SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Referandumda 'evet' çıkarsa...           (gösterim sayısı: 3.084)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 27.03.2017- 07:11


Referandumda 'evet' çıkarsa...
İlker Belek


Olur mu ?

Doğu illerinde seçmen listelerinin durumu ve sandık güvenliği dikkate alındığında mümkün.

Bunu söylediğim için umarım “hayır” cephesinin moralini bozmakla, mücadele azmini kırmakla suçlanmam.

Devam edelim.

“Evet” sonucu ülkemiz ve demokrat, sol, ilerici, sosyalist çevreler açısından neye işaret eder ?

Bu noktaya odaklanmak, mevcut durumda neredeyse eşit ağırlık taşıyan ihtimallerden kötüsüne göre hazırlanmak; kötümser değil, tek gerçekçi tavır olur:

1-“Evet” sonucunun iktidar bloğunu daha katı ve saldırgan bir tutuma yönlendireceği kesin.

2-Bunun en önemli nedeni, iktidarın tüm muhalefeti “normalleştirilmiş” bir şiddet ortamı içinde tutmaya mecbur olmasıdır. “Evet” bu mecburiyete tabanın sunduğu yasallık olacaktır.

3-“Evet” sonucu hem CHP hem de MHP açısından örgütsel manada dağıtıcı etkiler yaratacaktır. Her ikisi de siyaseten zaten bitmiştir.

4- Öte yandan “evet” çıkması AKP’nin yönetme potansiyeline katkı sağlamayacaktır. Hiçbir ülke saf şiddetle yönetilemez. Yönetiliyor gibi görünmesi yönetildiği anlamına gelmez. Yönetim şiddetin geriye çekilmesini, tanımlanmış ve üzerinde ortaklaşılmış mihraklarla sınırlanmasını, asgari ölçekte de olsa burjuva hukukunun kullanılmasını zorunlu kılar. AKP bu sınırı çoktan geride bırakmıştır. Bu nedenle “hayır” diyen herkesi alenen “terörist” olarak nitelemek, dünya alemle mantıksız dalaşmalara girmek zorunda kalmaktadır.

5-Çok uzun süredir Erdoğan emperyalist sistem içerisinde bir kriz başlığıdır. Kendisine hareket alanı tanıyan faktör ise yalnızca emperyalist hegemonya krizidir.

6-“Evet” sonucu bu kriz halini daha da belirginleştirmeye adaydır. Emperyalizm, arkasına “evet” desteğini aldı diye Erdoğan’a ilişkin değerlendirmesini değiştiremez. O aşama da artık geride kalmıştır. Bir şekilde AKP merkezi üzerindeki izole edici baskıyı artıracaktır.

7-Türkiye düzen ve rejim krizi yaşıyor, “evet” sonucunun bu krizi kontrol etmek bakımından AKP’ye avantaj sağlayacağı düşüncesi tam bir yanılgıdır. Daha da önemlisi esas bu düşünce solu paralize etmeye aday sonuçlar üretmektedir.

8-“Evet” sonucu; toplumsal gerilimleri tırmandıracak, aynı zamanda da düzen dışı sol bir seçenek yönündeki aranışların zeminini güçlendirecektir.

9-Bütün bu karmaşa global ölçekli çifte kriz haliyle ilişkilidir: Bir yanda kapitalist düzenin çok yönlü krizi ve bir yanda da emperyalist hegemonya krizi.   Dünya kapitalist sistemi iktisadi bunalım içindeyken Türkiye’nin, başında her kim olursa olsun, iki yakasını bir araya getirme ihtimali yoktur. ABD ne yapacağını bilemez haldeyken, AB dağılırken, ABD ile Çin kapışırken, Rusya dünyanın değişik mıntıkalarında askeri hegemonyalar tesis ederken istikrar beklentisi saçmadır.

10-Bu ortamda emperyalistler Türkiye’ye ne yapacaklarına karar verememektedir. Türkiye’nin ise nerede konuşlanacağı konusunda inisiyatif kullanma yetkisi yok denecek derecededir.

11-“Evet” sonucunu çıkarmış AKP saldırganlaşırken şu anda hakim olduğu alanlarda boşluklar bırakacak, bu boşluklara her tür emperyalist odak müdahale etmeye çalışacak, müdahaleler yeni krizlere neden olacak, İslam huzur getiremeyecek, MHP tabanının bir kısmı Türk-İslam sentezindeki Türkçülük kısmına ağırlık verecek, Erdoğan’ın karizması çizilecek, AKP içinde Erdoğan’ın yaverliğini üstlenmek tercih edilmez hal alacak, ancak muhalefet de inadına iktidar ihtimalinden kaçacaktır.

12-Önümüzdeki dönem böyle bir dönemdir.   Yönetememe krizi de, emekçi sınıfların çare arayışı da belirginleşecektir. Bu dönemi böyle okuyamamak düzene eklemlenmekle eş anlamlı sonuçlar üretecektir.

13-Bu ciddi siyasal alt üst oluşlar dönemidir. Hazırlığı bunu görerek yapmak; “hayır”ı düzen dışına taşırmak; mücadeleyi Erdoğan’ın, AKP’nin hareket alanını sınırlamakla sınırlamamak gerekir.

14- 17 Nisan sabahına güç aktarmanın tek yolu, işçi sınıfına sosyalist bakış açısını bugünden taşımaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 10.04.2017- 23:31



Evet çıkarsa ne olur?

Merdan YANARDAĞ


Türkiye önemli bir tarihsel dönemece giriyor. Bu dönemeç 16 Nisan referandumudur. Türkiye’nin kader eşiklerinden biri haline gelen 16 Nisan referandumunun yapılacağı gün, sonuç ne olursa olsun hiç unutulmayacak. Çünkü, ülkenin önemli tarihsel uğraklarından biri olarak anılacak. Öyle ki, ‘16 Nisan’ denildi mi, buna 2017 yılını eklemeye bile gerek kalmayacak. Herkes neden söz edildiğini anlayacak. Tıpkı 12 Eylül denildiğinde buna çoğu kez bir “darbe” sözcüğünü eklemediğimiz halde, Türkiye’nin önemli kırılma noktalarından birinden, 1980 dönemecinden söz ettiğimizin hemen anlaşılması gibi.

Ancak, kişisel ve toplumsal yaşamımızda çoğu kez içinden geçilen dönemin ya da dönemeçlerin tarihsel anlamını kaçırırız. Yaşamın ve olayların sıcaklığı içinde tarihsel deneyimin anlamını sonradan kavrarız. Bu kavrama hali ne kadar hızlı olursa o kadar iyidir. Değilse, önemli başarıları ıskaladığımız gibi, büyük yıkımları önlemek de mümkün olamaz. ABD doğumlu İngiliz ekspresyonist (dışavurumcu) şair ve yazar Thomas S. Eliot, “Deneyimi yaşadık, ama anlamını kaçırdık” der. Tarih yaşadığımız ama anlamını kaçındığımız denyimlerle doludur. Galiba liderlik de (kişisel, örgütsel, fikirsel) bu anlamın tam zamanında yakalanması ve gereğinin yapılmasından geçiyor.

Yine böyle bir tarihsel eşikte duruyoruz. Ancak, bu tarihsel dönemecin anlamının toplumsal ve siyasal bilince çıkarılamadığı açık. Bunun nedeni, özellikle “hayır” kampanyasını yürüten önde gelen kişi, çevre, platform ve partilerin tutumudur. Bu çevrelerin önemli bölümünün “gerilimi düşürme, kutuplaşmayı önleme” gibi iyi niyetli yaklaşım ve politik taktikleri böyle bir tablo yaratıyor. Ayrıca, “değişen bir şey olmayacak” ya da “dünyanın sonu değil” gibi sözüm ona “aşırı sol” ve fakat düpedüz apolitik diyebileceğimiz değerlendirmeler de 16 Nisan dönemecinin tarihsel önemini yeterince bilince çıkaramamızı önlüyor.

Diğer taraftan, topluma başkanlık anayasasını dayatanların, Cumhuriyetin kazanımlarını tasfiye ederek ülkeyi dinci-faşist bir diktatörlüğe sürüklemeye çalışanların ve “evet” kampanyasını yürüten diğer çevrelerin öncü kesim ve kadroları ise büyük ölçüde yaptıkları işin bilincinde. Siyasal İslamcı hareketin yüzde 12 ila 20 arasında olduğu tahmin edilen çekirdek tabanının da durumun farkında olduğunu söylemek mümkün.

Çünkü, Erdoğan-AKP kliği bir kurucu irade gibi davranıyor. Görmek gerekir ki, ülke 150 yıla uzanan tarihsel, siyasal ve ideolojik oylumu olan sert bir hesaplaşma kavşağına doğru gidiyor. Toplum, kaderini ve yönünü yeniden çizeceği tarihsel bir kırılma eşiğine doğru akıyor. İslamcı hareket tam da böyle bir bilinç ve rövanş alma güdüsü üzerinden hareket ediyor.

Şimdi, geniş bir bakışla bu toprakların 200 yıla ulaşan aydınlanma ve modernleşme tarihinde ve daha belirgin bir dönemselleştirme ile toplumun 100 yılı aşan yön tayininde köklü bir kırılma yaratacak “evet” olasılığının yol açacağı kimi sonuçları maddeler halinde değerlendirelim.

1- Öncelikle belirlenmesi gereken şudur; Referandumdan “evet” sonucunun çıkması halinde, sıradan, herhangi bir siyasal düzenleme olmayacaktır. Bu nedenle “evet çıkması dünyanın sonu değildir” gibi değerlendirmeler ajitatif bir motif olarak işlev görse de, bu yaklaşımın asıl gerçeğin görülmesini engelleme gibi bir yanılsamaya yol açma riski de var. Çünkü, “evet” seçeneğinin kazanması halinde, Türkiye’nin 150 yıllık Meclis geleneği ortadan kaldırılacak ve bir mutlakıyet rejimi kurulacaktır. Bu durum köklü bir tarihsel kırılma demektir. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. 100 yıllık siyasal İslamcı özlem gerçekleşmiş, 70 yıllık pasif karşı devrim süreci amacına ulaşmış olacaktır.

2- Fiilen yıkılan Cumhuriyet, referandumdan “evet” sonucunun çıkmasıyla hukuksal bakımdan da sonlandırılacaktır. Kurulacak diktatörlükle elde edilecek iktidar kudreti, başta laiklik olmak üzere 1908 ve 1923 devrimlerinin yarattığı bütün sonuçların tasfiyesi için kullanılacaktır. Yeni rejimin ideolojik arka planını Necip Fazıl’ın İslamcı faşist anlayışı oluşturacaktır.

3- Kurulacak diktatörlüğün belirleyici niteliği dincilik ve faşizm olacak, İslamcı referansların belirleyici olduğu hibrit bir rejim oluşacaktır. Yani, toplum tarafından içselleştirilen modern kazanımlar bütünüyle ortadan kaldırılamayacağı için, ülke en iyi olasılıkla Pakistanlaşacaktır. Toplum bir önceki çağın değerler dünyasına iade edilmek istenecektir.

4- Erdoğan-AKP iktidarı, başlangıçta toplumu yatıştırmak için (örneğin yine bir balkon konuşmasıyla) tansiyonu düşürmeye çalışacak, bu sırada kazandığı zamanda devlet içindeki tasfiyeleri tamamlamak ve başta ordu olmak üzere güvenlik aygıtı üzerinde tam bir hakimiyet kurmak isteyecektir. Hiç kuşku yok ki, hemen ardından ilerici ve sol muhalefet odaklarını ezmeye ve toplumu bütünüyle teslim almaya yönelecektir. Bu “ezme” fiilinin, acımasız bir imha sürecine dönüşmesi de olasılıklar içindedir.

5- Türkiye kısa sürede bir erken seçime götürülecek ve AKP içindeki Cemaat mensuplarının tasfiyesi sağlanacaktır. Yeni rejimin uygulanması için 2019 seçimleri beklenmeyecektir.

6- İddia edildiği gibi, “hayır” çıkması halinde değil, tam tersine sandıktan “evet” sonucunun çıkması ülkede kaos yaratacaktır. Çünkü bu sonuç, yenilgiden beter bir “Pirus zaferi” olacaktır. Tarihin akışına yönelik gerici müdahalenin toplumsal direniş refleksine yol açma olasılığı yüksektir. Dolayısıyla, "evet" çıkması halinde de Erdoğan-AKP iktidarı kısa sürede toplumu yönetemeyecek duruma düşücek, ülke müdahalelere ve yeni darbelere açık hale gelebilecektir.

7- Erdoğan-AKP iktidarı, Batı’nın güvenini kaybetmiş durumda. Onlar için artık işlevli bir araç ve bölgesel ortak olmaktan çıktı. Siyasal İslam’ın son temsilcisi olarak görülen Erdoğan yönetimi, sandıktan “evet” sonucunu alarak söz konusu tabloyu değiştirmek istiyor. Diğer bir ifade ile Erdoğan, ABD ve Avrupa’yı yeniden kendisine mecbur bırakma siyaseti izliyor. Ancak, AKP’yi iktidara getiren bütün iç ve dış dinamikler değişmiş durumda. Ama Erdoğan bu realiteye karşı direniyor. Oysa, siyasal İslam’ın bütün dünyada iflas ettiği ve tasfiyesine karar verildiği bir tarihsel kesitte Erdoğan’ın sonuç alma şansının çok zayıf olduğunu bilmek gerekiyor.

8- Yukarıda 7'inci maddede ifade ettiğim nedenlerle, eğer sandıktan "evet" çıkarsa, Batı bir meşruiyet tartışması başlatabilir. Örneğin, referandumun anti-demokratik koşullar altında yapıldığı belirtilerek, sonucu tanımadığı -açıkça ilan etmese bile- ima edilebilir. Böyle bir gelişme Erdoğan için iktidar alanını alabildiğine daraltacaktır. Dolayısıyla, "hayır" çıkması durumunda, hemen ya da birkaç ay içinde iktidarı kaybedeceğine kesin gözüyle bakabileceğimiz Erdoğan kliğinin, "evet" sonucunu alsa da, yine uzun süre yerinde kalamayacağını öngörebiliriz. Bunun tek şartı etkili bir direniş hattının kurulmasıdır.

9- Türkiye büyük burjuvazisi de Erdoğan’ın olağanüstü yetkilere sahip olduğu bir iktidar ve rejim değişikliğinden ürküyor. Bu nedenle, geçmişte bütün kirli işlerini gördürdüğü bu kadroya artık istekli şekilde destek vermiyor. Ancak, Erdoğan Batı’ya karşı izlediği taktiğe benzer bir yöntemle büyük sermaye çevrelerini de kendisine mecbur bırakmaya, böylece yeniden zoraki bir uzlaşma zemini yakalamaya çalışıyor.

10- Öte yandan, Erdoğan yönetimi artık toplumsal rıza ve ideolojik-siyasal onay üretemiyor. Bu nedenle baskı, siyasal şiddet ve hatta devlet terörünü giderek daha yaygın şekilde devreye sokuyor. Düşük yoğunluklu da olsa islami bir rejim kurmak için şiddet yöntemini izledikçe, hem toplumsal tabanı daralıyor hem de egemen sınıflar içinde bir klik partisine dönüşüyor.

Sonuç olarak, sandıktan “hayır” çıkması toplumun rahat bir nefes almasını sağlayacağı gibi, tarihin olağan akışına da uygun düşüyor. Ancak, bunun kendiliğinden olmayacağını ve tarihin büyük sapmalara uğrayarak ilerlediğini de bilmek gerekiyor. O nedenle son etapta (haftada) çok çalışmak ve sandık başına gitme oranını yükseltmek için elden geleni yapmak gerekiyor. Çünkü sandıktan “hayır” sonucunun çıkması, belki bütün kötülüklerin sona ermesi anlamına gelmeyecek, ama toplumun geleceğini yeniden kurması için bir başlangıç noktası oluşturacaktır.

Sandıktan "hayır" çıkması halinde ortada ne AKP iktidarı ne başkan ne de başkanlık rejimi kalacaktır.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Referandumda “hayır” çıkarsa… melnur 0 2561 30.03.2017- 10:07
Konu Klasör Yunanistan, referandumda neyi oyluyor? umut 2 5376 11.07.2015- 16:08
Konu Klasör Referandumda iyimser olmak-Aydemir Güler melnur 0 3142 05.04.2017- 05:15
Konu Klasör HDP ye 'Yetmez ama EVET' muradhan 33 20933 18.06.2015- 02:31
Konu Klasör 'Evet, Geziciyiz' umut 0 2473 26.10.2014- 19:22
Etiketler   Referandumda,   evet,   çıkarsa.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS