SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Liberal safra           (gösterim sayısı: 4.525)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 31.10.2016- 09:58


Liberal safra - Nihat Behram

Sanki, türbanı kundaktaki bebeğin ufkuna dek ''ileri demokrasi''nin ''yelken bezi'' olarak dinci faşizmin rüzgârına gerenler bunlar değildi! Maşallah, köstebek gibiler, yaşam mekânları karanlık, ama ''aydınlığın'' tanımında yine bunlar iddialı!

Sanki, yobazlıkla kolkola giren, ''ılımlı islam'' adı altında dinci yapılanmaya kürek çeken, ''akil'' olup katile, hırsıza akıl veren, softanın hırıltısına megafonluk, tezgahına erketelik yapan, yıllarca gün 24 saat tv’lerde ötenler bunlar değildi! Maşallah, Ağustos böceği gibiler, kuruyup düşseler de, ‘vakti’ gelince lavraları kanatlanıp dala çıkıyor, soluksuz ötüyorlar!

Sanki, RTE'ye ''abilik'', AKP'ye hamilik, ABD'ye, AB'ye fedailik yapan bunlar değildi! Maşallah, bukelemun gibiler, ''ortama uyum'' sağlarken ''renk değiştirme'' maharetleriyle kimse yarışamaz, ''yeşil''le yeşil, ''kırmızı''yla kırmızı! Yani siz, yüzlerindeki rengi utanç kızarması sanıyorsunuz, oysa ''kırmızılık'' ortama uymanın taktiği!

Sanki, ''laiklik, aydınlanma, cumhuriyet kazanımlarının yaşamsal önemi'' diyenlere yıllar ve yıllarca saldıranlar, sisteme çanakçılık, yalakçılık yapanlar, her türlü kumpası ''vesayetin yıkılması'' diye yorumlayanlar bunlar değildi! Maşallah, ''yavuz hırsızlık''ta üstlerine yok! ''Tarihin çöp tenekesine'' düştükleri sanılırken, bir de bakmışsınız, canlanmış, ortalıkta, ''demokrasi için birlik'' diye vızıldamaktalar! İnsanlık bunlar kadar sinsi, sahtekâr, iki yüzlü (daha doğrusu yüzsüz), pişkin, hissiz, ruhsuzunu görmedi! Maşallah, kovdukça üstünüze gelen sivrisinek gibiler! Vızıltısı cüssesine göre kat be kat!  

Sanki, ''sosyalistlik eskidi'' diye tıslayanlar, ''marksçılık dinazorluktur'' diye esneyenler, şeriatçı yobazlarla kol kola girip dinciliği besleyenler, ''islam şemsiyesi altında birlik'' demleyenler, tarikatları, cemaatları, tekkeleri, imamları, şeyhleri yemleyenler bunlar değildi! Şimdi kalkmış, sosyalistlere ''demokrasi için birlik'' akıldanlığı taslıyorlar! Madem eskidi, ne işin var sosyalistlerle, eskici misin, 2. el tüccarı mısın? Demek ki öyle! Ne ''eskideki halleri''nden vazgeçiyorlar,   ne yeni hallerinden! Bunların ''kostüm, maske'' tüccarlıklarıyla da kimse yarışamaz! Hem ''solda''lar hem sağda! Nasıl bir duruşsa işte! Durdukları yana göre maskeleri var!   Yine ''maşallah'' diyorum, çünkü, kendi kusmuğuyla beslenen bir başka yaratık ben tanımıyorum! Genetiklerinin ''safra'' olmasından belki de!

Dün ''birlik şemsiyesi islam''dı, bugün kendi değimleriyle ''laikçi demokrasi''! Dün cemaatçiliğe, eğitimin imamlaşmasına, dincileşmeye, örtünmeciliğe söz etmek ''ötekileştirme''ydi, yani tabu! Hiç merak etmeyin, ''laikçi demokrasi için birlik''   anlayışlarının külünü biraz üfleyin altından bir başka halk düşmanlığı çıkacaktır! Bir başka tabu, yani bir toplantı, yürüyüş, eylem öncesinde, ''aman ABD, AB, Nato karşıtlığı yapılmasın'' denecektir. Çünkü liberallere göre,   o güçler, ''Bölgemiz ve Ortadoğu'da demokratikleştirme çabası içindeler!''

Liberallik virüsünün bulaştığı beyinde sağlıklı ''verim'' mümkün değildir. Hele ki soldan döküntü olanlarda. Liberallik virüsü bulaşmış beyin zehirlenmiş toprağa benzer. İyileşmez. Kellik de böyledir. Dökülen saç geri gelmez. Liberalin ''yanıldık, kandırıldık'' demesi kelliğe ektirilmiş saç gibidir, illaki sırıtır! Vicdan azabı çekmeksizin ''yanıldık, aldatıldık'' sözleriyle devrimcilere sokulmaya çalışanlar, uzak duranlardan daha tehlikelidir. Çünkü: Hainlik yaptığını anlayan biri, eğer içtenlikliyse, büyük vicdan azabı çeker. Eften püften ''yanıldık, aldatıldık'' diye fısıldayan dışında vicdan azabı çeken bir liberal şahsen ben görmedim, gören var mı; yüzü kızaran, susan, köşesine çekilen, ya da konuşsa da ''amasız, fakatsız, çünküsüz, yanisiz'' konuşan, ''her şeyi en iyi kendisinin bildiği'' saplantısından kurtulmuş bir liberal? Tam tersi ''o günün koşullarında o doğruydu, bugün bu'' diye geveleyip duruyorlar, aynı pişkinlik, aynı utanmazlık, aynı bilgiçlikle; yaptıkları ihaneti görmezden duymazdan gelerek!

Yapılanma sürecinde dinci faşizme kürek çekmiş   liberallerin bir kısmı, bırak vicdan hesaplaşmasını, tam tersi ''ak''lanma manevrası içindeler. Sözgelimi, adından başka ''cumhuriyet''le hiçbir ilişkisi kalmamış olan gazete, liberalizmin daha ''can''lı, daha ''erdem''li olarak güncellenmesi ve ''ak''lanmasına ''hizmet'' sundu.

Bir de, rüzgârın yönüne göre   yelken açanlarla, her dönem her kesimle iyi geçinme taktiği güdenler var. Bu ''ikili yüz ve ruh'' taşıyanlar da liberal safraya dahildir. Asla güven olmaz. Şimdi bunların (özellikle sanatçı, aydın, akademisyen olan) bir kısmını liberaller, ''birlik'' maskesiyle devrimci güçlere sokulmak için ''Truva atı'' olarak kullanmaktalar. Bu ünlü ''at''lar da ''Bugün birlik her zamankinden önemli, eski küskünlükleri unutalım'' düdüğünü üflüyor!

Evet, bugün birlik her zamankinden daha önemli, fakat, sınanmış devrimcilerle, kirlenmemiş insanlarla, birçok hata yapsa da hatasının azabını kalbinde taşıyanlarla, hatasından ders çıkaranlarla, eksiğinin farkına vardıkça gidermek için çırpınanlarla, güçlünün karşında eğilmeyenlerle, zorbalığa boyun eğmeyenlerle, dinci softalığa ödün vermeyenlerle, antifaşist, antiemperyalist, yurtsever çizgiden asla ve asla sapmayanlarla, demokrasi, laiklik, aydınlanma mücadelesine içten bağlı olanlarla, halkın, emekçinin safında olanlarla, kendi öz-has güçleriyle.....

Zalimle, zorbayla, soyguncuyla düşüp kalkmış, yobaza, gericiye canakçılık yapmış, kire pasa bulanmışlarla değil.

Dolaştığım, katıldığım toplantılarda, eylemlerde görüyorum, ülkenin her tarafında gencecik, pırıl pırıl devrimciler var ve ırmaklar gibi yenileri geliyor. Onların taşıdığı umut, bilinç, ruh, coşku, tutkudur birliğimizin harcı. Onu yoğurmaya çabalamak gerekir.

Liberal safraysa, bulaştığı her yere sadece bulantı ve bulanıklık taşır.




Bu ileti en son melnur tarafından 19.11.2019- 05:24 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 31.10.2016- 09:59


Liberal sol mafya ve ''tekinsiz zamanlar'' - Osman Çutsay

Karikatür bunlar, ama sosyalizme düşman korkunç bir enerjiye de sahipler. 1989’da bu enerjilerini kanıtladılar. Biz yine de ucuzluklarına, Judith Butler örneğiyle değineceğiz. Bunların damgasını taşıyan bir tartışmayla başlayalım: ''Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan'' gibi sonsuz, anlamsız bir tartışma... Ama tartışma. Üstelik eskimiyor.

Ekolojik felaket mi kapitalizmi yıkacak, yoksa kapitalizmin yıkıcı gücü mü ekolojiyi ve dünyayı yaşanmaz hale getirecek?

Böyle sorularla vakit geçirmenin ve solculuk taslamanın önünde bir engel yok. Zaten böyle saçmalıklar olmasa bu liberal sürü neyle vakit geçirecek?

Fakat bizim geri adım atmayı düşünmediğimiz bir saptamamız var: Kapitalizmin ekolojik, dinsel, cinsel, etnik, kültürel vs. gerekçelerle, sadece onlarla yıkılacak hali yok. Ama dünyayı yaşanmaz hale getireceği kesin. Çünkü kendini yeni koşullara uydurmasını iyi bilen, en sefil koşullardan bile kâr çıkarabilen, sömürmeyi her durumda sürdüren, bu arada sistemin bekası için sosyalizme sızıp son derece sosyalist gerekçelerle sosyalist deneyimleri bire kadar kırmasını beceren bir ''Alien'' karşısındayız: Sermaye! İsteyen 1989'u yeniden hatırlasın: Ortadan kaldırdığınızı sandığınız bir anda, küçük bir krizle tüm yaptıklarınızı yerle bir edebilen bir ''özgürlükler sistemi''dir kapitalizm. Üstelik içinizdedir.

Sermaye aklının inanılmaz düzeyde etkili bir düşünsel üretim fabrikası (''kültür endüstrisi'') olduğunu kabul etmek zorundayız.

Siz solculuğu kolay kolay kimseye vermezsiniz, aydın olmanın devrimci olmaktan geçtiğini savunursunuz, ama onlar sizin içinizdeki yanlış adamları ve kadınları ilk fırsatta, hatta daha sizin içinizdeyken kucaklar, adlarını da önce epey bir yukarılara çıkarır ve medyasında ''değerlendirir''. Fakat kendi çöplüklerinde sizin temel değerlerinize, ''öncelik sosyalist siyasal iktidarın alınmasıdır'' dediğiniz için dogmatizminize ve dışarıdan bilinci örgütle taşımaktan bahsettiğiniz için de ''kendi içine kapanma hırsınıza'' veryansın ederler. ''Aslolan sınıf mücadelesidir ve devrim sandıktan çıkmaz, sokaklardan çıkar, kendisine sandıktan da onayı devrimden sonra devşirir; yani her şeyin başı bir sosyalist sınıfsal iktidardır'' diyenlerin nasıl korkunç bir çete olduğunu yaymaya başlarlar: Bunun için de size bir dönem bulaşmış olan erken kaçakların (bugünkü binlerce açık-gizil ''Ahmet Kaçmaz-Aydın Engin'in) küfürlerine yer verirler. Misal: Haziran İsyanı'nın en enerjik ve akıl yüklü örgütünü bir süre de olsa tökezletmeyi asıl iş bellerler. Olur böyle şeyler...

Bunlar olur. Bu sol sloganlı liberal militanların da biri gelir, biri gider; size mutlaka bulaşırlar.

Bu tuzaktan kaçmanın tek yolu kendi alanlarınızı yaratmanız, bu alanlardan seslendiklerinizi ise öncelikle korumanızdır.

Siz hiç eli yüzü düzgün ve devrim iddiası olan isimlerin ''Belge''li Birikim Gericiliği'' fabrikalarında, yani şu anda egemen tüm Türk-Kürt kültür endüstrisinde, İletişim''den Hürriyet'in Radikal Kitap Eki'ne, Cumhuriyet ve İMC'den CNN Türk'e kadar çeşitli alanlarda, sürekli sahneye çıkarıldığını gördünüz mü? Artık istisnalar bile kalmadı. Her şey ortada. Cumhuriyet gazetesi bir örnek; düşürüleli çok olmuş bir eski kale. Bugün bu gazetenin içinde bırakın devrimciyi, solcu ve etkili herhangi birinin kaldığı bile kuşkuludur. İçlerinde hâlâ etkili bir devrimci damarın olduğu ama liberallere anlaşılması güç tavizler veren başka devrimci yayınlar da var. Cumhuriyet'e, ne yazık ki artık tamamen kaybedildiği için değindik, diğerlerindeki devrimci damarları kabul etmeliyiz; bu ise umut demek. Fakat bir meseleyi yineleme hakkımız var: Liberal mafya sanıldığından çok daha çürütücüdür; üstelik çabuk sonuç alabiliyor.

Bizim asıl söylemek istediğimiz şey şu: Bu kültür endüstrisi (Türkiye'deki markasıyla: ''Belge'li Birikim Gericiliği'') sizi/bizi, özetle ''Tarihsel bir meşruiyete sahip Türkiye'de artık sosyalizm mümkündür, acildir, günceldir ve reel sosyalizm de her zaman önümüzü açan saygın bir deneyim olmuştur!'' diyenleri gündemde tutmaz. Ama düşmanlarınıza, sosyalizm düşmanlarına, herhangi bir bahanenin arkasından tek derdi ömrü boyunca komünizme saldırmak olmuş liberal antikomünist militanlara kapılar ardına kadar açılır. Liberal sol denilen mafya çeteleri her coğrafyadaki reel sosyalizmin aşkın mirasçısı KP'lerin düşmanıdır. Bu, sermaye aklıdır ve sermaye haklıdır. Sömürüyü başka nasıl sürdürebilir ki? Buna üzülen ve itiraz eden demokratları, çöplüklerinde kendi başlarına bırakmak zorundayız. Biz orada değiliz.

Biz galiba şuradayız: Sürekli ve yüzyıllar sürecek bir mücadele dışında, yani sosyalist hükümetle birlikte ve galiba asıl ondan sonra başlayacak bir mücadeleden söz ediyoruz, bu korkunç sistemle başa çıkabilmek mümkün değil. Ancak, bıraktığınız anda da sıfırlanırsınız.

Sizi maymun ederler.

İster dünya ölçeğinde, ister Avrupa’da ister Türkiye'deki ''sollara'' bakın. Judith Butler örnek olsun: Bizdeki şaklabanların rol modeli, önceki hafta Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung'da Trump-Clinton didişmesindeki ''solcu rolünü'' açıklarken, şöyle bayağılıklar yumurtluyor ve gerçek kimliğini hiç gizlemiyordu; siz bir de bizdeki Judith Butler'ların düzeyini düşünün: ''Sanırım biz sol olarak bu durumda kendimize şu soruyu sormalıyız: Hillary Clinton'a karşı mı sokağa çıkmak istiyoruz, yoksa Donald Trump'a karşı mı? Benim için mesele açık, ben daha çok Hillary'yi protesto etmek isterim. Kendisine karşı bir muhalefet kurabilmek için onun Beyaz Saray'a gitmesine yardım etmeliyiz. Çünkü Clinton'a karşı bir muhalefetin Trump'a karşı bir muhalefetten daha başarılı olma şansı var.'' (FAS, 16 Ekim 2016, s. 55.) İyi mi?

Bizdekilerin tümü bu Butler denilen karikatürün karikatürüdür. Nuray Mert-Filiz Kerestecioğlu ile başlayabilirsiniz saymaya...

Komşudaki dirençli komünistlerin (KKE) başından itibaren aşağılık bir oyun olarak damgaladığı Syriza ve onun başındaki Çipras türü soytarılar, son örneklerden biridir. Bizdeki Çipras şakşakçıları nerede? Mağdur mu edildiler yani Çipras ve soytarıları tarafından? Kızıyorlar mıdır? Ya tek amacı bu topraklardaki sosyalist ortaklığı imha etmek olan, bunun için de kendisine maske olarak Kürt yoksullarının haklı itiraz ve tarihsel taleplerini seçen HDP'nin veya kendisinden bir türlü vazgeçilemeyen CHP'nin önünde takla sırasına girenler? ''Ellerim kırılsaydı'' diyen tek tük eski-yeni devrimci dostlarımız dahil, hepsi suçludur. Liberal sol mafyanın tetikçileri oldular... Tetikçinin tetikçisi yani. Taşeronun taşeronu gibi...

Bunlar her yerde. Bizde devrimcilik iddiası taşıyan her sosyalist iradeyi karşısına almayı iş sanan, daha doğrusu sosyalist direnci hep temel hedef seçen, ama bunu solculuk diye yutturabilen antikomünist liberaller ordusu ve yardakçıları herhalde bilinen örnektir. Bunların önünü bu koşullarda tamamen kesemezsiniz. Ama...

Ama bunları kapitalizmin militanları arasında sayar ve sınırlarınızı ilan edebilirsiniz. Taraf-Radikal-Cumhuriyet-İMC-CNN Türk vs... Buralardaki Sırrı Süreyya'lar, Ertuğrul Kürkçü'ler, Filiz Kerestecioğlu'lar, Can Dündar'lar... Asıl bunlar Türkiye'deki köklü antikomünist damarın tutarlı militanlarıdır. Bahane olarak Türkçü faşistleri, Perinçek cemaati türü nevzuhur milliyetçileri kullanmayı, bir ara her nedense bulaştıkları solumuzda iyi öğrendiklerini biliyoruz. İslamcılarla araları her zaman iyi olmuştur; küfürleşmelerine takılmayın.

Her neyse...

Kapitalizmin ekolojik gerekçelerle veya cinsiyet, din, kültür, etnik adaletsizlerle sarsılacağını sananlar çok yanılıyor. Bu gerekçelerle kapitalizmin yıkılacağını sananlar, bu özel mülkiyet rejiminin ağzından solculuğu düşürmeyen militanlarıdır ve kültür endüstrisinde su başlarını tutanlar da bunlardır.

Hepsinin ortak düşmanı toplumu yeniden örgütleyen, ekonomiyi akılcı bir merkezi planlama doğrultusunda düzenleyen ve belli bir işletme ölçeğinden itibaren tüm üretim araçlarını toplumsal mülkiyete devredeceğini açıklayan sosyalist devrimcilerdir. Yani sosyalist bir hükümetin acil, güncel ve mümkün olduğunu, bundan geri adım atmayacaklarını, onun bunun önünde secdeye varmanın sermayenin maymunluğu anlamına geldiğini ilan edenler haklıdır.

Kemal Okuyan, Türkiye'yi anomali olarak gören her tür sermaye militanıyla aramızdaki sınırı bir kez daha görünür kıldı: Cumhuriyet meşrudur ve devrim sandıktan çıkmayacak! Biz bu temelin üzerine ondan çok daha iyisini ve sosyalist olanını çıkacağız, sonra da devrime onay alacağız. Ama bunun için bazı çevreleri karşı tarafta göstermemiz gerekir: Türkçüleri bahane sayıp cumhuriyeti (1923) en başından itibaren ''soykırım rejimi'' sayanlarla, bugün Anadolu'dan birbirine düşman en az ''Üç Kosova'' çıkarma yemini edenlerle nereye gidebilirsiniz? Karşımızda tuhaf bir Türk-İslam-Liberal sentezi var.

Türkçülük ve İslamcılık bir yana, liberalizm, sosyalizme karşı ve tüm renkleriyle, tam bir mafya ideolojisidir. Mafyanın kendini meşru göstermesi için cumhuriyet rejiminin başından itibaren gayrımeşru ilan edilmesi gerekiyor.

Felaketimiz ile liberal sol mafyanın, daha doğrusu -Nihat Behram'ın mükemmel damgasıyla- ''liberal safranın'' karıştırıcı gücü doğru orantılır. Bu çöp dağı patladığında birlikte çökecekler. Fakat enkazın altında biz de kalacağız. İşte o çok yakınlaşan momentte “Bu ülkede yeni ve sol bir cumhuriyet kurulabilir” diyen işçi sınıfı devrimcilerinin yeterince bağışıklık kazanmış temiz ve enerjik bir cüret halinde kendini göstermesi gerekiyor.

''Tekinsiz zamanlardayız'', evet, M. Bülent Kılıç'ın yeni kitabı ''Sımoğlu Süleyman Kıssası''nda dediği gibi: Artık ''kuşların ölerek boşlukta bıraktığı çukura sığınıyor sabah''...

Böyle tekinsiz zamanlardan ya devrimle çıkarız ya da sonsuza dek gömülür gideriz.




Bu ileti en son melnur tarafından 19.11.2019- 05:36 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 01.11.2016- 10:00


Nuray Mert neden kustu? - Orhan Gökdemir


Redhack Damat ve Bakan Berat Albayrak'ın maillerini ''kırdı'' ve bir kısmını yayınladı.   Yayınlanan belgeler arasında Damat ve CEO Mehmet Ali Yalçındağ'ın Berat Albayrak'a yolladığı "rapor" niteliğindeki mailler de vardı. Bunların birinde Akademisyen Nuray Mert'e ilişkin ifadeler yer alıyordu.

Damat Yalçındağ, Damat Berat Albayrak'a şunları haber veriyordu: "Ahmet Hakan, Nuray Mert, Arzu (eşi Arzuhan Yalçındağ'ı kastediyor) ve ben Bodrum'da 12/ağustos cuma akşamı sohbet. Nuray Mert Sayın CB'mızın hayranı olmuş, ''doğru konuşalım olmasaydı mahvolmuştuk'' der. Arzu sorar, neden akademisyenler yurt dışında gazete ilanları vermiyorsunuz, düşüncelerinizi anlatsanız çok hoş olur. Nuray cevaben, çok doğru olur ben bir yoklayayım etrafı der.

Yokladı mı, yokladıysa yoklamadan bir sonuç elde etti mi bilmiyorum. Dünkü yazısını okuyunca ben de etrafı yoklamaya karar verdim. Bir sonuç elde edebilecek miyim, doğrusu ben de bilmiyorum.

xxx

Son işi Cumhuriyet yazarlığı. Cumhuriyet'in tuhaf bir şeye dönüştürüldüğü son dönemde dâhil oldu gazeteye. Yazdığı dönemde kestim gazeteyi okumayı. Dünkü yazısına da mecburiyetten maruz kaldım. Özetleyeyim:

Yazarımız 29 Ekim'den bir gün sonra oturmuş, Cumhuriyet bayramı gözlemlerini yazmış. Bayramın ''hüzünlü bir tablo'' şeklinde kutlandığını söylüyor ve şöyle devam ediyor; ''Cumhuriyetçi azınlık, mezardan ıslık çalarak geçti, yapacakları pek bir şey yoktu, binlercesi eski düzeni yâd edercesine sokaktaydı, ama tablo hüzünlüydü. Korkudan olsa gerek, medya sokaklara dökülenleri haber bile yapamadı, bir iki zeybek görüntüsü ile savuşturdu.''

Şöyle bitiyor bu ağır yazı: ''Bu arada, Kemalistler, 'Biz size demedik mi' havasında, hâlâ olan biteni memleketin demokratlarından biliyor. Ne dediniz Allah aşkına? Derde deva olacak ne dediniz? Eski statükoya toz kondurmadan savunmak, Cumhuriyet devrinin sonunu hazırlayan en büyük amildi, anlamadınız. Bir türlü anlamak istemiyorsunuz ama eski düzen çok da matah değildi, dindarı dışlıyordu, Kürt’ü tanımayı reddediyordu, bireysel özgürlükleri muzır sayıyordu. Eski düzen, demokratlaşamadığı için çöktü, şimdi yerine korkunç bir baskı rejiminin inşa edilmesi, bu gerçeği değiştirmez. İstediğiniz kadar zeybek oynayabilirsiniz, ama o artık bir ölüm dansı.

Bu satırlarda bir sorun yok aslında. Söyledikleri öyle şaşırtıcı şeyler değil, olağan liberal ezber. Sorun, bunların Cumhuriyet'te yazılıyor olması. Oradan veriliyor artık ''Kemalistler'e 'demokrat' ayarı. Haklı Nuray Mert. Düşünün, ''cumhuriyetçi azınlık'' artık Cumhuriyet'te bile azınlık. Cumhuriyet'in kaderini elinde tutamamışlar, ülkenin kaderini mi ellerinde tutacaklar?

xxx

Cumhuriyetin üzerine kusma cesareti gösteren Cumhuriyet yazarının bu yazısının yayınlandığı gün, kendisi gibi cumhuriyete pek sıcak bakmayan iktidar Cumhuriyet’i bastı. Yazarlarını, idarecilerini gözaltına aldı. Birkaç saat sonra Cumhuriyet yazarının ''cumhuriyetçi azınlık'' diyerek küçümseyip tarihin çöplüğüne atmaya kalkıştığı o azınlık, üzerindeki kusmuk izlerini temizleyemeden dayanışmak üzere Nuray Hanım'ın yazdığı gazetenin önüne koştu. Buruktu gazetenin önünde birikenler, biraz mahcuptu.

Bu burukluğun ve mahcubiyetin haklı sebepleri var. Nuray Mert bu sebeplerin başında geliyor. Pek zeki ve pek kültürlüler evet. Cumhuriyetin eskisinin sorunlarına da pek vakıflar. Ama yenisini eleştirmekte aynı enerjiyi göstermekten ısrarla kaçınıyorlar. Biz anlamalarına yardım edelim öyleyse. Dün o gazete ''cumhuriyetçi azınlık'' nedeniyle basılmadı. Tam tersine baskının sebebi o gazetedeki ''demokrat'' tayfaydı.

Çünkü iktidar sadece ''cumhuriyetçi azınlık''tan değil, Nuray Hanımın kendisini dâhil ettiği ''demokratlar''dan da pek hazzetmiyor artık. O demokratlar ki, son yıllara kadar iktidarın yanında saf tutup o ''cumhuriyetçi azınlığı'' azarlayıp durmuş. Darbecilikle, askeri vesayetçilikle itham etmiş, devletin bütün suçlarından sorumlu tutmuş. E haliyle bugün Cumhuriyet'in önüne koşan ''cumhuriyetçi azınlığın'' bir kısmı ayağını sürüyerek gitti. İşin ucunda ''demokrat'' kusmuğuna bulaşmak da vardı,

xxx

Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları mezunu. Boğaziçi Üniversitesi diplomalı. Doktorası laiklik üzerine. Virgül dergisinde, Radikal'de, Hürriyet'te, Milliyet'te yazar olmuş. Kovulunca bizim BirGün açmış kapılarını. Yani laik cumhuriyeti bir ''ihanet ve komplolar manzumesi'' olarak algılamasına yol açacak herhangi bir travma görünmüyor hayat hikayesinde. Hayranlık meselesine gelince sözümüz olmaz, kime isterse hayranlık duyabilir. Zaten anlamak istediğimiz bu değil, kendi mahallesinden neden üzerine kusacak kadar nefret ettiği...

xxx

Kemalizm dedikleri şey bugünün meselesi değil zaten. 12 Eylül cuntası eliyle devlet içinden çoktan tasfiye edildi. Yerine Kemalizm'den uzak, hatta ona karşı bir yeni ''Atatürkçülük'' imal ettiler. Bütünüyle biçimsel bir şeydi bu. Kamu yaşamına geri dönülmez bir biçimde soktukları dinin üzerini örtmeye yarıyordu ritüelleri. 10 Kasım'da, Cumhuriyet Bayramında yapılan gösterilerin özü buydu.

AKP ile birlikte bu ritüeller de en aza indirildi. 29 Ekim’de Ankara'daki yollar inşaat kamyonlarıyla kapatıldı. Çünkü devlet, en aza indirdiği o ritüelleri büsbütün kaldırmak istiyor. Ama halk kutlamakta ısrar ettikçe bunu yapmakta zorlanıyor.

29 Ekim'de İzmir'deydim. Cumhuriyet kutlayan bir devlet görmedim. Tam tersine, kutlamayı engellemeye, daraltmaya çalışan bir devlet dolaşmaktaydı sokaklarda. Nuray Mert'in ''mezarda ıslık çalıyorlar'' dedikleri cumhuriyetçi halktı. Ve ben mezarlıkta ıslık çalarak dolaşan bir halk hayal edemiyorum. Halkın kutladığı her bayram halkındır. Halka devletin arkasına saklanarak ayar vermeye kalkışmak ise her şeyden önce ayıptır, ''eski Türkiye''ye ait bir davranıştır!

xxx

AKP cumhuriyeti tasfiye ediyor evet. Ama onların devraldığı cumhuriyet içi boşaltılmış bir çuvaldan ibaretti. Geldiler, devraldıkları boş çuvalı tekmeleyip duruyorlar.

Bu ''yetmez ama evetci'' ve ''demokrat'' taife de İlhan Selçuk'un Cumhuriyet'ini tasfiye etmeye geldi. Fakat onların Cumhuriyet'i de içi boş bir çuvaldan ibaretti. Tam da o çuvalı tekmeleyip dururken birinciler tarafından basıldılar dün. E boş çuval tekmelemek de bir yere kadar.

Nuray Mert'in dediğinin tam tersine, mezarlıktan ıslık çalarak geçenler cumhuriyetçiler değil. O ıslıklar yarattıkları mezarlıktan korkan cumhuriyet karşıtlarının. Yıktılar ve yerine ne kurulacağını artık bilemiyorlar. O kadar korktular ki yol üzerinde önüne çıkan ölüleri de tekmeliyor arada. Evet, cumhuriyetçiler var tekmeledikleri arasında ama bir kısmı da Nuray Mert'in eski yoldaşlarının ölüsü. Eğer o tekmeler Nuray Mert'e de değmiyorsa, bilsin ki nedeni yeni geliştirdiği hayranlıklardır.

Ama evet bir yerde haklı: Cumhuriyet yoksa ülke büyük bir mezarlıktır. Mezarlıkta kimin kimi tekmelediğinin ne önemi var?

Yanlış okumuş 29 Ekim'de olup biteni. Halkın bayramıdır artık 29 Ekim. Cumhuriyet silinmez bir biçimde onun hafızasına kazınmıştır. Oradan söküp atmaya ne devletin gücü yeter, ne de Nuray Mert gibilerinin.

xxx

Cumhuriyet mi? Bir boş çuval olsa da ikisi de bizimdir.

Biz, hepimiz cumhuriyet çocuklarıyız. Aydınlanmacı solumuz cumhuriyetin bu ülkeye armağanıdır. Cumhuriyet biziz...

Solculuğumuzun en fiyakalı tarafı ise bir zamanlar bugün basılan Cumhuriyet'i cebimize logosu görünür biçimde koyup dolaşmaktan ibaretti. Koyar cebimize dolaşırız yine. Cumhuriyet o denli bizimdir...

Son haberi ben vereyim; senin âdem olsa da olmasa da mahvoluyoruz biz. Ama senin gibi şikâyetçi değiliz. Çünkü kaybedecek şeyleri, tutunacak dalları olmayanların marifetidir cumhuriyet.





Bu ileti en son melnur tarafından 19.11.2019- 05:13 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 14.11.2016- 04:18


DÜŞÜN ARTIK YAKAMIZDAN!
Işık Kansu

 

Nuray Mert, Cumhuriyet Bayramımızı kutladı, biliyorsunuz. Kemalistlere ''Ne dediniz Allah aşkına? Derde deva olacak ne dediniz?'' diyerek!

Daha önce de, kendisi gibi demokrasi mücadelesi verdiğini sananları ''faydalı salak'' olarak nitelemiş, AKP iktidarını savunarak ''kandırıldığı''nı yazmış; ''Kemalistler gibi darbeciliğe akıl yatırmayı, otoriterliğe savrulmayı reddettik'' filan demişti.

Salaklara faydalı olsun diye, Kemalistlerin ne dediğine ve ne yaptığına ilişkin birkaç örnek verelim:

Kemalist Muammer Aksoy, Türkiye'nin en özgürlükçü, en uygar anayasasını hazırlayanlardandı. O uygar 1961 Anayasası sayesinde, sosyalist partiler kurulabilmiş, Mecliste temsil edilebilmişlerdi.

Kemalist Muammer Aksoy, ormanların talanından tutun, ulusal petrol davamıza değin çeşitli alanlarda ''derde deva'' bir çok mücadele vermiş, 12 Mart darbesinde tutuklanarak cezaevine konulmuş, 12 Eylül darbesine karşı da savaşım vermişti.

Atatürkçü Düşünce Derneği'ni kuran Kemalist Muammer Aksoy, sonra ne mi yaptı?

Cumhuriyet devrimleri uğruna öldü, arkasından kalleşçe sıkılan kurşunlarla öldürüldü.

Örnekleri çoğaltalım:

Kemalist Nadir Nadi, gazetesi ile özgürlük ve demokrasi mücadelesi verdiği için 12 Mart faşizminde   Cumhuriyet'ten uzaklaştırıldı. 12 Eylül'de ''Atatürkçülük'' adına hareket ettiklerini iddia edenlere ''Siz Atatürkçü iseniz, ben değilim'' diyerek ders verdi, gazetesi kapatıldı, kendisine soruşturma açıldı.

Kalpaksız Kuvayı Milliyeci Uğur Mumcu, bugün iktidara gelen kadroları, ta 1987'de yazdığı ''Rabıta'' kitabında neredeyse tek tek sıraladı. Dincilerin ve solcuların düşünce özgürlüklerine set vuran hükümlerin ceza yasasından çıkarılması için savaşım verdi.

Kemalist Mumcu; özgürlük, eşitlik, uygarlık adına tüm dertlere deva olduğu için öldürüldü!

Kemalist İlhan Selçuk, haksızlıkları yerdiği, baskıları eleştirdiği, insanlığın acılarına deva aradığı için 12 Mart darbesinde de, 12 Eylül cuntasında da, AKP diktatörlüğünde de tutuklandı, soruşturuldu, işkence gördü!

Dahası var:

Faydalı salaklar, kadına getirilen bir yasağı ''türban özgürlüğü'' diye savunurken Kemalist Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday, o ''özgürlük'' adına öldürülüyordu!

Faydalı salaklar ısrarla kandırılmaya devam ederken; 1923 devriminin teokratik bir karşıdevrimle yıkılmasına örgütü ile karşı duran, insanlara deva verdiği için ''Uluslararası Gandhi Ödülü'' alan Türkan Saylan, hastalıkla boğuştuğu günlerde soruşturmaya uğratılıyordu.

Faydalı salaklar, casusluk cemaatinin Abant toplantılarına katılıp zarf içinde ikişer- üçer bin dolarla (cemaatin eski beyinlerinden Nurettin Veren’in ifadesidir) şereflendirilirken (!); biz Kemalistler, gazetemiz Cumhuriyet’i ekonomik olanaksızlıklar nedeniyle beş kuruş, üç parayla çıkarmaya çabalıyorduk.

Yaşamları boyunca boş konuşup gericiliğin, içte ve dıştaki sömürücülerin kullanışlı salaklığını yapmış olanların; Kemalistlerin uygarlık çabaları, yurtseverlikleri, hem hümanist, hem de toplumcu olan uğraşıları ve düşünceleri konusunda söyleyecekleri tek söz olamaz.

Kullanışlı salaklar, yetmez ama evetçiler, liboşlar, 1923 devrimi ve Atatürk düşmanları, sinsi ağlakçılar, dönek simsarlar, cemaat yardakçıları; düşün artık yakamızdan, düşün!



Işık Kansu/telgrafhane.org





Bu ileti en son melnur tarafından 19.11.2019- 05:01 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 19.11.2019- 04:56


Bir 'hangover' durumu olarak liberalizm - Metin Çulhaoğlu


Osmanlı’nın son döneminden günümüze uzanan tarihsel döneme bakarsak bu ülkede siyaset ve ideoloji düzleminde başka her şey bulabiliriz; ama gerçekten liberal bir akım ya da hareket bulamayız…
Burada liberal düşünceye sahip, siyasette öne çıkmış kişilerden söz etmiyoruz (ki onların bile sayısı sanıldığından çok azdır); akım diyoruz, hareket diyoruz, ülkenin gidişatında etkili olabilmiş siyasal-ideolojik yapılanmalardan söz ediyoruz.

İşte bu yoktur, olmamıştır.

İttihat ve Terakki iktidarındaki baskıları, tek parti dönemindeki yasaklamaları bir etmen olarak kabul etsek bile ortada 70 yılı aşan bir “çok partili dönem” vardır. Liberalizm bir siyasal hareket olarak bu uzunca dönemde de nedense bir türlü zuhur etmemiştir.

Gelgelelim, ülkenin son 30 yılındaki tartışmalara damgasını en çok vuran sözcük de liberalizmdir. Ortalık “liberal yazarlardan”, “liberal etkilerden”, “liberal sapmalardan”, her yere yayılan “liberal virüsten” geçilmemektedir.

Nasıl oluyor?

***

Türkiye’de, sol-sosyalist düşüncenin doğrudan kendisinin özne durumunda olduğu fikir üretimi, yönelim, eğilim, dönüşüm ve başkalaşım dışında, ayrı bir “liberal yönelim” olmamıştır, bugün de yoktur.
Temel iddiamız budur.

Dünyada yaşanan gelişmelerin sol-sosyalist düşünceyi bir dönem liberalizme doğru ittiği söylenebilir; ancak bu en fazla hızlandırıcı bir etmen olmuştur. Sonuçta sol-sosyalist düşünce liberalizmi kendi içinden, kendi dinamikleri ve kavramlarıyla, kendi hesaplaşmaları ve “tarih yüzleşmeleriyle” üretmiştir.

Asıl kritik soru ise şu: Bir zamanlar sosyalist olan insanlar bu süreç sonucunda gerçek anlamda “liberal” kişiler mi olmuştur?

Keşke böyle olsalardı, olabilselerdi…
Biz, olmadıkları kanısındayız.

Bu kişiler, etkisi 24 saatle sınırlı kalmayıp yaşam boyu sürecek bir “akşamdan kalmalık” (hangover) durumundadır. Geçmişteki konumlarına dönemeyecekleri gibi “hangover”ı atlatıp gerçek liberale dönüşmeleri de mümkün görünmemektedir.

Klinik tıbba göre akşamdan kalmış olmanın semptomları sayılan konsantrasyon bozukluğu, sarsaklık, bulantı, kusma, hazım güçlüğü, belirli etmenlere aşırı hassasiyet, bu çevrede siyaset ve ideoloji düzleminde farklı biçimlerde tezahür etmektedir.

Ulaşabildiğimiz sonuçlar ise şöyledir:

Otuz yıl sosyalizm dedikten sonra dönenden gerçek liberal çıkmaz

Gerçek liberal hiç kuşkusuz komünist değildir; ama anti-komünizm de hiçbir zaman gerçek liberalin alametifarikası (ayırıcı niteliği) olamaz. İkisi (komünist olmama ve anti-komünizm) arasındaki farkın belirgin örneklerinden biri ABD’de Mc Carthy dönemi cadı avında görülmüştür. Hangover yaşayan eski sosyalistin başlıca entelektüel uğraşı ise, anti-komünizme varacağını bile bile yaşanmış sosyalizm deneyimleri ve mücadelelerinin “ipliğini pazara çıkarmak”tır ve buradan liberalizm de çıkmamaktadır.  


(Varsa) bilgisini ve uzmanlığını liberal olmayan projelerin hizmetine sunanlardan gerçek liberal çıkmaz
Kişilerin “asker vesayetine”, askeri darbelere, tek parti dönemi uygulamalarına, vb. eleştirel yaklaşmaları, karşı çıkmaları normaldir. Ne var ki, bu alandaki ileri hamlelerin örneğin AKP iktidarıyla gerçekleşebileceğini düşünmek, üstelik iktidara bu konularda “bilgi girdisi” sunmak ancak ahmaklıkla açıklanabilir. Bu kişiler ahmak olmadıklarına göre ortadaki durumu sürüp giden hangover semptomlarına bağlamak en doğrusu olacaktır.

Tetikçilik misyonunda payı olanlardan liberal çıkmaz

Ergenekon-Balyoz davalarında “şu da var”, “şunu neden tutuklamadınız”, “Türkan Saylan’ın durumu en azından ilginç” gibi şeyler söyleyebilenler oldu. “Camiyi bombalayacaklardı” diye manşet atan tetikçi bir gazetede hangover öncesi siyasal kimlikleri nedeniyle “pavyondaki namuslu kadın” alayına muhatap olanlar çıktı.   Böylelerinin, eğer edinmek istiyorlarsa, “liberal” kimliklerinde de gölge düşmüştür.

***

Osmanlı zar zor da olsa Prens Sabahattin’i çıkarabilmişti.

Babıali’de her şeye rağmen Ahmet Emin Yalman ve onun tarzında gazeteciler olmuştur.

ANAP iktidarında Tınaz Titiz, Bülent Akarcalı, Işın Çelebi ve Adnan Kahveci gibi isimler bakanlık yapabilmişti.
AKP ile birlikte böyleleri de tükendiğine, eski sosyalistler ise hep hangover durumunda kalacaklarına göre bakalım yeni “kaynak” neresi olacak…    



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 20.11.2019- 02:22


Otuz yıl sosyalizm dedikten sonra dönenden gerçek liberal çıkmaz...

Türkiye bir dönekler ülkesi; liberali liberal değil, sosyalist olduğunu söyleyenin savunduğu sosyalizm ne menem şey, belli değil. İsim verelim; yıllardır Cumhuriyet gazetesinde solcu, Marksist, komünist olarak bildiğimiz Şahin Alpay'ın Zaman gazetesinde yazmasını, televizyonlara çıkıp ''artık liberal demokratım'' demesini hep şaşkınlıkla izlemedik mi?. Cengiz Çandarlar, Gülay Göktürkler ve daha niceleri de aynı şekilde   ''döndükten'' sonra sosyalizme, Kemalizme veryansın edip, insan hakları ve özgürlük savunucuları haline gelmediler mi?

Geçenlerde elime İLKE dergisinin 1975 tarihli 5.sayısı geçti.. Orada PDA çizgisi eleştirilerken Halil Berktay'ın Maoculuğu savunan sözlerine yer verilmiş ki,   insan gerçekten şaşırıyor. Bu kadar da değil; Dev-Genç liderlerinden Bülent Uluer'in solculuğunun SYRİZA'yı aşamaması; Ertuğrul Kürkçü'nün Kürt hareketinin içinde eriyip gitmesini nasıl yorumlayacağız?

Bu kişiler ne kadar liberal, az mıdır çok mudur ayrı, tartışılabilir, ama bence sorun bu kişilerin ''sosyalizm'' dedikleri ve sosyalist olduklarını söyledikleri dönemde sosyalizmi ne kadar içselleştirebildiklerinde yatıyor;   burada bir sorun var. Pratik içinde, sürekli eylemsellik içinde olmak önemli ama sosyalist olabilmek için yeterli mi, emin değilim. Sosyalist kuram bir lafazanlığa dönüşmemeli, dönüştürülmemeli.Ya da pratikle, eylemsellikle arasındaki açı çok fazla açılmamalı. 80 öncesindeki sol harekette bence böyle bir sorun vardı. Eylemden eyleme koşarken teori hep güdük kalıyor, açıkçası teoriyi öğrenebilecek bir zaman da pek yaratamıyorduk. Öğrenebilme koşullarımızın yeterli olup olmadığı da bir başka sorundu.

80 öncesini yaşamış ve bir ''eylem adamı'' olduğunu ima eden bir ''yoldaş''la tartışırken Kürt hareketi için ''Kürt milliyetçiliği'' benzetmesi çıkmıştı, ağzımdan. Çok da kullanmadığım bir kavram, genellikle Kürt ulusalcılığı derim. Bu ''eylem adamı'' arkadaş, bu sözüme dayanarak benim ''Kürt halkının düşmanı'' olduğumu söylemişti. Sözde sol-sosyalist forumlarda bu tavra alışkın olmama rağmen şaşırmıştım. Üstelik bu kişi TKP'liydi; sonra HTKP'li olmuştu, sonra TİP'e yüzünü dönüş ve Erkan Baş ''yoldaş''ın etrafında dönenip durma...

Türkiye siyasetinde, özellikle bu konuda bir sorun var. ''Liberalim'' diyenin liberalliği, ''sosyalistim'' diyenin de sosyalistliği hep tartışmalı. Batıya göre kitlesel boyutta yoğun siyasi dalgalanmaların çok yakın tarihe kadar hiç gerçekleşmemesi ve yine batıya göre geç kalmış ve o da tamamlanamamış bir burjuva devrim sürecinin yetersizliği mi, yoksa başlı başına kültürel yapımızdan kaynaklanan bir olumsuzluk mu; üzerinde epeyce düşünmek gerek.

(Devam ederiz, buradan başka yorumlar da çıkabilir:)




Bu ileti en son melnur tarafından 23.11.2019- 20:11 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Liberal ihanet mi, liberal cehalet mi; Hayko Bağdat.. melnur 2 3883 10.06.2018- 19:14
Konu Klasör "Liberal sol"cuların savunamayacağı... şibusa 5 4522 12.02.2014- 01:22
Konu Klasör Liberal akıl tutulması melnur 0 3543 20.09.2016- 09:57
Konu Klasör Liberal mi? Post-modern mi? tarihselmaddeci 1 4480 26.06.2015- 15:29
Konu Klasör Badem gözlü liberal sol melnur 0 3141 08.11.2016- 06:32
Etiketler   Liberal,   safra
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS