SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Çocuklarımızı kurtarmak için…           (gösterim sayısı: 3.221)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 05.02.2015- 16:07


Çocuklarımızı kurtarmak için…-Ender Helvacıoğlu  

Önümüzdeki Pazar günü Kadıköy’de “Laik ve Bilimsel Eğitim” için büyük bir miting düzenleniyor. Ayrıca 13 Şubat’ta Birleşik Haziran Hareketi’nin çağrısıyla bir boykot gerçekleştirilecek, veliler çocuklarını okula göndermemeye çağrılacak. Biz de Bilim ve Gelecek dergisinin Şubat sayısının kapak dosyasında “Neden Laik ve Bilimsel Eğitim?” konusunu işledik. Bu hafta seçimler ve bazı ittifak arayışları üzerine yazmak istiyordum, ama bekleyebilir. Köşemi, Doç. Dr. Hasan Aydın’ın bu dosyadaki yazısından aktaracağım bir kısa bölüme ayırdım. Kendisi de ilahiyat eğitimi almış bir biliminsanı olan Hasan Aydın, dini eğitimin ve laik eğitimin amaçladığı insan tiplerini çok güzel özetlemiş.

***

“Dini eğitimin amaçladığı insan tipi
“Genelde dini eğitimin amaçladığı ideal insan tipi, -bu ister Hıristiyan, ister Müslüman isterse Yahudi olsun fark etmez- insana, topluma, evrene ve bunlara yönelik varlık, bilgi ve değere tanrı odaklı bakan bir insan tipidir. Bu tipin bir diğer önemli unsuru, bu dünyayı gelip geçici sayması, ahrete yönelmesidir. Bu bakış açısına göre, Tanrı etkin varlıktır; o yaratıcıdır; her şeyin kökenidir. Hakiki varlık O’dur; diğer varlıklar, yaratılmış varlıklardır; deyiş yerindeyse, onların varlığı mecazidir; onlar etkin değil, Tanrı karşısında edilgindirler. Bu anlayışa göre, bilgi ve değer de Tanrı tarafından verilmiştir, yani esinlenmiştir, vahyedilmiştir. Dolayısıyla insana düşen, verilmiş olan öz bilgi ve değeri yorumlayarak açımlamak ve yaşamına uygulamaktır. Burada insanın bilgi ve değer konusundaki katkısı, verilmiş çerçeve içinde düşünerek, kutsal metinlerde gizil olan hakikati ortaya çıkarmak, onu açımlamaktan ibarettir. Bu, deyiş yerindeyse tam da tipik bir ortaçağ anlayışıdır ve bu anlayışın başarılı bir insan tiplemesi olmadığını, bilgi ve değer üretmede güdük kaldığını tarihsel deneyimler göstermiştir. Batı bu insan tipini terk edince atılıma geçmiş, Osmanlı da anılan tipten Batı karşısında geri kaldığı için vazgeçmek zorunda kalmıştır.

“Bu insan tipi skolastik bir tiptir; her türden bilgi ve değerin meşruiyetini kutsal metinlerle ilişkilendirme gereksinimi duyar. Dinsel metinlerle ilişkilendiremediği her türden bilgi ve değere mesafeli durur; seküler olanı aşağılar ve küçümser. Bu nedenle ona bir bilgi ve değeri sunarken daima dini referanslarla sunmak gerekir; aksi takdirde onu kabullenmez. Onun için dini ambalaj şarttır. Aksi takdirde seküler olanı sekülerliği içinde kabullendiğinde dinden çıkacağını düşünür. Aslında bu insan tiplemesi, modern seküler toplumda yaşıyorsa, daima travmatik bir bilişsel durum içerisindedir; çünkü karşılaştığı her şey sekülerdir ve bilişini altüst etmektedir.

