SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Ha IŞİD ha şeyh Said           (gösterim sayısı: 4.410)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: ayhan
Konu Tarihi: 24.10.2015- 19:36


Ha IŞİD ha şeyh Said

Resim Ekleme  

Şeyh Said’i ananlar Ankara katliamını kınayabilir mi...


  Siyasi olay ve kişilere dair anmaların gerçekleştirilmesi elbette olağan bir durumdur. Fakat burada altı çizilmesi gereken nokta, anmayı gerçekleştiren öznenin, bunu politik bir sahiplenme düşüncesiyle gerçekleştirdiğidir. Diğer türlüsü zaten eşyanın tabiatına aykırıdır. Yine bu anmalara gerekçe olarak sunulacak bir başka etken ise, anmaya konu durumun, tam bir düşünsel sahiplenme ile gerçekleştirilmese de, anılacak kimse ya da olayın, halk nezdinde bulduğu karşılıktan dolayı, anmanın gerçekleştirilmesi gerektiği savıdır. Diğer bir ifade ile halkın yoğun teveccühü dolayısıyla, siyaseten bu anmalar yapılır. Burada ise çok açık bir biçimde, anmaların siyasi çıkarlar için kullanılması, daha açık bir ifade ile siyasi rant vardır.

Bu girizgâhı HDP ve öncülü siyasi partilerin Şeyh Said anmaları dolayısıyla kaleme aldık. Bu anmalardan sonuncusunun geçen hafta Hollanda’da düzenlendiğini de yine basından okuduk. Üstelik bu anmada HDP’nin yanında bir yapı daha vardı: Kürdistan İslami Gençliği! Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki, İslam inancında mevlüd olgusunu kabul edenler, bu durumu, ölen kişinin varsa azabının azaltılması, yoksa cennetteki derecesinin yükseltilmesi için ifa ettiklerini dile getirirler. Bu anlamda Şeyh Said için HDP tarafından gerçekleştirilen mevlüdün dini boyutu bu gerçekliğe denk düşer.

"ŞEYH SAİT VE ARKADAŞLARI KÜRTLER’İN İTTİFAKINA ÇOK BÜYÜK ÖNEM VERİRLERDİ"

Öte yandan Şeyh Said anmaları, HDP ve öncülü siyasi hareketler tarafından geçmiş yıllarda da düzenlenmiştir. Onun için söz konusu ismin, HDP ve selefleri tarafından açıkça sahiplenildiğini görmemiz gerekiyor. Örneğin daha bu yılın yaz ortasında düzenlenen Şeyh Said anmasına HDP milletvekilleri Nimetullah Erdoğmuş, İmam Taşçıer, Adem Özcaner katılım göstererek desteklerini sunmuşlardır. Dahası bu anmada vekil Erdoğmuş şu ifadeleri kullanmıştır:

"Bugün ne yazık ki bulunduğumuz yerde Kemalizm zihniyeti halen aynı noktada hiçbir mesafe almadan bir devir daim yapmaktadır. Neden? Çünkü Şeyh Said ve arkadaşlarının idam edildikleri bu mukkades meydanda onların kabristanları halen meçhul olarak durmaktadır"  

Yine 2011 yılında gerçekleştirilen Şeyh Said anmasına Leyla Zana, Adil Kurt, Nazmi Gür, Nursel Aydoğan, Hasip Kaplan, Hamit Geylani, Osman Baydemir ve Altan Tan katılmış ve o anmada Osman Baydemir;   “Şeyh Sait ve arkadaşları Kürtler’in ittifakına çok büyük önem verirlerdi. Allah’a çok şükür bu ittifak bügün büyümüş durumdadır. Alllah Kürdistan’ı ve mazlumları korusun." sözleri ile Altan Tan’da "Bunlar İslami duruş ve İslami terminoloji ile başkaldıran insanlardır. Kürt şahsiyetlerin milli, İslami kimlik ve dini duruşları göz ardı edilmemelidir. Bunu en çok gözardı etmemesi gerekenler Kürt Müslümanlar olmalıdır. Bizim din konusunda kimseden öğrenecek bir şeyimiz yoktur" değerlendirmesi ile Şeyh Said’i saygı ve hürmetle anmışlardır.

Şeyh Said kimdir peki? Politik kimliği, dünyaya bakış açısı ve tarihte savunduğu görüşler nelerdir? Bu soruların yanıtlarına geçmeden önce anılan ismin 1925 yılında bazı büyük aşiretlerinde desteğini alarak kürt-islam temelli rejim perspektifi doğrultusunda bir isyan başlattığını hatta kimi kaynaklara göre on bin kişilik bir ordu ile Diyarbakır’ı kuşatma altına aldığını belirtelim.   Uzatmayalım, süregelen çatışmalar sonrasında isyan bastırılır ve Şeyh Said ile birlikte 46 kişi idam edilir.

Gelelim yukarıdaki soruların cevaplarına. Şeyh Said varlıklı bir ailenin çocuğudur ve Nakşibendi tarikatında şeyhliğe kadar yükselmiştir. Aynı zamanda bir kürt lideri olarak da bölgede ağırlığı olan bir isimdir. Politik kimliğine gelince, Şeyh Said açıkça, İslam esaslarına göre kurulacak bir devleti savunmaktadır. Bu yanıyla teokratik ve monarşik bir dünya görüşüne sahiptir. Feodaldir, bölgenin önemli isimlerinin başında gelir hatta. Örneğin Türkiye Sosyalist hareketinin önemli isimlerinden olan Hikmet Kıvılcımlı, Şeyh Said şahsında vücut bulan ayaklanmayı, “feodallerin devrimci kapitalizme yönelen karşı-devrimci bir saldırısı” olarak tanımlar. Yine dönemin Türkiye Komünist Partisi, ayaklanmaya karşı şöyle tepki gösterir:

“Yobazların Sarıkları Yobaz zümresine kefen olmalı! Yobazlarıyla, Ağalarıyla, Şeyhleriyle, Halifeleriyle, Sultanlarıyla birlikte kahrolsun Derebeylik!”  

Benzer görüşler Komintern ve Sovyetler Birliği tarafından da ifade edilir. Uğur Mumcu da ayaklanmanın Kürt-İslam niteliğine vurgu yapar ve beraberinde şu görüşleri paylaşır:

“..ancak, Nakşibendi şeyhlerince hazırlanan ve ‘İslami düzen’ kurmayı amaçlayan bir ayaklanmanın ‘ilericiliğine’ hiçbir ideolojide dayanak bulunacağını sanmıyoruz”

ŞEYH, KİM ADINA, NELERİ SAVUNMUŞ.

Şeyh Said tarafından gerçekleştirilen isyana dönük yaklaşım en azından sosyalist kesimin çok büyük bir bölümü için kürt- islam temelli, feodal bir ayaklanma olarak tanımlanır. İsyanın “kürt” rengine yazımızın sınırları dahilinde değinmemekle birlikte Şeyh Said’in İslamcı dünya görüşünü anlamak bakımından çeşitli vesilelerle onun tarafından dile getirilen düşünceleri sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bakalım Şeyh, kim adına, neleri savunmuş.

“Medreseler kapatıldı. Din ve Vakıflar Bakanlığı kaldırıldı. Din mektebleri Millî Eğitim’e bağlandı. Gazetelerde bir takım dinsiz yazarlar dine hakaret etmeye, Peygamberimiz’e dil uzatmaya cesaret ediyorlar. Ben bugün elimden gelse bizzat dövüşmeye başlar ve dinin yükseltilmesine gayret ederim.“   Şeyh Said’in köylülere verdiği bir vaazda dile getirilen bu sözlerden de açıkça anlaşılacağı üzere, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı açıkça bir isyan hedefi vardır. Fakat sözlerin dozu bunlarla da sınırlı değildir. Bakın Hormok aşiret reislerine yazdığı bir mektupta Şeyh Said neler demiş:

Hormok aşiret reislerine!

Esselamü Aleyküm verah-metullahi ve berekatühü, lehül hamd vel minne Hidayet-i Rabbani ile Din-i Mübini Ahmediye’yi kâfir olan M. Kemal’in yed-i zulmünden (zalim elinden) tahlis etmek (kurtarmak) gazası niyetiyle Şuşara hareket edildi. Bu gaza ve cihadın mezheb ve tarikat tefrik edilmeden La ilah illallah Muhammedün Resulullah diyen bütün İslam muvahhidleri üzerine farz olduğundan minnel kadim memleketimizde büyük bir gayret ve şecaat sahibi olan müslüman aşiretinizin de Şeriat-ı Garra’yı Ahmediye’ye ve bu cihad-ı ekbere ittiba edeceğinize itimadım berkemaldir.

Ya eyyühel ensar!

Dinimizi ve namusumuzu bu mülhidlerin (kafirlerin) elinden kurtaralım. Size istediğiniz yerleri verelim. Bu dinsiz hükümet bizi de kendisi gibi dinsiz yapacaktır. Bunlarla cihad farzdır. Allah yolunda cihad edin ve öldürün.

4. Kanuni Sani 1341

Emir’el-Mücahidin es-Seyyid Muhammed Said Nakşibendi“


“Kurulduğu günden beri Din-i Mübin-i Ahmedi’nin temellerini yıkmağa çalışan Türk Cumhuriyet’i reisi M. Kemal ve arkadaşlarının, Kur’an’ın ahkâmına aykırı hareket ederek, Allah ve Peygamber’i inkâr ettikleri ve Halife-i İslam’ı sürdükleri için gayr-i meşru olan bu idarenin yıkılmasının bütün İslam’lar üzerine farz olduğunu, Cumhuriyet’in başında bulunanların ve Cumhuriyet’e tabi olanların mal ve canlarının Şeriat-ı Garra’yı Ahmediye’ye göre helal olduğu ve saire” diye devam eden bu fetvada Şeyh Said tarafından kaleme alınmıştır.”

Şeyh Said’in görüşleri bunlarla da sınırlı değildir, hilafeti ve halifeyi de açıkça savunur Şeyh ve yayınlandığı bir beyannamede şöyle der:

“Hilafetsiz Müslümanlık olmaz! Halife memleketten çıkarılamaz! Şimdiki hükümet mütemadiyen(sürekli olarak) dinsizlik neşretmektedir. Kadınlar çıplaktır. Mekteplerde dinsizlik ilerliyor.

Ve nihai olarak, şu görüşlerde yine Şeyh Said’e aittir:

“Şimdiki hükümet Islam Hilafetini, Saltanatı, meşihatı Islamiye’yi (Şeyhülislam Makamı) ve ilim medreselerini ilga etmiş, Evkaf Nezaretini (Vakıflar Bakanlığı) kafirlik maarifine ilca etmiş(çevirmiş), kadınlık mesturunu(örtünme) kaldırmış, zinayı ve içki içilmesini, kadınların yabancılarla dans yapmasını mübah kılmış, bu gibi fuhşiyata mahsus mesela dans salonu, tiyatro, sinema, bar ve umumhane gibi geniş binalar inşa etmişler, Allah (celle celaluhu) ve Resulünün (sallallahu aleyhi ve sellem) dini olan dinimizle istihza(alay) etmekte bulunmuşlar, onların namına olarak ahkamı Islamiyeyi tahkir ve Islamiyetin esaslarını değiştirmişler, erkanı(ileri gelenleri) sarsmışlar, dine karşı ve bu din erbabına karşı ilan-ı harp eylemişler. Allahü Taala din ve Şeriatın intikamını almaya başlamıştır. Himmetinizden muavenet talebinde bulunuyorum, bütün aşiretlerinize bildiriniz.”

DİN LİDERİDİR

Evet, Şeyh Said dünyaya yukarıda aktardığımız görüşler üzerinden bakan bir din lideridir. Şahsının öncülüğünde gerçekleşen isyanlar sonrasında onlarca köy, yüzlerce ev zarar görmüş ve binlerce insan yaşamını kaybetmiştir. Elbette bu isyan sırasında yaşanan acılar olmuştur ve bu acıları kabullenmek mümkün değildir fakat HDP, Şeyh Said’i hangi saiklerle neden andığını bizlerle paylaşmalıdır. Örneğin kendilerinin istediği dünya Şeyh Said’in düşlediği gibi midir? Cumhuriyet’in ilk yıllarında gerçekleştirilen yeniliklere tıpkı onlarda Şeyh Said gibi mi bakmaktadır? Özet olarak Şeyh Said’in yukarı da aktardığımız görüşlerine onlarda katılmakta mıdırlar? Yok böyle değilse, sırf bölge halkında bir karşılığı var ve idam gerekçesi sebebiyle böylesine politize olmuş bir kimlik “siyasi beklentiler” karşılığında “anmalara konu olabilir mi? Daha geçen hafta bağnaz ve şiddet yanlısı “dinci” bir örgütün düzenlediği katliamda onlarca üyesini kaybeden HDP, bu sorulara açıkla cevap vermelidir. Zira şiddeti meşru gören “dinci” bir örgüte karşı yüksek sesle cevap verebilmek için önce boşlukta kalan soruların cevaplandırılması gerekir. İlkeli siyasetin ve samimiyetin zorunlu bir testidir de bu.

Aydın Tonga

Odatv.com





http://haber.sol.org.tr/turkiye/hdpli-nimetullah-erdogmus-seyh-said-anmasinda-konustu-kemalizim-zihniyeti-halen-ayni

http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/bdpden-seyh-sait-anmasi-haberi-44078

János M. Bak, Gerhard Benecke, Religion and rural revolt", Manchester University Press ND, 1984,   sayfa 289-290.

  Aktr; Özsoy, Felat / Eriş, Tahsin (2007): Öncesi ve Sonrasıyla. 1925 Kürt Direnişi(Palu-Hani-Genç) İstanbul

Tunçay, Mete (1989): T.C.’nde Tek-parti Yönetimi’nin Kurulması (1923-1931). İstanbul

Mumcu, Uğur (1995): Kürt-İslam Ayaklanması 1919-25. İstanbul

Behçet Cemal, Şeyh Sait Isyanı, Sel Yayınları, Istanbul 1955.

http://www.seriat.net/sanli-bir-direnis-seyh-said-kiyami/

M.Şerif Fırat, Doğu Illeri ve Varto Tarihi, TKAE Yayını, Ankara 1981

  Behçet Cemal, a.g.e

H.Şelıc, Zaza Gerçeği, Dicle-Fırat Yayınları, Almanya/Münih 1988.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 25.10.2015- 12:43


Kürt hareketinin laik bir hareket olduğuna dair kuşkularım var. Altan Tan veya Hüda Kaya gibi vekillerin kürt hareketinin içine dahil edilmesini başka türlü yorumlayamıyorum. Kürt milliyetçileri bu konuda ''kürt halkı müslüman'' diyerek konuyu geçiştiriyorlardı. Şeyh Said'i savunmaları nasıl yorumlanacak? Yıllardır bu anmayı yapıyorlar, bunun nedeni sadece Şeyh Said'in kürt olması mı, yoksa yobaz bir din adamı olması mı? Ben kürt hareketinin soldan uzaklaştıkça milliyetçiliğe ve gericiliğe yanaştığını düşünüyorum. Altan Tan ve Hüda Kaya bu yanaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Kendilerine karşıt olan gericiliğe karşı çıkmaları kürt hareketinin gericiliğe karşı olduğunu göstermiyor. Aynı propagandayı kendileri de yapıyorlar. Kürt olsun da ne olursa olsun şeklindeki etnik siyaset   aynı nedenle Şeyh Said gibi bir yobazın da savunulmasına yol açıyor. Demirtaş'ın referanslarının Medine sözleşmesi olduğunu söylemesi de bu bağlamda değerlendirilmeli. Kürt hareketinin içinde solcular, laikler olması da bu gerçeği bence değiştirmiyor. Onlar seslerini bile çıkaramaz hale gelmişler.

Kürt halkının üzerinde yıllardır baskı yapılmış olması, acılar çekmiş olması bu konularda kürt hareketinin yanlış yönelişlerinin eleştirilmeyeceği şeklinde yorumlanmamalı. Kürt hareketinin geçmişte AKP'yle yakınlaşması, kürt milliyetçilerinin iktidar olan AKP yerine muhalefette olan CHP'yi sürekli eleştirmeye çalışmasının altında da bu yatıyor. Feodal ve aşiretsel ilişkilerin hakim olduğu bir bölgeden çıkan kürt milliyetçiliğinin yanına dinciliği almaması beklenemezdi. Kürt hareketini etkileyecek sosyalist bir örgütün olamaması da milliyetçiliğe kayan kürt hareketinin gericilik karşısında dik bir duruş sergileyemeyecek olması demektir. Bence sol bu konuya eleştirel yaklaşmazsa kürt hareketi laik görünen kimliğinden de uzaklaşacaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 26.10.2015- 13:11


Kürt hareketinin dinci yönelişleri de eleştirilmeli, böyle bir partiye solun, komünistlerin oy vermesini önerenlere karşı da eleştirinin dozu yükseltilmelidir. Laik olmanın her zamankinden çok daha önemli hale geldiği, yobazlığın iktidar tarafından toplumun her kesimine sirayet ettirildiği koşullarda bir solcunun ''HDP'ye oy verin''çağrısının kabul edilebilir hiç bir yanı olmaz. Bu yobaz tavırları masum gösterecek bir solcunun ortaya çıkabileceğini de düşünmüyorum. AKP'yi geriletmek için tavır almak, sonra aynı siyasetin bir kulpunu tutmak yobazlığa yol açmaktan başka bir işe yaramıyor. Ya da bu açıklamaları demokrasi adına yutmamız mı lazım?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 28.10.2015- 17:00


HDP, Kürt milliyetçiliğinin partisi mi, sol parti mi?
Orhan Bursalı

 
HDP Meclis’te mutlaka yerini almalıdır, şüphesiz. Bu haziran seçimlerinde de görüşümdü. Ama bu görüş eskidi, çünkü HDP Meclis’teki 4. partidir artık ve kimse de onu oradan söküp atamaz. Baksana S. Demirtaş 120 milletvekilinden bahsediyor. Alırsa helal olsun.
Beğenilmeyen 7 Haziran seçimini yenileme kararının ardında, RTE’nin HDP’yi barajın altına itme politikasının yattığını bilmeyen yok. PKK de, savaş başladığında yazdığım gibi, RTE’nin bu politikasına hizmet etmeye başlamıştır. Bunun nedenlerini ayrı bir yazı konusu yapacağım. PKK’nin artık Türkiye’yi demokratik haklar istediği bir vatan olarak görmekten çıkardığını, cihat ülkesi olarak gördüğünü yazacağım.

Belki de PKK-HDP arasında bu konuda bir ayrışma olabilir. Zaten PKK sık sık HDP’yi, mücadeleyi Meclis çatısı altında hapsetmekle suçlamadı mı? Seçimler, parlamentoya girme ve ülkeyi yönetmeye odaklanır. HDP bu noktada kaldığı sürece bu ülkenin yapıtaşıdır. PKK ile görüş ayrılığı şüphesiz HDP içinde tartışma konusu. Ama HDP aynı zamanda PKK’lilerin de partisi! Henüz öyle.

HDP ile PKK hedefleri aynı mı, hedeflerde ayrışma olur mu, ne kadar olur, bu yakın geleceği önemli sorunlarından biri olarak karşımızda duruyor.

HDP ve İslami açılım
Bugün üzerinde duracağım konu, HDP’nin, bir Kürt milliyetçisi partisi olduğudur. HDP’nin bir “sol parti” olduğu efsanesi vardır. Bunun izlerini ne seçim beyannamesinde ne de parti programında görmek mümkün.

Tam tersine, HDP, tıpkı AKP gibi, dini, imamları, özellikle de Kürt bölgelerinde çok yoğun olarak kullanmaktadır. Abdullah Öcalan’ın da İmralı’dan bu konuda kesin talimatları vardı. Kürt bölgeleri, dini inanışın bağnazlık derecesinde güçlü olduğu yerlerdir. Bu alanda rekabet üst düzeydedir. Hüda-Par, güçlü Kürt İslam partisi niteliğindedir. Hatta şeriatçılığı çok güçlüdür. AKP’nin dinsel vurguları bu bölgede çok güçlüdür. HDP de rakiplerinin ellerinden bu kozu almak için, 2011 seçimlerinden sonra bölgede güçlü bir “İslami açılım” gerçekleştirmiştir.

Örneğin bir sosyal demokrat parti olarak CHP’nin oy toplamak için dini kullanma politikası yoktur. Ama “sol parti” efsanesi üzerine inşa edilen HDP’nin güçlü bir şekilde vardır. Bu konuda şüphesiz ki AKP ile yarışta geride kalıyor, ama HDP’nin kadınlar konusunda tutumu takdire şayandır. Parti yöneticilerine baktığımızda “laik - demokratik” görünümü veriyorlar.

İslamcı vurgusunu ancak, “Kürt milliyetçiliği” ile açıklayabiliriz. Kürtçülük ekseninde yoğunlaşan bir politika, dolayısıyla, “Kürt milletinin tüm renklerini, unsurlarını aynı potada birleştirmeye” yoğunlaşır. Tüm unsurların “Kürt olma” temelinde birlikteliği, geniş cephesi. HDP ve PKK bu temelde politikalarını yoğunlaştırdı.

Kimlikler federasyonu ucubesi
HDP’nin radikal demokrasi vurgusu da kulağa hoş geliyor. Demokrasi talebi, üstelik de radikal! Aslında radikal demokrasinin içini açtığınızda tamamen bir kimlikler politikası ortaya çıkıyor. Kimliklere özgürlük! Bunu demokrasi anlayışınızın temeline oturttuğunuzda, demokrasi = kimliklere özgürlük (etnik, dini, mezhepsel) demek oluyor. Ama yurttaşlık, ulus-millet yok, buradan salt bir “kimlikler federasyonu” gibi ucube bir “teori” ortaya çıkıyor.

Vitrin süslü, ama içini karıştırdığınızda, ayrıştırıcılık ön planda... Şimdi de ülkemizde bazı siyasi Çeçenlerin de HDP yolunu izlemeye yöneldiğini görüyoruz.

HDP’nin gündeminde şüphesiz ki özerk yapı var. Veya henüz tam netleşmemiş, tanımlanmamış, ama Öcalan’ın açıklamalarından bildiğimiz federasyon tipleri... HDP’nin radikal demokrasisi, bu programlarına uygun. Özerk yapı - federalizm gibi istekler, radikal demokrasi ile yaftalanıyor. Bunu üstelik bütün Türkiye’ye bu şekilde dayatınca, lime lime bir ülke karşımıza çıkıyor.

Şüphesiz, HDP’nin Meclis’e girmesi ülkemizde demokrasi ve halk temsiliyeti için birinci derecede önemli.

Bunun için oyuma ihtiyaçları olsaydı gözümü hiç kırpmazdım. Ama onlar artık Meclis’in asli unsurları, bunu başarıyorlar. Emanet oylara ihtiyaçları bulunmuyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 28.10.2015- 23:05


HDP kürt hareketinin yasal zemindeki partisidir. Etnik siyaset yaptıklarını kendileri söylediler. HDP ile bu etnik siyaseti kırmak istediklerini de söylediler ancak daha kötüsü oldu, bu sefer dinci gericilik vurguları çok daha fazlalaştı. Kürt hareketi yasal temsilcisiyle birlikte etnik ve dini temelde siyaset yapmaktadır. Çok eleştirilen CHP'de bile dincilik üzerine vurgu yokken kürt hareketine bu haliyle solcu, sosyalist devrimci olarak değerlendirmek benim garibime gidiyor.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Benzer konu yok
Etiketler   IŞİD,   şeyh,   Said
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS