SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  kilitli
Ne Yapmalı?/Erkin Özalp           (gösterim sayısı: 4.348)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 07.09.2013- 00:11


Ne Yapmalı?/Erkin Özalp

Komünist 249, 20 Ocak 2006

Yanlış sayılamayacak yaygın kanaate göre, Lenin, "Ne Yapmalı?" adlı kitabında örgütü, "İki Taktik" ve "Nisan Tezleri"nde ise devrim stratejisini ele alır. Ama açıkçası, Ne Yapmalı'sız bir strateji tartışmasının, en az İki Taktik ve Nisan Tezleri'ni bir yana bırakarak yürütülecek bir örgüt tartışması kadar güdük kalacağını bilmek gerekiyor.

"Ne Yapmalı?", adı üzerinde, "ne" yapılması gerektiği ile ilgili bir kitaptır. "Nasıl" yapılması gerektiği ile ilgili bir kitap değil... Ne Yapmalı'nın leninist öncülük ve örgüt teorisi ile ilgili en önemli başvuru kaynağı haline gelmesini sağlayan da budur.

Bu noktayı açmadan önce, kitabın yazıldığı dönemde farklı kesimlerin "ne yapmalı" sorusuna verdikleri yanıtları hatırlayalım...

Farklı yaklaşımlar

Rusya'nın devrimci demokratları olan narodnikler, farklı eğilimleri barındırmakla birlikte, henüz kapitalistleşme sürecine girmediğini ya da bu süreçte çok yol almadığını düşündükleri ülkelerinin, kapitalizm aşamasını atlayarak sosyalizme sıçraması için mücadele ediyorlardı. Devrimi köylülük yapacaktı. Sosyalizm de, Rus kırlarında zaten bulunduğu varsayılan devrimci değerlere yaslanacaktı. "Halka gidiş''ten çara suikast düzenlemeye kadar pek çok eylem türüne başvuran narodniklerin yüzü geçmişe dönüktü.

Bir burjuva demokrat aydın hareketi olarak görülebilecek olan "legal marksistler", Rusya'nın hızla kapitalistleşebilmesi için, burjuvazinin çarlık düzenine karşı yürüttüğü mücadelenin desteklenmesi gerektiğini savunuyorlardı. Kapitalizmin gelişmesi için burjuvazinin iktidara gelmesi, yani "burjuva demokratik devrim"in gerçekleşmesi gerekiyordu.

Rus sosyal demokrasisinin (bugün kullanılan deyimle sosyalistlerinin) sağ kanadında yer alan menşevikler, siyasal mücadelenin içinde olmaları ve işçi sınıfını örgütlemeye çalışmaları dışında, legal marksistlerle benzer bir yaklaşıma sahiptiler. Onlar da, Rusya'nın gündeminde bir burjuva demokratik devrimin bulunduğunu ve bu devrime de burjuvazinin öncülük edeceğini, etmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Devrim gerçekleştikten sonra, o zamana kadar burjuvaziyi ürkütmemeye de özen göstermiş olan işçi sınıfı, bağımsızlığını ilan edecek ve kendi devrimi için mücadeleye başlayacaktı.

20. yüzyılın başında, Rusya'nın temel sorunu, gerçekten de, çarlık düzeniydi. Giderek daha baskıcı bir diktatörlüğe dönüşmüş olan çarlığa karşı mücadele yürütmeden, çarlık düzenini yıkmadan, ülkenin hiçbir önemli sorununu çözmek mümkün değildi. Çarlığa karşı mücadele de, her şeyden önce, bir "demokrasi"mücadelesiydi.

Lenin'i ve bolşevikleri diğerlerinden ayıran, bu mücadeleyi kimin yürütmesi gerektiği konusundaki düşünceleriydi. Kapitalizmin Rusya'ya çoktan girmiş ve kayda değer bir gelişme göstermiş olduğunu vurgulayan Lenin'e göre, demokratik devrime, kararlı bir devrimci mücadele yürütmektense çarlıkla uzlaşmayı tercih eden görece zayıf burjuvazi değil, Rusya işçi sınıfı öncülük edebilirdi ve etmeliydi. İşçi sınıfı, köylülükle ittifak kurmayı da hedefleyerek, siyasal iktidar mücadelesi yürütmeliydi.

Trotskiy, bu tartışmaya, teorik açıdan üzerinde durulmayı hak eden, pratikte ise çok fazla anlam ifade etmeyen bir vurguyla katılmıştı: İşçi sınıfı, iktidara hangi bayrak altında gelirse gelsin (Rusya'nın gündeminde demokratik devrimin bulunduğu konusunda Trotksiy diğer marksistlerle hemfikirdi), bir kez iktidara geldikten sonra kendisini demokratik görevlerle sınırlandıramazdı. Burjuvazinin ve diğer gerici sınıfların direnişini kırmak için kamulaştırma gibi sosyalist önlemlerin alınması gerekecekti. Ayrıca, Rus köylülüğünün devrimci dinamizminin çok önemli olduğunu teslim eden Trotskiy, yine teorik bir noktayı ön plana çıkarıyor ve köylülüğün siyasal temsilci çıkaramayacağını, bu kesimin desteği alınsa bile "ittifak" kurulamayacağını savunuyordu.

Trotskiy'in katkısı pratikte çok fazla anlam ifade etmiyordu, çünkü dönemin en önemli ihtiyacı, demokrasi mücadelesi yürütülerek iktidara geldikten sonra ne tür bir sürecin yaşanacağını değil, işçi sınıfının devrimin öncü gücü haline gelmesi ve siyasal iktidarı alması için ne yapmak gerektiğini tarif etmekti. Köylülükle ittifak beklentisi ise (Ekim Devrimi’nden önce gerçekleşmedi), bolşevikler için, asıl görevi gölgede bırakacak bir ağırlığa hiçbir dönemde sahip olmadı.

Sorunun yanıtı

Lenin, Ne Yapmalı'da, iki temel hata tarif eder: İktisadi-sendikal mücadelenin siyasal mücadelenin önüne konması ve yerelcilik.

İşçi sınıfının öncelikle kendi iktisadi çıkarları için sendikal mücadele yürütmesi gerektiği düşüncesi ve bu mücadelenin sınıfın siyasal bilincini de adım adım geliştirmesi beklentisi, Lenin tarafından, yerden yere vurulur.

İşçilerin kendi patronlarına karşı yürüttükleri (ve komünistler olmasa da yürütecekleri) mücadeleyle devrimci bir sınıf haline gelmeleri mümkün değildir, çünkü bu mücadele düzen içi bir mücadeledir. Siyasal iktidar mücadelesiyle bağı kurulmayan kısa vadeli çıkar mücadeleleri, başarılı olunduğunda bile, burjuva ideolojisinin işçiler üzerindeki etkisini güçlendirir.

Tıpkı Marx gibi Lenin de, işçi sınıfının iktisadi sorunlarını küçümsediği için eleştirilmiştir. Tıpkı Marx gibi Lenin de, işçi sınıfının önüne siyasal iktidar hedefini koymuştur. Marx, 1848'de, Almanya işçi sınıfının öncelikli hedefinin ülkedeki mutlakiyetçi rejimi yıkmak olması gerektiğini savunmuştu. Lenin de, 1902'de, Rusya işçi sınıfının öncelikli görevinin çarlık rejimini yıkmak olduğunu savundu.

Bu yaklaşıma getirilen belli başlı iki itiraz var: Ertelemecilik ve bölücülük.

Ertelemecilik eleştirisine göre, leninistler, tüm sorunların çözümünü devrime havale ederek, bugünden çözüm bulunabilecek olan sorunlara gözlerini kapatmaktadır. Oysa mesele, güncel sorunların çözümü için mücadele yürütüp yürütmeme meselesi değil, güncel sorunlar ile nihai hedef arasında bağ kurma meselesidir. Ayrıca, nihai hedefi bir yana bırakanların güncel sorunlara daha iyi çözümler bulacakları hiç o kadar kesin değildir.

İkinci itiraz ise, henüz yeterince bilinçli olmayan işçilerin önüne siyasal iktidar hedefini koymanın sınıfı böleceği düşüncesine dayanır. Bu düşünce, bir yere kadar, doğrudur. Burjuva ideolojisinin kuşatması altındaki işçiler arasında bir bölünme yaratmadan, işçi sınıfı içinden öncü kollar çıkarmadan, siyasal iktidar mücadelesi yürütülemez. Ama dar çıkar mücadelesi çok daha bölücüdür. Dar çıkar mücadelesi, farklı sektörlerdeki, farklı işyerlerindeki hatta aynı işyerindeki işçilerin birbirlerini rakip olarak görmelerine neden olur. Dar çıkar mücadelesi, işçi sınıfı ile diğer toplum kesimleri arasındaki bağları da zayıflatır, işçi sınıfını yalnızlaştırır.

Siyasal iktidar mücadelesi, işçi sınıfının ülke ölçeğinde birleşmesinin tek yoludur. Ve bu mücadele, işçi sınıfının diğer toplum kesimlerine öncülük etmesinin de tek yoludur.
Lenin, işte bu nedenle, yerelciliğe de karşıdır. Ülke ölçeğinde yayın yapan merkezi bir haftalık gazete, Lenin için, yüzlerce ya da binlerce yerel yayından çok daha değerlidir. Çünkü onun derdi, işçi sınıfını ülke ölçeğinde birleştirmektir.

Ve Ne Yapmalı'da, ülke ölçeğindeki siyasal mücadelenin ne şekilde yürütülebileceğini, mümkün olduğunca somut örnekler üzerinden tartışır. Kitabı okurken dikkat edilmesi gereken bir konu, ilkesel yaklaşımlarla bunların 1902 Rusyası'ndaki somut karşılıkları arasındaki ayrıma dikkat etmektir.

İlkesel olan, işçi sınıfının siyasal iktidar için mücadele eden bir sınıf haline getirilmesidir. Bunun hangi somut başlık ve hedefler üzerinden gerçekleşeceği ise, yerine ve zamanına göre değişir. 1902 Rusyası'nda, temel sorun, daha önce tartışıldığı üzere, çarlık rejiminin yıkılmasıydı. Dolayısıyla, o dönemde, tüm sorunları çarlık rejimiyle ilişkilendirmek gerekiyordu.

Tüm bunların "kendiliğinden" bir şekilde gerçekleşemeyeceği, bir "öncülük" gereksinimine işaret ettiği açık olsa gerek.

Buraya kadar hiç anmadığımız "kendiliğindencilik", yani işçi sınıfının ya da başka toplum kesimlerinin "tabandan gelen" dinamizmleriyle her tür sorunu çözecekleri, her tür engeli aşacakları hayalciliği, Ne Yapmalı'da yerden yere vurulan bir başka yaklaşım biçimidir.
İşçilerin güncel bilinç düzeyini yücelten her tür yaklaşım, ya burjuva ideolojisine bir övgüdür ya da bir boyun eğiş.

İşçi sınıfı, kendiliğinden bir şekilde, siyasal bilince ulaşma şansına sahip değildir. İşçi sınıfının güncel bilinç düzeyi ile tarihsel görevinin gerektirdiği bilinç düzeyi arasındaki mesafe, ancak "öncülük" yaparak kapatılabilir.

Leninizm, her şeyden önce, bir "öncülük" teorisidir.

Örgüt ise, öncülük yapabilmek için gereklidir.

Leninist öncülük ve örgüt teorisine ilişkin tartışmayı İki Taktik ve Nisan Tezleri üzerinden açacağız....




Bu ileti en son melnur tarafından 07.09.2013- 00:19 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.09.2013- 00:21


İki Taktik ve "Nisan Tezleri".Erkin ÖZALP
Komünist, 3 Şubat 2006


Marksizmin klasik metinleri şablonculuktan ne kadar uzaksa, bu metinler hakkındaki tartışmalar da o kadar şabloncu olabiliyor. Lenin'in İki Taktik'i "işçi sınıfı ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü"ne, Nisan Tezleri ise "bütün iktidar sovyetlere" sloganına indirgenebiliyor. Bu çalışmalardaki öncülük vurgularını ihmal edenler, somut formül ve sloganları tarihsel bağlamlarına yerleştirmeyi başaramıyor.

Dönemin tüm Marksistlerinin ortak değerlendirmesine göre, 1900'lü yılların başında, Rusya'nın gündeminde bir burjuva demokratik devrim vardı.

Beklenen devrim 1905 yılında patlak verdi. Ocak ayında çara dilekçe vermek üzere ünlü Kışlık Saray'a yürüyen işçilerin kurşuna dizilmesi üzerine başlayan protesto gösterileri tüm ülkeye yayılır ve genel bir ayaklanmaya dönüşürken, o dönemdeki adlarıyla "sosyal demokratların" bolşevik ve menşevik kanatları arasındaki bölünmüşlüğün hiçbir yapaylığının bulunmadığı belirginlik kazandı.

Burjuva demokratik devrime burjuvazinin öncülük etmesi gerektiğini düşünen menşevikler, sosyal demokrat partinin iktidarı ele geçirmeye ya da olası bir geçici hükümette yer almaya çalışmak yerine, "en uç devrimci muhalefet partisi" olarak kalması gerektiğini savundular. Sosyal demokratlar, yalnızca, devrimin Avrupa'ya sıçraması ve bu kıtada sosyalist devrimlerin gerçekleşmesi durumunda, iktidara gelmeyi düşünebilecekti...

Lenin ise, "Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin İki Taktiği" adlı broşürünün önsözünde, bolşeviklerin bakış açısının farklılığını şu cümlelerle ortaya koydu: "Kuşkusuz, devrim bizi ve halk kitlelerini eğitecek. Ama bugün militan bir siyasi partinin karşısında duran soru şudur: Biz, devrime herhangi bir şey öğretebilecek miyiz?"

Aşağıdan mı yukarıdan mı?
İki Taktik, Türkiye'deki demokratik devrim-sosyalist devrim tartışmalarında, demokratik devrimcilerin elini güçlendiren bir çalışma olarak görüldü. Oysa bu çalışmanın ayırt edici özelliği, gündemdeki devrimin niteliğiyle ilgili tezi değil, bu devrime ne şekilde müdahale edilmesi gerektiğiyle ilgili tezidir. Menşevikler henüz gündemde olmayan iktidar olasılığından bile kaçarken, bolşevikler işçi sınıfını iktidara taşımayı hedeflemiştir. Lenin'e göre, işçi sınıfı, burjuvazinin kuyruğuna takılmak yerine, bir halk devrimine önderlik etmeliydi. İşçi sınıfının öncü partisi, bağımsızlığını korumak ve sosyalizm için mücadele etmek koşuluyla, olası bir geçici devrim hükümetine katılmalıydı.

İşçi sınıfı iktidarı almak için yeterli bilinç düzeyine sahip miydi?
Bu, yanlış bir sorudur. Marx için olduğu gibi Lenin için de, iktidar, sadece işçi sınıfının bilinçlenmesinin bir ürünü değil, aynı zamanda işçi sınıfını bilinçlendirmenin bir aracıdır.

Lenin'de "aşağıdan gelen" her şeye güzelleme yoktur. İki Taktik'teki saptamaya göre, sosyal demokrasi, Paris Komünü'nden sonra gericiliğin Avrupa'da kazandığı güç nedeniyle, sadece "aşağıdan gelen" eylemlere dayanan savunmacı bir yaklaşım geliştirmişti. Ama artık devrimci bir döneme girilmişti ve bu dönemde "yukarıdan gelen" ("tepeden inme"!) eylem biçimlerine yoğunlaşmak gerekiyordu.

Bir başka deyişle, işçi sınıfının öncü partisi, sınıfı dönüştürmek için, ülke siyasetinde ağırlık sahibi olmayı hedeflemelidir.

Öncü partinin görevi, işçi sınıfının bir "halk devrimi"ne önderlik etmesini sağlamaktır.

Lenin, "halk devrimi" kavramına şu şekilde açıklık getiriyor: "Evet, halk devrimi. Sosyal demokrasi, "halk" sözcüğünün burjuva demokratik kötüye kullanımına karşı mücadele etmiştir ve çok haklı olarak bugün de mücadele etmektedir. (...) Ama [sosyal demokrasi], "halk'ı "sınıflar'a bölerken, ileri sınıfın kendi içine kapanmasını, kendisini dar amaçlarla sınırlandırmasını, dünyanın iktisadi egemenlerinin tepkilerinden korkarak faaliyetlerini zayıflatmasını değil, ara sınıfların heyecansızlığına, dalgalanmalarına ve kararsızlığına sahip olmayan ileri sınıfın, tüm halkın davası için ve tüm halkın başında çok daha büyük bir enerji ve heyecanla mücadele etmesini amaçlar."

Tersi de doğrudur: İşçi sınıfının halka önderlik edebilmesi için, sınıfı siyasal iktidar mücadelesine kazanacak, onu bu mücadele içinde eğitecek bir öncüye ihtiyaç vardır.

1917'nin farkı
Yenilgiyle sonuçlanan 1905 devrimini bir gericilik dönemi ve ardından 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı izledi. Savaş, uluslararası "sosyal demokrat" harekette bir bölünmeye yol açtı. İkinci Enternasyonal üyesi partilerin önemlice bir bölümü milliyetçilik batağına saplanarak kendi burjuva sınıflarını desteklerken, aralarında bolşeviklerin de bulunduğu devrimci partiler, işçi sınıfını devrim mücadelesine çağırmak üzere savaşa karşı çıktılar.

Ancak 1917 Şubat Devrimi, bolşeviklerin (ya da menşeviklerin) mücadelesinin değil, savaşın yıkıcı sonuçlarına yönelik toplumsal tepkilerin bir ürünü oldu. Devrim patlak verdiğinde, sosyal demokrasi, fazlasıyla zayıf düşmüş durumdaydı.

Bu koşullar altında akla ilk gelebilecek strateji, 1905'te yapılamayanların hayata geçirilmesiydi. Nitekim Lenin'in "Nisan Tezleri"ni ortaya atmasından önce, bolşeviklerin çoğunluğu, İki Taktik'te savunulan "işçi sınıfı ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü" sloganını öne çıkarma yanlısıydı.

Ama bu kez koşullar farklıydı. Burjuva demokratların önderlik ettiği bir geçici hükümet kurulmuştu. İlk olarak 1905 Devrimi döneminde ortaya çıkmış olan işçi, asker ve köylü sovyetleri yeniden kurulmuş, ama bunlar iktidarı geçici hükümete bırakmıştı.

Lenin'e göre, halk, iktidarı burjuva demokratlara bırakarak "hata yapmıştı" ve bolşeviklere düşen görev, hata yaptıklarını halka anlatmaktı!

1917 yılının Şubat ayında, bolşevikler, 1905 yılının Ocak ayına göre, çok daha zayıf durumdadır. Ama Rusya bir kez daha devrimci bir döneme girmiştir ve Lenin, devrimin nereye akacağını kestirmeye çalışmak yerine, bu yeni devrime nelerin öğretilmesi gerektiği sorusuna yanıt aramıştır.

Savaşı sona erdirme iradesine bile sahip olmayan geçici hükümetin başarısız olacağı açıktır. Bu durum aynı zamanda burjuva demokrasisi ile yolların tümüyle ayrılmasını mümkün kılmıştır. Henüz "sosyalizm"den söz etmek için erken olsa bile, işçi sınıfının artık kendi iktidarı için mücadele etmesi gerekmektedir.

Peki, işçi sınıfı buna hazır mıdır? Lenin'in Nisan Tezleri'ne ilişkin notlarında verdiği yanıt şu şekilde: "Sorun, işçilerin hazırlıklı olup olmadığı değil, nasıl ve ne için hazırlanmaları gerektiğidir."

Partide dönüşüm ihtiyacı
Lenin, tam bu noktada, partinin içine döner. Acil olarak kongre toplanmasını, partinin programının ve adının değiştirmesini, bunların da ötesinde yeni bir enternasyonalin kurulmasını ister.

Pek çoklarının aklına "şimdi zamanı mı?" sorusunun gelmemesi mümkün değildi. Devrimci bir dönemde, siyasal görevlere yoğunlaşmak yerine, program ve isim değişiklikleriyle uğraşılır mı? Hele yeni bir enternasyonal kurma girişiminin sırası mıydı?

Oysa devrimci durum, yeni görevlerin altından kalkabilecek bir parti ihtiyacını yaratır. Doğru strateji, işin yalnızca yarısıdır. Eğer bu stratejiyi hayata geçirebilecek bir öncülük ve örgüt yoksa devrimci durumdan yararlanmak da mümkün değildir.

Lenin'in parti programına ilişkin değişiklik önerileri, eski "asgari program"da yer alan burjuva demokratik taleplerin kaldırılmasına ve işçi sınıfı iktidarı hedefinin netleştirilmesine yöneliktir. Diğer taraftan, yalnızca milliyetçilik batağına saplanan Avrupalı "sosyal demokrat" partiler değil, burjuvaziyle uzlaşmayı tercih eden menşevikler yüzünden de kirlenmiş olan "sosyal demokrasi" adından vazgeçilmesini isteyen Lenin, "Komünist Parti" adının alınması gerektiğini vurgular. Yeni bir enternasyonal çağrısı ise, Rusya'daki devrimci durumun dünya ölçeğindeki bir ayrışmayı mümkün kılacak ölçüde büyük olanaklar barındırdığını hissettirmeye yönelik bir adımdır. Her şeyden önce, partinin kadrolarına...

Evet, Nisan Tezleri'nde "bütün iktidar sovyetlere" denmişti.

Ama bu bir "talep" değil, mücadele çağrısıydı. Sovyetlerin yönetim organları, iktidarı almak istemeyen siyasi unsurlar tarafından doldurulmuştu. Sovyetler, ancak bolşeviklerin elinde, iktidarı isteyen organlar haline gelebilirdi. Öyle de oldu...

Devrimci dönemler, tarihin akışının hızlandığı dönemlerdir. Çok kısa süreler içinde çok büyük sıçramalar yaşanabilir. Nitekim 1917 yılının Şubat ayının en zayıf siyasi öznelerinden biri olan bolşevikler, aynı yılın Ekim ayında iktidarı almayı başardı.

Ancak buradan, devrimcilerin tek işinin devrimci durum beklemek olduğu sonucu çıkarılamaz. 1900'lü yılların başından itibaren yürüttükleri mücadele olmasaydı, herhangi bir toplumsal meşruiyetleri bulunmasaydı, devrimi yapabilecek bir kadro birikimine sahip olmasalardı, doğru strateji, bolşevikleri iktidara taşımaya yetmezdi.

Tersi de geçerli: İşçi sınıfını iktidara taşıma stratejisi olmasaydı, ortada bolşevik bir örgüt de olmazdı...

(Bu yazıdaki alıntılar www.marxists.org sitesindeki İngilizce metinlere dayanmaktadır.)




Bu ileti en son melnur tarafından 07.09.2013- 00:33 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  kilitli



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Ne yapmalı, nasıl yapmalı? melnur 1 3798 06.03.2019- 06:26
Konu Klasör Marksizm, bunalımlar ve seçimler-Erkin Özalp denizcan 0 4725 27.08.2014- 02:21
Konu Klasör Solda birlik isteyenlere- Erkin Özalp denizcan 3 5215 02.09.2014- 23:16
Konu Klasör Bölüne ayrışa, nereye?-Erkin Özalp denizcan 6 3850 25.11.2015- 22:20
Konu Klasör Tuhaf bir solculuk türü-Erkin Özalp denizcan 0 2617 11.08.2015- 09:34
Etiketler   YapmalıErkin,   Özalp
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS