SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
AKP rüzgâr ekiyor fırtına biçecek           (gösterim sayısı: 3.359)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: ayhan
Konu Tarihi: 26.01.2016- 15:31


AKP rüzgâr ekiyor fırtına biçecek
Merdan YANARDAĞ

Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı tehlikeli bir oyun oynuyor. Türkiye’de düşük yoğunluklu da olsa siyasal İslamcı (mezhepçi) ve faşizan bir rejim kurmak için toplumu ateşe atacak kadar gözlerinin karardığı anlaşılıyor.

AKP, liberallerin, ‘yetmez ama evet’ diyenlerin, dönek solcuların, yandaş ve yanaşma medya yazıcılarının bir dönem bu toplumu inandırmaya çalıştıkları gibi, bu ülkeyi demokratikleştirecek muhafazakâr bir parti değil. Cumhuriyetle hesaplaşma derdi olmayan bir merkez sağ parti hiç değil. Tam tersine, geleneksel Türkiye gericiliği içinde şekillenen, aydınlanma ve modernite karşıtı, siyasal islamcı ideolojik referanslara dayalı radikal bir parti karşı karşıyayız.

Erdoğan-AKP iktidarı, her ne pahasına olursa olsun Cumhuriyeti yıkmak ve yerine ılımlı da olsa bir şeriat rejimi kurmak istiyor. Bu açık. Sandık ve siçimi tek meşruiyet kaynağı olarak gördüğünü ileri sürüyor. Ancak dürüst bir seçim yapmak konusunda hiçbir ilkesel tutumu bulunmuyor. Kendi kutsal davası için, hukuksal ve ahlaki olup olmadığına bakmaksızın her yolu izlemeyi, her yöntemi uygulamayı meşru sayıyor. Bu tutum (takiye) siyaset yapma yönteminin temelini oluşturuyor. Dolayısıyla yalan, hile, iki yüzlülük ve ilkesizlik sıkça kullandığı mücadele araçları oluyor.

Siyasal İslamcı AKP iktidarının sinsice yürüttüğü rejimi değiştirme planı ve/veya stratejisini son yıllarda bozan iki önemli gelişme oldu; birincisi 2013 yılındaki geniş halk kesimlerinin katıldığı Gezi/Haziran isyanı, ikincisi ise 7 Haziran 2015 seçimleridir. İktidarın uyguladığı bütün baskıya ve her türlü hile girişimine karşın 7 Haziran'da AKP’nin hükümetten düşürülmesidir.

İşte bu iki siyasal gelişme, AKP-Erdoğan iktidarının rejimi değiştirme yürüyüşündeki ritmi bozdu. Sadece emekçilerin, geniş halk kesimlerinin değil, aynı zamanda İstanbul burjuvazisinin de her an kendilerini terk edebileceğini gördü. Ele geçirdikleri iktidarın, sanılanın aksine pek de sağlam temellere oturmadığını anladı. Kendilerini iktidara taşıyan ve neredeyse 10 yılı aşkın süredir sorunsuz şekilde orada tutan dış ve iç dinamiklerin hızla değiştiğini izledi.

AKP iktidarı, Gezi isyanı ile bir düşüş dönemine girmişti. Bu süreç 7 Haziran seçimlerine kadar geldi ve kendisini sandıkta sayısal olarak da ortaya koydu.

*   *   *

Siyasal İslamcı hareket Cumhuriyeti büyük ölçüde yıktığı, örneğin laik eğitim düzenini ortadan kaldırdığı, bürokrasiye, Yargıya ve Emniyet’e tamamen hakim olduğu halde, kendi rejimini tam olarak kuramadı. Bu durum ülkede bugün yaşanan bütün siyasal ve toplumsal gerilimin de ana kaynağını oluşturacaktı.

Bu nedenle, siyasal İslamcı AKP-Erdoğan kliği, tehlikeye giren rejim değişikliğini gerçekleştirebilmek için karanlık bir planı uygulamaya koydu. Ülkede bir kaos ve çatışma ortamı yaratarak yeniden AKP’yi tek başına iktidara getirmek ve Erdoğan’a başkanlık yolunu açmak için ülkenin bütün muhalif güçlerine saldırı yolunu seçti.   Halkta korku ve panik yaratmak bu planın ilk etabını oluşturuyordu. Öyle ki, 7 Haziran'dan sonra metrolara bomba konulacağı ihbarını bile doğrudan MİT’in yaptığı belirtiliyordu.

AKP liderliğinin izlediği yeniden iktidar ve başkanlık rejimi kurma stratejisi, hem PKK ile yürütlen ve adına “çözüm süreci” denilen müzakere ve fiili ateşkes durumunu ortadan kaldırmayı hem de sol ve devrimci gruplara karşı kapsamlı bir saldırıyı gerektiriyordu. Öyle de yaptılar

Bu durum /strateji halkta korku ve panik yaratarak güçlü bir güvenlik talebi oluşturulması anlamına geliyordu.

Bilindiği gibi bu dönemde Suruç ve Ankara Gar Meydanı katliamları başta olmak üzere solcuların, sosyalistlerin ve cumhuriyetçilerin katıldığı yasal ve barışçıl protesto eylemlerine saldırılar başladı. Cumhuriyet tarihinin en alçakça katliamları yapıldı. Bu eylemlerin faili olan örgütler ahlaksızca gizlenmeye, iktidarın suç ortaklığı / sorumluluğu gizlenmeye çalışıldı.

PKK ile yürütülen “çözüm” süreci terk edildi ve tam bir şark kurnazlığıyla, IŞİD’e operasyon yapıyoruz diye, PKK’ya karşı büyük bir saldırı başlatıldı. Öyle ki, 7-8 ayda Güneydoğu’daki birçok kent ve kasaba, Suriye iç savaşında yakılıp, yıkılan ve bombalanan kentlerden farksız hale geldi. Bilanço ağırdı; güvenlik güçlerinin verdiği kayıplar dahil toplam ölü sayısı bu süre içinde 1000 kişiyi aştı.

Ancak, AKP tek başına iktidar gelip, Erdoğan da başkan olunca, sürecin yeniden başlatılacağı kesindi. Çünkü böyle bir çatışma ortamı sürdürülemezdi. Bu şiddette bir çatışma ortamında ekonomik, siyasal ve toplumsal istikrar sağlanamaz, iktidar güvenceye alınamazdı. Uluslararası güçlerin devreye girmesine bile yol açabilecek bu savaş, hedefe ulaşılınca durdurulmak istenecekti. En azından plan böyleydi. AKP, kürt hareketini yeterince ezdiğini, pazarlık gücünü kırdığını düşündüğü anda yeniden masaya dönecektir.

*   *   *

Bu kadar riskli bir planın dereye sokulmasının, iktidar ve başkanlık rejimi için ülkenin ateşe atılması için çok yaşamsal amaç/hedef olmalıydı. Çünkü böyle yaşamsal bir gerekçesi olmasa, iç savaşa ve ülkenin bölünmesiyle bile sonuçlanabilecek böyle bir risk göze alınamazdı.

Yukarıda da işaret ettiğim gibi, AKP ve siyasal İslamcı kadro, Cumhuriyeti büyük ölçüde tasfiye etmiş ve fakat yerine kendi rejimini kuramamıştı. Tarihsel birikimleri, güçleri, donanımları görgüleri ve bilgileri buna yetmemişti. Tarihin akışına ve toplumun doğasına karşı gelişen bu karşı devrimci hareket, bu ülkenin yaklaşık 200 yıllık aydınlanma ve modernleşme birikimi ile devrimci damarını hafife almış, ancak bu konuda fena halde yanılmıştı. Gezi direnişi, İslamcı ve muhafazakar çevrelerin ileri sürdükleri gibi, “Cumhuriyet bir avuç seçkinin rejimidir” şeklendeki hipotezi temelinden yanlışlamıştı.

Ancak, AKP fiilen yıktığı hukukun yerine kendi rejimini kurup hukukunu oluşturamadığı taktirde, bu işin karakolda biteceğini biliyor. Mevcut hukuku çiğneyen, ağır anayasal suçlar işleyen AKP-Erdoğan yönetimi, eğer kendi hukuksal ve anayasal düzenlerini kuramazsa, ağır bir hesap sorma dalgasıyla karşılaşabilir. Sıradan bir hükümet değişikliğinde bile kendilerini dipte bulabilirler. Bir yolsuzluk düzeni kurdukları, dahası bu yöntemi bir tür sermaye biriktirme modeli haline getirdikleri de dikkate alındığında, bu fiili düzeni hukuksal bir temele oturmak ve anayasal bir güvenceye almak konusunun neden böylesine ortalığı yıktıkları daha iyi anlaşılabilir.

Bir kez daha tekrar edersek eğer; çok daha önemli olan gerekçe ise, fiilen kurulan mezhepçi faşizan rejimin geri dönüş eşiğini aşacak şekilde güvence altına alınmak ihtiyacı ve zorunluluğudur.

Bu nedenle, AKP ve Erdoğan. kendilerinden beklenmeyecek ölçüdeki büyük bir riski göze almaktan kaçınmamıştı. Ancak unutulmasın ki, rüzgâr ekenler fırtına biçer. Bu kaosun kimi getirip kimi götüreceği hiç belli olmaz!

Çünkü AKP en güçlü olduğu sanılan bu dönemde, aslında iktidarının en zayıf dönemini yaşıyor. Türkiye AKP’den kurtulmaya hiç bu kadar yaklaşmamıştı. Göreceksiniz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 27.01.2016- 19:40


Şamar oğlanına döndürülen diktatör-Kemal Okuyan

Türkiye’de yürekli gazeteciler, ilericiler, komünistler her fırsatta gündeme getirdi. ABD’de ana akım medya dışında kalan bazı yayın organları yazdı. Putin ve diğer Rus yetkililer aynı iddiaları yinelerken, masaya somut kanıtlar koydu. İran ve Irak’tan benzer suçlamalar geldi. Ardından İngiltere ve Almanya’nın çok okunan gazetelerinden. Ve şimdi Erdoğan’ın bir kez daha kapısını çaldığı İsrail’in Savunma Bakanı, Yunanistan Savunma Bakanı ile beraber diplomatik nezaketi ve kendi suçlarını bir kenara koyarak, Türkiye’yi işaret etti.

Birbiriyle alakasız, hatta mücadele halinde olan güçlerin ortaklaştığı şuydu: Türkiye IŞİD’in işgal ettiği bölgelerdeki petrolü pazarlayarak hem hırsızlığa ortak oluyor hem de terör örgütünü finanse ediyordu.

“Herkes bana karşı” nakaratını çok seven Tayyip bu tabloyu “küresel lobi” diye geçiştirmeye kalkabilir ancak kazın ayağı öyle değil.

Kendi ülkesinde epeycene bir kesime savaş ilan etmiş bulunan diktatörün dışarıdaki hareket alanı giderek daralmakta.

Dün göz yumulan suçların üzerine projektör tutulmaya başlandıysa, birkaç kez raf ömrünü uzatan Erdoğan’ın başı fena dertte demektir.

Rusya ile ABD arasındaki gerginlik bir türlü yatışmazken, iki ülke bazı başlıklarda el sıkışıp başka başlıklarda birbirlerine çelme takmaya çalışırken, maliyeti yüksek olsa da NATO için Erdoğan’ın “kullanışlı” bir aktör olduğu açık. Ancak yine de diktatörümüzün tepesinde kara bulutlar dolaşıyor.

Neden?

Çünkü kendisini her denklemin, her tepişmenin içine soktu. Avrupa Birliği’nin iç kavgasına dahil oldu, Mısır’la İsrail’in arasına girmeye kalktı, hep söylediğimiz gibi ABD ile Rusya’nın kavgasını yönetmeye çalıştı. İran'a karşı irili ufaklı bütün Arap ülkelerini kışkırttı. En son Cenevre’deki Suriye masasını bir başına devirmeyi deniyor.

Bu kadar denklemin parçası olduğunuzda yara almanız kaçınılmazdır. Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve askeri gücü diktatörün hamlelerine yeterli korumayı sağlayacak durumda değil.

Mutlak güvenebileceği kimse yok. Çünkü bir konuda ittifak yaptığı ile bir başka başlıkta kavga ediyor.

İçeride şimdiye kadar tuttu bu tarz, çünkü toplumu diktatör karşısında silahsızlandıran, ona kritik dönemeçlerde hayat öpücüğü veren bir “düzen muhalefeti” var. Ancak dışarıda ABD’nin beceremediğini Türkiye nasıl becerecek?

AKP Türkiyesi’nin izolasyonunu sınırlayacak tek şey, kapsamlı bir savaş! Ne ki, bu doğrultudaki çabaları bir yandan da çemberi daraltıyor çünkü şu anda uluslararası alandaki temel güçlerin Erdoğan’dan önemli dertleri var. Dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanan birisini memnun etmekle zaman kaybedemezler.

Peki ne olacak?

Eğer diktatör dış politikada içine girdiği denklemlerin önemli bölümünden hızla çekilmeyi beceremezse, bunlardan birkaçında kaçınılmaz olarak çizik yiyecek. Gerçi çekilmenin de maliyetleri olacak, ağır bedel ödeyecek ama diğer türlü çok daha ağır bir tabloyla karşılaşacak.

Kendi de çekilmeye çalışıyor ama o kadar dağılmış ve dağıtmış ki, yeterince hızlı değil! ABD ve diğer “dost”lar bu zor dönemde ihtiyaç duyacakları Erdoğan’a ricat yolunu gösteriyorlar ama adam alışmış, geri adım atarken dahi yeni hamleler yapıyor. Zorlaştırıyor durumunu.

Bu kadar kana kire bulaşmış birisiyle “stratejik ortak” olmayı kim ister bundan böyle bilmiyorum. Merkel’in başına gelenlere bakın. Seçim öncesinde Erdoğan’la yaptığı göçmen anlaşmasının ardından kadın resmen tepetaklak oldu. Bütün emperyalist merkezlerde hükümetler aşırı yıpranmışken itibarsız bir diktatörle yakınlığın faturası çok kabarık.

Ve şimdi dört bir yandan “IŞİD’in finansörü” suçlaması geliyor.

Hapse atamaz, dava açamaz.

Gerici, emperyalist, militarist yani kendisine “dost” bir dünyada dahi şamar oğlanına dönüştürülen bir hırsız, katil, yobaz!



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilirse CHP'nin başına geçecek isme ilişkin dikkat çeken iddia melnur 2 1039 23.09.2022- 00:24
Etiketler   AKP,   rüzgâr,   ekiyor,   fırtına,   biçecek
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS