SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 
SOL liberalizm nedir?           (gösterim sayısı: 15.159)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 11.01.2016- 17:53


SOLpaylaşım'ın ilk üyelerinden olan ve uzunca bir zamandır foruma uğramayan Sn.LORA sormuştu sanıyorum. Soruyu da sol liberal diye bir şey olmaz anlamında sormuştu, yanılmıyorsam. Evet, çok konuşuyor, çok kullanıyoruz bu kavramı, nedir bu, in midir, cin midir, liberalizm ile farkı nedir, neden liberal değil de sol liberal vb.

Türkiye siyaseti uzunca zamandır kendine özgü kavramlar yaratıyor. Özellikle reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte siyaset alanında öylesine savrulmalar yaşanıyor ve zihinlerimizde öylesine bulanıklık ortaya çıkıyor bu savrulmalar ve bu bulanıklık da kendisine özgü kavramları da beraberinde getiriyor. Ulusalcılık bunlardan biriyse, sol liberalizm de bir başkası.

Liberalizmin ne olduğunu biliyoruz. Bireyciliği kutsayan ve insanın kurtuluşuna giden yolun bireycilikten geçtiğini savunan ve son kertede kapitalizmin ideolojisinden başka bir şey olmayan bir ideoloji. Sol liberallerin pek çoğu da bundan farklı bir konumlanış içinde değiller. Aradaki fark sol liberallerin geçmişinde sol ideolojiyle tanışıklığın bulunması veya başka bir deyişle sol gelenekten geldiği veya hala öyle olduğunu sanması, iddia etmesidir.   Solcu olduklarını iddia ederler, buna inanırlar, bu konularda birikimleri de vardır ama liberallerle hep kol koladırlar ve liberallerle pek çok konularda anlaşırlar. Solcu olmanın ötesinde kendilerini Marksist olduklarını iddia edenler de vardır. Bunların marksistliği ise marksizmin devrimci özünün inkarına dayanan reformizmden başka bir şey değildir. Son kertede liberali, sol liberali ve marksist olduğunu iddia eden reformistleri hep birlikte sistemin iyileştirilmesinden öte bir siyasi misyona sahip değillerdir. Kapitalizmi eleştirirler ( eleştirmeyen mi kaldı, Ali Koç bile yakınıyor) ama siyasi ufukları demokratik kapitalizmden öteye geçmez. Demokratik kapitalizmi savunma biçimleri ise onları ya liberal ya da sol liberal yapar. Liberal retorik doğrudan doğruya liberal ideoloji kaynaklı, sol liberal retorik ise sol bir üslup içinde dile getirilir Fark burada yatar ve buna da fark denebilirse!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 12.01.2016- 11:51


Ufuk Uras, Nuray Mert gibi. Hangi ideolojiden yanasınız diye sorulduklarında sosyalist olduklarını söylüyorlar. Savunduklarına bakıldığında AKP'yi destekleyen liberallerden hiçbir farkları yok. Forumlarda solcu takılan pek çok kişi de bunları dinleyip, solculuğun liberal düşünceleri savunmak olduğunu sanıyor. Şimdi AKP'yi boş yere eleştirsinler, AKP bunlar sayesinde iktidarını kuvvetlendirdi. Şimdi eleştirilse ne fayda!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 12.01.2016- 13:28


Siyasette sol da sağ da burjuva anlayışıdır. Biz yani komünist sosyalistler dünyayı kapitalist komünist diye anlarız.

Marx kapitalizmi anlatan bizimde liberal gördüğümüz iki özelliği olan insandan söz eder Biri Adam.Simih ,diğeri David Ricardo bu iki akademisyen Marx ı çok meşgul etmiştir o kadar meşgul etmişki Marx ı bu gün bize kadar getirmiştir.

İşte bu iki akademisyenden D.Ricardo sol liberal diğeri A.Simith sağ liberaldir.

Burjuva iktisat kitaplarında bu üç isimden çok söz edilir Marx da bu iki insanı birbirinden ayırmıştır.
A.Simith artı değerin hiç olmadığını işçi ücreti ile hak ettiğinin tümünü aldığını iddia etmiş D.Ricardo ise artı değerin olduğunu ama sermaye birikimine çok büyük katkısı olmadığını iddia etmiştir. Marx sa bunlara karşı çıkıp sermaye birikimin işçinin verilmeyen (gaspedilen) hakkı olduğunu söylemiştir.

Bu sol ve sağ sosyalist kültüre burjuva ekonomik ve demokratik anlayışının sızıntılarıdır.
Liberalizm de burjuva yönetim ve sermaye birikiminin anlatımıdır. Zamanımızda özellikle 20 ve21 inci yüz yılda özellikle kaustky döneminde sol siyasetin içine sızmıştır ve düşman sağ liberal dost sol liberal gibi tanımlar o zamandan bu yana sol siyasetin içinde yer almış .

Sol liberaller iktidarın paylaşımından ve toplumsal gelişmeden söz eder sağ liberallerse iktidarı ancak burjuva anlayışı yönetir işçiler yönetme becerisini bilmezler der.
Sonunda her iki liberal kurumda sermaye birikimine karşı çıkmazlar. Tek farkları yönetim biçimi içindedir ve daha fazla demokrasi az demokrasi konusunda ayrılıkları vardır.

Bize hangileri daha fazla gereklidir .sağ hiç gerekli değildir sol sa anti faşist siyasetin gerektiğinde ipler bizde kaldığı sürece ortak güç olarak gerekebilir.
Zaten her kesin memnun olduğu düzende kavga çıkmaz kavga kıtlıkta çıkar.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 12.01.2016- 14:26


Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

Siyasette sol da sağ da burjuva anlayışıdır. Biz yani komünist sosyalistler dünyayı kapitalist komünist diye anlarız.





Sol düşünce burjuva anlayışı değildir. Sol burjuva aydınlanmasını da içine alan, sosyalizm ve komünizmi de içeren genel bir siyasi terimdir. Sol düşünceyi savunanlardan bazılarının kapitalizmin reformlarla değiştirileceğini savunabilir. Bu onların sol sayılmayacağı anlamında değildir. Düzen değişikliğinin nasıl olacağı konusundaki ayrışmalarda komünistlerin devrimi savunması evrimcilerin reformist olarak yorumlanması evrimcilerin sol olmadığını göstermez.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 13.01.2016- 18:11


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

SOLpaylaşım'ın ilk üyelerinden olan ve uzunca bir zamandır foruma uğramayan Sn.LORA sormuştu sanıyorum. Soruyu da sol liberal diye bir şey olmaz anlamında sormuştu, yanılmıyorsam. Evet, çok konuşuyor, çok kullanıyoruz bu kavramı, nedir bu, in midir, cin midir, liberalizm ile farkı nedir, neden liberal değil de sol liberal vb.

Türkiye siyaseti uzunca zamandır kendine özgü kavramlar yaratıyor. Özellikle reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte siyaset alanında öylesine savrulmalar yaşanıyor ve zihinlerimizde öylesine bulanıklık ortaya çıkıyor bu savrulmalar ve bu bulanıklık da kendisine özgü kavramları da beraberinde getiriyor. Ulusalcılık bunlardan biriyse, sol liberalizm de bir başkası.

Liberalizmin ne olduğunu biliyoruz. Bireyciliği kutsayan ve insanın kurtuluşuna giden yolun bireycilikten geçtiğini savunan ve son kertede kapitalizmin ideolojisinden başka bir şey olmayan bir ideoloji. Sol liberallerin pek çoğu da bundan farklı bir konumlanış içinde değiller. Aradaki fark sol liberallerin geçmişinde sol ideolojiyle tanışıklığın bulunması veya başka bir deyişle sol gelenekten geldiği veya hala öyle olduğunu sanması, iddia etmesidir.   Solcu olduklarını iddia ederler, buna inanırlar, bu konularda birikimleri de vardır ama liberallerle hep kol koladırlar ve liberallerle pek çok konularda anlaşırlar. Solcu olmanın ötesinde kendilerini Marksist olduklarını iddia edenler de vardır. Bunların marksistliği ise marksizmin devrimci özünün inkarına dayanan reformizmden başka bir şey değildir. Son kertede liberali, sol liberali ve marksist olduğunu iddia eden reformistleri hep birlikte sistemin iyileştirilmesinden öte bir siyasi misyona sahip değillerdir. Kapitalizmi eleştirirler ( eleştirmeyen mi kaldı, Ali Koç bile yakınıyor) ama siyasi ufukları demokratik kapitalizmden öteye geçmez. Demokratik kapitalizmi savunma biçimleri ise onları ya liberal ya da sol liberal yapar. Liberal retorik doğrudan doğruya liberal ideoloji kaynaklı, sol liberal retorik ise sol bir üslup içinde dile getirilir Fark burada yatar ve buna da fark denebilirse!




Sol liberalizme küçük bir katkı da benden olsun:)
Bana göre sol liberalizm liberal aydınları dinleyip onlara inanan ve onların söyledikleri demokrasi, eşitlik, kardeşlik, özgürlük gibi kelimelerin büyüsüne de kapılıp bu söylenenleri sol düşünce sanmalarıyla ortaya çıkıyor. Sol liberal dediğimiz gençler liberallerden dinledikleri bu cümleleri benimsiyorlar, içini de doldurmadan bir solcu gibi savunmaya çalışıyorlar. Sol liberalizm böyle ortaya çıkıyor, yaygınlık kazanıyor. Gençlerin çoğunluğunun kendini solcu gördüğünü, öyle tarif etmek istediklerini görüyorum. Çoğu solcuyum diyor da, solculuk konusunun ne olduğu konusunda fazla bilgileri yok. Biraz konuşunca liberal sözler tekrarlamanın dışına çıkamıyorlar. Liberaller ancak solcu olduklarını sanıyorlar.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.02.2018- 09:35


Birikim Dergisi ve 'liberal sol' düşüncenin bu topluma verdiği en büyük zarar nedir?

Taylan Kara



Birikim Dergisi ve “liberal sol” olarak adlandırılan çevrenin bu topluma verdiği en büyük zarar nedir?

Bu toplumla ilgili yanlış saptamaları mı?

Günümüzden geçmişe bakıldığında “deli zırvası” denecek tarih okumaları mı?

Sosyalizme, cumhuriyete ve hatta zaman zaman “devrim düşüncesi”ne saplantı derecesinde karşıtlıkları mı?

*

Bu başlıklar elbette çok önemlidir. Her bir başlığın ayrıntılarıyla ilgili ayrı ayrı sayfalarca yazı yazılabilir.   Ancak sol cenahta şimdiye kadar onlarca savunu yanlış çıkmış, birçok siyasal saptama yaşam tarafından çürütülmüştür.

O halde Birikim Dergisi ve “liberal sol”un diğerlerinden farkı neydi?

*

“Türkiye’de solda siyasal, sosyal ya da kültürel olarak en büyük eksiklik nedir?” sorusuna bir tek sözcükle yanıt verilecek olsaydı o yanıt şu olurdu:

“Refleksler”.

*

Damda gezen, dört ayaklı, miyavlayan bir canlı çok büyük bir olasılıkla kedidir. Çok düşük bir olasılıkla başka bir hayvan da olabilir ama deneyimlerimizden edindiğimiz ön yargılarımızla böyle bir canlıya kedi muamelesi yapar ve büyük bir olasılıkla haklı çıkarız.

Bunlar ön yargılarımızdır ve bu ön yargılar genelde doğrudur. İnsanlar günlük yaşamda küçük olasılıkları ihmal edip büyük olasılıkları dikkate alma eğilimindedir.

Ön yargılar, bize büyük olasılıkları gösteren paket yargılar, kısa yollardır.

Ön yargılar, insanların günlük hayatını kolaylaştırır, hayatı kendilerince düzenlemelerine yardımcı olur.

*

Hangi ideolojiye sahip olursak olalım, siyasette de ön yargılarımız vardır.

Örneğin, “sermayenin serbest dolaşımı”nın, “girişimci hürriyeti”nin, “mülkiyet hakkı”nın öneminden tutkuyla söz eden bir köşe yazarının sermaye sınıfının bir ideoloğu olduğunu rahatlıkla düşünebilirsiniz.  

Örneğin bundan 30 yıl önce kendini sosyalist olarak tanımlayan bir kişi, “Beş yaşındaki kız çocuğuyla evlenmekte bir sakınca yoktur” diye yazan birine belli bir ön yargıyla bakardı ve onu “yobaz” diye adlandırırdı.

*

Geçmişte, diyelim ki bundan 40 yıl önce, sol cenahta ön yargılar ve ön yargılardan kaynaklanan refleksler büyük oranda sağlamdı. Bundan 10-15 yıl önce Türkiye’de yaygınlaşan dinselleşmeye karşı, liberallerin   “laik teyze” diye karikatürize ettiği kişinin verdiği tepki - refleks biçimini, detaylarını, ifade şeklini kaba bulsanız dahi- diri bir refleksti.

Geçmişte bir sosyalist, örneğin Akit Gazetesi’nde yazan bir yazarı sadece mücadele edilecek bir hasım olarak görürdü ve bu kişiyi “yobaz”, “gerici”, “siyasal İslamcı” ya da “dinci” diye adlandırırdı.

Böyle bir yazar “aylık sosyalist kültür dergisi” alt başlığıyla çıkan Birikim adlı dergide yazdığı zaman ise durum büsbütün değişiyor; artık solun içine girmiş, solun dikkate alabileceği bir görüş ortaya koymuş oluyordu.

Birikim Dergisi’nde Hilal Kaplan, Abdurrahman Dilipak, Ali Bulaç, Yasin Aktay gibi kişiler çeşitli vesilelerle   yazdılar ve solun aklına girdiler. Bugün iktidar aygıtı içinde yöneticilik yapan, siyasal iktidarın ideoloğu olan birçok İslamcı yazar, bundan 5-10 yıl önce Birikim Dergisi’nde “özgürlük”, “mağdurluk”, “demokrasi”, “hoşgörü” yazıları yazmaktaydı.

“Aylık sosyalist kültür dergisi” Birikim’de Said-i Nursi, Che ile aynı cümlede solun aklına servis edilmişti (1).

Liberal sol diye tanımlanan bu çevreler, topluma zorla dayatılan dinselleşmeyi, cemaatleşmeyi, siyasal İslam’ın devlet ve toplum içindeki örgütlenmesini sosyalistlerin gözünde önemsizleştirdi. Uyarıda bulunan yazarları ise despotlukla, darbecilikle ve hatta faşistlikle suçladılar.

Birikim Dergisi ve liberal sol çevre, siyasal İslamcıları toplumun gözünde mağdur, ezilen, baskı gören insanlar ve kurumlarını masum sivil toplum kuruluşları olarak meşrulaştırdı.

Birikim Dergisi’ne göre zaten Fethullahçı çete de “gayet meşru bir proje”ydi. Fethullahçıların devletin kılcal damarlarına kadar sistemli bir şekilde yayılması da hep şu “Ergenekoncuların iftirası”ydı (2)! Bilindiği gibi Ömer Laçiner, Murat Belge ve Birikim çevresi, bir dönem Fethullahçı çeteyle el ele, gönül gönüle Abant Toplantıları’nda demokrasicilik, sivil toplumculuk oynuyordu.

Yayımlandıkları dergi söylenmese, “sosyalist kültür dergisi”   Birikim’de çıkan kimi yazıların Yeni Şafak, Zaman gibi gazetelerde ya da siyasal İslamcı bir dergide çıktığı düşünülebilirdi.

*

Örneğin şöyle bir metin İslamcı bir dergide değil “aylık sosyalist kültür dergisi” Birikim’de yayımlanmıştı:

“Batı tipi giyinme, kadının fiziki varlığını belirginleştiriyor ve sırf kadınlık üzerine kurulu bir kimliğin geliştirilmesine yol açıyordu. Çador (İran’da kadınların giydiği bir çarşaf (3)) ile, bu fikri besleyen dış takıları atarak kadının gerçekliği ve cinsiyet yapısı soyutlanıp, kimliğinin sadece yüzünde ifade edilmesine çalışılıyor, böylelikle de kadının karakteri hakkında daha bilinçli hale gelinmesi sağlanıyordu. Farklılık sadece yüz görünümüyle elde edilecekti böylelikle. Fizyoloji üzerine yoğunlaşan tüm dikkatimizin dağılmasıyla, ruhun kendini ifade ediş biçimlerine yönelebilirdik.(4)“

Bu mantıkla bakılırsa ana okullarında kız çocuklarına giydirilen çarşaf ya da Afganistan’da zorla giydirilen burka da gayet faydalı ve olması gereken şeyler diye yorumlanabilir. Eğer gerekçe sırf “fizyoloji üzerine yoğunlaşan dikkati ruhun kendini ifade ediş biçimlerine yönlendirmek” ise bu kıyafetleri niçin sadece kadınlar giyiyor?   Bu gerekçe erkekler için de geçerli değil midir?

Yine Birikim Dergisi’nde çıkan aynı yazıda şu ifadeler yer alıyordu:

“İslamcılık aynı zamanda bu tutarsızlıkları sorgulama yeteneğine sahip ve ana dalga itibariyla erkekle kadını hareket içinde eşit ve aynı saflarda görmesi bakımından “feminist” bir hareketti. (4)“

*

Aksu Bora Birikim’de şunları yazmıştı:

“Yaşam tarzı” dedikleri o boktan orta sınıf güvenliğinin ve kendinden menkul “doğru hayat” nosyonunun tehdit altında olduğunu hissedenler, bayrak mitingleri düzenledi. (5)”

Bu örneklerden yüzlerce sayfa yazabiliriz. Bu ve benzeri yazarların yazdıklarının detayları ve eleştirisi ayrı yazıların konusu olacak kadar geniştir.

Türkiye’de Birikim Dergisi ve liberal solun sol cenaha yaptığı en büyük kötülük, sol-sosyalist dünyaya özgü refleksleri tahrip etmesidir.  

Birikim’de çıkan benzeri yazıların işlevi, siyasal İslamcılara karşı sol-sosyalist dünyada var olan reflekslerin kırılmasını sağlamaktı.

Yapılmak istenen şu etkiyi yaratmaktı:

“Aslında o kadar da kötü değillermiş.” ya da “Biz gerici diyorduk ama bu ön yargıymış, aslında öyle değiller”.

Ve bu etki yaratıldı.

O zamanlar Birikim’de yazan ve siyasal İslamcı olarak tanımlanan, demokrasi üst başlığıyla koruma altına alınan isimler bugün artık “fabrika ayarlarına” döndükleri için şu an onları teşhis etmekte bir zorluk yoktur.

O günlerde Birikim dergisinde yazan bu yazarların hemen hemen hepsi bugün iktidar aygıtında aktif olarak yer almaktadır.  

*

Bütün bunlar, “hoşgörü”, “uzlaşma”, “empati”, “diyalog” ya da “saygı duyma” gibi kavramlarla yapıldı.    

Sosyalizm düşüncesinin tankla, topla, işkenceyle, idamla ezildiği, sistematik bir şekilde toplumdan kazındığı, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir vahşetle yok edildiği bir toplumda, bütün bu olayların hemen sonrasında “hoşgörü”den ve “birbirini karşılıklı anlamak”tan söz ediliyordu. Sosyalizmin, sosyalist düşüncenin en kaba yöntemlerle alandan temizlendiği bir yerde o alanda yeşertilen siyasal İslamcılık, toplumda bu sözcüklerle meşrulaştırıldı.

“Hoşgörü”…

“Başkasının fikrine saygı duymak”…

Siyasal İslamcılık toplumda güçsüzken, Birikim gibi mecralar hoşgörü, empati, fikir tartışması başlıkları altında İslamcılığa alan sağladı.

Sonra ne mi oldu?

O günlerde Birikim’de yazarak solun aklına enjekte edilen bu kişilerin bugün neler yazdığı ortadadır.

Güç sahibi olduklarında ortada ne hoşgörü, ne uzlaşma ne de empati kaldı.

Bu ideolojiyi savunanlar güce ulaştığı anda “fabrika ayarları”na geri döndüler; böylece   “Medine Vesikası”, “hoşgörü” ve “empati” gibi kavramlar bir anda yok oluverdi. Geriye kalan en “empatik” şey ise “ateistlere ve eşcinsellere kötü bakma hak ve vazifeleri” makalesi oldu (6).

*

Siyasal İslamcılar ya da Birikim’de o zamanlar “hoşgörü ve Medine Vesikası” makaleleri yazanlar hiç değişmediler. İdeolojileri şimdi neyse o zaman da oydu; sadece ellerindeki güç değişti. O dönem bu kişileri reddeden ve onlara karşı sol bir refleks gösteren insanlara Birikim aklı, bağnaz ve faşist muamelesi yaptı. Birikim aklı bütün ideolojik gücünü bu sol refleksi, bu ön yargıyı kırmak için harcadı ve başarılı da oldu.

Bugün etkisi azalmış olsa da uzunca bir süre, siyasal İslamcıların sol karşıtı türlü türlü eylemlerini   “Bakalım ne diyor? Her fikre saygı duymak lazım.” diye karşılayan bir “sol” tip yaratıldı.

Bu bir başarı hikâyesidir.

Sokaktaki insanın laiklik duyarlılığıyla belli şeyleri tümden reddeden refleksi, eğitim, felsefe ve kültür-sanatla köreltildi.

*

Yaşayarak öğrenme, öğrenmenin en pahalı yoludur. Bir toplum için yaşayarak öğrenmenin büyük bedelleri vardır. Avrupa’nın faşizmi öğrenmesi, altı yıllık bir dünya savaşından sonra olmuştu. Bu bilginin her bir “byte”ine karşılık binlerce ceset vardır. Türkiye için konuşacak olursak, Türkiye’nin siyasal İslam’ı öğrenmesi için toplumun bu derece dinselleştirilmesine ya da 15 Temmuz darbesini yaşamasına gerek yoktu. Yıllardır sistemli bir şekilde yapılanlardan sonra bunu zaten herkes görebilir. Dinselleşme, sokaktaki insanın hayatına girecek kadar yaygınlaştıktan sonra bunu saptamak bir marifet değildir.

*

Birikim Dergisi ve liberal sol”un sol-sosyalistlere yaptığı en büyük kötülük kültürel ve siyasal reflekslerin yok edilmesidir.

*

Bir solcu, “organ bağışı haramdır, oğlunun cinsel organı babaya takılırsa o organın işlediği günah kime yazılacak?”   diyen birini “yobaz” diye adlandırır.

A. Dilipak’ın yazdıklarıyla beslenen bir kişinin solla her hangi bir ilişkisi yoktur.

Fethullahçı çete, bir çetedir; hep bir çeteydi ve gericiydi. Bu tanımı hafifleten herhangi bir tutumun solla bir ilgisi olamaz.

Akla ve aydınlanmaya dayanan toplumcu refleksleri inşa etmek, bu topluma karşı hepimizin sorumluluğudur.

Taylan Kara

taylankara111@gmail.com

Kaynaklar

1.http://www.birikimdergisi.com/birikim-yazi/5134/said-nursi-che-ve-edith-...

2. http://haber.sol.org.tr/mansetler/fethullahcilik-mesrudur-haberi-10268

3.http://www.wikizero.info/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3d...

4.R.W. Carlsen, Cennetin ve Cehennemin İçine Bir Yolculuk-İran izlenimleri, İşaret Yayınları 1988 Aktaran: Cihan Aktaş, Başörtüsünün Soykütüğü Üzerine Düşünmek, Birikim Dergisi, 210. Sayı, 2006.

5.Aksu Bora, Özgürlüğümüzü İstiyorlar, vermeyeceğiz işte! Birikim Dergisi 227. Sayı, 2008

6. https://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/escinsele-iyi-hosgor...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 24.01.2020- 20:15


Kılıçdaroğlu liderliğinde kimi CHP'li yöneticilerin sol liberallerle buluşması sosyalist solda tepkiye yol açtı. Kılıçdaroğlu da bu tepkilere karşı '' Geçmişte AKP'yi desteklediler diye eski tartışmaarı gündeme getirmek hiç anlamlı değil. Ayrışma Erdoğan'ın işine gelir'' şeklinde bir yanıt verdi. Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarına daha sonra geliriz de, bu konuda gazetemanifesto'da Ali Ateş'ın yaptığı değerlendirme sol liberalizmi yeniden hatırlamak açısından oldukça önemli:

''Türkiye sosyalist hareketinin kanında dolaşan bir virüstür liberalizm. Hep hasta etti, etmeye devam ediyor. Dünün yetmez ama evetçilerinden birisi HDP’nin başında siyaset yaparken Türkiye solu HDP’nin peşinden gitmeye devam ediyor. Şimdi CHP, yetmez ama evetçilere kapı açarken, Türkiye solunda CHP’cilik yarışı hız kesmiyor.
 
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Kaftancıoğlu, Özkan ve Öztrak ‘Yetmez Ama Evet’çilerle birlikte buluştular.


“Ben öteden beri AKP iktidarıyla laikliğin elden gittiğine de sivil dikta geldiğine de inanmadım” diyen Hasan Cemal ile buluştular.

“2010 referandumunda ‘evet’ diyenler kandırıldı ama sorumlusu “1923’te kurulan bu Cumhuriyet’in sahipleri, katı kemalistler” ve “Ben de doğrusu kendimi kandırılmış hissediyorum. ‘Elim kırılsaydı da oy vermeseydim’ diyecek halim yok. O zamanın şartlarında doğru davrandığımı düşünüyorum” diyen Murat Belge ile buluştular.

“Aslında tartışmanın beni doğrudan ilgilendiren bir yanı yok. T24’ün, hele Tırmık’ın düzenli okurları biliyor: Ben ne “Yetmez ama evet” dedim; ne EDP’li arkadaşlarım gibi evet’i “AKP’ye hayır” parantezine aldım; harbiden evet dedim.” diyen Aydın Engin ile buluştular.

Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Kaftancıoğlu, Özkan ve Öztrak birlikte “Yetmez Ama Evetçilerin” yeni platformu T24 sitesinin yazarlarıyla buluştular. 2010 yılında anayasaya değişikliği referandumunda “Yetmez Ama Evet” diyen tarihsel ihanetin sorumlularıyla…

İhanet sola ihanet değildi. Böyle olsaydı, bu isimlerin solun içinden çıkmaları gerekirdi. Biz, liberallerin solun bir parçası sayılmaması gerektiğini yıllardır söylüyoruz.''


https://gazetemanifesto.com/2020/yetmedi-mi-chp-330713/

OdaTV'den Soner Yalçın da konuya dahil olmuş. Söylediklerini yabana atmamak gerek:

''Ne yani Atatürk'ün kurduğu ulus devlete-devrimlere düşmanlık yapan sol-liberaller ile mi ittifak yapacağız?

Kılıçdaroğlu'nun hatası, teorisiz düşünmektir.

Meselemiz eski defterleri açmak değildir. Meselemiz buradan politik ders çıkarmaktır.

Biliriz ki; her büyük gerçeklik ve her büyük tecrübe, insanoğluna düşünme yeteneği kazandırır; ve bu anlamda insanoğlunu düşünsel zenginliğe ulaştırır.

Sol liberaller neden hiç özeleştiri yapmıyor, ders çıkarmıyor? Aynı siyasi çizgideler çünkü! Yanıldıklarını sanmıyorlar…''


https://odatv.com/daha-ortaya-cikmamis-neler-var-24012011.html





Bu ileti en son melnur tarafından 24.01.2020- 20:16 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 24.01.2020- 20:26


Konu CHP ve sol-liberal buluşma olunca Cumhuriyet'ten Özdemir İnce'yi kulak vermemek olmaz.

CHP iktidara yürüyor

İktidara yürüyüşün haberini Ertuğrul Özkök verdi. Kendi derebeylik alanında “Dün bu masaya bakınca Turgut Uyar’ı hatırladım” anonsu ile Hürriyet gazetesinde (21 Ocak 2020) bir fotoğraf yayımladı. Surette, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu var. Sağına Nizam Ağabeyimin biricik kızı Şirin Payzın, soluna ise müzmin ve müseccel antikemalist Murat Belge oturmuş… İçimden “Hayırdır inşallah? Bayram değil, seyran değil..” diyerek çok taaccüp ettim.

Günün birinde böyle bir buluşmanın olacağını tahmin ediyordum. CHP’nin iktidara geldiği gün böyle bir yüzsüz ve arsız çıkarma bekliyordum. Ama bu “hulûl” (sızma, girme) bu kadar erken olduğuna göre, bu iş tamam vatandaş, CHP garanti iktidara geliyor.

***
Sonra (fıtratıma aykırı olarak) gerçek bir güncel haber avcısı gazeteci gibi internette arama yaptım. Başarılı oldum. Bol fotoğraflı bir metin buldum. Meğer:

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da T24 yazarları ve yöneticileriyle buluşmuş. Buluşmaya İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkan yardımcıları Tuncay Özkan ve Faik Öztrak, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Genel Başkan Danışmanı Okan Konuralp, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ve CHP Sarıyer İlçe Başkanı Sevim Yalınkılıç katılmış.

Kılıçdaroğlu; T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın ile T24 yazarları Hasan Cemal, Murat Belge, Yalçın Doğan, Aydın Engin, Fikret Bila, Şirin Payzın, Tayfun Atay, Soli Özel ve Murat Sabuncu’nun gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtlamış....

***
Ziyafetli toplantıya Hasan Cemal, Murat Belge ve Aydın Engin gibi devirimcilerin katılması bilhassa memnuniyetimi mucip oldu. Kim bilir ne derinlikli, ne genişlikli tavsiyelerde bulunmuşlardır. Ne de olsa Arnavutluk’tan Çin’e kadar tecrübeli, Marx, Engels, Troçki, Enver Hoca, Mao, Kumandan Che Guevara ve Castro ile yüz göz olmuşlukları var. Cumhuriyetten, devrimlerden, Kemalizmden neden nefret ettiklerini muhataplarına bir güzel açıklamışlardır. Ne de olsa kentsoylu, aydın ve uzgörülü insanlar. Ana rahmine “haklı olarak” düştükleri için hiç yanılmazlar. Zeytinyağlı oldukları için de suyla hiç   karışmazlar. Ama T24’ün “Ana Rahmine Haklı Düşenler” kadrosunda eksik var: Baskın Oran, Cengiz Çandar, Nilüfer Göle, Etyen Mahcupyan, Mete Tunçay, Ahmet İnsel, Ayşe Hür, Nuray Mert ve Türkiye’yi dekemalize etmek (Kemalizmden arındırmak) isteyen Nedim Gürsel neredeler Allah aşkına? Ayıp, çok ayıp!

***
Bu “İkinci Cumhuriyetçi”, “Yetmez ama Evetçi”, AKP ve R.T. Erdoğan destekçisi, Ergenekon ateşçisi, Fethullah goygoycusu bu “kullanışlı zartlar” hakkında dergilerde, Hürriyet, Aydınlık ve Cumhuriyet gazetelerinde onlarca yazı yayımladım. Hiçbirine bağlı eşeğimi güvenmem. Yazılarına, basına yansımış sözlerine bakın, tamamı Cumhuriyet ve Kemalizm düşmanıdır. Sözünü ettiğim yazılarımın birinden bir alıntı yapacağım:

“İslamcılarla el ele, CIA ajanlarının, ABD vakıfları uzmanlarının ve Avrupa Birliği sözcülerinin dümen suyundan giderek ‘Erken Cumhuriyet’le yüzleşmek bahanesiyle, onu itibarsızlaştırarak boğan epigonlar… Öylesine yazılar yayımladılar ki ‘Bu Cumhuriyet de nereden çıktı’ demeye getirdiler. ‘Devrimler halka sorulmadan yapıldı’ diye yazdılar. Haklarında Hürriyet gazetesinde bir eşek yükü yazı yazdım.

Dosya yazarları, AKP’nin iktidara oturmasını legalleştiren bu insanların ipliğini pazara çıkarıyorlar. Adını andıklarım ve AKP’ye hizmet edenler R.T. Erdoğan güdümlü YSK’nin 6 Mayıs’ta yaptığı seçim darbesi hakkında ne düşünüyorlar acaba? Utanıyorlar mı? Tamamı inlerine sığınmış durumda!” (Cumhuriyet, “Postkemalizm” ,19.5.2019)

***
Resimlerden gördüğüme göre, ziyafet masası pek kusursuz. Partinin parasıyla CHP düşmanlarına ziyafet çekilmiş. Ama bir de bir yöntem ve protokol sorunu var: Böyle bir buluşmada ziyafet masasına hevesle oturulmaz. Gülerek poz verilmez. Heyeti en fazla bir yardımcı kabul eder. Çay ve kuru pasta ikram edilir. Dilekçeleri alınır ve yarım saat sonra postalanır. Ancak bunlar hayatları boyunca en azından on kez yanılmış ve kapı kapı dolaşmışlar. Dilerim bu sefer yanılmıyorlardır. Bakarsınız CHP gerçekten iktidara gelir ve Murat Belge İdman Vekili olur…

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1715985/chp-iktidara-yuruyor.html



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 31.03.2020- 13:09


FETÖ’nün “solcuları” - Hikmet Çiçek

Resim Ekleme

FETÖ'nün medya yapılanmasına yönelik soruşturması kapsamında mahkemeye sevk edilen Ulusal Parti Genel Başkanı Gökçe Fırat Çulhaoğlu 3 Eylül 2016 günü tutuklandı.

Gökçe Fırat Çulhaoğlu 1994- 2000 yılları arasında İşçi Partisi üyesiydi. Bu partide Öncü Gençlik İstanbul İl Başkanı ve İşçi Partisi Merkez Komite üyesi olarak sorumluluk üstlenmişti. İşçi Partisi, Gökçe Fırat Çulhaoğlu ve çevresindeki ekibi 2000 yılında partiden ihraç etti.

Gökçe Fırat ve ekibi daha sonra CHP'ye katıldı. Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal törenle CHP'ye katılan grup adına Gökçe Fırat'a rozet taktı. Fırat ve ekibi çok geçmeden CHP’den ayrıldı.

16 Mart 2010'da Ulusal Parti'nin kurucuları arasında yer aldı ve bu partinin Genel Başkanlığını üstlendi.

2014 Türkiye yerel seçimlerinde her bölgede CHP ya da MHP'den güçlü olanına oy verilmesi çağrısında bulundu. 2014 Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmeleddin İhsanoğlu'nu destekledi.

“SOSYALİST GÖRÜNÜMLÜ TETİKÇİ”

İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İsmail Uçar ile Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Cumhuriyet Savcısı Murat Çağlak tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tutuklandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan iddianamede, Çulhaoğlu için “Sosyalist / solcu görünümlü FETÖ/PDY tetikçisi” ifadesini kullandı.

BU DA DSİP ÜYESİ

Bir başka “solcuyu” anımsatalım.

Devrimci Sosyalist İşçi Partisi'nin üyesi Mücteba Kılıç, FETÖ operasyonu kapsamında gözaltına alındı. İlk olarak Genç Siviller grubu ile tanınan DSİP üyesi Kılıç'ın, üniversite yıllarında Gülen'in yanında ağlayarak şiir okuduğu görüntüleri ortaya çıktı.

Star gazetesinin 1 Eylül 2016 günlü haberine göre, İstanbul Barosu avukatlarından olan Mücteba Kılıç, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Kendisini "sivil toplumcu bir aktivist, özgürlükler bağlamında ayrımcılığa karşı olan bir demokrasi savunucusu" olarak tanımlıyor.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 2010 referandumu sonrası yaptığı balkon konuşmasında; referandumda "yetmez ama evet" diyen DSİP'in de adını saymış ve teşekkürlerini iletmişti.

“ALLAH’A YÖNELEN SOLCULAR”

Fethullah Gülen, Sızıntı’nın Eylül ‘92 sayısında yayınladığı yazıda şöyle diyordu:

“Evet, herkes, her şey ve hatta materyalistler bile bugün Allah’a yöneliyorlar. Düne kadar her şeyi maddede arayan, mânâ ve rûha karşı bütün bütün kapalı, Marksizmin başka hiçbir alternatife tahammülü olmayan sofuları bile, bu cebrî yönelişten kendilerini alamıyorlar. Evet, daha düne kadar, madde ve onun mahdût dünyası dışında hiçbir şey tanımayan bir kısım pozitivist kafalar bile bugün, uykularındaki hırıltıların ritmini değiştirip daha mûnis, daha yumuşak sesler çıkarmaya başladılar. Evet, artık, maddeciler arasında dahi, genç-ihtiyar, bilgili-bilgisiz, halk-düşünce insanı, dünya kadar dini merak eden var…”

DEMİRBAŞ “SOLCULAR”

Ertuğrul Günay, Fethullahçı medyaya en çok çıkartılan, Fethullahçı medya tarafından en çok parlatılan siyasetçilerin başta geleniydi. En çok parlatılan siyasetçilerden biri de “solcu” ÖDP’nin eski genel başkanı Ufuk Uras’tı. Günay ve Uras Fethullahçı medyanın demirbaşlarıydı.

Abant Toplantıları gibi FETÖ etkinliklerinin de eski solcu demirbaşları vardı.

Fethullahçı etkinliklerin demirbaşı eski solcular arasında kimler yoktu ki?

“SOLCU” AKADEMİSYENLER:

Mete Tunçay, Baskın Oran, Murat Belge, Mehmet Altan, Asaf Savaş Akat, Eser Karakaş, Ahmet İnsel, Nuray Mert, Nur Vergin, Ferhat Kentel…

“SOLCU” YAZAR VE GAZETECİLER:

Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Ömer Laçiner, Şahin Alpay, Ruşen Çakır, Hilmi Yavuz, Oral Çalışlar, Gülay Göktürk, Aydın Engin, Melih Altınok.

“Gerçek vatan sevgisini Fethullah Gülen Cemaati’nde gördüm” diye yazıyordu, Habertürk yazarı Serdar Turgut…

“SOLCU” SİYASETÇİLER:

Tarhan Erdem, Binnaz Toprak, Sezgin Tanrıkulu, Zafer Üskül, Reha Çamuroğlu, Muhammet Çakmak, Masum Türker…

FETÖ bu eski solcuları pek severdi.

Mete Tunçay neden Abant Platformu’na başkanlık etti? Cengiz Çandar, Altan kardeşler, Toktamış Ateş, Şahin Alpay, Gökçe Fırat ve benzerleri neden Fethullah Gülen’e angaje oldular?

Gülen’in, ABD’nin öngördüğü Büyük Ortadoğu Projesi’nin, “ılımlı İslâm”ın taşıyıcısı olduğu için mi?

“ABANT’A KATILANLARA RÜŞVET VERİLDİ”

Bu birbirinden ünlü gazeteciler, akademisyenler Gülen’i pazarlamak için neden bu kadar çaba gösterdiler? Bu PR çalışması neyin karşılığında yapıldı?

Bir dönem Fethullah Gülen'in sağ kolu olan Nurettin Veren, "Cemaatin toplantılarına katılan gazetecilere 2'şer 3'er bin dolar rüşvet verilirdi" dedi.

14 Ağustos2016 günü CNN TÜRK'te Didem Arslan Yılmaz'ın konuğu olan Nurettin Veren, "Abant toplantılarına katılan gazetecilere rüşvet verildi" dedi.

ENTEL KADRO DÖNEKLERDEN OLUŞTU

Hasan Yalçın, “Dönekler” kitabında şöyle der:

“Dönek, kendini önemsizleştirmiş adam demektir… Dönmek, beynin ve vicdanın satılmasıdır. Tamamen ve toptan, bir evin içindeki eşyalarla birlikte satılması gibi… Dönmek kişiliğin kırılmasıdır… Hangisi daha aşağılayıcı ve acımasızdır acaba; yüzün ameliyatla değiştirilmesi mi, yoksa ruhun teslim alınıp dönekleştirilmesi mi? İtirafçı, boyun eğmek zorunda kaldığını öne sürebilir. Dönek ise bıçağın altına gönüllü yatmış adamdır.” (Kaynak Yayınları, Dördüncü Basım, Ağustos 2006)

FETÖ’nün entel kadrosu bütünüyle döneklerden oluşuyor. FETÖ, bir zamanların sosyalist aydınlarını satın almış ve onları ön cepheye sürmüştür. FETÖ, kapitalizmin ürettiği çürüyen bir sistemin ürünüdür. Kendi aydınını üretemediği için, sosyalist aydının döküntülerini yıldız yapmak zorunda kalmıştır.

Sevgili kardeşlerim Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu'nun tutuklanmasında bu eski solcuların günahları büyüktür.

Soner Yalçın, “Kitap yap bunu” dedi. Ben de “FETÖ’nün ‘solcuları’nı” yazmaya başladım. “Şunu da yaz, bunu da ekle” diyecek olan dostların katkılarını bekliyorum!

https://odatv4.com/fetonun-solculari-29032016.html



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Liberalizm nedir, ne değildir? solcu 2 4675 11.02.2015- 20:15
Konu Klasör Radikalizmle liberalizm... solcu 2 3906 21.04.2015- 21:49
Konu Klasör İki sol-liberalizm türü spartakus 0 4144 30.07.2015- 19:13
Konu Klasör Sol liberalizm ve bir kez daha HDP konusu... melnur 1 3788 21.06.2018- 17:49
Konu Klasör Sol liberalizm ve Taraf üzerine.. melnur 2 4351 19.08.2013- 16:10
Etiketler   SOL,   liberalizm,   nedir
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS