SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Faşizme karşı HAZİRAN Birliği           (gösterim sayısı: 2.036)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: dayanışma
Konu Tarihi: 18.10.2015- 12:36


Faşizme karşı HAZİRAN Birliği

AKP-Saray rejiminin mezhepçi faşist doğrultuda geliştirdiği bu kuşatmaya karşı, halkın HAZİRAN Birliği’ni sağlamaya yönelen bir politikalar bütünlüğüne ihtiyaç var

Resim Ekleme  
ÖNDER İŞLEYEN

Türkiye tarihinin tek bir saldırı ile resmi rakamlara göre 102 insanımızın öldürüldüğü en büyük katliamına tanık ve muhatap olduk. Geleceğimizde derin izleri olacak bu katliama ilişkin bugün ne söylesek eksik kalacaktır. Ancak, katliamın ardından sürdürülen tartışmalara ilişkin bazı satır başlarına değinerek, en azından güncel mücadelemizin doğrultusu noktasında saptamalar yaparak yaşanan sürece ilişkin ’ne oldu, neden oldu ve ne yapmalı’ sorularının yanıtlarını vermek devrimci bir görev olarak önümüzde duruyor. Bir yanıyla her şey kaotik ve anlaşılması güç görünüyor. Bunun nedeni, kaosu besleyecek ve olayı anlamayı güçlendirecek dezenformasyon ve akla mantığa uymayan birçok teorinin katliamın hemen ardından boca edilmesi. Ortalık epeyce karışık. Ama bir yanıyla da her şey alabildiğine sade ve anlaşılır. Neden yapıldığı da nasıl yapıldığı da tüm çıplaklığıyla gözümüzün önünde duruyor: Bu katliam, AKP-Saray rejiminin mezhepçi faşist doğrultuda hem içeride hem dışarıda ( Suriye, Libya, Irak vb.) geliştirdiği baskı-savaş ortamının doğrudan bir sonucudur.

Katliamın hedefinde de ülkenin ilerici-demokrat muhalefet birikimi, halk kesimleri özcesi Haziran Birliği var. Mücadelemiz de bu gerçekler üzerinden şekillenmeli.

I AKP-Saray rejimi, Gezi Direnişi’nin ardından eskisi gibi yönetemiyor ve ülke, uzun zamandır, anayasal sınırların ötesine geçilerek fiilen inşa edilmiş bir tip faşizmle idare ediliyor. Giderek daralan bir çekirdek etrafında yukarıdan aşağıya biçimlenen baskı gücü ve buna paralel yargıdan-medyaya ve pek çok alana uzanan denetim-kontrol mekanizmaları, sokağa uzanan polis-faşist militer vurucu yapıları –ve bunun parçası karanlık odaklarıyla- AKP-Saray rejimi ayakta kalmaya çalışıyor. Muhalefete yönelik artan baskılar, savaşla birlikte başka bir boyuta taşındı.

Muhalefetin, halkın tümüyle sindirilmesi noktasında faşist-militer güçlerin saldırıları ve bindirilmiş kuvvetlerle yapılan mitinglerle –kendi etki alanını genişletmeye değil- doğrudan karşısındaki bloku bastırmaya yönelen karşı-Gezi olarak ifade ettiğimiz bir pozisyona geçildi. Bu düşük yoğunluklu bir iç savaş durumunun tedrici olarak hayata geçirilmesi, bunun bir yanında da sıkıyönetim uygulamalarıyla ülkenin tümünün kontrol altına alınmasına yönelik bir girişimdi. Katliam, düşük yoğunluklu iç savaş ortamının bir parçası olarak gerçekleşti.

II Suriyelileşme olarak da tanımlayabileceğimiz bu düşük yoğunluklu iç savaş, Suriye’nin iç savaş hattıyla bütünleşik olarak şekilleniyor. Suriye, emperyalist müdahalenin sonucunda etnik-mezhepsel bir iç savaşa sürüklenirken, AKP içerde-dışarda mezhepçi faşist bir cepheleşme ile savaşa dahil oldu. Bu cepheleşme IŞİD ve benzeri yapılarla AKP’nin iç içe geçtiği, Türkiye’nin savaş üssü haline geldiği bir noktada, giderek bölgesel savaşın tüm güçleri için savaş aynı zamanda Türkiye’nin içindeki bir savaşa da dönüştü. Bu nedenle gerçekleştirilen katliam, Suriye üzerinde devam eden savaşın Türkiye topraklarında sürdürülmesidir.

III Ankara mitinginin belirleyici özelliği, Gezi sürecinde yan yana gelenlerin emek-meslek örgütlerinin çağrıcılığında bir araya geliyor olmasıydı. 7 Haziran’ın ardından başlayan savaş sürecinde silahların gölgesinde ve Sarayın faşist kuşatması altında etkisiz kalan toplumsal muhalefetin ortak sesinin çıkacağı, bir anlamda Haziran Birliği’nin sokakta inşasına yönelik bir adımdı. Bu anlamda da barışı AKP ile Kürt hareketi arasındaki bir mesele olmanın ötesine taşıyacak da bir müdahaleydi. Katliamın 7 Haziran’dan 1 Kasım’a uzanan süreçte başlatılan ve Suriye’de Kürt hareketine karşı sürdürülen savaşa yönelik nedenleriyle birlikte bu yönü de gözden kaçırılmamalı. Bu anlamda katliam, mezhepçi faşist karşı-Gezi cephesinin, Gezi direnişinden başlayarak gelişen direnme damarlarının kesilmesi, toplumsal muhalefetle ilerici-demokrat halk kesimleri arasındaki bağlantının zayıflatılması ve halkın tümüyle sindirilmesini hedefleyen bir eylemiydi.

IV Katliam sonrasında gündeme gelen kimi değerlendirmelere değinmekte de fayda var. Bir kesim katliamın hedefinin AKP olduğunda ısrarcı. Aydınlık çevresi ve benzer yapılar, katliamın AKP’yi, Suriye’deki bir Kürt devletine ikna etmek yapıldığı yönündeki değerlendirmeleriyle, muhalefeti AKP-Saray rejiminin arkasında dizilmeye çağıran bir tutum içindeler.

Yine katliam sonrasında gündeme gelen darbe-cunta tartışmalarının da muhalefet hareketini saptırıcı bir noktada olduğunu söylemek mümkün. Kuşkusuz ki, Gezi’den başlayarak şekillenen bir ara rejim süreci içinde önümüzdeki dönemde çok daha kaotik olayların/karşı reflekslerin yaşanabilme ihtimalinin de olduğu açık bir dönemden geçiyoruz. Ancak bugün toplumsal muhalefetin, tüm çürümüşlüğüne rağmen başat bir güç olmaya devam eden AKP-Saray rejimine karşı sade bir karşıtlık içinde mücadele etmesine. Bu noktada geçiş döneminin özelliği olarak sürecin kimi noktalarda –restorasyon arayışı, yumuşak geçiş vb. gibi – çatallaşan yönlerine karşı mücadele ikincildir. Toplumun geri çekilmesine ya da AKP rejiminin bir biçimine razı edilmesinin önüne geçebilmemiz de böyle başarılabilir.

V Şimdi asıl mesele, bütün yaşananları soyut bir barış çağrısına bağlamadan, barış mücadelesini de içine alan anti-faşist bir mücadele ve birliğin hayata geçirilmesidir. Suriye’deki emperyalist müdahalelerin yarattığı etnik-mezhepsel çatışma içinde yaşanan kaosla birlikte, ülkemizde AKP-Saray rejiminin mezhepçi faşist doğrultuda geliştirdiği bu kuşatmaya karşı, halkın HAZİRAN Birliği’ni sağlamaya yönelen bir politikalar bütünlüğüne ihtiyaç var. Böylesi bir arada mücadele zeminlerinin inşası, devrimci bir halk muhalefetinin daha etkin bir biçimde gelişerek, kendi dışındaki sol-ilerici güçleri de etkilemesi ile mümkün olabilir.

Bugün esas odaklanmamız gereken nokta, faşizme karşı halkın örgütlü ve dayanışmacı mücadele mevzilerini yaratma mücadelesini güçlendirmektir. Katliam sonrasında ortaya çıkan öfke, yaratılmak istenen karamsarlık ve geri çekilmeyi dağıtan bir dalga kıran oldu. Bu tür bir aradalıklarla birlikte, esas olarak bugün ülkenin en örgütsüz gücünün toplumun ilerici-demokrat kesimlerinin, devrimcilerin olduğu gerçeğini görerek faşizme karşı mahalle mahalle, iş yeri iş yeri, sokak sokak örgütlenme noktasındaki çabaları yoğunlaştırmaktır. Uzun sürecek bir kaosun içinde, sürecin yönünü etkileyecek bir siyaset ancak böyle oluşturulabilir. Önümüzdeki kısa sürede nasıl gelişmeler yaşanırsa yaşansın, kökleşmiş gericilikle, mezhepçi temelde şekillenen radikalizm ve etnik-mezhepsel ayrımlarla parçalanmış olan toplumsal yapı, bölgesel güç mücadelelerinin yansımaları ile birlikte ekonomik-sosyal krizin sarsıntılarıyla önümüzdeki dönemde daha derin çelişki ile yüz yüzedir. Muhalefetin buna uygun konumlanması, mevzilenmesine ihtiyaç var.

VI 9 Ekim gecesinde, memleketin dört bir yanından yola çıkan insanların coşkusu, neşesi hâkimdi. Uzun bir zaman sonra, bir arada olmanın gücüyle molalardan, otobüslerden paylaşılan fotoğraflarla doldu o gece. Gelemediği için üzülenlerin sesi, sabahı sabırsızlıkla bekliyorum diyenlerin sesine karışmıştı. Bir arada olmaya, üzerimize çökertilen karanlığa karşı bir umut ışığı yakmaya ne de çok ihtiyacımız varmış, diye düşündük. 10 Ekim sabahında, tüm bunları bombaladılar. Güzellikten, iyilikten yana ne varsa bir çırpıda öldürmek, yok etmek istediler. İstiyorlar ki memleketin her bir karesi onların gerici karanlığı ile dolup taşsın, zerre bir umut dahi kalmasın. Ama ne yaparlarsa yapsınlar üzerine arkadaşlarımızın düştüğü bu taş toprak, kara dumanların yükseldiği bu gök, yürüdüğümüz o sokaklar, meydanlar, bu memleket asla onların olmayacak.

Şimdi birlikte yaralarımızı saracağız. Dayanışmanın inceliği ve güzelliği ile birbirimizi iyileştireceğiz. Aynı zamanda memleketi zalimlere terk etmeyeceğimizi dosta-düşmana göstereceğiz.

Yaşadık, tanığız ve muhatabız! Tarih de tanık olsun ki sonunda biz kazanacağız!

Birgün



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Eskişehir'de sosyalislerden ortak eylem: Gericiliğe ve faşizme karşı laikliği ve özgürlüğü savunuyoruz... melnur 0 768 25.05.2022- 01:07
Konu Klasör Demirtaş’tan mahkeme heyetine: Seçime hazırız, hodri meydan! melnur 0 727 08.07.2022- 04:47
Konu Klasör 'Komünist partiler baskıcı yönelime hazırlık yaparken iyimserlik de çoğalıyor'... melnur 0 589 08.11.2022- 05:31
Konu Klasör Sosyalistlerin ve yoksulların güç birliği... melnur 0 736 29.08.2022- 08:36
Konu Klasör Sosyalist Güç Birliği yola çıkıyor melnur 11 1746 17.01.2023- 00:53
Etiketler   Faşizme,   karşı,   HAZİRAN,   Birliği
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS