SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
SOSYALİSTLERİN HDP’Yİ DESTEKLEMESİ NEDEN YANLIŞ           (gösterim sayısı: 3.728)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: ayhan
Konu Tarihi: 21.09.2015- 21:42


SOSYALİST-KOMÜNİSTLERİN HDP’Yİ DESTEKLEMESİ NEDEN YANLIŞ – İLKER BELEK

Resim Ekleme
     
1-       KÜRT HAREKETİ’NE TABİYET YA DA İLTİHAK

ÖDP’den Alper Taş, EMEP’ten Levent Tüzel 14 Eylül günü, partileri adına, seçimlerde HDP ile ittifak kuracaklarını ya da dışarıdan destekleyeceklerini açıkladılar.

Aslında her iki parti açısından da bu sürpriz değil. Nitekim EMEP zaten uzun süredir HDP’nin belirlediği blokların içinde hareket ediyor ve Levent Tüzel de HDP içinde yer alıyor. Benzer bir durum önemli bir farklılıkla ÖDP açısından da geçerli. ÖDP, 7 Haziran seçimlerinde hem Birleşik Haziran Hareketi üzerinden hem de Parti olarak HDP’yi destekleyen bir tutum takınmış ama bunu “karşılıksız” yapmıştı. Aynı anlama gelen   tavrı HTKP de sergilemişti.

Halen HDP’de eş genel başkanlığı üstlenmiş olan ESP’nin pozisyonu da aynı. Nitekim ESP 9 Eylül tarihinde yaptığı bir açıklamayla “faşizme karşı topyekun direniş ve HDP çevresinde kenetlenme” çağrısında bulundu.

HDP’ye bu ve benzeri angajmanların arkası, şöyle ya da böyle mutlaka gelecektir.  

Değişik sosyalist yapılar ve bireyler tarafından bu tutum, seçim zemininde tanımlanmış bir ittifak olarak tanımlanıyorsa da, böyle olmadığı çok açık.

Çünkü ittifak siyasi tarafların bir program ve hedef çevresinde mutabakatı anlamına gelir ve bu mutabakatın gereği olarak belirlenen örgütlenme, işbirliği, işbölümü biçimleri ile siyasi taktik ve stratejileri somut olarak tanımlar. Dolayısıyla ittifakta, tarafların örgütsel güçlerinden tamamen bağımsız olarak, siyasi düzlemde eşitler arasındaki bir ilişki söz konusudur. Siyaseten eşit olan taraflar güçlerindeki farklılık oranında ittifak ilişkisinde farklı “kazanımlar” elde edebilirler ve farklı siyasi sorumluluklar üstlenebilirler. Böylesi bir ortak zeminin olmadığı ilişkilenme biçimlerini, “ittifak kurmak” olarak değil, en iyimser yaklaşımla “tabi olmak” olarak nitelemek daha gerçekçi olur.

Bu nedenle, 1 Kasım seçimleri için HDP ile şu ya da bu derecede siyasi mutabakat sağlamaya dönük bir çalışmanın yürütüldüğüne dair herhangi bir bilginin kamuoyuna yansımamış bulunduğu bugün için, hangi gerekçelere dayandırılmış olursa olsun, tek taraflı destek açıklamaları, tabiyet ya da iltihak durumunu ifade eder.

Tabiyet de, iltihak da tam olarak siyasi niteliklidir ve tabi olunan, iltihak edilen aktörün siyasi programının benimsendiğini gösterir.

Tabiyette de, iltihakta da HDP’nin siyasi projesi (özerklik ve bunu elde etme yöntemi) benimsenmiş olduğu için, benim burada aklıma, bir zamanların “aşamalı devrim” kavramsallaştırması düşüyor.

2-     AŞAMALI SOSYALİZM ANLAYIŞI

Türkiye İşçi partisi 1960’larda dört kanalı birleştirerek büyümüştü: Gençlik hareketi, Kürt hareketi, sendikal hareket ve sosyalist-komünist kadrolar.

Sonra 1970’lerin başında bu bileşenler değişik nedenlerle kopuştular. Nedenlerin önemlilerinden birisi sosyalizme ulaşma stratejisiyle ilgiliydi. Sosyalist devrim ve milli demokratik devrim ayrışması bu bağlamda gelişti.

Sosyalist devrimciler Türkiye’nin kapitalist ülke olduğu saptamasıyla hedefin doğrudan sosyalizm olması gerektiğini savundular.

MDD çevresi ise Türkiye’de kapitalistleşme sürecinin tamamlanmadığını, tarıma dayalı feodal üretim ilişkilerinin halen belirleyici olduğunu belirterek, buradan başka bir siyasi görev türettiler: Önce demokratikleşme.

İzleyen yıllarda, sosyalist solun çok önemli kısmı, henüz sosyalist devrim aşamasında bulunulmadığı, sosyalist devrimi gerçekleştirecek kadro, örgüt birikiminin olmadığı ve somut koşullarda faşizm tehlikesinin bulunduğu iddialarıyla, esas görevin antifaşist mücadelenin örgütlenmesi olduğunu ileri sürdü. 1970’lerin iki önemli seçiminde (1973 ve 1977) CHP’nin desteklenmesi buraya oturur.

Anlaşılacağı üzere, sosyalistlerin güncel durum ve görevler adına, sosyalizm mücadelesini ertelemesinin ve/veya gündemden düşürmesinin tarihi hiç yeni değil.

Dolayısıyla sosyalistlerin halk sınıfları içinde kök salamamış olmasında belirleyici olan faktörler arasında en başa belki de bunu, yani sosyalistlerin kendi günahlarını yazmak gerekir.

Şimdi yaşananlar da böyle. Değişen tek şey, sosyalizm mücadelesinin ertelenmesine gerekçe oluşturan somut aciliyetin Kürt sorunu ve savaş durumu olması.

Hedef ise aynı, çok farklı toplumsal sınıflar için ortak düşman olan AKP faşizminin bertaraf edilmesi, “barış” ortamının yaratılması ve solun nefeslenmesinin sağlanması.

Dolayısıyla, şimdi sosyalist-komünist yapıların HDP’yi desteklemesinde siyasi bir iltihak durumu söz konusu, sorun biçimsel değil: Programı gözden çıkarmak ve Kürt hareketinin programına tabi bir kulvara yerleşmek.

Oysa bu tercih 1973 ve 1977 seçimlerinde sosyalist solun, işçi sınıfıyla sosyalizm perspektifli bağlarının (ne kadar vardıysa) zayıflamasıyla, işçi ve emekçi sınıflarda düzen içine hapsedilmiş sosyal demokrat bilincin gelişmesiyle, Ecevit’in destanlaşmasıyla sonuçlanmıştı. Ecevit ise ölümüne yakın dönemde, 1970’lerde gerçekleştirdiği en önemli işin sosyalizmin engellenmesi olduğunu açıkça itiraf etmişti.

HDP tercihinin nereye götürebileceği noktasında karar verilirken hiç olmazsa bu tarihsellik göz önünde bulundurulmalı.

3-     HDP’YE BAĞLANMA, SOSYALİST-KOMÜNİST YAPILARI KENDİSİ OLMAKTAN ÇIKARIR

Türkiye’nin tek parti, tek adam diktatörlüğüne doğru sürüklendiği, hatta bunun yaşanmakta olduğu, sermaye sınıfının İslami kesiminin diktatörlüğe tam boy onay ve destek verdiği, geleneksel sermaye sınıfının ses çıkarmadığı, tek adam-Parti rejiminin sermayenin desteğini de almakta oluşu dolayımıyla yaşananların faşizm süreci olarak nitelenebileceği, savaş koşullarının yaşandığı, vb bütün bunlar doğru.

Sorun şu ki, bu doğrulardan, HDP destekçiliğine yönelmek doğru siyaset olmuyor. Şu nedenlerle:

1-Esas konu tarihsel materyalist yöntemin somutlanması noktasında düğümleniyor. Yaşadığımız güncellikte üst belirleyen nedir ? Savaş mı, AKP mi, Erdoğan mı, diktatörlük mü, faşizm mi (örneğin Kürt illerindeki ekonomik, sosyal, siyasal sömürüyü) üst belirliyor ? Yoksa bütün bu olguların tümü Türkiye kapitalizminin özgün yapısı ve emperyalizme özel eklemlenme biçimi tarafından mı üst belirleniyor ? Güncel sorun, görev ve AKP’nin durdurulması adına HDP angajmanını savunanlar, reel politik anlamında, kaçınılmaz olarak üretim ilişkilerinin üst belirleyiciliğini reddetmiş oluyorlar.

2-Aslında şunlar çok net ve herkes tarafından da neredeyse kabul ediliyor: Bölgemizi kan gölüne çeviren, bunun planlarını yapan aktör emperyalizm. AKP’yi iktidara taşıyan aktör de aynı. Savaşı kapitalist kar güdüsü yaratıyor. AKP’nin ülkemizdeki rejimi değiştirmesi, ABD’nin bölgesel planlarıyla uyumlu biçimde gerçekleşti, ABD Türkiye’de “ılımlı İslam” rejimini tercih ediyordu. Dolayısıyla diktatörlük de, savaş da kapitalist-emperyalist sistem nesnelliği içinde geliştiler.

3-Bu somut olguları toparladığımızda, üst belirleyenin emperyalist-kapitalizm olduğu çok açık.

4-Yukarıdaki saptamayı yapmak, sosyalist mücadelenin yakıcılığını, emperyalist sistemin dışında bağımsız bir hat geliştirilemediğinde savaşın dışında kalınamayacağını ve Kürt sorununu içeride çözme olanaklarının ortadan kalkacağını; antikapitalist olunmadan eşitsizlik ve geri kalmışlığın çözülemeyeceğini kanıtlıyor.

5-Sosyalizm mücadelesi somut, yakıcı nitelikli sorunların görmezden gelinmesi(ni), ayakların yere başmaması(nı) anlamına gelmiyor, gerektirmiyor. Yalnızca değişkenler arasındaki ilişkinin farklı biçimde kurulmasını, sosyalizm mücadelesinin başa yazılmasını ve savaş, diktatörlük gibi sorunların bu bağlam içine yerleştirilmesini, ama bağlama yerleşen somut/güncel sorunlar için sosyalizm perspektifi dahilinde özel anlamlar geliştirilmesini gerektiriyor.

6-Sosyalist programda ısrar edenleri ayakları yere basmamakla, acil sorunlardan kaçmakla nitelemek, sosyalizme hiç güvenmemek demek oluyor. Sosyalizm kapsayıcıdır, bu kapsayıcılık sınıfa taşınabilir, sınıf bu kapsayıcılık üzerinden örgütlenebilir ve mücadele alanına çekilebilir.

7-Kürt hareketinin çözüm önerisi olan “özerkliğin” somut görülmesine karşılık, sosyalistlerin üretim araçlarının kamulaştırılması yönündeki rejim önerisi neden somut görülmüyor, anlamak zor ! Her ikisi de somut, ama amaçları, destekçileri tamamen farklı.

8-HDP siyasetinde, bunca kitleselliğe, halk cesaretine rağmen tam bir sıkışmanın, çözümsüzlüğün olduğu çok açık. “Barış/savaş” döngüsünün on yıllardır yineleniyor ve “çözüm” adına emperyalistler gözetiminde görüşmelerin sürdürülüyor olmasına rağmen, hala “barış”tan başka bir şey önerilemiyor olması bunun kanıtıdır ve maalesef artık sosyalist-komünistler de bu siyasal çözümsüzlüğe iltihak ediyorlar. “Çözüm” ve “barış” stratejileri aslında, çözümsüzlüğü üretmenin, sınıfsal enerjiyi sisteme entegre etmenin yönetişim araçlarıdır.

9-Sosyalist-komünist yapıların, acil görevler adına tamamen kendileri dışındaki bir yola düşmeleri/entegre olmaları, Kürtlerin yöneteceği ama yine kapitalist yönetim tarzını desteklemeleri, herhalde, örgütlenmede düştükleri sıkıntıyla ilgili. Bu tıkanma, daha kısa yoldan, sonuç elde etme yönündeki arayışları uyarıyor. Ancak bu telaş, kendinden vazgeçiş, kendini inkar anlamına geliyor. Sosyalist-komünist sol, radikal demokrat etnik Kürt hareketine yedekleniyor. Emperyalizm, kapitalizm gibi en temel kavramlar siyasi pratikte bir kenara bırakılıyor.

4-     HDP’Yİ ZAMAN KAZANMAK AMACIYLA DESTEKLEMEK ZAMAN KAYBIDIR

Zaman kazanmak için HDP’yi destekleme çağrısı 7 Haziran öncesinde olduğu gibi şimdi de gündemde.

Zaman kazanmak, AKP’nin tek başına iktidar olmasını ve akabinde Erdoğan’a başkanlık yolunu açacak Anayasa değişikliğini engellemek olarak tanımlanıyor. Şimdi buna bir de savaşıdurdurma gerekçesi eklendi.

Bakalım:

1-Dünkü yazımızda da incelediğimiz gibi, savaşın nedeni emperyalist kapitalizmdir, AKP’nin konjonktürü kendi politikaları için istismar etme yönünde bir eğilimi/başarısı olsa bile, savaşın durdurulması için AKP’nin iktidardan indirilmesi, başkanlık sisteminin engellenmesi yetmez. Üstelik, daha önce de yazdığımız gibi HDP’nin “özerklik” projesi Türkiye’de iç savaşı her zaman canlı tutacak faktörlerden birisidir. Ötesinde Kürt sorununun “çözümü” için emperyalizm bizzat Kürt hareketi tarafından davet edilmektedir.

2-Böyle bakıldığında, zaman kazanma taktiğinin sonuçsuz kalacağı ortaya çıkıyor. Nitekim, bu taktiğin herhangi bir işe yaramadığı 7 Haziran seçimlerinden sonra anlaşılmış olmalı. Seçim sonuçlarını beğenmeyen Erdoğan-AKP, hiçbir hukuksal düzenlemeyi tanımayarak başkanlık sistemini zaten yürürlüğe koydular. Barajı geçmesi sağlanan HDP de, 1. Cumhuriyet devletinin partisi olan CHP de AKP ile koalisyona açık tutumlarıyla, iktidar bloğunun toparlanmasına hizmet ettiler.

3-Daha da ötesi, artık herhangi bir seçim sonucunun AKP’yi hükümet dışı bırakmaya ve Erdoğan’ın hukuka uymasını sağlamaya yetmeyeceği de ortada.

4-1 Kasım seçimlerinde Kürt illerinde sandıkların polis ve askere teslim edilmesi (bunu beklemeyen var mı acaba ?), zaman kazanma argümanının tümüyle geçersizleştiğinin kanıtıdır. Hüda-Par’ın seçimlere girmeyecek olması, Saadet Partisi ile ittifak görüşmeleri de cabası.

5-Dolayısıyla gerekli olan tam bir mücadele örgütüdür, bu yapının olmazsa olmazı sosyalist devrim perspektifini inatla savunacak siyasi partidir. Bugünün somut sorunlarıyla nihai sosyalizm hedefi arasındaki ilişkilenmeyi kuracak, sosyalizm perspektifini güncel sorunlara odaklayacak, her yerde örgütlü bir mücadele tarzı.

6-Bütün bu pratik gerekçelerden daha önemlisi, sanırım, zaman kazanma argümanının içerdiği felsefi hatada. Zaman kazanmak amacıyla HDP’ye destek vermeyi önerenler, bu önerilerini yaptıkları anda, dünyanın, yaşamın donacağını sanıyorlar gibi. Yani sosyalistler, zaman kazanmak için HDP’yi desteklediklerinde, kendi yeni tutumları dışında her şey önceki haliyle kalacak, hiçbir şey değişmeyecek, bu karar hiçbir şeyi etkilemeyecek, oy verilip, sonuçlar açıklandıktan, yeniden hükümet tartışmaları başladıktan, vb sonra HDP’ye oy verenler, oy verme çağrısı yapanlar, hiçbir şey olmamış gibi, eski konumlarında yine yollarına devam edebilecekler. Sanki HDP’ye oy verme taktiğiyle, sosyalizm hedefi en azından bir süre ortak bir yolda birlikte yürüyebilme şansına sahip. Bu belli mesafe birlikte yürünülecek/yürünülebilir, sonra sosyalizm kavşağından kendi yolumuza yeniden sapabiliriz.

7-Hiç böyle değil. Desteği açıkladığınız anda HDP’nin etnik-kapitalist “özerklik” yoluna girmiş oluyorsunuz. İçeriğini sorgulamadan “barış” dediğiniz, Barış Bloğu içinde yer aldığınız anda da aynı şey oluyor. Artık kamuoyu bilinci bu retorikler üzerinden şekillenmeye başlıyor. Bir süre sonra yeniden kendi özgün projenize dönmeye kalktığınızda artık zemin seçim öncesindekiyle aynı zemin değil. Farklı bir yerdesiniz. Kendi kadrolarınız bile etkilendi artık. Halk sınıflarının duyarlılıkları HDP, “özerklik”, “barış” kavramları üzerinden etkilendi, biçimlendi, taraflaştı. Bu söylediklerimin en tipik örneği, en başından itibaren uyardığım gibi Birleşik Haziran Hareketi’nin başına gelenlerdir. Bağımsız tavrını geliştiremeyen BHH’nin, 7 Haziran sonrasında, önceki yapısını, siyasallığını koruma olanağı yoktu. Ortam ve aktörlerin tümü değişmişti. BHH içindeki aktörlerin bazılarının “barış” mücadelesine sarılması bu yapıyı değiştiren bir ikinci şok etkisi yarattı.

8-Kısacası, sosyalist-komünistlerin, kendi özgün projeleri dışında bir şeye, HDP projesine bağlanmaları, gerekçesi ne olursa olsun, “acil” sorunlar ne kadar yakıcı olursa olsun, zaman kaybıdır. Çünkü en acil sorun bağımsız sosyalist hattı korumaktır. HDP projesi ile sosyalizmin ortak bir yolu yok. Bu ikisi tamamen ilişkisiz iki kulvar. Böyle olduğu için Kürt hareketine angajman sosyalist-komünistleri kendileri olmaktan çıkarıyor.

5-     SOSYALİST-KOMÜNİSTLERİN, HALK SINIFLARIMIZA (KÜRTLER DE DAHİL) VEREBİLECEĞİ ÖZGÜR VE EŞİT BİR DÜNYA VAR


Hep vurguluyoruz: Bağımsız sosyalist tavır ve mücadele. Aksi yüksek ihtimal ciddi bir likidasyon dalgası ve iç savaştır. Sosyalizm-komünizmin aslında çok somut bir karşılığı var. Bu somutlukta, başka hiçbir siyasi hareketin hayal bile edemeyeceği bir yaşam tarzı var. Bakalım:

1-Bütün üretim araçlarının, fabrikaların, tarlaların kamulaştırılması, kamucu ekonomi. Özelleştirilen kurumlar bir şekilde geri alınacak, özelleştirmelere son verilecek. Toplumsal emeğin yarattığı artı ürün, emeğin niteliğini dikkate alan eşitlikçi tarzda tahsis edilecek.

2-Kamulaştırılan topraklar topraksız köylüye bir plan dahilinde dağıtılacak, ama tarım esas olarak, devlet üretme çiftlikleri biçiminde organize edilecek.

3-Sağlık, eğitim, sosyal güvenlik hizmetleri devletçe parasız sunulacak.

  4-Bütün ülkede, ama özellikle geri bırakılmış bölgelerde ve Kürt illerinde, kalkınma, sanayileşme, tarım, modernizasyon, konut hamlesi başlatılacak. Kamulaştırma bu hamleye kaynak yaratacak.

5-Kürtçe ve bütün diğer diller eğitim dili olacak ve dillerin korunması, geliştirilmesi devlet garantisine alınacak.

6-Milliyetçiliğin ve dinin toplumsal organizasyonda, yaşamda belirleyici olmasını savunan bütün kurumlar, siyasi yapılar kapatılacak, örgütlenmeleri engellenecek.

7-Eğitim tamamen laik eksende organize edilecek.

Genişletmek olası.

Bunlar somut gelmiyorsa, somut değilse, HDP’nin önerilerinden hangileri somut ve peşine düşmeye değer nitelikte ?

Bu somutluk üzerinden örgütlenmeye, seçim çalışması gerçekleştirmeye, vb. “şimdi zamanı değil”, “önce AKP belasını savmak gerekir”, vb diye karşı çıkmak sosyalist siyasetin gücüne güvenmemektir, sosyalist siyaseti likidasyona götürecek adımdır.

Kürt siyaseti, düzen siyasetini güçlendiren bir içeriğe sahip. İçeriğin temelini “özerklik” oluşturuyor. Bu siyasi çıkışsızlığın silahlı güçle telafi edilmesi olanağı bulunmuyor.

Ülkemizde HDP’nin açtığı etnik zemine sıkışmış siyasetin bu kısır döngüden kurtarılmaya ihtiyacı var ve bu da ancak siyasal zeminin sınıf eksenine taşınmasıyla olanaklı olabilir. Sosyalist-komünistlerin HDP’ye angajmanı kısır döngüyü pekiştiriyor.

 

Doç.Dr.İlker Belek

Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi

Telgrafhane.org



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 22.09.2015- 18:03


Sol forum yöneticilerinin iki hatası var, bunlardan birincisi ulusal sorunu yanlış yorumlamaları ve solculuğu kuyrukçuluğa eşitlemeleri, diğeri de kuyrukçuluğu sol siyasetin merkezine almaları. Başka bir şey yaptıkları da yok zaten. Seçim dönemi dışında en parlak komünist onlardır. Kuyrukçuluktan vakit kaldığında hangi solcu veya sosyaliste giydirme yapacaklarını düşünürler. Onlara Kemalist, ulusalcı, reformist, oportünist derken, seçim dönemi geldiğinde kürt hareketinin kalemlerine bakarlar. Onlar ne yazıyorsa, bunlar için emirdir. Yazılanları bilgileri oranında yorumlarlar ve forumlarına asarak akılları yettiğince sol sempatizan avlamaya çalışırlar. Yakalanan dişli çıkarsa forumlarından gönderirler, dişli çıkmayanların teşekkürlerinden de mutlu olurlar.

Seçim dönemi geldi çattı, bunların hepsi ramazan davulcusu haline geldi. HDP'ye oy verelim, AKP faşizmini önleyelim! Hani bunlar reformizme, oportünizme karşıydılar? Ne oldu; önce ulusalcılık mı? Hani bunlar herkesi ulusalcı olarak lanetliyorlardı!

Oylar komünist partiye! Sosyalistlerin oyu sosyalistlerin olmalıdır, AKP faşizminin iktidarını güçlendirdiklerini itiraf edenlere oy verilmemeli. Nasıl nolsa kürt hareketi AKP içindeki kürtlerin oyunu alarak barajı da geçiyor, şimdi tam sırası. Düzen partilerine oy verilmemeli.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 22.09.2015- 18:04


Sol forum yöneticilerinin iki hatası var, bunlardan birincisi ulusal sorunu yanlış yorumlamaları ve solculuğu kuyrukçuluğa eşitlemeleri, diğeri de kuyrukçuluğu sol siyasetin merkezine almaları. Başka bir şey yaptıkları da yok zaten. Seçim dönemi dışında en parlak komünist onlardır. Kuyrukçuluktan vakit kaldığında hangi solcu veya sosyaliste giydirme yapacaklarını düşünürler. Onlara Kemalist, ulusalcı, reformist, oportünist derken, seçim dönemi geldiğinde kürt hareketinin kalemlerine bakarlar. Onlar ne yazıyorsa, bunlar için emirdir. Yazılanları bilgileri oranında yorumlarlar ve forumlarına asarak akılları yettiğince sol sempatizan avlamaya çalışırlar. Yakalanan dişli çıkarsa forumlarından gönderirler, dişli çıkmayanların teşekkürlerinden de mutlu olurlar.

Seçim dönemi geldi çattı, bunların hepsi ramazan davulcusu haline geldi. HDP'ye oy verelim, AKP faşizmini önleyelim! Hani bunlar reformizme, oportünizme karşıydılar? Ne oldu; önce ulusalcılık mı? Hani bunlar herkesi ulusalcı olarak lanetliyorlardı!

Oylar komünist partiye! Sosyalistlerin oyu sosyalistlerin olmalıdır, AKP faşizminin iktidarını güçlendirdiklerini itiraf edenlere oy verilmemeli. Nasıl nolsa kürt hareketi AKP içindeki kürtlerin oyunu alarak barajı da geçiyor, şimdi tam sırası. Düzen partilerine oy verilmemeli.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 22.09.2015- 20:55


Türkiye İşçi partisi 1960’larda dört kanalı birleştirerek büyümüştü: Gençlik hareketi, Kürt hareketi, sendikal hareket ve sosyalist-komünist kadrolar.

Sonra 1970’lerin başında bu bileşenler değişik nedenlerle kopuştular. Nedenlerin önemlilerinden birisi sosyalizme ulaşma stratejisiyle ilgiliydi. Sosyalist devrim ve milli demokratik devrim ayrışması bu bağlamda gelişti.

Sosyalist devrimciler Türkiye’nin kapitalist ülke olduğu saptamasıyla hedefin doğrudan sosyalizm olması gerektiğini savundular.

MDD çevresi ise Türkiye’de kapitalistleşme sürecinin tamamlanmadığını, tarıma dayalı feodal üretim ilişkilerinin halen belirleyici olduğunu belirterek, buradan başka bir siyasi görev türettiler: Önce demokratikleşme.

İzleyen yıllarda, sosyalist solun çok önemli kısmı, henüz sosyalist devrim aşamasında bulunulmadığı, sosyalist devrimi gerçekleştirecek kadro, örgüt birikiminin olmadığı ve somut koşullarda faşizm tehlikesinin bulunduğu iddialarıyla, esas görevin antifaşist mücadelenin örgütlenmesi olduğunu ileri sürdü. 1970’lerin iki önemli seçiminde (1973 ve 1977) CHP’nin desteklenmesi buraya oturur.

Anlaşılacağı üzere, sosyalistlerin güncel durum ve görevler adına, sosyalizm mücadelesini ertelemesinin ve/veya gündemden düşürmesinin tarihi hiç yeni değil.

Dolayısıyla sosyalistlerin halk sınıfları içinde kök salamamış olmasında belirleyici olan faktörler arasında en başa belki de bunu, yani sosyalistlerin kendi günahlarını yazmak gerekir.


Türkiye sosyalist hareketinin bugünkü durumunu sadece bu ''günah'' ile açıklayamayız. Bu günah sosyalist kadrolarının kendilerine ve sosyalizme inançsızlıklarından ileri gelmekte. Kendine güvenemeyen sol her dönemde kendisinden daha güçlü gördüğü siyasetlerin kuyruğuna takılmıştır. Bu alışkanlığı bugün de sürdüren kendilerine enternasyonalist diyen ama gerçekte kuyrukçuluk yapanlardır. O dönemin kuyrukçu anlayışı ile bugünün kuyrukçu anlayışını kıyaslarsak o günün kuyrukçuları bile bugünün kuyrukçularından çok daha ileridir. Hiç olmazsa faşizmi geriletelim diye çıktıkları yolda bugünküler gibi faşizmi iktidara yerleştirecek hatalar yapmamışlardı.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 23.09.2015- 11:21


Hep solcuların HDP'yi desteklemesi konuşuluyor da, neden HDP başta olmak üzere kürt siyasetinin solcuları desteklemesi konuşulmuyor. 35 yıldır solcular kürt siyasetini destekliyor zaten. Bu konuda kapatılmayan bir parti yok gibi. Buna beğenilmeyen TKP'lilerin partisi de dahil. Ortada bir kazanım var mı, yok. Yoksa ortada bir kazanım değil sürekli kayıp var, kayıp oldunğu için bir yanlışlık var. Bence bu yanlışlık solun kürt siyasetini desteklemesinden, destekten de kuyrukçuluk anlaşılmasından dolayı. Bantı tersine sarsak ve yıllardır sol kürtleri destekleyeceğine, kürtler solu destekleyebilseydi, hen sol hem kürtler bugünden çok daha ileri noktada olurdu.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
owert
[ İşçi ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.11.2013
İleti Sayısı: 246
Konum: Antalya
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: owert
Cevap Tarihi: 23.09.2015- 17:30


Hep solcuların HDP'yi desteklemesi konuşuluyor da, neden HDP başta olmak üzere kürt siyasetinin solcuları desteklemesi konuşulmuyor.

Evet neden konuşulmuyor.?
''Gerçekte kürt sorunu çözecek olan sosyalistler olduğu için'' desem yeterli olurmu? Yoksa aman ,hele sosyalizm dibe vurmuş vaziyette uyandırmayalım   için olabilirmi? Yoksa onların kürseleşme dedikleri   ,emperyalistlerin   Yeni Dünya Düzeni diye ad taktığı ,bizlerin emperyalizmin   bu   evresinin günümzün stratejik taktik çabalarında sosyalizmin dünyada ,ülkemizde tü kaka denildiği dönemini ,anlamadım ,görmedim,işitmedim koşullarında olduğumuzdan olmasın?

Sakın aman bayraktarlığı sosyalistlere (onlar sosyalist demiyor) sövenistler,kontralar,sosyal nasyonilistler dediklerinin bayraktarlığı kapma korkusundan olabilirmi. Ve bunu beceriksizler, hem ülkemizde hem dünyada sosyalizmi beceremediler ,marx'ta hikaye okuyordu, lenin ise malumattınız kronşdata devrimcileri öldürdü , SSCB diye oluşturduğu halkarın hapisahnesinden başka bişey değilidi diyerek Marx'sı lenini de aştık diyenlerin özel çabası olmasın. Ve bunun için emperyalizm ,burjuva tarafından adam gibi adam muhatap kılınmsaından olmasın?

Ve sömürgeci dedikleri Türklerle uzalaşma çabalarından (adam sömürücüsüyle uzalaşırmı?)boşta kaldıkları zamanlarda Marx'a sosyalizme küfretmekten ve ülkede 100 yıldır var olan sosyalist mücadeleye küfretmekten öte ye gitmeyenler   sayesinde olmasın. Türk Kürt,alevi,Ermeni Çerkez ,arap, nasturi,sunni şafi   gibi toplumsal yapıdaki yaraları kaşıyarak ,toplumlarda dayanışma birliktelik ruhuna fatiha okutarak bol bol yaptığından olmasın.

Toplumlar temel ihtiyaçları yerine siyasal üst yapıda arkaik kalmaya mahkum ve kalmaya başlayan konuları toplumun önüne can alıcı ekonomik sosyal ,hukuk ,siyasal   sorunları   sanki   haletik ,kürtler sömürülümüypr Türkler kazıklanmıyor insanların karnı tok,sırtı pekmiş gibi   boğuştıranlar olmasın?

  Sosyalisttin, devrimcinin görevi ona buna oy verin dilenciliğini yapmak   değildir.





Bu ileti en son owert tarafından 23.09.2015- 17:41 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 23.09.2015- 21:45


Hep solcuların HDP'yi desteklemesi konuşuluyor da, neden HDP başta olmak üzere kürt siyasetinin solcuları desteklemesi konuşulmuyor.

Konuşulmaz .Çünkü kürt siyaseti farklı yerde sosyalist siyaset farklı yerde.

Kürt siyaseti son dönemlerde güçlü devletlerin orta doğu için var olması gereken güçsüz devlet modelini benimsiyor. Kürt siyasetçilerine göre sadece kendi halkını kontrol edebilecek ama güçlü sermayelere karşı önünde engel teşkil etmeyecek hatta doğal engelleride ortadan kaldıracak bir model benimsenmektedir.

Bu proje çok öncelerden BOB ile birlikte ortaya atılmış bir projedir.

Zaten PKK uzun dönemdir anti MARXİST söylevler yapmakta hatta Marxı aştım gibi programlar ortaya atmaktadır. İşte ekolojik ve demokratik model diye bahsettiği program budur Kürt halkını o bölgelerin gelişmesi açısında sömürülmeye hazırlama ve yeni model tarımı tasarlamaktadır fakat uluslar arası dev şirketler ve bankalar için bir plan ortaya atmayarak onların kürt bölgelerinde özgürce büyümesine izin vermektedir.

Türkiye devleti de kürdistanı orta doğunun çini yapacağız diye PKK ile ters düşmayan planlar yapmaktadır nerde anlaşmazlık çıkıyor bu biraz karışık sanırım Türk devleti ile PKK arasında anlaşmazlık çıkmakta ikiside bölgeye hakim olmak istiyor. Yani sorun bölgesel iktidar sorunu.

Böyle durumda PKK türkiye genelinde solculardan ve demokrasi güçlerinden destek beklemektedir. Bu durumda PKK ya göre sosyalistlerin programı ikinci veya üçüncü aşamalı olmalıdır aciliyet kürt programıdır.
Bu konuda UKKTH nı da kullanmaktadır.

Bu program için PKK sendikaları işlevsiz hala getirmiş sol sosyalist insanları tek seçenek kürt siyaseti dir e ikna etmiştir.

Bu tür örnek K.Irak kürt bölgesinde vardır Şimdide bu plana en uygun Rojava denilen batı kürdistan buna hazırlanmaktadır.Bu işi ABD başta AB desteklemekte onlarında en büyük isteği askeri olmayan bir devlet modelidir .Yani İsviçre gibi polis devleti.

Bu tür bir devlet modeli bizim klasik devlet anlayışımıza aykırıdır ama kötüde değildir sömürü olmadan kalkınmanın olamayacağını her kes bilir. Sömürü içinde sermaye gereklidir. İşte bu sermaye uluslar arası sermaye guruplarından gelecek ve uluslar arası sermeye de bu tür devlet modeli için her hangi bir engelle karşılaşmayacaktır.

Sosyalistlerin buna tam ters bir modeli benimsediği bellidir. Onlar için anti emperyalizm ulusal sermayenin hakimiyetinden daha tehlikelidir onun için acil olan anti emperyalist savaşımdır.
Fakat bu düşünceyi destekleyen veriler ortadan kalkmış ve anti emperyalist mücadelenin en büyük destekçisi olan SB varlık nedenlerini kaybetmiştir. Bu durumda ellerinde tek seçenek işçi sınıfının siyasal kavgası işte o kavga hem kürt hareketi hem sosyalistlerdeki idolojk kayma ile aktif değildir.

Bu nedenler ülkedeki baş çelişki artık kürt ve devlet arasındaki çelişki durumundadır. Son dönemlerde bu çelişkiye birde AKP ve T.Erdoğanın anti demokratik uygulamaları eklenmiş baş çelişki daha elzem duruma dönüşmüştür.

Benim anladığım bu Niçin Kürtler solcuları (sosyalistleri) desteklemiyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 23.09.2015- 23:30


Kürt hareketi solcuları desteklemiyor çünkü buna ihtiyaç duymuyor. Nasıl olsa solun bir kısmının desteğini alıyor, dünya tersine dönse bu destek azalmıyor, o zaman elindeki ipi neden başkasına yani solculara versin, tek belirleyenin kendisi olduğu koşullarda bir kısım solcu buna ses çıkarmıyorsa bu devran böyle gidecek. Toplumda böyle bir tartışma olduğu için söyledim bunu. Herkes sol kürt hareketini desteklemeli diye bir düşünce benimsemiş. Solun bir kısmı desteklerken desteklemeyenlere de laf yetiştiriyorlar. Kendilerine sorsalar, hep biz destekliyoruz, hep biz adım atıyoruz, kürtler yerinden hiç kımıldamıyor. Bunda bir yanlışlık olduğu akıllarına gelmiyor mu? Destekleyenler için söylüyorum.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Yeni dönem, yeni ihtiyaçlar ve TİP’in stratejisi;EŞİKTEKİ SOSYALİZM melnur 2 323 30.06.2023- 05:46
Konu Klasör HDP’li Ayhan Bilgen: Parti’nin yapısal sorunları var... melnur 1 2443 11.05.2020- 15:25
Konu Klasör HDP’nin öncülüğündeki 7’li masa ittifakın adını yarın belirleyecek... melnur 1 869 25.08.2022- 20:50
Konu Klasör HDP’li Paylan’dan Kılıçdaroğlu’na destek: Biz de elektrik faturalarımızı ödemeyeceğiz... melnur 0 921 11.02.2022- 01:34
Konu Klasör HDP’den ‘üçüncü yol’ açıklaması: Esas mesele 24 Haziran’da ne yapacağımız… melnur 2 2896 25.06.2019- 20:49
Etiketler   SOSYALİSTLERİN,   HDP’Yİ,   DESTEKLEMESİ,   NEDEN,   YANLIŞ
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS