SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
SOSYALİST İNŞANIN ZAFERİ UĞRUNA MÜCADELE           (gösterim sayısı: 2.093)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
spartakus
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 23.11.2013
İleti Sayısı: 624
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: spartakus
Konu Tarihi: 25.01.2015- 13:12


SOSYALİST İNŞANIN ZAFERİ UĞRUNA MÜCADELE

Sosyalist inşanın zaferine inançsızlığın, "Yeni Muhalefet"in temel hatası olduğunu düşünüyorum. Bu hata, kanımca, "Yeni Muhalefet"in diğer bütün hataları ondan kaynaklandığı için temel hatadır. "Yeni Muhalefet"in NEP sorunundaki, devlet kapitalizmi, sosyalist sanayimizin niteliği, proletarya diktatörlüğü altında kooperatiflerin rolü, Kulaklara karşı mücadelenin yöntemleri, orta köylülüğün rolü ve önemi sorunlarındaki hataları — bütün bu hatalar, muhalefetin temel hatasından, ülkemizin güçleriyle sosyalist toplumu kurma imkanına inançsızlıktan kaynaklanıyor.


Ülkemizde sosyalist inşanın zaferine inançsızlık nedir?

Bu herşeyden önce, ülkemizin belirli gelişme koşulları sonucu köylülüğün ana kütlesinin sosyalist inşa eserine çekilebileceğine inançsızlıktır.

İkincisi, halk ekonomisinin kumanda tepelerini elinde tutan ülkemiz proletaryasının, köylülüğün ana kütlesini sosyalist inşa eserine çekme yeteneğinde olduğuna inançsızlıktır.

Muhalefet, gelişmemizin yolları üzerine konstrüksiyonlarında zımnen bu önkoşullardan yola çıkıyor — bunu ister bilinçli yapsın, ister bilinçsiz.

Sovyet köylülüğünün ana kütlesi, sosyalist inşa işine çekilebilir mi? "Leninizmin Temelleri Üzerine" yazısı bu konuda iki temel tez içeriyor: 1) "Sovyetler Birliği'nin köylülüğü, Batı'nın köylülüğüyle karıştırılmamalıdır. Üç devrimin okulundan geçmiş ve proletarya ile birlikte ve başında proletarya olmak üzere çara ve burjuvazinin iktidarına karşı mücadele etmiş bir köylülük, toprağı ve barışı proleter devrimin elinden elde etmiş olan ve bundan dolayı da proletaryanın yedek gücü haline gelmiş bir köylülük — böyle bir köylülük, burjuva devrimi sırasında liberal burjuvazinin önderliği altında mücadele etmiş olan, toprağı bu burjuvazi sayesinde elde etmiş ve bundan dolayı da burjuvazinin bir yedek gücü haline gelmiş olan bir köylülükten mecburen farklı olmak zorundadır. Kanıtlamaya gerek yoktur ki, proletarya ile siyasi dostluğa ve siyasi işbirliğine yüksek değer vermeyi öğrenen ve özgürlüğünü bu dostluğa ve işbirliğine borçlu olan Sovyet köylülüğü, proletarya ile iktisadi işbirliğine özellikle elverişli olmak zorundadır." 2) "Rusya'daki tarım, Batının tarımı ile karıştırılmamalıdır. Orada tarımın gelişmesi, kapitalizmin her zamanki çizgisini izler, bir uçta büyük çiftlikler ve özel kapitalist latifundiyalarla, öteki uçta yoksulluk, sefalet ve ücret köleliği olmak üzere köylülüğün derin bir farklılaşması koşullarında olur. Dolayısıyla orada çökme ve çürüme tamamiyle doğaldır. Rusya'da ise başkadır. Bizde tarımın gelişmesi, bu yolu izleyemez; sadece Sovyet iktidarının varlığı ve en önemli üretim aletlerinin ve araçlarının millileştirilmiş olması bile böyle bir gelişmeye izin vermez. Rusya'da tarımın gelişmesi başka bir yoldan yürümek zorundadır; milyonlarca küçük ve orta köylünün kooperatiflerde birleşmesi yolunu, kırda, devletin tanıdığı tercihli kredilerle desteklenen kitlesel kooperatiflerin gelişmesi yolunu izlemek zorundadır. Lenin, kooperatifçilik üzerine yazılarında, bizde tarımın gelişmesinin yeni bir yoldan yürümek zorunda olduğuna; köylülerin çoğunluğunun kooperatifler aracılığıyla sosyalist inşaya çekilmesi yolunu, ilk önce sürüm alanında ve daha sonra tarımsal ürünlerin üretimi alanında da giderek kollektivizm ilkelerinin tarımın içine işlemesi yolunu izlemek zorunda olduğuna isabetle işaret etmiştir...

Kanıtlamaya gerek yoktur ki, köylülüğün muazzam çoğunluğu, bu yeni gelişme yolunda istekle ilerleyecek ve özel kapitalist latifundiyalar ve ücretli kölelik yolunu, sefalet ve yıkım yolunu reddedecektir."[68]

Bu tezler doğru mudur? Bu iki tezin, NEP koşulları altında tüm inşa sürecimiz için doğru ve tartışma götürmez olduğunu sanıyorum.

Bunlar, proletarya ile köylülüğün birleşmesi üzerine, köylü işletmelerinin ülkenin sosyalist gelişim sistemi içine çekilmesi üzerine, proletaryanın, köylülüğün ana kütlesiyle birlikte sosyalizme doğru ilerlemek zorunda olduğu, milyonlarca köylü kitlesinin kooperatiflerde birleşmesinin, köyde sosyalist inşanın anayolu olduğu, sosyalist sanayimizin gelişmesinde "kooperatiflerin basit gelişmesi(nin) bizim için... sosyalizmin gelişmesiyle özdeş olduğu" (bkz. 4. baskı, cilt XXXIII, s. 434) üzerine Lenin'in bilinen tezlerinin ifade edilmesinden başka bir şey değildir.

Gerçekten de, ülkemizde köylü ekonomisinin gelişimi hangi yolu tutabilir ve tutmalıdır?

Köylü ekonomisi, kapitalist ekonomi değildir. Köylü ekonomisi, köylü işletmelerinin ezici çoğunluğunu gözönüne aldığımızda, küçük meta ekonomisidir. Ama köylü küçük meta ekonomisi nedir? Bu, kapitalizmle sosyalizm arasındaki kavşakta duran bir ekonomidir. Şimdi kapitalist ülkelerde olduğu gibi, kapitalizm yönünde de gelişebilir, bizde, bizim ülkemizde, proletarya diktatörlüğü altında olması gerektiği gibi sosyalizm yönünde de gelişebilir.

Köylü ekonomisinin bu istikrarsızlığı, bu bağımlılığı nereden gelir? Neyle açıklanır?

Bu, köylü işletmelerinin dağınıklığıyla, örgütsüzlüğüyle, kente, sanayiye, kredi sistemine, ülkedeki devlet iktidarının karakterine bağımlılığıyla, son olarak herkesçe bilinen, köyün gerek maddi gerekse kültürel bakımdan kenti izlemesi ve izlemek zorunda olması olgusuyla açıklanır.

Köylü ekonomisinin kapitalist gelişme yolu, köylülüğün bir kutupta büyük latifundiyalar ve diğer kutupta kitlesel sefaletle, derin bir farklılaşmayla bir gelişme anlamına gelir. Bu gelişme yolu kapitalist ülkelerde kaçınılmazdır, çünkü kır, köylü ekonomisi, kente, sanayiye, kentte yoğunlaşmış krediye, devlet iktidarının karakterine bağımlıdır; kentte egemen ise burjuvazidir, kapitalist sanayidir, kapitalist kredi sistemidir, kapitalist devlet iktidarıdır.

Köylü ekonomisinin bu gelişme yolu, kentin bambaşka bir görünüme sahip olduğu, sanayinin proletaryanın elinde bulunduğu, ulaştırmanın, kredi sisteminin, devlet iktidarının vb. proletaryanın elinde toplandığı, toprağın millileştirilmesinin ülkede genel bir yasa olduğu bizim ülkemizde de zorunlu mudur? Elbette değil. Tam tersi. Tam da kent köyün önderi olduğundan ve bizde kentte, halk ekonomisinin tüm kumanda tepelerini elinde tutan proletarya egemen olduğundan, tam da bu yüzden, köylü işletmeleri gelişmelerinde başka bir yolu, sosyalist inşa yolunu tutmak zorundadır.


Bu nasıl bir yoldur?

Bu, milyonlarca köylü işletmesinin her çeşit kooperatiflerde kitlesel birleşmesi yoludur, dağınık köylü işletmelerinin sosyalist sanayi etrafında birleşmesi yoludur, köylülük arasında kollektivizmin temellerinin yaygınlaştırılması yoludur —ilk önce tarım ürünlerinin pazarlanması ve köylü işletmelerinin kent ürünleriyle ikmali alanında, daha sonraları ise tarımsal üretim alanında.

Ve ilerlediğimiz ölçüde, bu yol proletarya diktatörlüğü koşulları altında o kadar kaçınılmaz hale gelecektir, çünkü pazarlama alanında kooperatifleşme, ikmal alanında kooperatifleşme ve nihayet kredi- ve üretim alanında kooperatifleşme (tarım kooperatifleri), kırda refahı artırmanın tek yoludur, geniş köylü kitlelerini sefalet ve yıkımdan kurtarmanın tek yoludur.

Bizde köylülüğün, konumu itibariyle sosyalist olmadığı ve bu yüzden sosyalist gelişme yeteneğinde olmadığı söyleniyor. Köylülüğün, konumu itibariyle sosyalist olmadığı elbette doğrudur. Ancak bu, köyün kenti izlediği, kentte ise sosyalist sanayinin egemen olduğu bir kez kanıtlandıktan sonra, köylü işletmelerinin sosyalizme doğru gelişmesine karşı bir gerekçe olamaz. Ekim Devrimi sırasında da köylülük, konumu itibariyle sosyalist değildi ve ülkede sosyalizmi kurmayı hiç istemiyordu. O sıralar onun esas olarak istediği, çiftlik sahipleri iktidarının bertaraf edilmesi ve savaşa son verilmesiydi; o, barış istiyordu. Buna rağmen o sıralar sosyalist proletaryayı izledi. Neden? Çünkü burjuvazinin devrilmesi ve iktidarın sosyalist proletarya tarafından ele geçirilmesi, o sıralar emperyalist savaştan çıkmanın tek yoluydu, barışa giden tek yoldu. Çünkü o sıra başka yol yoktu ve olamazdı. Çünkü Partimiz o sıralar köylülüğün özgül çıkarlarını (çiftlik sahiplerinin devrilmesi, barış), ülkenin genel çıkarlarıyla (proletarya diktatörlüğü) birleşme ve ona tabi olma derecesini hissetmeyi ve bulmayı başarmıştı. Ve köylülük o zaman, sosyalist olmamasına rağmen, sosyalist proletaryayı izledi.

Ülkemizde sosyalist inşa için, köylülüğün bu inşa akımına çekilmesi için de aynı şey söylenmelidir. Köylülük, konumu itibariyle sosyalist değildir. Fakat sosyalist gelişme yoluna girmek zorundadır ve mutlaka girecektir, çünkü köylülük için sefalet ve yıkımdan kurtulmanın, proletaryayla birleşmekten, sosyalist sanayiyle birleşmekten, köylülüğün kitlesel kooperatifleşmesi yoluyla köylü ekonomisinin sosyalist gelişmenin genel akımı içine çekilmesinden başka yolu yoktur ve olamaz.


Neden tam da köylülüğün kitlesel kooperatifleşmesi yoluyla?

Kitlesel kooperatifleşmede, köylülük için kabul edilebilir ve avantajlı olan ve proletaryaya köylülüğün ana kütlesini sosyalist inşa işine çekme imkanı sağlayan, "özel çıkarların, özel ticari çıkarların birleşmesi, bunun devlet tarafından gözetimi ve denetimi derecesini, bunun genel çıkarlara tabi olma derecesini bulduğumuz" (Lenin)[69] için. Mallarının pazarlanmasını ve işletmelerinin makine ikmalini kooperatifler aracılığıyla örgütlemek köylülük için özellikle avantajlı olduğundan, tam da bu yüzden o kitlesel kooperatifleşme yolunu tutmak zorundadır ve tutacaktır.

Fakat sosyalist bir sanayinin egemenliğinde köylü işletmelerinin kitlesel kooperatifleşmesi ne anlama gelir?


Bu, köylü küçük meta ekonomisinin, köylülüğü kitlesel yıkıma sürükleyen eski, kapitalist yolu terkedip, yeni bir gelişme yoluna, sosyalist inşa yoluna geçişi anlamına gelir.

Bu yüzden, köylü ekonomisinin yeni gelişme yolu uğruna mücadele, köylülüğün ana kütlesinin sosyalizmin inşası işine çekilmesi uğruna mücadele, Partimizin önündeki ilk görevdir.

Bu nedenle SBKP(B) XIV. Parti Kongresi, aşağıdaki kararı alırken doğru davrandı:


"Kırda sosyalizmin inşasının ana yolu, sosyalist devlet sanayinin, devlet kredi kurumlarının ve proletaryanın elinde bulunan diğer kumanda tepelerinin artan iktisadi önderliğini kullanarak köylülüğün ana kütlesini kooperatif örgüte çekmek ve bu örgüte, onun kapitalist unsurlarından yararlanarak, onları bertaraf ederek ve saf dışı bırakarak sosyalist bir gelişme sağlamaktan ibarettir." (Bkz. MK Faaliyet Raporu Üzerine Kongre Kararı[70].)

"Yeni Muhalefet"in en büyük hatası, köylülüğün bu yeni gelişme yoluna inanmaması, proletarya diktatörlüğü koşulları altında bu yolun kaçınılmazlığını görmemesi ya da kavramamasıdır. Ve bunu, ülkemizde sosyalist inşanın zaferine inanmadığı için, proletaryamızın, köylülüğe sosyalizm yolunda önderlik etme yeteneğine inanmadığı için kavramıyor.

NEP'in ikili karakterinin anlaşılmaması, NEP'in olumsuz yanlarının abartılması ve NEP'in esas olarak bir geri çekilme olduğu görüşü bundandır.

Ekonomimizin kapitalist unsurlarının oynadığı rolün abartılması ve sosyalist gelişmemizin kaldıraçlarına (sosyalist sanayi, kredi sistemi, kooperatifler, proletaryanın devlet iktidarı vs.) düşen rolün küçümsenmesi bundandır.

Devlet sanayimizin sosyalist niteliğinin anlaşılamaması ve Lenin'in kooperatif plânının doğruluğuna duyulan kuşku bundandır.

Köydeki farklılaşmanın abartılması, Kulaktan duyulan panik, orta köylünün rolünün küçümsenmesi, Parti'nin, orta köylüyle sağlam ittifakın güvence altına alınmasına yönelik politikasını boşa çıkarma çabaları ve bir bütün olarak Parti'nin kırdaki politikası sorununda ilerigeri yalpalamalar bundandır.

Parti'nin milyonlarca işçi ve köylü kitlesini sanayi ve tarımın inşasına, kooperatiflerin ve Sovyetlerin canlandırılmasına, ülkeyi yö-netmeye, bürokratizme karşı mücadeleye, devlet aygıtımızın iyileştirilmesi ve yeniden biçimlendirilmesi mücadelesine çekmek için muazzam çalışmasının; yeni bir gelişme aşamasına damgasını vuran ve o olmaksızın sosyalist inşanın düşünülemeyeceği bir çalışmanın anlaşılamaması bundandır.

İnşamızın zorlukları karşısındaki umutsuzluk ve çaresizlik, ülkemizin sanayileşme olanağına karşı kuşku, Parti'nin yozlaşması üzerine kötümser gevezelikler vs. bundandır.

Onlarda, burjuvalarda herşey oldukça iyi, ama bizde, proleterlerde oldukça kötü; eğer Batı'dan devrim zamanında gelmezse, o zaman davamız yitirilmiş demektir — "Yeni Muhalefet"in, görüşümce tasfiyeci bir ton olan, ancak muhalefet tarafından her nedense (galiba şaka olsun diye) "enternasyonalizm" süsü verilen genel tonu budur.

NEP kapitalizmdir, diyor muhalefet. NEP esas olarak bir geri çekilmedir, diyor Zinovyev. Bütün bunlar elbette yanlıştır. Gerçekte NEP, sosyalist ve kapitalist unsurların mücadelesine izin veren ve sosyalist unsurların, kapitalist unsurlar üzerinde zaferini hedefleyen bir parti politikasıdır. Gerçekte NEP yalnızca bir geri çekilmeyle başlamıştır, ama geri çekilme sırasında güçlerin yeniden bir gruplaşmasını ve saldırıya geçmeyi hedefliyordu. Gerçekte yıllardan beri taarruz halindeyiz, başarılı bir saldırı yürütüyoruz, sanayimizi, Sovyet ticaretini geliştiriyor ve özel sermayeyi geriletiyoruz.

Ama: NEP kapitalizmdir, NEP esas olarak bir geri çekilmedir, tezinin anlamı nedir? Bu tez nereden yola çıkıyor?

Bizde şu sırada kapitalizmin basit bir restorasyonunun, kapitalizmin basit bir "geriye dönüşü"nün vuku bulduğu yanlış varsayımından yola çıkıyor. Muhalefetin, sanayimizin sosyalist niteliği üzerine kuşkusu ancak bu varsayımla açıklanabilir. Muhalefetin Kulaklardan duyduğu panik ancak bu varsayımla açıklanabilir. Muhalefetin, köylülüğün farklılaşmasıyla ilgili yanlış rakamları benimsemekteki aceleciliği ancak bu varsayımla açıklanabilir. Orta köylülüğün bizde tarımın merkezi figürü olduğu gerçeği karşısında muhalefetin özel unutkanlığı ancak bu varsayımla açıklanabilir. Orta köylülüğün öneminin küçümsenmesi ve Lenin'in kooperatif plânı üzerine kuşku ancak bu varsayımla açıklanabilir. "Yeni Muhalefet"in, kırın yeni gelişme yoluna, kırın sosyalist inşaya çekilmesi yoluna inançsızlığı ancak bu varsayımla "gerekçe"lendirilebilir.

Gerçekte şimdi bizde, kapitalizmin restorasyonu tekyanlı süreci değil, bilakis kapitalizmin gelişmesi ve sosyalizmin gelişmesi ikili süreci, sosyalist unsurların kapitalist unsurlara karşı mücadelesinin çelişkilerle dolu süreci, kapitalist unsurların sosyalist unsurlarca altedilmesi süreci vuku bulmaktadır. Bu gerek devlet sanayinin sosyalizmin temeli olduğu kent için, gerekse sosyalist sanayiye sıkıca bağlı kitle kooperatiflerinin, sosyalist gelişmenin temel bağlantı noktasını oluşturduğu köy için aynı ölçüde tartışma götürmezdir.

Bizde kapitalizmin basit bir restorasyonu, salt, devlet iktidarı proleter olduğu, büyük sanayi proletaryanın elinde bulunduğu ve ulaştırmave kredi sistemini proleter devlet elinde tuttuğu için bile imkansızdır.

Kırdaki farklılaşma eski boyutlara varamaz, orta köylülük, köylülüğün ana kütlesini oluşturmaya devam ediyor, fakat Kulak, salt, bizde toprak ve arazi millileştirildiğinden, alınıp satılamayacağından ve ticaret-, kredi-, vergi- ve kooperatif politikamız, Kulakların sömürücü eğilimlerini sınırlamaya, en geniş köylü kitlelerinin refahını yükseltmeye ve kırdaki aşırılıkları dengelemeye yönelik olduğundan dolayı bile eski gücüne ulaşamaz. Bizde şimdi Kulaklara karşı mücadelenin yalnızca eski çizgide, köy yoksullarını Kulaklara karşı örgütleme çizgisinde değil, aynı zamanda yeni bir çizgide, Kulaklara karşı proletarya ve köy yoksullarının orta köylülük kitleleriyle ittifakını sağlamlaştırma çizgisinde de yürüdüğünün sözünü bile etmiyorum. Muhalefetin, Kulaklara karşı, bu ikinci çizgide mücadelenin anlam ve önemini anlamaması olgusu, bu olgu bir kez daha, muhalefetin, kırın eski gelişme yoluna, Kulakın ve kır yoksullarının kırdaki ana güçleri oluşturduğu, orta köylünün ise "eriyip gittiği" kapitalist gelişme yoluna saptığını bir kez daha doğruluyor.

Kooperatifler devlet kapitalizminin bir türüdür, diyor muhalefet, Lenin'in "Aynî Vergi"[71] yazısından alıntı yaparak, ve bu yüzden kooperatiflerin, sosyalist gelişme için temel bağlantı noktası olarak yararlanılabileceğine inanmıyor. Muhalefet burada da çok kaba bir hata işliyor. Kooperatifler hakkında böyle bir düşünce, "Aynî Vergi" broşürünün kaleme alındığı 1921 yılında, henüz gelişmiş bir sanayimiz yokken, Lenin, devlet kapitalizmini ekonomimizin olanaklı temel biçimi olarak düşünürken ve kooperatifleri devlet kapitalizmiyle birlikte değerlendirirken, yeterli ve doyurucuydu. Ama bu düşünce bugün artık yeterli değildir ve tarih tarafından aşılmıştır, çünkü o zamandan beri zaman değişti: sosyalist sanayimiz gelişti, devlet kapitalizmi istendiği ölçüde tutunamadı, şimdi on milyonun üzerinde üyeyi kapsayan kooperatifler ise sosyalist sanayiyle sıkıca birleşmeye başladılar.

Lenin'in "Aynî Vergi" yazısının yayınlanmasından hemen iki yıl sonra, 1923 yılında, kooperatifleri başka bir ışık altında görmeye başlaması ve "kooperatifler bizim koşullarımız altında kural olarak sosyalizmle tamamen örtüşür" (bkz. 4. baskı, cilt XXXIII, s. 433) demesi olgusu başka nasıl açıklanır?

Sosyalist sanayinin bu iki yıl içinde serpilip boy atmayı başarması, buna karşılık devlet kapitalizminin gerektiği ölçüde tutunamamasından, bu yüzden Lenin'in kooperatifleri artık devlet kapitalizmiyle birlikte değil, sosyalist sanayiyle birlikte değerlendirmeye başlamasından başka nasıl açıklanır bu?

Kooperatiflerin gelişme koşulları değişmişti. Kooperatifçilik sorununun ele alınışı da değişmek zorundaydı. Örneğin Lenin'in "Kooperatifçilik Üzerine" (1923) yazısında, bu soruna ışık tutan mükemmel bir pasaj var:


"Devlet kapitalizmi altında* kooperatif işletmeler devlet kapitalizmi işletmelerinden, birincisi özel, ikincisi kollektif işletmeler olmalarıyla farklıdırlar. Bizde varolan toplum düzeninde* kooperatif işletmeler, kollektif işletmeler olarak özel kapitalist [işletmelerden —ÇN] farklıdırlar, ama devlete, yani işçi sınıfına ait toprak ve arazi üzerinde kurulmuş ve ona ait üretim araçlarıyla donatılmışlarsa, sosyalist işletmelerden farklı değildirler*." (Bkz. 4. baskı, cilt XXXIII, s. 433, Rusça.)

Bu küçük alıntıda iki büyük sorun çözülmektedir. Birincisi, "bizde varolan toplum düzeni" devlet kapitalizmi değildir. İkincisi, "toplumsal düzenimiz"le birlikte ele alındığında kooperatif işletmeler sosyalist işletmelerden "farklı değildir".


Daha açık ifade edilemeyeceğini sanıyorum. Lenin'in aynı yazısından bir başka alıntı daha:

yanlış olurdu. Örneğin, kooperatiflerin değerlendirilişinde "Aynî Vergi" ile "Kooperatifçilik Üzerine" yazıları arasındaki kopmaz bağı derhal saptamak için "Aynî Vergi" broşüründen şu pasajı almak yeter:


"İmtiyazlardan sosyalizme geçiş, büyük üretimin bir biçiminden büyük üretimin bir başka biçimine geçiş anlamına gelir. Küçük mülk sahiplerinin kooperatiflerinden sosyalizme geçiş, küçük üretimden büyük üretime geçiştir, yani daha karmaşık bir geçiş, ama buna karşılık, başarılı olduğu taktirde, nüfusun daha geniş kitlelerini kapsamaya, her türlü 'yeniliğe' karşı direniş anlamında, en yedi canlı olan eski, sosyalizm öncesi*, evet hatta kapitalizm öncesi ilişkilerin daha derin ve daha sağlam köklerini koparmaya uygun bir geçiştir." (Bkz. 4. baskı, cilt XXXII, s. 327, Rusça.)

Bu alıntıdan Lenin'in, daha bizde henüz gelişmiş bir sosyalist sanayinin olmadığı "Aynî Vergi" zamanında, kooperatifleri, başarılı olduğu takdirde, "sosyalizm öncesi" ilişkilere ve dolayısıyla da kapitalist ilişkilere karşı çok güçlü bir mücadele aracına dönüştürmeyi mümkün gördüğü anlaşılıyor. Tam da bu düşüncenin, onun daha sonra "Kooperatifçilik Üzerine" yazısı için çıkış noktası olarak hizmet ettiğini düşünüyorum.


Ama tüm bunlardan ne sonuç çıkıyor?

Şu sonuç çıkıyor ki, "Yeni Muhalefet" kooperatif sorununa, Marksist bir biçimde değil, metafizik bir biçimde yaklaşmaktadır. Kooperatifleri, başka görüngülerle birlikte, diyelim ki devlet kapitalizmiyle birlikte (1921 yılında) ya da sosyalist sanayi ile birlikte (1923 yılında) ele alınacak tarihi bir görüngü olarak değil de, sabit ve her zaman için geçerli bir şey, "kendinden şey" olarak görmektedir.

Muhalefetin, kooperatif sorunundaki hatası bundandır, kırın kooperatiflerin yardımıyla sosyalizme doğru gelişmesine inançsızlık bundandır, muhalefetin eski yola, kırın kapitalist gelişme yoluna çarketmesi bundandır.

Sosyalist inşanın pratik sorunlarında "Yeni Muhalefet"in tavrı genelde budur.

Tek sonuç çıkıyor: Muhalefetin çizgisi, o bir çizgiye sahip olduğu ölçüde, muhalefetin bocalaması ve yalpalaması, davamıza inançsızlığı ve zorluklar karşısındaki çaresizliği, ekonomimizin kapitalist unsurları önünde teslimiyete yol açmaktadır.

Çünkü eğer NEP esas olarak bir geri çekilmeyse, eğer devlet sanayinin sosyalist niteliğinden kuşku duyuluyorsa, eğer Kulak hemen hemen herşeye kadirse, eğer kooperatifler fazla umut vaadetmiyorsa, orta köylünün rolü gittikçe azalıyorsa, köyün yeni gelişme yolu kuşkuluysa, Parti neredeyse yozlaşmışsa, ama Batı'da devrim henüz o kadar yakın değilse, tüm bunlardan sonra muhalefetin cephaneliğinde geriye ne kalıyor, ekonomimizin kapitalist unsurlarına karşı mücadelede neye güveniyor? Tek başına "Dönemin Felsefesi"[72] ile de savaşa çıkılmaz ki.

"Yeni Muhalefet"in cephaneliğinin, eğer hiç cephanelik denebilecek tarafı varsa, imrenilecek bir yanı olmadığı açık. Bu savaş cephaneliği değil. Zafer cephaneliği hiç değil. Böyle bir cephanelikle savaşa girmeye kalkışsa, Parti'nin "bir anda" mahvolacağı açıktır — ekonomimizin kapitalist unsurları önünde basbayağı teslim olmak zorunda kalacaktır.

Bu yüzden, XIV. Parti Kongresi, kararında, "SSCB'de sosyalist inşanın zaferi uğruna mücadelenin, Partimizin temel görevi olduğu"nu; bu görevin çözümü için vazgeçilmez şartlardan birinin, "ülkemizde sosyalizmin inşasına inançsızlığa karşı, aynı şekilde 'tutarlı-sosyalist tipte' (Lenin) işletmeler olan işletmelerimizi, devlet kapitalizmi işletmeleri olarak gösterme çabalarına karşı mücadele olduğu"nu; "kitlelerin genelde sosyalizmin ve özelde sosyalist sanayinin inşasına ilişkin bilinçli bir davranışını imkansız kılan ideolojik akımların, yalnızca ekonominin sosyalist unsurlarının gelişmesini engellemeye ve özel sermayenin bunlara karşı mücadelesini kolaylaştırmaya yaradığı"nı; "Kongre'nin bu yüzden, Leninizmin bu çarpıtılmasını altetmek için kapsamlı bir eğitim çalışmasını gerekli gördüğü"nü açıkladığında tamamen doğru davranmıştır. (Bkz. SBKP(B) MK Faaliyet Raporu üzerine karar[73].)

SBKP(B) XIV. Parti Kongresi'nin tarihi önemi, "Yeni Muhalefet"in hatalarını ta köklerine dek açığa çıkarmayı bilmesi, onun inançsızlığını ve sızlanmasını hiç dikkate almaması, sosyalizm için önümüzdeki mücadele yolunu açık ve berrak biçimde çizmesi, Parti'ye zafer perspektifini vermesi ve böylece proletaryayı sosyalist inşanın zaferine sarsılmaz inançla donatmasında yatar.

25 Ocak 1926. 268 J. J.V. Stalin, Leninizmin Sorunları Üzerine. Moskova/Leningrad 1926.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Yeni dönem, yeni ihtiyaçlar ve TİP’in stratejisi;EŞİKTEKİ SOSYALİZM melnur 2 336 30.06.2023- 05:46
Etiketler   SOSYALİST,   İNŞANIN,   ZAFERİ,   UĞRUNA,   MÜCADELE
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS