SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Cemil Bayık: Tüm halkımız silah almalı,           (gösterim sayısı: 3.521)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
owert
[ İşçi ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.11.2013
İleti Sayısı: 246
Konum: Antalya
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: owert
Konu Tarihi: 20.07.2015- 09:05


Cemil Bayık: Tüm halkımız silah almalı, kendini eğitmeli ve örgütlemeli

'19 Temmuz Rojava Devrimi büyük bir devrimdir, halkların devrimidir, yüzyılın devrimidir'


TARİH19 Temmuz 2015 22:05

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, "Tüm halkımız silah almalı, bu temelde kendini eğitmeli ve örgütlemeli. DAIŞ ve sömürgeci tüm güçlerin her türlü saldırısına karşı köylerde, kentlerde, mahallelerde yer altı sistemi, tüneller, mevzi sistemi geliştirmeli. Köyünü, kentini mahallelerini terketmemeli, yaşam olacaksa da kendi topraklarında, ölüm olacaksa da kendi topraklarında olmalı" açıklamasını yaptı.

ANF'de yer alan habere göre, 19 Temmuz 2012'de, Rojava yönetiminin PYD'nin eline geçmesinin 3. yıl dönümü sebebiyle Ronahi TV'de katıldığı bir programda konuşan Cemil Bayık, "Rojava Devrimi‘nin 3. yıldönümü başta Kahraman Rojava halkımız ve özgürlük savaşçıları şahsında tüm insanlığa kutlu olsun" dedi. Bayık, açıklamalarına şu şekilde devam etti:

"19 Temmuz Rojava Devrimi büyük bir devrimdir, halkların devrimidir, yüzyılın devrimidir. Hem herkesin gerçeğini ortaya çıkaran hem de herkesin kaderini belirleyen bir devrimdir. Bu açıdan büyük bir devrimdir. Büyük devrimler hem büyük umutlar, hem de büyük düşmanlar yaratırlar. Bugün eğer herkes bu devrimi üzerinde duruyor ve umut kaynağı olarak görüyorsa, devrimin büyüklüğünden dolayıdır. Yine Rojava Devrimi‘ne karşı bu kadar vahşi saldırıların, düşmanlıkların gelişmesi de bundan dolayıdır. Bugün Rojava Devrimi sadece Kürtlerin değil tüm Ortadoğu'nun yaşamında büyük değişimler yaratıyor. Yeni bir yaşam, yeni bir toplum ve yeni bir kişilik geliştiriyor."

"Ortadoğu'da ulus devlet sistemi dağılıyor. Bugün bu durum Irak, Suriye, Mısır ve Libya'da somut yaşanıyor. Bunun yerine bir devlet sistemi de kuramıyorlar. Şimdi bunun yerine yeni bir sistem gelişiyor. Bu sistem de şimdi Rojava'da hayata geçirilen demokratik ulus sistemidir. Buradaki örnekte herkes görüyor ki Ortadoğu'daki sorunları sadece bu strateji ve bu siyaset çözebilir. Ortadoğu başka şekilde kendini krizden çıkaramaz, kendini istikrara kavuşturamaz. İstikrarın, demokrasinin, kardeşliğin, birliğin, özgürlük ve adaletin de yolu demokratik ulus çözümünden geçer. Bu da Önder Apo'nun düşüncesidir, çözümü projesidir. Önder Apo bu düşünce ile sadece Kürt halkı için ve Ortadoğu için değil tüm insanlık için büyük bir armağan sundu. Bugün de bunun öncülüğünü Kürt halkı yapıyor.

"Halkımız meşru savunma örgütlenmesini ve bilincini de geliştirmeli. Bu sadece askeri güçlerin büyütülmesi temelinde değil, halk olarak meşru savunmasını geliştirmeli. Tüm halkımız silah almalı, bu temelde kendini eğitmeli ve örgütlemeli. DAIŞ ve sömürgeci tüm güçlerin her türlü saldırısına karşı köylerde, kentlerde, mahallelerde yer altı sistemi, tüneller, mevzi sistemi geliştirmeli. Köyünü, kentini mahallelerini terketmemeli, yaşam olacaksa da kendi topraklarında, ölüm olacaksa da kendi topraklarında olmalı. Rojavayı savunmak tüm Kürdistan'ı savunmaktır. Rojava Devrimine sahip çıkarsak ancak onurlu bir yaşama sahip olabiliriz, bunun için herkes yönünü Rojava Devrimine vermeli ve sahiplenmelidir."



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
owert
[ İşçi ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.11.2013
İleti Sayısı: 246
Konum: Antalya
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: owert
Cevap Tarihi: 20.07.2015- 09:07


"Ortadoğu'da ulus devlet sistemi dağılıyor. Bugün bu durum Irak, Suriye, Mısır ve Libya'da somut yaşanıyor. Bunun yerine bir devlet sistemi de kuramıyorlar. Şimdi bunun yerine yeni bir sistem gelişiyor. Bu sistem de şimdi Rojava'da hayata geçirilen demokratik ulus sistemidir.Yazıdan alıntı


Demokratik ulus sistemi nedir? Sanırım kast edilen birkaç ulusun bir arada bulunuğu devlet sistemi olsa gerek. Tamam da bunu Tito sosyalist olmasına rağmen beceremedi ... İkincisi bir devlet içinde uluslar bir arada yaşayabilirmi. ? Bu devlettin özüne ters .Hele bu emperyalizm tahakümü altında imkansız .. Kürt siyasalının bu çıkışı , kendine toplumsal çıkış bulamıyorun ifadesinden başka bir şey değildir.

Yine bu konuda yugoslavya parçalanması neticesi olan biten hakkında bilgi amaçlı aşağıda bir yazı daha paylaşıyorum .

Kısaca Kürt siyasalının yaptığı ulusları yani şövenizmi perçinlemekten başka bir şey değildir. Halbu ki kendisi de kabul etmektedir ki emperyalizm uluslaşmaya teaksiyon gösterir. Ancak emperyalizmin tepki ile yaklaştığı dün'ün bağımsız ulus biçimlerinedir .Yoksa kendine bağımlı ulusal yaratımından değildir. Buda emperyalizmin Böl parçala yönet stratejsinden başka birşey olmamaktadır.

Kürt siyasalı iki çeliştikiyi kendi içinde taşımaktadır.Hem uluslaşmaya inanmakta ama aynı zamanda ulus olmayı ki ulusal devlet içeriğinde karşı olmaktadır.

Bugün Emperyalizmde böyle politikası vardır

Emperyalizm hem ulusal olmaya karşı çıkarken hemde uluslaşmayı teşvik etmektedir.

O zaman sormak gerek .Kürt siyasalı emperyalizmin bu poltikasının temsilcisimidir?




Bu ileti en son owert tarafından 20.07.2015- 09:18 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
owert
[ İşçi ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.11.2013
İleti Sayısı: 246
Konum: Antalya
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: owert
Cevap Tarihi: 20.07.2015- 09:08


Bosna’da 20 yıllık danışıklı dövüş


Bilindiği gibi Bosna Savaşı’nı sona erdiren Dayton Anlaşması ülkedeki üç etnik grubun barış içinde bir arada yaşamasından ziyade, söz konusu farklılıkları yapısallaştıran, etnik gruplar arasındaki kültürel ayrımı siyasallaştıran bir sistemi Bosna’ya dayattı. Bosna-Hersek iki farklı devletten oluşuyor: Biri Bosnalı Sırpların yoğun olduğu Srpska Cumhuriyeti (SC), diğeri de Bosnalı Hırvatlarla Bosnalı Müslümanların (Boşnakların) yönetimde olduğu Bosna-Hersek Federasyonu (BHF)…

Dayton’ın üzerinden geçen 20 yıl süresince Bosna’nın bölünmüş yapısı iyice perçinleşti ve bunun sonucu olarak etnik siyaset hala milliyetçilerin bir istismar alanı olarak kale gibi sapasağlam duruyor. Avrupa’nın yolsuzlukta, yoksullukta, işsizlikte önde gelen ülkesi Bosna’nın bu çürümüş yapıdan kurtulması çok zor.

Bosnalı siyasetçiler ülkenin içler acısı durumunu, yolsuzluklarını ört bas edebilmek için şovenist söylemden vazgeçmiyor tabii ki.

Son olarak geçtiğimiz hafta Çarşamba günü SC meclisinde yapılan bir oylamayla, SC’deki yargı sisteminin Bosna-Hersek’ten ayrılmasını referanduma götürme kararı alındı. (Haberin detayı için bkz.: “Bosna’da Yargı Referandumu”) SC lideri Milorad Dodik’in başını çektiği bu siyasi hamle hem Bosna’da hem de uluslararası toplumda infial yarattı. Dodik’in bu girişimi Dayton Anlaşması’nın ihlali anlamına geliyor.

AB’nin Bosna-Hersek’teki sömürge valisi Valentine Inzko (nam-ı diğer “Yüksek Temsilci”) Dodik’e tehditler savururken, Bosnalı politikacıların alayına zılgıt çekmeyi de ihmal etmedi. Sırp, Hırvat, Boşnak ayrımı yapmadan Bosnalı politikacıların ülkeyi siyasi krize sokmakta ne kadar beceriksiz olduklarını ifade etti.

SC meclisinde alınan karar uygulamaya konulur mu bilinmez. Şurası bir gerçek ki, Dodik ve diğer Sırp milliyetçi siyasetçiler SC’de iç konsolidasyon malzemesi olarak bu tarz çıkışlarına devam edecektir. Uluslararası toplum bu çıkışları kınayacak, Boşnak ve Hırvat politikacılar da Dodik ve şürekasını uluslararası topluma şikayet etmeye devam edeceklerdir.

Yirmi yıldır Bosna’da oynanan oyun bu!

Bu oyun artık danışıklı dövüşe dönüşmüş durumda. Herkes durumdan memnun. Dodik ve şürekası Bosnalı Sırplar’ın geri kalmalarının nedenini Dayton Anlaşmasına bağlıyor. Haksız da sayılmaz. Bosna’nın iki devletli, on kantonlu yapısı bütün sistemi kilitliyor. Şöyle düşünün: Hepi topu en fazla dört milyon nüfusu olan ülkede her bakanlıktan on üçer adet var! Mesela, on üç ayrı eğitim müfredatı var! Böyle bir sistemin işlevsel olması, vatandaşlarına bir şeyler sunabilmesi mümkün değil. SC’li yöneticiler ve başta Dodik, bu sistemin işlevsiz olduğuna ve SC’nin Bosna’dan ayrılmasıyla daha müreffeh bir ülke olacağını söylüyor.

Öte yandan Saraybosna’daki AB sömürge valiliği, bilinen adıyla Yüksek Temsilcilik sürekli olarak hem SC hem de BHF yöneticilerine zılgıt çekmekten geri durmuyor. Onlar da haksız değil: Oluk oluk kanın aktığı Bosna’ya barışı getirdiler, üstüne tonlarca para akıttılar ama hala bu vahşi Bosnalılar maraza çıkartmaya neden arıyorlar.

Bosnalı politikacılar ise hala ağıt yakmakla meşguller. Savaşın üstünden yirmi yıl geçmesine rağmen bitmeyen bir ağıt… Tabii ki politikacılar ağıt yakmanın dışında kalan zamanlarda satıp satıp bitiremedikleri, çalıp çırpıp bitiremedikleri Yugoslav mirası sanayi işletmelerinin kaymağını yemekle meşguller. Yolsuzluk cenneti Bosna’da hala savaş ağıdı yakmaktan daha güzel bir siyasi yatırım yok!

Ne SC’nin bölücü ve milliyetçi uygulamalarına, ne de Yüksek Temcilik’in sömürgeci söylemlerine gıklarını çıkaramıyorlar!


Sonuçta, SC katliamlar, hatta soykırım üzerine kurulmuş bir ülke. SC’de birçok yerleşim; Srebrenitsa, Zvornik, Biyelyina, Priyedor, Foça, Trebinye ve hatta SC’nin başkenti Banya Luka savaş öncesi Boşnak nüfusun ağırlıkta olduğu ya da nüfusun önemli bir kısmını oluşturduğu yerleşimler. 1992-95 yılları arasında yapılan etnik temizlikten sonra SC’de Boşnak nüfus hemen hemen kalmamış gibi. SC etnik temizliğin, soykırımın üstüne kurulmuş bir devlet ve bu bağlamda meşruluğu tartışılır bir oluşum. BHF’li siyasiler bu devletin meşruiyetini masaya yatıran diplomatik girişimi başlamaktan bile acizler.

Ülkeyi siyasi tıkanıklığa mahkûm eden Yüksek Temsilcilik’i tartışmaya bile açmaktan yoksunlar. Yoksa SC’nin elini güçlendirmiş olurlar.

Bunları yapmaktan aciz BHF’li siyasetçilerin ise tek yapabildikleri şey savaşı istismar etmek.

Yirmi senedir oynanan bir oyun, süre giden bir danışıklı dövüş: SC ayrılmakla tehdit eder, Yüksek Temsilcilik ayar verir, Boşnak politikacılar da ağıt yakar!

Sahne arkası ise, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ve sefalet.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 20.07.2015- 11:18


Öcalan ayrı bir devlet kurmanın imkansızlığını anlayınca ortaya demokratik ulus formülünü attı. Demokratik ulus bana göre her etnik grubun kendi yönetimlerini kurmasına imkan sağlayan bir anlayış. Bölgenin çok kimlikli yapısı nedeniyle kürt halkının böyle bir formülle özgürleşebileceğini sanıyor olmalı. Bölgede federatif bir yapının kurulmasını istiyor. Federasyonlar ise yeni bir şey değil. Hep Öcalan buldu, Marks'ı Lenin'i aştı diyorlar da, bu söylenenler sistemin demokratikleşmesini savunmaktan başka nedir ki. Yeni bir şey yok bunda. Sistemin sahipleri sistemin ne kadar demokratik olacağına karar veriyorlar. Bu demokrasi ise sistem sahiplerinin demokrasisi. Çıkarlarına nasıl geliyorsa sistemi öyle demokratikleştiriyorlar. Burjuvaziye özgürlük, geri kalanın canı çıksın. Bu siyaset bölgedeki emperyalist planlarla birleştiğinde emperyalizmin çıkarına uygun bir bölge yapılanmasının adı benim anladığım kadarıyla demokratik ulus formülü haline geliyor. Ulus devletlerin yurttaş tanımı içinde şekillenen ulus formülasyonu, yanlış anlamıyorsam, kürtlerin demokratik ulus formülasyonu içinde şekillenen ve her etnisitiye göre şekiil alan bir ulus formülasyonundan daha ileride olduğunu düşünüyorum.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.07.2015- 02:50


Demokratik ulus sistemi nedir? Sanırım kast edilen birkaç ulusun bir arada bulunuğu devlet sistemi olsa gerek. Tamam da bunu Tito sosyalist olmasına rağmen beceremedi ... İkincisi bir devlet içinde uluslar bir arada yaşayabilirmi. ? Bu devlettin özüne ters .Hele bu emperyalizm tahakümü altında imkansız .. Kürt siyasalının bu çıkışı , kendine toplumsal çıkış bulamıyorun ifadesinden başka bir şey değildir.


Demokratik özerklik, demokratik uluş kavramlarının içinin doldurulması gerekiyor. Öcalan kendine göre siyasal çözümlemeler yapıyor, bu çözümlemelerle Marks ve Lenin'i de aştığı iddiasında bulunuyor. Sanırım geldiği noktada yaptığı çözümlemeler sonucunda ortaya çıkan ''teori'' kürt hareketinin sıkışmışlığının dayattığı pratik sonucu olsa gerek. Öcalan devlet istemiyor diye, ulus devletler ortadan kalkacak değil. Devlet bir tarihsel süreç sonucu oluşmuş bir mekanizma ve ortadan kalkması da yine tarihsel bir süreç sonucunda gerçekleşecek. Öcalan bu konuda eklektik bir teori oluşturmuş ve söylediği de bu anlamda anarşizmden esinlenmeler taşıyor.

Kürt hareketinin çeşitli zamanlarda söylediklerini daralttığımızda sistemin demokratikleşmesini savunmaktan öte bir şeyle karşılaşmıyoruz. Bu demokratikleşme lafından da gına gelmeli artık. Öncelikle bilinmeli ki, bir marksist için demokratikleşme hedefi marksizmden vazgeçmekle eş anlamlıdır. Bunu kürt hareketi için değil, özellikle kürt hareketinin peşine takılan ve kendisini marksist veya komünist olarak niteleyenler için söylüyorum. Bir komünist veya marksistin perspektifi sosyalizmdir, sosyalist devrimdir. Demokratikleşmeyi merkeze alan mücadele biçimleri sistem içi mücadeledir ve sol için ham bir hayaldir. Konunun öncelikle anlaşılması gereken yanı da budur.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 09.09.2015- 17:40


Cemil Bayık: Tüm halkımız silah almalı,

Yıllardır yapmak istedikleri bu. Kürt halkının silahlanması ve PKK'nin peşinden gitmesi. Kaç defa denediler hiç birinde kürt halkı buna itibar etmedi. Bu konuda pek çok provokasyon da yaptılar, ajite ettiler, kürt halkı buna hiç pabuç bırakmadı. PKK'nin kürt halkı üzerindeki baskısını, propagandasını ve ajitasyonunu herhangi bir parti Türk halkı üzerinde yapsaydı ne olurdu? Kürt halkının gösterdiği davranışı gösterebilir miydi? Ben bundan emin değilim. Dün akşam yapılanları gördükçe hep bunu düşündüm. Madımak otelinin yakılmasından hiç ders çıkartılmamış, dün akşam ülke genelinde bunun provası yapıldı. Bilinçli yapılmasa da iş o raddeye vardı. Olmaması şanstı. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz, dün akşamdan beri kafamı kurcalayan bir soru bu.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör AKP kaybetti, sosyalistler ders almalı... melnur 1 2424 02.04.2019- 07:34
Konu Klasör 'Gezi Davası' görüldü: Tüm sanıklar için beraat kararı... melnur 2 2247 22.02.2020- 19:18
Konu Klasör Üç ana halka umut 6 3913 06.02.2016- 20:05
Konu Klasör Bu halka güvenin umut 0 2794 20.01.2014- 16:09
Konu Klasör TKP'den Halka Çağrı toplumcu 0 3000 29.03.2014- 14:19
Etiketler   Cemil,   Bayık:,   Tüm,   halkımız,   silah,   almalı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS