SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Mustafa Kemal Paşa'nın AKP'ye gücü yeter mi?           (gösterim sayısı: 3.782)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 10.11.2015- 10:40


Mustafa Kemal Paşa'nın AKP'ye gücü yeter mi?
Özgür Şen



10 Kasım'lar Türkiye'de Kemal Paşa'nın anıldığı bir günden başka her şeye benziyor artık. AKP liderliğinin, bu memleketten Kemal Paşa'nın izini kazımaya yemin etmiş Erdoğan'ın Anıtkabir ziyareti yapıp Paşa'ya yüz sürdüğü bir gün 10 Kasım. AKP kadroları her 10 Kasım'da sahtekarlık ve ikiyüzlülük festivaline katılmış gibi davranıyor, bu konuda sınır tanımıyorlar. Üstelik her 10 Kasım'da AKP gericiliği dayanamıyor ve mutlaka Paşa hakkındaki gerçek düşüncesini de bir yolla açık ediyor, sahtekarlık ve ikiyüzlülük böylece tamamına ermiş oluyor.

Paşa'nın gerçek sevenleri ise buna karşılık olarak rekor denemesi yapıyor. İnsanlar akın akın Anıtkabir'e koşup yıllık görevlerini yerine getiriyor, kendilerini saydırıyorlar. Tıpkı birkaç yılda bir seçim sandığına gidip tercihlerini saydırdıkları gibi...

Her ikisinin de sonunda bir olmamışlık, rahatsızlık, tatminsizlik duygusu belli ki oluşuyor. Moraller bozuluyor. Çünkü belli ki yetmiyor.

10 Kasım'da Anıtkabir'e gitmek, 29 Ekim'de fener alayına katılmak, seçimde oy kullanmak, AKP sahtekarlığının ülke yönetimi olarak, Paşa'yı anmanın resmi makamı olmalarına mani olmuyor.

Kemal Paşa'nın imzasını araba arkalarında, dövme olarak kollarda taşımak, resmini samimiyetle duvarlara asmak AKP'yi durdurmuyor.

Mustafa Kemal, AKP'ye karşı, Türkiye'de geniş bir kesimin hâlâ sembol ismi; ama Paşa bir mücadelenin, bir kavganın bayrağı mı işte burası tartışmalı...

Türkiye'de Mustafa Kemal'i sevenlerin, onu gerçekten sevdiğine, bu konuda samimi olduklarına hiç şüphe yok. Peki Paşa'yı her 10 Kasım'da samimiyetle yad edenler, onun 2015 Türkiyesi'nde neyi temsil ettiği konusunda hemfikir kalabilirler mi? Tamam, tablo bugün çok karışık olabilir, ancak daha basit bir sorunun, Paşa'nın bir siyasetçi ve lider olarak 1923 Türkiyesi'nde nereye oturduğunun cevabında ortaklaşabilirler mi?

İşte bu soruların yanıtında ortaklaşamadıkları için Mustafa Kemal, sembolik bir figür olmaktan, gerçek bir siyasi mücadelenin bayraklığına geçiş yapamıyor.

Peki bu konuda tek sorumlu Paşa'nın bugünkü takipçileri mi? Kemal Paşa'nın bizzat kendisinin hiç günahı yok mu?

1923'ün tarihsel açıdan ileri bir sıçrayış olması elbette onun eksikliklerini eleştirmeyi, onda hiç olmayan özellikleri görmeyi engellememeli. Ancak sorun bundan ibaret değil; ağırlıklı olarak Paşa'nın şahsında temsil edilen liderliğin 1923 ve sonrasında yaptıklarının bugünün Türkiyesi'nde bire bir karşılığının olduğunun düşünülmesi ciddi bir siyasi problem olarak kendisini gösteriyor.

En ilerici halinde “imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitle olarak halkı” veri alan, aslında hiç varolmayan böyle bir kitleye dayandığı için işçi sınıfından kaçan bir anlayış modern öncesi   yönetim biçimleri olan padişahlığı ya da halifeliği alt edebilir. Ama AKP iktidarında, sermaye iktidarının bir görüntüsü olarak gündeme gelen ve bu anlamda modern diye nitelendirilmesi gereken Erdoğan tipi padişahlık veya halifelik karşısında bu anlayışın bir şansı olamaz.

Sermaye iktidarına karşı mücadelenin tek yolu, bu iktidar hangi biçimi alırsa alsın, işçi sınıfına yaslanmak, patronların değerlerine karşı işçilerin değerlerini savunmaktır.

Kemal Paşa'nın bugün neyi temsil ettiği ya da 1923'te nereye oturduğu sorularının yanıtlarında ortaklaşılamamasının nedeni de aslında Paşa'ya sınıfların penceresinden bakmamaktan kaynaklanıyor. Mustafa Kemal'in bir burjuva devrimcisi olduğunu söylemek onun değerini eksiltmiyor; tam tersine, bunu söylemeden ne 1923'ün ileriye doğru atılımı anlaşılıyor ne de bugün kemalizm referanslı bir siyasi mücadelenin tarihsellikten kopukluğunun en başta Kemal Paşa'ya haksızlık olduğu görülüyor.

Paşa tarihin doğası gereği, o günkü koşullarda ilericiliği tartışılamayacak sınıfsal kimliğin bugünkü gerici niteliği nedeniyle zamanımızda gerçek bir siyasi mücadelenin bayrağı olamıyor. Kemalizm, bu sebeple, kentli emekçiler tarafından taşınsa dahi, her durumda bir orta sınıf ideolojisine dönüşüyor.

Paşa'nın ideolojik çizgisine işçi sınıfı aşısı yapmak gibi zorlamalara ise hiç gerek yok. Doğrusu ve memleketi modern çağa taşıyan liderin anısına daha saygılı olanı tam tersi. Onun laiklik veya yurtseverlik gibi ideallerini işçi sınıfının cephesinde yeniden kurgulamak, bunları sınıfsal bir yaklaşımla yeniden üretmek bu idealleri bugün yaşatmanın tek yolu çünkü.

Kemal Paşa, Türkiye'de cumhuriyetin mimarı olarak modern bir çağın, dolayısıyla modern bir kavganın, adlı adınca sermaye ile emeğin kavgasının önünü açtı.

Paşa'yı bu modern kavgada bir bayrak haline getirmek imkansız artık. O nedenle, Paşa'nın AKP'ye gücünün yetip yetmeyeceği sorusu da bugün yanıtlanamayacak bir soru.

Üstelik, AKP'ye de, patronların diğer temsilcilerine de kimin gücünün yeteceğini görüyor, onların hakkından gelecek tek gücün emekçiler olduğunu biliyorken bu soruda ısrar etmenin bir manası var mı?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: yura
Cevap Tarihi: 10.11.2015- 13:57


Kemal Paşa'nın bugün neyi temsil ettiği ya da 1923'te nereye oturduğu sorularının yanıtlarında ortaklaşılamamasının nedeni de aslında Paşa'ya sınıfların penceresinden bakmamaktan kaynaklanıyor. Mustafa Kemal'in bir burjuva devrimcisi olduğunu söylemek onun değerini eksiltmiyor; tam tersine, bunu söylemeden ne 1923'ün ileriye doğru atılımı anlaşılıyor ne de bugün kemalizm referanslı bir siyasi mücadelenin tarihsellikten kopukluğunun en başta Kemal Paşa'ya haksızlık olduğu görülüyor.

mustafa kemal bir burjuva devrimcisi ise bugün mustafa kemali savunmanın solculuk ile bir ilişkisi olabilir mi. ben sanmıyorum. zamanında ilerici olabilir, kurtuluş savaşından sonra modern bir devletde yaratmış olabilir ama bugün mustafa kemale solcu ve ilerici demek bence doğru değil. kendisi yapmasa bile kendi kadroları tarafından öldürülen mustafa suphi ve arkadaşlarını düşündüğümüzde mustafa kemale ve atatürkçülüğe ilerici bir hareketti demek doğru mu.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: yura
Cevap Tarihi: 10.11.2015- 14:01


Akit Atatürk'e yine kin kustu

AKP'ye yakın gazetelerden Akit'in televizyon kanalı Akit TV'de 10 Kasım'da "Zulüm 1938'de son buldu" sözleriyle Atatürk'e kin kusmaya devam etti.

Resim Ekleme
 
Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 77. yılında Türkiye'nin dört bir yanında anılırken, AKP'ye yakın gerici Akit gazetesinin televizyon kanalı Akit TV'de hakaret dolu ifadelere yer verildi.

Akit TV, Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını kaybettiği tarih olan 1938 için, "Zulüm 1938'de son buldu" ifadelerini kullandı.

Televizyon kanalı yayınladığı haberde, "Mustafa Kemal yıllar önce bugün öldü" diye yazdı.

SOSYAL MEDYADA KAMPANYA BAŞLATILDI


Akit TV'deki hakaret dolu yayının ardından sosyal medyada "RTÜK'e şikayet kampanyası" başlatıldı. Çok sayıda kullanıcı, RTÜK'ün internet sitesi ve şikayet hattı üzerinden söz konusu yayının şikayet edilmesine yönelik çağrılarda bulundu.

cumhuriyet



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: yura
Cevap Tarihi: 10.11.2015- 14:04


mustafa kemale yaptığım eleştirilerimin akit'i savunduğum anlamı çıkarılmasın. akitin yaptıklarının eleştiri olmadığını, hakaret olduğunu düşünüyorum. benim söylemek istediğim mustafa kemale solun nasıl bakması yönünde.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 10.11.2015- 16:25


Alıntı Çizelgesi: yura yazmış

Kemal Paşa'nın bugün neyi temsil ettiği ya da 1923'te nereye oturduğu sorularının yanıtlarında ortaklaşılamamasının nedeni de aslında Paşa'ya sınıfların penceresinden bakmamaktan kaynaklanıyor. Mustafa Kemal'in bir burjuva devrimcisi olduğunu söylemek onun değerini eksiltmiyor; tam tersine, bunu söylemeden ne 1923'ün ileriye doğru atılımı anlaşılıyor ne de bugün kemalizm referanslı bir siyasi mücadelenin tarihsellikten kopukluğunun en başta Kemal Paşa'ya haksızlık olduğu görülüyor.

mustafa kemal bir burjuva devrimcisi ise bugün mustafa kemali savunmanın solculuk ile bir ilişkisi olabilir mi. ben sanmıyorum. zamanında ilerici olabilir, kurtuluş savaşından sonra modern bir devletde yaratmış olabilir ama bugün mustafa kemale solcu ve ilerici demek bence doğru değil. kendisi yapmasa bile kendi kadroları tarafından öldürülen mustafa suphi ve arkadaşlarını düşündüğümüzde mustafa kemale ve atatürkçülüğe ilerici bir hareketti demek doğru mu.




Mustafa Kemal ilericiydi ve devrimciydi. Burjuva devrimcisi olması da değerinden bir şey kaybettirmez. İçinde bulunduğumuz coğrafya kapitalizmin tam anlamıyla yaşanmadığı bir coğrafya. Böyle bir coğrafyada burjuva devrimi de olsa gerçekleştirilen devrimin önemi inkar edilmemeli. Mustafa Kemal bu devrimin önder kişisidir. Bütün devrimciler gibi saygıyı da hak ediyor. Mustafa Kemal üzerinden siyaset yapmanın doğru olduğunu sanmıyorum, Mustafa Kemal'e saldırıların da devrimcilikle ve solculukla ilgisinin bulunmadığına inanıyorum. AKP'nin   iktidara gelmesiyle birlikte Mustafa Kemal'e karşı çeşitli çevrelerden tarafından düşmanca bir politika yürürlüğe konmuş, buna gerici çevrelerle birlikte kürt milliyetçi gençler öncülük yapmışlardır. Osmanlıya özlem duyan çevrelerle, kürt milliyetçiliğinin tarihsel nefreti Atatürk konusunda birleşmiş, Atatürk ve Kemalizm düşmanlığı Türkiye'nin başka bir sorunu yokmuş gibi dolaşımda tutulmuştur. Dolaşımda tutulan bu düşmanlık nedeniyle solcuların Mustafa Kemal düşmanı olması gerektiği hep işlenmiştir. 68 gençliğinin saygı duyduğu bir devrimci olan Atatürk bugün solun bir kısmının nefret ettiği kişi haline getirilmiştir.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 10.11.2015- 20:25


Alıntı Çizelgesi: yura yazmış

mustafa kemale yaptığım eleştirilerimin akit'i savunduğum anlamı çıkarılmasın. akitin yaptıklarının eleştiri olmadığını, hakaret olduğunu düşünüyorum. benim söylemek istediğim mustafa kemale solun nasıl bakması yönünde.



Mustafa Kemal burjuva devrimcisidir, zamanının ilerici bir lideriydi. Mustafa Suphi'nin ölüm emrini onun verdiğine dair hiçbir kanıt yok, emri Mustafa Kemal vermiş olsa da zamanının ilericisi olduğu ve devrimci bir lider olduğu gerçeği değişmez. Bunu sadece Türkiye solcuları söylemiyor, zamanının Sovyet liderleri de onun hakkını veriyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 11.11.2015- 09:34


“Burjuva Kemal"le kavgamız
Can Soyer  


Dün 10 Kasım vesilesiyle Türkiye’de sosyalist solun Mustafa Kemal’le ilişkisinin durumunu yeniden gözlemleme imkanımız oldu.

AKP iktidarının hayli mevzi kazandırdığı gericilik karşısında, özellikle 2013 Haziran’ındaki Gezi Direnişi’nin de büyük etkisiyle, sosyalist solun Mustafa Kemal konusunda daha sağlıklı bir tutuma doğru ilerlediğini söylemek mümkün. Sağlıklı tutumdan kastımız ise, Mustafa Kemal’i, tıpkı diğer benzerleri gibi, bir bütünlük ve tarihsel çerçeve içinde anlamak, Türkiye’nin son derece özgün bir kesitinde gerçekleşen ileri sıçrayışın önder figürü olarak kavramak.

Öte yandan, hala kat edilmesi gereken bir mesafe olduğu açık. Bu anlamda sosyalistler arasındaki sağlıksız tutumların tümüyle geride bırakıldığını söylemek mümkün değil. Hal böyle olunca, Mustafa Kemal’in tarihsel niteliğiyle ilgili birçok başlık, hiçbir yöntemsel ve tarihsel titizlik emaresi göstermeden orta yere boca ediliyor.

Eğer konu sadece tarih disiplininin bir gündemi olarak kalsaydı, buna benzer yazılar yazmak da gerekmezdi muhtemelen. Ancak Türkiye’nin içinden geçtiği dönemde, Mustafa Kemal’in yerli yerine oturtulması, bu konuda sağlıklı bir yaklaşımın geliştirilmesi aciliyet kazanıyor. Daha açık bir deyişle, AKP karanlığı karşısında ilerici güçlerin buluşacağı bir mücadele cephesinin tarifi için, Mustafa Kemal figürü ile nasıl bir ilişki kurulacağı önem taşıyor.

Konunun tarihsel zeminini uzun uzadıya tekrar etmenin gereği yok: Mustafa Kemal, gerici bir imparatorluk düzeninin çöküşünün, emperyalist sömürgecilik girişimi ile kesiştiği ve burjuva ilericiliğinin barutunu tüketmek üzere olduğu bir dönemde bağımsızlık ve çağdaşlık ekseninde gerçekleşen ileri atılımın önderidir. Bu anlamda, Mustafa Kemal’in ve yönettiği hareketin burjuva niteliği tarihsel bir olgudur ve kendi özgünlüğü içerisinde son derece tutarlıdır.

Mustafa Kemal’in önderi olduğu atılımın, hızla burjuvazinin sınıf çıkarlarından ibaret bir çizgiye sabitlenmesi de aynı ölçüde tutarlı sayılmalıdır. “Burjuva Kemal”, bir ahlaki düşkünlüğün ya da ihanetin simgesi değil, tarihsel ve toplumsal koşulların ürünüdür. Tıpkı, laikliğin, bağımsızlıkçılığın, anti-emperyalist mücadelenin ya da çağdaşlığın, Mustafa Kemal’in himmeti değil, bir parçası ve önderi olduğu tarihsel ve toplumsal sürecin ürünleri olması gibi. Bu, bir bütünlüktür ve ayrıştırılmasının vahim sonuçları vardır.

Bu noktadan sonrası ise, söz konusu bütünlüğü daha ileri bir noktaya taşımak ya da aşmak isteyenlerle yerinde tutmak, hatta geriye çekmek isteyenler arasındaki mücadelenin konusudur bir bakıma. Mustafa Kemal’in ve onun önderlik ettiği burjuva devrimi sürecinin ilericiliğinin herhangi bir karmaşaya düşmeden saptanması bu nedenle önemlidir.

Mustafa Kemal, hem ürünü hem de önderi olduğu tarihsel ve toplumsal süreç nedeniyle ve zaman zaman radikalleşen bir yıkıcılıkla ardında bıraktığı saltanat/hilafet düzenine kıyasla ilericidir, ilerici bir mirastır. Onun burjuvalığı ya da ulusçuluğu ile ilericiliği arasında bir ayrım yapmak, tarihi işimize geldiği gibi parçalara ayırmak mümkün olmayacağına göre, imkansızdır. Türkiye’de sosyalist solun bazı kesimleri, bu imkansızlığı zımni olarak kabul etmiş, burjuvalığı ve ulusçuluğu nedeniyle Mustafa Kemal’in ilericiliğinden de vazgeçmiştir. Tersi de söz konusudur tabi; ilericiliğinin mutlaklaştırılması ölçüsünde, burjuvalığı ve ulusçuluğu sineye de çekenler de olmuştur.

O halde, tarihsel zemin ilericilik ve gericilik, saltanat ve cumhuriyet, taassup ve aydınlanma ekseninde genişçe parçalara bölündüğünde, sosyalistler ile Mustafa Kemal aynı taraftadır. Bizim Mustafa Kemal ile kavgamız, ilericiler arasındaki bir sınıf kavgasıdır. Saltanat, hilafet, kulluk sevdalılarıyla karşı karşıya geldiğimizde ise, tarihin aynı safında yer aldığımız açıktır.

İstersek, Mustafa Kemal’i bizim ilericiliğimizin en geri çizgisi olarak tarif edebiliriz. Ya da Yalçın Küçük’ün deyişiyle, bir adım bile gerisine çekilmeyeceğimiz bir sınır hattı olarak.

Tarihin çok özel bir uğrağında kabaran ilerici dalganın önderi ve başta gelen simgelerinden biri olarak yani.

Ve bugün, tersinden, yine tarihimizin çok özel bir uğrağından geçiyoruz. Azgın bir sel gibi saldıran gerici bir dalgayla ve onun hem önderi hem de simgesi olan Erdoğan iktidarı ile göğüs göğüse savaşıyoruz.

Bu karşı-devrimci saldırıyla mücadele ederken ayağımızı basacağımız tarihsel zeminde Mustafa Kemal, bir simge olarak da bir tarihsel gerçek olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Üstelik bu karşılaşmanın, tarihsel arka planından çok, güncel belirişleri önemlidir. Yani, Mustafa Kemal vesilesiyle karşı karşıya geldiğimiz şey, yalnızca bir tarihsel mirasın bugüne uzanan uçları değil, daha ziyade Türkiye’de AKP gericiliğine direnen cumhuriyetçi/seküler kesimlerin talep ve beklentileridir.

Bu talep ve beklentiler ile sosyalistlerin talep ve beklentileri, ilericilik paydasında örtüşmektedir. Hatta, Kürt özgürlükçülüğünün talep ve beklentileri de, kabullenmek kimilerine zor gelse de, aynı ilerici paydanın bileşenidir.

O halde, Mustafa Kemal’in, bugünün Türkiye’sinde gerici karanlığın saldırısı karşısında ortak bir mücadeleyi becermesi gereken ilerici güçlerin bir araya gelmesinin önündeki bir engel olmaktan çıkarılması elzemdir. Böylesi bir ortak mücadelenin hem fikri hem de fiili öncülüğüne soyunan sosyalistlerin ise, bu engelin aşılmasında özel bir role ve göreve sahip olduğu da açıktır.

Bu rol ve görevin başarılması için de öncelikle sosyalist solun Mustafa Kemal’le sağlıklı, tarih bilinci ile bütünleşmiş bir yaklaşımı içselleştirmesi gereklidir.

“Burjuva Kemal” ya da “ulusçu Kemal” ise, kendisini zaten her adımda hatırlatacaktır. Bunun unutulmasından endişe edip, sürekli aynı satırın altını çizmenin önemi yoktur.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 13.11.2015- 17:03


İstersek, Mustafa Kemal’i bizim ilericiliğimizin en geri çizgisi olarak tarif edebiliriz. Ya da Yalçın Küçük’ün deyişiyle, bir adım bile gerisine çekilmeyeceğimiz bir sınır hattı olarak.

Yazının her tarafına katılıyorum, M.Kemal hakkında yapılan yorumlar içinde bence en güzeli. Alıntı daha da hoşuma gitti. Yalçın Küçük yerinde bir yorumda bulunmuş.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör ''Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!'' melnur 2 3966 27.04.2018- 22:53
Konu Klasör Mustafa Kemal'e selam... melnur 5 6284 19.05.2019- 13:45
Konu Klasör Mustafa Kemal bir devrimcidir. kemalist 34 23975 13.12.2014- 18:49
Konu Klasör Mustafa Kemal mi, Atatürk mü? melnur 2 2059 20.09.2020- 09:44
Konu Klasör Ben Mustafa Kemal Olsaydım - Serdar Yıldırım Serdar102 0 358 15.02.2023- 23:08
Etiketler   Mustafa,   Kemal,   Paşanın,   AKPye,   gücü,   yeter
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS