SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Sağcı babanın solcu kızı           (gösterim sayısı: 5.335)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: dayanışma
Konu Tarihi: 13.08.2015- 16:01


Sağcı babanın solcu kızı
Nilüfer Bahçeci



Neden sağcı oldun baba?


Bugün 19. ölüm yıldönümü olan, son nefesine kadar da MHP’li olan babama sormak isterdim: Neden hep ölümü çağrıştırıyor sağcılık?

Resim Ekleme
Çizim: Xezal

“Bir insanın bir vicdanı varsa eğer, solcu olmaktan başka bir seçeneği yoktur…“1

Babama…

“Sağ”ı ve “sol”u sadece bir yön ismi olarak bildiğim yıllarda iktidarda Anavatan Partisi vardı. İlerleyen zamanlarda adının “darbe” olduğunu öğrendiğim 12 Eylül 1980 tarihinin üzerinden 3 yıl geçmişti. Ben henüz 7 yaşındaydım. Tek kanallı televizyonda o yaşıma kadar duyduğum isimler hep aynıydı:

Kenan Evren.

Tahsin Şahinkaya.

Nejat Tümer.

Sedat Celasun.

Her gün, defalarca kez duyduğum ve nedense yaptıkları alçaklıkları henüz bilmediğim halde sadece isimleri ve ses tonları bile ürkütücü gelen bu adamların kim olduğunu merak ediyordum.

7 yaşında bir çocukken etrafınızda bu soruyu sorabileceğiniz iki kişi vardır genelde: Anneniz ve babanız. (Gerçi 7 yaşındaki hangi normal çocuk o yaşta bunu sorar. O da ayrı yanı bu hikâyenin.)

Annem kendini bana ve evine adamış bir anneydi. Siyasetin dışında yetiştirilmiş, her zaman da dışında kalmış. Sorsam da sorumu üstün körü “devlet büyükleri” diye geçiştireceğini hissetmiş olmalıyım ki direkt babama sordum kim olduklarını.

Babam her zamanki sakin, dingin ama bir o kadar da ciddi ses tonuyla;

— Asker onlar, diye cevapladı.

Asker!

Kısa bir süre öncesine kadar sokaklarda dolaşan yeşil elbiseli, ayaklarında çok bağcıklı botları ve ellerinde silahları olan adamları sorduğumda da aynı cevabı almıştım: Asker onlar!

Bu hatırlamanın arkasından babama bir soru daha sordum:

— Madem hepsi asker televizyona çıkanların kıyafetleri neden değişik?

— Çünkü televizyondakiler sokaktakilerin komutanı. Yani yeşil elbiselileri, onlar yönetiyor.

Kimin ne olduğunu, ne işe yaradığını tam anlamamış olsam da; sabırla cevap veren babamı sinir etmek istercesine bir soru daha patlattım:

— Neden bu kadar çok asker var baba?

Babam; belki bu yaşta bu soruları soruyor olmamın verdiği şaşkınlık, belki de gerçekten cevabı kendisi de bilmediği için,

— Öyle gerekiyor bugünlerde, daha fazlasını biraz daha büyüdüğünde anlatırım sana, demekle yetindi.

Biraz daha büyüdüm…

Bu defa Mehmet Ali Ağca diye bir isim anılmaya başlandı televizyonda.

Bu adamdan çok korkuyordum. Onunla ilgili bir haber çıktığında televizyona arkamı döner, yüzünü görmek istemezdim. Deli gibi biriydi bana göre Mehmet Ali Ağca. İnsan değildi sanki, başka bir şeydi.

Bu defa Ağca’yı sordum babama, kim diye.

— Unvanı “Papa” olan bir din adamını öldürmeye çalıştığı için ceza alan biri, dedi babam.

Unvan ne, Papa ne, din ne? dememden korkmuş olmalı ki;

— Daha fazlasını biraz daha büyüdüğünde anlatırım, dedi bir kez daha ve konu mecburen kapandı.

Sonra biraz daha büyüdüm…

Bir gün, üzerinde her zaman kitapların olduğu salondaki sehpada   Haldun Taner’in Berlin Mektupları isimli kitabını gördüm. Sayfalarını karıştırırken Nazi, SS, Hitler diye isimler dikkatimi çekti.

80’li yılların sonu… İnternet yok, Google yok. Ne yapacağım, kime soracağım “Nazi, SS, Hitler ne demek?” diye. Tabii ki babama.

— Almanya diye bir ülke var ya hani, onlar da Almanya’nın askerleri, diye cevapladı babam.

Bu askerlik nasıl bir iş ki dedim içimden, adamlar ya televizyona çıkıyor ya da kitaplara konu oluyor.

Babam yüzüme baktı bunu düşündüğümü bilmeden. Başka soru gelecek mi diye endişeli.

Başka soru sormadım. Çünkü vereceği cevabı biliyordum: Daha fazlasını biraz daha büyüdüğünde anlatırım…

Resim Ekleme

Büyüdüm.

“Sağ”ın ve “sol”un sadece bir yön ismi olmadığını öğrenecek kadar büyüdüm.

Kenan Evren’in, Ağca’nın, Hitler’in aynı halt olduğunu öğrendim.

Evde bulduğum Necip Fazıl, Ziya Gökalp kitaplarının ne anlama geldiğini anladım.

Beyazıt Kütüphanesi’nde saatlerce kalarak, bu konularla ilgili ne bulursam okuyarak, ne duyarsam dinleyerek babamın biraz daha büyüdüğümde anlatacağı her şeyi   kendi kendime öğrendim.

Kafamda hep o nefret ettiğim soru dolaşmaya devam etti: “Acaba bu faşistlerin içerisinde babam da var mıydı, birine zarar verdi mi?”


Küçükken korktuğum tüm isimlerin hepsinin aslında birer cani olduğunu, adına sağ görüş denen bir siyasetin uşakları olduklarını, belli başlı temsilcilerinin Adalet Partisi, Demokrat Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi denen oluşumlar olduğunu öğrendim.

Öğrendiklerim bunlarla da kalmadı…

1968 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydolan babamın bir MHP’li olduğunu, üniversite yıllarında Milli Türk Talebe Birliği’nde başkanlık yaptığını ve hâlâ Türkeşçi olduğunu da öğrendim.

Kahroldum.

“Babam onlardan olamaz!” diye haykırdım içimden.

“Neden?” dedim kendi kendime.

Babama soru sormaktan vazgeçtim. Vereceği cevapları duymak istemedim. Duyacaklarımdan utanırım diye korktum. Babama başka bir şey sormadım…

Ailemin geri kalan tüm fertleri gibi solcu biri olarak büyümeye devam ettim.

Yıllar geçti…

Ben 20 yaşındayken, artık susmaktan vazgeçip “Neden baba?” diye soracakken babam vefat etti. Sorular boğazımda yumruk oldu.

Resim Ekleme
Fotoğraf: ediphüseyin

Sağcı olduğu yetmezmiş gibi, bir de çekip gittiği için kızmaya başladım babama.

68 kuşağı ile ilgili kitapları okudum, belgeselleri izledim. “Ülkücü”lerin bizimkilere neler yaptığını tüylerim ürpere ürpere öğrendim.

Kafamda hep o nefret ettiğim soru dolaşmaya devam etti:   “Acaba bu faşistlerin içerisinde babam da var mıydı, birine zarar verdi mi?” Sorular sorup durdum kendime.

Merakım ve endişem bir yaz günü Ankara’da, üniversite yıllarında babamla aynı evde kalan solcu amcamın evinin balkonunda çay içerken anlattıklarıyla bir nebze geçti.

“Evet, babamın sağ görüşlü olduğunu, MHP ve Türkeş’i desteklediğini ama ne üniversite yıllarında ne de sonrasında şiddet içeren herhangi bir eyleme ortak olmadığını, sadece görüş ve siyaset olarak onlardan olduğunu, Denizlere kıydıklarında küfür ettiğini ama ölene kadar da sağ görüşlü kaldığını” anlattı amcam.

Amcam anlattıkça hafifledim. Sorularımı neden geçiştirdiğini, anlatmak için neden biraz daha büyümemi istediğini o gün anladım.

Amcam gülümsedi yüzüme bakıp;

— Neyse ki sen doğru yolu buldun, sağcı babanın solcu kızı oldun, dedi elini omzuma dayayarak.

Ben de gülümsedim…



Ben bu yazıyı yazmaya başladığım   günlerde babamın son nefesine kadar savunduğu MHP’nin lideri çıktı 6 milyon kişinin oyuyla barajı aşan (ve benim de sempati duyduğum) başka bir siyasi partiye oy veren insanları “şerefsiz” olmakla suçladı.

Hayatta olmayışına en büyük isyanı belki de “şerefsiz” polemiğinin yaşandığı şu günlerde ediyorum.


Hatta daha da ileri gitti; “Hırsıza hırsız demekten korkmamak ne kadar zorunluysa, şerefsize şerefsiz demek o kadar yüksek ve milli bir sorumluluktur” boyutuna getirdi işi.

Babamı düşündüm bu açıklamalardan sonra.

Bu yazı yayımlandığı tarihte, yani bugün 19. ölüm yıldönümü olan, son nefesine kadar da MHP’li olan babamı.

Hayatta olmayışına en büyük isyanı belki de “şerefsiz” polemiğinin yaşandığı şu günlerde ediyorum.

İçimde 30 yıldır biriken soruların ağırlığı ile eğer hayatta olsaydı haykırmak isterdim babamın gözlerine bakarak:

Başka bir siyasi partinin seçmenine şerefsiz diyen bir partiyi nasıl desteklersin baba? diye…

Böyle aşağılık, böyle aciz, böyle çirkin insanlarla aynı safta nasıl durursun? diye…

Büyüdüm işte, bütün pisliklerini öğrendim bu insanların ve senin MHP’li oluşuna hâlâ bir anlam veremiyorum, anlat baba! diye…

Neden sağcı oldun baba? diye…

Ve yıllardır içimden geçirdiğim o düşüncemi de eklerdim isyanımın sonuna;

Neden senin üniversite hatıralarına ev sahipliğini Tımgıt 2 değil de Ülkü Ocakları yaptı Baba? diye

Babam hayatta değil, biliyorsunuz. Bu yüzden ondan cevap alamayacağım. Ama birileri vardır belki insanların neden sağcı olduğunu bana anlatacak.

Sağcı olmanın neden her zaman kendin gibi olmayanı aşağılamak, yok etmek demek olduğunu izah edecek biri vardır belki?

Sağcılığın niye hep ölümü çağrıştırdığını söyleyecek…

Biri vardır belki?

Sahi var mıdır?

*****


1. Sabahattin Ali
2.68 Kuşağı devrimci gençlerinin toplandıkları, eylem kararı aldıkları, açılımı Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı (TMGT) olan, kendi aralarındaki adıyla Tımgıt dedikleri mekân

Gezite



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 13.08.2015- 16:02


Okuduğum yazıyı hem beğendim ve hem de nereye açacağıma karar veremedim. En uygunu burası diye düşündüm. Yanlış bir bölüm ise yöneticiler taşıyabilir.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Solcu kitle, sağcı güruh; Ne yapmalı! melnur 0 205 14.08.2023- 07:57
Konu Klasör Digital ortamın sağcı solcu trolleri... melnur 5 1165 11.02.2022- 02:36
Konu Klasör Türk halkının sağcılığı ve 'Osman Ağa'... melnur 1 3389 05.05.2019- 05:25
Konu Klasör CHP'nin yaptığı sağa benzemek de değil, düpedüz sağcılık... melnur 0 2255 22.02.2019- 22:17
Konu Klasör Solcu 'ayıplar'... melnur 2 2983 21.10.2018- 02:49
Etiketler   Sağcı,   babanın,   solcu,   kızı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS