SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
7 Haziran saat 18.00 itibariyle...           (gösterim sayısı: 3.002)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 03.06.2015- 10:33


7 Haziran saat 18.00 itibariyle...
Erkan Baş  


Her şeyden önce AKP’nin sadece seçimler yoluyla yenileceğine inanmıyoruz.

Bununla beraber seçimde de geriletilmesinin önemli olduğu açık. Bu nedenle, 7 Haziran günü de eylemlerimizin kalkış noktası, 8 Haziran günü emekçi sınıflar adına mücadeleyi daha etkin kılmak olmalı.   Örneğin oy vermekle yetinmemek, sandık yolsuzluklarını önlemek için örgütlenen girişimlerin bir parçası olmak bu açıdan çok önemli.

Artık netleşmiş, olmalı, Pazar gecesi ortaya çıkacak istatiksel sonuç ne olursa olsun, geride kalan dönemden çok farklı bir görüntü oluşmayacak. Tek cümleyle söylersek, 7 Haziran akşamı sermaye düzeni açısından istikrarlı bir dönem açılmayacak.

Türkiye sosyalist hareketi ve tek tek tüm devrimci bireylerin esas olarak bu noktaya yoğunlaşması gerekiyor. Somutlarsak, geçmişteki siyasal, ideolojik ve örgütsel bağlanmalarından kopacak, siyasete daha yakından ilgi duyacak, ülkesi ve halkı için bir şeyler yapma arayışına girecek insanları örgütlü ve etkin bir güç haline getirmek temel görev olarak önümüzdedir.

Bu tartışmanın çok boyutlu olarak sürdürülmesi gerekiyor ancak şimdilik sadece üç başlığa kısa kısa değinebileceğiz, daha sonra açar ve derinleştiririz.

Özetle söylersek,

-Sosyalist siyasetin, devrimci bir kutbun politik bir özne olarak ortaya çıkması,

-İşçi sınıfı temelli bir örgütsel-politik faaliyetin güç kazanması,

-Haziran Direnişi ile rüştünü ispat etmiş yeni-genç güçlerin etkinliğinin artırılması.

Devrimci kutup, sosyalist siyaset veya 5.güç

Sosyalist hareketimizin temel sorunu ülke ölçeğinde etkin bir politik güç haline gelememesi, politik bir karşı kutup olarak sivrilememesidir.

7 Haziran sonrası, temel görevimiz nedir? diye sorulsa şöyle cevaplarım:

Ülkemizin tüm soru(n)larına işçi sınıfının çıkarlarını merkeze alan güçlü ve etkin yanıtlar üretilmesi, bu yanıtın, toplumun mevcut gidişattan hoşnutsuz geniş kesimlerinin duygu-düşüncelerini yansıtması ve en önemlisi örgütlü bir güç olarak siyasal alana müdahalesini sağlamak.  

Türkiye’de sosyalist hareket, potansiyel olarak önemli bir gücü temsil ediyor. Bu gücün harekete geçirilmesi için, önce derlenip, toparlanılır ve ardından harekete geçilir tezi ise yanlıştır. Trafik ve siyaset kuralları farklıdır, trafikte viraj dönerken yavaşlanır ama siyasette önemli virajlarda ancak hızlananlar yol alır. Sözünü ettiğimiz potansiyel gücü harekete geçirmenin yolu da hareket etmeye başlamaktır.

Sosyalist hareket bu kritik virajı güçlenerek almak için, kararlı, ne yaptığını bilen, örgütlü ve mutlaka atak olmalıdır. Sosyalistler içinden geçtiğimiz sürecin kendilerinden beklediği, akıllı, cesur ve örgütlü çıkışı gerçekleştirmeyi başarırsa her şey değişir.

Politik olarak net, ne dediği anlaşılır ve kararlı bir sosyalist odak günümüz Türkiye’sinde etkili bir güç haline gelebilir. Tüm eksiklerine ve oturmamışlığına rağmen Birleşik HAZİRAN Hareketi bunu ispat etmiştir.

Belirleyici nokta: İşçi sınıfı

Sosyalist siyaset, sosyalizmin veya sosyalizmin güncel gelişmelere dair değerlendirmesinin işçilere, işçi sınıfına aktarılmasından ibaret olarak görülemez. Altını çizmek için tekrar ediyorum, devrimci siyaset, ülkede yaşanan tüm gerçek tartışmalarda taraf olmak zorundadır. Topluma, işçi sınıfı adına ve işçi sınıfının çıkarlarını merkeze alarak seslenmeyi ve esas olarak toplumu işçi sınıfı lehine ikiye bölüp, kendi cephemizi olabildiğince genişletmeyi amaçlamalıyız.

Bunun aynı zamanda işçi sınıfının fiili olarak mücadelenin bir parçası, öncü gücü olarak siyasal alana dahil olmasıyla tamamlanması gerekir. Türkiye’de mevcut statükoyu kırmak isteyenler için ana halka budur. Şimdiye kadar siyasal alana çok sınırlı girdilerde bulunan işçi sınıfının gerçek bir aktör olarak sahaya girmesi tüm parametreleri değiştirecektir.

Gençlik: Geleceğin sözcüsü

Türkiye’nin en önemli avantajlarından birisi genç bir nüfusa sahip olmasıysa, sosyalist hareketimizin de en önemli avantajı bu genç nüfus içerisinde etkin bir yerinin olmasıdır.

Önümüzdeki dönem etkin bir devrimci kutup yaratılacak, işçi sınıfı siyasal alanda etkin bir güç olarak var olacaksa, bu ancak mücadelenin dilinin, tarzının, görünümünün bugüne yanıt veren genç bir karakter taşımasıyla mümkün olabilir.

Sosyalistler ülkenin aydınlık geleceğinin temsilciliğini üstlenme iddialarını somutlayacaklarsa, bunun yolu geleceğin inşa edildiği zaman diliminde, yani bugün, gençliğin siyasetin etkin bir gücü olarak sosyalist siyasetin sözcülük rolünü üstlenmesidir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 05.06.2015- 11:13


8 Haziran'da ne yapacağız?- Özgür Savaşçıoğlu  


Seçimlere ilişkin tartışmalarda, "8 Haziran'ın önemi" vurgusu sıklıkla yapılıyor. Bu vurgunun "hele şu seçimden bir kurtulalım" anlamına gelemeyeceği açık. 8 Haziran'dan sonra da ülke siyaseti, bize 'kafa dinleme' olanağı vermeyecek. Bu sefer de kendimizi seçim sonuçlarının anlamı, Türkiye siyasetine nasıl yansıyacağı, sosyalistlerin bu tabloda nasıl bir yol izleyeceği konularında tartışırken bulacağız.

Bu hafta İleri Haber'de Erkan Baş, Fatih Yaşlı ve Haluk Yurtsever, 8 Haziran günü oluşacak tabloyu ve bu tabloda sosyalistlerin alacağı konumu ele aldı. Ergun Çağlayan da seçim sonrasında CHP ve HDP'ye oy veren seçmenlerle nasıl bir ilişki kurulması gerektiği konusunu işledi. Saydığımız yazılardaki genel yaklaşıma katıldığımızı belirterek yazılanlara birkaç ek yapabiliriz.

****

Aşağıdaki sorulara yanıt arayarak başlayalım.

Sosyalist hareket seçimin sonuçlarını, örneğin HDP'nin barajın altında kalmasını ya da kalmamasını veya CHP'nin oyundaki artışı ya da azalmayı değerlendirirken hangi referanslara dayanacak?

Sağcı ve solcu adayları bir arada bulunduran bu partilerin olası bir yükselişi, Haziran kitlesinin sağcılaştırılmasına yönelik bir operasyon olarak mı, yoksa bu iki partinin Gezi'yi tutarlı bir biçimde temsil etme yeteneğinden bağımsız olarak direnişin sandıktaki gecikmiş bir yansıması olarak mı değerlendirilecek?

CHP ve HDP'ye oy vermeye karar verenler, kaybedilmiş mi sayılacak? Yoksa, sosyalistlerin ilişki kurabileceği bir tabanı mı ifade edecek?

AKP'nin mecliste geriletilmesi halinde, bu başarı tek başına bu partilerin hanesine mi yazılacak?

****

İlk olarak, CHP ve HDP'ye oy verecek kesimlerinin bu partilerin bütün politikalarına katıldığı ve homojen bir karaktere sahip olduğu tespiti yanlış olacaktır. 30 Mart seçimlerinde gördüğümüz pragmatik seçmen davranışının bir benzerinin bu partilerle ilişki kuran kitleler tarafından da tekrarlanacağı ortadadır. Dolayısıyla, Haziran kitlesinin CHP ve HDP'ye yönelişi, Mehmet Bekaroğlu, Hüda Kaya, Dengir Mir Mehmet Fırat gibi isimlere tümüyle ikna olunmasına değil, bahsettiğimiz pragmatizme bağlanmalıdır. Bahsettiğimiz ilişki biçimi, laiklik, yurtseverlik ve kamuculuk gibi başlıklarda ikircikli bir tutum sergileyen bu partilerin seçmenle kurduğu ilişkiyi seçim sonrasına uzatmasını zorlaştıran bir etkendir. Bu anlamda, sosyalist solun 'operasyon' aramak yerine seçim sonrasında AKP karşıtı kesimleri siyaseten aktif kılmaya odaklanması daha ilerletici olacaktır.

"Laiklik, yurtseverlik ve kamuculuk gibi başlıklarda ikircikli tutum" dedik. Bunların yanına, sosyalist hareketin 5. bir güç haline getirilmesi görevini ve "bu görev nasıl yerine getirilecek?" sorusunu ekleyelim. Saydığımız başlıklarda, sosyalistlerin etkili olmasının koşullarından biri, diğer öznelerin eksiklerini değil, kendi fazlalıklarını ortaya koymayı merkeze alan somut bir tarz izlenmesi. Bu noktada laik eğitim boykotu örneğinde yaratılan enerjinin-örnek orantısız denirse yerine imam hatipleşmeye karşı lokal direnişler de getirilebilir- Bekaroğlu, Hüda Kaya gibi isimlere yönelik onlarca yazıdan daha etkili ve alan açıcı olduğu akılda tutulmalı. Meclis muhalefetinin eksikliğini gösterme işlemi, bahsettiğimiz fazlalığın somut bir şekilde ortaya koyulmasıyla birlikte yapılmadığı ölçüde sosyalistlere bir hareket alanı sağlamamaktadır.

****

İkinci olarak, AKP'nin tek başına seçimlerle yenilemeyeceği açık olsa da bugün AKP'nin sandıkta da geriletilebilme ihtimalini, "kaynak nerede?" sorusunu, asgari ücreti, Diyanet'in konumunu tartışmamıza olanak sağlayan Haziran Direnişi'nin ortaya çıkardığı muazzam enerjidir. CHP ve HDP'nin Haziran Direnişi'ni tutarlı bir biçimde temsil etme yeteneğinden ya da enerjinin tam olarak hakkını verdiklerinden söz edilemeyecek olsa da bu iki partinin ortaya çıkan enerjiye yaslanarak halkçı-popülist temalara da yer verdiği ve bu tarzın şu ana kadar etkili olduğu söylenebilir. Bu nedenle, seçimlerde AKP'nin geriletilmesi tek başına meclis muhalefetinin hanesine yazılabilecek bir başarı olmayacaktır. Seçim sonuçlarının AKP'nin lehine şekillenmesi olasılığı ise başka senaryoları ortaya çıkaracaktır. Sosyalistler, böyle bir tabloya da hazırlıklı olmalı ve izleyici konumunda kalmamalıdır.

Bununla birlikte, HTKP'nin seçim açıklamasında da ifade edildiği gibi meclis ayağındaki bir gerilemenin "AKP açısından daha genel bir gerilemenin, giderek çözülüşün önünü açma" gibi sonuçlara yol açması olasıdır. Aynı açıklamadan devam edecek olursak, "HTKP oy verilecek adaylarda, meclise girme şanslarının bulunmasının yanısıra; Bir ayağı meclisteyken diğerini toplumsal muhalefet sahalarında, alanlarda, sokaklarda, direniş mekânlarında tutma; Kürt emekçilerinin eşitlik ve özgürlük taleplerini savunma; Türkleri, Kürtleri ve bu topraklarda yaşayan diğer halkları birbirlerinden koparma çabalarıyla mücadele etme, Emeğin çıkarlarını, kamuculuğu, laikliği ve özgürlükleri ikirciksiz savunma kararlılığını aramaktadır" ifadesi akılda tutulmalı ve meclis çatısı altında, bahsedilen özellikleri taşıyan ilerici figürlerin varlığı önemsenmelidir.

İşimizin 'geriletmekle' sınırlı olmadığını hatırlatarak "Haziran'da ortaya çıkan enerjinin hakkını vermekten" söz edeceksek burada yük sosyalist hareketin omuzlarındadır. Haziran'da ortaya çıkan 'halkçı damar', geriletmekten çok daha fazlasını yapma potansiyelini sahiptir ve meclis denklemine sıkıştırılamayacak kadar değerlidir. Önümüzdeki dönemi belirleyecek temel faktör, sosyalist hareketin bu damarı işleme doğrultusunda atacağı adımlar olacaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 05.06.2015- 11:14


Sol gösteremeyip sağ vurmak...-Onur Emre Yağan  

Seçim sonrası Meclis ve ülke senaryoları, olasılıkları konuşulup yazılıyor... HDP barajı geçerse, geçmezse, en birinci AKP anayasayı değiştirir başkan Tayyip anamızı ağlatırsa, erken seçim gelirse, Abdullah Gül coşarsa, Selo kontrolü kaybeder Recep'e din kardeşim derse, Kürtler çözüm diye AKP'ye yanaşırsa, savaş çıkarsa, ayrışma rüzgarı eserse, sol tuzağa düşerse, restorasyon sızarsa, HDP'ye oy verenler rüsva olursa...

Önemsiz oldukları için değil... Bilakis okurken, düşünürken, bu ülkede tedirgin yaşarken... kimisinden fırsat, bazısından endişe, çoğundan hiddetin neşet ettiğini de görüyoruz. Memlekete dair inadı olanlar için önemli olması gerektiğini de söylüyoruz.

Ancak bu mudur? Yani bu kadar senaryo kifayet eder mi, yolu açar mı?

Sosyalist hareketimizin, benim diyen devrimcilerin, değme omurgası kırılmazların... Türkiye'nin 8 Haziranına, hani o herkesin “chaos is coming” vaveylasıyla cümleleri arşınladığı güne ilişkin planı, tutumu belli midir?

Örneğin, HDP barajın altında kalır ya da bırakılırsa ve bunun bir yalan olduğunu zihniyle arayıp bulacak milyonlarca çılgının, üstelik sadece Kürtlerin değil, HDP'ye haksızlık yapıldığını, iktidarın gereği gibi faşizme meylettiğini, yalana bulandığını düşünen; geleceğini, onurunu korumak isteyen insanların günlerce sokakta kaldığı, AKP'nin beter bir saldırıya giriştiği tabloda ne yapacağız? ...“Elbette biz de sokakta olacağız yoldaş”... Bravo. Bu kısmında tecrübemiz de var. Peki o kalkışmaya öncülük etmek, yön vermek?

En keyifli senaryoların bu hedeften türeyeceğini bilmeliyiz...

Ya da CHP oy yükseltir, HDP barajı geçer, AKP çözülmeye başlarsa... Türkiye'de bir sol yükselişin, sosyalist siyasetin topluma seslenişinin daha elverişli koşulları ortaya çıkarsa... Öncülüğü nasıl elde edeceğiz, sola açılan alanı nasıl dolduracağız, sol yükselişi düzene bağlı kılmaya çalışanlara karşı hangi araç ve söylemle örgütlenip, devrimci siyaseti nasıl başat hale getireceğiz?

Önemli sorulardır da, düşünmeye, planlamaya zamanımız kalmadı, iyisi mi kendimizi iki günlüğüne hayatın akışına bırakalım...

Onu bırakalım ama geleceğin diriltici toprağında değil, geçmişin kaygan ve biçimsiz çamurunda tartışanları, birbirine çarpanları, çelme takanları, solu gösteremeyip sağdan saldıranları bırakmayalım...

Çünkü bilgiçlik taslamanın, karalamanın, izansızlığın, düşmanlaştıran üslubun... ülkenin geleceğini, solun toplumsallaşmasını, düşmanı nasıl devireceğimizi değil, hemen yanı başımızdakini köyün delisi haline nasıl getireceğini düşünenlerin bir haddi hududu olmalı...

*****

Şöyle açalım...

Kürt hareketinin siyasal mücadelesini başlatırken, “Kürt ulusu”, “Kürt milliyeti” gibi tanımlamalar yerine “Kürt halkı” kullanımını neden öne çıkardığını; politik diline, örgütlü kitlesine, nesnesine bu ifadelendirmeyi neden yakıştırdığını bilir misiniz?

Tahmin edilebilir fakat yine de yazalım; kuruluşta Türk ve Kürt milliyetçiliğine karşı mücadeleyi merkeze koymuş olmakla ilgilidir... Milliyetçilikle anılmamak, solcu, halkçı karakteri politikleşmenin temel belirleyeni kılmak içindir. Ve o haliyle saygın bir tercihtir... Bugün ulusçuluk solculuğun önüne geçmiş olabilir, siyasal ve ideolojik ayrımlar almış yürümüş olabilir ama geçmiş bugünün verileriyle çarpıtılamaz.

Yani mesele öyle kendi mahallesinde yaşayan solculara laf sokma meraklısı Ender Helvacıoğlu'nun “Kürt halkı” kullanımını konu ederek 21 Mayıs'ta bu sitede yazdığı gibi değildir. Kürt halkı demek emekçileri bölmek anlamı

taşırmış, emperyalizmin işiymiş, kardeşliğe zararmış, boğazlaşmaymış falan filan...

Az önce dediğimiz gibi, bilgisizlik değilse çarpıtmadır, art niyettir... Devam edebiliriz ve elbette tartışabiliriz... “Yetmez ama evet” nedir? AKP'nin iktidar yollarının birkaç taşını döşeyen, sol içi aymazlık, ihtiyatsızlık, ihanet tavrıdır...

Peki samimiyetle soralım: Seçimlerde AKP'nin gerilemesini başa yazan, bunun en geçerli yolu olduğunu düşündüğü için HDP'yi destekleyen +1 örgütlenmesi, yine Helvacıoğlu'nun söylediği gibi “yetmez ama evet” benzeri midir? Öyle umarsızca koşup düşman hattına mı yerleşmiştir yoksa bizimle aynı cephede dövüşmekte midir? İktidar yandaşı mıdır, yoksa bir sol politik tutum, bir çıkış arayışı mı?

Kürt hareketi ile aynı olmadığımız, farklarımız, bizim yüce idealimiz tekrar tekrar yazılabilir, o toplumsal harekete sosyalist müdahalenin koşullarına kafa yorulabilir, isteyen HDP'ye oy verebilir; oraya meyyal olanların, el uzatanların hata yaptığı düşünülebilir... kimileri asıl düşmanı bırakıp, sayıklayarak HDP taşlarken kendinden geçebilir...

Uzun uzun yazılabilir, laf derine ulaşabilir, örnekler çeşitlenebilir ama bizim açımızdan kesin ve kati olan şudur: Bizim davamızda bizden olanı, bize yakın olanı aşağılamak, hakaret etmek, düşmanla bir tutmak, açıkça söylenmeyen bir planın mazereti hatırına karalamak “derdest edilip” bir çöp torbasına atılacaktır...

Ve bizim hareketimiz; bir sol yükselişten korkan, yönetemediği her toplumsal muhalefet dinamizmini karşısına alıp etiketleyen, zihnindeki paranoyayı düşünsel yaratıcılık sanan, görünür, asal düşmana değil de istediği gibi olmayana düşmanlık eden, örneğin bir kent onurla direnirken onu değerden düşürmeye çalışan, hiçbir şey başaramadığı halde “biz demiştik” diye bir avuç devrimciyi ikna edip statükoya mahkum kılan; içe kapanmayı, soldan kaçmayı, Perinçek pespayeliğini devrimci siyaset diye pazarlayan türden de değildir...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 05.06.2015- 14:21


Hocalari HDP'yi Sol eksende görürken buradaki talebeleri devamli HDP icin Sol dahi degil diyorlar. Bu nasil bir kafa anlasilir degil. Hocalariyle talebeleri devamli birbirine ters düsüyorlar.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: yura
Cevap Tarihi: 05.06.2015- 15:51


Alıntı Çizelgesi: Alisan yazmış

Hocalari HDP'yi Sol eksende görürken buradaki talebeleri devamli HDP icin Sol dahi degil diyorlar. Bu nasil bir kafa anlasilir degil. Hocalariyle talebeleri devamli birbirine ters düsüyorlar.



sence sol mu? bende ne soru sordum ama, HDP'ye sol ya da değil demek için solun ne olduğunu söylemek gerekiyor, sende sürekli bundan kaçıyorsun, HDP'nin sol mu değil mi olduğunu nasıl bileceksin. sen pazarlamacılık yapmaya çalışıyorsun.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör 11 Kasım, saat 9.05 umut 0 3524 11.11.2014- 12:41
Konu Klasör 11 Kasım, saat 9.05 proletersosyalist 1 4161 23.11.2014- 17:57
Konu Klasör Ahmet için saat 19.00'da Taksim'deyiz melnur 0 2962 10.09.2013- 13:43
Konu Klasör Hükümet istifa demek için saat 20:00'de Kadıköy'de ilkay 0 2763 25.12.2013- 16:26
Konu Klasör 7 Haziran’da +1 olan, 8 Haziran’a -1 olarak girer umut 0 3378 04.06.2015- 11:21
Etiketler   Haziran,   saat,   18.00,   itibariyle.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS