SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Kürtler resmen özerklik dedi           (gösterim sayısı: 3.610)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: ayhan
Konu Tarihi: 27.12.2015- 22:04


Kürtler resmen özerklik dedi

Demokratik Toplum Kongresi(DTK)’nin olağanüstü kongresinden “öz yönetim” çıktı.

Resim Ekleme

Demokratik Toplum Kongresi(DTK)’nin olağanüstü kongresinden “öz yönetim” çıktı. Hükümete özerklik konusunda adım atması için çağrı yapılan deklarasyonda özerklik için inşa çalışmalarına başlanacağı duyuruldu.

Evrensel’in haberine göre; Diyarbakır Kayapınar Spor Kompleksinde gerçekleştirilen kongreye 500 kurum temsilcisi ve 501 delege katılmıştı. İki gün süren kongrenin sonuç deklarasyonu ve alınan kararlar açıklandı. Deklarasyonu DTK Eş Başkanı Selma Irmak Kürtçe olarak okudu.

‘DOLMABAHÇE MUTABAKATI CUMHURBAŞKANI TARAFINDAN REDDEDİLDİ’


Irmak,”Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın 2013 Newroz’unda bütün Türkiye ve dünya toplumlarına sunduğu tarihi açıklaması ve çağrısı böylesi tarihi bir zamanda yapılmıştı. Kuşkusuz ülkemizin sorunlarının çözümü derinlikli ve güvene dayalı bir müzakere temelinde Türkiye Büyük Millet Meclisi onayı ile gerçekleştirilmelidir. Nitekim Sayın Öcalan 2013 Newrozunda yayınladığı deklarasyon sonrasında gerçekleşen diyaloglarda bunu hedeflemişti. Artık silahlar susacak, fikirler konuşacaktı. Yeni mücadele yöntemi fikri ve demokratik siyaset olacaktı. Ancak bu gerçekçi ve doğru çözüm yolu AKP Hükümeti tarafından oyalama ve tasfiye politikasına dönüştürülmüştür. 28 Şubat’ta hükümet yetkililerinin de hazır bulunduğu Dolmabahçe Sarayında kamuoyuna sunulan mutabakat belgesi Cumhurbaşkanı tarafından reddedilmiştir. Bunun ardından, makul yaklaşımlarıyla çözümleyici olduğu tüm kesimler tarafından kabul edilen Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan ağır tecrit ve sürecin buzdolabına kaldırıldığı açıklaması, AKP’nin Kürt sorununda bir çözüm politikasının olmadığının, baskı ve savaşla Kürt halkının özgürlük mücadelesini tasfiye etmeyi amaçladığının açık kanıtı olmuştur” diye konuştu.

‘STATÜ TALEBİ KABUL EDİLMEDİĞİ İÇİN KÜRT HALKI MÜCADELEYE BAŞLADI’

Gelinen sürece dair değerlendirmelere ilişkin de Irmak şunları söyledi, “İmralı’da yürütülen görüşmelerin sonlandırılarak varılan mutabakatın yok sayılması, savaş kararı alınarak gerilla alanlarına yönelik hava ve kara operasyonlarının başlatılması, halklarımızın en meşru ve demokratik taleplerinin şiddet yöntemleriyle bastırılmaya çalışılması sonucunda, bazı il ve ilçelerde halk meclisleri özyönetim kararı almıştır. Özyönetim ilan edilen yerlerde bir yıldır sakız gibi çiğnenen “kamu güvenliği” adı altında seçilmişlere, sivil halka, siyasetçilere ve gençlere yönelik tutuklama ve infazlara yönelinmesi, özyönetim alanlarını hendekler ve barikatlarla savunma durumunu ortaya çıkarmıştır. Bugün, sorunu hendeklere sıkıştıran ve bunun üzerinden geliştirilen devlet terörünü meşrulaştıran politikalara karşı halkımızın geliştirdiği meşru direniş, özünde kendi kendini yerelden yönetme, yerel demokrasiyi inşa etme talebi ve mücadelesidir. Kürt halkının hukuki, siyasi ve statü talebi kabul edilmediği için Kürt halkı da kendi öz gücüne dayanan bir mücadele sürecine girmiştir. Bu mücadele toplumsal sorun üreten iktidarcı, merkeziyetçi ve erkek egemen yönetim anlayışlarına alternatif olarak demokratik siyaset anlayışını, yönetim modelini ve sistemini benimseyen, toplumsallığı ve birlikte yaşamı, Kürt sorununun siyasi statü temelinde demokratik çözümünü esas almaktadır. Bu da, sorunun esas olarak bir demokrasi ve özgürlük sorunu olduğunu ortaya koymaktadır. Demokrasi ve özgürlük talepleri özünde siyasi statü talepleridir. Çözümü de siyasi müzakere zemininde olmalıdır. Bu nedenle, yaşadığımız bütün sorunların aşılabilmesi için diyalog ve müzakere kanallarının yeniden devreye girmesi önemlidir."

‘ÖZYÖNETİMİ HAYATA GEÇİRMEK ELZEMDİR, İNŞA KARARI ALDIK’


"Bunun için de, Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanmasını, sürecin sağlıklı ve istikrarlı yönetilebilmesi için zorunlu görmekteyiz. DTK olarak halk meclislerinin ilan ettiği özyönetim ilanlarını ve halkımızın her alanda yürüttüğü bu haklı ve meşru direnişi sahipleniyor; Kürt halkının ve tüm Türkiye halklarının bu direnişlere katılmasını ve destek vermesini demokrasi ve özgürlük mücadelesi gereği olarak görüyoruz. Şu anda yaşananlar AKP hükümetinin gösterdiği gibi hendek ve barikat sorunu değildir; demokrasi sorunudur. AKP'nin saldırgan politikası ise halkın iradesini ve yerel demokrasiyi tanımayarak halkın özgür ve demokratik yaşam iradesini kırmaya yöneliktir. Demokratik siyasal yollardan çözülmesi gereken bir sorunun çözümsüz bırakılmasının yarattığı sorunlar yaşanmaktadır. Var olan gerilim ve çatışmalar ancak demokratikleşme zihniyeti ve çözüm yaklaşımıyla ortadan kaldırılabilir. Kürt sorunu gibi temel bir sorunun çözülmemesinin, direnişin derinleşerek büyümesine yol açacağı aşikardır. DTK Genişletilmiş Olağanüstü Genel Kurulu, yaptığı kapsamlı tartışma ve değerlendirmeler neticesinde, özyönetimin içeriğinin doldurularak sahiplenilmesini, savaş ve şiddet politikalarına karşı bireyin ve toplumun kendi özsavunmasını almasının meşruluğunu, toplumsal inşa sürecinin de eşzamanlı ele alınarak hayata geçirilmesinin elzem olduğunu karara bağlamıştır."

‘YERİNDEN YÖNETİM İÇİN YASAL ADIMLAR ATILMALI’


"Kürt sorununun demokratik özerklik çözümü Türkiye’nin demokratikleşmesinden ayrı ele alınamaz. Türkiye gerçeğinde demokratik özerkliğe dayalı bir siyasi ve toplumsal sistem yaratmadan Türkiye’nin demokratikleşmesi mümkünn değildir. Bu açıdan özyönetim ilanları kesinlikle Türkiye’yi de demokratikleştirme adımlarıdır; Yerinden yönetimi sağlayan yasal demokratik adımların atılmasını da tüm Türkiye halkları açısından gerekli ve doğru bir adım olarak görüyoruz. Kuşkusuz yerel demokrasi her alanın, bölgenin ve toplumun ihtiyaçları ve koşullarına göre farklı uygulama biçimlerine kavuşacaktır. Demokratikleşme, yerel demokrasinin ve farklı kimliklerin özerkliğinin gerçekleşmesi açısından yasal imkan sağlayacağından her alanın demokrasiyi kendi koşullarına uyarlaması zor olmayacaktır.Demokratik özerklik, özyönetimler ve yerel demokrasi açısından spekülatif tartışmaların son bulması için Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik şartındaki çekincelerin kaldırılması yanında, aşağıda belirteceğimiz demokratik özerklik sorumluluk alanlarının tespiti çerçevesinde sadece Kürt sorununun değil; siyasi, toplumsal ve idari birçok sorunun çözümüne kapı aralayacağına inanıyoruz”.

Metnin Türkçesini ise DTK Eş Başkanı Hatip Dicle okudu.

Alınan 14 maddelik kararlar ise şöyle:

1.   Ülke genelinde kültürel, ekonomik, coğrafi yakınlıkları dikkate alınarak bir veya birkaç komşu şehri kapsayacak biçimde demokratik özerk bölgelerin oluşturulması,

2.   Tüm bu özerk bölgelerin ve kentlerin demokratik esaslarla seçilmiş meclisler ve meclisler içinden seçilmiş özyönetim organları tarafından Türkiye’nin yeni demokratik Anayasasının temel prensipleri çerçevesinde yönetilmesi. Özerk Bölgelerin halk iradesinin ayrıca TBMM ve merkezi yönetimde de demokratik esaslar temelinde temsil edilmesi.

3.   Demokratik özerk bölgeler ve diğer idari birimlerde merkezi yönetimin seçilmişler üzerindeki her türlü vesayetine son verilmesi, seçilmişleri görevden alma yetkisinin kaldırılması. Merkezi yönetim organlarının, yeni demokratik anayasa ilkelerine uyulması doğrultusundaki denetimleri dışında bölgesel ve yerel yönetimler üzerindeki her türlü vesayetinin son bulması,

4.   Özerk bölge ve kentlerde şehir, mahalle, köy, kadın ve gençlik meclislerinin, farklı halklar ve inanç toplulukları meclislerinin, sivil toplum örgütlerinin karar alma ve denetleme süreçlerine doğrudan katılımının sağlanması,

5.   Demokrasinin derinleşmesi, kapsamlılaşması, özgür ve demokratik yaşamın sağlanması açısından kadınların meclislerde, tüm karar mekanizmaları ve özyönetim kademelerinde eşit temsilinin tanınması. Kadınların ihtiyaçları doğrultusunda meclis, komün ve toplumsal kurumlar kurabilmesi; kadın kurumları ve kadınlarla ilgili kararların tamamen kadın meclislerinin onayından geçmesi. Kadının her alanda özgür ve özerk örgütlenmesinin tanınması.

6.   Gençliğin karar mekanizmaları ve özyönetim organlarında yer alması. Bu açıdan gençliğin her alanda özgün örgütlenmesi ve karar mekanizmalarına özgün kimliğiyle katılmasının sağlanması,

7.   Her kademede eğitimin özyönetimlere bırakılması.Türkçenin yanı sıra bütün anadillerin de eğitim ve öğretim dili olması. Eğitim müfredatında genel müfredat dışında yeni demokratik anayasa, evrensel değerler ve insan hakları çerçevesinde yerelin tarihi, kültürel ve toplumsal özgünlükleri ve ihtiyaçları temelinde müfredata eklemeler yapılması. Türkçe’nin yanında yerel dillerin de resmi dil olarak kabul edilmesi.

8.   Dil, tarih ve kültür alanında her türlü çalışma yapabilmek.Aynı zamanda İnanç ve ibadet hizmetleri sunan kurumların özerk kurumlar olarak örgütlendirilmesinin sağlanması.

9.   Bütün düzeylerdeki sağlık ve tedavi hizmetlerinin özerk yönetimlerce sunulabilmesi.

10.   Yargı Sistemi ve Adalet Hizmetlerinin Özerk Bölge Modeline göre yeniden düzenlenmesi.

11.   Toprak,Su ve Enerji kaynaklarının Ekolojik çerçevede toplum yararına işletilmesi,denetlenmesi ve üretimden pay alma yetkisinin Özerk Bölge Yönetimine verilmesi.Öz yönetimin tarım, hayvancılık, sanayi ve ticaret dahil her alanda genel demokratik anayasa ilkelerine ters düşmeden her türlü üretim ve işletme birimleri oluşturma,bu tür toplumsal ve bireysel girişimleri destekleme, teşfik etme,hibe desteği sunma yetkisine sahip olması.

12.   Özerk Bölgenin yönetim alanında ve kent içinde, her türlü kara, hava, deniz ulaşım hizmetlerini sunması ve denetimini sağlaması. Trafik hizmetlerinin merkezi trafik kurumları ile uyumlu halde yerel yönetim organları denetimindeki birimlerce yürütülmesi.

13.   Yukarıda belirtilen hizmetlerin sunulabilmesi için yerelde bütçelemenin Özerk Bölge Yönetimine devredilmesi ve kadın odaklı bütçelemenin esas alınması; merkezle ve diğer yerellerle varılacak anlaşmalara ve hakkaniyet ilkelerine bağlı olarak bazı vergilerin özyönetim birimleri tarafından toplanması. Merkezin yerelden topladığı bütün vergi gelirlerinden yerele pay verilmesi. Merkezin bölgelerin gelişmişlik farkını giderecek şekilde gerekli tedbirleri alması.

14.   Özerk Bölge Yönetiminin denetiminde, yereldeki asayişin tümünü sağlayacak resmi yerel güvenlik birimlerinin kurulması, bu birimlerin Anayasal kurallar çerçevesinde ihtiyaçlara bağlı olarak kurulmuş merkezi Savunma ve güvenlik birimleriyle koordineli olarak çalışması.

SONUÇ METNİ

Demokratik özyönetimlerin Türkiye'nin demokratik birliği ve halkların ortak geleceği temelinde gerçekleşmesini ve bu nitelikte demokrasiyi ve özgürlükleri güvence altına alacak demokratik bir anayasa yapılması zorunludur. Böyle bir anayasa tüm toplumsal kesimler, farklı etnisiteler ve inanç toplulukların özgür ve demokratik yaşama kavuşması açısından da vazgeçilemez önemdedir. Yalnızca bir halkın, bir kesimin, bir topluluğun özgür ve demokratik yaşamını sağlayan ama diğerlerine hak tanımayan bir anayasa, siyasal ve toplumsal bir sistem düşünülemez. Demokratik özerklik mücadelemiz Kürtler için olduğu kadar, Türkler ve tüm diğer etnisiteler, inanç toplulukları, dışlananlar, ezilenler, ihmal edilenler için de bir demokrasi ve özgürlük mücadelesidir.

Özyönetimlere dayalı demokratik özerklik modelimizin aynı zamanda Ortadoğu’nun içinde bulunduğu bu karmaşa ve kaos ortamından çıkışa dönük önemli bir örnek oluşturacağı inancındayız. Bu model bin yıldır kader ortaklığı yapmış halklarımızın ülke ve bölge meselelerinin barışçıl ve demokratik çözümüne öncülük edecektir.

Bu deklarasyon dinamik bir tartışma ve uzlaşma arayışıdır.Öneri ve eleştirilere açıktır.

Bu çerçevede çatışmalara son verilerek, Türkiye’nin demokratikleşmesi, siyasi çözüm yolunun açılması için, Türkiye'nin bütün demokratik ve toplumsal özgürlük güçlerini, siyasi partileri, şahsiyetleri, kanaat önderlerini, inanç toplulukları ve kurumlarını Kürt halkının yürüttüğü meşru ve haklı mücadeleye ve taleplerine destek vermeye davet ediyoruz. Kürdistan’daki bütün toplumsal kesimleri ve siyasi partileri ulusal birlik ruhuyla halkımızın yürüttüğü direnişe sahip çıkmaya; dünya halklarını ve kurumlarını halkımızın meşru özgürlük talepleriyle dayanışmaya çağırıyoruz.

HDP, EMEP, DBP, ESP VE HDK'DEN DEKLARASYONA DESTEK

DTK’nin deklarasyonunu açıklamasının ardından konuşan HDP, EMEP, DBP, ESP, HDK başkanları deklarasyonu sahiplendiklerini ifade etti.

HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ yaptıkları açıklamada, deklarasyonu, demokrasi için bir yol haritası olarak tanımladı. Eş Başkanlar deklarasyonu sahiplendiklerini ifade ederek, “Partimiz mücadele edenlerle omuz omuza olacak” dediler.

DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek: Paylaşılan deklarasyon hepimizin ortak görüşüdür. Deklarasyon istediğimizi ortaya koyuyor. Deklarasyonda yer alan tüm maddeler aynı zamanda mücadele eden direnen halkımızın da görüşüdür. Bu maddeler ışığında mücadelemizi yükselteceğiz.

EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan: İki günlük toplantıyı savaşın gölgesinde gerçekleştirdik. AKP Hükümeti savaşı yeniden tercih etmiştir. DTK’nin aldığı kararları önemsiyoruz. Çağrıyı aynı zamanda Kürt halkının katliamlara ve şiddete rağmen ortak yaşam çerçevesinde bir çare olarak görüyor ve önemsiyoruz. Bu taleplerin aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesi talepleri olduğunu belirtiyoruz. Bu çağrıyı Türkiye işçi sınıfının ve emekçilerin sahiplenmesi için mücadele edeceğimizi, işçilerin, emekçilerin ve halkların birlikte kazanacağını belirterek, selamlıyoruz.

ESP Genel Başkanı Sultan Ulusoy: Öz yönetim kararını parti olarak sahipleniyoruz. Batıdaki işçi ve emekçilere anlatılması konusunda pratik oluşturacağımızı ifade etmek istiyoruz.

HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü: Deklarasyonla siyasete müzakereye ve demokrasi dönülmesi çağrısı yaptık.

Odatv.com



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 28.12.2015- 13:07


Kürtler özerkliği alır başkanlığı verir mi?
Ayşe Yıldırım



Resim Ekleme

“Siyaset kaprisle, küskünlükle yapılmaz. Müzakere, diyalog kanallarının açılmasını istiyoruz.”

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın bu sözü DTK olağanüstü kongresinin sonucunda açıklanan deklarasyonun yol haritasını anlatıyordu. “Özyönetimle ilgili siyasi çözüm deklarasyonu” başlığı altında önerilen 14 madde önümüzdeki günlerde çokça tartışılacak. Kürt siyasi hareketinin istediği de bu. “Bu bir önerme, gelin tartışalım. İtirazlarınız ya da önerileriniz varsa konuşalım” diyorlar. Yayılan savaş ortamından çıkışın da, tıkanan siyasetin önünün açılmasının da, kalıcı barışın sağlanmasının da yolunun buradan geçtiğini savunuyorlar...

Herkesin merak ettiği soru, bundan sonra ne olacak. Öncelikle şunu söylemek gerekir. HDP aslında bir buçuk aydır siyasi bir çıkış projesi olarak demokratik özerklik üzerinde çalışıyordu. Kürt hareketinin diğer temsilcileriyle yapılan görüşmelerin ardından çalışmalar başladı. İki gün süren DTK kongresinde tüm bileşenlerin katıldığı tartışmalarla da son şekli verildi.

Deklarasyon metninin ve önerilerin ‘uzlaşmacı bir dil’le yazılmasına özen gösterildi.

Deklarasyonun bir yüzü Kürtlere, bir yüzü hendekdeki gençlere, bir yüzü dağa, bir yüzü hükümete, bir yüzü batıya dönük. Bütün kesimlere ve taraflara dengeli hitap edilmesi için çalışıldı.

Kürtçe ve Türkçe okunan deklarasyondaki vurgu, sorunların siyasi müzakere zeminine çekilmesiydi.

Şimdi sırada belirlenen 14 başlığın teknik alt metinlerinin yazılmasında. Ama bunun için de öncelikle bir uluslararası çalıştay planlanıyor.

Bu arada bileşenler de görev paylaşımı yaptı. Parlamento diplomasisini HDP yürütecek, belediye çalışmalarını DBP, sivil toplum örgütleriyle çalışmaları DTK yapacak. HDK ise batıyı harekete geçirmekle görevli ki belki de en zor görevlerden birisi onun. Çünkü Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Hakkâri’de sokaktaki sade vatandaştan siyasetçisine herkes batının duyarsızlığından yakınıyor.

Kongre öncesi CHP ile de bir temas sağlanmış. Kongreden sonra bir grup milletvekili deklarasyonu anlatmak ve belki bir heyet oluşturmak için CHP ile yeniden buluşmayı planlıyor. CHP’nin yapıcı bir tavır sergilemesini umuyor HDP’liler, “Zaten onların da sorunun çözümü için verdikleri bir ortak akıl heyeti kurulması hakkında kanun teklifleri var. Onlar da Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı’ndaki çekincelerin kaldırılmasını istiyorlar” deniliyor. Ayrıca deklarasyonun önermelerinin de “Kürt sorununun çözümünün yeri TBMM’dir” diyen CHP’nin yaklaşımına uygun olduğunu dile getiriyorlar.

“Kürtler özerkliği alır başkanlığı verir” yaklaşımına yanıtları ise net:

“Bizim önerilerimizle başkanlık tartışmalarının ilişkisi yok. Biz yeni demokratik bir anayasa diyoruz.”

AKP hükümetinin yaklaşımı konusunda da umutsuz değil Kürt hareketi. Çatışmalı süreçle onların da sıkıştığını düşünüyorlar. Hemen olmasa bile gelişen süreçte olumlu bir yaklaşım sergilenebileceği düşüncesi hâkim. “Çünkü” diyorlar, “Biz bunları sadece Kürtler için istemiyoruz. Tüm Türkiye için öneriyoruz. Batının da sorunlarını çözecek bir modeldir bu”.

O nedenle özellikle Türkiye’nin batısının metni ciddiyetle okuyup değerlendirmesini istiyorlar.

Hendekler ve Kandil

Deklarasyonun açıklanmasıyla birlikte hendeklerin kalkmayacağı ortada. Ancak Kürt hareketinde deklarasyonun açıklanmasının ardından bir beklenti oluştu: KCK yakında bir açıklama yapabilir. Belki bu açıklamalarında hem deklerasyona destek verirler hem de hendeklerin kaldırılmasının işaretini...

Tabii bütün bunlar hükümetin yaklaşımıyla doğru orantılı ilerleyecek gibi görünüyor.

Metindeki bir vurgu da Öcalan’ın ‘özgürlüğü’ydü: “Kürt halk önderi Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanmasını, sürecin sağlıklı ve istikrarlı yönetilebilmesi için zorunlu görmekteyiz.”

‘Özgürlük’ tanımının da tartışılabileceği görüşünde Kürt hareketi. Daha önce dile getirilen ‘ev hapsi’ seçenekleri de bunlardan biri.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 28.12.2015- 13:11


CHP'nin özyönetim olsun, özerklik olsun kabul edeceği bir plan olmamasına rağmen kürtler neden CHP'nin desteğini almaya çalışıyor? Aldıkları kararın yanlış olduklarını bilmeleri ve başkalarının desteğine ihtiyaç duymaları bence. CHP ne kadar yumuşarsa kürtler de özerkliği o kadar güvenle savunabilir. Bence savaşla başarı kazanılmadan özerklik hayata geçirilemez. demirtaş'a da hayret ediyorum, seçimlerde Türkiyelileşmekten bahseden o değil miydi, şimdi neden ayrılık tohumlarının yanında oluyor?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 28.12.2015- 22:25


Kürt sorununun geldiği noktayı sadece iç dinamiklerle açıklayabilmek mümkün olmaktan çıkmıştır. Kürt sorununun bölgesel bir sorun olduğu artık çok daha fazla belirginlik kazanmıştır. Gerçek olan şey, kürt gerçekliğinin ( kürt milliyetçi uyanışın) bölgede etkin olan güçler tarafından da kabul edildiğidir. Bölge emperyalizm tarafından BOP ve BİP çerçevesinde yapılandırılmaktadır ve kürtler de bu yapılanma içinde paylarına düşeni alacaklardır, paylarına düşenin ne olduğuna karar verildiğinde.

Irak'ta Barzani aşireti devlet kurma aşamasındadır. Suriye'de kürtler fiili bir biçimde kantonal bir yapılanmaya kavuşmuştur. Bu iki yapının geriye dönüşünün söz konusu olacağını düşünmüyorum. Suriye'li bir bakan geçenlerde ''Suriye toprakları üzerinde farklı bir yapılanmaya izin vermeyeceğiz'' demesine rağmen, en azından burada özerk bir yapının korunacağını sanıyorum.Rusya'nın bölgeye ağırlığını koyması, Esad'ın elinin kuvvetlenmesi bile bu gerçeği değiştirmeyecektir. Irak ve Suriye'deki kürt yapılanmaları kalıcıdır ve bu gerçek karşısında Türkiye'deki kürt bölmesinin önemi daha da artmıştır. PKK 7 Haziran seçimlerinden beri buraya yoğunlaşmıştır ve emperyalizm bölgeye şekil verirken PKK de güneydoğu anadoluda ön almaya çalışmaktadır. Özerklik kararı da öncesinde başlatılan ''hendek savaşları'' da bu ön almanın bir sonucundan başka bir şey değildir.

Asıl soru şudur; bölgenin fotoğrafı basitçe böyleyken Türkiye'li solcunun alması gereken tutum ne olmalıdır? Emperyalizmin bölge siyasetine, o siyasete uyum göstermeye çalışan kürt hareketine, o uyum sürecinde doğu ve güneydoğuda ön almak için girişilen mücadele ve açıklanan ''özerklik kararı''na boyun mu eğilecektir?

Bu gelişmelerin sola alan açacağını düşünen varsa yanıt ''evet''dir.
Yoksa!



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör İşçiler ve Kürtler melnur 0 1005 20.02.2022- 16:55
Konu Klasör Türban resmen okullarda abbas 4 5179 29.09.2014- 11:14
Konu Klasör Kürtler, sosyalistler ve tıkalı gişeler... melnur 1 238 29.09.2023- 05:38
Konu Klasör İşsizlik resmen çift hane proleter 0 2695 17.03.2014- 13:17
Konu Klasör Türkiye 'resmen' erken seçime gidiyor umut 4 3612 26.08.2015- 11:37
Etiketler   Kürtler,   resmen,   özerklik,   dedi
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS