtuluş Savaşına asker-sivil aydınlardan oluşan bürokratik bir yapı önderlik etmiştir.Bu önderlikse sınıfsal olarak milli ticaret burjuvazisi ve sanayi burjuvazisiyle,feodal toprak ağalarına dayanmıştır.Bizde ki feodallerin önemli bir kısmının emperyalizmle işbirliği yapmayıp,savaşa destek vermeleri milli feodal aristokrasi diye bir kavramın ortaya atılmasına yol açmış ve her ne kadar bu durum savaş için olumlu olsa da savaştan sonra toprak reformunun önünü tıkayan gerekçelerden biri olmuştur.Mustafa Kemal ve arkadaşları işte bu ittifakın millici ticaret,sanayi burjuvazi ve milli feodal aristokrasi işbirliğinin önderleridir.Yaptıkları bu sınıfların çıkarlarını yansıtır.Bu savaştan öncede böyleydi,sonrada böyle.Tabiki bu işbirliği geliştiren sınıfların kendi içlerinde çelişmeler ve farklı düşünceler var.Mesela Mustafa Kemal ve arkadaşları bu sınıfların daha ilerici yönlerini yansıtırken,Kazım Karabekir çevresi daha gerici yönlerini yansıtır.Ancak bu sosyalistler için çok da ''önemli'' değil.Mustafa Kemal burjuvazinin feodallerle işbirliği içinde olduğu bir sınıfsal elbirliğinin ve sonrasında buna bağlı olarak gelişen oligarşik diktanın lideridir.Dolayısıyla sosyalistler ne savaş öncesi için nede savaş sonrası için Mustafa Kemal'ciyiz demezler.Biz sosyalistiz,kendi bayrağımızı açar,proleter diktatörlük için savaşırız.O zamanki komünist öncüler de böyle yapmışlardır.

Ayrıca Mustafa Kemal'i yönlendiremediği bir durumun içindeydi diye masumlaştırmanız gerçekçi değil.Kemalizm bonapartizmdir.Nasıl 1. ve 3.Bonapart her ne kadar sanayi ve finans kapitalin çıkarlarını yansıtan iktidar olsalar da belli ölçülerde bağımsızlığa sahiplerdir,Mustafa Kemal için de aynı durum geçerli.Yani öyle aciz falan değil ama sınıfsal olarak bu iktidarlar burjuva karakterde olduğu için yaptıkları burjuvazinin çıkarlarını yansıtır,onların çıkarları dahilinde hareket ederler.Mesela Mustafa Kemal ve ona yakın olanların bağımsızlığının göstergelerinden biri laiklik ve cumhuriyetin kurulmasıdır.Cumhuriyetin ilanı ve laiklik Türkiye burjuvazisi için çok da zorunlu devrimler değildi ama Mustafa Kemal ve arkadaşları burada bir irade koydu(bu irade çok değerlidir).Bu bile onların düşünüldüğü kadar aciz olmadıklarının göstergesi.Ancak ekonomik,altyapısal hamleler hep bağlı bulundukları sınıfların çıkarlarını yansıtır.

Ayrıca Mustafa Kemal'ciyim demedim diye Mustafa Kemal düşmanı olmuyorum veya onun tarihsel anlamda ilerici bir kişi olduğu gerçeğini inkar etmiyorum.Zaten verdiğim sosyalizm mücadelesiyle de Mustafa Kemal ve arkadaşlarının savunduğu aydınlanmacılık,yurtseverlik gibi değerlere de bugün ben gerçek anlamda sahip çıkıyorum.Ancak bu tarihsel ilericiliğin ve getirilen kazanımların önemini vurgulamam beni Mustafa Kemal'ci yapmaz.Bizim hedefimiz verilecek savaşa burjuva demokrat bir kişiliğin önderlik etmesi değil emekçilerin önderlik etmesidir.Dolayısıyla şiarımız Mustafa Kemal'ciyiz olmaz,Sosyalist Cumhuriyet olur.

Aydınlanmacılık konusunda Kemalizmin önemli getirileri vardır.Laikliğin halka anlatılmasından bahsetmişsiniz okullardan daha büyük bir şekilde bunu yapabilecek bir kurum var mı? O dönem halkevleri de vardı bunun yanında.Ortaçağcı gericiliğin güçlenmesine neden olan bu dönem yapılan materyalist öğretim değil tam tersine bu materyalist öğretinin yeteri kadar yayılamaması oldu.Sırf neden bizim gibi diyalektik materyalist değillerdi diye bu dönem yapılan ilerlemeler,aydınlanma hamleleri küçümsenemez.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 9 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   4   5   6   7   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Sosyalistler arası karşılıklı eleştiri kültürü üzerine... melnur 0 1126 11.12.2021- 06:01
Konu Klasör Kürt hareketiyle sosyalistler arasındaki ilişkiler üzerine... melnur 0 279 14.05.2023- 05:23
Konu Klasör Pervin Buldan: Bu seçimi, faşizm ile demokrasi arasında bir referandum olarak görmeliyiz... melnur 0 244 27.05.2023- 03:40
Konu Klasör Birgün yine fark yarattı şibusa 1 4901 28.03.2014- 15:59
Konu Klasör sosyalizm ile komünizm arasında ne fark var. yura 36 20791 30.09.2023- 07:01
Etiketler   hkp,   ile,   İp,   arasında,   fark,   var
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS