SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 17.01.2016- 02:45


Ben, Kaçak'ın iki tane takıldığım noktasına değineceğim. Birincisi SF'de yazmaya başladığından beri kendisine karşı verilen tepkilere karşı ''madem öyle bende yazmam yada önemsiz konulara değinirim, gitmek istemiştim zaten'' vesaire gibisinden laflarına takıldım. Hani Kaçak'ı tanımayan biri 'ah vah bu adama haksızlık yapılıyor, tamamen iyi niyetli yazıyor ama tahammül edemiyorlar adam da gidecek bunlar yüzünden' gibi düşünür. Halbuki Kaçak kimdir aslında? Yüzüne tükürsen yarabbi şükür diyen bir adam. Girdiği bütün forumlardan banlanan ama inatla defalarca dönüp yazan ve yine banlanan kendisi değil sanki. Bu forumda aldığı nerdeyse 10 tane mahlas vardır. Bilmem kaç kere cezalandırılmış, uzaklaştırılmıştır. Ama Kaçak tüm bunlara rağmen öz eleştirisini verip, kendini hiç sorgulamadan her forumda inatla geri dönüp, insanları çileden çıkartana, bıktırıp tahammül seviyelerini zorlayana kadar inatla aynı tarzı işletmiş, işletiyor. Bu tavrı yapan kendi değilmiş gibi birde yukarıda bahsettiğim yazıları yazıp, bir rol içine giriyor. Tabii Borga ve Che'nin bu ciddiyetsiz şahsı ciddiye alıp, korumaları da bu tavrını besliyor. Ama yine de sürekli tüm bu ha şimdi bırakıyorum sadece espri yapacağım vesaire yazılarına rağmen sürekli siyasi konularda dönüp dolaşıp yazması ciddiyetten uzak iki yüzlü kişiliğini en dolaysız bir şekilde ortaya koyuyor.

İkinci değineceğim nokta bir siyasi tartışmada hele de sosyalistlerin yani halktan, halkın değerlerinden yana kimselerin yaptığı tartışmalarda inanılmayacak derecede laubali, elit-aristokratik havalarda kullandığı ucuz mizahi dil. 'Şarap yolluyorum' gibi laflar nedir ya? Böyle bir dil olabilir mi? Birde demiş 'Melnur şarabıma karşılık vermedi, herhalde tadını beğenmedi vs'. Gerçekten bir ibret timsali Kaçak. Birde bu lafları edenin o sıralarda hemen başka başlıklarda oynadığı 'hümanist' rolü de unutmamak gerek(devletçi-AKP'ci maskesini saklamaya çalışan bir rolden başka bir şey değil de zaten). SF'de biri bu noktayı vurgulayıp demiş yaşananlara üzülen biri aynı süreçte böyle ciddiyetsiz bir tartışma yürütür mü? İkiyüzlülüğünü çok iyi gözler önüne sermiş.













Bu ileti en son proletersosyalist tarafından 17.01.2016- 02:46 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 17.01.2016- 03:08


Alıntı Çizelgesi: denizcan yazmış

Bir gün önce sosyalist forumda sert yazmış da, forumda kalmak isteyen öyle mi yaparmış:) Ne yazacaktın, sen osun zaten. AKP'ye her şartta destek, tam destek. Bir yazısında da, Erdoğan'ın ''kobane düştü düşecek'' yazısına açıklık getirmiş:) Aynı yandaş kalemler gibi, öyle söylemek istememiş de başka bir şey söylemek istemiş''. Başka ne yazabilir? AKP güneydoğuda savaş yürütüyor, Kaçak kürt hareketinin yanlışlarını söylüyor, yine AKP'ye destek. Sola akıl vermeye çalışıyor ya:)


'Forumda kalmak isteyen öyle mi yapar' diyor yahu Kaçak sen AKP'ci tavrından dolayı banlanan ama inatla geri dönüp tekrar aynı şeyleri söyleyen biri değil misin? Banlasalar iki gün sonra ya başka bir mahlasla döner yada başka bir foruma dadanırsın. Senin işlevin bu. Kürt Hareketini de şimdi müzakare masasına otursa, pazarlık yapsa 'aferin işte böyle' deyip alkışlar bunu da demokrasinin gelişmesi, halkların çıkarına gibi gösterirsin. Ama içlerinde direnen bir bölüm olunca bu zoruna gidiyor, AKP ile işbirliği işletmediklerinden bir dünya laf söylüyorsun. 2-3 ay sonra başlasın müzakereler övgüleri eksik olmaz.

Birde bu 'Evrenleşen Erdoğan ve devrimci görev' adlı bir başlık açılmış SF'de. Linki şurada; http://sosyalistforum.net/showthread.php?t=79148

Kaçak yine sahneye çıkmış. Yok efendim Evren'e kimse laf edemiyormuş ama Erdoğan'a herkes istediğini diyebiliyormuş, AKP geçmişte doğru işler yapmış birde statükoyu yıkmış ve sıkı durun şu anda demokratik bir süreç yaşanıyormuş! Be adam 'Erdoğan'a hakaretten' bugün yüzlerce insanın hapiste yattığını, bir o kadar insana soruşturma açıldığını, Türkiye'nin gazetecilerin hapiste olduğu ülkeler sıralamasında sıranın en yukarısındaki 5-10 ülkeden biri olduğunu, en yakın örnek Can Dündar ve Erdem Gül'ün Erdoğan'ın 'onları öyle bırakmam' sözlerine mukabil nasıl tutuklandıklarını varsayalım ki unuttun yada es geçtin! Hadi sen statüko yıkılıyor diyerek eskisinden daha beter bu sefer İslami bir faşizmin gelmekte olduğunu da kabul etmiyorsun! Yahu şu anda demokratik süreç yaşanıyor demek ne ya? Bu kadar mı ahlaksızsın? Bize göre güneydoğuda, Kürt halkına göre Kuzey Kürdistan da aylardır sokaklara çıkma yasaklarıyla birlikte yapılan katliamlar, yaşatılan göç politikası ortadayken ne demokrasisinden bahsediyorsun? Ölen 2 aylık Miray bebekten, 11 çocuk annesi katledilip 5 gün sokakta bırakılan Taybet anadan ve daha onca Kürt yoksulundan, orada mücadele veren, direnen gençlerden, halktan hiç mi utanman yok? Vicdan vicdan dersin nerde senin vicdanın? Hümanistmiş güya AKP söz konusu olduğunda o hümanizma uçup gidiyor. İşte bu yüzden sana ahlaksız deniyor, namus yoksunu deniyor, tepki gösteriliyor. Sen busun! Anlat bakalım şu anki demokratik süreci o insanlara birde 'çocuklar ölmesin' dedikleri için haklarında linç ve soruşturma başlatılan akademisyenlere anlat. Yüzüne tükürülecek adam değilsin!




Bu ileti en son proletersosyalist tarafından 17.01.2016- 03:10 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 17.01.2016- 13:03


Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

Alıntı Çizelgesi: denizcan yazmış

Bir gün önce sosyalist forumda sert yazmış da, forumda kalmak isteyen öyle mi yaparmış:) Ne yazacaktın, sen osun zaten. AKP'ye her şartta destek, tam destek. Bir yazısında da, Erdoğan'ın ''kobane düştü düşecek'' yazısına açıklık getirmiş:) Aynı yandaş kalemler gibi, öyle söylemek istememiş de başka bir şey söylemek istemiş''. Başka ne yazabilir? AKP güneydoğuda savaş yürütüyor, Kaçak kürt hareketinin yanlışlarını söylüyor, yine AKP'ye destek. Sola akıl vermeye çalışıyor ya:)


'Forumda kalmak isteyen öyle mi yapar' diyor yahu Kaçak sen AKP'ci tavrından dolayı banlanan ama inatla geri dönüp tekrar aynı şeyleri söyleyen biri değil misin? Banlasalar iki gün sonra ya başka bir mahlasla döner yada başka bir foruma dadanırsın. Senin işlevin bu. Kürt Hareketini de şimdi müzakare masasına otursa, pazarlık yapsa 'aferin işte böyle' deyip alkışlar bunu da demokrasinin gelişmesi, halkların çıkarına gibi gösterirsin. Ama içlerinde direnen bir bölüm olunca bu zoruna gidiyor, AKP ile işbirliği işletmediklerinden bir dünya laf söylüyorsun. 2-3 ay sonra başlasın müzakereler övgüleri eksik olmaz.

Birde bu 'Evrenleşen Erdoğan ve devrimci görev' adlı bir başlık açılmış SF'de. Linki şurada; http://sosyalistforum.net/showthread.php?t=79148

Kaçak yine sahneye çıkmış. Yok efendim Evren'e kimse laf edemiyormuş ama Erdoğan'a herkes istediğini diyebiliyormuş, AKP geçmişte doğru işler yapmış birde statükoyu yıkmış ve sıkı durun şu anda demokratik bir süreç yaşanıyormuş! Be adam 'Erdoğan'a hakaretten' bugün yüzlerce insanın hapiste yattığını, bir o kadar insana soruşturma açıldığını, Türkiye'nin gazetecilerin hapiste olduğu ülkeler sıralamasında sıranın en yukarısındaki 5-10 ülkeden biri olduğunu, en yakın örnek Can Dündar ve Erdem Gül'ün Erdoğan'ın 'onları öyle bırakmam' sözlerine mukabil nasıl tutuklandıklarını varsayalım ki unuttun yada es geçtin! Hadi sen statüko yıkılıyor diyerek eskisinden daha beter bu sefer İslami bir faşizmin gelmekte olduğunu da kabul etmiyorsun! Yahu şu anda demokratik süreç yaşanıyor demek ne ya? Bu kadar mı ahlaksızsın? Bize göre güneydoğuda, Kürt halkına göre Kuzey Kürdistan da aylardır sokaklara çıkma yasaklarıyla birlikte yapılan katliamlar, yaşatılan göç politikası ortadayken ne demokrasisinden bahsediyorsun? Ölen 2 aylık Miray bebekten, 11 çocuk annesi katledilip 5 gün sokakta bırakılan Taybet anadan ve daha onca Kürt yoksulundan, orada mücadele veren, direnen gençlerden, halktan hiç mi utanman yok? Vicdan vicdan dersin nerde senin vicdanın? Hümanistmiş güya AKP söz konusu olduğunda o hümanizma uçup gidiyor. İşte bu yüzden sana ahlaksız deniyor, namus yoksunu deniyor, tepki gösteriliyor. Sen busun! Anlat bakalım şu anki demokratik süreci o insanlara birde 'çocuklar ölmesin' dedikleri için haklarında linç ve soruşturma başlatılan akademisyenlere anlat. Yüzüne tükürülecek adam değilsin!




Bunları yazan birine de solcu muamelesi çekiyoruz. Kaçakın suçu yok aslında, kaçak bu. kaçak çukur medyadan besleniyor, oradan aldıklarını sol forumlarda yazıyor. Kapılar kapansa bacadan giriyor. Bu adamın aktrol olabileceği bile aklıma geliyor. Normal bir şey değil ki bu. Sola ağzına gelen şeyleri söyleyecek, borga efendi de halk cephesi de aynı şeyleri yapıyor diyecek. Aklını kaybetmiş bunlar. veya soldan bu kadar uzaklaşmışlar. Bu yorumlara başka ne denir?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.01.2016- 18:00


Sn.Kaçak SF'de bir konu açmış; ''Madde var mı?'' diye sormuş ve kendince de açıklamalarda bulunmuş. İlk kez Sn.Kaçak'ın bu türde bir yorumunu okudum, yıllarca SOLpaylaşım ve Yazıyazforum'da yazmış ve bu konulara hiç girmemişti.

Yazı bu:

Maddeye dâir bilgilerimiz bize artık bambaşka bir maddî alem bilgisi veriyor.


Göz, ışığı, retinasındaki hücreler aracılığıyla elektrik sinyaline çevirmekle görevli bir organdır. Elektrik sinyali, *beynimizdeki görme merkezine ulaşır. Sonra bu elektrik sinyali, eşyanın görüntüsünü oluşturur. Sonuç olarak, görüntünün oluştuğu yer beyninizdir. Ve siz, beyninizin içindeki görüntüyü görürsünüz; evinizin dışındaki nesneleri değil!

Kafatası ışığı içeri geçirmez. Yani beynin bulunduğu yer kapkaranlıktır. Dolayısıyla beyin, ışığın kendisiyle asla muhatap olmaz. Ancak biz, bu zifiri karanlıkta, 'mucizevî bir şekilde' dünya'yı seyrederiz. her şey bu zifiri karanlık olan yerde oluşur.

Bizim dünya hakkında algıladığımız tüm hisler, görüntüler, tatlar ve kokular, aslında elektrik sinyallerinden meydana gelmektedirler. Elektrik sinyallerini bizim için anlamlı hale getiren, bu sinyalleri koku, tat, görüntü, ses veya dokunma olarak yorumlayan ise beyindir.

Gerçekte, beynimizin dışında, bizim tanıdığımız anlamda ışık da yoktur. Bizim bildiğimiz, tanıdığımız ışık, yine beynimizde oluşur. Dış dünyada, yani beynimizin dışında ışık olarak tanımladığımız şey, elektromanyetik dalgalar ve fotonlardır (Fotonlar, tanecik şeklindeki enerjidir). Bu elektromanyetik dalgalar veya fotonlar, retinayı uyardığında, bizim bildiğimiz “ışık” oluşur.

Sonuç olarak ışık, gözümüze gelen bazı elektromanyetik dalgaların veya parçacıkların bizde oluşturduğu etki ile meydana gelmektedir. Yani dışarıda, beynimizdeki görüntüyü oluşturacak bir ışık da yoktur. Sadece bir enerji vardır.

Renkler de Bütün Sesleri Tüm Kokular Beynin İçinde Meydana Gelir.Tüm Lezzetler Beyinde Oluşur.Dokunma Duyusu da Beyinde Oluşur.Uzaklık Hissi de Beyinde Oluşan Bir Algıdır.
*
Tüm bunlar bizi hep aynı gerçeğe götürmektedir. Biz hayatımız boyunca, Dünya'yı bizim dışımızda zannederiz. Oysa Dünya her şeyi ile bizim içimizdedir. Biz, dışımızda sandığımız Dünya'yı aslında içimizde, beynimizdeki küçücük bir noktada görürüz.



Özetleyerek aktarıyorum. Daha sonra devam edeceğim...


''Özetleyerek'' aktarmış ve daha sonra da devam etmiş!

http://www.sosyalistforum.net/showthread.php?t=79233

Buraya alışımın nedeni tam da bugün açtığım konuya denk gelmesi:

http://www.solpaylasim.com/k6219-80-oncesi-solculugumuz.html

Demek ki, 80 öncesi sol saflarda bulunmak(!) sosyalist ideolojinin anlaşılır olmasına yetmediği gibi, diyalektik materyalist felsefenin de anlaşılmasına yol açmıyormuş. En azından bir kısmı için bunu söylemek mümkün. Tamamen Berkeley saçmalığından başka bir şey de değil.

( Maddenin ne olduğuna ilişkin küçük bir çalışma Solpaylaşım'da mevcut. Yıllar önce yazıyazforum döneminde aylık e-dergimiz için yazılmıştı. http://www.solpaylasim.com/k39-madde-ve-sonsuzluk-.html )



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
KARINCA
[ KARINCA ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 31.10.2013
İleti Sayısı: 105
Konum: İstanbul
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: KARINCA
Cevap Tarihi: 25.01.2016- 18:35


Bence Kaçak'ın bu yazısına tek verilecek yanıtı yıllar önce Komünist Şair Nazım Hikmet vermiş Sn Melnur.
Bence anımsamakta ve anımsatmakta yarar var.

BERKLEY

Behey
Berkley!
Behey on sekizinci asrın filozof peskoposu.
Felsefenden tüten günlük kokusu
                        başımızı döndürmek içindir.
                        Hayat kavgasında bizi
                        dizüstü süründürmek içindir.

Behey
Berkley,
Behey Allahın
                Cebrail şeklindeki Ezraili,
Behey on sekizinci asrın en filozof katili!
Hâlâ geziyor İskoçya köylerinde
                      adımlarının sesi.
Hâlâ uluyor adımlarının sesine
                      tüyleri kanlı bir köpek.
Hâlâ
    her gece titreyerek
                    görüyor gölgeni İskoçya köylüleri
                                                                        evlerinin
                                                                            camlarında!
Hâlâ
    kanlı beş parmağının izi var
            o beyaz buzlu camlar gibi şimal akşamlarında!

Behey
Berkley!
Behey meyhane kızlarının kara cübbeli kavalyesi,
                                        Kıralın şövalyesi,
                                        sermayenin altın sesi,
                                        ve Allahın peskoposu!
                            Felsefenden tüten günlük kokusu
                                        başımızı döndürmek içindir.
                            Hayat kavgasında bizi
                                        dizüstü süründürmek içindir!

Her kelimen
                kelepçelerken
                                      bileklerimizi,
kıvrılan
          bir yılan
                gibi satırların
                            sokmak istiyor yüreklerimizi.
Beli hançerli bir İsaya benziyor resmin.
Sivriliyor kitaplarından ismin
                                  sivri yosunlu ucundan
                                                        kızıl kan
                                                          damlıyan
                                                              yeşil bir diş gibi.
Her kitabın
            diz çökmüş önünde Rabbın
                            kara kuşaklı bir keşiş gibi..
Sen bu kıyafetle mi bizi kandıracaktın,
                                              inandıracaktın?
Biz İsanın vuslatını bekleyen
                                  bir rahibe değiliz ki!

Behey
Berkley!
Behey tilkilerin şahı tilki!
Çalarken satırların zafer düdüğü,
küçük bir taş parçasının en küçüğü
      imparatorların imparatoru gibi çıkınca karşısına,
      hemen anlaşmak için
                          bir kapı açıyorsun,
      binip Allahının sırtına
                              soldan geri kaçıyorsun!

      Kaçma dur!
      Her yol Romaya gider,
                — bu belki doğrudur —
      fakat
              fikri evvel gören her felsefenin
                      safsata iklimidir yelken açtığı yer!
      Bu bir hakikat
                  — hem de mutlak cinsinden — !
İşte sen
      işte senin felsefen:
Sen o sarı kırmızı rengini gördüğün
                    cilâlı derisine parmaklarını sürdüğün
                              parlak
                                  yuvarlak
                                          elmaya:
                                              «Fikirlerin bir
                                                        terkibidir,»
                                                                      diyorsun!
Dışımızda bize bağlanmadan
                                var olan
                                      varlığı
                                            inkâr ediyorsun!

Şu mavi deniz
    şu mavi denizde yüzen beyaz yelkenli gemi,
kendi kendinden aldığın fikirlerdir, öyle mi?
Mademki kendi fikrindir yüzen gemi,
mademki kendi fikrindir umman,
ne zaman var,
              ne mekân!
Ne senin haricinde bir vücut
                      ne senden evvel kimse mevcut,
                              ne senden sonra kâinat baki
bir sen
      bir de Allah hakikî.

Lâkin ey kara meyhanelerin sarhoş papazı!
Senin dışında değil miydi
kıllı kollarında kıvranan meyhanecinin kızı?
Yoksa kendi altında sen
                      kendinle mi yattın?
Diyelim ki senden evvel baban yok
                                      İsa gibi.
Yine fakat bacakları arasından çıktığın
                                Meryem gibi bir anan da mı yok!
Diyelim ki yapyalnızsın
                        Turu Sinada Musa gibi,
ne yazık! Tevratını okuyan da mı yok!
Çok yalan söylemişsin çok.

Sen emin ol ki Berkley
        — olmasan da zarar yok —
                bu şi're benzer yazıda hissene düşen şey:
                                biraz alay
                                      biraz şaka
                                              ve birkaç tokat
                                                  — eldivensiz cinsinden —
Neyleyim?
        Neş'e kavganın musikisidir.
Kavgada kuvvetini kaybetmiş gibidir biraz
                              neş'enin çelik ahengini duymayan adam;
neş'e ... iyi şeydir vesselam,
                                        — baş döndürmezse eğer —
ve işte bizimkiler
                    güldüler mi,
                                    ağız dolusu gülüyorlar.
Kabahat onların kuvvetinde:
                                          yoksa ne sende
                                                                ne de bende!

Dinle Berkley!
— dinlemesen de olur —
Biz dinleyelim:
Beynimiz bal yoğuran
                          bir kovan.
Ona balı dolduran
                        arıdır hayat.
Aldığımız hislerin
                            sonsuz derin
                                      pınarıdır kâinat!
Kâinat geniş
                  kâinat derin
                        kâinat uçsuz bucaksız!
Biz onun parçaları,
      biz ondan doğan bir sürü bacaksız!
Biz o bacaksızların
    — anasını inkâr etmeyen cinsi —
Çünkü biz
    emredenlere emir verenlerden değiliz!
Bağlıyız toprağa
                kalın halatlar gibi kollarımızla!
Çelik dişleri şimşekli çarklılar
          koparırken kara toprağın esrarını,
biz
  seyretmedeyiz
          cihan içinden cihanların
                                      doğuşunu;
          kehkeşanların
              gümüş aydınlığında!
Görmüşüz,
        görmedeyiz
            yılların yollarında toprak oluşunu
                                              kızıl kadife dudaklı kızların!
Çiziyor hareketi gözlerimize
                              sonsuz maviliklerde
                                        kuyrukluyıldızların
                                              sırma saçlarından kalan izler.

Her habbe koynunda bir kubbeyi gizler!..

Şu denizler,
şu denizlerin üstünde denizler gibi esen,
                          rüzgârların uğultusu.
Şu ipi kopmuş
        inci bir gerdanlık gibi damlayan su,
                              şu bir damla su,
uzaklaştıkça, yaklaşılan
                                        hakikati gizler..

Her yeni ummanla beraber
                bir yeni imkân!
Kâinat geniş
              kâinat derin
                      kâinat uçsuz bucaksız!

Behey!
Berkley!
Behey bir karış boyuna bakmadan
                Karpatları inkâr eden cüce!
Ahrete gittiysen eğer
              oradan bir taç gönder,
süslemek için Allahının kafasını!
Fakat buradan
      topla hemen tarağını tasını,
                        Haraç mezat!
                          Haraç mezat!
götür pazara bir pula sat:
Topraktaki saltanatın
                        göğe çıkan tahtını!

Yok üstünde tabiatın
                  tabiattan gayri kuvvet!..
Tabiat geniş
                  tabiat derin
                          tabiat uçsuz bucaksız!..



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Benzer konu yok
Etiketler   için,   suya,   sabuna,   dokunarak.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS