SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Suriye krizi AKP iktidarının sonunu hazırlıyor           (gösterim sayısı: 2.943)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 14.02.2016- 19:13


Suriye krizi Erdoğan-AKP iktidarının sonunu hazırlıyor- Merdan YANARDAĞ

Suriye’ye krizi, AKP iktidarının da sonunu getirecek bir derinliğe ve kapsama sahip. Çünkü, ABD ve Batılı ortakları ile AKP iktidarının Suriye konusundaki hesaplarının bütünüyle yanlış çıktığı görülüyor.

Daha da önemlisi, ülkede gerici dönüşüm projesini tamamlamak ve iktidarının sürekliliğini sağlamak için bu hedefi destekleyecek bir bölge jeopolitiği yaratmak isteyen AKP, Suriye’de çok ağır bir yenilgiye uğramış durumda. Bu yenilgi Tayyip Erdoğan ve AKP’nin bütün gerici hesaplarını bozacak bir niteliğe sahip.

Bilgisiz, birikimsiz ve görgüsüz AKP kadrolarının, Suriye’deki BAAS rejiminin gücünü ve toplumsal desteğini doğru değerlendirmediği ortaya çıktı. Erdoğan yönetiminin Suriye sosyolojisini, bu ülkenin kültürünü ve rejimin en önemli güçlerinden birini oluşturan bu kültürün tarihsel oylumunu göremediği anlaşıldı. Daha da önemlisi, Erdoğan-AKP iktidarının en iddialı olacağı alanda bile yanıldığı ve bölgedeki etnik, dinsel ve siyasal dengeleri bütünlük içinde ve doğru şekilde okuyamadığı görüldü.

Oysa Arap ulusçuluğunun ve modernleşmesinin merkezlerinden biri olan Suriye ve BAAS rejimi, Irak’tan farklı olarak toplumsal ve entelektüel bir desteğe sahipti. Rejimi destekleyen etkili bir aydın sınıfı vardı. Dahası, Suriye’de BAAS rejimi kendi varlık gerekçesinin ahlaki, hukuki ve tarihsel bakımdan güçlü bir şekilde açıklayabiliyordu.

Beşar Esad, iktidarının ilk yıllarında liberalleşme ve piyasa ekonomisi yolunda önemli adımlar atsa da, Suriye’de BAAS rejimi hala halkçı, anti-emperyalist ve anti-siyonist çizgisini koruyordu.

İMAM HATİP UFKU

Bilimsel analiz yeteneğinden yoksun oldukları bilinen AKP yöneticileri, merkezi Avrasya’daki güç mücadelesinin de pek farkında değil. Gerçekte bu enerji bölgesinde süren mücadelenin gezegene egemen olma savaşının en önemli alanı olduğunu kavrayamadıkları açık.

Dahası, dünyada yeni oluşan güç merkezlerinin bu çatışmadaki konumunu Rusya, Çin ve İran’ın Ortadoğu ve Hazar Havzası’ndaki yaşamsal çıkarlarını, özellikle İran ve Rusya’nın bölgesel rolü ve ağırlıklarını da yanlış hesapladıkları anlaşılıyor.

İmam hatip ufkunu aşamayan bir perspektife sahip olan bu tüccar politikacılar, Tahtakale esnafı kurnazlığıyla dış politika yapabileceklerini ve sorunları çözebileceklerini sanıyor. Bu nedenle yukarıda saydığım olguları hiç hesaba katmadıkları söylenebilir.

BÖLGESEL SAVAŞ VE MEZHEP BOĞAZLAŞMASI

Anımsanacağı gibi bundan üç yıl önce NATO’dan yapılan açıklamada, Suriye’ye yönelik doğrudan bir askeri müdahalenin içinde yer alınmayacağı resmen ilan edildi. ABD de Suriye’ye doğrudan bir müdahaleden yana olmadığını, yapılacak bir müdahale içinde yer almayacağını defalarca açıkladı.

Çünkü Rusya, Çin ve İran böyle bir müdahaleye izin vermeyeceklerini, Libya’da kandırıldıklarını ve orada düştükleri yanlışı tekrarlamayacaklarını, dahası böyle bir müdahalenin kapsamı önceden kestirilemeyecek bir savaşa yol açacağını açıkça ilan ettiler.

Bu nedenle ABD ve NATO, Suriye’de rejimi Türkiye ve gerici Arap rejimleri (Suudi Arabistan, Katar) aracılığıyla ve küresel cihatçı çetelerin desteğiyle devirmeyi planlıyordu. Ancak bu girişim de başarısızlıkla sonuçlandı. Yaratılan IŞİD canavarı Batıyı da tehdit etmeye başladı.

Batı, küresel şirketlerin yatırım yapmasını bırakın, temsilcilerinin bile sokakta serbestçe dolaşmasının imkansız hale geldiği Irak deneyimi nedeniyle Suriye’de benzer bir kaosu göze alamadı. Batı yanlısı ılımlı bir islami rejimin kurulmasının imkansız olduğu, bu ülkelerin kısa sürede radikal dinci çetelerin eline geçtiği ortaya çıktı. Bu nedenle Batı, Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarının arkasında durmadı ve Muhammed Mursi’yi bile yalnız bıraktı.

Ancak, Ortadoğu’da yenilir ve ılımlı İslam projesinin bütün bölgede çökmesiyle sonuçlanacak bir gelişme yaşanırsa kendisinin de iktidarda kalamayacağı gören Erdoğan ve AKP iktidarı, eski politikasında ısrar etmeyi sürdürdü. Suriye’de cihatçı çeteleri   destekleyerek Esad rejimini devirme inadını sürdürdü. Suudi Arabistan ve Katar'la gerici bir blok oluşturdu. Erdoğan-AKP iktidarı, fiilen kurdukları gerici rejimi garantiye alabilmek için ülke içinde de dinci/mezhepçi faşizan bir diktatörlük kurmaya yöneldi. Bu nedenle anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi için Türkiye’yi bir kaosa sürükledi. Toplumu neredeyse iç savaşa kadar zorlamaya başladı.

Bilindiği gibi Suriye Hükümeti’nin davetiyle bu ülkeye yardıma giden Rusya’ya ait bir savaş uçağını hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle düşürerek tehlikeli bir provokasyona bile kalkıştı. Çünkü, Rusya ve İran’ın açıkça devreye girmesiyle dinci kalkışma ve küresel gerici saldırı Suriye’de yenilmeye başlayınca Erdoğan-AKP yönetimi bölge denkleminin dışında kaldı. Suriye’de denklemin dışında kaldığını gören Erdoğan-Davutoğlu yönetimi bu nedenle tehlikeli bir hamle yaparak Rusya ile ABD ve NATO’yu karşı karşıya getirmeyi denedi ama olmadı.

Hem ABD hem de NATO’dan yapılan açıklamalarda Rusya ile bir savaşın istenmediğini, Türkiye’nin kendi sorununu kendisinin çözmesini istendi. Nitekim ABD Dışişleri bakanı John Kerry, bir üçüncü dünya savaşı tehlikesine dikkat çekerek Rusya ile savaş istemediklerini geçen hafta açıkça söyledi. Dahası ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin PYD ve Suriye Kürtlerine ilişkin tutumunu paylaşmadıklarını da resmen ilan etti.

Bu durumda Türkiye, Suriye politikasında Suudi ve Katar gericiliği ile baş başa ve yapayalnız kaldı. Açık ki ABD ve NATO, Rusya, İran ve Çin’in içinde yer alacağı bir dünya savaşını göze alamadı.

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI

Rusya’nın Suriye’ye yapılacak askeri bir müdahaleye karşı aldığı sert tutum ve bir nükleer savaş uyarısı, İran’ın Suriye’ye yönelik açık bir saldırı halinde savaşa gireceğini ilan etmesi, durumun sanılandan da daha ciddi olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin başta doğalgaz olmak üzere bu iki ülke ile büyük hacimli ticari ilişkilerinin bulunması, AKP’nin içinde yer aldığı matrisin hiç farkında olmadığını ortaya koyuyor. Nitekim Rusya uçağının düşürülmesinin ardından Türkiye-Rusya ekonomik ilişkileri neredeyse tümüyle dondurulmuş durumda.

Suriye’ye açık bir askeri müdahale Türkiye, İran, Lübnan, Suudi Arabistan, Yemen, Katar ve Bahreyn’in ilk dalgada içinde yer alacağı bir bölgesel savaşa yol açacaktır. İkinci dalgada bu savaşa Rusya’nın müdahale etmesi kaçınılmazdır. Kaldı ki Rusya, fiili askeri gücüyle artık Suriye’de ve bütün hava sahasını Türkiye’ye kapatmış durumda. Türkiye, uçaklarını uçuramadığı için ancak top atışıyla gerici çetelere destek vermeye çalışıyor.

Öte yandan böyle bir savaş aynı zamanda, bölgesel bir Sünni-Şii mezhep çatışması, kanlı bir ilkel boğazlaşma anlamına da gelecektir. Kürtler ve Hizbullah gibi önemli bölgesel güçlerin de bu savaşa girmesi kaçınılmazdır. Aleviler, Şiilerin yanında yer alacaktır.

Böyle bir bölgesel yangının, eğer Rusya’nın uyarılarını dikkate almamız gerekirse –ki kesinlikle alınmalıdır- İsrail, ABD ve İngiltere’nin de dahil olacağı Çin’in de İran, Suriye ve Rusya’nın yanında yer alacağı bir dünya savaşına yol açma olasılığı hiç de az değildir.

Çünkü, Suriye üzerinden yürüyen çatışma, gezegenin geleceğini yakından ilgilendirmektedir. Suriye direnişi, gericiliğe ve emperyalizme karşı bütün insanlığın direnişidir.

ERDOĞAN-AKP İKTİDARININ SONU

AKP, iç dinamiklerin yanı sıra, belki de bu dinamiklerden daha çok, kendi programları ve hedefleri ile emperyalizmin (özellikle ABD’nin) bölgesel ve küresel siyasetleri arasındaki uyumun yaşandığı bir toplu durumun (konjonktürün) sağladığı olağandışı tarihsel koşulların sonucu olarak iktidara tırmandı.

Ancak iç ve dış dinamikler arasındaki bu uyum bozuldu. Dünyada ve bölgedeki gelişmeler, AKP’yi iktidara taşıyan iç ve dış dinamikler arasındaki örtüşmeyi ortadan kaldırdı.

Sonuç olarak Erdoğan-AKP iktidarı, bir çılgınlık yaparak Suudi Arabistan ve çevresinde oluşacak bir Sünni Koalisyonuna dayanarak Suriye’ye askeri müdahaleye kalkışabilir. Bir oldu bitti yaratarak NATO’yu çatışmanın içine çekmeyi deneyebilir. Çünkü NATO hukukuna göre, üyelerden birine yapılacak saldırı bütün ittifak ülkelerine yapılmış sayılıyor.

Ancak tam bu noktada bir parantez açarak belirtmek gerekiyor ki, NATO Genel sekreterliği’nden yapılan bir açıklamada gerekirse Türkiye’nin üyelikten çıkarılabileceği belirtiliyor. Bu önemli çıkış ne yazık ki Türk basını tarafından yeterince değerlendirilmiş, analistler ve gözlemciler tarafından analiz edilmiş değil.

Daha önceki ilgili yazılarımda da net şekilde ifade ettiğim gibi, Esad kalırsa Erdoğan gidecektir. Esad kaldı, sıra Erdoğan’ın gitmesine geldi.

Şurası çok açık ki, Suriye krizinin derinleşerek iki ülke arasında bir savaşa dönüşmesi de Erdoğan-AKP iktidarını kurtaramayacak, bu çağ dışı mezhepçi-faşizan yönetimin sonunu getirecektir. Hele Rusya ve İran’ın katılacağı, NATO’nun ise kenarda bekleyeceği bir savaş, sadece Erdoğan-AKP iktidarının değil, Ortaçağ artığı Suudi rejiminin de sonu olacaktır.

Yani böyle bir savaş bile Erdoğan’ın iktidarı kaybetmesini engellemeyecek, ancak bu akıl dışı tutumun bedeli ülke ve toplum için çok ağır ve yıkıcı olacaktır.

Olumlu ya da olumsuz bir anlam yüklemeden, salt bir tespit olarak belirtmek gerekirse Cumhuriyet’in birleştirici ilkeleri ve toplumu ulus olarak bir arada tutan başlangıç varsayımları akılsızca tasfiye ededen AKP iktidarı ve etrafında oluşan gerici koalisyon, giriştikleri bu karşı devrimin bedelini çok ağır ödeyecektir. Kendilerini koruyacak hukuku bile yıktıkları için, onları kurtaracak hiç bir bariyer kalmamış durumda.

Suriye’de küresel gericilik ve emperyalizm yeniliyor. Laiklik ve aydınlanmacı güçler savaşı kazanıyor. Kazananlar Türkiye’nin tarihsel yönüyle uyumlu olan güçler. Bu gelişmenin Türkiye’yi etkilemesi kaçınılmazdır. Bela Türkiye’ye geliyor, IŞİD hiç kuşkunuz olmasın ki Erdoğan ve AKP’nin de başını yiyecek.

Suriye ile olası bir savaşta ya Türkiye çözülerek dağılacak ya da yeniden kurulacaktır. Her durumda da ortada ne AKP diye bir parti ne de bir iktidar kalacaktır.

Özetle; Suriye krizi AKP iktidarının da sonunu hazırlıyor. Çok beklemeyeceğiz. Göreceksiniz.

Not: Bu yazımı, 31 Ağustos 2012 tarihinde Sol Portal’da yayımlanan aynı konuya ilişkin makalemi güncelleyip yenileyerek hazırladım.




Bu ileti en son denizcan tarafından 14.02.2016- 19:18 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kadrolaşma AKP’nin sonunu hızlandırıyor/Kemal Okuyan melnur 3 3519 14.11.2013- 08:44
Konu Klasör Demirtaş’tan mahkeme heyetine: Seçime hazırız, hodri meydan! melnur 0 737 08.07.2022- 04:47
Konu Klasör 'Komünist partiler baskıcı yönelime hazırlık yaparken iyimserlik de çoğalıyor'... melnur 0 598 08.11.2022- 05:31
Konu Klasör Stratejinin krizi umut 0 2727 30.12.2013- 11:06
Konu Klasör Lenin: parti krizi spartakus 0 2696 04.02.2015- 23:40
Etiketler   Suriye,   krizi,   AKP,   iktidarının,   sonunu,   hazırlıyor
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS