SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Liberalizm nedir, ne değildir?           (gösterim sayısı: 4.679)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: solcu
Konu Tarihi: 11.02.2015- 13:33


Liberalizm nedir, ne değildir?

Aydemir Güler




Papaya uçağın merdivenlerinde sormuş ya gazeteci; şehrimizdeki randevu evleri hakkında ne düşünüyorsunuz, diye. Boş bulunmuş o da: “Burada randevu evi var mı?” Manşetlerin nasıl atıldığını tahmin ediyor olmalısınız: “Papa iner inmez ne sordu?”

Kirli siyasete maruz kalmak için karşısında yol yorgunu papa kadar bile açık vermeniz gerekmez.

Pazartesi günü soL portalda laik ve bilimsel eğitim için yürütülen mücadelede ana dilde eğitim talebinin yerinin olmadığını yazdım: “Dinci faşizmin eğitime saldırısına karşı çıkmak için 'anadilinde eğitim' de istemek, eğer bir şaşkınlığın yansıması değilse, art niyetlidir. (...) AKP bugün anadilde eğitim hakkına saldırıyor değil. Aralık Şurasında bu konuda kimsenin üstüne yürümediler. Seçimden önce, daha doğrusu Newroz 2015'te Kürt sorununda çözüleceği söylenen ne olabilir sizce? Eğer dile dair bir adım atılırsa, 'eğitim henüz bilimsel ve laik olmadı, ama hiç olmazsa anadilin özgürleşmesi yönünde kazanım elde edildi' diye sevinmeleri mi istenecek, dünkü mitinge katılanlardan?”

Bu satırlardan benim ana dilinde eğitime karşı olduğumu çıkartanların sorunu, okuduğunu   anlamamak olamaz. Açık art niyet! Türkiye'de siyasetin tahrifat ve cehalet üstünden yapılmasının meşru hale gelmesi, AKP dönemi toplumsal yozlaşmasının parçası olmakla bir ve aynı şeydir. Türkiye'de liberalizmin etiği artık budur. Liberallerle AKP arasındaki ittifak bozuldu bozulmasına; ama ahlaksızlık baki kaldı.

Tabii ki liberalizm sadece siyaset ahlakının bozulması değil. Nedir liberalizm? Ve tabii sol-liberalizm... Yenir mi, içilir mi? Hakaret midir, hiç yoktan iyi mi? Gericiliğin yağdanlığı mı, alternatifi mi?

Bu kafa karışıklığı hiç bitmeyeceğe benzediğine göre, ilk yanıt şu olsun: Liberalizm, hakkında kafaların en fazla karışacağı şeydir...

Dolayısıyla gerçekten de bir “şey”dir! Tam bir tanıma gelmeyeceğinden her niyete yenir. Oportünizm, farklı kalıplara akabilme özelliği, rastlantısal değildir, özünden kaynaklanır.

Sadece sağ-liberaller değil, sol-liberaller de, dünyadaki ve Türkiye'deki kabusun sorumluları arasında. Sağcıların kurduğu yağma düzeni 2008'in o benzersiz krizinde rezil rüsva olsa da, solcuların onulmaz desteğiyle “en verimlisi” diye pazarlanan serbest (yani özgür!) piyasa çeyrek asırlık egemenliğini zararla kapatsa da, liberalizm yakamızdan düşmüyor.

soL'da şeriatçı düzenin restorasyon saatinin geldiğini duyuruyoruz. AKP'ye omuz verip iktidar basamaklarından yukarı çıkartan liberaller, kendilerini en az dört yıldır muhalefet diye satıyorlar kamuoyuna. Şimdi bu muhalefetin sol rötuşlarla kendini düzeltip düzeni de rayına oturması bekleniyor. Restorasyon böyle bir şey.

Bu kez liberal restorasyon “düzeni kurtaracağız” diye yapılamaz. Tersine AKP düzenine karşı “yıkıcı” muhalefetin restorasyona kapsanması asıl kritik iş. Hem düzeni bozanlardan hesap sormak, hem bozucuların düzenini bozmak. Dedik ya, her niyete yenebilir diye...

İyi niyetli veya saflar, hesabı, sorguyu duyunca soldan bir güneş doğduğunu zannederler. Oysa restorasyon, başkası hesap soramasın diye yapılır. Her restorasyon halkın umudunu, enerjisini, mücadelesini çalma operasyonudur.

12 Eylül faşizmin kasıp kavuruşuydu. Yarattığı tahribat sadece demir yumrukla değil, ANAP liberalizmiyle elde edilmiştir. Bugün de liberal restorasyon şeriatçı İkinci Cumhuriyet'ten kopuş anlamına gelmeyecek.

2015'de bu mücadele başlamış bulunuyor. Ringde üçüncü bir güç istemiyorlar. Liberalizm bu operasyonda solu yedeğine çağıracak. Sadece çağırmayacak, baskı kuracak. Tahrifatla, yalanla...

Bu arada diyecekler ki, “siyaset kirli iştir, n'apalım...” Bu yolla kitleleri siyasetten ve örgütlenmekten daha da uzaklaştıracaklar. Durumun özeti budur ve bu bir oyun değildir.

Liberalizm kendi başına bir hiçtir. Özüne indirgenen liberalizmin özeti “paran kadar”dır. Toplumsal karşılığı sıfırdır bu özetin.

O nedenle iktidar olmak için 12 Eylül faşizmine eklemlendiler. Zaman geçti, şeriatçılığa eklemlendiler. Bu ittifak işlemi, tarafların bir değişim yaşamalarını da içerir. Liberaller partnerlerini başkalaştırırlar. Peki bugün kim olacak liberallerin partneri?

Bu partner, militanca olmasa da laikliği içermeli ve sulandırmalı. Bir orta sınıf demokratizmini temsil edebilmeli. Düzen dışı olmasa da sol sınıfına konabilmeli. İşçi sınıfını harekete geçirmemeli, ama genel bir adalet çağrısını yapabilmeli. Hem ateistleri hem “gerçek müslümanları” barındırsa, hem özgür kadınları hem imamları içerse... fena mı olur?

Türkiye'de böyle bir akım var. Kitaptaki adıyla “radikal demokrasici”, toplumsal muhalefette belli bir yer tutan Kürt hareketi bu operasyon için biçilmiş kaftana benziyor. Kürt hareketi liberal restorasyona “değer” katması karşılığında en azından “Türkiye partisi” ünvanını hak edecek.

Bunun denenmeye başlandığı görülüyor. O yüzden “solda” siyasette yeni bir kirlilik dalgası yükselmeye başlıyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 11.02.2015- 13:48


Liberaller mi faşist, faşistler mi liberal? – Akın Hakkı Akyüz


“Kapitalizm bilgiyi organize edip, uzmanlaşmayı sağladıkça, cehalet, bilim adamının devrimci yönünü kemirmektedir”   Yekbun Bozarslan

Vaktiyle Atilla Yayla “Kemalizm ilerlemeden çok geriliğe tekabül eder” sözü yüzünden hakkında soruşturma açılıp “linçe” uğradığında Atilla Yayla’ya destek verilmesini hiçbir zaman doğru bulmadım. Atilla Yayla özelinde birçok nedenim olmakla birlikte; ifade özgürlüğü elinden alınmış bir kimseyi desteklerken, daha çok tutarlı ve haklı gerekçelere sahip olmamız gerekiyor. Daha da önemlisi, bir yazara değer ya da destek verirken, tek kıstasımız bir yazarın “fikrini ifade etme hürriyetinin elinden alınışı” olamaz. Zira bir yazarı ya da sanatçıyı, yapıtını, sahip olduğu düşünce yapısı ve kişiliğinden azade düşünemeyiz.   Aksi halde ortaya bir garabet çıkacaktır. Mesela, Pınar Aydınlar adında türkücü bir kadın var. Geçtiğimiz yerel seçimlerde bu hanımefendi, HDP’den İstanbul Eşbaşkan adayı idi. Her parti adayı gibi Pınar Aydınlar da kendisi ve partisi için seçim çalışması yapıyor, oy istiyordu.   Yalnız aynı hanımefendi, meydanlarda seçim çalışması yaparken; bir başka yerde Pınar Aydınlar’ın sesinden “Oy Sarıgül” seçim şarkısı çalıyordu. Türküsünde Sarıgül’e oy isteyen P. Aydınlar, bir başka yerde seçmeni, HDP’ye davet ediyordu. Böylesi bir durumda seçmenin büyük bir kararsızlık yaşamış olması kuvvetle muhtemeldir(!) Aklını kendisine, yapıtını bir başkasının emrine amade eden bir kişiden tutarlı ve sağlıklı politik bir yaklaşım beklemek ancak ve ancak aşırı iyimserlik olacaktır. Öyleyse yapıtla, yapıtın sahibi yazarın özel yaşamı arasında keskin ayrım olmadığı açıktır.

Kimin ifade özgürlüğü?

Bu, tutarsızlığın sadece bir veçhesiydi. Salt yapıtıyla da değil, yazar ya da aydını günlük yaşamından bağımsız olarak da değerlendirmek mümkün değildir. Hele hele fikri üretimde bulunan bir kimseden bahsediyorsak, bu hiç mümkün değil. Yaklaşık olarak iki hafta önceki bir yazısında “Bana göre bir faşist ile bir sosyalist arasında önemli bir fark yok.”[1] diyen Atilla Yayla da bu türün bir örneğidir. Evvela belirtmek gerekir ki,   A. Yayla kendi fikri dünyası içinde gayet tutarlıdır. 30 yıllık akademik hayatı boyunca elindeki bütün alan ve olanakları kullanarak, her fırsatta sola, sosyalistlere saldırmış bir kimsedir. Bu anlamda Atilla Yayla tutarlıdır. Fakat onun bu tutarlılığı Yayla’nın gerçek bir demokrat, ifade özgürlüğünü savunan birisi olduğunu göstermediği gibi; maruz kaldığı linç karşısında kendisini savunmamız için yeter bir sebep de değildir. Zira bahsi geçen akademik post sahibi bu şahsiyet, dikta dönemlerinin adamıdır! Yükselişini, sahip olduğu akademik unvanını, despotlara borçludur. Despotlar olmazsa Atilla Yayla bir hiçtir.

Faşizmin gölgesinde bir antikomünist

Çok kısaca Atilla Yayla’nın otobiyografik bilgilerine göz attığımızda söylemek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. “Muhterem”, 1979 yılında lisans eğitimini tamamlar tamamlamaz, Ankara Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden Yüksek Lisans öğrenimine başlıyor. 1982’de yüksek lisansını, 1986’da ise doktora programını bitiriyor. Bununla birlikte “adı çıkmış dokuza inmez sekize” intihalci olduğu öteden beri söylenmektedir.[2] Atilla Yayla, akademik alan içinde parlak bir öğrenci olmadığı gibi, umut vadeden bir tek çalışmasını bilmiyoruz. Gerek doktora gerekse doktora sonrası birçok akademik çalışmasının “solcu terör örgütü” çetelesi tutmaktan ibaret olduğundan da hiç kuşku duymuyoruz. Çalışmaları ortadadır.

Daha önce de söylediğimiz gibi, bir zaman fikir özgürlüğü elinden alınan biri olarak takdim edilen bu muhterem, varlığını ve önlenemez yükselişini dikta düzenine borçludur. Türkiye’nin en şedit baskı dönemlerinde A. Yayla’nın doktora konusuna baktığımızda, esasında yükselişinin hiç de şaşırtıcı olmadığını görürüz. İfade özgürlüğünden “yoksun” bırakılmış bu beyefendinin, doktora konusu ise: “Terör-Terörizm ve Fatsa Örnek Olayı Çerçevesinde Türkiye’de Terör” dür. Fikri Sönmez, Fatsa bölgesinde yapılan bir ara seçimle belediye başkanı olmuştu. Ve seçim kazanıldıktan sonra her türden görüşe sahip olan yöre halkı, kendi sorunlarına kendisi müdahil oluyor, sorunlarını kendileri çözüyordu. Solcu eğilime sahip olmayan, hatta içlerinde sağ eğilime de sahip CHP, AP ve MSP İlçe Başkanları yaptıkları ortak basın açıklamasında “Her yerde kan var, biz burada huzur içindeyiz” diyorlardı.[3]   Gelgelelim, insanların huzur ve mutluluğu gördüğü yerde, Atilla Yayla, Fatsa’da “terör” görüyordu! Doktorasında Fatsa’dan bir tek baskı, korku ve zor olay örneği gösterememiş olmasına rağmen, doktorası kabul görüyor, yetmiyor üstüne derece alıyordu. Doktorasını dereceyle bitirmiş olması ise hiç şaşırtıcı değildir, İhsan Doğramacı’nın çocuğudur! Her ne olursa olsun, doktorası bizim için hükümsüzdür, A. Yayla’nın akademik rütbesinin sökülmesi gerekmektedir!

12 Eylül’ün en sert şiddetine maruz kalan kurumlardan biri de üniversitelerdi. İhsan Doğramacı’nın üniversitelerde uyguladığı akademik terörle, üniversitelerden tabur tabur solcu öğrenci/öğretim görevlisi atılırken; Atilla Yayla, Doğramacı’nın gölgesinde, faşizmin üstünde sörf yaparcasına akademik kariye yapıyor, sürekli yükseliyordu. Sadece doktorası da değil, makalelerine, özellikle de “Terörizm: Kavramsal Bir Çerçeve” başlıklı bir makalesine dikkatle bakıldığında anti-komünist bir histeri içinde, devrimcilere uygulanan devlet terörünü nasıl olumladığı görülür.[4] Atilla Yayla aynı makalesinde “ulusal terör” örgütleri listesine yer veriyor. Listede Türkiye’den sadece THKO’nun adı yer alıyor. Atilla Yayla, listeyi yetersiz buluyor, listenin altındaki dipnota: “Yabancı yayınlarda Türkiye’deki terör örgütlerinden söz ederken, genellikle yalnızca THKO’nun adı verilmektedir. 1975-80 döneminin verileri dikkate alındığında, en azından bir düzine örgüt adının daha listeye eklenmesi gerektiği açıktır.” sözünü düşüyor. Çok açık ki, yıllarca akademik muhbir gibi çalışmış, müesses nizamın bekçilerine akademik çalışma sunmakla maruf biridir Atilla Yayla.   80 dönemi akademik çalışmaları en çok da polis ve harp akademilerinde okutuluyordu.

Peki, fikir ve ifade özgürlüğü üstüne bu kadar çok ahkâm kesmiş bu “mümtaz” şahsiyetin, 80 döneminde akademik kariyer yaptığı sırada (bugün eleştirdiği orduyu) o gün hiç eleştirmiş mi? Birgün değil isyan, hiç itiraz etmiş mi? Hayır, orduya ve emniyet teşkilatına devrimci terör örgütü listesi hazırlamaktan başka hiçbir iş yapmamıştır. 12 Eylül sonrası özgürlükçü bir talep içeren aydınlar dilekçesi için aydınlar imza toplarken, o, İhsan Doğramacı’nın dizinin dibinde oturmaktaydı.

Bugün Atilla Yayla’nın 24-27 Ocak tarihli yazılarına dikkatlice bakıldığında, sosyalistlere bu denli saldırıyor oluşunu aslında daha iyi anlıyoruz. Yunanistan’da Alexis Tsipras’ın iktidara gelişinden pek rahatsız olmuştur. Öyle ki, rüzgârın soldan esişine bile tahammülü yoktur. Kendisini bugünlere getiren antikomünizmle mücadele azmi ve sosyalistlere olan bitmek bilmez öfkesi belli ki yeniden depreşmiş. Sadece Atilla Yayla’da değil, bugün Türkiye’de kendisine “liberal” diyen her kimse, bir dönemin şedit baskı dönemlerini basamak bilip, yükselişlerine tanık olduk ve hala olmaktayız.

Öyleyse Atilla Yayla’nın 24 Ocak tarihli yazısının başlığını tersinden düzelterek tekrar soralım: Liberaller mi faşist, faşistler mi liberal?

Akın Hakkı Akyüz


Dipnotlar:

[1] Atilla Yayla “Faşistler mi sosyalist, sosyalistler mi faşist?” 24.01.2015   (Yeni Şafak) http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/atillayayla/fasistler-mi-sosyalist-sosyalistler-mi-fasist-2007408

[2] Atilla yayla, Can Madenci’nin ortaya çıkardığı bu intihal iddiasını tekzip etmemiştir.   http://www.iktisadiyat.com/2012/01/16/atilla-yayla-ve-kes-yapistir-cato-journaldan-yazi-almak/

[3] 11.07.1980 Milliyet http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Fatsa/

[4] Atilla Yayla, “Terörizm: Kavramsal Bir Çerçeve”   http://www.politics.ankara.edu.tr/dergi/pdf/45/1/atillayayla.pdf



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
spartakus
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 23.11.2013
İleti Sayısı: 624
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: spartakus
Cevap Tarihi: 11.02.2015- 20:15


Liberalizm kapitalizmdir, kapitalizm de liberalizm. Liberalizm insanın insanı sömürmesinin ve kapitalizmi cilalamanın ideolojisidir. Kapitalizm cilalanmadan kitlelere nasıl kabul ettirilir ki? Liberallerin işi de bu.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör SOL liberalizm nedir? melnur 11 15168 10.08.2022- 05:00
Konu Klasör Radikalizmle liberalizm... solcu 2 3908 21.04.2015- 21:49
Konu Klasör İki sol-liberalizm türü spartakus 0 4146 30.07.2015- 19:13
Konu Klasör Sol liberalizm ve bir kez daha HDP konusu... melnur 1 3789 21.06.2018- 17:49
Konu Klasör Sol liberalizm ve Taraf üzerine.. melnur 2 4351 19.08.2013- 16:10
Etiketler   Liberalizm,   nedir,   değildir
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS