SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 4 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   4   >   son» 
AKP'ci olmak, sosyalist kime denir, vesaire...           (gösterim sayısı: 16.539)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 11.01.2016- 17:03


AKP'ci olmak ne demektir, sorusuna nasıl bir yanıt verilmelidir? Ya da bir kişinin sosyalit olduğuna bilimsel sosyalizmi savunduğunu nasıl anlarız? Aslında kolay bir soru gibi görülse de, özensiz ve yüzeysel bir bakış bu konuda çok yanılgı yaşayabilir?

Örnekse yandaş medyada pek çok örneği görülebileceği gibi AKP ne yaparsa yapsın savunmaya geçen ve hatta AKP yöneticilerinin bir şekilde açık yanlışlarını bile savunmak adına ''düzeltmen'' rolünü oynayanlar, AKP siyasetlerini gözü kapalı savunanlar, AKP'ye biat edenler, Erdoğan'a kul köle olanlar...-evet, bunlar için ''AKP'ci denilebilir de bu kadar mı? Bu çerçevenin dışında olanlar AKP karşıtı mı oluyor?

Buraya daha sonra geliriz!

Sosyalist dediğimiz kişilerin sosyalist olup olmadıkları, proletarya diktatörlüğü konusundaki ''doğru'' sayılabilecek açıklamalarıyla sınırlı mıdır? Bir kişi sınıf mücadelesinin ne olduğunu anlatıveriyorsa, ''tarihin sınıflar mücadelesi'' olduğunu söylüyorsa, ''UKKTH'' vb. diyorsa o kişi için kestirmeden ''bu kişi sosyalizmi savunuyor, sosyalist'' demek doğru mudur?

Bir anım; İstanbul'da bir lisenin son sınıfındayım. Okul solun ağırlığı altında ve hem devsol ve hem de ''halkın kurtuluşu-halkın birliği vb.'' fransiyonları okulda etkin. Hemen hemen hiç sağcı, ''faşist'' ortalarda gözükmüyor. Tartışmalar hep iki sol grubun atışmaları ve daha çok sözlü sataşmaları halinde yürüyor. Günler böyle geçerken 10 Kasım Atatürk'ün ölüm yıldönümü geliyor. Tiyatro salonunda anmaya ilişkin konuşmalar yapılacak ve hepimiz tiyatro salonunun ön koltuklarına yerleşiyoruz. Oldukça kalabalık hemen hemen bütün koltuklar da dolu. Herkes oturduktan sonra ve hocalardan biri konuşmaya başlamışken en arka sıralarda bir gümbürtü kopuyor. Sonradan öğrendik, bir grup( 10-15 kişi) ''Allah Allah'' sesleriyle ceketlerinin altından çıkardıkları sopalarla etrafa saldırıyor, kargaşa çıkartıyor, töreni engelliyor ve kaçıyorlar. Kaçarken odunun biri de hocalarımızdan birinin koluna geliyor, biz dışarı çıktığımızda hocanın kolunu tutarak kıvrandığını görmüştük.

Sonra kişiler tespit edildi ve o kişiler uzunca zaman okula giremediler. Ama her gün okula dışardan ''İlim Yayma Cemiyeti''nden ve MHP'nin elindeki bazı yurtlarından saldırılıar oldu. Abartmıyorum, hemen her gün saldırılar devam etti. Bu saldırılar sırasında okul içinde de daha önce görmediğimiz, anlamadığımız bir biçimde peydahlanan sağcı- MHP'li, faşist öğrenciler de karşı cephe oluşturmaya başlamışlardı. Dışardak yapılan saldırılar okula her gün sayısı epey fazla polis girmesine neden oluyordu, içeriye giren polis sayısının fazlalığı da daha önce sinmiş olan ''faşist'' öğrenci topluluğun ortaya çıkmasına ve seslerini yükseltmesine neden oluyordu. Kısaca okulda öğrenim yapabilmek hiç mümkün değildi.

Öğretmenlerimizin çoğu da soldaydı. Bir iki ay sonra evinden çıkarken başına kahpece sıkılan bir kurşunla hayatını yitiren bir öğretmenimiz sol hocaların önünde biraz daha etkindi. Töb Der'liydiler. Belki de bu yüzden lisemiz gerici iktidarın baskısı altındaydı.

Şuraya gelmek istiyorum, okulda öğrenim yapabilmek zorlaşmışken ve kimsede de ders çalışma keyfi kalmamışken, hocalarımız yine de ders yaptırmaya çalışırlardı. Hiç unutmuyorum, bir edebiyat hocamız vardı. ''Kaytan bıyıklıydı'', zarifti, kibardı, dersten başka bir şeyle ilgilenmezdi! Bir gün yine dışardan yapılan bir saldırı sonrası sınıfa girdiğimizde uzunca bir söylev çekmiş, öğretmenlerin sorumluluğunun derslere girmek, tarafsız bir şekilde sorumluluklarını yerine getirmek ve öğrenciler arasındaki bu tür çatışmalarda tarafsız kalmak zorunluluğu olduğunu söylemişti. Kendisi de böyle yapıyordu ve olaylarda tarafsız kalmayı yeğliyordu!

Söz mü istemiştim, yoksa söz istemeden mi, hatırlamıyorum, ayağa kalkmış ve hocanın söylediklerine karşı çıkmıştım. Uzunca da konuşmuştum, ne konuştuğumu da tam hatırlamıyorum. Tek hatırladığım faşist saldırılar karşısında tarafsızlık olunamayacağı, tarafsızlığın faşizmden yana olmak anlamına geleceğiydi. Başka kelimelerle de olsa böyle söylediğimi hatırlıyorum.

Hep buna inanmışımdır: Haksızlıklara karşı sessiz kalmak haksızlığa ortak olmaktır. Yetmiyordu belki, sadece hümanist duygularla güncele yaklaşmak insana mesafe aldırmıyordu, ama önemli bir tespitti. Edebiyat hocamız ses çıkarmayarak istediği kadar tarafsız kaldığını düşünsün, gerçekte okulda eğitimi baltalayan ve okulu gerici bir yapılanmaya dönüştürme amacı taşıyan eylemlere doğrudan cephe almayarak gerçekte o gerici saldırılara destek vermiş oluyordu. Böyleydi. Faşizmden yana olmak, kapitalizmden yana olmak AKP'den yana olmak faşizmi, kapitalizmi, AKP'yi doğrudan desteklemek anlamına gelmez. Faşizme, kapitalizme ve AKP'ye karşı mücadele ediyor musun, etmiyor musun? Bu ülkede her geçen gün daha da ağırlaşan dinci faşizmin ülke insanlarına dayattıkları artık görünmez olmaktan çıkıp, bütün çıplaklığı ile görünür olmuşken bu''tarafsızlığın'' herhangi bir bahanesi kalmış olabilir mi? Böyle bir süreç bu ülkede acımasızca işletiliyorken, tarafsızlık gerçekte ''AKP'ci olmak''tan başka ne anlama gelebilir? Dolaylı destek de değildir bunun adı, bunun adı doğrudan AKP'ci olmaktır. AKP'ci olmak yandaş medyada örneklerini gördüğümüz onlarca yazar müsveddesi olmaksa, sözde bile olsa sol forumlarda başka bir kılık içinde ortaya çıkmaktır.

Bu ''AKP'cilerde'' hemen hemen hiç ''AKP'ci yorum'' a rastlayamazsınız! Doğrudur, doğrudan hiç AKP'yi savunamazlar. Sadece ''iyi yaptıklarına iyi, kötü yaptıklarına kötü diyeceklerini söylerler. Genellikle tarafsızdırlar. Tıpkı bizim edebiyat öğretmenimiz gibi tarafsızdırlar!

Sorun işte burada yatıyor. Dinci faşizmin olanca şiddetiyle halklarımızın üzerine yürüdüğü, şiddet uyguladığı, işçi sınıfı ve emekçi kesimlere en yobaz biçiminden gericiliği dayattığı koşullarda (sözde) tarafsız olmak, AKP'ci olmak, AKP'ci siyasetlere destek vermek ve AKP'yi olumlamak değil de nedir?

Bilinçsiz yapılıyorsa siyasi cahillik, bilinçli yapılıyorsa iki yüzlülük!
Bu kadar basit!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.01.2016- 20:18


Benzer bir soru, solculuk ve sosyalist olmak konusunda söylenebilir. Sosyalist dediğimiz kişilerin sosyalist olup olmadıkları, proletarya diktatörlüğü konusundaki ''doğru'' sayılabilecek açıklamalarıyla sınırlı mıdır? Bir kişi sınıf mücadelesinin ne olduğunu anlatıveriyorsa, ''tarihin sınıflar mücadelesi'' olduğunu söylüyorsa, ''UKKTH'' vb. diyorsa o kişi için kestirmeden ''bu kişi sosyalizmi savunuyor, sosyalistdir'' demek doğru mudur?

Kestirmeden yanıt ''hayır''dır. Solcu olmak sosyalist olmak, devrimci olmak, ilerici, yurtsever olmak her şeyden önce solun, ilericiliğin vb. bütün değerlerini ve temel ilkelerini sahiplenmek, içselleştirmektir. Bir adamın, gerekli veya gereksiz, herhangi bir konuda B.Brecht'in veya Nazım'ın şiirinden örnekler vermesi, proletarya diktatörlüğü konusunda açıklamalarda bulunması, sosyalizmin hümanizmadan geçtiğini söylemesi veya Marks, Engels veya Lenin'den alıntılar yapması onun ilerici, devrimci, solcu veya sosyalist olduğunun göstergesi değildir.

Çok açık, değildir ve olamaz.

Hiç kimse kendini teorisyen yerine koymamalı ve bu konuda gereksiz bir algı yaratma çabası içine girmemelidir. Solculuğun ve sosyalist olmanın karşılığı ne kadar çok şey bilindiğinden geçmiyor, bilinenin ne kadar içselleştirildiği, benimsendiği ve her koşulda savunulduğudur önemli olan.

Solculuğu, sosyalizmi her koşulda savunabiliyor muyuz?
Solculara, sosyalistlere, devrimcilere her koşulda sahip çıkabiliyor muyuz?

İşte sana solcu olmanın, sosyalist olmanın, devrimci olabilmenin ön koşulu!
Ve bu ön koşul yoksa hiçbir şey yok demektir.




Bu ileti en son melnur tarafından 11.01.2016- 20:46 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.01.2016- 21:10



Bu konuya bir örnek vererek somutlaştırmak gerekiyor olabilir: Takip edenler bilir, kürt ulusal hareketinin ideolojisini de, siyaset yapma biçimini de benimsemiyorum. Bu hareketin ideolojik ve siyasi söylem ve eylemlerinin Türkiye işçi sınıfını ve emekçi kesimleri ayrıştırdığını, Türkiye sol hareketinin önünü kapatıcı bir işlev gördüğünü ve sosyalistlerin ideolojik mücadelesinde kürt hareketine yönelik (ideolojik bağlamda) eleştirel bir tavır sergilemesi gerektiğini savunuyorum. Ama bu durum hiçbir şekilde bir gericinin veya konuya milliyetçi-şoven bir üslupla yaklaşan birilerinin karşısında onlara hak verir şekilde tutum alacağım anlamına gelmez. Tam tersi, o tür gerici saldırılar karşısında o gerici saldırıya karşı durulması gerektiğini de savunurum. Benzer biçimde bir AKP'linin veya bir gerici veya yobazın CHP'ye yönelik eleştirilerine de karşı çıkarım. Kısaca her türlü gerici saldırıya karşı solun, devrimciliğin en geniş anlamdaki kurum ve siyasetlerine de bu gözle bakar ve bu tutum içinde bir konumlanış alırım.

Yaşadığım somut bir olay da var. Sanırım bir iki yıl önce, İstanbul Kitap Fuarı'nda, Kaynak Yayınları'nın standında bir görevli, belki görevli olmanın ötesinde o zamanki İşçi Partisi'nin   bakışına yakın bir biçimde kürt hareketine atıp tutmaya başladı ve kullandığı dil bir harekete yönelik siyasi eleştiri olmanın ötesinde kürt halkını da içine alacak şekilde milliyetçi-şoven bir dildi ve karşı çıkmak gereğini hissetmiştim. Gösterdiğim tepki düşünülmüş, planlanmış bir tepki değildi, o anda o gerici dile, gerici söyleme karşı çıkmanın gerekliliğinden kaynaklanan bir refleksti. O milliyetçi-şoven yaklaşım karşısında hiçbir sosyalistin kürt hareketinin ideolojisi ve siyaset yapma biçimine gösterdiği eleştirel yaklaşımını dile getirmemeli. O başka bir şey. Solcular, sosyalistler arasında bu ideolojik tartışma yapılabilir, yapılmalıdır da. Ama bu ideolojik tartışma, gerici bir saldırı söz konusu olduğunda bir kenara bırakılmalıdır. Solculuk, sosyalistlik böyle bir şeydir, böyle bir içselleşmeyi beraberinde getirmelidir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.01.2016- 21:29


Başka bir örnek:

Parti Cephe'nin siyaset yapma tarzını da kendime çok yakın bulmuyorum. Parti cephe'den bağımsız olarak, kapitalizmin yol aldığı ve temel sınıfların ortaya çıktığı bir ülkede PASS'ı ve silahlı propagandanın hemen her biçimini de sosyalist mücadele biçimi olarak yanlış buluyorum. Gerektiğinde bu konuda her türlü eleştirimi de yapabilirim. Ama, tıpkı bir önceki örnekte olduğu gibi Cephe'nin herhangi bir eyleminde ( o eylem katılmadığım, spesifik olarak yanlış bulduğum bir eylem türü olsa dahi), o eylem nedeniyle karşılaştığı her türlü gerici saldırı karşısında da yine üstte yazmaya çalıştığım örnekteki gibi tepki koyar, o gerici saldırının karşısına geçerim. Bu yüzden Burakcan ile Berkin Elvan olaylarının karşısında alınacak tavır ''ikisinin de annesi babası acı çekiyor'' biçiminde olamaz; olmamalı. Burakcan olayı ile Berkin'in katledilişi hiçbir zaman aynılaştırılamaz. Aynılaştıranlar solculuğu, sosyalizmi hiç anlamamışlardır. Aynı şeyi söyleyeceğim, bilinçsiz yapılıyorsa siyasi cehalettir, bilinçli yapılıyorsa ve hala solculuktan, sosyalist olmaktan dem vuruluyorsa iki yüzlülüktür.

( Devam ederiz.)




Bu ileti en son melnur tarafından 12.01.2016- 16:55 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.01.2016- 17:06


Evet, fırsat ve zaman buldukça devam edeceğiz. Biraz ara vererek, bu başlıkta amaçlanan şeye iyi bir örnek bugün bizim Sn.Kaçak, SF'deki adıyla alevliyıldız'ın bir yorumu. O da şu:

hem "patlamayı üstlenen olmadı" diyor, hem de "önemi yok". ama akp'yi suçluyor ve "baş sorumlu ilan ediyor.

bir iddia var ve açıklaması yok. "baş sorumlu", iyi ama neden, nasıl?..

bu iddiaya dayanak olarak bir cümle var, evet, şu: "Hukuk tanımayan, katliamlara davet çıkaran, zorba AKP hükümetinin iç ve dış politikası katliamlara zemin yaratmıştır."

hukuk tanımaması ile katliam düzenlenmesinin ne ilgisi var?

"katliamlara davet çıkaran", nasıl?..

"iç ve dış politikası katliamlara zemin yaratmıştır."

dış politika, yani suriye politikası, ışid'i ve diğer dinci gericiliği örgütleyip desteklemesi vb... buna "tamam" diyebiliriz. pek ya "iç"?..

suriye'den biri gelip kendini patlatıyor, bunun iç politikayla, hukuk tanımamayla, davetye çıkarmayla ne ilgisi var?

ortadoğu'da güçler çatışması içinde çokça hasmı var türkiye'nin. iran, suriye, rusya... ayrıca ışid'i de bir unsur olarak sayabiliriz.

mesela bunlardan biri böyle bir eylem talimatını vermiştir ve ışid de tetikçi olarak görevi üstlenmiştir. olamaz mı? olabilir.

ayrıca içeride bu tür bir eylemi yapabilecek kesimler de yok değil. bombacının suriye girişli olduğu bilgisi bu ihtimali uzaklaştırıyor biraz.

dolayısıyla, eylemin arkasındaki asıl gücü bilmeden, sırf hükumete çakabilmek için, bir katliamı alıp böyle malzeme yapmak sosyalistçe bir politika değil.

ayrıca günümüzün bu tkp (ikisi de) particikleri, her olayı özellikle akp'ye, erdoğan'a, hükumete yıkmaya çalışıyorlar. devleti özellikle ayırıyorlar. ayırmadıkları zaman da "akp devleti"nden söz ediyorlar.

sanki böyle bir şey olabilirmiş gibi. sanki bunlar beyaz atlı prens, uyuyan bir pamuk prenses var, bir de onu uyutan cadı!..

atlarına atlayabilseler gidip pamuk prensesi öpüp uyandıracaklar. ama mecalleri de yok, atları da. bir de her gördükleri kurbağayı "ya prensesse!" deyip öpmeleri yok mu!

yaşananları sürekli olarak akp'ye ve "akp devleti"ne, "saray gladyosu"na   vb bağlayarak devletle hükumeti ayırmak ve muhalefeti bu şekilde sadece hükumete yönlendirmek kasıtlı bir politikadır. bunu yapanın adı istediği kadar kp olsun, yaptığının bir anlamı, bir amacı vardır ve bu anlam ve amacın sosyalistlikle, solculukla ilgisi yoktur.

üstelik ahlakî de değildir. acıları bile nesneleştirir, araçsallaştırır. birileri katliamda kurban gitmiştir; bu politika sahipleri ister istemez sevinir. çünki politikası için kendisine malzeme çıkmıştır.

bir bölünmüşlük yaşar. bir yandan ölenlere üzülür, diğer yandan da malzeme çıktığı için sevinir.


not: bakalım kaç kişi bu mesajımı akp'ye destek olarak anlayacak?


http://www.sosyalistforum.net/showthread.php?t=79077




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.01.2016- 17:16


Buraya sonra geliriz ama ilgi ve dikkatimi çeken yanı, Sn.Kaçak'ın yazısının altına bir ''not'' düşme gereği duyması.

not: bakalım kaç kişi bu mesajımı akp'ye destek olarak anlayacak?

Kestirmeden söylemek gerek, bu yorum tipik AKP'yandaşlığıdır. Sn.Kaçak SF'nin TKP (KP) hazımsızlığını bildiği için kurnazlık yaparak AKP yandaşlığını KP üzerinden yapmaya çalışıyor. KP hazımsızlığı olanların KP'nin bildirisini açıktan savunamayacaklarının farkında. En azından yorumuna gelecek eleştirileri bu noktada minimize etmeye çalışıyor.

Sorun şurada ortaya çıkıyor. Sn.Kaçak bu düşüncelerini gerçekten samimi olarak mı yazıyor, yoksa dolaylı olarak da olsa AKP'yi her konuda desteklemek gibi bir misyonu mu üstlenmiş? Sanal ortamda bunu anlayabilmek pek kolay olmuyor. Samimiyse, siyaset konusundaki yetersizliğine bağlanabilir ama özellikle Suriye konusundaki çıplak gerçeğe rağmen hala AKP ile aynı çizgide ''Esad diktatör'' tekerlemesinde ısrar etmesi yetersizlikle de açıklanamaz. Neyse; şimdiden söyleyelim bu yorum, tipik AKP yandaşlığı yorumudur.

Sonra bu konuya tekrar döneriz.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.01.2016- 17:37


Yakın bir zamanda Cephe'nin ''adliye baskını'' olayı vardı, hatırlarsınız. İki Cepheli adliyeye girmiş, bir savcıyı rehin almış, bazı isteklerde bulunmuş, araya İstanbul barosu avukatları girmiş, arabuluculuk yapmaya kalkmışlar ve bir anlaşma mümkünken, rehin alınan savcı ve iki cepheli militanın sağ olarak ele geçirilmesi mümkünken, güvenlik güçleri tarafından kapı kırılarak içeri girilmiş, çatışma çıkmış ve savcı ile birlikte iki cephe militanı öldürülmüştür.
Çatışma sonrası AKP sözcüleri ve devlet yetkilileri DHKP-C'yi yaylım ateşine tutmuşlar, yandaş medya da bu söylemler üzerinden sola, sosyalizme, eylemin kendisine, DHKP-C'li militanlara bütün kinlerini kusacak şekilde açıklamalarda bulunmuş ve yayınlar yapmışlardır.

Evet, bir solcu, bir sosyalist bu iklimde kalkıp DHKP-C'yi gömmeye çalışabilir mi? Gerici koronun sesine sesini katabilir mi? Mümkün değil. Bir solcu, bir sosyalist yeşertilen bu iklimde DHKP-C'ye eleştiri yöneltemez, ''şaibeli'' diyemez. Solun kendisine uygun jargonunun dışına çıkamaz. Bu hareket, bu eylem yanlış bulunuyorsa eğer, yapabileceği, yapması gereken şey güvenlik güçlerinin ve onların arkasındaki gerici iradenin   bu spesifik olaydaki tutumu olmalıdır. Eleştiri yapılacaksa, siyasi bir pozisyon alınacaksa solun alması gereken siyasi pozisyon bunun dışında olmamalıdır. Sistemin ağzıyla, sistemin refleksleriyle siyasi pozisyon alan birinin gerekçesi ne olursa olsun o pozisyonun solla ilgisinin bulunduğu iddiası saçmalıktan başka bir şey değildir ve   solun ne olduğunu anlamamaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.01.2016- 18:16


Suriye olayı var bir de.

''Arap Baharı''nın ortaya çıktığı günlerde liberallerin, döneklerin ve bir kısım solcunun   nasıl da demokrasi ve özgürlük nutukları attığını, ve artık ''gerici Arap diktatörlüklerinin'' yıkılma zamanı geldiği, halklara özgürlük getirileceği hayalleri haftalar, aylar boyunca tefrika edilmişti. Yandaş ve ulusal medya haftalar-aylar boyunca bu konuları tartışıp durmuştu. O dönemde TKP'nin ısrarla halkların örgütlü olmadığı, bu tür kalkışmaların emperyalizmin yönlendirilmesine açık olduğu ve devrim nutuklarının atılmaması gerektiği yolundaki uyarıları da kar etmemişti. Libya ne hale geldi, görüyoruz. Irak ABD'nin işgalinde nasıl bir zulüm yaşandığını da gördük. Mısır zor bela dinci gericiliğin sultasından kurtulmuştu. Ve Suriye!

Suriye denildiğinde içi sızlamayan tek bir insanoğlu olabilir mi? Suriye halkının çektikleri, topraklarından uzaklaştırılmak zorunda bırakılması, yobaz çetelerinin hala kafa kol kesmeye, insanın ciğerini söküp kameralara poz vermelerine hala alışamadık. Türkiye başta olmak üzere Suriye halkının dilenci durumuna düşürülmesi, göçmenliğe mahkum edilmesi ve Akdeniz ve Ege sularının artık kırmızı akması, kan gölüne dönüşmesi ve belki de en trajik olanı hemen her gün Suriyeli çocuk cesetlerinin Ege kıyılarına vurması...

Şimdi böyle bir tablo karşısında bir solcu Emperyalizmi, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan taşeronluğunu   bir kenara bırakarak, göz ardı ederek ''Esad diktatör'' tekerlemesine sarılabilir mi? Böyle bir gerçeklik karşısında bir solcu emperyalizm ve onun taşeronlarıyla aynı siyasi pozisyon içine girebilir mi? Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Bu pozisyonun sol bir pozisyon olabileceği iddia edilebilir mi?

Hiç kuşkusuz olamaz. Zihninin gerisinde başka bir şey yoksa, yineliyorum, ya siyasi cehalet içindedir, ya da solcu-sosyalist olduğunu söylerken iki yüzlü davranıyordur, takiyye yapıyordur. Bu kadar açık ve bu kadar net!

Solculuk bazı temel ilkeleri sahiplenmekten geçiyorsa, bunların en başına anti-emperyalist olmayı yazmalıyız. Solculuk lafla olmaz. Emperyalizmin başından beri bölgede bir yapılanma içine girdiği BIP ve BİP projelerini hayata geçirmek için bölgeyi dizayn etmekle meşgul olduğu bilinmiyor muydu. Erdoğan bile eş genel başkanı değil miydi bu projenin. Bu proje hayata geçirilirken, Erdoğan'ın rol çalma sevdasının ortaya çıktığı görülemiyor muydu? Suriye gibi etnik ve dini kimliklerin bir arada yaşadığı bir ülkede emperyalizmin halklara barış, demokrasi ve özgürlük getiremeyeceğini, emperyalizmin böyle bir misyonu olmadığı, emperyalizmin halklara sadece kan, ölüm ve gözyaşı dayatabileceği görülemiyor muydu? Olan biten onca şeyden sonra bile hala görülemiyor mu?

Bütün bunları görmemekte ısrar eden birine mi solcu diyeceğiz, böyle birini mi solcu-sosyalist kabul edeceğiz? O kişi kendini kandırmaya çalışıyorsa, biz de mi ona kanacağız? Böyle bir yükümlülüğümüz mü var?

Gelde İsmet Paş'nın o ünlü sözünü hatırlama:

''Hadi canım, sen de!''



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.01.2016- 19:29


Bir toparlama yapılacaksa neler söylenebilir: Önce AKP analizi. Mutlaka. Türkiye'deki olaylarda en başa AKP yazılmadan, AKP konusunda çözümleme yapılmadan hiçbir konuda doğru pozisyon alınamaz, doğru strateji ve taktik oluşturulamaz. İçerde AKP, dışarda emperyalizm ve taşeronları göz ardı edilerek ne Türkiye için ve ne de bölgemizdeki gelişmeler için sol bir konumlanış alınamaz. Bir kere bu ''gizli AKP'cilik'' hep bu temel başlıklar bilerek veya bilmeden önemsizleştirildiği için ortaya çıkıyor.

Solcu olmaktan söz ediyorsak spesifik konulara girmeden önce emperyalizmin bölgedeki stratejisini ve AKP'nin 13 yıllık iktidarında adım adım yerleştirmeye çalıştığı dinci-faşist gerçekliğini en başa yazmak ve bir solcunun siyasi doğrultusunu bu eksene oturtması gerektiğinin de altını kalınca çizmek durumundayız. Solcu olmanın abecesi bu. Bu konu açıklanmaya bile ihtiyaç göstermeksizin sol için bir ''kabul'' durumuna getirilmelidir.   Spesifik olgular bu temel gerçekle ilişkilendirilmeden ve solun siyasi konumlanışı, siyasi mücadelesi bu konumlanış üzerinden yürütülmeden sol bir bir tavırdan ve tepkiden söz edilmez. Türkiye solcusu emperyalizme AKP gericiliğine karşı tavır almalıdır ve bu konudaki mücadeleyi de AKP ve anti-emperyalizm merkezli olarak yürütmek zorundadır.

Solcuysak, sosyalist isek aksi iddia edilebilir mi?
Eden varsa da uğraşmaya değmez.

Böyleyse, bölgedeki gelişmelerde emperyalizmi, Türkiye'dekilerde AKP'yi dışarda bırakabilmek mümkün mü?

''AKP'yi desteklediğim tek bir yazı gösterebilir misin?''
'' Emperyalizme destek verdiğim tek bir yoruma rastladınız mı?''

''Sorun da bu değil mi?'' diye sormuştum, başka bir yorumumda, verili koşullarda emperyalizmi ve AKP'yi dışarda bırakan ve görmezlikten gelen biri için neden solcu veya sosyalist iddiasının gerçek olduğuna inanalım. Bölge yanarken, Türkiye neredeyse şeriar ilanının kıyısında köşesinde dolaşırken bu gerçekliği görmemek, daha başta AKP'den ve emperyalizmden yana tavır koymak da nedir?

Sol siyaset, ideoloji ve siyaset dışı bir gözlükle olaylara bakmak değildir. Spesifik olguları ''gerçek ne?'' bağlamına yerleştirmeye çalışmak da değildir. Gerçeği önemseriz ancak o gerçeği yukarda sıralamaya çalıştığım eksene yerleştirir ve öyle pozisyon alırız. Böyle yaparız çünkü, böyle yapılmadığında hem dışarda emperyalizme ve hem de içerde AKP'ye alan açıcı bir pozisyona   düşmüş dururuz.   Örnekse Ergenekon, örnekse, Suriye-Esad olayı, örnekse, DHKP-C örnekleri. Güneydoğudaki ''hendek savaşları''nın değerlendirilmesi de benzer özellik gösterir. http://www.solpaylasim.com/k6157-guneydoguda-hendek-savaslari-ve-sosyalistler.html

Anlaşıldı mı bilmiyorum.

''Esad diktatör!''
''DHKP-C terör örgütü'',
''PKK terör örgütü.''
''Emperyalizm değişti, eskisi gibi değil.''
''Ergenekoncu, darbeci, PKK'ci, paralelci.''

O kadar çok örnek verilebilir ki, AKP her dönemde yol alırken kullandığı retorik bu. Siyasetini hep bu retorik üzerinden yürüttü. Eğer sözünü etmeye çalıştığım siyasi doğrultu yoksa, AKP ve emperyalizm gerçeği bugünün Türkiyesinde bir solcu için en başa yazılmamışsa kendinizi nasıl tanımlarsanız tanımlayın   AKP'ye alan açmaktan başka bir işe yaramaz ve ''bilinçli ya da bilinçsiz ''gizli AKP'cilik''ten kurtulamazsınız.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 4 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   4   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör devrimci kime denir? yura 4 18193 07.04.2014- 15:21
Konu Klasör SF'de komünist-komünizm kime neye denir(miş)? melnur 1 3997 03.11.2017- 03:30
Konu Klasör Gericilik nedir, gerici kime denir? melnur 1 4295 11.01.2018- 09:30
Konu Klasör Sosyalist olmak için ateist olmak mı gerekiyor? melnur 17 21434 15.12.2015- 16:39
Konu Klasör Sosyalist olmak için ateist olmak mı gerekiyor? melnur 5 5346 22.06.2015- 14:13
Etiketler   AKPci,   olmak,   sosyalist,   kime,   denir,   vesaire.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS