SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Filistin’e Giden Türkiyeli Marksistler           (gösterim sayısı: 3.789)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: proletersosyalist
Konu Tarihi: 08.10.2015- 00:56


Filistin’e Giden Türkiyeli Marksistler

02 TEMMUZ 2014

OKAN ÖZER | Filistin Marksizm’inden söz edecek olursak George Habbaş Filistin Marksizm’inin Lenin’i diyebiliriz Türkiye’den bir kişiyle eşleştirecek olursak bu Mahir Çayan’dır sebebi ise Parti/Cephe örgütlenme biçimini seçmesidir.


Bu makalede öncelikle Marksizm, Sovyet Marksizm’i, Türkiye Marksizm’i ve Filistin’de direnişi gerçekleştiren örgütlerin Marksizm’le olan bağlantısını açıklarsak Türkiyeli Marksistlerin desteğinin sadece bir ezilen halka değil de ideolojik yönünü de kavramış oluruz.

Temel olarak iki Marksizm’den söz edilebilir. Birisi, Avrupa Marksizm’dir. Bernstein ile başlatılabilir ve Kautsky, Avrupa Marksizm’ini yerleştiren kimsedir. Avrupa Marksizm’i, özünde, Marks’ın iktisadına sahip çıkıyor ve ihtilal düşünce ve programını reddediyor. Avrupa Marksizm’i, tedrici düşünceyi ve iyiliği evrim yoluyla bulmayı kabul ederek Avrupa’nın genel düşünce sistematiğine dönüş yapıyor.[1] İkincisi, Rusya Marksizm’idir, ihtilalci popülizme karşı Marks’ın iktisadını savunma ile başlıyor. Plehanov’u, başlatıcısı ve Lenin’i, kurucusu saymak mümkündür. Rusya Marksizm’i, bir savunma ve tartışma düşüncesidir, daha sonra Rusya’da legal Marksizm’e karşı devrimci bir Marksizm kurmak ve savunmak zorunda kalıyor ve gelişmesinde bu aşamanın damgası çok belirgin görünüyor.[2]

Filistin Marksizm’inden söz edecek olursak George Habbaş Filistin Marksizm’inin Lenin’i diyebiliriz Türkiye’den bir kişiyle eşleştirecek olursak bu Mahir Çayan’dır sebebi ise Parti/Cephe örgütlenme biçimini seçmesidir.

Kendisinden söz edecek olursak, George Habbaş’a devrimin doktoru ya da düşünür ve doktor anlamlarına gelen ‘’El Hakim’’ denilmiştir. Doktor Habbaş, FHKC’yi kurduğunda 44 yaşındaydı. Haziran savaşından kısa bir süre öncesine kadar Ürdün’ün başkenti Amman’da bir klinik çalıştıran Habbaş çocuk doktoruydu ve hastaları da genellikle çevre kamplarda yaşayan Filistinli mültecilerdi. Beyrut Amerikan Üniversiteli olan Habbaş, Marksist-Leninist İdeoloji ile orada tanıştı ve sosyalizmin, Orta Doğu’nun ekonomik ve siyasal sancıları için tek çare olduğu inancına vardı. Altı Gün Savaşı ertesinde, taşıdığı Filistinlilik bilinci onun tıbbı, karısını ve iki çocuğunu terk ederek, gerillalara katılmak üzere Ürdün’ün başkentinden ayrılmasına yol açtı.[3] Kurduğu Cephe’nin Marksist olduğunun kanıtı ise yine kendi ideoloji ve stratejisinin maddeler halinde yayımladığı bildirgesinin üçüncü maddesinde açıkça göze çarpıyor madde şunu söylüyor : ‘’3- Dünya görüşümüz, Marksist-Leninist’tir. Leninist Parti modelinden yanayız. Bu; demokratik merkeziyetçiliği, eleştiri ve özeleştiriyi ve liderliğin ortaklığını (yani tek bir kişinin önderliğini reddetmemizi) kabul etmemiz anlamına gelir.[4]

Yukarıdaki paragrafta George Habbaş’la birlikte Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nden de söz etmiş olduk şimdi ise bir partiden söz etmek gerekirse o kesinlikle Filistin Komünist Partisi olmalıdır. Günümüzde faaliyetlerini sürdüren Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi’nin Parti kesimiyle aynı yöntemleri uygulayan FKP aynı şekilde gizlidir(illegal) ve genel sekreterinin adı gizli tutulmaktadır. İsrail devleti kurulmadan önce komünizme inanmış Filistinliler ve Yahudiler bir araya gelerek Özgürlük Komitesini kurdular. Bu komite 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasına dek faaliyetlerini sürdürdü.[5]

İşin Marksizm kısmına gelecek olursak yine aynı kaynağa başvurmamız gerekiyor. Partinin illegal olmasından dolayı genel sekreteri olduğu öne sürülse bile kendini büro üyelerinden biri olarak tanıtan Süleyman Necceb, Marksizm-Leninizm ilkelerine bağlılığını şöyle anlatıyor: ‘’Marksizm-Leninizim ilkelerine, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne ve onların programına bağlıyız’’, ‘’SSCB ile, Orta Doğu ve Filistin sorunlarının çözümü için önerdiğimiz Uluslararası Konferans çerçevesinde yapılacak görüşmeler hususunda tam bir anlaşma içindeyiz. Ayrıca SBKP ile her 2 taraf için eşitlik ve bağımsızlığın öngören bir temelde, dost ve yoldaşça ilişkiler içinde bulunmaktan ötürü de onur duyuyoruz’’ işin maddi boyutuna verilen cevabı ise ‘’Sosyalist ülkelerin maddi destek verme âdeti yok. Onlar bize silah, tıbbi malzeme ve öğrencilerimize de burs verirler, hastanelerini bize açarlar. Biz ekonomik olarak, Filistin halkının gücüne ve Arap ülkelerine dayanıyoruz. Sosyalist ülkelerden ise manevi destek görüyoruz.’’[6] aynı röportajda asıl konumuza destek çıkacak bölüm ise Türkiye sorusu oluyor. Türkiye’den yeterli destek gelmediği konusunda sitem ediyor. Burada sözü geçen Türkiye dönemin hükümetidir Türkiyeli Marksistler değil zira onların ödediği bedeller bilinmektedir ileride değineceğim.

1. Filistin Direniş Hareketi nasıl ortaya çıkmıştır?

50’li yıllarda oluşan 1965’te ilk kurşunu atan Filistin Direniş Hareketi, halkın biricik umudu oldu. Yaygınlaştı, gelişti. Ülkenin kurtuluşu için Halk Savaşı stratejisi ve gerilla taktiğini izledi[7]. Filistin Direniş Hareketi’nin öncelikle bu raddeye ulaşmasının temel nedeni Diaspora’da yaşamalarına rağmen ulusal bilinci asla yitirmeme ve anavatanına ölümüne bağlılık yatıyor.

1939 yılına kadar Filistinliler, kendi sınırları ve biraz da ilkel yöntemleriyle, İngilizlerin desteğiyle Avrupa’dan Filistin’e kitleler halinde göç eden Siyonistlere karşı ülkelerini savunmaya çalışmışlardı. 1920, 1921, 1923, 1929 ve 1933’de birçok kez ayaklanarak, tamamen dinsel içerikli bu Siyonist gizli işgale karşı çıkmayı da denememiş değillerdi ancak bu ayaklanmaların, çoğu, her iki taraftan insanların yaşamlarını yitirmeleri ve somut hiç bir şey elde edememeleriyle sonuçlanıyordu.[8]

a. El Fetih ve El Asifa’nın doğuşu

Filistin’in politik tavrını ortaya koyan ilk gizli örgüt El Fetih oldu. Mülteci kamplarında doğup büyümüş olan, Hep Arap ülkelerinden medet uman büyüklerinin hatalarının farkına varan, uluslararası barış ve yardımlarla geçinmek zorunda bırakılmalarını büyük tepkiyle karşılayan ve en önemlisi Filistinlilik bilinci ve kimliğini diri tutan genç kadın ve erkekler bir araya gelerek El Fetih ve El Asifa’yı kurdular.[9]

El Fetih’in Marksist yaklaşımının en büyük kanıtı ise ilkelerinde gizlidir.

– Anayurdun kurtuluşu için tek yol devrimci şiddettir.

– Bu şiddet halk kitlesi tarafından uygulanmalıdır.

– Bu devrimci şiddetin amacı işgal altındaki bütün Filistin topraklarından Siyonistlerin varlığını politik, ekonomik ve askeri olarak silmektir.

– Devrimci eylem herhangi bir devletin ya da partinin kontrolünden bağımsız olmalıdır.

– Devrimci eylem uzun süreli olacaktır.

– Devrim özünde ve başlangıç olarak Filistin kaynaklı, yayılma ve uzantıları ise Araptır.[10]

Türkiye ile etkileşimlerde ise İntifada’nın önemli isimlerinin Ömer El Kasım ve Yakup Ude’nin daha farklı yönleriyle Türkiye’deki hareketten faydalanmak istediklerini Faik Bulut’un derlediği İntifada anılarının içinde yer aldığı kitabından öğreniyoruz.

Yapıtta ‘’Birçok kez özel toplantılarda, arasıra genel eğitim çalışmalarında devrimci örgütlenme tarzından söz ettim. Özellikle Türkiye’deki örgütlenme deneyimini aktardım. Elverdiğince nesnel bir konumda THKO(Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu), THKP-C ( Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi), TKP ( Türkiye Komunist Partisi), TİİKP/TİKKO ( Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi / Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu) örgütsel anlayışlarını sunmaya çalıştım.’’[11]

Yine aynı kaynaktan Türkiyeliler hakkında ön yargılı ve olumsuz düşüncelere sahip insanlar olduğunu öğreniyoruz. Yapıtta ‘’ Ben tecrit hücrelerinden toplu koğuşlara indirildiğimde, ilk karşılayıp bir-iki Türkçe sözcükle hoş geldin diyenlerden biri de Abu Muhammed İdi. Osmanlı ordusunda İngilizlere karşı savaştığını hala gizlerdi. Hiçbir örgüte mensup olmadığını söyler Arafat’a toz kondurmazdı. Hapisteki örgütler arası anlaşmazlıklara canı sıkılır, parmağıyla gardiyanı göstererek ‘’işte düşman’’ derdi. Osmanılıları sevmezdi ve ‘’Türkler bizi sömürdü, lanet olsun böyle Müslüman kardeşliğine. Ama ben seni sevdim. Çünkü bizim için oralardan geldin. İbaresini sık sık kullanırlardı.’’[12] Abu Muhammed’in Müslümanlık ve Türklük bağlantısı kurarak yaptığı sitem aslında Türkiye’deki Müslüman değil de Sosyalist kesimin Filistin’de yaşanan olaylara ilk ve daha duyarlı olmasının ispatıdır. Filistinlilerin sitemi sadece Abu Muhammed ile sınırlı kalmıyor, Ceylan Göllüce’ni sürgündeki öğrenci liderleriyle yaptığı röportajda Türkiyeli öğrencilere de sitem dolu bir cevap veriliyor. Cevapları ise şöyle ‘’ Güney Amerikalı, İrlandalı, Amerikalı öğrencilerle ilişkimiz var da, yakınımızdaki Türkiyeli öğrencilerle yok. Bu çok acı… Şu anda birbirimize uzak gibiyiz, oysa onların bizim için olumlu duygular taşıdıklarını biliyoruz. Türkiye’de sosyalist ve devrimci öğrencilerin Filistin sorununa sahip çıkıp, eylemler yaptıklarını duyuyoruz. İşgale karşı Filistin’deki mücadeleye omuz vermelerini talep ediyoruz ve onlara çok teşekkür ediyoruz. Bizden onlara selam götürün. Bizi arasınlar. Filistinli Öğrenciler Birliği’nin merkezi Tunus’tadır. Bir de Londra’da Filistinli Öğrenciler Genel Birliği var. Orta Doğu’da yaşıyorsunuz ve oranın bir parçası olmalısınız. Amerikalı ve İngiliz değilsiniz. Ortak bir kültürden geliyoruz, hepimiz Müslümanız. Yani otak dinden gelen birçok ortak yönümüz var. Karşı karşıya gelsek
hiç yabancılık çekmeyiz. Ortak eylemlerimiz olmalı’’[13]

2. Filistin’e Giden Türkiye’li Gençler

1960 sonrası Türkiye’den Filistin’e ilk kez Gaziantepli Abdülkadir Yaşargün ile Mustafa Çelik isimli gençler, 1 Ekim 1968 tarihinde gitti. Mustafa Çelik, 8 Haziran 1969 tarihinde Filistin’deki bir çatışmada öldü.[14]
Türkiyeli Sosyalistler ve Filistin demişken asla es geçilmemesi gereken üç isim vardır. Elbette orada düşen her insan veya savaşan her insan aynı değerdedir fakat bu üç isim daha ön plana çıkmıştır. Bunlardan birisi bu konuda bıraktığı eserler sayesinde döneme ışık tutması ve İsrail zindanlarında geçen 7 yıllarıyla ismini duyuran Faik Bulut, ikincisi Türkiye sol figürünün en popüler ismi olan Deniz Gezmiş, üçüncüsü ise günümüz sol kesimi tarafından sıcak cepheden geldikten sonra Türkiye’de aynı mücadeleyi sürdürmediği için eleştiren Yusuf Küpeli’dir.

a. Faik Bulut :

Faik Bulut hakkında kendi yazdığı daha çok anı türü olan kaynaklarına başvurmak en doğru seçim olacaktır. Filistin’e gidişindeki zorluğunu, orada yaşadığı zorlukları kendisinin büyük bir samimiyetle yazdığı Filistin Rüyası adlı kitabında bulabiliriz. Faik Bulut, Cafer isimli örgüt yöneticisinin telkinleriyle kaçakçı görünümü altında Filistin’e ulaşmıştır. Bir kaçakçı vasıtasıyla önce Suriye’de Halep’e oradan görevine geri dönüş yapan bir askerle birlikte Şam’a geçmiştir. Suriye’de Filistin direniş örgütlerine katılma süresi ise çok sancılı geçmiş, devamlı olumsuz yanıtlar almıştır. Fakat sırasıyla El-Fetih’in beyni, bir çok gerilla eylemine imzasını atan, bugün bile sırrı çözülemeyen Kara Eylül örgütünün kurucusu olarak suçlanan, İsrail istihbarat örgütü MOSAD’a köstebek sokan nihayet İntifada’yı yönlendiren bu nedenle de Tunus’taki bürosunda İsrail ajanları tarafından katledilen Abu Cihad kod adlı El Vezir ve Filistin Direniş Hareketi’nin dünyada en tanınmış isimlerinden Yaser Arafat ile tanışma şansı bulmuştur. Direniş hareketine katıldıktan sonra uğradığı bir İsrail baskınında silahlı çatışmada tutsak düşmüş ve 7 yıl iki ay tutsak düşmüştür.[15]

b. Deniz Gezmiş :

Deniz Gezmiş, sol figür arasında en çok tanınan isim olmasına Filistin’de çarpışması da etkilidir. O dönem FKF başkanı da olan Mahir Çayan’a en yakın isimlerden Yusuf Küpeli’ninde içinde bulunduğu bir grup olarak Suriye üzerinden Filistin’e ulaşmaya çalışmışlardı. Tutsak düşüp, sorgulandıktan sonra kamplara katılabilmiştir. Filistin direniş hareketi içerisinde bulunan etkili isimlerle görüş alışverişi de yapma imkanı bulmuştur. Sadece teorik değil silah ve savaş konusunda donanımını arttırıp 2 ay sonra Türkiye’ye dönmüştür. Deniz Gezmiş’in Filistin’e gidip gelmesi kendi hareketinden insanları da etkilemiştir. Suriye üzerinden Ürdün-Amman’a geçen 13 kişi, El-Fetih liderlerinden Ebu Cihad ile görüşür. Hüseyin İnan ve arkadaşları, El-Fetih’in eğitim kamplarında askeri eğitimin yanı sıra Türkiye’den götürdükleri bazı kitapları okuyup tartışarak teorik eğitim de yaparlar. 13 kişilik gruptan eğitim sonrası ve esnasında ayrılanlar, geri dönüp kadro getirmeye çalışanlar ve temelli dönenler olmuştur. Hüseyin İnan ve 15 kişilik grubu Türkiye’ye döndükten sonra bazıları kurtulup, bazıları tutuklanıp bazıları ise sorgulandıktan sonra serbest bırakılmıştır.[16]

c. Yusuf Küpeli :

Yusuf Küpeli, Türkiye sol siyasetinde bir dönemler zirveye oynayan isimken Filistin’den dönüşten sonra silahsızlanma yolunu seçerek aynı sıcaklığı taşıyamadığı için hep sol cenah tarafından eleştirilmiştir. Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği’nden Meryem Özsöğütle yaptığım röportajda kendisi de bu konu hakkında konuştuğu ve yaptığının birbirini tutmayan ve cesaret eksikliği noktalarına değinmiştir. Yusuf Küpeli bir dönemler Mahir Çayan gibi isimlerinde bulunduğu SBF FKF çizgisinin başkanlığını yapmış biridir ve şuan İsveç’te siyasi mülteci olarak yaşamını sürdürmektedir.

Filistin günlerinin başlangıcıyla ilgili olarak ‘’Filistin’e gidiş işini bana Deniz açmıştı. Ben zaten gidecektim. Benim Filistin’e gidişimle onların gidişleri böylece çakışmış oldu. Ben, onların yanında bir arkadaştım.’’[17] Diyerek anlatmıştır.

3. Ölenler :

1972 yılından bugüne kadar, İsrail’e karşı savaş sürecinde hayatını kaybeden, Türkiyeli (Türk-Kürt ve Arap asıllı) devrimcilerden ulaşabildiklerimin isimleri ve ölüm tarihleri.

1- AMET ÖZDEMİR (1973)

2- BORA GÖZEN (1973)

3- CAFER TOPÇU (1973)

4- GÜROL İLBAN (1973)

5- KERİM ÖZTÜRK (1973)

6- ŞÜKRÜ ÖKTÜ (1973)

7- YÜCEL ÖZBEK (1973

8- KEMAL ERGİN (1981)

9- HÜSEYİN GÖKDEMİR (1981)

10- MUSTAFA KESKİN (1982)

11- AHMET ÇOLAK (1982)

12- İMAM ATEŞ (1982)

13- MUSTAFA ÇETİNER (1982)

14- SÜLEYMAN TUĞCU (1982)

15- KEMAL ÇELİK (1982)

16- İSMET ÖZKAN (1982)

17- A. KADİR ÇUBUKÇU (1982)

18- MEHMET ATMACA (1982)

19- VELİ ÇAKMAK (1982)

20- ABDULLAH KUMRAL (1982)

21- SEMİH ÖZBAY (1982)

22- SÜLEYMAN KILIÇ (1983)

23- HANNA MAPTUNOĞLU (1984)

24- VEDAT ERDAL (1984)

25- SELAHATTİN KAYA (1984)

26- KUVVETTİN KÜLEKÇİ (1984)

27- CEVAT SAİM ÇELEN (1986)[18]

Türkiye’den Filistin’e gidenler Türkiye soluna öyle ya da böyle çok şey öğretmişlerdir. Türkiye siyaset sahnesinde bir saygınlık kazandırmışlardır. Çünkü bu konuya ilk gerçek manada değinen onlar olmuşlardır hayali dizi karakterleri gibi değil gerçekten oradaki namluların sıcaklığını iliklerine kadar hissetmişlerdir, canlarını vermişlerdir ve taşıyabildikleri kadar oradaki ateşlerini Türkiye’ye taşımışlardır.



KAYNAKÇA

Adil Okay, 12 Eylül ve Filistin Günlüğü, Ütopya Yayınevi, Ankara, 2009, s.327

Aslan Akyar, Deniz Gezmiş, İzmir, İlya İzmir Yayınevi, 2012, s.196

Ceylan Göllücü, Filistin Kazanacak, İstanbul, Belge Yayınları, Temmuz 1988, s.208

Çelik Bilgin, Türkiye’de Marksist Damar Var, İstanbul, Dönem Yayınevi, 1991, s.128

Faik Bulut (Der.) , Filistin’de Zafer Tarlaları İntifada Dersleri, Kasım 1990

Filistin Rüyası, İstanbul, Kaynak Yayınları, 1991, s.240

Fawaz Turki, Bir Mültecinin Anıları: Filistin Sürgünü, İstanbul, Metis Yayınları, Mayıs 1986, s.16

Turhan Feyizoğlu, Denizler ve Filistin, İstanbul, Alfa Yayınları, 2011, s.169


*Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü
[1] Çelik Bilgin, Türkiye’de Marksist Damar Var, İstanbul, Dönem Yayınevi, 1991, s.1

[2] Age, s.1

[3] Ceylan Göllücü, Filistin Kazanacak, İstanbul, Belge Yayınları, Temmuz 1988, s.68

[4] Age, s.70

[5] Age, s.74

[6] Age, s.75

[7] Faik Bulut (Der.) , Filistin’de Zafer Tarlaları İntifada Dersleri, Kasım 1990, s.160

[8] Göllücü, Filistin Kazanacak, s.98

[9] Age, s.100-101

[10] Fawaz Turki, Bir Mültecinin Anıları: Filistin Sürgünü, İstanbul, Metis Yayınları, Mayıs 1986, s.113

[11] Bulut, Filistin’de Zafer Tarlaları İntifada Dersleri, s.138

[12] Age, s.141

[13] Age, s.138

[14] Aslan Akyar, Deniz Gezmiş, İzmir, İlya İzmir Yayınevi, 2012, s.196

[15] Faik Bulut, Filistin Rüyası, İstanbul, Kaynak Yayınları, 1991, s.48-83

[16] Turhan Feyizoğlu, Denizler ve Filistin, İstanbul, Alfa Yayınları, 2011, s. 17-35

[17] Akyar, Deniz Gezmiş, s. 197

[18] Adil Okay, 12 Eylül ve Filistin Günlüğü, Ütopya Yayınevi, Ankara, 2009, s.327

http://fraksiyon.org/filistine-giden-turkiyeli-marksistler/



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Marksistler neden siyaset yapıyor? umut 0 4282 23.01.2014- 13:06
Konu Klasör Marksistler tartışıyor: Kobane'de devrim mi oldu? denizcan 5 4170 13.03.2015- 15:38
Konu Klasör Cehenneme Giden Yol dayanışma 0 2970 06.06.2015- 16:49
Konu Klasör İki işgal ve cumhuriyete giden yol umut 0 3035 01.11.2015- 15:18
Konu Klasör Seçime giden Türkiye'de ne yapmalı? melnur 1 492 08.03.2023- 01:18
Etiketler   Filistin’e,   Giden,   Türkiyeli,   Marksistler
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS