SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
“Çözüm süreci” ve Kürt hareketinin çıkmazı           (gösterim sayısı: 2.800)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
proleter
[ tek yol devrim ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 16.08.2013
İleti Sayısı: 406
Konum: Yalova
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: proleter
Konu Tarihi: 11.05.2015- 22:07


“Çözüm süreci” ve Kürt hareketinin çıkmazı

Kürt halkı gitgide çoğalan avantajlarını ve imkanlarını, en başta Türkiye’nin emekçi halkları olmak üzere, bölgenin kardeş halklarının çıkarları ve ortak kurtuluş davaları için seferber etmelidir.

Resim Ekleme

Sözde bir devlet heyeti İmralı’da Öcalan’la kapsamlı bir görüşme yapmış, tarafların üzerinde fikir birliğine vardıkları 10 maddeden oluşan ve Kürt cephesinin adına “mutabakat metni” dediği metin ortaya çıkartılmıştı. Böylece, “çözüm süreci” somut bir zemine kavuşturulmuştu. Gelişme bununla kalmamış, hükümet yetkilileri ile İmralı heyeti Türk sermaye devletinin pek çok gizli, kirli ve sır dolu görüşmeler yaptığı Dolmabahçe Sarayı’nda ortak bir açıklama yapılmıştı. Devlet ve hükümet yetkilileri her zamanki gibi durumu lafı dolandırarak oldukça köşeli açıklamalarla anlaşılmaz hale getirirken, Kürt tarafı kimi kuşkularına karşın bu kez daha iyimserdi.

Bu arada Abdullah Öcalan “çözüm süreci”nin bu yeni adımla diyalog aşamasından “müzakere aşamasına” sıçradığını dile getiriyordu. Öcalan bu kez daha bir iyimserdi. Kürt hareketinin tüm bileşenleri, Kürt halkına ve genel kamuoyuna, süreci sabote eden ciddi bir gelişme olmazsa eğer, geleceğe daha iyimser bakılacağını telkin ediyorlardı. Hepsine göre bu kez çözüme çok yaklaşılmıştı.

Ne var ki bu, gelişmelerin sadece görünür olan tarafıydı. Doğrusu kağıt üzerinde her şey iyi   görünüyordu. Fakat gerçek çok farklıydı. Nitekim, taraflar arasında daha bahar havası esiyorken bile, karşılıklı olarak yapılan birbirine zıt açıklamalar gelişmelerin arka planının daha farklı olduğunu açığa vurdu.

Her defasında olduğu gibi bu kez de, karşılıklı suçlamalar ve yalanlamalar birbirini izledi. Hükümet kanadından yapılan tehditler, şantajlar ve Kürt tarafını yok saymalar kafaları daha da bulandırdı. Tüm bu gelişmelerin yaşanmasında tayin edici rolü ise, Kürt halkına kin ve nefret kusan ve “çözüm süreci”ni yok sayan Erdoğan oynadı.

Yeni bir seçim sürecine giriliyordu, hükümet yetkilileri her zamanki gibi yine seçim hesapları içindeydiler. Bu hesaplarının tutması için temkinli olma gereğini duyuyorlardı. Gerçek liderleri ile uyumlu açıklamalar yapsalar dahi, tümüyle aldatıcı olan Kürt tarafına itidal telkin eden, sürecin devam ettiğini, hatta PKK olmasa da devam edeceğini dile getiren açıklamalar yapıyorlardı. Oysa Erdoğan, lafı dolandırmıyor ve “İmralı’da iki taraf yoktur”, “Dolmabahçe toplantısını onaylamıyorum”, “İzleme heyetini doğru bulmuyorum” yönünde açıklamalar   yapıyordu. Kabul etmek gerekir ki, devlet için “çözüm süreci”nin gerçekte ne olup olmadığı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalarla anlaşılıyordu.

“Çözüm süreci” bitmiştir

Seçimler bugüne dek özellikle hükümet cephesi tarafından “çözüm süreci” üzerine edilmiş hiçbir samimiyeti ve inandırıcılığı olmayan teminat dolu açıklamalar eşliğinde, bir oyalamaca imkanı olarak değerlendirilmişti. Yine öyle olacağı düşünülüyordu. Ne var ki, bu kez tam böyle olmadı ve olmuyor. Hem AKP iktidarı özellikle Erdoğan hem de Kürt hareketi için bir varlık-yokluk sorunu haline getirilen seçimler bu minvaldeki tartışmaları, suçlamaları, yalanlamaları ve restleşmeleri durdurmadı. Tam tersine daha da alevlendirdi. Erdoğan lafı yuvarlamıyor, niyetini dosdoğru söylüyor.

“Bu ülkede devlet vardır. Çözüm sürecinde karşı karşıya oturulan bir masa yok. Olması devletin çöküşü demektir...Devlet silah bırakmaz, terörist silah taşırsa devlet de gereğini yapar.” Erdoğan gelinen yerde sorunu artık “Kürt sorunu yoktur, Kürt kökenli vatandaşlarımın sorunu vardır... Kürt sorunu vardır demek ayrımcılıktır” şeklinde formüle etmektedir. Bunu, hükümet yetkililerinin Erdoğan’ın açıklamaları ile örtüşen açıklamaları tamamlamaktadır.

Tüm veriler Türkiye’nin bir barış, uzlaşma ve demokratikleşme yönünde değil, tam tersine çatışmalı yeni bir döneme doğru evrildiğini gösteriyor. Önden Lice’de tümüyle AKP damgalı provokasyonlar, Genelkurmay’ın Roboski Katliamı'nın yıldönümünde yaptığı “katırlar intihar etti” açıklaması, Ağrı-Diyadin provokasyonu, son dönemlerde özel biçimde teşvik edilip sahneye konan HDP konvoylarına ve parti teşkilatlarına dönük saldırılar, Türkiye’nin metropollerinde ve Kürdistan’ın kimi kentlerinde başvurulan linç girişimleri, ırkçı-şoven saldırganlık, Öcalan’la görüşmelerin kesilmesi, devlet ve hükümet yetkililerinin “çözüm süreci bitti” açıklamaları, bir kirli savaş aygıtı olan Türk ordusunun savaş konumuna geçmesi, çeşitli yerlere dönük saldırıları ve nihayet seçimlerin ve “çözüm süreci” üzerine edilen tümüyle aldatıcı açıklamaların tozu dumanı içinde jet hızıyla çıkartılan “İç Güvenlik Yasası”, bunların tümü birden bunun ifadesidir.

Gelinen yerde Türk sermaye devleti ve dinci-gerici AKP iktidarı “çözüm süreci”ni gündeminden çıkartmıştır. Hiç kuşkusuz bunun şaşılacak bir yanı bulunmamaktadır.

Kürt hareketinin çıkmazı ve çözüm

Komünistler daha ilk andan itibaren gerek “Devletin Kürt açılımı”nın ve gerekse İmralı çıkışlı “çözüm süreci”nin bir oyalama, aldatma ve başarılabilirse eğer, Kürt hareketinin silahlı güçlerinin tasfiye edilmesi amaçlı bir manevra olduğunu, bunun içeride belli bir sıkışmayı yaşayan burjuvazinin, aslolarak da emperyalizmin bölgedeki ihtiyaçları çerçevesinde devreye sokulduğunu, bu manevranın hiç değilse belli bakımlardan az çok işlevini tamamlaması ile birlikte tedavülden kaldırılacağını, yeniden devletin geleneksel inkar ve imha siyasetinin devreye sokulup, savaş konumuna geçileceğini, hem Osmanlıların ve hem de onun mirasçısı olan Türk sermaye devletinin geçmiş tarihinde bu durumun pek çok örneği bulunduğunu belirttiler. Her aşamada somut gelişmelerden hareketle döne döne bu gerçeğin altını çizdiler. Ne yazık ki, bugün bizatihi PKK önderliğinin “Çözüm süreci bitmiştir. Aslında böyle bir süreç hiç bir zaman yoktu” mealindeki açıklamaları da dahil, yaşanan tüm gelişmeler neredeyse bire bir komünistleri doğrulamıştır. Doğrulamaya da devam edecektir.

Hangi gelişmeler yaşanırsa yaşansın tarafların çatışmasızlık durumunu korumak istedikleri, adeta buna mahkum oldukları, zira her iki tarafın da bu durumdan fazlasıyla yararlandığı, tam da bu nedenle her bitti denen şeyin, vakit geçmeden yeni bir ambalaj içinde, yine tümüyle aldatıcı, oyalayıcı bir manevranın devreye sokulacağı, bunun bir kısır döngü olduğu taraflardan birinin, daha doğrusu Kürt özgürlük hareketinin bir köklü kimlik, konum, çizgi ve bunun ifadesi bir yön değişikliği yapmadığı sürece bu kısır döngü hep sürecek, Kürt hareketi yaşadığı çıkmazdan yakasını kurtaramayacaktır.

Türkiye işçi sınıfını, emekçi halklarını, ilerici ve devrimci güçlerini, Alevi emekçilerini, Kürt halkını çatışmalı ve zor günler beklemektedir. Torba yasaları bir sosyal yıkım yasasıdır. MİT ve İç Güvenlik Yasası bir iç savaş yasasıdır. Kopkuyu bir faşist devlet terörünün devreye sokulacağının, kırıntı halindeki demokratik kazanımların dahi tırpanlanacağının, en küçük bir hak arama eyleminin, en meşru bir sözün, gösterinin, açıklamanın dahi dizginsiz bir polis terörü ile bastırılacağının, Kürdistan’da yeniden ve daha acımasız bir kanlı, karanlık ve kirli savaşın gündemleştirileceğinin, yeni bir gözaltı ve tutuklama terörünün sahne alacağının, yeni KCK operasyonlarının, Alevi emekçileri üzerindeki baskıların daha bir dayanılmaz hale getirileceğinin ifadesi ve işaretidir. Polis teşkilatı bunun için tepeden tırnağa yetkilendirilmiş, inceden inceye her türlü silahla teçhizatlandırılmıştır. Aynı zamanda bir iç savaş aygıtı da olan Türk ordusu şimdiden bunun için konumlanmıştır. Erdoğan ve AKP kurmaylarının seçim meydanlarındaki tüm açıklamaları, gelecek hakkındaki tüm görüşleri ve propagandaları da, hali hazırda kendilerini destekleyen bilinçsiz yığınları, bu ucu iç savaşa çıkan yeni döneme hazırlamak amaçlıdır.

Seçimlerden sonra tablo daha da netleşecek, sürecin hangi yönde seyredeceği açıklık kazanacaktır. Fakat, gerçek şu ki, ister AKP iktidarı devam etsin, ister yeni bileşimli bir hükümet kurulsun, işbaşına gelecek olan her hükümet bir sosyal yıkım ve savaş hükümeti olacaktır. Bu çerçevede, Kürt sorunu konusunda devletin klasik inkar ve imha siyasetini sürdürecektir, sürdürmeye mahkumdur. HDP’nin çokça iddia edildiği gibi %10 barajını aşması da bu gerçeği değiştiremeyecektir. Geleneksel politika yapılacak kimi rötuşların da esasa ilişkin bir yararı olmayacaktır.

Öte yandan gelinen yerde “çözüm süreci”ne elveda dense bile, Kürt sorunu ve yeni bir süreç konusunda kararlaştırıcı esas güç dinci-gerici AKP ve Erdoğan olmayacaktır. “Kürt açılımı” ve onu izleyen “çözüm süreci” aslolarak TÜSİAD’la temsil edilen büyük burjuvazi ve emperyalizmin bir tercihi ve politikasıydı. Her şeye rağmen ve hala bu ihtiyaç devam etmektedir. Bu güçlerin tercihleri ve politikaları hala bu doğrultudadır ve gündemde kalmaya devam edecektir.

Sözü edilen bu güçlerin dönemsel tercih ve politikaları kendi başına, sorunun bizzat kaynağını oluşturan bu güçleri çözüme yöneltmez. Olsa olsa sistem içi son derece iğreti, bu ölçüde de geçici ve güvenilmez bir çözüm gündeme gelebilir ki, bu bile şartlıdır. Daha açık bir ifadeyle Kürt hareketinin sisteme entegre olması, verili kimliğinin daha bir aşınması, emperyalizme karşı mesafeli durumuna son vererek hareketin bugüne kadarki eğilimini, kardeş halklarla devrimci kader birliği çizgisini, Türkiye ve bölgenin ilerici ve devrimci güçleriyle dayanışma tercih ve politikasını terketmek pahasına olacaktır. Kürt hareketinin Rojava’daki özerk yapının sistem nezdinde tanınması ve meşrulaşmasını neredeyse birçok şeyin önüne çektiği bir sır değildir. Bu özellikle YNK tarafından ve zaman zaman da PKK önderliğince dillendirilmektedir de. Bu çerçevede, sistemin bölgedeki güçleriyle arka planını bilmediğimiz ve açıklanmadığı sürece de bilemeyeceğimiz kimi ilişkilere girildiği de büyük bir ihtimaldir.

Kürt halkı gitgide çoğalan avantajlarını ve imkanlarını, en başta Türkiye’nin emekçi halkları olmak üzere, bölgenin kardeş halklarının çıkarları ve ortak kurtuluş davaları için seferber etmelidir. Bir kez daha kardeş halklarla devrimci kader birliği çizgisinde ısrar etmeli, kendi güçlerine yaslanmayı esas almalı, emperyalizme, Türk sermaye devleti başta gelmek üzere, bölgenin sömürgeci tüm devletlerine ve ABD emperyalizmine artık cepheden tutum almalıdır. Sistem güçlerinin, işbirlikçisi devletle ortaklaşa ısıtıp koşullarını yarattığı bir aşamada dayatacağı çözümlerden uzak durmalıdır. Onların çözümünün köleliğin bir başka versiyonu olduğunu bilmeli, sorunu süründürme politikasının ifadesi olan çözümler yerine, yüzünü Türkiye işçi sınıfının merkezinde olacağı bir birleşik devrime çevirmelidir. Zira kalıcı, köklü ve gerçek bir çözümün yolu birleşik devrime çıkmaktadır. Adeta bir kaçınılmazlık halinde döne döne yaşadığı kısır döngüden ve mahkum olduğu çıkmazdan kurtuluşun bundan başka yolu bulunmamaktadır.

Kızıl Bayrak



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör ‘Çözüm süreci’... melnur 3 1483 19.07.2021- 01:27
Konu Klasör Kürt hareketinin Türkiyelileşmesi... melnur 3 2699 21.02.2019- 06:19
Konu Klasör İyi ki doğdun iki gözüm... dayanışma 2 7131 28.10.2019- 19:10
Konu Klasör Demirtaş'tan ''yeni çözüm süreci'' başlıklı yazı... melnur 0 705 02.07.2022- 00:06
Konu Klasör Kürt hareketinin AKP seviciliğinde son nokta melnur 2 5733 15.07.2016- 13:03
Etiketler   “Çözüm,   süreci”,   Kürt,   hareketinin,   çıkmazı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS