SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Hayır’dan sonra           (gösterim sayısı: 3.951)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 31.01.2017- 14:04


Hayır’dan sonra
Orhan Gökdemir


Çok basit bir tarifimiz var, tekrarlıyoruz: Cumhuriyet, cemaatleri, tarikatları, kurumsallaşmış dini, aristokrasiyi, monarşiyi dağıtıp, geriye kalanlardan bir yeni halk yaratma işidir. İş, yeni bir kamusal alana ihtiyaç ortaya çıkarır. Özgürleştirilmiş meydanlardır cumhuriyet. Örnekleri var. Bir meydanda toplanıp Bastille’i basanlar yeni bir halk olur. Fransız halkıdır bu. Moskova’da, Kızıl Meydan’da, Çarı kovalamak için toplananlar artık yeni bir halktır. Sivas’ta, yoksul Ankara’da toplanıp işgalcilerin üstüne yürüyenler, İstanbul’da Sultanı kovalayanlar, halifeyi alaşağı edenler artık ne tarikattır, ne de cemaat. Sultanahmet’te toplanıp Halide’yi dinleyenlere yeniden bakın; Onlar artık ümmet değil halktır. Türkiye halkıdır. Cumhuriyet özetle budur. Cumhur’un bir alanda toplanıp, kendisini kul yapanlara meydan okumasıdır. Meydanı ve kendisini özgürleştirmesidir. Kısaca devrim diyoruz.

Devrim bu ise karşı devrim de cumhuriyetle halk olmuş kalabalıkları yeniden ümmet olmaya çağırmak, tarikatların, cemaatlerin içinde toplamaya çalışmaktır. Olabilir mi, imkânı var mıdır, tartışırız. Ama yapmaya çalıştıkları budur. Böyle bakıldığında Fransız Devrimi ile Rus Devrimi, Rus Devrimi ile Türk Devrimi akrabadır, ayrılmaz bir bütünün parçalarıdır. Biz şimdi hepsini bir ve aynı görüyoruz. Bu gelenek bizimdir.

Geleneğimizi sahipleniyoruz. Ümmet olmaya çağrılanları, cemaatlerin, tarikatların içinde insanlıktan çıkarılmaya çalışılanları yeniden ortak bir meydanda toplanmaya, yeniden halk olmaya çağırıyoruz. Tereddüt yersizdir; Bu artık bütünüyle sol bir iştir. Gezi’de meydanı da, bayrağı da, cumhuriyeti de, laikliği de zalimlerin, egemenlerin, gericilerin elinden aldık, artık bizimdir. Devrim artık cumhuriyeti ezilenlere zimmetleme girişimidir.

xxx

Cumhuriyeti ezilenlere zimmetleyebilir miyiz? İmkânı var mı?

Cumhuriyet, sultanın mülkü olan topraklarda bir halk yaratma hamlesiydi. Yakup Kadri’nin Yaban’ına bakın, imkânsız görünen bir iştir. Devrimciler halk için savaşmaktadır ama aslında ortalıkta bir “halk” yoktur. Ümmettir çünkü. Yaban, halksız aydındır. Halksız aydın halksızlıkla kıvranmaktadır ve bir halk yaratmak zorunda olduğunun farkına varmaktadır. Cumhuriyet, sultanın mülkü olan topraklarda sultanın mülkü olan insanlarla yeni bir halk ve yeni bir ülke yaratma ütopyasıdır.

Yarattılar mı? Evet. Tamama erdi mi? Hayır. Çünkü bu uzun soluklu bir mücadeledir. İşte yüzyıl sonra yine sultan özentileri, cariye kalıntıları, kapıkulları, tuhaf görünüşlü yeniçeriler türedi. Yine meydanlarda sultanın mülkü olmaya teşne tuhaf kalabalıklar dalgalanıyor. Cumhuriyete şaşı, laikliğe düşman cahil bir sürü ile karşı devrim örgütleme kalkışan cüretkârlar var.

Not ediyoruz: Cumhuriyet’in bir “komplo” olduğun sananlar, laikliğin bir “aşırılık” olduğunu düşünenler çok kısa bir zaman sonra yanıldıklarını anlayacaklardır. Çünkü Cumhuriyet bütün bunların ötesinde bir insan olma ve bir insan kalma mücadelesidir. Kim engelleyebilir, kim tersine döndürebilir? Cumhuriyet insanlığın en büyük, en kapsamlı ütopyası, kulu insan yapma hayalidir. Bu hayal de bizimdir.

xxx

Kemalizm mi? Belki. Ama artık bütünüyle sol bir işten söz ediyoruz. Ölçümüz Kemalizmin kurduğu cumhuriyette yeniden, ağa, şeyh, halife, sultan olabileceğini sanan yobaz gafiller değil. Şurası açık; Kemalizmden geriye gitmeyiz. Diyorlar ki, “Kemalizm çok aşırı, çok radikal davrandı, o yüzden hata yaptı.” Mümkün mü? Kemalizmi ancak yeterince radikal olmamakla eleştirebiliriz. Yeterince radikal olmamış, olamamıştır. Kemalistler dini kullanabileceklerini sandılar. Halkı disipline etmek için dini kullanmaya kalkıştılar. Sonra, cumhuriyetin yarattığı yeni insandan korktular. Köy enstitülerinden, 1960’da parlayan soldan korktular. İmam hatiplerle bu yükselişi engellemeye kalkıştılar. Sonra ülkeye egemen olan gafiller, Kemalizmden uzaklaşıp anti-Kemalist bir Atatürkçülük imal ettiler. Bu düzen Atatürk’ün önde göründüğü, arkada karşı devrimin hüküm sürdüğü bir düzendi. Kurucusu Kenan Evren’dir. Kenan Evren cumhuriyeti işkence ederek öldürdü ama siyasi ömrü ölüyü kaldırmaya vefa etmedi. Bu yüzden imamları çağırdılar ölüyü kaldırsın diye. İmamlar geldi, cenaze namazından sonra ölüyü gömmeye götürüyoruz diye alıp tecavüze yeltendiler. Anayasayı değiştirip sultanlık ilan etmeye kalkışmalarının nedeni işte bu.

Muhafazakârlıkmış… Ne muhafazakârlığı? Neyi muhafaza etmişler şimdiye kadar? Osmanlının bile kuralları, belli ölçüleri vardı. Bunlar bütün kuralları yıktılar, bütün ölçüleri sildiler. Bir kuralsızlık ve bir ölçüsüzlük düzeni kurdular. Artık her türlü muhafazakârlığın imkânsız olduğu bir noktadayız.

Cumhuriyet bir halk yaratma işidir evet. Ama bu iş de halk olmak isteyen bir mazlumlar topluluğunu gerektirir. Teslim etmeli ki, bu ülkenin büyük kalabalıkları kendisine rağmen halk yapıldı, yurttaş yapıldı. Şimdi de gönüllü kul olmak isteyen geniş kalabalıklar var. Düşkünleştirildiler ve her türlü yazıma hazır hale getirildiler. Bu dinci gericiliğin, cumhuriyet düşmanlığının kitle tabanıdır.

Öteki yanında egemen sınıfların cumhuriyetin devrimci yanından duydukları derin korku var. Cemaat düzeni, tarikat düzlemi onlar için daha elverişli çünkü. Baksanıza ülkeye. Bir tek grev yok, bir tek öğrenci hareketi yok. İşçi gitti, mürit geldi yerine. Bir düşkünler düzeni kurdular böylece. Toplumu dinselleştirerek bütün hücrelerini bozdular. Toplum dediğimiz şey aşırı büyümüş bir kanserojen ur sanki. Bu uru dağıtmadan yeni mümkün değildir.

xxx

Evet, devraldığı sorunları çözemedi cumhuriyet. Korktu, öteledi. Halkının karnını doyuramadı, eğitimini sağlayamadı. Bu topraklarda yaşayan herkesi, dinine, diline, ırkına bakmaksızın yurttaş haline getirebilmeliydi. Başaramadı. Demek ki yeni ve devrimci bir cumhuriyete ihtiyacımız var. Demek ki, yeniden başlarken eşitliği mutlaka sağlayacağız. Demek ki ürettiğimizi yeniden ve eşitçe bölüştüreceğiz. Demek ki sosyalist bir cumhuriyetten başka şansızımız yok.

Denedik, olmadı. Yine deneriz, oldururuz. Oldurmayıp ne yapacağız? Yeniden kul olacak bir sultan mı bulacağız kendimize? Yeni zenginlerden yeni şeyhler mi yaratacağız? Bir imama mı devredeceğiz akli yeteneklerimizi? Toplanırız meydanlarda, hep birlikte özgür ve eşit yeni bir cumhuriyet kurarız. Bu daha kolay!

Görüyoruz, cumhuriyeti hedef almak demek Osmanlıcılık ve hilafet demek. Mümkün mü? Olsa olsa dinsel tonu yüksek bir diktatörlük kurarsınız. Sopasını da dinin arkasına saklarsınız. Petrolünüz varsa Suudi Arabistan olursunuz. Yoksa Afganistan’dır varabileceğiniz yer. Bu ülke giderek daha fazla Afganistan’a benziyor farkındaysanız. Hiç kimse Türkiye’de bir Afganistan kuramaz. Olmaz. İzin vermez bu ülke. Birikimleri var, deneyimi var.

Evet, azaldı cumhuriyet. Laiklik azaldı. Bunların azalmasının nasıl kanlı, karanlık bir gelecek vaat ettiğini görüyor artık kalabalıklar. Bu ülkenin en yakıcı sorunudur bunlar. Geldiğimiz yer bu: Ya laik bir cumhuriyet olacağız, ya mahvolacağız.

Yıkıldı. Önemli değil. Kurulabileceğini biliyoruz. Kurarız. Mutlaka. O ışığı görüyoruz, o ışık yakın. Tabii bu derlenip toparlanma, örgütlenme, düşünme, yeni fikirler geliştirme gereğini ortadan kaldırmıyor.

Evet, toplanıp bir yol bulacağız. Bulamazsak, gelenlerle yürüyüp yeni bir yol olacağız. Mutlaka ama…



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 15.03.2017- 20:30


Hayır’da hayır: Dağıtıcı etki
Metin Çulhaoğlu



Güncel siyasal yazılar genellikle mevcut durumu değerlendirme ve/ya da yakın geleceğe ilişkin kestirimlerde bulunma amacıyla yazılır.

Soldaysanız ve sol için yazıyorsanız bunlardan ikincisi (yakın geleceğe ilişkin kestirimler) biraz daha sorunludur. İlkine (güncel durum) yönelik eleştiriler “durum öyle değil de böyle” minvalindedir ve eleştirenler yazarın güncel/somut tespitlerindeki boşluklara işaret ederler. Tartışma böyle gider…

İkincisinde ise “tartışma kültürü” biraz zayıftır. “Yakın geleceğe ilişkin tespitler” dendiğinde zorunlu olarak birtakım hipotezlere/varsayımlara başvurursunuz. Eleştirecek olanlar, elbette bu varsayımları sorgulayabilirler; gelgelelim, bu sorgulamanın varsayımlardaki belirli bir iç tutarlılığa odaklanması gerekirken “nereden biliyorsun?” “ne malum?” gibisinden kesinlik arayan sorularla karşılaşırsınız.

Ama böyledir diye vazgeçmek de olmaz.

Aşağıda bu bağlamda bir “yakın gelecek kestirimi” yer almaktadır.

***

Bugün ülkede görünen, referandum hayır’ınındağıtıcı etkisinin, referandum evet’inin birleştirici etkisinden daha fazla olduğudur.

Duruma siyasal partiler, seçmen ve toplumsal sınıflar olmak üzere üç düzlemde bakıldığında, evet’in kimleri nasıl birleştirdiği değil kimleri nasıl dağıttığı/ayrıştırdığı ön plana çıkmaktadır. Evet’te birleşenler kuşkusuz vardır; ama ortada beklenmedik, “ilginç” denebilecek bir durum yoktur. Buna karşılık hayır, ülkenin solcularının, sosyalistlerinin ötesinde çeşitli sermaye kesimlerinden “AKP seçmeninin bir bölümüne”, Kürt hareketinin ana gövdesinden kimi muhafazakâr kesimlere, “ulusalcılara” ve milliyetçilere vb. uzanan heterojen bir kesimi temsil etmektedir.

Önümüzdeki çok kısa dönem için “hayır’ın birleştiriciliği” dense bile biraz daha uzun dönemde “hayır’ın dağıtıcılığı” şeklinde okunması mümkündür.

“Hipotez” de burada devreye girmektedir.

***

Söylediğimiz şudur: Referandumdan hayır çıkması durumunda Türkiye’de siyaset alanının kompozisyonunda, bu alandaki belli başlı aktörlerin konumlarında, geniş kesimlerin siyasal tercih ve yönelimlerinde önemli değişikliklerin ortaya çıkması beklenebilir.

Hipotez diyorsak, geçmişten bir örnek vermenin sakıncası olmasa gerek.

Demokrat Parti’nin (DP) iktidardayken girdiği son seçimlerde (1957) oy oranı yüzde 47,8 idi.

27 Mayıs’tan sonra 1961 yılı anayasa referandumunda DP’nin sadık seçmeninin hayır oyu yüzde 38,3’te kalmıştır. 1961 referandumunun geleneksel DP tabanını ve çevresini dağıtıcı etkisi (evet oyuyla), birleştirici etkisinin üzerine çıkmıştır.

27 Mayıs 1960 ile 1965 seçimleri arasındaki dönemde, özellikle 27 Mayıs Anayasası’nın kabulünün ardından Türkiye’de siyaset alanının kompozisyonu, aktörlerin konumu, seçmen tercih ve yönelimleri önemli bir değişim geçirmiştir. Gerçi DP’nin devamı Adalet Partisi 1965 seçimlerinde büyük başarı kazanarak kendi etrafını toparlamıştır, ama bu hengâmede siyaset sahnesine bir de Türkiye İşçi Partisi (TİP) çıkmıştır.

Anti-emperyalizm, Kemalizm, sol, sosyalizm gibi başlıkların en canlı, geleceğe izler bırakacak şekilde tartışıldığı dinamik bir dönem olmuştur.

Bir kez daha “hipotez” diyoruz ya, aradaki bunca farklılığa rağmen önümüzdeki referandumdan çıkacak hayır sonucunun benzer bir etki yaratması mümkündür.

***

Hayır çıkarsa sonra ne olur?

AKP hiç kuşkusuz kendi içinden sarsılır, bastırılmış hoşnutsuzluklar daha rahat dile getirilir, vb. ama AKP buharlaşmaz; reis AKP’si ile Bahçeli MHP’si daha da kaynaşarak uğursuz yeni planlara yönelir.

En azından bugünkü yönetimiyle CHP geçmişin “devri sabık yaratmayacağız” vaadinden esinle “hayırı sabık” yaratmayacağız der, AKP’ye el uzatır ve en sağda kaynaşan reis AKP’si ile Bahçeli MHP’sinin bıraktığı boşluğu doldurmaya oynar.

Sonra, “hayır” durumunda Kürt siyaseti de tartışmak zorunda kalacaktır: 1923 Cumhuriyeti’nin üzerine koyarak ileriye bakmak ve yürümek mi, yoksa 1923 Cumhuriyeti ile geriye dönük hesaplaşmada ısrar mı?

Sol ise bu hengâmeden nasıl “yeni bir TİP” çıkar, buraya odaklanmalıdır.

Dedik ya, hipotez…



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Ramazan'dan sonra melnur 0 3585 16.08.2013- 17:14
Konu Klasör Newroz’dan sonra… umut 22 12996 29.03.2015- 21:34
Konu Klasör Devrimden sonra umut 0 2987 05.11.2015- 09:39
Konu Klasör Yüz yıl önce, yüz yıl sonra umut 1 3451 30.07.2015- 18:27
Konu Klasör Seçimden sonra bir ay umut 0 3718 13.07.2015- 09:36
Etiketler   Hayır’dan,   sonra
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS