Türkiye (eğer daha erkene alınmazsa) altı ay içerisinde genel seçimlere gidecek ve dünya tarihinin belki de en gerilimli sürecinde ülkeyi yönetecek iktidarı belirleyecektir. Bu nedenle seçimler yaklaşırken Türkiye'de demokrasiyi hâkim kılmak; giderek yoğunlaşan emek, doğa sömürüsünü durdurmak; ırk, din, mezhep ayrımcılığına son vermek ve maceracı dış politikalardan uzaklaşmak için AKP'ye karşı alternatif arayışları üzerine yürütülen tartışmalar son derece değerlidir. HDP çatısı altında HDK ve BHH bileşenleriyle birlikte tüm demokrasi güçlerinin bir demokrasi cephesi oluşturarak seçimlere katılması düşüncesine genel hatlarıyla ben de katılıyorum. Ancak bu cephenin seçimlerde AKP'yi durduracak bir güç oluşturabilmesi için sadece bir arada durmalarının, birlikte vitrin oluşturmalarının yeterli olmayacağını düşünüyorum.
Daha açık bir ifadeyle Alevilerin oyunu almak için Alevi, mütedeyyin kesimlerin oylarını almak için mütedeyyin, kadınların oylarını almak için kadın, LGBTİ bireylerin oylarını almak için LGBTİ birey, emekçilerin oylarını almak için emekçi, sosyalistlerin oylarını almak için sosyalist, Kürtlerin oylarını almak için Kürt adaylarla seçmenin önüne giderek AKP'nin önünün kesilebileceğini düşünmüyorum. AKP iktidarı döneminde çok daha fazla ayrımcılığa uğrayan, inkâr edilen, yoksullaştırılan, sömürülen, şiddet gören bu kesimlerin sadece kendi içlerinden çıktığı için bir adaya oy vermeyecekleri ya da bu cepheyi desteklemeyecekleri daha önceki pek çok seçimde de görülmüştür. AKP iktidarda bulunduğu 12 yıllık sürede kendisini yeniden üretmeye ve varlığını daimi kılmaya yönelik politikalarla topluma kök salmaya çalışmış; bunu da önemli ölçüde başarmıştır. AKP'yi durdurabilmek için AKP'nin bu başarısının temellerini, yani toplumun yarıya yakınını neden AKP'ye oy verdiğini doğru anlamak ve bunun üzerinden bir strateji geliştirmek gerekir.
AKP ayrımcılığa, sömürüye dayanan politikalarını sadece anti demokratik yöntemleri kullanıp, toplum üzerinde baskı kurarak yapmamıştır. Tam tersine toplumun geniş kesimlerine kendisini güvencenin tek adresi olarak dayatmıştır. 1980'de başlayan ve AKP'nin de iktidarı boyunca uyguladığı neoliberal politikalar, toplumun iki temel güvence kaynağını elinden almıştır. Bunlardan birincisi, güvencesi toprak olan, doğal kaynaklar olan yaşamını tarımsal faaliyetlerle sağlayan milyonlardır. Bunlar özellikle 2000'li yıllardan sonra büyük bir hızla tarımdan ve beraberinde de topraktan koparak güvencesiz bir halde kentlere gelmiştir. İkincisi ise devletin sosyal politikalarıyla kendisini güvence altında hisseden emekçi kesimlerdir. AKP döneminde sosyal devletin hızla tasfiye edilmesiyle birlikte işçi, memur, küçük üretici ve esnaftan oluşan emekçi kitleler de güvenceden yoksun kalmıştır.
AKP, kendi politikalarıyla güvencesizleştirdiği ve çaresiz bıraktığı geniş toplum kesimlerine yönelik olarak -siyasi yandaşlığı koşuluyla yürüttüğü- kendi sosyal yardım mekanizmalarını kurmuş, güvencesiz ve düşük ücretli işlerde istihdam olanağı sağlamış, rant olanaklarından yararlandırma beklentisi yaratmış ve böylece kendisini bir güvence odağı haline getirmiştir. Bu sayede de uyguladığı tüm emek ve doğa düşmanı politikalara karşın, AKP'yi durdurmak için bir araya getirilmek istenen toplum kesimlerinin de önemli bir bölümünün desteğini alarak her seçimde oyunu arttırmış, iktidarını sürdürmüştür.
İşte bu nedenle AKP'nin önünü kesmek, toplum kesimlerini temsil edenlerden oluşan bir vitrinle seçmen önüne çıkmakla mümkün olamaz. Bunun için önce AKP'nin son derece aldatıcı olan güvence odağı olma halini deşifre ederek, ardından bunun yerine konulacak güvence mekanizmaları oluşturup, toplumun bunları kabullenmesini sağlamak gerekir. Bu noktada yapılabilecek en büyük hata, AKP'nin güvence mekanizmalarını (yani sosyal yardımları, rant aktarma yolları vs) daha iyi yönetmek iddiasıyla ortaya çıkmaktır. Bu AKP'nin aldatıcı güvence odağı olma konumunu daha da güçlendirecektir.
Peki, AKP'nin tarımdan kopma ve sosyal devletin tasfiyesi sayesinde oluşturduğu güvence mekanizmalarının yerine ne konulabilir?
Şunu belirtmek gerekir ki AKP'yi durdurmak üzere bir araya getirilmesi istenen kesimler dil, din, mezhep, cinsiyet kimlikleriyle birlikte büyük ölçüde emekçi kesim içerisinde bulunurlar ve kimlikleri nedeniyle en çok ayrımcılığa uğradıkları yer de emek piyasasıdır. Dolayısıyla tüm bu toplum kesimlerinin ortaklaştıran kendi kimliklerinin ötesinde emekçi kimliğini de taşıyor olmalarıdır. AKP'nin kendisini güvence odağı olarak dayattı kesim de işte tam burasıdır. O halde AKP'nin gücünü kırmak, alternatif bir siyaset ortaya koymak için gerekli olan kimliklere yönelik ayrımcılıkları göz ardı etmeden sınıf temelli politikalar üretebilmektir.
Sözün özü: Toplumun işine, aşına, gelecek güvencesine teminat oluşturacak politikalar üretmeden, sadece farklı toplum kesimlerinin temsilcilerini bir araya getirerek oluşturulacak bir seçim birlikteliği AKP'yi durdurmak ve demokratik Türkiye'yi inşa edecek umudu vermek için yeterli olmayacaktır.
Bu ileti en son proletersosyalist
tarafından 10.01.2015- 06:11 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
AKP'nin işçi sınıfına düşman bir parti olduğu yeni mi anlaşıldı ki, AKP'ye karşı HDK ve BHH birlikteliğine evet deniliyor. Bence AKP gösterilerek ''haydi hdp'ye'' denilmek isteniyor. Yıllardır EMEP'in yaptığı yanlış, şimdi EMEP ve Evrensel tarafından bütün sola yaptırılmak isteniyor.
Bu ileti en son denizcan
tarafından 10.01.2015- 13:13 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Kürt hareketi siyasetini değiştirmediği sürece soldan alacağı destek bu kadar olacak. Yarım yamalak bir EMEP desteği ve çoğu illegal sol örgütlenmeler. Sosyalist sol kürt hareketinin bu haliyle biraraya gelmeyecektir. Çünkü kürt hareketi hala etnik siyaset yapmakta, AKP'yi çözüm adı altında meşru bir hale getirmektedir. Bunu kendileri de söylüyor. Kürt hareketinin sola kazandırılması gerektiğine inanıyorum. Kürt emekçisinin sorunlarının çözümünün solda olduğunu biliyorum. Bu açıdan kürt hareketinin sol açısından önemi büyük. Ancak bu önem kürt hareketi tarafından anlaşılmadığı sürece sosyalist solun bu hareketin kapsama alanı içine girmesinin hiç bir faydası olmayacaktır. Seçim de kazanılamaz, sola bir fayda da kazandırılamaz. Yazara sormak lazım, AKP'ye karşı sol ittifak gerekiyorsa bu sol ittifak içinde neden CHP yok? Alper Taş hiç olmazsa CHP, HDP, BHH ittifakını savunuyordu ve olmayacağı belli iken bile bir ciddiyet taşıyordu. Bu öneri ise Alper Taş'a bir cevap gibi olmuş, ancak hiç bir ciddiyeti yok.
Seçimlerde HDP BHH ittifakının olmayacağını düşünüyorum. BHH'nin HDP ile ittifaka girmesi için BHH'nin açıkladığı ilkeleri kabul etmesi gerek. Aylar oldu bu konuda hiç açıklama yapmadılar. HDP yandaşları ise sürekli olarak BHH'nin HDP'ye karşı kurulduğunu söylüyor, BHH'nin bunu kabul etmesi düşünülemez. Bana göre BHH sol bir ittifakın ancak açıkladığı ilkeler yönünde olmasında diretecektir. Evrensel'in CHP'yi dışarda bırakarak BHH HDP işbirliğini istemesi denizcan'ın söylediği gibi solun HDP'ye katılmasını istemektir. Sol bunu kabul etmez.
Evrensel'in yorumu ilk bakışta oldukça realist gibi görünüyor. Derine inice, yine sistemin dayatmaları çıkıyor karşınıza. Ne diyor, ezilen çeşitli kesimlerden aday göstererek seçimi alamazsın. AKP tabanına yöneleceksin. Buradan oy almaya çalışacaksın. Peki bu doğru mudur? CHP'nin de son iki seçimdir yaptığı bu değil mi? Sağ adaylara yönelmek. Bir de ben daha iyi kömür dağıtırım, ben daha iyi sadaka dağıtırım diyeceksiniz. Taşeronlaştırmayı daha çok desteklerim, kesin işiniz olur, ancak asgari ücretin de altında ücret alırsınız. Bunu diyeceksiniz. Doğanın ve kentlerin yağmalanmasına evet. Bu yağmada ortaya çıkacak inşaat işlerinde de siz asgari ücretle çalışır, karnınızı doyurursunuz diyeceksiniz. Şimdi sol bu politikalarla oy alabilir mi? Alsaydı, son iki seçimde CHP oy alırdı zaten.
Solun yapması gereken, sol kesimden ve ezilenlerden adaylar göstererek seçime girmek. Hiç kuşkusuz, genel sol sloganların ötesinde, somut bir program, somut öneriler de sunmak gerekli. Bunun içinde belli temel sorunlara çözüm getiren bir program önerirsiniz. Lafı çok dolandırmadan, çok uzatmadan, yoksul halkın gündelik yaşamıyla ilgili birkaç somut konuyu iyi işleyerek ve ne yapacağınızı çok açık ve anlaşılır şekilde belirterek ortaya çıkarsınız. Kömür ve erzak dağıtımı, yoksullara para yardımı nasıl olacak, nasıl yapılacak, bunları açık biçimde belirlemek ve anlatmak gerekli. Laf kalabalığına gelmesin diye de bu birkaç maddeyi sürekli yinelemek gerekli.
Bütün bunların ötesinde, Türkiye'deki 12 Eylül ürünü seçim sistemnin biri sağda ana parti, öteki solumsu bir parti, bir de belki yarım yamalak bir tampon partisi olmak üzere 2 buçuık partili bir sistem yaratmaya yönelik olduğunu unutmamak gerekiyor. Akıl almaz seçim ve ülke barajları bundan. Medyada hükümete sınırsız olanak tanınması bundan. Bir de buna AKP'nin medyayı ele geçirmesi eklendi tabii. Yani geniş kitlelere ulaşmak çok zor. Bu nedenle ne yapılacağına bir an önce karar vermek ve son derece sistemli biçimde çalışmaya başlamak gerekiyor. Bu işler örgütsüz olmaz. Bu platformda yer alacak parti örgütleri de çok güçlü değil. Bunların yanısıra, en azından ilerici sendika ve dernekleri de yanınıza çekmeniz gerekir.
BHH'nin HDP ile ittifak arayışları, kendi ipini çekmesi anlamına gelir. HDP istediği kadar özeleştiri yaptığını söylesin, Kürdistan'daki tüm TOMA'lar Türkiye'de terör estirirken en ufak bir kalkışmaya bile müsade etmeyen Amerikancı Kürt hareketinin yatacak yeri yoktur. Defalarca ihanet ettiler Taksim-Gezi isyancılarına. "Tayyip'i biz kurtardık" dediler açıktan. Bunlara sıkıysa denmedi desinler, hepsinin kanıtı var, kendi ağızlarından çıkan sözler var. Tayyip'i ayakta alkışladılar cumhurbaşkanı seçildiğinde. Böyle bir harekete "sol" diyerek aklamak büyük suçtur.
Türkiye (eğer daha erkene alınmazsa) altı ay içerisinde genel seçimlere gidecek ve dünya tarihinin belki de en gerilimli sürecinde ülkeyi yönetecek iktidarı belirleyecektir. Bu nedenle seçimler yaklaşırken Türkiye'de demokrasiyi hâkim kılmak; giderek yoğunlaşan emek, doğa sömürüsünü durdurmak; ırk, din, mezhep ayrımcılığına son vermek ve maceracı dış politikalardan uzaklaşmak için AKP'ye karşı alternatif arayışları üzerine yürütülen tartışmalar son derece değerlidir. HDP çatısı altında HDK ve BHH bileşenleriyle birlikte tüm demokrasi güçlerinin bir demokrasi cephesi oluşturarak seçimlere katılması düşüncesine genel hatlarıyla ben de katılıyorum. Ancak bu cephenin seçimlerde AKP'yi durduracak bir güç oluşturabilmesi için sadece bir arada durmalarının, birlikte vitrin oluşturmalarının yeterli olmayacağını düşünüyorum.
Yazar bir yığın yazı yazmış, asıl sorunu pas geçmiş. Kürt hareketinin AKP'yi durdurmak gibi bir isteği var mı?Bu soruyu kurcalamadan yapılacak yorumun hiç bir faydası olmaz. Kürt hareketinin güncel siyasete yaklaşımı, AKP'nin iktidarda kalması ve kendi etnik siyasetinin güçlenmesi. Bu gerçek kabul edilmeden, sorgulanmadan kürt hareketinin içinde bulunduğu bir cephe anlayışının AKP'yi durdurma gibi bir amacı olabilir mi? Yazar boşuna çırpınıyor.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.
