SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Ateşkesi AKP bozdu-Ender HELVACIOĞLU           (gösterim sayısı: 3.639)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.988
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 27.07.2017- 19:12


Ateşkesi AKP bozdu-Ender HELVACIOĞLU

Türkiye toplumu, durdurulamaz bir biçimde, büyük bir çatışmaya doğru yol alıyor. Çatışma, sadece devlet katında, devlet içindeki karşıt klikler arasında veya Türkiye ile dış odaklar arasında değil; bizzat toplum içinde ve günlük yaşama ilişkin konuları da kapsayacak biçimde yaşanacak.

Günlük hayata, mahallelere, hatta evlere dahi giren şu soru ister istemez yakıcılaşıyor: Nasıl yaşayacağız? Çocuklarımızı nasıl yetiştireceğiz? Doğal ve toplumsal olayları nasıl yorumlayacağız? Dinsel düşünce biçiminin yöntemlerine, değerlerine ve kurallarına göre mi; yoksa bilimsel ve seküler düşünce biçiminin yöntemlerine, değerlerine ve kurallarına göre mi?

Bu ikisi barış içinde bir arada yaşayamaz. Bir arada yaşayamıyor oluşlarının güncel kanıtı bizzat AKP iktidarının (Siyasal İslamcıların) uygulamalarıdır.

Bilim ile din uzlaşabilir mi? Bilimsel düşünce biçimi ile dinsel düşünce biçimi uzlaşabilir mi? Bu iki farklı düşünce biçiminin yol açtığı farklı hayat tarzları barış içinde bir arada yaşayabilir mi? İkisini de kapsayabilecek bir toplum sözleşmesi oluşturulabilir mi?

Tüm uygarlık tarihi boyunca tartışılan çok temel, tarihsel ve sosyolojik bir soru. Ama bu düzlemlere girmeden söyleyelim: Olanaksız! Neden?

İki düşünce biçimi de evrensellik iddiası taşır. Gerek evreni/doğayı anlama ve açıklama, gerek toplumları yönetme, gerekse insanların günlük yaşamlarını düzenlemeye ilişkin yöntemler, değerler, ilkeler ve yasalar bütünü önerirler. Ama bu yöntemler ve dolayısıyla çıkarımları birbirine taban tabana zıttır. Daha doğrusu aralarında yüzyıllar vardır; bu, zıtlıktan da öte aşılamaz bir farklılık. 7. yüzyıl ile 21. yüzyıl nasıl bir arada yaşayacak; hele ikisinin de evrensellik ve iktidar iddiası varsa?


Evrensellik iddiası ve çabası, bu iki düşünce biçiminin, kendi yöntemlerini birbirlerine değmeden ve bulaşmadan uygulamalarını engeller ve çatışmayı getirir. Çatışma, iki düşünce biçiminden birinin sönmesi ve yok olması ile bitebilir ancak. Zaman zaman ikisinden biri üstünlük kazanır ve diğerini bastırır; ama bu, çatışmanın son bulduğu anlamına gelmez. Bazen de geçici ateşkesler yapılır ve sınırlar belirlenir. Bu geçici ateşkeslere de “laiklik” denir. Farklı güç dengelerine göre farklı ateşkeslere rastlanabilir tabii: “Din ile dünya işlerinin birbirinden ayrılması” veya “din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması” gibi…

Türkiye Cumhuriyeti 600 yıllık bir saltanatı ve 1400 yıllık bir hilafeti yıkarak, yani keskin bir çatışma sonucunda kuruldu ve bir ateşkes (toplum sözleşmesi) yapıldı: Radikal ve devrimci olduğu gençlik döneminde “din ile dünya işlerinin”, devrimci barutu tükendikten sonra “din ile devlet işlerinin” birbirinden ayrılması biçiminde formüle edilen laiklik ilkesi.

AKP iktidarı işte bu ateşkesi bozdu ve çatışmayı tekrardan Türkiye toplumuna dayattı. İktidara gelirken, sınıfsal özünden koparılmış bir “demokrasi” anlayışının arkasına sığınıp (ve birçok dangalak solcuyu da yanıltıp) mağduru oynayarak; iktidarını pekiştirdikten sonra da tüm iktidar araçlarını devreye sokarak zor yoluyla…

Türkiye toplumunun 20. yüzyılın başında yeni bir devlet kurarken yaptığı ateşkes (toplum sözleşmesi) AKP iktidarı marifetiyle bozulmuştur ve ister istemez derin bir çatışma doğmuştur. Çünkü bu konu giydiğimiz giysi, yediğimiz yemek, duygusal ilişkilerimizin biçimi ve çocuğumuzun eğitimi kadar somut, hayati ve dolayısıyla yakıcı.

***

Güncel güçler dengesi açısından baktığımızda mevcut durum nedir?

Çatışmayı dayatan taraf (Siyasal İslamcılar) iktidarda. İktidarın bütün olanaklarını kullanıyorlar. Devletin (legal ve illegal) zor aygıtları içinde örgütlüler. Bunun dışında kitle tabanlarında vurucu bir kesim de örgütlüyorlar (milis kuvveti benzeri). Çatı partileri (AKP) içinde örgütlüler ve halkın yarısı üzerinde de yoğun bir ideolojik hegemonyaları var.

Peki, “Türkiye’nin aydınlık yüzü” diye nitelediğimiz kesimi bu çatışmaya ne kadar hazır? Bu kesimin öncüsü olma iddiası bulunması gereken Sosyalist Sol ne kadar hazır?

Hepimiz görüyoruz ki durum pek iç açıcı değil. Ama mücadele de henüz kaybedilmiş değil. Öncelikle bazı noktalarda berraklaşmamız gerek:  

- Sözünü ettiğimiz çatışma -güncel anlamda- kapitalizm/sosyalizm çatışması değil. O yöne doğru gidebilir mi, tabii ki gidebilir. Bu tamamen, çatışmada emekçi sınıfların ağırlığına ve güçlü bir önderliğe bağlı. O güçlü önderlik de günün çatışmalarına müdahil olabilmenin yollarını aramaktan geçiyor; azami programı tekrarlayıp politika dışı kalmaktan değil. Kaldı ki aşamaları ret, sonul hedefi imkânsızlaştırır.

- Erdoğan-AKP iktidarına muhalif kanattan kredi açan tutumlara kesinlikle son verilmeli. AKP iktidarının sözcüleri topluma dinsel düşünce ve yaşam biçimini dayatırken -her zamanki gibi- takiye yöntemlerini devreye sokuyorlar; insanların kafasını bulandırmak, tepkileri yumuşatmak ve çatışmada ön almak için bazı paravanlar kullanıyorlar.

Bilindiği gibi AKP “demokrasi, özgürlük, askeri vesayet, ceberut cumhuriyet” diye diye iktidarını pekiştirdi. O gün bu yemi yutan sağlı-sollu liberallerin bugün nasıl ağlaştıklarını görüyoruz; ama onlar için artık çok geç. Bugün de bazıları AKP-Erdoğan’ın “vatan savaşı” mevzisine geldiği, ister istemez “anti-emperyalist” olduğu, dolayısıyla gerici uygulamalarını öne çıkarmamak gerektiği (*) türünden hayaller yayıyorlar. Çok yazdığımız için tekrar etmek istemiyoruz; bizim uyarılarımıza kulak asmıyorlarsa iktidar medyasının yoğunlaşan manşetlerini dikkate alsınlar. Yoksa on yıl öncesinin liberalleriyle aynı kaderi paylaşabilirler ve kafaları bulandırdıklarıyla kalırlar.  

- Emperyalist odakların muhalif saflara sızmasına ve onlardan medet umma eğilimlerine karşı net tutum alınmalı. Türkiye’ye yönelik emperyalist müdahalelerin niteliği konusunda yeteri kadar deneyimimiz vardır sanıyorum. ABD’nin operasyonel araçlarına dönüşmüş örgütlerle (ad da verelim: FETÖ ve PKK-YPG) sınırlar kalın bir biçimde çizilmeli. Yurtseverlikten ve anti-emperyalizmden bir milim dahi taviz verilmemeli. Emperyalist odaklar ve araçlarıyla muhabbet ile Türkiye emekçileriyle muhabbet arasında ters orantı vardır. Olgudur bu; lehimize olan, lehimize çevrilebilecek bir olgu. Kaldı ki bu noktada kararlı tavır, AKP manipülasyonlarına set çekmek için de gereklidir.

***

Türkiye toplumunun yarısının AKP-Erdoğan iktidarının ajandasına ilişkin kafası net. Son Maltepe Mitinginde de görüldüğü gibi bunu eylemli olarak da ortaya koyuyor. Çağdaş-modern bir yaşamdan, laiklikten yana, cumhuriyet değerlerine bağlı, aynı zamanda yurtsever ve emekçi bir topluluktur bu. Bu kitle sağlam durursa (**), AKP tabanında da yarılmalar yaratabilir. AKP tabanının tümü şeriat isteyen Siyasal İslamcılardan oluşmuyor. Dolayısıyla çatışmanın iyice keskinleşeceği kritik noktalarda Siyasal İslamcıların yalnızlaşacağını, çağdaş ve laik Türkiye’den yana olanların potansiyelinin yüzde 50’nin çok üstüne çıkabileceğini akıldan çıkarmamak gerekir.

Bu potansiyel, Türkiye’nin (diğer Ortadoğu ülkelerinde bulunmayan) en büyük şansıdır. Yeter ki, 1) bu kitle ile hemhal olmayı becerebilen, 2) sağlam durmasını sağlayan 3) emperyalist sızmalara set çekebilen bir önderlik oluşabilsin. Sosyalistlerin belki de en acil konusu, böyle bir öncü örgütün oluşturulmasıdır. Öte yandan bu çapta bir potansiyelin, Siyasal İslamcıların saldırılarına pratikte de göğüs gerecek ve alt edecek kendi militan gücünü yaratamaması da düşünülemez.

NOTLAR

(*) Kurtuluş Savaşı dönemine gönderme yaparak, laikliğin değil vatan savunmasının baş mesele olduğunu söyleyenler yanılıyorlar. Yanılgılarının nedeni vatan savunmasını kavranacak halka olarak tespit etmeleri değil; tarihsel benzetmeleri fazlaca basit yapmaları. Bu toplum cumhuriyet devrimlerini yaşamış ve büyük ölçüde içselleştirmiş bir toplum; bu nedenle 20. yüzyılın başındaki Türkiye toplumundan farklı. Günümüz Türkiye’sinde vatanseverlik ile laiklik sentezlenmiştir; ikisini birbirinden ayıramazsınız, ayrı şeyler gibi sıralayamazsınız.

(**) Çatışma korkusu bugün cumhuriyetçi tabanı etkiliyor; çeşitli belirtileri (teslim olma, uzlaşma, mevcudu koruma, uzaklaşma, apolitikleşme eğilimleri) de görülüyor. Doğaldır, çünkü bugün inisiyatif Siyasal İslamcılarda. Ama bu korku yarın AKP tabanını etkileyebilir.




Bu ileti en son melnur tarafından 27.07.2017- 19:17 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.988
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.07.2017- 09:37


Betonu kırmak-Aydemir Güler

Türkiye baştan aşağı değişecek…

“Yine mi devrimci retorik” diyecek olanlar için açarak söyleyeyim: Kısa süre içinde önüne geçilemez bir değişimin kapısı açılacak. Ardına kadar mı, turnikeli sınırlı geçiş için mi, o mücadelenin konusu.

Değişim ise kesindir. Çünkü AKP rejiminin bu sağanağı emme gücü kalmadığını gördük. Beton üstünde oturuyorlar ve su yüzeyi süpürmek üzere birikiyor. Toplumsal tepki birikimini massedecek, tahliye edecek bir deşarj mekanizması bulunmuyor.

En büyük güç kaynakları iki nedenle yerel yönetimlerdi. İlk neden rant üretme ve dağıtma açısından benzersizlik. Metalaştırılmamış olağanüstü bir kamusal varlık yaşam alanlarının içinde, yanında, çevresinde uzanıyordu. AKP bir metalaştırma ve yağma projesi olarak her boydan rantiyenin talana katılmasına uygun mekanizmaları yerel yönetimler üzerinden geliştirdi.

İkinci neden, yerel yönetimlerin yaygın toplumsal bir örgütlenme anlamına gelmesiydi. Solu mahveden liberal enfeksiyon her tür eleştiriyi tıkamaya yaradı. Uzun zaman “yerel yönetim”i demokrasinin mekânı sayan soldan eleştirel söz çıkmadı. Ama bitti. AKP’nin yerel yönetim şansı artık kalmamıştır.

Beton benzetmesinden gidebiliriz… Dere yatağına inşaat eskiden cehaleti ele veriyordu. Şimdi cehalet ve yer seçimindeki bilim dışılık baki kalmak üzere, akıl almaz ölçekte, önlerine çıkan her yere betonu dayadıkları için, bütün geçirimsiz yüzeyler potansiyel dere yatağıdır. İstiklal caddesi, tüp geçit, otoyollar veya tepeler… hiç fark etmiyor. Talancı bir kavim toplumsal yaşama hoyratça saldırıyor.

Ayrıca Türkiye’nin gericilik ve sermaye tarafından ellenmesi güç tarihsel oluşumları var. Devlet baba’ya sığınma güdüsünden -eğer bir halk hareketi ortaya çıkmışsa onun köprü görevi üstlenmesi sayesinde- devletin kolektif bir varlık olarak inşa edilmesine, kamusal hizmet ve halk dayanışması nosyonlarına kolaylıkla geçilir. Bunun karşı kutbu olarak, devlete birtakım soyguncuların el koymuş olması, daha doğrusu bu ilişkinin çıplak hale gelmesi kabul göremez. Mutlaka patlar.

Türkiye’nin laikliği tarihsel bir oluşumdur. Şeriat düzeni kurmak, yobazlığı toplumun gündelik hayatına yerleştirmek için militanlaştırdıkları unsurlara bakın: Tecavüzcü imamlar, ulaşım araçlarında kadına saldıran madde bağımlıları, mafya bozuntuları… Bunlar herhangi bir düzen kuramaz. Bu lümpen yığın üst üste iki tuğla koyamaz. Bu süprüntülerin öne çıktığı bir şeriatçılık mücadeleyi kaybetmiş demektir.

Güçlülerin hukuka egemen olması bir objektif kaçınılmazlıktır. Ama bunun ideolojisi olmaz. Egemen güçler adalet mekanizmasına da egemen olurlar. Ama AKP adalet duygusunun üstüne beton dökmüştür. Bunun tutması imkansızdır.

Sağanak süpürecek. Gerçek anlamıyla söylüyorum- her yağmur yağışı, her diplomatik gerilim vakası, her tecavüz, her duruşma AKP’nin süpürülmesini temin edecek yeni yeni biçimleri mümkün hale getirmektedir. Bir taraf meşruiyet kaybında derinlere gömüldükçe kozları biriktiren diğer taraf kendiliğinden güçleniyor. Eli giderek zayıflayan rejimin çıkışları intihar uçuşuna benzemekte, uzlaşma, düzeltme, geri adım atma basıncı yükselmekte, gözle görünür hale gelmektedir.

O gün geldiğinde egemen güçlerin reformizmini sola çağıranlar olacaktır. Adlı adınca solun bu çağrısı şöyle olacaktır: İstikrar diyen TÜSİAD’dan bir puan ücret artışı veya Kürt çözümünde bir nebze cesaret. Yönetme ehliyetini yitiren devletin ısrarla geri getirmek isteyeceği kurallara, gösteri yürüyüşlerine gelişi güzel saldırılmamasını, alenen suçlu kimi yetkililerin yargılanmasını eklemek… Listeyi uzatabilirsiniz. Ama örneğin ricacı solun yurtdışındaki askerleri geri çağırmak konusunda bile kategorik bir pozisyon alabileceği düşünülemez. Laiklik konusunda en fazla, istemeyen veli çocuğunu numunelik kalmış “normal” okulda din dersine sokmayabilecek, imamlardan da cami hoparlörlerini biraz kısmaları rica edilecektir.

AKP rejimi kendi döktüğü betonda oluşan selle süpürülecek. Türkiye’nin ne ölçüde değişeceğini betonu kırıp kıramayacağımız belirleyecek.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Batum Oyunu Bozdu catsy 1 5417 24.08.2013- 17:35
Konu Klasör Sorun yok!-Ender HELVACIOĞLU ayhan 2 3925 25.02.2016- 15:31
Konu Klasör Denizler - Ender Helvacıoğlu spartakus 2 5262 13.07.2015- 19:31
Konu Klasör Kadere isyan!-Ender HELVACIOĞLU melnur 0 3479 03.12.2016- 02:28
Konu Klasör 'Hayırlı' hesaplar…-Ender HELVACIOĞLU melnur 0 3061 05.05.2017- 02:47
Etiketler   Ateşkesi,   AKP,   bozdu-Ender,   HELVACIOĞLU
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS