SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Komünistler, Kürt sorunundaki tutumlarını açıkladı           (gösterim sayısı: 3.524)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 29.01.2016- 19:41


Komünistler, Kürt sorunundaki tutumlarını açıkladı

Resim Ekleme
 
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Merkez Komitesi, bir açıklama yayınlayarak komünistlerin Kürt sorunundaki tutumlarını duyurdu.

TKH Merkez Komitesi, “Kürt sorununda komünistlerin tutumu” başlığıyla yaptığı açıklamada, “Ülke tarihimizin son 35 yılına damgasını vuran Kürt sorunu bugün ülkemiz açısından önemli bir kırılma noktasında durmaktadır. Birlik, kardeşlik, barış, özgürlük; laik, bağımsız bir emekçi cumhuriyetiyle mümkündür.” denildi.

AKP’nin savaş politikası, “Öncelikle sivil halka yapılan bu fiili durumun kabul edilemeyeceğini ve ölümlere, faşist uygulamalara ve devlet şiddetine karşı Kürt emekçilerinin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek isteriz.” diye eleştirilirken, “Bu savaşın sorumlusu kendi halkını tanklarla vuran, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan kentleri ablukaya alarak faşizm uygulayan bizzat AKP iktidarı ve sermaye devleti” olduğu belirtildi.

Günümüzde ulusal kurtuluşun değil toplumsal kurtuluşun ve bunun için verilecek mücadelenin güncelliğine vurgu yapılan açıklamada, özyönetim tartışmalarına ilişkin olarak ise “Özerklik ve özyönetim adıyla ortaya konulan siyasal talebin sınıfsal yapısına ve toplumsal-ekonomik modeline dair tek satır yazılmadan, sadece merkezi devlet ile yerel idare arasındaki ilişkiler üzerinden tarif edilen “özyönetim” talebinin ayakları havada kalmaktadır.” denildi.

TKH tarafından yapılan açıklamanın tam metni şöyle;

Kürt sorununda komünistlerin tutumu

Ülkemiz bugün iç savaşın eşiğinde dolaşmaktadır.

Ülke tarihimizin son 35 yılına damgasını vuran Kürt sorunu bugün ülkemiz açısından önemli bir kırılma noktasında durmaktadır.

Yıllardır sermaye iktidarının ve devletin baskı, yok sayma, yok etme ve asimilasyon politikalarıyla, 35 yıllık çatışma süreciyle birlikte bugüne gelen Kürt sorunu yeni bir aşamadadır.

Bugün devletin, bazı kentleri ablukaya alarak, top ve tanklarla müdahale ederek uyguladığı faşizm ve buna ek olarak silahlı hendek ve barikat siyasetinin karşımıza çıkarmış olduğu gerçek adlı adınca savaştır. Bu savaşın ülkemizin sadece belli bir bölmesinde vuku bulmuş olması savaş gerçeğini değiştirmemekle birlikte, bundan daha da önemlisi bu durumun ülke sathına yayılması ve Türkiye’nin bölgesel bir savaşa çekilme olasılığı barındırmasıdır.

Öncelikle sivil halka yapılan bu fiili durumun kabul edilemeyeceğini ve ölümlere, faşist uygulamalara ve devlet şiddetine karşı Kürt emekçilerinin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek isteriz.

Sivillerin öldüğü, herhangi bir savaş kuralına bile uyulmadan silahsız insanların sokak ortasında infaz edildiği, çocukların kör kurşunlarla yere düştüğü, okulların, sağlık merkezlerinin, ambulansların kurşunlandığı-bombalandığı, kentlerin ablukaya alınıp tank ve toplarla dövüldüğü, toplu göçlerin yaşandığı bu şiddet, çatışma ve savaş tablosu nedenleri ile değil, sonuçları itibariyle değerlendirilmelidir.

Yaşanan çatışma, şiddet, abluka ve “hendek” siyaseti kör bir savaştır. Bu savaştan çıkacak “sonuç” ülkemizin ilericilik, eşitlik, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine kan taşımayacaktır. Tam tersine bu çatışma ve şiddet ortamının bütün ceremesini çeken en başta bölgede yaşayan emekçiler olmak üzere, ülkemizin bütün emekçileri olmaktadır. Çünkü bu savaş emekçilerin birliğine büyük bir zarar vermekte, Kürt-Türk çatışmasına dönüşmekte, etnik temelde bölünmeye doğru yol almaktadır. Ortada gericiliğe, emperyalizme ve sermayeye karşı bir savaş değil, deyim yerindeyse Türk-Kürt savaşına neden olacak bir siyasal tablo bulunmaktadır.

Bu savaşın sorumlusu kendi halkını tanklarla vuran, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan kentleri ablukaya alarak faşizm uygulayan bizzat AKP iktidarı ve sermaye devletidir. Emperyalizmin işbirlikçisi, gerici bir parti olan AKP’den Kürt sorununda çözüm bekleyenler bir kez daha yanılmışlardır. AKP iktidarı, faşizmi aratmamış, kentleri tank ve toplarla ablukaya alarak yaşananların bizzat faili olduğunu açıkça göstermiştir. Daha dün “yetmez ama evet” diyerek AKP iktidarından demokrasi ve Kürt sorununda çözüm bekleyenler, bugün uygulanan devlet şiddeti, faşist uygulamalar ve savaş karşısında büyük bir sorumluluk taşımaktadırlar.

Aynı zamanda dün AKP’ye karşı ayağa kalkan milyonların Haziran Direnişi’nin yanında durmayarak AKP ile yürütülen pazarlığın bitmesini istemeyen Kürt siyasi hareketi de bu tabloda sorumlu sayılmalıdır. Bugün yaşanan gerçekler, AKP iktidarıyla pazarlık değil, düzeni karşıya alacak bir mücadele hattı gerektirdiğini bir kez daha göstermiştir. Ulusal kurtuluş taleplerini toplumsal kurtuluş taleplerinin önüne koyan Kürt siyasi hareketinin gericiliğe, emperyalizme ve sermayeye prim veren politik duruşu ve programatik hattı da bugün yaşanan “çıkışsızlığın” bir parçası olarak görülmelidir. Toplumsal kurtuluş olmadan ulusal kurtuluş mücadelesinin sınırları olduğu bugün bir kez daha görülmektedir.

Bugün gerek AKP iktidarının, gerekse Kürt siyasi hareketinin yürüttüğü/sürdürdüğü şiddet ve çatışma politikasının, Kürt sorunu bağlamında nasıl bir siyasal çözüme denk geleceği herkes için açık olmalıdır.

Ya AKP’nin kurallarını koyduğu “yeni Türkiye” adındaki gerici ve piyasacı rejimde uzlaşma ya da emperyalizmin bölgesel çıkarlarına bağlanacak bir bölünme olasılığı ile karşı karşıya bulunuyoruz. Ülkemizin hangi etnik kökenden gelirse gelsin “kırk satır kırk katır” arasında kalacağı böylesi bir tabloda sessiz kalınamaz. Ülkemiz bu kör savaşın içinden mutlaka çıkacaktır. Ne gerici ve piyasacı bir uzlaşma, ne de emperyalizmin ekmeğine yağ sürecek bir parçalanma emekçi halkımızın çıkarına olacaktır. Ülkemiz ne satırların altında bir AKP faşizmine, ne de emperyalizmin bölge politikalarının kopardığı bir parçalanmaya kurban edilemez!

O yüzden bu süreç bütün boyutlarıyla emekçi halkımız tarafından açık bir biçimde görülmelidir.

Emperyalizmin Ortadoğu’ya müdahalesi sonrasında yaşananlar ortada. Filistin, Irak, Suriye, Yemen, Libya, Ukrayna’da yaşanan çatışmaların ve ortaya çıkan tablonun suçlusu emperyalizmin ta kendisidir. Emperyalizm, iki kutuplu dünyanın sona ermesinden sonra saldırganlığını artırmış, Afganistan ve Irak’ı işgal etmiş, Yugoslavya’yı parçalamış, Arap Baharı adıyla diz çöktürmek istediği bütün ülkelere müdahale etmiştir. Bugün Libya, Irak ve Suriye’de süren iç savaşlar emperyalizmin ne yapmak istediğini yeterince göstermektedir. Emperyalizm, kendisine boyun eğmeyen bütün ülkeleri etnik ya da dinsel temelde bölmenin yollarını yapmıştır. Dün Yugoslavya’da uygulanan politikalar sonucunda oluşan küçük devletler, bu ülkelerin emekçilerine gerçek kurtuluş olmamıştır. Bugün Ukrayna’nın da bu şekilde bölünmesi gündemdedir.

Kuzey Irak’ta kurulmasına ramak kalan Kürt devleti emperyalizmin hegemonyası altında kurulmaktadır.
Bugün Kürt sorunu bağlamında yaşanan sıkışmanın ve bu sıkışmayla birlikte ortaya çıkan savaş tablosunun özünde, Ortadoğu’da yaşanan bölgesel savaşlardan kaynaklı belirsizlikler bulunmaktadır. Ortadoğu’da sınırlar yeniden çizilirken Türkiye bu tablodan muaf değildir. Bu tablo bugünkü siyasi güçler bağlamında ya AKP tarafından kurulan yeni rejim düzleminde bir “çözümle” ya da bölgesel bir savaşla netleşecektir.

Bu denklemin çözümü, verili siyasi güçlerin ufukları, bölgesel gelişmelerin seyri, büyük devletlerin hedefleri ve politik çıkarları ile sınırlanmıştır. Ortada anti-emperyalist ya da anti-kapitalist bir yol görünmemektedir.

O yüzden bugün ülkemizde Kürt siyasi hareketi tarafından gündeme getirilen “öz yönetim ve özerklik” siyasetinin bir boyutu “parçalanmaya” yol açacak bir sürecin adımı olarak okunabilir. Böylesi bir politikanın gideceği yer Kürt emekçilerin kurtuluşu olmayacaktır. Tersine, bu politikanın, emperyalist güçlere bağımlı, emperyalist-kapitalist sisteme entegrasyon dışında bir seçenek anlamına gelmeyeceği açıktır. Kürt emekçilerinin ulusal haklarını emperyalizme kurban edecek bir siyaset, gerçek kurtuluş ve özgürlük değildir.
Yine AKP tarafından kurulan yeni rejimde Kürt sorununun çözümü için devreye sokulan “Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Şartnamesi” adlı adınca bir burjuva çözümdür. Gericiliğin ve piyasalaşmanın önünü açacak yeni idari sistemin bir kurtuluş olarak Kürt emekçilerine sunulması, bugün yaşanan savaş ortamının son bulması açısından bir çözüm olarak görülmesi aldatıcı olacaktır. Almanya, Fransa, ABD gibi emperyalist ülkelerde varlığı bilinen bu idare biçiminin emekçilerin kurtuluşu anlamına gelmediği açık bir şekilde görülmektedir. Sermayenin ve gericiliğin daha da güçleneceği bir süreçten daha demokratik bir ortam çıkmaz.

Yine aynı şekilde “Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Şartnamesi”ne atıfla, Kürt siyaseti tarafından da gündeme getirilen “öz yönetim ve özerklik” talebinin diğer bir boyutu olarak sunulan“Türkiye’nin daha demokratik yapıya dönüşeceğini” iddia etmenin de sınırları bulunmaktadır. Gerici, işbirlikçi ve piyasacı bir rejim içinde daha demokratik bir gelecek beklentisinin gerçekçi olamayacağı herkes tarafından görülmelidir. Yerel belediyelere daha fazla yetki devri, sermaye düzeninde piyasalaşmanın ve gericiliğin önünü açmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Bununla birlikte, çözüm ve barışın koşulları arasında sayılan “Dolmabahçe Mutabakatına” dönüş, düzen içi çözümden başka bir anlam taşımamaktadır. Hatırlanacağı üzere bu mutabakatın bağlanacağı yer yeni anayasa olarak tanımlanmıştır. Bugün yeni anayasayı başkanlıktan, başkanlığı sermaye diktatörlüğünün derinleşmesinden ve bunun idari yapıdaki dönüşümleri hayata geçirmesinden bağımsız düşünmenin mümkün olmadığı herkes tarafından bilinmektedir.

Aslında bugün AKP iktidarındaki sermaye düzeni ile Kürt siyasi hareketi tarafından “çözüm” diye ortaya konan tezlerde politik bir zemin ortaklığı bulunmaktadır.

Yaşanan savaşın bütün acıları ortadayken politik olarak bu savaşın aktörlerinin ne söyledikleri emekçi halkımız tarafından net bir şekilde okunmalıdır.

Bugün İkinci Cumhuriyet rejiminin, başka bir deyişle AKP iktidarının Kürt emekçilerine verebileceği ancak ve ancak ya faşizm ya da gericilik ve piyasalaşmadır. İkinci Cumhuriyet rejimine onay ya da tankla-topla, baskıyla boyun eğdirme dışında bir seçenek bırakılmamıştır.

Bugün emperyalizmin Ortadoğu halklarına yaşattığı acılar ortadayken, emperyalizmin Kürt emekçilerine verebileceği tek şey kendisine bağımlılık olacaktır.

Kürt siyasi hareketi, programatik olarak sınırlarına gelmiştir. Gericilikle, emperyalizmle ve sermaye ile arasına mesafe koymayan Kürt siyasi hareketinin, Kürt emekçilerine vaat ettiği kurtuluş ya emperyalizme bağımlı yeni bir sermaye devleti ya da emperyalizme bağımlı AKP’nin kurduğu gerici sermaye düzenine entegrasyondur. İster fiili özerklik isterse yeni anayasayla gündeme gelecek “öz yönetim”e kimse kutsal anlamlar yüklememelidir. Özerklik ve özyönetim adıyla ortaya konulan siyasal talebin sınıfsal yapısına ve toplumsal-ekonomik modeline dair tek satır yazılmadan, sadece merkezi devlet ile yerel idare arasındaki ilişkiler üzerinden tarif edilen “özyönetim” talebinin ayakları havada kalmaktadır. Bir yandan gerici açılımlar bir yandan emperyalist ABD ile ilişkiler ve diğer yandan “Kürt burjuvazisi” ile yapılan toplantılar ortada iken Türkiye topraklarında dile getirilen öz yönetim, bize göre devrimci bir politika değildir. Ya parçalanmanın ya da piyasalaşmanın önünü açacak bu siyasal perspektifin Türkiye’yi daha demokratik bir yapıya dönüştüreceği tam bir yanılsamadır. Birincisinden etnik temelli bir iç savaş, diğerinden ise AKP tarafından kurulan gerici rejimden demokratlık beklentisi gibi “yetmez ama evet”çilik çıkacaktır.

Toplumsal kurtuluş için

Komünistler görüşlerini saklamazlar. O yüzden bugün Kürt sorununda büyük bir kırılma noktasına gelen siyasal tabloya dair söz ve tutumumuzu aşağıdaki ilkeler belirlemektedir:
Sosyalist bir programa sahip olmadan emperyalist-kapitalist sistemden kopuş mümkün değildir. Dün Rusya’da Bolşeviklerin yaptığı ve bugün hala ayakta kalan Küba’nın bağımsızlığını kazanması ve ulusal onurlarını korudukları tek yönetim biçimi sosyalizmdir. Emperyalist-kapitalist sistemden kopuşun gerek şartı; sosyalist bir programa sahip olmaktır.

Nasıl ki 1789 Fransız Devrimi’nde “eşitlik-özgürlük-kardeşlik” talepleri burjuva devrimlerinde yarım kalmış ise, bugün de eşitlik-özgürlük-kardeşlik ve ulusal hakların gerçek karşılığı burjuva ya da emperyalist çözümlerden geçmemektedir. Bugün emperyalist-kapitalist sistemin gelmiş olduğu durum, ulusal haklara sığamayacak bir mücadele gerektirmektedir.

Ulusal kurtuluş, emperyalizme karşı direnişle kurulur. Bugün emperyalizmi karşısına almayan ulusal kurtuluş mücadeleleri, emperyalist-kapitalist sistemde bir gedik açamaz.
Kürt sorunu bağlamında yakın gelecekteki fotoğrafın, bugünkü siyasi aktörlerin gerçekliği düşünüldüğünde, ya sisteme entegrasyon ya iç savaş ya da çatışmalı sürecin devam edeceği bir tablonun oluşmasından başka bir şey olmayacaktır. Böylesi bir tablodan emekçilerin kurtuluşunu, Kürt halkının özgürlüğünü ve ülkenin demokratikleşeceğini beklemek gerçekçi değildir. Gericilik ve piyasalaşma seçeneğinin yanında faşizm durmaktadır.

Bugün yapılması gereken, AKP iktidarına, bu iktidarın gerici niteliğine, emperyalizme ve sermayeye karşı mücadele etmektir. Bu mücadeleyi geriye çeken ve yalnızca Kürt ulusal hakları ve talepleri doğrultusunda verilen mücadele artık sınırlarına gelmiştir. Toplumsal kurtuluş olmadan ulusal kurtuluş da mümkün değildir. Türkiye devrimi Kürt emekçilerinin de devrimi olacaktır.

Halkların kardeşliğini, emekçilerin birliğini ve ortak mücadeleyi hayata geçirecek tek şey, işçi sınıfının bir sınıf olarak ayağa kalkması ve siyasal temsiliyetinin sağlanmasıdır. Bugün en fazla eksiğini duyduğumuz bu siyasal gücü oluşturmak için sosyalizm saflarının güçlendirilmesi ve işçi sınıfının örgütlülüğünün ortaya çıkarılması gerekmektedir. Her geçen gün yoksul Kürt köylüsü artarak proleterleşmekte, Türkiye işçi sınıfının bir parçası haline gelmektedir.

Ülkemizin kurtuluşu Haziran Direnişi’nde ayağa kalkan milyonların örgütlü gücü olacaktır. Haziran Direnişi’nde ayağa kalkan halkımız, ülkemizin birliğinin ve bağımsızlığının, AKP iktidarının yıkılmasının ve Kürt emekçilerinin ulusal haklarını kazanacakları bağımsızlıkçı, laik ve eşitlikçi bir düzenin kurulmasının tek gücüdür. Bunun için Türkiye’nin ilericileri, yurtseverleri, cumhuriyetçileri yeni bir mücadeleye başlamalıdır. Hem kendileri hem de Kürt emekçileri için.

Birlik, kardeşlik, barış, özgürlük; laik, bağımsız bir emekçi cumhuriyetiyle mümkündür.

Halka hürriyet, Sosyalist Cumhuriyet!

Türkiye Komünist Hareketi

Merkez Komitesi




Bu ileti en son denizcan tarafından 29.01.2016- 19:42 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 31.01.2016- 11:58


Kuzey Irak’ta kurulmasına ramak kalan Kürt devleti emperyalizmin hegemonyası altında kurulmaktadır.

Emperyalist hegemonya altında kurulmaya çalışılan bir devleti bir kısım solcular ''devrim'' diye göklere çıkardılar. Kürt milliyetçi hareketi ne yaparsa, ne söylese doğru yapıyor, doğru söylüyor diye yaklaştılar. Bence Suriye'deki kürtlerin durumu da net değil. Devrim diyerek göklere çıkarılan özerklik yarın ortadan kalkabilir, başka bir statüye dönüşebilir. Bölgede Amerika ne derse o olacak, şimdi Rusya da işe karıştı, ABD ve Rusya'nın onay vermediği hiçbir şey olmayacak bölgede. Bu mu devrim? Solcular bunu mu onaylıyor?

Solcuların kürt hareketi dışında siyaset yapma konusunda sıkıntıları var. Bir kısım solcuların diyelim. Kürt hareketinin belirsizlikle yüklü siyasi pratiğinin destekleniyor olması kendi içlerinde siyaset üretememe kaynaklıdır. Türkiye'ye baktığında kürt ve türk gören, siyasetini bu eksene oturtan ve etnik siyasetten kopuş yaşamayacağı belli olan bir hareketten sol ne bekleyebilir? Böyle bir hareketin kürt ve türk halkına getirisi de ne olabilir? Bağımsız, bütünlüğünü koruyan emekçi karakterde bir Cumhuriyet için mücadele etmek gerekirken etnik siyaset yanlısı, emperyalizm güdümlü bir harekete destek solculuk falan olamaz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 18.03.2016- 16:56


Pusulayı kaybetmemek- Kurtuluş Kılçer

Ankara’da yaşanan katliam sonrası belli ezberlerin, en azından sol açısından, yeniden değerlendirmeye tabi tutulacağı açık. Artık Kürt siyasi hareketi ile Türkiye sosyalist hareketi arasındaki ilişkinin açık ve kalın çizgilerle çizilmesi gerekiyor. Belki de siyasal olarak yapılamayan şey bugün toplumsal bir zorunluluk olarak ortaya çıkacak. Daha dün Kürt siyasi hareketi ile ittifak önerenlerin artık bugün ne yapacağının bir yerden sonra hiçbir önemi yok, söyleyeceklerinin ise önemi…

3. Ankara Katliamı, Kürt siyasi hareketiyle sola alan açılamayacağını net olarak ortaya koymuştur. HDP’nin bir siyasal parti olarak işlevinin 2. Cumhuriyet rejimi ile entegrasyon misyonunu göremeyen solun bundan sonra söyleyeceklerinin ağırlığı bulunmuyor. Yaşanan gelişmeleri, Kürt siyasi hareketinin etkisi altında değerlendiren ve tam da bu yüzden liberalizm virüsüyle hastalanmış bir bünyenin bu saatten sonra iflah olup olamayacağını gündem yapmanın kimseye faydası yok.

Hele komünistlere hiç.

Ancak bu ülkenin sosyalistlerinin bundan daha önemli sorunu ve gündemi olmalıdır. Sermaye iktidarının nasıl bir yönelime gireceğini ve bugün emekçi sınıflar açısından ne gibi tehlikelerin ortaya çıkacağını dert edinen bir devrimci mücadele çizgisinin masaya yatırılması gerekiyor.

Kürt siyasi hareketinin AKP ile mücadele verdiğini değil, dün ve bugün yaptıklarıyla AKP eliyle kurulan rejime dayanak olduğunu söylemekte beis bulunmuyor. Haziran Direnişi’ni “darbe” olarak değerlendiren Kürt siyasi hareketi bugün düzenin “milliyetçi, otoriter bir merkezileşmeye” doğru evrilmesine “objektif olarak dayanak” olmaktadır. Kaldı ki Kürt siyasi hareketinin ideolojik ve tarihsel süreci okumasının temel paradigmalarının liberalizm tarafından belirlenmesi, AKP eliyle kurulan rejimi karşısına almayı değil “pragmatist” bir siyaseti gündeme getirmiştir. Bugün gelinen noktayı açıklayıcı bir not olarak, bu durumu, kenara yazmak gerek.

Bugün Kürt siyaseti ile Türkiye sosyalist hareketi arasında artık kalın bir çizgi çekmek gerekir. Bağımsız siyasal hattı öremeyenlerin ise her zamanki gibi ortada kalacağı açık. Kürt siyasi hareketi ile sosyalist hareket arasındaki mesafe tayini konusunda net tutum alınmalı, ancak buraya takılıp kalacak sol içi bir gündemden derhal çıkmak gerekiyor.

Çünkü önümüzdeki günler zor geçecek.

Bugün ülkemizde ciddiye alınması gereken toplumsal zeminde milliyetçiliğin daha güçleneceği bir gerçeklik bulunmaktadır. Milliyetçi dalganın emekçi sınıfları sarması AKP’nin otoriter yönelimine daha fazla zemin olacağı herkes tarafından açık olmalıdır. Sosyalist hareket, Kürt düşmanlığı üzerinden pompalanan milliyetçiliğe karşı durmalı, bunun başkanlık başta olmak üzere AKP iktidarının kendini daha fazla dayatacağı bir politik argüman olarak gündeme geleceğini bilerek, geri çekilen değil tersine üzerine giden bir politik mücadele içinde olmalıdır.

AKP iktidarının kendi meşruiyetini Kürt sorunu ve milliyetçilik üzerinden pekiştirecektir. Bu durum en fazla Suriye konusunda Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesinin bile gerekçesi haline gelebilme olasılığını kimse göz ardı etmemelidir. Böylesi bir durumda, emperyalizm ile arasında açı olan AKP iktidarı gibi tespitleri bir tarafa bırakmalı, tersine bir durumun ortaya çıkabileceğini hesap etmek durumundayız. Bugün AKP’nin toplumsal dokuda oluşturduğu “yedi düvele karşı savaş”, “Türkiye’yi hedef yapan büyük güçlere karşı direniş” argümanının altındaki gerçekler tek tek açığa çıkarılmalıdır. Bu söylemin aynı zamanda AKP iktidarının dayattığı gerici rejimin zemini yapılmasına izin verilmemelidir.

Bütün bunlarla birlikte, AKP’nin ajandasında yazan yeni anayasa ve başkanlık gündemi ortada duruyor. Ülkenin gerici bir rejim ve otoriter bir yönetim biçimine doğru götürülmesi konusunda AKP bugün daha fazla kendini güçlü hissetmektedir. Meclis’te dokunulmazlıkların kaldırılması ve Meclis tablosunda ortaya çıkacak değişimlerle birlikte bu yolda adım atılmayacağının garantisi bulunmamaktadır.

Bu sürecin daha fazla zor aygıtının devreye gireceği bir siyasal sürece kapı araladığı herkes için açık.

Önümüzdeki günlerde olası siyasal gelişmelere karşı direngen bir mücadele hattı verilmek zorundadır. Türkiye sosyalist hareketi, mücadele pusulasını saptıracak oyalanmalardan derhal sıyrılmalı, emekçi sınıflara yüzünü dönen bir mücadele pratiği içinde olmalıdır.

Bütün bu tabloda Kürt sorunundaki gelişmeler konusunda sosyalist hareket sözünü ve tutumunu ise net olarak ortaya koymalıdır. Ancak ve ancak bu tutumu ortaya koyanların pusulaları sapmayacaktır. *

* Kürt sorunu konusunda Türkiye Komünist Hareketi tarafından daha önce yayınlanan siyasal metni bir kez daha hatırlatmak isterim.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 19.03.2016- 16:30


Kürt siyasi hareketinin AKP ile mücadele verdiğini değil, dün ve bugün yaptıklarıyla AKP eliyle kurulan rejime dayanak olduğunu söylemekte beis bulunmuyor. Haziran Direnişi’ni “darbe” olarak değerlendiren Kürt siyasi hareketi bugün düzenin “milliyetçi, otoriter bir merkezileşmeye” doğru evrilmesine “objektif olarak dayanak” olmaktadır. Kaldı ki Kürt siyasi hareketinin ideolojik ve tarihsel süreci okumasının temel paradigmalarının liberalizm tarafından belirlenmesi, AKP eliyle kurulan rejimi karşısına almayı değil “pragmatist” bir siyaseti gündeme getirmiştir. Bugün gelinen noktayı açıklayıcı bir not olarak, bu durumu, kenara yazmak gerek.

Kürt hareketi mücadelelerinin Erdoğan ve AKP'yi düşürünceye kadar süreceğini söylemişti. Yaptıkları katliamlarla Erdoğan ve AKP'yi güçlendiriyorlar mı, yoksa zayıflatıyorlar mı? AKP bu savaşın kendilerini zayıflattıklarını düşünseydiler çoktan masaya oturma çağrısı yaparlardı. Yapmadıklarına göre ve şiddete şiddetle karşılık verdiklerine göre AKP bu savaştan fayda görüyordur. Kürt hareketi bunu da mı göremiyor? Bence samimi değiller. AKP masaya oturmayı kabul etse bu saldırılar hemen biter. Amaçları bu değil, doğudaki yenilgilerinin öcünü almaya çalışıyorlar. Savaş bir intikam savaşı haline getiriliyor. Şehirlerin göbeğinde patlatılan bombalar kürt hareketinin çaresizliğidir.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Komünistler Nasıl Üretim Yapacak Silgikafa 2 1648 05.11.2019- 13:26
Konu Klasör TKP konferans metninde CHP ve HDP'ye ilişkin tavrını açıkladı... melnur 0 1015 18.01.2022- 01:06
Konu Klasör Emek Partisi "Bağımsız, demokratik bir ülke ve insanca yaşam bildirgesi"ni açıkladı... melnur 1 1310 23.01.2022- 02:13
Konu Klasör Patronların Kürt Halayı... melnur 1 1120 09.12.2021- 02:49
Konu Klasör Kürt halkı hafife mi alınıyor? melnur 2 2612 03.11.2019- 04:26
Etiketler   Komünistler,   Kürt,   sorunundaki,   tutumlarını,   açıkladı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS