SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Kemal Okuyan'la Gelenek'i konuştuk:           (gösterim sayısı: 3.667)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 13.11.2016- 16:09


Kemal Okuyan'la Gelenek'i konuştuk: Teorik standartlarda yaratıcılık

Türkiye'nin halen yayında olan en uzun soluklu marksist teorik dergisi Gelenek 30. yılını kutluyor. Biz de bu vesileyle, Gelenek'in ilk sayısından itibaren dergide sürekli yazan Kemal Okuyan'la hem geride kalan 30 yılı, hem de geleceği konuştuk.

Resim Ekleme

Özgür Şen


Röportajı Gelenek'in 30. yılı vesilesiyle yaptığımızı düşünürsek, derginin çıkış hikayesiyle başlamak sanırım en doğrusu olacak. Bu hikaye yalnızca 12 Eylül'ün havasını hala yoğun olarak hisseden bir ülkenin içinde olduğu nesnel koşulları anlamak açısından önem taşımıyor. Öyle bir ülkenin solunun genel psikolojisi ile Gelenek'i çıkartan ekibin ruh hali arasındaki fark bugüne dair de bir anlam taşıyor belki...

Türkiye solu 12 Eylül'e "çok güçlü" olduğu kanaati ile yakalandı. Her ne kadar önde gelen bazı kadrolar durumun farkına varmış olsa da, Türkiye devrimci hareketi yaygınlığıyla koşut bir derinlik hiç yakalayamamıştı 12 Eylül öncesinde ve bunun ağır sonuçları oldu. Dolayısıyla 12 Eylül'den çıkışta birçok örgütün "nerede hata yaptık" sorusuna odaklanmasından anlaşılır bir yan var. Ancak bu sorunun geriye çekici, hatta yıkıcı sonuçları olduğu da muhakkak. Birçok solcu, "yanlış yaptık" sonucuna ulaştı ve çoğu kez yanlışı örgütlü mücadele düşmanlığına taşıdı. "Nerede hata yaptık" tartışması örgütlenmesi gereken bir tartışma, serbest vezin girişildiğinde sonuç olumsuz olacaktır. Bunun üstüne 1980'lerin ortasından itibaren dünyadaki karşı devrimci saldırının şiddetini artırdığını ve bunun da solu etkilediğini ekleyebiliriz. Solda yaygın bir ideolojik savrulma dönemiydi bu. Gelenek'in kadroları ise ağırlıklı olarak 12 Eylül sonrası örgütlü mücadeleye giren ya da faşist darbe öncesinde sorumluluk üstlenmeyen gençlerden oluşuyordu. Gelenek bir dergi olarak 1986 Kasımı'nda okurla buluştu. Ancak öncesinde o dönem için küçümsenemeyecek bir kadro birikimi Gelenek'in temellerini atmıştı. "Yanlış yaptık" demeyen, "yanlış yapıldı" da demeyen, geçmişteki mücadele ile barışık ama "böyle olmaz" inancını taşıyan bir topluluktu bu. Geçmişin inkarı yakışıksız bulunuyordu, bugüne odaklanılıyordu ve alınacak yolun uzunluğu, iğneyle kuyu kazıldığı bilinmekle birlikte soyunulan işten büyük heyecan duyuluyordu. Gelenek dergi olarak bu heyecanı devraldı, yansıttı ve teorik üretim alanına taşıdı.

Peki biçim ve içerik olarak neden Gelenek'te ısrar edildi o dönem? Belki bugün daha garip karşılanırdı ama teorik üretimin lokomotifliğine ve olanaklarına güvenmeye o günün Türkiyesi'nde de şüpheyle yaklaşıldığına eminim.

Bugün daha garip karşılanacağından eminim. Ancak o dönem kimsenin kimseyi garipsemesi mümkün değildi. Hele hele, "hata yaptık" kanaati bu kadar yaygınken. Nerede hata yaptık sorusuna aranan yanıtların teorik düzlemden büsbütün uzaklaşması söz konusu olamazdı. İşin gerçeği, Türkiye solcusunun çok okuduğu bir dönemdir Gelenek'in okurla buluştuğu dönem. Bu okumaya pusulasız ve hazırlıksız girildiği de açık. Gelenek ise, yanıt aramak için değil, ulaştığı sonuçları derinleştirmek için çıktı. Soruna dönecek olursak, Gelenek bir teorik yayın olarak kurgulandı çünkü "ne yapmalı" sorusuna verilecek yanıt öncelikli olarak teorikti. Ayrıca kendini tanımlamak, ilk elde ifade etmek için de teorik düzlemden başlamak gerekecekti. Burada bir şansı oldu Gelenek'in, "nerede hata yaptık" diye soranların da dikkatini çekti, onların içindeki kimi unsurları "hata kovalamak"tan çıkardı, ne yapmalı sorusuna döndürdü. Teoriye odaklanan, teorik düzlemde üreten bir yayın aynı zamanda kadrolaşmak için de gerekliydi. Omurgasız, teorik alt yapısı zayıf bir insan kaynağı ile yol alınmayacağından emindik. Ancak bu örgüt için teorik birikimdi, siyasi mücadele için teorik birikimdi, dolayısıyla Gelenek teorik dilini daha baştan fazlasıyla siyaset ve örgüt belirlenimli kurdu bu anlamda sık sık kaba bulunduğu oldu.

Tam bu noktada son cümleni biraz daha açmanı, 30 yıldır çıkan bir marksist yayın olarak Gelenek'in teori - siyaset, teori - örgüt ilişkilerine bakışını ayrıntılandırmanı rica edeceğim. 30 yılı vurgulamamın nedeni ise bu soruyu yanıtlarken, bu ilişkinin zamanla değişip değişmediği sorusuna da yanıt vermeni beklemem. Gelenek'in bu ilişkilere yaklaşımında sence zaman içinde değişiklikler oldu mu?

Gelenek'in 30 yıllık tarihinde teori-siyaset-örgüt ilişkilerinde ağırlıkların sürekli değiştiği açık. Başka türlüsü mümkün değil. Çok kabaca ve son tahlilde vurgusuyla, bir komünist hareketin teoriden kalkarak örgüte, örgüte yaslanarak da siyasete yöneleceğini söylemek mümkün. Ancak bunlar sosyalizm mücadelesinin birbiri ardından gelen evreleri değil. Dediğim gibi ağırlık noktaları. Gelenek ilk çıktığında hareketimizin gündeminde bir yayın olarak çok baskın bir yer kaplıyordu. Bunun zamanla değişmesi, teorik üretimin değer yitirmesi anlamına gelmese de göreli ağırlığında bir azalmaya işaret eder. Bu açıdan bakıldığında bugün teori-siyaset-örgüt ilişkilerinde daha dengeli bir konumlanış içinde olduğunu söyleyebiliriz. Siyasetin örgütsel kültürde ve teorik üretkenlikte kimi aşınmalara neden olduğu gerçeğini dürüstçe kabul ederek. Bunun maliyetlerini acı bir biçimde gördüğümüz için, bu aşınmaları telafi edecek bir dönüşümü hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bugünkü Türkiye ve dünya koşulları, sosyalizm mücadelesinin tarihsel referansları ve Marksizmin teorik mirası ile güçlü bağ kurmayan herkesi savurur, bu savrulmadan kadro filan çıkmaz. Cahil cesaretinden sadece ve sadece reformizm ürer, liberalizm ürer.

Gelenek'in 30 yılını dönemleştirmeyi denesen burada hangi yöntemi izlerdin? Bahsettiğin ağırlık noktaları böyle bir dönemleştirme için referans olabilir mi örneğin? Farklı bir yöntem önersen de, şu anda somut bir deneme yapmanın sakıncası var mı?

Dönemleştirmeyi Gelenek Dergisi'nin öncesinden başlatacak olursak, kanımca bir kuruluş döneminden, 1980'lerin başından 1989'a kadar süren bir ilk birikim döneminden söz edebiliriz. Bu aşamada teorik referansların güçlendirilmesi büyük önem taşıyordu. Bu referanslar, bir yandan marksist ortodoksiyi bir yandan da uluslararası komünist hareket açısından tarihsel (ve negatif) bir uğrakta yaratıcı ve devrimci bir güncellemeyi içermek durumundaydı. 1989-1995 arasında ise örgütün siyasal alana taşınması açısından bir geçiş evresidir. Bu evrede Gelenek Dergisi'nin özellikle "ideoloji" ve "ideolojik mücadele" kavramı etrafında dolanması, bir bakıma, toplumsallaşma arayışının ortaya çıkardığı sorunlarla ilgiliydi. Dergi bir yandan da güncel siyasetin gereksinimlerine daha duyarlı hale geldi. 1995'le birlikte bu geçiş evresinin sonlandığını ve hareketin ciddi siyasal hamleler gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. Kuşkusuz inişli-çıkışlı bir dönemdi bu ancak 2002'den itibaren, kesintisiz bir biçimde 4-5 yıl süren bir atak söz konusuydu. Açık söylemek gerekirse, Gelenek Dergi olarak artık TKP adının sorumluluğunu da üstlenen hareketin bu atağına koşut bir zenginlik geliştiremedi. Deyim yerindeyse, partinin siyasal hamlelerinin gerisinden geliyor, onu tahkim ediyordu. Bu aynı zamanda, kadrolaşma sorunlarının en fazla hissedildiği dönemlerden biri oldu. 2014'le birlikteyse yeni bir dönemin açıldığını söyleyebiliriz. "Yeniden Gelenek" doğru tarif eder bu dönemi. Henüz başlangıç evresindeyiz ama bu kez Gelenek bir dergi olarak bir kez daha rol üstlenmek zorunda. Yeniden ilk birikim sürecine girmiyoruz, tersine güçlendirilmiş bir örgütsel temele dayanan bir hamle daha gerçekleştirmek zorundayız.

Kadrolaşma konusuna değinmişken, Gelenek'in bir okul olarak üstlendiği işleve biraz daha ayrıntılı değinmeden olmaz. Gelenek'in kadrolaşma bahsinde bir yayın olarak bizzat kendisinin özel bir rol üstlendiği açık. Bu yalnızca yeni yazarlar yetiştirmek olarak tarif edilemez herhalde. Ama Gelenek'in boşluklar bıraktığı dönemlerle, kadrolaşma sorunlarının yaşandığı dönemlerin çakışması da rastlantı değil sanırım. Bu çakışmadan bugüne, "Yeniden Gelenek" çıkışına baktığında neler görüyorsun? Gelenek bir dergi olarak yeni bir kadrolaşma hamlesinin neresinde duracak?

Gelenek geçmişte "yazar" yetiştirmiyordu, kadrolaşma sürecinde örgüt insanları yazı da yazıyordu. Bugün örgütsel mekanizmalar da, kadro kaynakları da çeşitlenmiş, karmaşıklaşmış durumda. Ancak yanıtlamamı istediğin sorudan önce bugün bütün boyutlarıyla ele almamız ve Gelenek Dergisi ile belli açılardan ilgili olan başka bir soruna işaret etmek istiyorum. AKP Türkiyesi'ndeki çürüme, komünist hareketin belli bir toplumsallaşma eşiğini aşamaması, işçi sınıfı içindeki mevzilerin daralması, akademide yaşanan ağır travma ve bir dizi başka nedenle Türkiye'de komünist hareket son 50-60 yılın en ağır "aydın" sorunu ile karşı karşıya. aydınların sosyalizm mücadelesinde kendilerini konumlandırma sıkıntısı yaşadığı gerçeğini kabul etmek ve yeni bir yaklaşım geliştirmek durumundayız. Dediğim gibi, bağlantılı ama başka bir sorun bu. Soruya gelecek olursak, Gelenek Dergisi, liberalizme-sığlığa-ilkesizliğe direnci zayıflamış olan bir sol dünyanın içinde "tartışma-polemik" zeminine dayanarak canlanamaz. Bu anlamda sert ve kapsamlı bir kadrolaşma hamlesi ile eşgüdümü olmayan bir Gelenek kimseye keyif vermeyecektir. Bu kadrolaşma hamlesi teori alanında "standartların" yeniden üretilmesi ile "öncü fikirler" arasındaki gerilimi yaratıcı bir biçimde çözmek durumunda. Ancak "Yeniden Gelenek" derken, en fazla bir kez daha günün gerekirliliklerine denk düşen gelişkin bir kadro tipolojisine katacağı tarihselci bakış ve özel örgütsel bağlanma kültürünü önemsiyorum.

Gelenek'in 30 yıllık öyküsünün benim açımdan en etkileyici tarafı her döneminde yeni kuşakları etkileyebilmiş olması. “Yeniden Gelenek”i gelecek 30 yıllara bakmanın bir yolu olarak da görmek doğru mu sence? Tam bu noktada, Gelenek'le gençliğin ilişkisi hakkında ne söylemek istersin?

Gençliğin ülkedeki sınıf gerçekliğinin, sınıf mücadelelerindeki dengelerin ve solun genel ideolojik-siyasal zeminin dışında özellikler kazanması mümkün değil. Dolayısıyla kendi haline bırakıldığında gençliğin "kurtarıcı prens" rolüne soyunması diye bir şey yok. Ancak gençliğin yaratıcı enerjisini etkili bir biçimde kullanmayan bir hareketin devrimci iddialarının aşınacağı da açık. Tam da bu noktada Gelenek'in ikili bir görevle karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan ilki söz konusu yaratıcı enerjinin dağınık, hatta yıkıcı bir enerji haline gelmemesi için standardize edici bir müdahalenin yapılması. Bu şimdi özellikle önemli çünkü, eskiden pek beğenmediğimiz, vasat bulduğumuz, kısırlaştırdığını düşündüğümüz bir külliyatla işe başlanırdı ama Marksizm-Leninizmle bugünkünden daha güçlü bağlar kurulurdu. Şimdi o kadar dağıtıldı ki, Frankfurt okuluna dair epey bir kelam edebilen ama Marksist düşüncenin gelişmesinin kritik halkalarına dair hiçbir şey bilmeyen kuşaklar geliyor. Zaten daha önce de söyledim, Gelenek'in bugün en fazla yaratıcılık gerektiren misyonu da bu: Standardize etmek. Yaratıcılık gerektiriyor çünkü bugün Marksizm-Leninizmi yeniden köşeli hale getirmek için içine dalmamız gereken malzeme yığını bütünüyle şekilsizleşmiş durumda. İkinci görev bu standartları öncü, delici, yol açıcı üretim için bir kaynak olarak kullanmak. Gençlik burada özellikle önem kazanıyor çünkü, sanatta da, düşün alanında da bu tarz bir yaratım yetisi ileriki yaşlarda ortaya çıkmıyor. Özetle, standartları yeniden oluştururken de, ileri düşünceyi zorlarken de yaratıcılığa gereksinimimiz var. Standartları öyle bir zeminde kuracaksınız ki, buradan ileriye bir şeyler sıçrayabilsin. Üstelik bu ikisini neredeyse aynı anda yapmak gibi bir zorunlulukla karşı karşıyasınız.

Gelenek Dergisi dendiğinde, işçi sınıfının dışında, bir aydın faaliyeti akla geliyor. Bu algı ne kadar gerçeklikle örtüşüyor? Önümüzdeki dönem Gelenek bir sınıf kültürü yaratmak açısından ne gibi işlevler üstlenebilir?

Yalnız Türkiye'de değil, tarihimizin hemen bütün kesitlerinde "devrimci düşünce" büyük ölçüde küçük burjuva kökenli unsurlar tarafından geliştirilmiş. Bunun nedenleri, niçinlerini tartışmak son derece saçma. Ancak konu kadrolaşma ise ve bunun örgütsel zemini ve bir derginin bu bağlamda üstleneceği rollerden söz ediyorsak, aydınların işçileşmesi, işçilerin aydınlaşması gibi klasik bir formülü önemsemekten başka çare yok. Gelenek, örgüt insanı-teorisyen ayrımını reddederek işe koyuldu, bu kuralı değiştirmek için bir neden de yok. Ancak bu kuralın altı dolmayınca felaketle karşılaşılır. Belki biraz zahmetli ama, yeniden Gelenek, bağlanma ve konumlanma sorunu yaşamayan bir aydın kuşağı yaratacaksa, burada kendi sınıfınının ortalamasını çok aşmış öncü işçilere de özel bir yer açmak zorunda. Bunun için her tür kaynak ve ortam yaratılmalı, yaratılacaktır.

http://haber.sol.org.tr/toplum/kemal-okuyanla-geleneki-konustuk-teorik-standartlarda-yaraticilik-175616



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 14.11.2016- 21:46


''Gelenekçilik ise kopuşçudur. GELENEK Leninizm bileşeninin altını kuvvetle çizmesi, Ekim Devrimi-Komintern geleneğini ve öncü parti   kavramını sahiplenişiyle, işçi sınıfının devrimci öncülüğü ve sosyalist devrim savunularıyla ayrı bir konuma yerleşmiştir.''

Aydemir Güler / Gelenek; Sayı 132.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kemal-izm dayanışma 5 5144 18.04.2016- 19:40
Konu Klasör Milli/Kemal Okuyan melnur 0 3430 04.11.2013- 18:20
Konu Klasör Ulus.../Kemal Okuyan melnur 0 3765 19.11.2013- 11:48
Konu Klasör M.Kemal'i saygıyla anıyoruz. melnur 1 2184 10.11.2019- 09:26
Konu Klasör ''Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!'' melnur 2 3927 27.04.2018- 22:53
Etiketler   Kemal,   Okuyanla,   Geleneki,   konuştuk:
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS