SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Laikliği Erdoğan değil 'laik'ler öldürdü           (gösterim sayısı: 3.682)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 02.03.2016- 09:14


Laikliği Erdoğan değil 'laik'ler öldürdü
Kemal Okuyan



Pek muhterem başkan babamızın, padişah hazretlerimizin, sultanımızın, halife efendimizin azmini, bu uğurda değerli hizmetlerini yadsımamız mümkün değil.

Ama söylemek zorundayız ki, Türkiye’de bugün devlet ve siyaset işlerinde laikliğin esamesi bile okunmuyorsa, bunun asıl sorumlusu kendilerine “biz laikiz” diyenler.

Kim peki bu laikler?

İşin gerçeği böyle bir siyasal akım yok. Laisizm, farklı siyasi akımlarda vücut bulabilen bir siyasal tutum: Kabaca, dinin kamu yönetimi ve siyasal alandan çıkarılması.

Eskiden okullarda da öğretilen bir tarifi vardı, din işleriyle siyasetin birbirinden ayrılması diye. Sorunlu ve eksikliydi.

Ama hiç değilse bugünkü saçma sapan, “inanç özgürlüğü” eksenli tanımlardan daha iyiydi…

Her ne ise…

Görüldü ki, laik bir düzeni savunmak kendi başına yetmiyor. Bu bir dünya görüşü filan değil tek başına.

Çok önemli bir ilke, bu ilkenin gerçek kılınması muazzam bir tarihsel ilerleme ama ya ötesi?

Ötesi Türkiye’de bir skandal.

Skandalın kaynağı Türkiye’deki, düzen.

Düzenin laikliği gölgede bırakan temelleri, diyelim ki ilkeleri var.

Öncesini bir kenara bırakacağım, Türkiye’de laik duyarlılığı olanlar açısından en önemli dönemeçlerden biri 27 Mayıs darbesi.

Elbette devrim değil.

Yanlış anlaşılmasın, 12 Mart’la 12 Eylül’le karşılaştırmaya niyetim yok. Bu ikisi düpedüz karşı-devrim, faşizm! 27 Mayıs ise…

Kapsamlı bir müdahale. Demokrat Parti’nin girdiği yolda arabanın devrilmesinden, düzenin büsbütün tehlikeye düşmesinden duyulan korkuyla yapılmış bir müdahale.

Gerekçelerden biri, laiklik ilkesinden taviz verilmesi…

Doğrudur, Adnan Menderes liderliğinde DP toplumsal alandaki gericiliği siyaset alanına ve devlete taşımaya kararlıydı.

Peki 27 Mayısçılar ne yaptı?

Çağdaşlığı ABD’nin ittifak sisteminde ve özel sektörün dinamizminde gördüler; 27 Mayıs sonrasında devletin kurumsal yapısındaki bütün reform ve yeniden yapılanma girişimlerinde ABD ve Alman vakıfları, NATO ve patron örgütleri yer aldı. Laf olsun diye söylemiyorum. Örnek olsun TÜBİTAK, bir 27 Mayıs çocuğudur, bilimsel araştırmayı özendirmek için kurulmuştur ve kuruluşunda bu ülkenin saygın bilim insanları kadar sözünü ettiğim odaklara da yer açılmıştır.

Gericilikle mücadelede mükemmel bir tercih!

E, bu düzenin çıkarları açısından bakıldığında öyle görülüyor olmalı.

Ama sorun şu ki, Rockefeller, Ford ve diğer vakıfların, NATO’nun, yerli ve yabancı ya da uluslararası tekellerin laiklik diye bir sorunu yoktur. Onların sorunu verili düzenin, kapitalizmin sürdürülmesidir.

Kapitalizmin sürdürülmesini tehdit eden ise, sosyalist seçenektir. Bütün bu yapılanmaların temel düsturunun antikomünizm olması bu nedenle doğaldır. Kapitalizmin sosyalist seçenekle baş edebilmesi için din kurumunu siyasete çağırması kaçınılmazdır.

Bundan hoşnut olsalar da olmasalar da…

27 Mayıs’ın başa getirdiği Cemal Gürsel’den sonraki Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın “laik eğitimle ders gören çocuklar anarşist oluyor” diyerek İmam Hatiplere yol vermesini başka neyle açıklayacağız?

Komünizm korkusu ortada laiklik filan bırakmaz.

NATO ve piyasaya tâbi TSK’nın düzen bekçiliğini bırakıp laikliği korumaya alacağını sananlar hayal kırıklığına uğradılar ama…

Çoğu gerçeklere göz kapamaya devam ediyor.

Yoksulluk, adaletsizlik, işsizlik üreten bu sistem içlerine siniyor ama yobazlıktan nem kapıyorlar. Alışırlar. Bir orta yol bulunur, “ılımlı”sı sipariş edilir, olmadı steril yaşam alanları oluşturulur.

Hallederler bir şekilde…

Oysa, laik duyarlılığı olanların küçümsenmeyecek bir bölümü bu düzenin yükü altında eziliyor.

Peki ne olacak?

Karar verecek ve ayrışacaklar.

Laik bir Türkiye için mücadele verirken komünist olmak gerekmiyor. Ama komünistlerin sömürü düzenini yıkmak için verdikleri mücadeleye anlayışla bakmak, en azından buna düşmanlık üretmemek gerekiyor.

Bu aynı zamanda TÜSİAD’la, Obama’yla NATO’yla, onun okulundan mezun generallerle, ihale peşinde koşan müteahhit kafasıyla laikçilik oynamaktan vazgeçmek anlamına gelir.

Toplumsal taban gericiliğe teslim edilsin, siyaset ise hem halka hem de gericiliğe kapatılsın! Türkiye’deki “laik” fantezisi buydu, sonu gerçekten skandalla bitti.

İşte bu nedenle laiklik ilkesi için artık laiklik de tek başına yetmez; toplumsal alanda da gericilik geriletilmeli diyoruz. Aydınlanmacılık halkçı ve emekçi bir tabana yaslanmalı, gericiliğin fethettiği siyasal alanı emekçi halk ele geçirmeli.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 03.03.2016- 13:37


Dünyevîleşme zamanı-Mustafa Türkeş



İktidarın, uluslararası ve bölgesel krizleri, kendi Faşizan-İslamcı rejimini tahkim etmek için kullandığı herkesin malumu. Suriye ve Rusya ile ilişkilerimizin geldiği düzey bunu yeterince net yansıtıyor.

Mülteci sorunu içler acısı hale geldi. İnsanî bir mesele, büyük bir güvenlik sorununa dönüştürüldü. İktidar bunu araç olarak kullanıyor.

İktidar yurtiçi siyasal krizleri de kendi amacına uygun tahkim etmek için kullanıyor. Daha da vahimi, yurtiçi krizleri kendisi çıkartıp, bunlar üzerinden yeni rejimi tahkim etmeye gayret ediyor. İktidar dinsel bilgi üretimi ile yeni rejim arasında doğrusal bağ kuruyor.

Laiklik karşıtı söylem ve fiilleri yeni rejimi tahkim etmek için kullanıyor.

Bu ilişkiyi kavramak için öncelikle "laiklik nedir" sorusuna cevap bulmakta yarar var.

Laiklik ile sekülerlik arasında fark var mı? İkisi aynı, biri Fransızca, diğeri İngilizce [1]. Farklı imiş gibi sunmak laf kalabalığıdır.

Peki, laiklik/sekülerlik nedir?

Devlet ile din işlerinin ayrılması.
Devletin din işlerine karışmaması.
Dinin/dinsel olanın devlet/toplum işlerine karışmaması.

Türkiye tarihinde bunların ilk ikisi üzerine tartışmalar çokça yapıldı. Bir dönem ilki üzerinde uzlaşı da oluştu, daha sonra İslamcılar ve liberaller ikinciyi öne çıkardılar. Üçüncüsü, pek tartışılamadı, fakat kendini laik/seküler olarak tanımlayanların büyük çoğunluğunun özlemi bu idi.

Türkiye şimdi başka bir noktada: yeni bir rejim oluşturuluyor.

Yaşananları çok dikkatli tahlil etmek durumundayız.

Kavramları doğru, açık ve anlaşılır kılmak gerekir.

Laiklik kavramı bunların başında geleni. Laiklik/sekülerlik kavramının Türkçe karşılığını Gümeç Karamuk hocam ‘dünyevîleşmek/dünyasallaşmak’ olarak veriyor [2]. Gümeç Hoca ilahî bilgiler dışındaki gerçekliğin keşfi ile dünyevîleşmenin hız kazandığını, dini yapılar arasında yaşanan müzakere ve mücadelelerin de siyasetin dünyevîleşmesine ivme kazandırabildiğini vurguluyor [3]. Bu tespitler çok önemli.

Aydınlanma, genel olarak dinî/ilahî fenomenin mistik olmaktan çıkartılması, ilahî bilgilerin dünya tarihi içine yerleştirilmesi ve daha önemlisi bilgi üretiminin dünyevîleşmesi, böylece toplumun, siyasetin, hukukun ve ekonominin dünyevîleşmesinin çok önemli bir uğrağıdır. Bu anlamda aydınlanma, toplumun ağırlıklı olarak ilahî bilgilerle sınırlı belirlenimlerden çıkarılması sürecidir.

Dünyevîleşme ile ‘yeni rejim’ arasındaki ilişki tam da bu noktada önemli hale geliyor.

İktidar,“Müslüman nesil yetiştirerek” dünyevîleşme karşıtı süreci tahkim ediyor. Bunu hayatın her alanında faşizan yöntemle yapıyor. Kimi zaman yasakçı, kimi zaman zor kullanarak… Bi-taraf olma seçeneğini dahi yok sayıyor. Ya benim yanımdasın ya da etkisiz kılarım diyor.

Bu mesele çok iyi tahlil edilmeli, bu gidişe dur diyebilecek çözüm ivedilikle bulunmalı. Geç kalma lüksü yok.

Yanlış beklenti içinde bulunup, iktidarın değirmenine su taşımak yapılabilecek yanlışların en büyüğüdür.

Neo-liberalizm yerel, etnik ve dinî kimlikleri öne çıkardı, temel muhafazakâr değerlere dönüşü öngördü. Kilise, cami, dinî, cemaat örgütleri; kan bağı, aşiret, etnik köken vb. kimlikler öne çıkarıldı, beslendi. İşçi sınıfı ve küçük ve orta ölçekli üreticiler her kriz sonrası dinsel kurum ve kuruluşlara daha çok sığınmak, daha çok bağımlı hale gelmek durumunda bırakıldılar. Sosyal hakları ellerinden alındı, dayanışma ve mücadele zemini olan örgütleri kayganlaştırıldı, zayıflatıldı, böylece örgütsüz kitleler ortaya çıktı. Örgütsüz kitleler muhafazakârlığı besler hale geldi.

Bugün gelinen durum bundan da öte; Türkiye örneğinde, temel burjuva hakları aranır durumda.

Yeni rejim eleştiriye tamamen kapalı, bütün burjuva değerleri, temel hakları bir kenara iterek,kişiye sadakati öngörüyor. Devlet-toplum sözleşmesinden söz edilmesine dahi tahammülü yok. Yeni rejim kendi varlığını tahkim etmek için yurtiçi siyasi krizleri açık çatışmaya götürmekten çekinmeyeceğinin işaretini çoktan verdi.

Sol’un büyük çoğunluğunun bunu gördüğünü söylemek mümkün. Sosyal demokratlar daha geriden takip ediyorlar. Ulusalcılar ise yanlış beklenti içinde.

İktidarın yurtiçi siyasi krizleri kendi faşizan-İslamcı emelini tahkim etmek için kullanmasına karşı durmak elzem hale gelmiştir. Bu doğrultuda, dünyevîleşme, ortak-hedefi belli mücadele için anlamlı kavramsal bir zemin sunabilir. Zaman dünyevîleşme zamanıdır.


[1]Gümeç Karamuk, “Dağılmış Roma İmparatorluğu’nun Alanında Roma Zihniyetinin İzleri”, Belleten, LXVIII/253, Aralık 2004, ss. (621-630).

[2] Aynı eser.

[3] Aynı eser.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Erdoğan'a Açım Diye Bağıran Adam ve Erdoğan'ın Tavrı ocen45 0 1897 14.02.2020- 09:39
Konu Klasör Mustafa Suphi'yi kim öldürdü abbas 17 10960 29.01.2024- 02:56
Konu Klasör Eskişehir'de sosyalislerden ortak eylem: Gericiliğe ve faşizme karşı laikliği ve özgürlüğü savunuyoruz... melnur 0 776 25.05.2022- 01:07
Konu Klasör ''Erdoğan'sız/AKP'siz AKP rejimi'' mi? melnur 1 2199 22.03.2020- 05:03
Konu Klasör "Erdoğan'ın adaylığını açıklamasında bir tuhaflık yok mu?" melnur 0 772 16.06.2022- 00:03
Etiketler   Laikliği,   Erdoğan,   değil,   laikler,   öldürdü
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS