SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   >   son» 
Adliye olayı ve Ender Helvacıoğlu'nun yorumu           (gösterim sayısı: 13.913)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 03.04.2015- 15:37


Adliye eylemi Salı günü gerçekleşti. DHKC üyesi iki devrimci Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol Berken Elvan davasının savcısının Çağlayan Adliyesi'nin 6.katındaki odasına girip savcıyı rehin aldı ve birtakım talepleriin gerçekleştirilmesini istediler. Taleplerinin gerçektirilmeşi için verdikleri süreyi epeyce de aşarak polis ve aracılarla diyaloğu sürdürdüler. İlk talepler konusunda anlaşma sağlandığı haberleri verilirken, ne olduysa, polis savcının içerden kilitli kapısını kırarak içerde bulunanları kurşun yağmuruna tuttu. İki devrimci gençle birlikte savcı da hayatını kaybetti. Aşağı yukarı olay üç aşağı beş yukarı bu.

Olay üzerinden yandaş medya, hükümet çevreleri, bu tür olaylarda katliamcılara teşekkür etme geleneği başlatan Kaçak saray sakini bilinen yayın ve söylemlerini sürdürdü. Her zamanki gibi hakim olan görüş, sol ve halk düşmanlığı üzerineydi. Bunun dışında sol çevrelerde   Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol'un sahiplenilmesi olumluydu, olması gerekendi. İki devrimci genç, sonlarının ne olacağını büyük olasılıkla bilerek böyle bir eyleme kalkışıyorlarsa ve sonuçta faşist bir katliama uğrayarak yaşamlarını yitiriyorsa yapılması gereken ilk şey öncelikle o kişilerin devrimci cesaretleri önünde saygıyla eğilmek olmalıdır. Ölümü göze alırken ''halkımız seni seviyoruz'' diyen bu insanlara sıcağı sıcağına verilecek yanıt sadece ''biz de seni seviyoruz'' olmalıdır. Başka bir şey değil.

Ender Halvacıoğlu'nun konuyla ilgili ilk yorumuna bu yüzden şaşırdığımı söylemeliyim.

''(...) 2) DHKP-C eylemine bazı sosyalistler tarafından methiyeler düzülmesi son derece yanlıştır ve vahim boyuttaki bir apolitizmin göstergesidir.

Bu eylem nerelerde, ne amaçla planlandı, bu konuda somut bilgi sahibi olmadığım için aşırı yorumlar yapmak ve spekülatif şeyler yazmak istemiyorum. Ama şu konuda çok net olmak ve lafı hiç dolandırmadan ortaya koymak gerekir: Bu, yanlış bir eylem çizgisidir. Devrime, devrimci mücadeleye, emekçi davasına hizmet eden, onu güçlendiren değil, tam tersine onu zayıflatan, emekçi kitleler nezdinde güç kaybedilmesine yol açan bir eylem tarzıdır. Bu tür eylemler faşizmi geriletmez, tam tersine faşizmin tabanını genişletir ve zeminini hazırlar. Bunu net olarak tespit etmezsek, özellikle genç arkadaşlarımızı yanlış yönlendirmiş ve savunmasız bırakmış oluruz.

Böyle yazdığım için, bana “revizyonist, korkak, devrim kaçkını, tuzu kuru vb” diyebilirsiniz; ne derseniz deyin… Geçmişte bu tür yüzlerce eylemi yaşamış ve sonuçlarını görmüş bir kişi olarak bu saptamayı net biçimde yapma sorumluluğu taşıyorum. Aynı sorumluluğu, hiç -eylemcilerin nasıl gözü kara oldukları, ölüme nasıl güle oynaya gittikleri türünden- hamasete kaçmadan, deneyimli her sosyalist göstermelidir. Sorumlu olalım, politik tutum alalım ve yanlış-doğru eylem çizgileri arasındaki sınırları bulanıklaştırmayalım. Ne 60’larda ne de 70’lerde yaşıyoruz. Bu ülkenin sosyalistleri doğru eylem tarzının ne olduğuna ilişkin engin bir deneyime sahipler. Bu birikimi genç devrimcilere aktarmak zorundayız. Aktaralım ki aynı hatalar yapılmasın; ille yapılacaksa artık daha rafine hatalar yapılsın.

Devrimci cesaretin kaynağı emekçi kitlelerin mücadelesidir, bireysel ruh halleri değil. Kuramsal konuşmayalım, pratikten gidelim. Bizim çizgimiz Haziran Ayaklanmasının çizgisidir. Mümkün olan en geniş kesimleri kapsamayı, güç biriktirmeyi, haklı zeminde kalmayı gözeten kitle çizgisi. Haziran çizgisi ile DHKP-C eyleminin çizgisi birbirine terstir.

Göreceksiniz bu halk önünde sonunda o Kaçak Saray’ı (Adliyedeki oda da neymiş) basacak ve diktatör heveslisini (savcı da kimmiş) tepeleyecek. Emekçi halkımızın fedakâr ve gözü kara gençlerini, kitle hareketinin öncü gençlerini asıl bu büyük eylemde göreceğiz. Devrimci şiddet nasılmış, bireysel ve amaçsız şiddet ile arasındaki fark neymiş, o zaman göreceğiz. Haziran’da kendiliğinden olanını gördük, örgütlü olanını da göreceğiz.''




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 03.04.2015- 16:25


Sayın Melnur, size şu başlıkta, 10 no.lu mesajımda bir çağrıda bulunmuştum.

http://www.solpaylasim.com/k4526ks8-havuz-medyasi-bildiginiz-gibi.html#c14099

Sizse bunun aksi yönde bir tavır belirlemişsiniz. Bunu üzücü bir tavır olarak görüyorum.

O iki gencin cesareti, fedakarlığı gibi hususlarla ilgili olarak ben görüşümü şu başlıkta 5 no.lu mesajımla belirtmiştim:

http://www.solpaylasim.com/konu.php?k=4519

O iki gencin cesareti, kendilerini feda edişleri vb ayrıdır, yaptıkları eylemin niteliği ayrıdır. Cesaretlerini sevebiliriz, önünde saygıyla eğilebiliriz; ama işledikleri cinayete açık ve net bir karşı çıkış göstermemiz gerekir. Aynı şekilde, Elif Kalsen'in intiharvâri eylemi de cesurcadır ama bir o kadar da yanlıştır.

Sizin bu tavrınızı büyük hata olarak görüyorum ve sizi, gençlere örnek olmanız gerekirken, böyle sorumsuzca mesaj attığınız için kınıyorum.

Ender Helvacıoğlu'ndan biraz sorumluluk dersi almanızı tavsiye ediyorum.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 03.04.2015- 16:41


Bence sayin Melnur tirübüne oynuyor.
Yapilan iki eyleminde ne örgüte ne de Sol ve Sosyalist harekata hic bir yarar getirmedigini, bilakis sadece zarar getirdigini   görememezlikten gelemez.




Bu ileti en son Alisan tarafından 03.04.2015- 16:43 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 03.04.2015- 17:11


''Yazı uzuncaydı, bu sefer yanlış bir tuş değil, bir anlık elektrik kesintisi yazıyı alıp götürdü. Daha sonra devam edilir'' demişken yine bir elektrik kesintisi, bu kısa cümlenin de gitmemiş olacağını düşündüm. Foruma tekrar girdiğimde bu yazı geri geldi, ama bir önceki ortada yok. Neyse; belediye başkanlığını CHP'nin kazandığı bir ilçede oturuyorum, belki de seçime hazırlık yapılıyordur, onlara da hak vermek gerek. Seçim onlar için hayat memat meselesi!

Kısaca şunu söylemek istiyorum. Helvacıoğlu'nun yazısı çok gereksiz bir yazı. İki devrimci bir eylem yapmışlar, ve katliama uğramışlar. Acılar bu kadar tazeyken böyle bir yorum yapılamaz; yapılmamalı. Kendisini solcu, sosyalist, devrimci gören biri yoldaşlarımızı toprağa bile veremediğimiz bir anda bu sularda dolaşmamalıydı. Meriç Şenyüz'ün söylediği gibi, ''Doğru eylem nedir? Öncü savaş çizgisi neden yanlıştır? Suni denge teorisinin 21. yüzyılda bir karşılığı var mıdır? Buna benzer daha çok soru sorulabilir yanıtları verilir. Ama önce bir susmak, inançları uğruna ölümün üzerine yürüyen iki gencin anısına saygı duymak gerekir.'' Helvacıoğlu'nun göstermesi gereken tavır bu olmalıydı. Üstelik hem Meriç Şenyüz'ün altını çizdiği ve hem de Helvacıoğlu'nun yorumları bilinmedik konular değil. Helvacıoğlu'nun söylediklerinin doğru oluşu, böyle bir anda söylenmiş olmasını gerektirmez. Helvacığlu gibi deneyimli bir sosyalist aydının bunları bilmemesi mümkün değil. Mahirlerin katledildiği gün konuşulması gereken konu devrim stratejilerinin, silahlı propagandanın ülkemizde doğru olup olmadığı değildir. Hiç kimse de o gün bu konuyu tartışmamıştır. Kaldı ki bu konu sosyalist solun büyük çoğunluğu tarafından aşılmıştır. Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol'un katliamı için de hepimizin aynı duruş içinde olması gerekir(di).

Yazıyı Meriç Şenyüz'ün yorumuyla kapamakta ve yazıyı bir kez daha okumakta yarar var:

#BizDeSiziSeviyoruz
A. Meriç Şenyüz  

Doğru eylem nedir? Öncü savaş çizgisi neden yanlıştır? Suni denge teorisinin 21. yüzyılda bir karşılığı var mıdır? Buna benzer daha çok soru sorulabilir yanıtları verilir. Ama önce bir susmak, inançları uğruna ölümün üzerine yürüyen iki gencin anısına saygı duymak gerekir.

Marksizmi, bir satranç tahtasındaki kombinasyonları tahmin etme bilimi sananlar, şu yalın gerçeği kavrayamaz: Devrimcilik yapmak için akıl kadar yürek de gereklidir. Akılsız bir devrimcilik hedefe ulaşmaz elbet ama yürek çarpmadan yapılan işin adına da devrimcilik denemez.

Akıl, akıl diye diye, kerameti kendinden menkul, her şeye kadir bir üst-aklın zihnini okumaktan başka bir şey üretemeyenler burada da komplolar aramaya başladı bile... İç güvenlik yasasını meşrulaştırma girişimi diyenler mi dersin, Berkin Elvan dosyasında en çok ilerleme kaydeden savcının tasfiyesi mi, paralelin AKP'ye oyununu mu ararsın, yeniden hortlayan Ergenekon öcüsünü mü? Elbette, ne dünkü eylemin zamanlamasını, biçimini, hedefini sonuna kadar onaylayabiliriz ne de bunu yapan örgüte kefil olabiliriz... Ama inandıkları uğruna ölümün gözlerinin ta içine bakabilme cesaretini gösteren iki yiğit devrimcinin yüreklerinin temizliğinden zerre kadar şüphemiz yoktur.

Çünkü biliriz ki, hiçbir hesap kitap, hiçbir komplo yollayamaz gencecik insanları, ölümün üzerine böyle cesaretle!..

Onların sesleri, sloganları, marşları Alman burjuvazisinin paralı askerlerinin dipçiğinin altında can veren Rosa Luxemburg'ların çığlığıdır: Vardık, varız, var olacağız!

Evet, devrimciler vardır. En ufak konforunu kaybetme ihtimalinden bile dehşete düşen küçük hesap insanlarının aklı hiç almaz ama inandıkları uğruna ölüme gidenler tarihin başından beri vardır. Bildiğimiz tarih, sınıf savaşımları tarihi, bitene kadar da var olacaktır.

Dün bu tarihi yazan iki karanfilimizi daha sonsuzluğa uğurladık. Bir kez daha borçlandık. Mahirlere, Denizlere, İbolara, Bora Gözenlere, Osman Yaşar Yoldaşçanlara, Mazlum Doğanlara,   Hüseyin Dumanlara, Orhan Yılmazkayalara... Bu kahrolası düzene karşı dövüşürken toprağa düşen tüm yoldaşlarımıza borcumuz vardı. Dün bu borcumuz iki kat daha arttı.

Onların cenazesinde bir kez daha sıkacağız yumruklarımızı, Berkin'e sözümüzü, kaybettiğimiz tüm yoldaşlarımıza sözümüzü hatırlayacağız.

Ve evet, iki kat daha fazla sarılacağız görevlerimize... İki kat daha akıllı ama aynı zamanda iki kat daha yürekli olmanın zamanıdır şimdi.

İki genç devrimcinin cesaretinden ilham almayan, onların adanmışlığından heyecanlanmayan, devletin iki devrimciyi katletmesine öfkelenmeyen, düzene karşı kinini bilemeyen bir çay bahçesi komünistliği bizden uzak olsun. Varsın onlar soğukkanlı, soluk yüzlü, yaşama değmeyen marksolojileriyle sıralasınlar hakaretlerini; 'barikatçı', 'devrimci demokrat', 'maceracı', 'başı bozuk' desinler... Artık solla bütün alakalarını kesmiş olanları, partilerine doldurdukları kontrgerilla şefleri ve aşiret reisleriyle beraber devrimcileri terörist ilan etsinler. İki devrimcinin ölümü karşısında yüreği isyanla dolmayan, bütün Marx, Engels, Lenin külliyatını yalayıp yutsa ne fayda?

Sevgili yoldaşım Erçin Fırat, “Berkin'in katilleri, onları koruyanlar, emri ben verdim diyenler, annemizi yuhalatanlar, Şafak'ın tırnağı olamaz” diyor ya hani, Şafak Yayla'nın, Bahtiyar Doğruyol'un feda ruhu karşısında yüreği titremeyenden de devrimci falan olmaz.

Geçen yazıda düzenin önümüzdeki dönem alabileceği çeşitli biçimlerden, faşizm, restorasyon, kriz ihtimallerinden söz etmiş, bu hafta da, bu koşullarda solun izlemesi gereken çizgiden bahsedeceğimi belirtmiştim. Tabii ki, işimizi yapmayı her gün daha iyi bir İleri Haber için çalışmayı sürdüreceğiz. O yazı da yazılır elbet. Ne var ki, şimdi hiçbir görev, iki genç devrimcinin kendi yaşamlarıyla diktikleri anıtın önünde bir saygı duruşunda bulunmaktan önemli değildir.

Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol ölüme yürürken, “Halkımız sizi çok seviyoruz” demişlerdi. Binlerce devrimci onlara “Biz de sizi seviyoruz” diye yanıt verdi. Onların arasında yer almak benim için onurdur.

Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol'un anılarının önünde saygıyla eğiliyorum.

Biz de sizi seviyoruz.




Bu ileti en son melnur tarafından 03.04.2015- 17:35 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 04.04.2015- 07:22


Bu eylemin işçi sınıfı ile, emekçi halkın mücadelesi ile hiçbir ilgisi yok. Eylemin arkasında ne olduğu da tabii ki sorgulanacaktır. Neden yapılmıştır, ne amaçlanmıştır, neden bu zaman kesiti seçilmiştir, bunlar tabii ki sorulacaktır ve sorulmalıdır. Meriç Şenyüz denilen zatın tek söylediği, bu cesaret işiymiş, kahramanlıkmış v.b.

İşçi sınıfının dünya görüşünün kıstası ne zamandan beri cesaret ve kahramanlık ile sınırlı? Hiç süphesiz buı gençler, gözüpek, kahraman gençler. Peki bu yeterli mi? Bakınız, faşist militanlar içinde de, IŞİD'çiler içinde de hiç kuşkusuz kahraman ve gözüpek militanlar var. Kimse aksini iddia edemez. İş gözüpekliğe, kahramanlığa övgüye ve hamasete getirilip, bu eylemin işçi sınıfından ve emekçi halktan ne denli kopuk olduğu gizlenemez.

Yapılan iş silahlı devrim propagandası filan değildir. Yani işçi sınıfı ve emekçiler bu eyleme ve sonuçlarına bakıp, devrim demek ki silahla olur mu diyecek? Neden desin? Bir kere bunun devrimle alakasını nasıl kuracak? İkincisi sonucu olumlu mudur ki, silah çözümdür diyecek? Tam tersine sonu hüsranla biten bir eylem var ortada. Zamanında Almanya'da RAF ve İtalya'da Kızıl Tugayların yaptığı eylemler, silahlı devrim propagandasına mı yaradı? Tam tersine, devlet çok güçlü, asla yıkamazsın ve silahlı eylemlerle olsa olsa seni bitirirler görüşü çöktü Almanya ve İtalya toplumuna.

Türkiye'de solun çocukluk döneminde, özellikle 12 Mart öncesinde ve daha sonra 12 Eylül öncesinde yapılan eylemler ne sonuç verdi? Sol kadrolar kazındı, bitirildi, ülkede faşizm kurumlaştırıldı, yalan mı?

Adam Meclis'ten faşizmi ağırlaştıran güvenlik yasalarını geçiriyor, halkı direnişe çağıracak yerde, onun eline gerekçe veriyorsun. Bu mu devrimci eylem? Bu yasaları şimdi Anayasa Mahkemesi'ne götürecekler. Sen bir savcıyı öldürerek mi bu yasaların Anayasa Mahkemesi'nce geri çevrilmesini sağlayacaksın? Adam hemen başladı zulme. Adliyeye giren avukatlar da yerlerde sürüklendi, DHKP-C lehine gösteri yapan öğrenciler de dövüldü. Sakın halkımız faşizmin bu zulmüne karşı çıktı filan demeyin.

Propaganda, propaganda diyorsunuz. Dön baba dön, aynı şey. Adam genç yaşta ölmüş, kendi köylüsü, onu tanıyan ve seven insanlar bile, teröristi istemiyoruz diyerek köyün mezarlığına gömdürmüyor. "Silahlı devrim propagandası" mı bu şimdi?




Bu ileti en son yorum2006 tarafından 04.04.2015- 07:25 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 04.04.2015- 11:02


Meclisten faşizm yasaları çıkarken halkı faşizme karşı direnişe çağırma işini neden iki gencin omuzlarına yüklüyorsunuz? Bir örgüt iki devrimcisinin Berkin'in davası boyunca süren haksızlıkları, faşist tutumu halkın gözünün içine sokmuştur. Bu eylemin amacı budur. Bu eylemden daha yüksek amaçlar neden bekleniyor, solun çaresizliğini neden o iki gencin sırtına yüklüyorsunuz? O iki genç kendi payına bir direniş göstermiştir. Bu kahramanlık size yetmiyor mu? Devrimcilerin ideolojik ve siyasi mücadelelerinde yanlışlık arayacaksak o gençlere sıra gelmez. Hiç bir şey yapamıyorsak bırakın, holmazsa faşist katliama uğrayan iki gencimizin acısını yaşayalım.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 04.04.2015- 22:55


Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Meclisten faşizm yasaları çıkarken halkı faşizme karşı direnişe çağırma işini neden iki gencin omuzlarına yüklüyorsunuz? Bir örgüt iki devrimcisinin Berkin'in davası boyunca süren haksızlıkları, faşist tutumu halkın gözünün içine sokmuştur. Bu eylemin amacı budur. Bu eylemden daha yüksek amaçlar neden bekleniyor, solun çaresizliğini neden o iki gencin sırtına yüklüyorsunuz? O iki genç kendi payına bir direniş göstermiştir. Bu kahramanlık size yetmiyor mu? Devrimcilerin ideolojik ve siyasi mücadelelerinde yanlışlık arayacaksak o gençlere sıra gelmez. Hiç bir şey yapamıyorsak bırakın, holmazsa faşist katliama uğrayan iki gencimizin acısını yaşayalım.



Ben faşizme karşı direnişe çağırma işini bu iki gence mi yüklemişim? Nerede? Ben değil faşizme karşı direnişe çağırmayı, bu eylemn kendisini bile bu iki gence yüklemiyorum ki. BU eylemin sorumlusu bu iki genç değil tabii ki. Onlara bağlı bulundukları örgüt görev vermiş, onlar da büyük bir cesaretle bu görevi yerine getirmiş. Bu eylemin sorumlusu DHKP-C'dir ve sorgulanması gereken de bu örgüt ve yaptıklarıdır.




Bu ileti en son yorum2006 tarafından 04.04.2015- 22:56 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 05.04.2015- 20:11


Faşizmin tırmanışa geçtiği bir ülkede devrimcilerin ses getiren her eylemine karşı çıkmak gelenek haline geldi.   CHP'ye mi oy versek HDP'ye mi tartışmalarının yapıldığı bir ortamda bu eylem herkesin aklını başına getirmeli. İki devrimci genç devletin adalet sarayının kalbine girdiler ve burjuvaziye panik yaşattılar. İktidar en iyi bildiği şeyi yaptı ve iki devrimciyi katletti.     Bu katliam sonrası DHKC'nin yanlış yapıp yapmadığını tartışmaya açanlar, dönüp kendilerine bakmalı. Sistemin meşruiyet kanalı seçimi daha da meşru hale getirmek için CHP mi HDP mi kavgasına tutuşanlar DHKC'yi sorgulayamazlar. HDP iyi ki parti olarak seçime girme kararı aldı, düne kadar mangalda kül bırakmayanlar, bugün DHKC'yi sorgulamaya başlamışlar, HDP'ye oy çağrısı yaparak kuyrukçuluklarına borazancılığı eklediler.





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 06.04.2015- 00:25


Sağ sapmaların sol sapmaya övgü düzmesi de pek ilginç oluyor doğrusu. Yani iş işçi sınıfından kopukluğa gelince sağ sapma sol sapma farketmiyor.

(Bu arada Adliye sistemin kalbi olmadığı gibi, savcıların odalarının olduğu yerler de adalet sarayının kalbi filan değildir. Adliye'lere kolayca girebilirsiniz. Avukatlar zaten aranmıyordu, ancak bir şekilde vatandaş olarak da girebilirsiniz, şimdi avukatları da aramaya başladılar, olmazsa polis üniforması çeker girersiniz. Temizlik şirketi arabasıyla, kantin arabasıyla, Yargıtay'dan dosya getiren posta arabasıyla v.b. girersiniz. Yani girmek isteyeni, önleyemezler. Ama bir takım parti merkezlerine, kaçak saraylara filan girmek daha zordur. Adliye'ye girmek yerine RAF ve Kızıl Tugayların yaptığı gibi adamı kaçırıp günlerce sorgulamak, sistemin ipliğini pazara çıkarmak ve olayı gündemde tutmak da daha zordur.)

Bugün Türkiye'de bir çırpıda adını bile sayamayacağım kadar çok sol fraksiyon var. Bunların çoğunluğu da şu anda silahlı eylem içinde değil ve öyle bir niyetleri olduğu da görünmüyor.

Öte yandan Türkiye'de, haydi milyonlarca demeyelim, yüzbinlerce komünist, sosyalist ve devrimci var. Bunların içinde de en azından binlercesi cesur ve gözüpektir. Bu binlercenin içinde yüzlercesi de eline silah alıp bu tip eylemleri yapabilir. Neden yapmıyorlar? DHKP-C'yi savunmaya başlayanlar bunu yanıtlasınlar önce. Sonra da eğer bu eylemleri destekliyorlarsa, açıkça nedenini yazsınlar, başta kendileri olmak üzere hep beraber DHKP-C'ye katılalım ve eylemleri yaygınlaştıralım. Madem DHKP-C'nin bu tip eylemleri doğru, bu fraksiyonlara ne gerek var?





Bu ileti en son yorum2006 tarafından 06.04.2015- 00:31 tarihinde, toplamda 3 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör ‘Dışarıdan bilinç’ meselesi - Ender Helvacıoğlu melnur 0 2 26.01.2022- 11:21
Konu Klasör Şu Cengiz Çandar olayı ve hatırlattıkları... melnur 1 463 21.04.2023- 10:35
Konu Klasör HDP'den İhsanoğlu yorumu umut 5 3748 18.06.2014- 19:51
Konu Klasör Kılıçdaroğlu'nun ilk yorumu ayhan 6 4786 11.08.2014- 22:28
Konu Klasör Aydın Engin'in HDP yorumu üzerine... melnur 0 3418 12.08.2016- 06:37
Etiketler   Adliye,   olayı,   Ender,   Helvacıoğlunun,   yorumu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS