SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Türklükle Kürtlük arasında “mahsur” kalmamak için           (gösterim sayısı: 2.664)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 29.03.2016- 10:46


Türklükle Kürtlük arasında “mahsur” kalmamak için

Özgür Şen



CHP eski milletvekili ve Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi çağırıcılarından Hüseyin Aygün son kitabı “Mahsur”u bir daha kimse mahsur kalmasın diye yazmış. Yalnızca cumhuriyet döneminde değil öncesinde de hep mahsur kalan Dersim'in hikayesini, PKK tarafından kaçırılmasıyla, kendi iki günlük mahsurluk hikayesiyle bitiştirmiş.

Bu mahsurluk hikayeleri bugüne dair o kadar çok şey anlatıyor ki...

1938'de Dersim'de yaşananların ne olduğuyla ilgili tartışma mesela. Hüseyin Aygün, Dersim 1938'in bir isyan olarak görülmesine karşı çıkıyor. Bu isyanın Kürt direnişinin bir parçası olarak görülmesine de...

İsyan yoksa isyanı bastırma da olamaz diyor ve Dersim'i diz çöktürmeye çalışan genç cumhuriyetin yaptığı katliama, sonrasında uyguladığı zorunlu göç politikasına dikkat çekiyor.

Bunlar Türkiye'nin resmi tarihi açısından yasaklı cümleler. İlginç olan bu cümlelerin yalnızca devlet nezdinde değil, PKK nezdinde de yasaklı olması. Çünkü Kürt ulusal hareketi de Dersim 1938'i bir isyan, hem de bir Kürt isyanı olarak görüyor.

Devletle PKK'nin Dersim 1938'i bir isyan olarak görmeleri, kullandıkları dilin ortaklığı Aygün'e göre bir raslantı değil. Dil ve ideoloji arasında doğrudan bir bağlantı var çünkü. Bu ikisini birbirine bağlayanın milliyetçilik olması da çağımızın ve bugünün bir gerçeği.

Ama daha ötesi de var. Cumhuriyet, ulus-devletin otoritesine boyun eğmeyen Dersimli aşiretleri ezerken iktidara gelen yeni bir sınıfın devleti olarak bu zulmü uyguluyordu. Otoritesini kurmak isteyen devlet büyüyüp serpilmekte olan genç patronların devletiydi.

Şimdi başka bir uluslaşma sürecinden çıkan bir hareketin Dersim'i teslim almaya çalışırken aynı dili kullanması, üstelik Aygün'ün deyişiyle daha iktidar bile değilken bunu yapması bize etnik kimliklerden yola çıkarak yapılan siyasetin sınırlarını gösteriyor. O sınırları ise sınıfsal zemin belirliyor.

Türkiye'nin azınlığı, ezilen halkı Kürtler, kendi bölgelerinde onlara göre azınlıkta kalan Dersimlileri Kürtlükle tanımlamak konusunda ısrarcı olabilirler. Ama Dersimli Hüseyin Aygün cesaretle buna karşı çıkıyor ve Dersimliliğin Kürt veya Türk fark etmez, yalnızca etnik bir temelde tanımlanmasının imkansız olduğunu, Aleviliğin dikkate alınmadığı bir tanımın geçersiz olduğunu söylüyor. Etnik kimliklerin yetersizliğini açıkça ifade ettiği için de kimseye yaranamıyor.

Kimseye yaranamamak belli ki Dersimlinin kaderi. Dersim ezilse de, katledilse de, zorunlu göçe tabi tutulsa da, bağımsız durduğu, özgürlüğüne düşkün olduğu için kimseye de boyun eğmiyor.

İnsanların kendisini Türk veya Kürt olarak tanımlamalarında bir sıkıntı yok. Dersimli olarak tanımlamalarında da... Çünkü bu ülkede Türkler, Kürtler, Dersimliler ve başkaları yaşıyor. Ama sıkıntı siyasetin bu etnik kimliklere sıkıştırılması ve esas birleştirici yapı olarak sınıfın yok sayılmasıyla başlıyor. Türkçülükle Kürtçülük arasında böyle mahsur kalınıyor.

Bu düzen yıkılmadan, sınıf siyaseti zaferini ilan etmeden etnik kimliklere dayalı siyaset Türkiye'de varlığını sürdürecek. Ulusal sorunun bu koşullarda çözümü yok demek aslında bu anlama geliyor. Dolayısıyla sorun varsa, biçim ve içeriği değişse dahi etnik temelli siyaset de varolacak. Kapitalizm koşullarında Türkçülük ve Kürtçülük bitmeyeceği gibi, ikisine yaranmayanların kendi alanlarını açma zorunlulukları da sürecek. Onların mahsur kalmadan başka bir yoldan yürümeleri gerekecek. Tıpkı Hüseyin Aygün'ün kaçırıldığı iki gün boyunca Dersim dağlarında yürürken yaptığı gibi...

Bu koşullarda Dersim dağlarının acısı nasıl bitsin. Acı ve şiddet nerede sona ermiş ki, Dersim dağları rahata ersin...

1938'in acısının mazide kaldığını kim söyleyebilir? Ama üzücü olan 38'de olanın, 38'de bitmemesidir. Aygün, devlet baskıya zulme devam ederken Dersim dağlarının yalnız gerillasının PKK tarafından öldürülmesini, belki de o ölümün sorumlularından Doktor Baran'ın büyük olasılıkla yine örgütçe işlenen bir cinayete kurban gitmesini anlatırken karanlık bir hikayeyi aktarır. Gerçek bu denli karanlıksa, dağlar bu gerçekle nasıl barışır...

Dersim bir tuhaf yerdir. Kimseye boyun eğmeyen Dersim, evrim teorisiyle bile ters düşmeyi göze alacaktır. Dersim efsanelerine göre insanla maymunun ortak atasından söz etmek abestir. Dersimliye kulak verirseniz insanın atası ayıdır.

İnanmadınız mı? Dersimliye kimse inanmaz zaten. Kaçırılan Hüseyin Aygün'e de kimse inanmayacaktır. Çünkü Türklükle Kürtlük arasında mahsur kalanların kaçırılması dahi mümkün değildir. PKK Aygün'ü misafir ettiğini iddia ederken, devlet de Aygün'ün kendi isteğiyle dağa gittiğini söyleyecektir.

Devrimci siyasetin kaderinin bundan farklı olmaması ise can sıkıcıdır. PKK'nin hep misafir etmek istediği solculuk, devlet için bir tür hainliktir.

Bu baskıya dayanamayıp zorunlu misafirliği kabul edenler olduğu gibi, öbür tarafa, devletin kapısına gidenler de çoktur. Oysa bu ülkenin emekçilerine yaslanarak, kolay olmasa da, zaman zaman bir inat işine dönüşse de bağımsız bir hatta yürümek her zaman mümkündür.

Ama Türkiye'de inat olmadan siyaset yapılamaz.

Bütün ömrünü tepesinde dolaşan helikopterleri izleyerek geçiren ve doğal olarak helikopterlerle inatlaşan bir annenin, oğluna, Hüseyin Aygün'e dağdan dönüşte helikoptere binmemesini söyleyerek verilebilecek en güzel siyasi tavsiyeyi vermesi, inadın sayesindedir.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Sosyalistler arası karşılıklı eleştiri kültürü üzerine... melnur 0 1154 11.12.2021- 06:01
Konu Klasör Kürt hareketiyle sosyalistler arasındaki ilişkiler üzerine... melnur 0 301 14.05.2023- 05:23
Konu Klasör Pervin Buldan: Bu seçimi, faşizm ile demokrasi arasında bir referandum olarak görmeliyiz... melnur 0 259 27.05.2023- 03:40
Konu Klasör Kanal İstanbul ile İstanbul depremi arasında ilişki var mı melnur 0 1585 01.01.2020- 11:03
Etiketler   Türklükle,   Kürtlük,   arasında,   “mahsur”,   kalmamak,   için
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS