SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 6 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   3   4   5   [6] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tekelizmir
[ tekelizmir ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.10.2014
İleti Sayısı: 67
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: tekelizmir
Cevap Tarihi: 04.10.2016- 20:10


Evet hakkıbey ,nihayet Engelsin diyalektikle ilgili paragrafını buldum.;
Engels, Anti-Dühring’ te diyalektiği tanımlarken şöyle der: “Doğa, insanlık tarihi yada kendi zihinsel faaliyetimiz üzerine düşünürken karşımıza çıkan ilk tablo, sonu gelmeyen bir ilişkiler ve etkileşimler faaliyetidir. Burada hiçbir şey olduğu gibi durmaz; her şey hareket eder, değişir, vücuda gelir ve sonra yok olup gider.” İçsel ilişkiler olarak nitelendirdiğimiz şeyin aslında diyalektiğin kendisi olduğunu anlatan çok net bir ifade…
Sen ve türk solunun ezici çoğunluğu malesef diyalektikten bi bok anlamıyor.


Çelişki= İlişki=etkileşim
Fransız bunu doğru anlıyor.
Fakat halkımızın soyutlamasında çelişki inatlaşma yada savaş durumu anlatıyor bir sorun var algılıyor.
Halkımız   yapıcı çelişkilere ilişki tanımını yapıştırır ve doğruda yapar.
Fakat kitap tercümeleri her devrimcinin bilmesi gereken bu basit rehberi anlaşılmaz hale getirir.
Birde burada hegel laflarını,tüm saçmalığına rağmen tekrar tekrar sayıklıyorsun.
Politzere saldırıyor hız kesmeden Staline dalıyorsun.
Burada sarsılmaz kale gibi duran Melnura,bedrettne geydiriyorsun.
Bu kadar büyük egonla üretim ilşkilerine dalıyorsun.
Ha,"amacımı aştım"deyiversende,beni züppe durumuna düşürmesen ne olurdu?




Bu ileti en son tekelizmir tarafından 04.10.2016- 20:15 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 05.10.2016- 07:24


Sen bi boktan anlamıyorsun.

Biz Engelsin diyalektikten ne anladığını konuşmuyoruz Hegelden söz ediyoruz onun diyalektikten ne anladığını ne anlatmak istediğini konuşuyoruz.
Hegelin ruh dediği üst akıl ın kim olduğunu bu aklın dünyayı nasıl yönettiğinden söz ediyoruz.
Türk solu anlamazmış Fransız bunu daha iyi anlamış hah yumurta kabuğundan çıkmış o kabuğa kaka demiş kendine kültürüne yabancılaşmış sol kisvesinde kişiler türk solunu beğenmiyor.

Biz bu ülke topraklarında yaşadık ve geliştik bu bize ait tarz beğenmeyen küçük kızını vermesin.
İspanyol çingelererinin çok hoşuma giden bir sözü bir toprağa ölülerini bırakmışsan o yurt senindir.İşte bu yurtta çok devrimci ölüleri var onun için bizimdir Biz 12 eylülde bile terk edip kaçmadık bu topraktan halktan türk solundan .

İşte söyleneleri anlamadın belli Heğel konuşulurken Engelsten yardım dilenmek.

Sen çelişki ilişki iletişimi Fransız gibi anla biz türk gibi anlamaya inatla devam edeceğiz.
Sen zaten züppe durumuna düşmüşsün seni kimse o çukurdan kurtaramaz.

Burada sarsılmaz kale gibi duran Melnura,bedrettne geydiriyorsun.

İşte senin fransızdan öğrendiğin çelişki ilişki iletişim bu Benim kimseyle hakarete varan bir tartışmam olmamıştır özellikle melnur la sen kenine fransızdan destek ara




Bu ileti en son hakkı tarafından 05.10.2016- 07:44 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tekelizmir
[ tekelizmir ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.10.2014
İleti Sayısı: 67
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: tekelizmir
Cevap Tarihi: 05.10.2016- 09:42


He he ...
seni kendi haline bırakıyorum.
Zır cahil.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 06.10.2016- 08:27


Cahillik bulaşıcıdır mazallah
Sen Fransız kal



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 22.11.2016- 11:45


Düşünür Hegel üzerine birkaç not - Ahmet Say

Bir dergide, “Bugün Hegel okumak neden önemlidir?” başlıklı bir yazı görünce sevindim: Değerli bir akademisyen felsefeci olan Metin Bal, düşünür Georg Wilhelm Friedrich Hegel’in (1770-1831) önemini açıklıyordu okurlarına.

Söz konusu yazıda Metin Bal’ın katılmadığım birkaç düşüncesi vardı, onlar üzerinde kısaca duracağım. Ancak, baştan belirtmeliyim ki, ben felsefeci değilim, sadece Marksist bir aydınım. Hegel’i, çağında yeniden yaşam verdiği “diyalektik yöntem”le Marx ve Engels’e dayanak olan üst düzey bir 19. Yüzyıl idealist düşünürü olarak bilirim.

Bay Bal’ın yazısını okumaya başlarken daha ilk cümlede durakladım. Şöyleydi o cümle:

“Giderler bakımından minimum, alınan haz bakımından maksimum düzeyi amaçlayan bir otomasyona bağlanmış üretim ve tüketim mekanizmalarının geliştirilmiş olduğu çağımızda, önce tekniği düzenleyen sibernetik-fütürolojik yaklaşımın şimdi bilimi de yönetmeye çalıştığı günümüzde “geçmiş”, “ölüler” ve “unutulmuşlar” dünyası henüz işlenmemiş kaynaklar olmak yanında, henüz kullanıma sunulmamış ve yeniden kullanılabilir olan zihinsel sermaye dünyasının nesneleri olarak derin karanlık bir bölgeyi oluşturmaktadır.”

Bu uzun cümleyi bitirince ne anladığımı sordum kendime. Bilgisizliğimden olacak, doğrusu, pek bir şey çıkaramamıştım. Birkaç kez daha okudum, cümlenin sonuna yaklaşırken cümlenin başında yazılanlar aklımda kalmamış, uçup gitmişti. Belki de sözcüklerin sıralanışındaki mantık akışı, cümlenin anlaşılır olmasını engelliyordu. Türkçemiz böyle bir dildir: Uzun cümlelerden hoşlanmaz. Oysa bir felsefe dili olan Almancada, bir cümleyi sayfalarca uzatabilirsiniz. Ancak Almancada cümle ne denli uzun olursa olsun, baştan itibaren yazılanlar “anlaşılır” olma bakımından birbirine çanak tutar ve okur, birbirini izleyen sözleri kavramakta zorluk çekmez. Çünkü cümlenin içeriğini belirleyen mantık, birbirini besleyip tamamlayan sözcüklerin oluşturduğu cümleler kümesinin bağlantısını da sağlar. Türkçenin genel cümle yapısı ise bu tür bağlantıları kurmaya pek uygun değildir. Uzun cümleler, anlaşılırlığını yitiriverir ve bu yüzden okuru sıkar.

Metin Bal’ın yazısındaki ikinci cümleye geçiyorum:

“On dokuzuncu yüzyılın belki en büyük düşünürü olan Hegel de geride bıraktığı “ölüm”ü ve yapıtlarıyla yeniden anlamlandırılmak üzere bizi aynı büyüklükte karartan bir gölge düşürüyor üzerimize.”

İyi bir Türkçe değil. Neylersiniz ki felsefeciler, açık anlatımı pek sevmezler. Bu nedenle ancak öteki felsefecilerin anlayabileceği karmaşık anlatımlar kullanmaya meraklıdırlar. Oysa bu tür bir anlatımın sıradan okura pek bir şey katmayacağını söylemeliyim.

Bal arkadaşımızın bu cümlesi, içerik açısından da sağlıklı gözükmedi bana: Hegel için, “19. yüzyılın belki en büyük düşünürü” diye yazmış. “En büyük düşünürü”… Öyle mi dersiniz?

19. yüzyılda Marx ve Engels, felsefe tarihine yeni bir aşama armağan ederek binlerce yıllık tarihsel bir çelişki olan insanlar arasındaki eşitsizliğin giderilmesi yolunu açmadılar mı? Karl Marx’ın şu yargısı bile, onun 19. yüzyıldaki ayırt edici yerini belirlemeye yeter sanırım:

“Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun, dünyayı değiştirmektir.”

Başka bir noktaya da değinmek istiyorum: Kimi düşünürler, ortaya koydukları yeni düşünceleri yansıtmak üzere, yeni felsefe terimleri üretmişlerdir. Düşünceye katkı getirmenin güçlü bir biçimi de bu yeni terimlerdir. 19. Yüzyıl düşünürü olarak Karl Marx’ı bu yönüyle de değerlendirmek gerekmez mi?

Konuya dönerek küçük bir itirazımı daha belirtmek istiyorum: Bir felsefe yazısında “belki” sözcüğü rastgele kullanılmaz düşüncesindeyim. “Belki en büyük düşünür” nitelemesini yadırgadım. Ayrıca, birkaç satır aşağıda “hokkabaz kutusuna sokulmuş gibi” sözlerindeki hafif anlatımı da yerinde bulmadım.

İdealist bir düşünür olan Hegel’in en değerli yönünün, diyalektik yönteme yaşam katmak olduğu için, konunun can damarına ancak ikinci sayfanın sonlarında yer verilmesi, “gecikmeli” gözüktü bana. Sanırım yazıda bu bir kompozisyon hatasıdır. Temelde materyalist bir düşünür olmayan Hegel’in “diyalektik” yöntemi konusunda, Marksistler arasında sıkça kullanılan şu sözü Bal’a hatırlatmak isterim:

- Marx, baş aşağı duran Hegel diyalektiğini, diyalektik metaryalizmle ayakları üzerine oturttu!

Öte yandan, 19. Yüzyılda materyalist bir düşünür olan Ludwig Feuerbach’ın da “diyalektik materyalizm”i yaşamının hiçbir döneminde benimsemediğini, onun bir “mekanik materyalist” olarak kaldığını da hatırlatmak isterim. Öyle olmasaydı Marx, Feuerbach’ın sığ kalan düşüncelerini eleştirmek ve aydın kamuoyuna doğruları göstermek için, kitap yazmaya varan zorlu bir çabaya gerek duyar mıydı?

Sonuç olarak Hegel felsefesinin Marx’a en büyük katkısının, “diyalektik” denen mantık yöntemi olduğunu izninizle söyleyebiliriz. Yazarımız Bal, bu gerçeği, ikinci sayfanın sonlarında yer alan şu cümlesiyle desteklemiş oluyor:

“Marx ve Engels’e özgü materyalizm, Hegel’in ‘diyalektik’ düşüncesiyle şekillenir.”

*
Konunun eğitsel tarafının önemli olduğunu da unutmayalım: Bilindiği gibi, Marx ve Engels, felsefe açısından materyalizm temeli üzerine diyalektik yöntemi uygulayarak hem “Diyalektik Maddecilik”i ve hem de onu tarihe uygulayarak “Tarihsel Maddecilik”i üretmişlerdir. Felsefeyi ve tarihi içeren bu temel kavrayışın eğitsel işlevini geliştirmek amacıyla Marksist Felsefe’ye genel olarak Alman Aydınlanması’nın büyük temsilcisi Immanuel Kant’tan başlanır. Çünkü Kant, idealist felsefenin doruğudur; Kant’ı öğrenmeden Hegel’in diyalektiği içeren felsefesine geçmek, eğitsel hazımsızlıklar getirebilir. Aynı şekilde, Hegel’in diyalektik yöntemi öğrenilmeden Marx ve Engels’in “diyalektik materyalizm”ine geçmek de eğitsel olamaz. Bu nedenle eğitsel zincirin halkaları Kant-Hegel-Marx ve Engels olarak belirlenmiştir.

Biz konumuza dönelim: Metin Bal’ın söz konusu yazısıyla getirdiği değerli katkıların başında, “Hegel felsefesi” üzerine Türkçe kaynakları sergileme fırsatını yakalamış olması gelir:

Hegel’in “Kim Soyut Düşünüyor?” adlı kitabını Hakkı Hünler’in çevirdiğini, bu kitap içindeki “Alman İdealizmi II-Hegel” bölümünün editörlüğünü Güçlü Ateşoğlu’nun yaptığını; Richard J. Bernstein’ın “Neden Şimdi Hegel?” başlıklı kitabını Savaş Yazıcı’nın çevirdiğini, bu kitabın içindeki “Alman İdealizmi II” bölümünün editörlüğünü yine Güçlü Ateşoğlu’nun yaptığını; Sir T. MalcolmKnox’un “Hegel Adına Bir Savunma”sını Sevgi Doğan’ın çevirdiğini; Frederick C. Beiser’in “Hegel ve Metafizik Problemi” başlıklı kitabını Güçlü Ateşoğlu’nun çevirdiğini; Frederic C. Beiser’en “Hegel ve Metafizik Problemi”ni yine Güçlü Ateşoğlu’nun çevirdiğini; bütün bu çalışmaları Ankara’da Doğu-Batı Yayınları’nın üstlendiğini; Schlomo Avineri’nin “Tarih: Özgürlük Bilincine Doğru İlerleme”sini Güçlü Ateşoğlu’nun çevirdiğini; Dieter Heinrich’in “Hegel Estetiğinin Çağdaş Önemi” kitabını Metin Bal’ın çevirdiğini; Stephen Houlgate’ten “Hegel ve Sanatın Sonu” başlıklı çalışmasını yine Metin Bal’ın çevirdiğini; Louis Althusser’in “Hegel’e Dönüş: Akademik Revizyonizmin Gizli Nedeni”ni ise Kerem Atılgan’ın çevirdiğini öğreniyoruz.

Bu çalışmalar Türkiye için çok değerlidir, ama gerçeği yansıtan şu soruyu da akla getirir:

Felsefecilerimiz, Marx ve Engels’in kitapları konusunda neden aynı çalışkanlığı göstermiyor?

https://haber.sol.org.tr/yazarlar/ahmet-say/dusunur-hegel-uzerine-birkac-not-176510




Bu ileti en son melnur tarafından 05.01.2020- 08:45 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 02.01.2020- 10:38


Buradaki tartışmayı baştan sona okudum. Gerçekten güzel ve ''eğlenceli''. Şu Politzer'in artık önemsizleştiği konusuna bir açıklık getirmek gerekiyor da, ''artık Politzer okumuyorum'' diyenlerin neyi okuduğu ve Politzer'i neden okumadıklarını açıklamaları gerekiyor öncelikle.

Politzer'in, diyalektiği tez-antitez ve sentez üçlemesine sıkıştırdığı için eleştirenlere katılıp Politzer karşıtlığı içinde olanların, hemen sonra, tıpkı Politzer gibi Hegel diyalektiğinden tez, anti-tez ve sentez olarak söz etmeleri ne garip! Bir türlü, yeterli bilgiye ulaşmadan, ulaşma çabası içine bile girmeden keskin cümleler kurarak bir tartışmanın içinde bulunmanın yanlışlığını ve dahası irrite edici olduğunu bir türlü kavrayamadık. Neden böyle yaparız, böyle bir tartışma alışkanlığı, boş zaman öldürme ve egomuzu tatmin etme dışında nasıl bir yararı olabilir?

Hegel diyalektiği veya zamanımızın diyalektiği ( çünkü her dönemin kendine özgü bir diyalektik anlayışı var) çelişme üzerine, hareket temelinde ortaya konulmuş bir düşünce-kavrayış sistemidir. Detaylandırılabilir elbette; bir anlamda formel mantığın-Aristo mantığının yetersizliği üzerine ortaya çıkarılmış ve Heraklitos'tan Hegel'e uzanan bir çizgi izlemiştir. Marks'ın etkilendiği de bu düşünce sistemidir. Ne var ki, bilindiği gibi Hegel'in idealist bir düşünür olması onun felsefe tarihi açısından önemini asla yadsımadan, tarihsel ve toplumsal süreçlerin anlaşılması konusunda yetersiz ve yanlış bir konumda olmasına yol açar. Marks'ın karşı çıktığı yanı da budur.

Şu tez anti tez ve sentez konusuna gelecek olursak, diyalektiğin ( Hegel diyalektiği de dahil) bu üçlemeye sıkıştırılamayacağını savunan felsefeciler de var. Yanlış bulan değil, yetersiz bulanlar... Sonuçta Hegelci diyalektik Aristo kavrayışının üçlemesine karşıt bir pozisyon alırken maddeyi hareket halinde kavramaya çalışır;   tekelizmir arkadaşın da söylediği gibi çelişme ve yadsıma bu bağlamda devreye girer.

Daha önce de yazdığımı hatırlıyorum; Hegel de dahil ve tabii diyalektik konusu da, hemen hemen pek çok konuda bir Marksist gibi düşünebilme alışkanlığını içselleştirmek önemli olmakla birlikte bu konunun oldukça iddialı bir konu olduğunu bilmemiz-anlamamız sanırım yeterli olabilir, ama tek bir koşulla, o koşul da sağda solda duyduklarımızın veya bir iki link okuyarak edindiklerimiz veya ezberlediklerimizin o konunun gerektirdiği doğrular olduğu konusunda çok aceleci davranışlar içine girmemektir. Genellikle bu hatayı yapıyoruz. Bu hatayı yaptığımızda hem gereksiz ve sonuç vermeyen tartışmalar içinde buluyoruz kendimizi ve hem de   samimiyetten uzak görüntülerin ortaya çıkmasına neden oluyoruz. Bence öncelikle bu yanlışlıktan sıyrılmak gerekiyor. Bunu yapabildiğimizde siyasete ve felsefeye de   internette bulduğumuz bir iki alıntının kabaca yorumlanmasıyla bakılamayacağını anlamış olacağız.

Son günlerin moda deyimiyle; burası önemli!






Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 6 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   3   4   5   [6] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Hegel’in Diyalektik Yöntemi ve Diyalektik Anlayışı... melnur 0 1181 12.05.2020- 00:28
Konu Klasör Spinoza’nın gözlüklerinden Marx’a... melnur 0 488 16.05.2022- 02:08
Konu Klasör 'Kadınlar Karl Marx’a ne borçludur?' melnur 1 2608 10.03.2019- 04:59
Konu Klasör Diyalektik nedir? bedrettin 4 6812 16.01.2023- 01:21
Konu Klasör Devrim ve Diyalektik hakkı 0 3059 10.02.2016- 11:47
Etiketler   Marxa,   Göre,   Hegelde,   Diyalektik
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS