SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Kürtler olmadan AKP’yi yenebilir misiniz?           (gösterim sayısı: 3.547)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 02.12.2015- 11:26


Kürtler olmadan AKP’yi yenebilir misiniz?
Erkan Baş  


Seçimlerin üzerinden henüz bir ay geçti ve AKP’nin halka güven verecek, istikrarlı bir ülke yaratamayacağı çok kısa sürede bir kez daha ortaya çıktı.

Daha iki hafta önceki yazımızda seçimden umutsuzluk türetenlerden söz etmiştik.

Türkiye'de aydınlarımızın önemli bir bölümünde ve kimi sol çevrelerde esas olarak halka karşı güvensizlik temelli bir yaklaşım egemendir. Haziran-Gezi Direnişi’nin bile bu bakışı değiştirememiş olması şaşırtıcı.

Tarihin sık sık hatırlattığı emekçi-yoksul halkların davranış yasalarını en iyi bilmesi gereken kesimler, en gerekli olduğu anlarda nedense bunları unutuyor.

Hemen her seçim sonrası gündeme gelen, yukarıdakine benzer değerlendirmeler yapanlara dikkatle baktığımızda, önemli bir çoğunluğunun, örneğin örgüt fikrinin ve örgütlenmenin önemini kabul ettiklerini görebilirsiniz. Genellikle halkın örgütsüzlüğünden şikayet ederler, örgütsüz olduğu sürece başarılı olunamayacağını anlatırlar, ancak aynı çoğunluğun sadece çok ama çok küçük bir bölümü örgütlü mücadelenin parçası olmayı göze alır!

Egemenlerin en fazla yaptığı şeyi, kendini ezilenlerin yanında görenlerin bu kadar kolay tercih etmesi aslında akıl alır bir şey değil ama en kolay yol bu; halka küfretmek, aşağılamak, hakir görmek...

Bu yolun teslimiyete giden yolun başlangıç noktalarından birisi olduğunu da söylemeden geçmeyeceğim.

Artık AKP’nin yenilmeyeceğinin, yenilemeyeceğinin propagandacılarına dönüşen bu unsurlar, halkın bir çırpıda onların sözünü dinlemesini, hemencecik yüzlerce yılda oluşmuş zincirlerini kırıp atmasını bekliyorlar.

Bunlar, halktan önce ve çok daha fazla kızılması gerekenlerdir.

Sol’a akıl verme memurları

Kabaca söyleyecek olursak, yukarıda tanımlamaya çalıştığımız tipolojinin bir milimetre daha solunda duranlarla devam edeceğiz. Bunlar da sola akıl verme meraklıları...

Çoğunun geçmişinde belli bir örgütle tanımlı bir ilişki olmuştur. Ancak örgütleri onların önemini, entelektüel-siyasi yeteneklerini değerlendirmeyi başaramamıştır. Aslında onlar hep her şeyi herkesten önce görmüş, söylemiş ve her zaman haklı çıkmışlardır. Ancak örgütleri yok mu ah o örgütleri, bir türlü sözlerini dinlememiş sonunda hep kafayı duvara çarpmışlardır.

Bunlar 90’ların ikinci yarısını ve 2000’li yılların başını “Türkiye solunun Kemalizm’den kopması gerektiği” temel teziyle geçirdiler. Solun her türlü başarısızlığının arkasında mutlaka Kemalizm’den kopamamanın etkisini buluyorlardı. AKP’nin en ağır saldırıları sırasında günlerini baskıcı iktidardan çok Kemalizm’i hedef tahtasına oturtmakla geçirdiler.

Şimdi bunlar artık pek insan içine çıkabilecek durumda değil ama eksikliklerini hissetmiyoruz.

Zira aynı tipolojinin yeni bir versiyonu sözde yeni bir tezle sahneye çıkmış durumda; “Türkiye solu Kürt hareketiyle arasına daha fazla mesafe koymadan büyüyemez.”

Okuduğunuzda, dinlediğinizde üç kere devrim yapmış, beş kere hükümet devirmişler sanırsınız.

Her şeyi biliyorlar ama kendileri yapmıyor, bize ne yapmamız gerektiğini söylüyorlar ki biz de onların yaşadığı mutlulukların benzerlerini yaşayalım!

AKP, neredeyse tüm gücüyle özelde Kürt hareketine ve mevcut durum itibariyle bunun doğal bir sonucu olarak Kürt halkına saldırı üstüne saldırı düzenlerken, AKP ile nasıl etkili dövüşeceğini değil de Kürtlerle arasındaki ayrımları nasıl daha belirgin hale getireceğini dert edinen akıl hocalarımız aklımıza o meşhur maarif vekilliği vecizesinden başka bir şey getirmiyor. ‘Kürtler veya Kürt sorunu olmasa memlekette devrimcilik yapmak ne kolay olurdu!”

Hepimizin başının belası AKP


Bu ara başlık altında söylenebilecekler daha önce bu sayfalarda defalarca yazıldığı için uzun uzun anlatmaya gerek yok, sadece geride kalan bir kaç güne dair kimi notlarla güncellemiş olalım.

64. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin bileşiminin Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla güven oyu alması arasında 1 hafta geçti. Henüz güven oyu bile almamış olan yeni AKP Hükümeti onaylanana kadar, Türkiye Rusya ile savaşın eşiğine getirildi, ülkemizin en önemli gazetelerinden birisinin Genel Yayın Yönetmeni ve Ankara temsilcisi, doğrudan devlet tarafından işlenmiş savaş suçunu haberleştirdikleri için tutuklandı, Diyarbakır gibi sembolik anlamı büyük bir kentin Baro Başkanı bir suikast ile öldürüldü.

AKP'nin 13 yıldır yaptıklarına, son 6 aydır yaptıklarına dair azıcık bilgisi olan herkes bu tablodan içine girdiğimiz sürecin nasıl devam edebileceğine dair yeterince sonuç çıkarabilir.

Özeti şudur, asgari düzeyde insanca bir yaşam için bile mümkün olan en kısa sürede, mutlaka ama mutlaka bu iktidardan kurtulmak zorundayız.

Basit ve Gerçek Sorular

Eğer böyleyse, herkes ama özellikle ülkemizin batısında yaşayan Cumhuriyetçi, laik, özgürlükçü güçleri şu   basit soruları sormalıdır.

Eğer Kürtler, Türkiye gündemlerinden, giderek Türkiye’den koparsa AKP’yi devirmek nasıl mümkün olacak?

Daha açık soralım, Kürt emekçilerinin etkin biçimde “bizim cephede” pozisyon almadığı bir kavgada AKP’yi yenme olasılığımız var mı?

Türkiye’nin bir bölümünde insanlar her gün devletin saldırılarına maruz kalır, neredeyse her gün devlet şiddetinin bir sonucu olarak cenaze kaldırırken Türkiye’nin diğer yarısı bu acının, bu kavganın ortağı olmadığı bir durumda ortak mücadele nasıl mümkün olacak?

Hatta yakın dönemin en popüler Kürt Hareketi eleştirilerinden birisi olan “Gezi’de Kürtler neredeydi?” sorusu, dikkatli bakıldığında bu soruya verilmiş bir cevap olarak görülebilir. Tarihimizin en büyük ayaklanmasının önemli eksiklerinden birisi Kürt emekçilerinin tüm enerjileriyle bu mücadeleye katılamamış olmasıdır ve sonuç ortadadır

Aynı soruları “tersten” sorabileceğimiz de herhalde açıktır.

Türkiye’nin önündeki sorular bunlardır ve bu sorular, solun önüne de gerçek soruları getirip koyuyor.

Türkiyeli devrimciler-komünistler, Türkiye’nin iki yakasındaki bu birbirinden her geçen gün uzaklaşan iki büyük direniş odağını birleştirebilecek tek gücün işçi sınıfımız olabileceğinin sorumluluğuyla hareket edecekler mi?

Bu gücü kuvveden fiile çıkartmak için kimi riskli adımlar atmayı da göze alabilecekler mi?

Yoksa bir kez daha, bu treni de kaçırdık, yenildik, önümüzdeki maçlara bakmak üzere şimdilik tribüne çıkıyoruz mu denilecektir.

Bize göre doğrusu birincisidir ve güçlü bir bağımsız sosyalist odak ancak ve ancak bu sorumluluğun yerine getirilmesi için sürdürülecek mücadelenin sonucunda şekillenebilir.

İkincisi tarihin bazı zamanlarında bir zorunluluk olarak görülebilir. Bir sonraki süreçte devrimci bir rol oynayacağına inanan bir güç pekala bu tercihte de bulunabilir.

Bize göre buradaki temel sorun, böylesi bir kararın Türkiye’nin yakın dönemindeki koyu karanlığı kabul etmek gibi bir sonucu önsel olarak içermesidir.

En az bunun kadar önemli bir diğer problem de bunu açıkça ortaya koymadan, kılıflar uydurarak, tercihini-fikrini savunma cesareti bile gösteremeden yapmaya çalışanların, günü geldiğinde tarihsel sorumluluklarını yerine getirebileceklerine dair inandırıcılık-güven sorunudur.




Bu ileti en son umut tarafından 02.12.2015- 11:28 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 02.12.2015- 14:17


...asgari düzeyde insanca bir yaşam için bile mümkün olan en kısa sürede, mutlaka ama mutlaka bu iktidardan kurtulmak zorundayız.

(...)

Eğer böyleyse, herkes ama özellikle ülkemizin batısında yaşayan Cumhuriyetçi, laik, özgürlükçü güçleri şu   basit soruları sormalıdır.

Eğer Kürtler, Türkiye gündemlerinden, giderek Türkiye’den koparsa AKP’yi devirmek nasıl mümkün olacak?

Daha açık soralım, Kürt emekçilerinin etkin biçimde “bizim cephede” pozisyon almadığı bir kavgada AKP’yi yenme olasılığımız var mı?

Türkiye’nin bir bölümünde insanlar her gün devletin saldırılarına maruz kalır, neredeyse her gün devlet şiddetinin bir sonucu olarak cenaze kaldırırken Türkiye’nin diğer yarısı bu acının, bu kavganın ortağı olmadığı bir durumda ortak mücadele nasıl mümkün olacak?

Hatta yakın dönemin en popüler Kürt Hareketi eleştirilerinden birisi olan “Gezi’de Kürtler neredeydi?” sorusu, dikkatli bakıldığında bu soruya verilmiş bir cevap olarak görülebilir. Tarihimizin en büyük ayaklanmasının önemli eksiklerinden birisi Kürt emekçilerinin tüm enerjileriyle bu mücadeleye katılamamış olmasıdır ve sonuç ortadadır

Aynı soruları “tersten” sorabileceğimiz de herhalde açıktır.

Türkiye’nin önündeki sorular bunlardır ve bu sorular, solun önüne de gerçek soruları getirip koyuyor.

Türkiyeli devrimciler-komünistler, Türkiye’nin iki yakasındaki bu birbirinden her geçen gün uzaklaşan iki büyük direniş odağını birleştirebilecek tek gücün işçi sınıfımız olabileceğinin sorumluluğuyla hareket edecekler mi?


AKP'nin Türkiye'yi karanlık bir tünele soktuğunu, 7 Haziran seçim sonuçlarının kısa süren bir umut yarattıktan sonra 1 Kasım seçimleriyle birlikte, yaratılan karanlığın çok daha yoğun bir biçimde Kürt ve Türk halklarının üzerine çöktüğünü görüyoruz. Türkiye'nin geleceği için AKP iktidarından mutlak surette kurtulmamız gerektiği de çok açık. Erkan Baş'ın bu tespiti doğru ; doğru ama, sonrasında yaptığı çözümlemenin eksikliği vardığı sonucun doğru olmasına yol açmıyor.

''Batıda yaşayan Cumhuriyetçi, laik ve özgürlükçü güçlerle doğudaki kürt hareketi birleşebilirse, özellikle HTKP nin öncülüğünde bu mücadeleler ortaklaştırılırsa AKP'yi devirebiliriz'' demeye getirmek ve bu yolda kürt hareketine yanaşmak çok açık biçimde HTKP'nin TKP'den kopuştan sonraki stratejisi haline geldi. ÖDP de hemen hemen her seçimde bu stratejinin hayata geçmesi gerektiğini söylüyor ve hepsinde de bir sonuç ortaya çıkmıyor. Erkan Baş'ın ''temennisi'' ÖDP'nin söylediklerinden hiç de farklı değil.

Peki ama gerçekliği veya olabilirliği var mı?

Erkan Baş bu soruyu kendine soruyor mu?

Yazısında -haklı olarak- epey soru sormuş, ama sormadığı bir soru daha var? Kürt hareketinin AKP'yi devirmek gibi bir amacı var mı? Bugüne değin en keskin dönemlerinde bile böyle bir amacı oldu mu?   Yazısının içinde var; Haziran direnişi gibi milyonların kendiliğinden ayaklandığı bir isyanda bile AKP gidebilir diye tedirgin olmadılar mı? Bugün AKP'yle karşı karşıya gelişleri kürt hareketinin stratejisinde bir değişiklik olduğunu, bundan böyle önceliği kürt kimliğinin ''özgürleştirilmesine'' değil, Türkiye halklarının üzerindeki dinci faşist baskıyı iyiden iyiye arttıran siyasi iktidarın düşürülmesine yönelik olacağının bilgilerine mi sahip? Kürt hareketinin böyle bir dönüşüm içine girdiğini biz bilmiyoruz da, HTKP ve Erkan Baş mı biliyor? ''Çözüm süreci başlamalı, karşılık ateşkes uygulamalı ve masaya oturmalıyız'' sözlerini bu çatışma ortamında bile sürekli dillendirilmiyor mu? Erkan Baş bunları da mı görmezlikten geliyor?

Tekrar olacak, AKP'nin iktidardan düşürülmesi çok önemli, çok gerekli; dün de öyleydi, bugün de öyle. Haziran ayaklanması sonunu getiremedi. Erkan Baş bunun nedenlerini sorgulayarak yola çıkıyor ve bu yüzden kürt hareketine yanaşmanın gerekli olduğunu düşünüyorsa, geçmiş ola! Kürt hareketinin doğudaki direnişine batının ''Cumhuriyetçi, laik ve özgürlükten yana'' kesiminin sokak eylemleri benzeri bir kendiliğinden desteği beklenmemelidir. Hem örgütsüz oluşları nedeniyle ve hem de AKP'nin batıdaki ideolojik baskısının yarattığı yılgınlık nedeniyle. Bu desteksizliği Haziran'a kürt hareketinin vermediği destek ile de bir tutmamak gerekiyor, batı ne kadar örgütsüzse, doğu o kadar örgütlü. İkisi arasında böyle bir fark var ve bu verili koşullarda iki tarafı bir araya getirebilmek dünden çok daha zor ve hatta olanaksız.

Erkan Baş yararsız yollarda zorlama yapıyor. Bu strateji tutmaz. Kürt hareketinin kendi stratejisi var. Bunu anlaması lazım. Kürt ulusalcılığının ana perspektifi ortadoğu merkezli ve Suriye, Irak, İran ve Türkiye kapsamlıdır. Bu koşullarda Kürt ulusalcılığının Türkiye'deki kürt bölmesine sosyalistlerin baktığı biçimde ve sosyalist devrim perspektifiyle bakmaz-bakamaz. Açıktır ve yollar ayrılmıştır. Sosyalistlerin Türkiye için bir devrim perspektifi varsa, olacaksa, HTKP bunu savunduğunu söylerken samimiyet taşıyorsa kürt ve türk halkının birliğinden yana çıkmalıdır ve mutlaka kürt ve türk halkını sosyalist bir devrim perspektifinde buluşturmanın stratejisini kurmalıdır. Gidilen yol Erkan Baş'ın söylediği gibi sadece ''riskli'' değil, yanlıştır ve partiyi EMEPleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 02.12.2015- 20:18


HTKP bu hale nasıl geldi anlamıyorum. TKP'den ayrıldıklarında KP'ye pasifist gözüyle bakıyorlardı. Örgütsel anlamda daha geniş bir beraberlikten yanaydılar, ideolojik farklılıkları yoktu ve sürekli olarak bunu vurguluyorlardı. Önce tek tek içlerine aldıkları aydınları kaybettiler, sonra TKH gibi önemli bir parçadan oldular, şimdi ise bütün siyasetlerini kürt hareketi üzerine kurmaya başladıkları ortaya çıktı. Ayrılığa değip değmediğini kendilerine sormaya başlamaları lazım.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 02.12.2015- 22:17


Alıntı Çizelgesi: denizcan yazmış

HTKP bu hale nasıl geldi anlamıyorum. TKP'den ayrıldıklarında KP'ye pasifist gözüyle bakıyorlardı. Örgütsel anlamda daha geniş bir beraberlikten yanaydılar, ideolojik farklılıkları yoktu ve sürekli olarak bunu vurguluyorlardı. Önce tek tek içlerine aldıkları aydınları kaybettiler, sonra TKH gibi önemli bir parçadan oldular, şimdi ise bütün siyasetlerini kürt hareketi üzerine kurmaya başladıkları ortaya çıktı. Ayrılığa değip değmediğini kendilerine sormaya başlamaları lazım.



TKP ikiye bölündüğünde bu bölünmenin neden gerçekleştiği ve MK'de ne gibi sorunlar yaşandığı uzunca bir süre anlaşılamadı. O dönemde KP'nin payına GELENEK, HTKP'ye KOMÜNİST düşmüştü ve ikisinin de bölünmeden sonraki ilk sayıları daha çok örgüt ve strateji üzerine yazılara ayrılmıştı. Her iki parti Leninist olduğunu iddia ederken ve ideolojik farklılıklar olmadığını açıklarken HTKP partideki örgütlenmenin gevşek bir yapıda olabileceğini ileri sürüyordu. KP bu konuda daha katı bir tutumdan yanaydı. Bölünmenin nedeni bu olamazdı. Haziran ayaklanmasıyla birlikte HTKP daha çok sokağa inilmesini savunur hale gelmişti. Bu konuda da anlaşılmaz bir yan vardı. TKP zaten gerekli oldukça sokağa iniyordu. O zaman neydi bu ayrılığın esas nedeni?

Şimdilerde daha çok ortaya çıktı. Özellikle son seçimlerde HDP'nin desteklenmesi kararının verilmesi, bu kararla birlikte partide tepkiler ve anlaşmazlıklar belirince Kurtuluş Kılçer ekibi ile birlikte ayrılmıştı.O olaydan sonra Erkan Baş'ı kürt hareketi konusunda daha cüretkar görmeye başladık. Bu konularda Metin Çulhaoğlu'nun yazıp çizdikleri daha çok soyutlama düzeyinde kalırken, Erkan Baş -sağolsun- somut olarak HTKP'nin ne yapmak istediğini açıkça yazabiliyor.

Ayrılığın temel nedeninin bu konu olduğunu söyleyebiliriz. Ayrılık sırasında nedenlerini öğrenmek istediğimde bu konuya çok girmemeye çalışıyorlardı.Bir konuşmamızda ''bize barikatçı diye eleştiri getiriyorlar'' dediklerinde anlamam da gerekiyordu. Bir sohbet sırasında kuyrukçulukla ilgili bir konuşma yaptığımda tepkisel bir sessizlik olması da ayrılığın neden çıktığını anlama yetmemişti. Başka bir gün HTKP'nin lokaline elimde Boyun Eğme dergisi ve bazı broşürlerle gittiğimde kürt sorununa eleştirel bir yazıyı görenlerden bazılarının sadece başlığa bakıp yazıyı da okumadan ''okunacak bir yorum değil'' demesi ayrılığın neden ortaya çıktığının işaretlerini vermişti.

Şunu söylemek istiyorum, Sevgili Deniz; HTKP bir süreç sonunda bu noktaya gelmedi. TKP'den kopuş yaşadıklarında zaten bu haldeydiler. İçine girdikleri siyasetin yaşanması gerektiğini düşünüyorlar. Bu konuda sonucun olumlu olacağı konusunda tereddütleri de var. Çulhaoğlu bunu birkaç kez yazdı. Üstü kapalı geçtiği için pek anlaşılamıyordu. Özellikle TKH'nin kopuşundan sonra ve Erkan Baş'ın söylem ve eylemleriyle bu konu çok daha somut bir hal aldı. Artık HTKP'nin stratejisini biliyoruz. Onlar bu stratejinin yaşanması gereken bir risk olduğunu da söylüyorlar. Ben ''gereksiz bir zaman kaybı'' olarak niteliyor ve sonucu önceden belli bir bir süreç için ''TKP'den kopulmamalıydı'' diyorum.




Bu ileti en son melnur tarafından 02.12.2015- 22:18 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 04.12.2015- 11:16


Erkan Baş sorduğu sorunun cevabını öyle buluyor; AKP'yi yenmek için kürt hareketine ihtiyaç var diye düşünüyor. Aklına getirmediği kürt hareketinin AKP'nin yenilgisini isteyip istememesi.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 04.12.2015- 12:25


Eğer Kürtler, Türkiye gündemlerinden, giderek Türkiye’den koparsa AKP’yi devirmek nasıl mümkün olacak?

Daha açık soralım, Kürt emekçilerinin etkin biçimde “bizim cephede” pozisyon almadığı bir kavgada AKP’yi yenme olasılığımız var mı?

Türkiye’nin bir bölümünde insanlar her gün devletin saldırılarına maruz kalır, neredeyse her gün devlet şiddetinin bir sonucu olarak cenaze kaldırırken Türkiye’nin diğer yarısı bu acının, bu kavganın ortağı olmadığı bir durumda ortak mücadele nasıl mümkün olacak?


-----------------------------------------------------
Erkan BAŞ 3 soru sormuş haksızda değil.

Çünkü bu soruyu türkiye de ben devrimciyim ben sosyalistim diyen kişilerin 3 te ikisi sormaktadır.
Erkan Baş Türkiyedeki mücadeleyi AKP üzerinden yürütmektedir Halbuki sistemi karşısına alsa idi böyle bir soru sormazdı.

A. Öcalan AKP yi biz iktidarda tuttuk demesi. İktidarını sağlamlaştırmak isteyen AKP nin bazı referandumlardan zaferle çıkmasının altında hep Kürt siyasetinin özel çıkarlarının var olduğunu düşündüğümüzde.
Erkan Baş gibilerinin kürt siyasetini değişimin öznesi görmesi   çok normal gelmiyor mu herkese.

AKP nin iktidardan düşmesi kürdlerin öznel gayreti ile olacağını düşünmek insan kandinin hiç bir şey yapamayacağına inanmaktır.

Kürtler kendi siyasi ve öznel çıkarları için seni başkan yaptırmayacağız demesine rahmen seni başkan biz yaparız da demiştir.Bu durumda Erkan Baş ve hedefi farklı olan sosyalistler Geçmişten yanılan Liberaller gibi bir gün bizde yanılmışız demesinler. Kürt siyasetinden sosyalist siyaset çıkmayacakmış anladık demesinler.

Halbuki tarih bize çok şeyler anlatmıştır devrimcilerin kitlelere gidemediği dönemler devrimci örgütler kendi içine (yetkin kadrolar) dönük siyasetler üretmiş krizin bütün insanları kapsadığı dönemler yığınlara dönük siyasetler üretmiştir.

Komünistler her zaman kendilerini değişimin özneleri görür farklı dönemlerden etkilenmiş sınıfları toplulukları kazanmanın çeşitli taktiklerini geliştirirler.

AKP nin uzun zaman iktidarda kalması bazı burjuva aydınlarını korkutması burjuva demokrasisinin tehlikeye girmesi epey komünisti korkutmuş anlaşılan.

Tehlike komünistin göbek adı karakol ikinci adresi mapushaneler okulları olduğunu geçmişte yaşamış bir çok devrimci bizlere söylemişti. Erkan Baş paniklemesin Kürtler olmasada biz devrim yaparız. Yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevher.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör EVRENDEKİ YERİMİZİ SORGULAMAYA VAR MISINIZ? sirius 5 4214 20.09.2015- 20:35
Konu Klasör İşçiler ve Kürtler melnur 0 1017 20.02.2022- 16:55
Konu Klasör Kürtler, sosyalistler ve tıkalı gişeler... melnur 1 246 29.09.2023- 05:38
Konu Klasör PKK olmadan Erdoğan kendini bu krizden kurtaramaz abbas 0 3425 27.01.2014- 19:23
Konu Klasör O.Gökdemir:Devlet Tarikat ve cemaatler olmadan... melnur 2 4245 04.12.2016- 10:29
Etiketler   Kürtler,   olmadan,   AKP’yi,   yenebilir,   misiniz
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS