SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Marksistler tartışıyor: Kobane'de devrim mi oldu?           (gösterim sayısı: 4.173)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 12.03.2015- 15:20


Marksistler tartışıyor: Kobane'de devrim mi oldu?

Grup Yorum'un bir üyesinin sözleriyle açılan, “Kobane'de yaşanan devrim midir” tartışmasını Türkiye'nin önde gelen Marksistlerine sorduk. Hayri Kozanoğlu, “Devrim olup olmayacağını zaman gösterecek” derken, Aydın Çubukçu, “Yaşananlar kesinlikle devrimdir” saptamasında bulundu. Fatih Yaşlı, “Marksist Leninist kuram açısından bir devrim yok” yorumunu yaptı, Mehmet Karaoğlu ise “Bütün kazanımlara rağmen bunların devrim olarak nitelendirilmeye yetmeyeceği” tespitinde bulundu.

Resim Ekleme

A. Meriç Şenyüz - İleri Haber

Devrimci müzik grubu Grup Yorum'un üyesi Caner Bozkurt'un bir söyleşide gelen soru üzerine Kobane direnişi hakkında “Ben, kişisel olarak Marksist-Leninist bakış açısına sahip bir devrimci olarak devrim olarak nitelendirmiyorum” yorumunu yapması tartışmalara neden oldu. Türkiye'nin önde gelen Marksistlerine “Kobane'de yaşanan bir devrim midir” diye sorduk. Farklı yönlere dikkat çeken yanıtlar aldık.

HAYRİ KOZANOĞLU: ZAMAN GÖSTERECEK
BirGün Gazetesi yazarı, ÖDP PM Üyesi Marksist iktisatçı Hayri Kozanoğlu, İleri Haber'in sorusuna verdiği yanıtta, Rojava'da yaşananların devrim olup olmadığını söylemek için henüz erken olduğunu belirtirken, Kobane'yle dayanışma gösteren solun Suriye'de direnen diğer kesimlerle de dayanışması gerektiğini vurguladı: “Savaşların devrimleri doğurduğunu biliyoruz bu anlamda Kobane'nin devrim olup olmadığını biraz da zaman gösterecek diye düşünüyorum. Kobane'deki Kürt halkının IŞİD'e karşı direnişini, kadınıyla erkeğiyle uluslararası dayanışmayla direnişini büyük saygı ve heyecanla izledik. Ne var ki Suriye'de Alevilerin, Kesap'taki Ermenilerin ülkenin dini bir tahakkümün eline düşmesine karşı diğer direnenlerin direnişine uluslararası sol kesimlerin yeterince sahip çıkmamasını anlayamıyorum. Nasıl PKK'nin ve Türkiye'de Kürt hareketinin Kobane'yle dayanışması çok doğru ve anlamlıysa, Lübnan Hizbullahı'nın özellikle Lazkiye bölgesindeki Alevilerle dayanışması aynı ölçüde anlamlı ve sahip çıkılacak bir davranıştır. Ama aynı duyarlılığı bu konuda göremediğimizi, hatta sol çevrelerde Hizbullah'ı bir dış güç olarak nitelendirenlerin sayısının az olmadığını da unutmamak gerekiyor. Sonunda Lübnan Hizbullah'ı da oralarda birlikte savaştıklarının kendi akrabaları olduğunu, suni olarak çizilen sınırlar nedeniyle bazı köylerin Suriye'de bazı köylerin Lübnan'da kaldığı belirtiyor. Orada tam anlamıyla Kobane'nin bir izdüşümü söz konusu. Benim temennim; bundan sonra IŞİD'e, El-Kaide'ye, El-Nusra'ya yani Suriye'yi bir dini tahakküm rejimine dönüştürmeye çalışan bütün güçlere karşı direnenlere Türkiye'deki sosyalistler ve uluslararası sol çevreler yeterince sahip çıkmasıdır.”

AYDIN ÇUBUKÇU: KOBANE'DE OLAN DEVRİMDİR
EMEP GYK Üyesi, Evrensel Gazetesi yazarı Aydın Çubukçu ise Kobane'de gerçekleşenin devrim olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Her şeyden önce devrim deyince bu arkadaşların ne anladığını düşünüyorum ve Kobane'de olup bitenlerle bu değerlendirmeyi kıyaslıyorum. Vardığım sonuç şudur:   Kobane'de özellikle çeşitli halklarda unsurların bir arada demokratik bir biçimde yaşamalarını sağlayan, kadınların özgürlüğünü mümkün olan en geniş alanda gerçekleştiren, halk inisiyatifini göstermek üzere yapılmış örgütlenmeler üzerinde yükselen bir iktidarın gerçekleştirilmiş olması gibi pek çok özelliği dolayısıyla Kobane'de olan şey devrimdir. Devrimi ille de bir sınıfın diğer bir sınıf üzerinde kendi egemenliğini kurması olarak anladığımız zaman   dünyada zaten böyle bir örnek yoktur. Sınıflar teorik olarak böyle bir egemenlik gerçekleştirir. Ama ezilen halklar, ezilen sınıflar –bunlar ister işçi sınıfı önderliğinde olsun-   daima kendi aralarındaki bir ittifakı, ezenler üzerinde hakim kıldığını görürüz. Burada sınıf yapısı, üretim ilişkileri vs. değişmemiştir diyenler demokratik devrim kavramından hiçbir şey anlamamış demektir. Kısacası Kobane'de yaşanan Ortadoğu koşullarında bugüne kadar görülmüş en ileri devrimci hamlelerden biridir, gerçekleştirilen şey ömrü ne olursa olsun, ne kadar bir alanı kapsıyor olursa olsun bir devrimdir.”

FATİH YAŞLI: YORUM'A MİLLİYETÇİ DEMEK YANLIŞ
Yurt Gazetesi yazarı, Birleşik Haziran Hareketi Yürütme Kurulu Üyesi, Marksist akademisyen Fatih Yaşlı öncelikle Grup Yorum'a gösterilen tepkileri değerlendirerek şöyle konuştu; “Öncelikle bir şeyi açıklığa kavuşturmakta fayda var: Grup Yorum durup dururken “Rojava’da olan biteni bir devrim olarak görmüyoruz” diye bir beyanda bulunmuyor. Bir panel esnasında kendilerine 'Kobane devrimine neden sessizsiniz, bir desteğinizi göremedik' şeklinde bir soru yöneltiliyor. Yorum üyelerinden biri ise en başından beri Kobane halkıyla dayanışma içerisinde olduklarını belirttikten sonra Rojava’yla ilgili olarak şunu ekleme ihtiyacı hissediyor: 'Ben kişisel olarak, Marksist Leninist bakış açısına sahip bir devrimci olarak, devrim olarak nitelendirmiyorum.' Dolayısıyla Grup Yorum’u ve geldiği geleneği bu açıklama üzerinden “milliyetçi, Kürt düşmanı vs.” diye eleştirmek yanlış; hele hele Öcalan’ın bir zamanlar Şam’da ikamet etmiş olmasını ve Bekaa Vadisi’ni aklımıza getirirsek, bu eleştiriye verilen yanıtın -Esad’ı destekliyor olsalar bile, ki destekliyorlar- “Esadçısınız” olması tam bir saçmalık. Tartışmanın başka bir bağlam ve düzeyde yapılması gerekiyor. Tabii şunu da belirtmek gerekiyor: Yorum’a verilen tepkinin duygusal olması anlaşılabilir bir durum; çünkü nihayetinde Rojava’da ilk kez PKK ideolojisine uygun devletimsi bir yapının inşa sürecine tanıklık ediyoruz ve bu Kürt halkı açısından gerçekten tarihsel bir önem taşıyor, bunu bir “devrim” olarak görmeleri normal yani.”

“MARKSİST-LENİNİST KURAM AÇISINDAN DEVRİM DEĞİL”
Yaşlı, Rojava'da yaşananın devrim olup olmadığı sorusuna ise şu yanıtı verdi; “Çok net bir şekilde söylemek gerekiyor ki, Marksist-Leninist kuram açısından bakıldığında yok. Yani işçi sınıfının, emekçilerin ve köylülerin burjuvaziyi devirmesi ve üretim araçlarını kamulaştırması, tüm toplumun mülkü haline getirmesi gibi bir durum yok. Ancak, Suriye devletinin boşalttığı alanlarda, Öcalan’ın yapmış olduğu post-Marksist okumalardan hareketle teorize ettiği demokratik özerklik/demokratik ulus fikrinden ilham alan ve bu fikirleri hayata geçirmeye çalışan bir inşa sürecinin yaşandığını söyleyebiliriz. Bu inşa sürecinde ön plan çıkan şeyleri ise şöyle sıralamak mümkün: Farklı etnik ve dini grupların eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşayabilmesi için bir zemin oluşturmak, seküler bir siyasal/toplumsal yaşam kurmak, kadınların hayatın her alanında ön plana çıkması… Ekonomik alandaki gelişmeleri ise çok net bilmiyoruz; kamucu/halkçı bir ekonomik modelle ilgili neler yapılıyor haberdar değiliz. Ancak, eğer Öcalan’ın demokratik özerklik/demokratik ulus fikrinden söz ediyorsak, en azından kooperatifler/komünler temelinde örgütlenmiş bir tür küçük üreticilik ekonomisinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Netice itibariyle, kendi adıma Rojava’ya baktığımda, sosyalist bir devrim görmemekle birlikte, Ortadoğu için heyecan verici, umutlandırıcı bir deneyim görüyorum. Endişem ise Rojava’nın varlığının emperyalist bir takım plan ve projelere meze edilmesi ihtimali ve bunu teşhir edecek, buna karşı duracak olanların Kürt düşmanlığıyla, ulusalcılıkla, eskimiş solculukla vesaire itham edilecek olmaları.”  

MEHMET KARAOĞLU: İKTİDAR ARAP PARTİLERİNDEN KÜRT PARTİLERİNE GEÇTİ
İleri Haber yazarı, HTKP MK Üyesi Mehmet Karaoğlu ise sözlerine “Öncelikle Rojava’da IŞİD katillerinin işgal girişimine karşı devam eden direnişin önemini bir kez daha vurgulamak isterim” diye başladıktan sonra şunları söyledi: “Bu direnişin başarısı yalnızca Kürt halkı için değil, bütün Ortadoğu halkları için önemli bir kazanım olmuştur. Öte yandan yaşanan sürecin bir devrim olup olmadığı sorusunu yanıtlamak için ise öncelikle sürecin öncesinde ve sonrasındaki iktidarların sınıfsal ve siyasal niteliğinin karşılaştırılmak gerekiyor. Yaşananın bir sosyalist devrim olduğunu iddia eden yoktur diye tahmin ediyorum, çünkü bir işçi sınıfı iktidarının programına sahip bir yönetimin bulunmadığı açıktır. Tartışılan şey yaşanan sürecin bir demokratik devrim olup olmadığı olmalıdır. Bilindiği gibi 2012 öncesinde bölgede iktidar olan Baas Partisi liderliğindeki Şam hükümetidir ve farklı siyasi partilerin yer aldığı Ulusal İlerici Cephe tarafından desteklenmektedir. Dolayısıyla Arap ulusalcılarından, liberallerine, sosyal-demokratlarına, devrimci-demokratlarına ve en solda komünistlerine kadar geniş bir yelpazenin desteğini alan bir cephenin iktidarı söz konusudur. 2012 sonrasında ise Rojava’da oluşturulan ve YPG askeri birliklerinin bağlı olduğu iktidar organı Kürt Yüksek Komitesi’dir ve esasen PYD ve Kürt Ulusal Konseyi tarafından iktidarın paylaşıldığı bir organdır. Bu komitenin siyasi çizgisini bakıldığında ise yelpazenin Şam’dakine benzer olduğunu görmek mümkündür. Bir başka ifadeyle artık Rojava’da Kürt ulusalcılarından, liberallerine, sosyal-demokratlarına, devrimci-demokratlarına ve sosyalistlerine kadar uzanan bir yelpaze tarafından desteklenen bir iktidar kurulmuştur. Dolayısıyla özetlemek gerekirse 2012 yılında iktidar Arap partilerinden Kürt partilerine geçmiştir, bu sayede Suriye Kürtleri bir dizi ulusal ve demokratik kazanım elde etmiştir ve bu kazanımlar küçümsenmemelidir. Bu kazanımların bölgede yarattığı etki de, yukarıda da ifade ettiğim gibi yalnızca Kürt halkı için değil, bölgedeki diğer halklar için de olumlu bir sonuç doğurmuştur.”

“KAZANIMLAR DEVRİM DİYE NİTELEMEYE YETMEZ ”
“Bütün bunlara rağmen yaşanan sürecin bir devrim olduğunu söylememiz mümkün değildir” diyen Karaoğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı: “En basit haliyle ifade etmek gerekirse 2012 sonrasında kurulan iktidarın öncesine göre daha solda olduğunu bile söylemek mümkün değildir. Bunun nedeni Baas merkezli iktidar ile PYD merkezli iktidarın, ulusal olarak farklı olsa da siyasi yelpazede yaklaşık aynı yere oturmasıdır. Suriye Kürtleri bu iktidar değişiminde bir dizi ulusal/demokratik kazanım elde etmiş olsa da, kazanım elde etmek bir süreci devrim olarak adlandırmak için kuşkusuz yeterli değildir. Burada söylediklerim önümüzdeki süreçte böyle bir ihtimalin bulunmadığı ve bir devrim olamayacağı anlamına gelmiyor kuşkusuz. Ancak tersi ihtimalin de bulunduğu ve bölgede özellikle Barzanicilerin, diğer gerici Kürt partilerinin ve emperyalistlerin desteklediği karşı-devrimci bir sürecin de mümkün olduğu gözden kaçırılmamalıdır.”



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 12.03.2015- 18:01


Kobane, Rojava bence devrim değil. Ortadoğu'nun sınırları emperyalist müdahaleyle yeniden çizilirken ve bölgenin nasıl bir şekil alacağı belli değilken Kobane ve Rojava'ya devrim demek doğru değil. Kobane'nin devrim olabilmesi ise antiemperyalist bir çizgide kalıcılık kazanması lazım. Şu anda ortada böyle bir durum gözükmüyor. Devrim demek çok aceleci davranmaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 13.03.2015- 15:00


Rojava'da son derece ileri bir proje var bu kesin. Özellikle kadının nasıl ezildiğini, aşağılandığını, tecavüze uğradığını kısacası bir 'mal' muamelesini gördüğünü bildiğimiz bir coğrafyada kadınların ellerine silahları alarak bizzat İslam ve erkek egemen hegemonyaya karşı savaştığı ve belli ölçülerde bir nevi 'kadın devleti' oluşturduklarını (bazı bölgelerde sadece kadın savaşçılar var ve o bölgeleri bizzat kadınlar yönetiyor) gördüğümüz ( bu arada bireylerin özgürlüğünün eline silah almak ve de kadınların özgürlüğünün kamusal yaşama katılmaktan geçtiğini söyleyen bilimsel sosyalizmin ustaları yine haklı çıkmıştır) bir pratik ve bunun yanında klasik anlamda bir ulus devlet projeksiyonu yerine bölgedeki tüm halklara eşit haklar tanıyan ve eşit şekilde katılımlarını sağlayan bir yapının oluşturulması ve de aşağıdan yukarıya doğru bir yönetsel pratik örneğiyle diğer taraftan kamucu, 'komünal' kısacası sol bir ekonomik yapı iddiasıyla Rojava son derece ilerici ve devrimci bir proje ve harekettir. Ancak daha ortada bitmiş, çözümlenmiş bir süreç yok. Suriye devleti mevcut şartlar gereği çekildi ve Kürtler bu sayede orada iktidarı ele geçirdi. Ancak yarın Suriye yeniden toparlandığında bu bölge ne olacak soru işareti. Gelip de kimse bize oluşturulacak bir özerklik durumunu devrim diye anlatamaz. Ayrıca emperyalizmle olan ilişkiler ne yönde ilerleyecek buda soru işareti. Süreç içinde emperyalizmle ve Barzani'yle bütünleşen bir Rojava'da devrimden bahsetmek pek mümkün olamaz. Dolayısıyla devrim diyebilmek için sürecin sonunu görmek lazım. Ancak sosyalistler olarak da hareketin ilerici bir hareket olduğunu, bu projeye sahip çıkılması gerektiğini vurgulayıp destek olmamız ve Kürtler'i 'emperyalizmle ilişkiniz var' diyerek dışlayarak değil onlara emperyalizmle bütünleşirlerse devrimin var olamayacağını anlatarak bir eleştirel çizgi benimsememiz lazım...




Bu ileti en son proletersosyalist tarafından 13.03.2015- 15:01 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 13.03.2015- 15:10


Türkiye faşizme giderken gündemin sürekli olarak Rojava ve Kobane'yle sınırlandırılmasına karşıyım. Kürt hareketi kendi siyaseti nedeniyle böyle bir siyaseti kendine uygun bulabilir ancak sosyalistlerin bu tuzağa düşmemesi lazım. Ortadoğu'da kartlar sürekli değişiyor. Önemli olan kürt hareketinin emperyalizmin bölgeye şekil verme planlarına ne kadar dahil olacağıdır. İşaretler özerklik veya federatif yapı olsun da ben her şeye razıyım şeklinde. Emperyalizm bölgeye şekil verirse ben eskisinden daha geride bir Amerikancı yapının ortaya çıkacağını düşünüyorum. Böyle olursa Rojava'ya devrim desek ne olur, demesek ne olur? Amerikan emperyalizminin çizdiği sınırlar içinde ilericilik olmaz diyorum.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 13.03.2015- 15:28


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Türkiye faşizme giderken gündemin sürekli olarak Rojava ve Kobane'yle sınırlandırılmasına karşıyım. Kürt hareketi kendi siyaseti nedeniyle böyle bir siyaseti kendine uygun bulabilir ancak sosyalistlerin bu tuzağa düşmemesi lazım. Ortadoğu'da kartlar sürekli değişiyor. Önemli olan kürt hareketinin emperyalizmin bölgeye şekil verme planlarına ne kadar dahil olacağıdır. İşaretler özerklik veya federatif yapı olsun da ben her şeye razıyım şeklinde. Emperyalizm bölgeye şekil verirse ben eskisinden daha geride bir Amerikancı yapının ortaya çıkacağını düşünüyorum. Böyle olursa Rojava'ya devrim desek ne olur, demesek ne olur? Amerikan emperyalizminin çizdiği sınırlar içinde ilericilik olmaz diyorum.


İstesek de istemesek de Rojava gündem olur. Burnumuzun dibinde İşid denen katil sürüsü bir halkı katletmeye, yok etmeye çalışıyor ve bu halkın büyük bir çoğunluğu da Türkiye'de ki insanlarla akrabalar, kardeşler... Dolayısıyla tabi ki hem Kürt halkı için hem de Kürt halkıyla dayanışmalarının zorunluluğu ve böyle ilerici bir projenin desteklenmesi gerekliliğiyle Türkiye Sosyalist Solu'nun da gündemine girecek böyle bir durum. Ayrıca bu gündem AKP faşizmini göz ardı etmeni gerektirmez ki. Sen yine muhalefetine, eylemci çizgine devam edersin. Bu arada süreci değerlendirerek bırak kapsama daraltmayı tam tersi bir şekilde AKP ile İŞİD'in bağlarını vurgular ve Rojava ile Gezi direnişlerinin özde aynı aydınlanmacı gelenekten geldiğini ve aynı çevreler tarafından saldırıya uğradığını belirterek direnişin ve Kürt-Türk halklarının birlikteliğinin kapsamasını genişletebilirsin.

Rojava'nın emperyalizmle bütünleşirse devrim olarak kalmayacağını söyledik. Ancak şu anda tamamen bütünleşme diye bir olgu da söz konusu değil. Sosyalistler eğilimleri saptar, tespit eder ve Kürt halkını uyarmaya çalışır. Devrimin nasıl var olabileceğini anlatmaya çalışır. Tamamen dışlayıp nasıl olsa siz 'onlara hizmet edeceksiniz', 'onların sınırları içinde kalacaksınız' demek doğru değil... Ortadoğu'nun ne kadar karanlık bir durumda olduğu ortada. Böyle bir karanlıkta en ufak bir aydınlık belirtisi bile sonuna kadar yaşatılmaya, korunmaya, var edilmeye çalışılmalı...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 13.03.2015- 15:38


Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Türkiye faşizme giderken gündemin sürekli olarak Rojava ve Kobane'yle sınırlandırılmasına karşıyım. Kürt hareketi kendi siyaseti nedeniyle böyle bir siyaseti kendine uygun bulabilir ancak sosyalistlerin bu tuzağa düşmemesi lazım. Ortadoğu'da kartlar sürekli değişiyor. Önemli olan kürt hareketinin emperyalizmin bölgeye şekil verme planlarına ne kadar dahil olacağıdır. İşaretler özerklik veya federatif yapı olsun da ben her şeye razıyım şeklinde. Emperyalizm bölgeye şekil verirse ben eskisinden daha geride bir Amerikancı yapının ortaya çıkacağını düşünüyorum. Böyle olursa Rojava'ya devrim desek ne olur, demesek ne olur? Amerikan emperyalizminin çizdiği sınırlar içinde ilericilik olmaz diyorum.


İstesek de istemesek de Rojava gündem olur. Burnumuzun dibinde İşid denen katil sürüsü bir halkı katletmeye, yok etmeye çalışıyor ve bu halkın büyük bir çoğunluğu da Türkiye'de ki insanlarla akrabalar, kardeşler... Dolayısıyla tabi ki hem Kürt halkı için hem de Kürt halkıyla dayanışmalarının zorunluluğu ve böyle ilerici bir projenin desteklenmesi gerekliliğiyle Türkiye Sosyalist Solu'nun da gündemine girecek böyle bir durum. Ayrıca bu gündem AKP faşizmini göz ardı etmeni gerektirmez ki. Sen yine muhalefetine, eylemci çizgine devam edersin. Bu arada süreci değerlendirerek bırak kapsama daraltmayı tam tersi bir şekilde AKP ile İŞİD'in bağlarını vurgular ve Rojava ile Gezi direnişlerinin özde aynı aydınlanmacı gelenekten geldiğini ve aynı çevreler tarafından saldırıya uğradığını belirterek direnişin ve Kürt-Türk halklarının birlikteliğinin kapsamasını genişletebilirsin.

Rojava'nın emperyalizmle bütünleşirse devrim olarak kalmayacağını söyledik. Ancak şu anda tamamen bütünleşme diye bir olgu da söz konusu değil. Sosyalistler eğilimleri saptar, tespit eder ve Kürt halkını uyarmaya çalışır. Devrimin nasıl var olabileceğini anlatmaya çalışır. Tamamen dışlayıp nasıl olsa siz 'onlara hizmet edeceksiniz', 'onların sınırları içinde kalacaksınız' demek doğru değil... Ortadoğu'nun ne kadar karanlık bir durumda olduğu ortada. Böyle bir karanlıkta en ufak bir aydınlık belirtisi bile sonuna kadar yaşatılmaya, korunmaya, var edilmeye çalışılmalı...




Ben Kobane ve Rojava'nın sürekli gündem maddesi haline getirilmemesinden bahsettim. Bölgede veya dünyada olan gelişmelere ilgisiz kalalım demiyorum. Rojava konusunda erken teşhislerde bulunmak yanlış. Bence o aşamada değiliz. Rojava için özerklik veya federasyon hatta devlet oluşturma düşüncesinin öncelikli olduğunu, bu konuda Amerika dahil her türlü güce yanaşabileceğini söylüyorum. Bu konuda pek çok işaret var. Mutlaka olur demiyorum, böyle olduğu için ilgisiz kalalım da demiyorum, çünkü çok erken. İlerde ne olacağını göreceğiz. Kürt hareketine bu konuda çok uyarılar yapıldı, TKP bunu çok dile getirdi. Söylediğinize katılıyorum kürt hareketi bu konuda yalnız bırakılmamalı ama bu gündemin esiri de olmamalı.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Marksistler neden siyaset yapıyor? umut 0 4292 23.01.2014- 13:06
Konu Klasör Filistin’e Giden Türkiyeli Marksistler proletersosyalist 0 3795 08.10.2015- 00:56
Konu Klasör Devrim nedir, devrim teorileri için ne söylenebilir? melnur 43 23318 30.12.2022- 06:14
Konu Klasör Sosyalizm tarihinin en çok tartışılan dönemi... melnur 3 1273 02.04.2022- 01:14
Konu Klasör ''Sokak'' tartışmaları üzerine... melnur 1 1415 10.01.2022- 02:52
Etiketler   Marksistler,   tartışıyor:,   Kobanede,   devrim,   oldu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS