Yeni bir yetmez ama evet süreci...
ENVER AYSEVER
Baştan söyleyeyim; AKP yolsuzlukların üstünü örtmek için ustaca bir taktik uyguladı ve eski ortağını idam sehpasına oturtarak; hırsızlık haftasına yeni bir gündemle girilmesini sağladı. Şaşırmadık elbette. Sonunda herkes bir gün mutlaka terörist olacak madem, Cemaat üyeleri de bunun dışında kalamayacaktı, sıra onlara geldi. Bu sürecin siyasi bir kavgadan doğduğu ve memleketimizde siyaset deyince derin cukkalama durumlarının meşru sayılmasından ötürü, tüm olan biten kurallara uygun biçimde ulu orta sergileniyor. Bu tutuklamalara hukuki diyemeyiz. Siyasidir ve meşruiyeti gündeme göre değişir. İddianamelerin de kötü bir senaryo olacağını tahmin etmek zor değil. Bu açıdan bakınca gülünç
Ancak belleği unutkanlığa yatkın olan toplumumuza ve elbette düşün dünyasında kalem oynatanlara biraz anımsatma yapmak mecburiyetindeyiz. Bugün AKPye en sert eleştirileri yapan liberaller, esasen iktidar olma yolunda bu siyasi partinin en büyük koltuk değneğiydiler. Toplumsal bir tabanları yoktu. Fakat tuttukları köşelerde patırtı çıkarma güçleri vardı. Bir anda tüm ekranlarda, köşelerde dırdır yaparak, kafaları bulandırdılar. Her vakit AB sürecine en büyük katkıyı eski Milli Görüşçülerin yapacağına inandırdılar toplumu. Gömlek değişmişti nasılsa. Oysa değişmemişti ya, neyse Eleştiri getiren herkes Eski Türkiye çöpüne atılacaktı. Bu keyif ehli zatlar meydanı kendilerinin sanıp, at oynatacaklardı. Gülünç oldular, fark etmediler.
Yetmez Ama Evet faciası gerçekleşirken, en ön safta bu tuhaf arkadaşlar yer aldı. Hepsinin kafasında bir tuhaflık, o tuhaflığa uygun acayip bir özgürlük anlayışı vardı. Sosyalistler, laikler, Kemalistler çağdışıydı; gericiler, dinciler uygardı. Tarikat, cemaat sivil toplum olunca meseleler hallolacaktı nasılsa. Üstelik yeni bir medya doğmuş; bırakın eli kalem tutanı, cahil olan bayağı geçer akçeydi artık. Dandik akademisyenler, kerameti kendinden menkul gazeteciler yaratıldı ve bir de acayip tarih. İçine kapalı bu dinci tayfayı dünyaya dillendiren bu liberaller oldu. Taraf, Zaman ve benzeri gazeteler karargâh haline dönmüştü artık. İnfaz timi gibi insanları terörist ilan ettiler, itibarsızlaştırdılar ve hayali davalarla tüm muhalifleri sindirmeye çalıştılar.
Gazeteciler, akademisyenler, spor yöneticileri, siyasiler, hukuk adamları sırayla içeri tıkıldı. Üstelik birbirine benzemeyen bu insanlar aynı örgütün mensubuydular. Ekran borazanları vazifelerini yaptı. Kimi savcı oldu, kimi polis, kimi hâkim. Talimat iktidardan ve ortağı Cemaatten geliyordu. Liberaller meşru düşünce zeminini yaratıyorlardı. Bağırsaklarını temizliyordu sözde memleket, fakat dört yan bok kokar haldeydi. Herkes dinlenmiş, fişlenmiş, korku cumhuriyeti kurulmuştu. Üstelik yalancı suikast planlarıyla bir de mağdur gösteriliyordu kimileri. Mesela Arınç
Kafa liberal olunca bir ölçü konamıyor! Geçenlerde Özgür Basın susturulamaz diye bir metin yayınlandı. Koca koca imzalar var altında. Ben kendi terazimi söyleyeyim; hiç kimse bir fikrini açıkladı, diye yargılanamaz. İnancı, değerleri, dili, dini, ırkı nedeniyle sorgulanamaz; basın üyeleri, sadece etik ve mesleki ilkeler ölçüsünde değerlendirilmelidir. Düşüncesini ifade etmek, en temel haktır. Buna; şeriat istemek dahildir. Şimdi soralım; polisten aldığı bavul dolusu belgeyi yayınlamak, insanları hedef göstermek, gazetecilik mi? İftira atıp; silahlı kuvvetler cami bombalayacak, demek, gazetecilik mi? Bir albay üstlerine suikast yapacak, diyerek, intihara neden olmak, gazetecilik mi? Ergenekonun kasası, diye birini yaftalamak ve hedef göstererek, bir insanı ölüme göndermek gazetecilik mi? Odatv örneğinde olduğu gibi, bir medyayı hedef göstermek, gazetecilik mi? Gizli dinleme kayıtlarını, mahrem konuşmaları yayınlamak, gazetecilik mi? Kabataş yalanını ballandırarak yazmak, gazetecilik mi? Bu yayınları yapanlar, ifade özgürlüğü hakkını mı kullandı?
Demem o ki; geçen günler içerisindeÖzgür Basın Susturulmaz bildirisine imza koyanlar, iyi düşünmeli. 14 Aralık basına yapılan bir hamle mi, yoksa eski ortakların kapışması mı? Zaman, Samanyolu özgür basınsa; mesela BirGün, Evrensel, Özgür Gündem, Cumhuriyet, Yurt ne? İmza koyanlar iyi niyetli olabilir. Ama bu yeni bir Yetmez Ama Evet yanılsamasıdır. Bu davaların gerekçesi gülünçtür. Basına ve özgürlüğe darbe olarak asla nitelenemez. Tüm Cemaat ve havuz medyası hesap vermelidir hakiki davalarda, sahici mahkemelerde; attıkları iftiralardan, kararttıkları hayatlardan ötürü. Unutmayın dostlar; cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşeli.
Medya içindeki liberaller köşe taşlarını tuttukları sürece yetmez ama evetçilik de bu ülkede bitmez. Bu adamların eski günleri aradıklarına ve özlem duyduklarına eminim. Fırsat bulsalar Erdoğan ve AKP ile yeniden birlikte olmaya da hazırdırlar. Erdoğan ve AKP ''AB'ye girmek için uğraşıyoruz'' demesi yeterli. Başta Mehmet Altan olmak üzere, Nuray Mert'i, Oral Çalışlar'ı hemen hepsi koşarak AKP ve Erdoğan'ın yanında yer alacaklardır. Liberal kaypaklık dediğimiz şey bu adamların bir özelliği olmuş.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.