“Bu tipin bir diğer önemli niteliği, kendisini hakikate, daha doğru bir deyişle tanrısal hakikate sahip olarak nitelemesi, kendisi gibi bakmayanları, laik ve seküler bakanları dinsiz ve hatta ahlaksız olarak görmesi, bilişinde onları aşağılamasıdır. Bu aslında tolerans ve demokratik kültürün önündeki en güçlü engel olarak karşımıza çıkar. Zihni dogmalarla koşullandırılmış olan insan tipinin, eleştiriye, yeniye, farklı bakışlara, alternatiflere, nedensel açıklamalara karşı mesafeli olduğunu, varlığı ve evreni Tanrı’yı karıştırmaksızın kendi içinde nedensel süreçlerle açıklamayı erekleyen etkinliklere yaklaşmadığını belirtmek gerekir. Onun için her şeyin yanıtı bir şekilde Tanrı ve tanrısal yaratıyla ilişkilidir. Her söylemine Tanrı sözcüğü mutlaka bulaşır. Bu nedenle, onun evreninde her an harikulade şeyler olabilir; doğanın olağan işleyişi sadece faili muhtar (özgür seçici) olan Tanrı’nın dileğine bağlıdır. Her şey Tanrı’ya bağlı olduğu için, her şeyde bir tanrısal hikmet arar, şans, tesadüf, rastlantı gibi kavramların yerini Tanrı’nın anlık yaratımına dayanan kader alır.

“İşte bu insan tipi, evrim kuramına dine uymadığı için karşı çıkar; laik yaşamı, dini referans almadığı için eleştirir; bilimi Tanrı’dan söz etmiyor diyerek materyalist sayar, her türden yeniliğe karşı durur.

“Her şeyi kutsal kitapta arayan bu insan tipi için, hakikat verilmiştir; oradadır ve verilmiş hakikati ezberlemek ve bilişe yerleştirmek yeterlidir. Bu nedenle bu tip insan daha çok hafızasını kullanır, zekâsını işlevsel olarak kullanmada sıkıntılar yaşar. Bu insan ahrete odaklı olduğu ve dünyayı küçümsediği için, uygarlığa katkısı oldukça sınırlıdır. Hemencecik inanıverme niteliği yüzünden sömürüye ve itaate hazırdır. Daha da önemlisi bu insan tipi, varoluşu, yaşamı ve yaşamın tüm zenginliğini bir kitaba, bir metne indirger; hayatı ona sığdırmaya çalışır. Ona sığdıramadığında iç çelişkiler yaşar ve günahkârlık bilinciyle ondan kaçınır.

“Laik eğitimin insan tipi
“Buna karşın, laik eğitim, varlığa, insana ve topluma insani olanaklarla bakan, onları bilimsel yöntemlerle anlamaya çalışan hümanist bir insan tipi varsayar. Bu tip, ontolojik anlamda bir Tanrı’ya inansa da -inanmama özgürlüğünün de bilincindedir-, bunu öznel kabul eder ve inançlarını diğerine empoze etmez. İnancını Tanrı ile kendi arasında bir bağ olarak görür ve bunu çoğu kez konuşmaz. Nesnel bir dünyada yaşadığının farkındadır ve bu dünyanın nedensel açıklamasının peşine düşer. Onun için bir olguyu, bir olayı, bir durumu açıklamak, bir üst yasaya ve daha üst teorilere gitmekle mümkündür. Doğanın ve insanın bilgisini yine doğada ve insanda arar; onu kutsal metinlerle ilişkilendirme gereği duymaz; ona göre din başka bilim başka bir şeydir; her ikisi insanın farklı taraflarına seslenir.

“Bu açıdan onun için bilgi ve değer üretmek çok önemlidir; bilgi ve değer verilmiş değil, yaşamsal koşullarla diyalektik içerisinde üretilmiş ve üretilen bir şeydir. Bu anlamda bilgi ve değer alanında mutlak hakikat diye bir şeye inanmaz; hakikatin peşindedir; ama ona kesin anlamda sahip olduğunu ileri sürmez; hiçbir şeyi ezberlemez, anlamaya, kavramaya çalışır. Önüne sürülen her bilgi ve değere eleştirel yaklaşır; farklı alternatiflere bakar, mutlak doğru saplantısı olmadığı için alternatiflere saygı gösterir, diyalog kurar ve demokratik yaklaşımı ilkeleştirir.

“Ahlakı toplumsal ve insansal yaşamın bir parçası olarak görür; onu insanın dışında aramaz, insana eğilir, içine ve vicdanına yönelir, iç dünyasını korkularla değil sevgilerle zenginleştirir. Köle ahlakı, korku ahlakı, dışsal baskı ahlakını gerçek ahlak olarak görmez; ahlakı insani ve evrensel değerlerde arar. İnanan, inanmayan ayrımı yapmaz ve hiç kimseyi ötekileştirmez; herkesin birey olduğunu düşünür ve seçimlerine toplumu ve kendini rahatsız etmediği sürece saygı duyar. Dinsel metinleri anlamaya çalıştığında da sosyal bilimlerin metin anlama ve yorumlama yöntemlerini kullanır; dini metinler dahil hiçbir şeyin, dili, kültür ve insan bilişini aşamayacağının farkındadır. Bir anlamda onun için her şey ilintili ve koşulludur; belli bir bağlamda var olur. Evrensel kavramını kullanırken bile bu ilintililik ve koşulluluğun bilincindedir. O belli bir zaman ve mekânda yaşadığını ve sınırlılığını bilir, nesneler dünyası ile varlık nesne ve olaylarla doyurucu ilişkiler kurmaya yönelir. Hiçbir şeyi kutsallaştırmaz; hiçbir şeyin kendinde anlamı olmadığını bilir ve kendi anlam dünyasını kendisi örer.”

***

Evet değerli okurlar, seçim sizin. Eğer çocuklarınızın laik eğitimin amaçladığı insan tipine uygun bir biçimde yetişmesini istiyorsanız, mitingde ve boykotta buluşalım.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 05.02.2015- 16:09


Önce miting sonra boykot!- Necdet Saraç  

Seçimlere 4 ay kala Türkiye iktidar karşıtı yeni ve güçlü bir toplumsal hareketlenme yaşamaya aday… Metal işçilerinin grev kararı ve iktidar tarafından zorla ertelenmesi,   arkasından Alevi kurumlarının ve Eğitim Sen’in laik ve bilimsel eğitim için aldıkları miting ve boykot kararı bu “adaylığı” zorlayacak iki önemli gelişme. Ancak…

Koşullar toplumsal muhalefetin lehine olsa da, toplumsal muhalefetin neredeyse tümü buna uygun davranmakta ve çıtayı yukarı taşımakta zorlanıyor. Örneğin, Metal işçilerinin ertelenen grevine yönelik CHP, HDP, BHH’dan “sert açıklamalar” gelse de hem sokak, hem de grev kararı alan fabrikaların çevresi boş kalmış durumda. 12 Eylül darbesinden sonra hem nicel, hem de nitel hem de nicel olarak her yıl biraz daha küçülen sendikal hareketin takati kalmamış… Sembolik ve “cılız” katılımlı açıklamalar bunu gösteriyor. Siyasi partiler ve hareketler ise, takati kalmamış sendikal hareketi ayağa kaldıracak hamleyi ne sokakta, ne fabrika önünde, ne de mecliste gösteremiyorlar…

Sendikal hareketin büyümesi için tren şimdilik de olsa kaçmış gözüküyor! Tıpkı gerici güçlerin Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik geliştirdikleri linç kampanyasına cevap verilememesi gibi… Ancak işin içine “din” girdiği için siyasal İslamcıların “ifade ve basın özgürlüğüne” yönelik gerici hamlelerine karşı tepkiler sembolik kaldı. Yapılan açıklamalar ve sembolik ziyaretlerle iş geçiştirildi. İdare-i maslahat’ın ötesine geçilmedi…

Şimdi benzer bir tehlike eğitimde yaşanan dinselleşmeye, daha açık ifadeyle gericileşmeye karşı alınacak tavır için geçerli.

Toplumsal yaşam ve eğitim AKP eliyle hızla dini kurallara göre şekillendiriliyor. Eğitim Sünni İslam’a göre dincileştiriliyor. Laiklik ve bilimsellik hızla terk ediliyor. Solcu, ilerici Müdür, Müdür yardımcıları okul yönetimlerinden tasfiye edildiği gibi, tasfiye olmak için Alevi olmak ise başlı başına yazılı olmayan ama uygulama için yeterli bir gerekçe olabiliyor! Adı “Eğitim Şurası” olsa da fiili olarak “Din Şurası”na dönen Antalya toplantılarında ortaya çıkan “tavsiye kararları” ortada… Din dersi ilkokul birinci sınıflara kadar inmiş durumda. Küçücük çocuklara dağıtılan “Değerler Eğitimi” kitaplarında” dini hayatın ve ölümün yüceliği” övülüyor…

Bütün bu gelişmeler karşısında sokaktan çıkan ses son derece cılız. Alevi hareketinin ve Eğitim Sen’in uzun git-gellerden sonra birlikte aldıkları “8 Şubat Miting, 13 Şubat Okul Boykotu” kararı önemli ama hem yeterli değil, hem de cılızlığı ortadan kaldırmaya yetmezse süreci olumsuz etkilemek açısından tehlikeli de! Neden mi?

Birincisi şu: 5-6 aydır üzerinde konuşulsa da miting alının yeri bile daha dün kesinleşti. Bu bile Alevi hareketinin “dünkü gücünde” olmadığını açıkça gösteriyor. 8 Kasım 2008’den bu yana yaptığı her mitingde yüz binleri sokağa döken Alevi hareketi özellikle son bir yıldır kitlesel olarak “sokağa çıkmakta” çok zorlanıyor! Alevi hareketi kendisini yenileyip, yeniden yapılandıramadığı için sıkıntıda. Patinaj yapıyor! Tek tek yöneticilerin kişisel tercihleri ve yönelimleri, örgütsel ve politik tercihlerin önüne geçmiş durumda…

İkincisi ise şu: Türkiye’de sosyalist solun dışındaki bütün sol, sosyal demokrat ve laik güçler (buna HDP’de dahil) siyasal İslamın psikolojik baskısı altında. Paris cinayeti de dahil olmak üzere İslam coğrafyasında yaşanan siyasal cinayetlere rağmen, “gerçek İslam bu değil” diye garip ve hayatın gerçeği ile uyumlu olmayan bir tartışma yürütülmeye çalışılıyor! Dini devletin kurumsal yapısı içinden söküp atacak laiklik, öne çıkartılması bir yana neredeyse ağıza bile alınmak istenmiyor… Din deyince akan sular bir anda duruyor! Köşeli konuşma yerine ne anlama geldiği bile anlaşılmayan laf kalabalığı ile durum idare edilmeye çalışılıyor! Hal böyle olunca din, her gün   hayatımıza daha fazla siniyor, hayatın normalleşmesini engelliyor!

Böyle bir ortamda, Alevi kurumlarının ve Eğitim Sen’in 8 Şubat’ta Kadıköy Meydanı’nda miting, 13 Şubat’ta bir günlük okul boykotu kararının hayata geçme biçimi bunlardan dolayı çok önemli. Çok açık ki, eğer bu eylemler yüz binleri kucaklayacak şekilde kitlesel olursa seçimler öncesi çok ciddi bir moral üstünlüğü beraberinde getirir, hepimizin ihtiyacı olan umudu büyütür. Syriza’nın, Podemus’un psikolojik etkisiyle de, laik-demokratik bir iktidar yürüyüşünü, ortak davranma kültürünü ve dolayısıyla siyasi ittifakları tetikler, siyaseten geometrik büyümeler sağlar!

Tersi olmaması için, 8 Şubat Pazar günü Kadıköy’de yapılacak "Laik-Bilimsel-Anadilinde Eğitim ve Demokratik Yaşam" başlıklı mitingin çok kitlesel olması gerekiyor. Özellikle bu konuda CHP’nin hiç zaman kaybetmeden bütün örgütlerini harekete geçirmesi ve mitinge katılımın için hem açık bir çağrı hem de örgütlenme yapması gerekiyor! Aynı şey HDP için de, BHH için de geçerli. Durum idare edilmeyecekse, demokrasi lehine, AKP’nin ve Erdoğan’ın tekçi, baskıcı ve dayatmacı yaklaşımına karşı top yekün bir karşılık vereceksek 8 Şubat önemli!

Mitingi kimin ve nasıl düzenlediğinden, mitingde kimin konuşacağından daha önemlisi, demokrasi ve özgürlük isteyenlerin alanları doldurmasıdır. Mitinge katılanlar da, katılmayanlar da, ulusal ve uluslararası medya da içerikten daha çok katılanların sayısına bakacaktır! Binler mi, yüz binler mi, milyonlar mı? Çünkü siyaset bir sonuç işidir!

8 Şubat’ta saat 13:00’de Kadıköy’de buluşalım!

Not: 6 Şubat 2015, Cuma günü 19:00’da Kartal’da “Eğitimde mevcut durumu ve boykotu” konuşuyoruz.
Konuşmacılar: Necdet Saraç, Ata Esen, Ersin Çimen, Erdoğan Tunç
Adres: Yaşam Kalitesini Yükseltme Merkezi, Uğur Mumcu Mahallesi, Şeyh Şamil Caddesi No: 17, Kartal
Düzenleyenler: Birleşik Haziran Hareketi, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Çocuklarınıza evrimi nasıl anlatırsınız? melnur 1 1998 26.09.2019- 10:40
Konu Klasör Bireyi kurtarmak için umut 1 2986 05.01.2016- 11:26
Etiketler   Çocuklarımızı,   kurtarmak,   için…
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS